Nuayman b. Amr b. Rifaa b. el Haris b. Sevâd b. Malik b. Ga-nem b. Mâlik b. Neccâr el-Ensâri.
Akabe biatlanna, Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün gazalara katılan Nuayman,[76] ashabın en şakacısı idi[77] ve Hz. Peygamber'i de güldürürdü.[78] Hatta Rasûlullah (s.a.v.) Nuayman'a baktığı zaman kendisini gülmekten alıkoyamazdı.[79] Zaman zaman Hz. Peygamber'e de şakalar yapan Nuayman, hazan arkadaşlarının teşvikiyle, bazan da muhatabının işi zora sokmasıyla şakalarında ileri giderdi. Fakat onun şakaları daima Hz. Peygamber tarafından tebessümle karşılanmıştır. Zaman zaman içki de içen Nuayman'a bir kaç defa had uygulanmış[80] bu günahı tekrarlaması sebebiyle Hz. Ömer ona; "Allah seni rezil rüsvay etsin, lanet olsun" deyince Rasûlullah (s.a.v.) "Öyle demeyin, şüphesiz ki O, Allah'ı ve Rasûlünü seviyor" diyerek O'nu korumuştur.[81]
Başka bir rivayette Hz. Ömer; "Niçin bekliyorsun ya Rasûlallah? Bu dördüncü oldu, boynunu vurdursa-na" demiş, oradakilerden birisinin; "Onu Bedir'de gördüm, gayretli bir halde savaşıyordu" diye, hüsn-ü şehadette bulunması, başka birisinin de onu tasdik etmesi üzerine Hz. Peygamber; "Bedre katılan birini nasıl (öldürtebilirim)?" demiştir.[82]
Ibn Sa'd'ın rivayetine göre de Hz. Peygamberin O'nu tezkiyesi şöyledir; "Nuayman hakkında hayırdan başka bir şey söylemeyin. Çünkü o, Allah'ı ve Rasûlünü sevmektir"[83]
Bütün bu şakalarına ve birkaç defa içki içmesine[84] rağmen Hz. Peygamberin ona lanet ettirmemesinin ana sebebinin Allah ve Peygamber sevgisi olduğu açıkça belirtildiğine göre, imanı sağlam olan birinin mizacından dolayı veya nefsine hakim olamadığı için bazı hata ve günahlar işlemesinin tabii olduğu, böylelerinin İslâm toplumundan dışlanmaması, elinden tutularak bu kötülüklerden kurtarılmaya çalışılması gerektiği kanaatindeyiz.
Nitekim bu hadisenin şerhinde îbn Hacer de şöyle demektedir.[85] "Bu hadiste, haram işlemekle Allah ve-Rasûlünü sevmenin birlikte olabileceğine delil vardır."
Muaviye zamanında vefat eden Nuayman'ın[86] şakalarıyla ilgili pek çok haber vardır.[87] Bazılarım ez-Zübeyr b. Bekkar'ın Kita-bu'l Fükâheti ve'l-Mizah'mda zikrettiği şakalara şunları örnek verebiliriz.
1- Hz. Peygamber'i çok seven Nuayman, Medine'ye iyi bir şey getirildiğinde hemen alır, O'na (s.a.v.) hediye ederdi. Yine bir defasında Nuayman, satıcıda gördüğü nefis balı alıp Hz. Peygam-ber'e getirdi ve hediye etti. Daha sonra satıcı parayı isteyince, adamı Hz. Peygamber'e getirdi ve parayı O'ndan (s.a.v.) almasını söyledi. Rasûlullah (s.a.v.) "Hani hediye etmiştin" deyince "Ya Rasûlallah! Bu güzel balı senin yemeni çok istedim, param olmadığı için böyle yaptım" dedi. Hz. Peygamber de gülerek adamın parasını ödedi.[88] Nuayman'ın birkaç defa yaptığı bu tür şakalara Hz. Peygamber alışıktı.
2- Arkadaşını köle diye satması: Hz. Peygamberin vefatından bir yıl önce Hz. Ebu Bekir, Nuayman ve arkadaşı Suveybit'le birlikte ticaret için Busra'ya gitmişti. Nuayman, eşyaların başında bekleyen Suveybit'e geldi ve ondan, yiyecek birşeyler istedi. Su-veybit, Ebu Bekir gelmeden olmaz deyip reddedince Nuayman; "Vallahi seni kızdıracak bir iş yapacağım" dedi ve az ilerde bulunan deve tüccarlarına gitti, onlara; Maharetli, arap bir kölem var, satın alîr mısınız? Fakat o çok konuşkan biridir, belki size; "Ben hür bir insanım, diyebilir. Eğer almıyacaksanız, kölemi bana karşı ifsad etmeyiniz," dedi. Onlar da; "Hayır, onu, on deveye alırız" deyince Nuayman develere doğru gitti, onları bağladı ve daha sonra alıcıların yanına geldi. Suveybit'i göstererek, "işte bu,buy-run alın" dedi. Arabiler Suveybit'e, kendisini satın aldıklarını söyleyince; "O yalancıdır, ben hür bir insanım" dediyse de aldırmadılar ve "Tamam, o senin durumunu bize bildirdi" deyip ipi boynuna geçirdiler ve götürdüler. Az sonra Hz. Ebu Bekir geldi, durum kendisine anlatılınca arkadaşlarıyla gitti. Develeri geri verip Suvey-bit'i kurtardı. Olay Medine'de anlatılınca Hz. Peygamber ve ashabı yıl boyunca buna güldüler.[89]
Nuayman'm, Suveybit'i köle diye satması ağır bir şakadır. Fakat ikisinin çok yakın arkadaş olduklarını ve Nuayman'm aşırı derecede şakaya düşkün olduğunu hesaba katmak lazımdır. Olay anında Hz. Ebu Bekir'in, Medine'de de Hz. Peygamberin Nuay-man'a kızmaması, hatta gülmelerinin, Nuayman'm şakacı yapısına gösterilen bir müsamaha olduğu kanaatindeyiz. Bu olayın uzun bir süre Hz. Peygamber ve sahabileri güldürmüş olması da, mizahın toplum üzerindeki müsbet etkisini göstermektedir.
3- Arâbînin devesini kesmesi: Bir arabî devesini avluya bağlayıp Hz. Peygamberin yanma gider. Oradaki sahabiler Nuayman'a;
— Canımız çekti, şu deveyi kes de yiyelim. Nasıl olsa Rasûlullah (s.a.v.) bedelini öder" derler ve onu, adeta bu işe zorlarlar. Önce kabul etmemesine rağmen onların ısrarı karşısında Nuayman deveyi keser. Arabî çıkıp ta manzarayı görünce bağırmaya başlar. Bu çığlıklar üzerine çıkan Hz. Peygamber, kimin yaptığını sorar, oradakiler Nuayman, deyince Rasûlullah (s.a.v.) onu aramaya çıkar ve saklandığı yerde bulur. Bir çukura saklanmış olan Nuayman, üstüne de hurma yaprakları ve dallarını örtmüştür. Onu gören bir sahabi; "Onu görmedim ya Rasûlallah!" demekte ve eliyle saklandığı yeri işaret etmektedir. Rasûlullah (s.a.v.), Nuayman'ı çukurdan çıkarır;
"— Sana bunu kim yaptırdı?" diye sorunca;
"— Burayı sana işaret edenler yok mu? Beni buna, işte onlar teşvik etti" cevabını verir. Durumu anlayan Hz. Peygamber, bir taraftan yüzündeki çöpleri silmekte, bir taraftan da gülmektedir. Daha sonra da devenin parasını arabîye ödemiştir.[90]
Kendileri istemesine rağmen o sahabilerin böyle bir işe cüret edemeyip, Nuayman'ı teşvik etmelerinin bazı sebepleri olmalıdır. Belki onlar kendileri böyle bir şey yapsa, Hz. Peygamberin bunu hoş karşılamayacağım biliyorlardı. Çünkü bundan daha hafif bir hadisede Rasûlullah (s.a.v.); "Şaka veya ciddî olarak, kardeşinizin malını almanız helal olmaz"[91] buyurmuştu. Kanaatimizce onlar Hz. Peygamberin, Nuaymamn şakalarına alışık olduğunu biliyorlardı.
4- Bir grup şahabı bir su başında konaklarlar. Nuayman, o bölgede oturan müşriklere, ileride şöyle olacak böyle olacak... diye bazı hikayeler anlatır, onlar da, süt ve çeşitli yiyecekler getirirler. Nuayman bunları arkadaşlarına gönderir, onlar da yerler. Bu durumu öğrenen Hz. Ebu Bekir; "Demek ki gün boyu Nuayman'm kehanetle kazandıklarını yemişim" der ve yediklerini çıkarır.[92]
5- Ebu Süfyan'la dalga geçmesi: Medine'de Ebu Süfyan'a rastlayan Nuayman:
"- Ey Allah Düşmanı! Ensar'ın ulusu Nuayman'ı hicveden sen misin?" diye onu azarlar. Neye uğradığını anlıyamıyan Ebu Süfyan özür diler. Nuayman gidince Ebu Süfyan'a; "Bunları sana söyleyen Nuayman idi" derler.[93] Fakat Nuayman söyleyeceğini söylemiş, muhtemelen, fetih öncesi rica için Medine'ye gelmiş olan ve henüz islâm'ı kabul etmemiş bulunan Ebu Süfyan'a şakasını yapmıştır.
6- Mahreme'ye yaptığı oyunları: Olay Hz. Osman zamanında cereyan eder. Mahreme 115 yaşlarında, gözleri görmemektedir. Bir gün mescidde otururken küçük abdest bozmak için kalkar. Gözleri görmediğinden nereye kadar gittiğini farkedemez ve mes-cid dışına çıktığım zannederek oturmak ister. Etrafındakiler mescidde olduğunu ikaz edince bundan vazgeçer. Bu esnada yanma gelen Nuayman onu biraz öteye, mescidin öbür köşesine götürür ve orada işini görebileceğim söyler. Mahreme bevletmeye başlayınca etrafındakiler yine, mescide bevlediyorsun diye bağırırlar, fakat iş işten geçmiştir. Mahreme, buraya kendisini kimin getirdiğini sorar, Nuayman olduğunu öğrenince de; "Eğer onu bir elime geçirirsem, vallahi bu âsâyı kafasına indireceğim" diye yemin eder. Aradan biraz zaman geçer, yine bir gün mescidde Mahreme-ye rastlar. Halife Hz. Osman da mescidde namaz kılmaktadır. Hz. Osman namaz kılarken kendisini tamamen namaza verir, dışarıyla ilgisini keserdi. Nuayman Mahreme'nin yanma gelir ve ona;
"— Hâlâ Nuayman'a kızıyor musun?" der.
"— Evet, o nerede? Bana göster" cevabını alınca onu, Hz. Osman'ın yanma götürür ve, "işte bu!" deyince Mahreme hemen dey-neğini kaldırır ve Nuayman diye Hz. Osman'ın kafasına indirir ve onu yaralar. "Ne yaptın? Emîrul Müminîn'e vurdun" deseler de olan olmuştur. Mahreme'nin akrabaları, Nuayman'ı cezalandırmak için toplanırlar fakat Hz. Osman, Bedir ehlinden olduğu için bunu yapmalarına izin vermez.[94] Bu olaylardan sonra Mahreme de pes eder ve Nuayman'dan intikam almaktan vazgeçer.
Nuayman'm Mahreme'ye doğrudan, Hz. Osman'a dolaylı olarak yaptığı bu şakada büyük bir aşırılığın olduğu muhakkaktır. Zaten onun şakalarının özelliği budur.[95] Başkalarına maddi ve manevi zararlar veren şakalara Rasûlullah'm (s.a.v.) izin vermediğini daha önce de belirtmiştik. Fakat burada hatıra şöyle bir şey gelmektedir; yapısı icabı muzip bir adam olan Nuayman, Hz. Peygamber devrinde de buna benzer şakalar yapmış ve bunların çoğu da O'nun (s.a.v.) tarafından tebessümle karşılanmıştı. Sahabe de onun bu yönüne alışmış ve belki ondan, hep böyle şeyler beklemekteydi. Adeta böyle bir davranış Nuayman'm kişilik özelliği, karakteri haline gelmiş, neredeyse ondan başka bir davranış beklenmemekteydi. Arkadaşları da bunu bildikleri için, başkası yaptığında asla katlanılamayacak şakaları Nuayman yapınca tebessümle veya hafif bir öfkeyle geçiştirilmekteydi. Hz. Osman'ın hem mağdur, hem de Halife olmasına rağmen ona ceza vermemesinin bir sebebi de, Bedrî olması yanında, benzer durumlarda Hz. Pey-gamber'in de Nuayman'ı cezalandırmaması olabilir. [96]
[76] îbn Abdilberr,el-İstiâb, 4,1526; lbnu'1-Esir, Üsdü'l-Gabe, 5. 351.
[77] en-Nüveyrî, Şihabuddin Ahmed b. Abdülvehhab, Nihâyetü'l-Ereb, 4, 3.
[78] Buharı, Hudud, 5.
[79] el-Aynî, Bedrüddin, Umdetü'l-Kan, 23, 267.
[80] Bir kaç defa Hadd-i Hamr uygulanan sahabinin ismi bazı rivayetlerde "Nuayman" (Buharı, Vakele, 13; hudud, 3-4; Müsned, 4,8), bazılarında da "Abdullah el-Hımar" (Buharî, Hudûd, 5) olarak geçmektedir. Acaba bunlar ayrı ayrı kişiler midir? Yoksa bu üç isim bir kişiye mi aittir? Buharî'deki üç rivayet ve Müsned'deki bir rivayette geçen şüphe sigası, sahabi ravi olan Ukbe'ye değil, daha sonraki bir raviye aittir. Buharî'nin Ismailî ve Küşmeyhenî rivayetlerinde bu şüphe "Numan veya Nuayman şeklindedir. Zübeyr İbnu Bekkâr da Kitabu'n-Neseb'de bu hadiseyi, şüphesiz bir sigayla Nuayman'a izafe etmektedir. Bu bilgiler de gösteriyor ki hadise Nuayman'a aittir. (1. Hacer, Müsned'deki rivayeti de (4,7) delil göstererek bu kişinin oğlu değil, Nuayman olduğu görüşünü tercih eder. (Isâbe, 6, 464, 83) Hz. Ömer hadisinde geçen Abdullah el-Hımar ile Nuay-man'm da aynı şahıs olduğu kanaatindeyiz. (el-Feth, 12, 76) Kirmanî'nin açıklaması da bunu teyid etmektedir. (Kirmanı, el-Kevakib, 23, 184).
[81] Buharı, Vekale, 13; Hudûd, 3-4.
[82] İ. Hacer, el-îsabe, 6, 83.
[83] İ. Sa'd, et-Tahakatü'l-Kübrâ, 3, 393-394.
[84] Her ne kadar bazı kaynaklar (İ. Hacer, Feth, 12, 56, 69; Ayni, Umde, 23, 267) ona elliden fazla had uygulandığını söylüyorsa da bu doğru değildir.
[85] İ. Hacer, el-Feth, 12, 69.
[86] İ. Hacer, el-îsâbe, 6, 463.
[87] İ. Abdilberr, el-İstiab, 4, 1526.
[88] İ. Abdilberr, a.g.e., 4, 1529; î. Hacer, el-îsabe, 6, 464.
[89] Müsned, 6, 316; İ. Mace,£rfe6, 24; 1. Abdilberr, a.g.e., 4,1526-1527; îbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, 5, 351-352. (î. Mace bu olayı, Suveybit Nuayman'ı sattı şeklinde (Maklub) tahric etmiştir.)
[90] İ. Abdilberr, a.g.e., 4,1527; îbnu'l,Esir, a.g.e., 5, 352; î. Hacer, a.g.e., 6. 465.
[91] Ebu Davud, Edeb, 93, H. 5004.
[92] İ. Hacer, a.g.e., 6,466.
[93] İ. Hacer, a.g.e., 6, 465.
[94] Ibn Abdilberr, a.g.e., 4, 1528-1529; îbn Hacer, a.g.e., 6, 465.
[95] Ibn Abdilberr, a.g.e., 4, 1526.
[96] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/471-47
Akabe biatlanna, Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün gazalara katılan Nuayman,[76] ashabın en şakacısı idi[77] ve Hz. Peygamber'i de güldürürdü.[78] Hatta Rasûlullah (s.a.v.) Nuayman'a baktığı zaman kendisini gülmekten alıkoyamazdı.[79] Zaman zaman Hz. Peygamber'e de şakalar yapan Nuayman, hazan arkadaşlarının teşvikiyle, bazan da muhatabının işi zora sokmasıyla şakalarında ileri giderdi. Fakat onun şakaları daima Hz. Peygamber tarafından tebessümle karşılanmıştır. Zaman zaman içki de içen Nuayman'a bir kaç defa had uygulanmış[80] bu günahı tekrarlaması sebebiyle Hz. Ömer ona; "Allah seni rezil rüsvay etsin, lanet olsun" deyince Rasûlullah (s.a.v.) "Öyle demeyin, şüphesiz ki O, Allah'ı ve Rasûlünü seviyor" diyerek O'nu korumuştur.[81]
Başka bir rivayette Hz. Ömer; "Niçin bekliyorsun ya Rasûlallah? Bu dördüncü oldu, boynunu vurdursa-na" demiş, oradakilerden birisinin; "Onu Bedir'de gördüm, gayretli bir halde savaşıyordu" diye, hüsn-ü şehadette bulunması, başka birisinin de onu tasdik etmesi üzerine Hz. Peygamber; "Bedre katılan birini nasıl (öldürtebilirim)?" demiştir.[82]
Ibn Sa'd'ın rivayetine göre de Hz. Peygamberin O'nu tezkiyesi şöyledir; "Nuayman hakkında hayırdan başka bir şey söylemeyin. Çünkü o, Allah'ı ve Rasûlünü sevmektir"[83]
Bütün bu şakalarına ve birkaç defa içki içmesine[84] rağmen Hz. Peygamberin ona lanet ettirmemesinin ana sebebinin Allah ve Peygamber sevgisi olduğu açıkça belirtildiğine göre, imanı sağlam olan birinin mizacından dolayı veya nefsine hakim olamadığı için bazı hata ve günahlar işlemesinin tabii olduğu, böylelerinin İslâm toplumundan dışlanmaması, elinden tutularak bu kötülüklerden kurtarılmaya çalışılması gerektiği kanaatindeyiz.
Nitekim bu hadisenin şerhinde îbn Hacer de şöyle demektedir.[85] "Bu hadiste, haram işlemekle Allah ve-Rasûlünü sevmenin birlikte olabileceğine delil vardır."
Muaviye zamanında vefat eden Nuayman'ın[86] şakalarıyla ilgili pek çok haber vardır.[87] Bazılarım ez-Zübeyr b. Bekkar'ın Kita-bu'l Fükâheti ve'l-Mizah'mda zikrettiği şakalara şunları örnek verebiliriz.
1- Hz. Peygamber'i çok seven Nuayman, Medine'ye iyi bir şey getirildiğinde hemen alır, O'na (s.a.v.) hediye ederdi. Yine bir defasında Nuayman, satıcıda gördüğü nefis balı alıp Hz. Peygam-ber'e getirdi ve hediye etti. Daha sonra satıcı parayı isteyince, adamı Hz. Peygamber'e getirdi ve parayı O'ndan (s.a.v.) almasını söyledi. Rasûlullah (s.a.v.) "Hani hediye etmiştin" deyince "Ya Rasûlallah! Bu güzel balı senin yemeni çok istedim, param olmadığı için böyle yaptım" dedi. Hz. Peygamber de gülerek adamın parasını ödedi.[88] Nuayman'ın birkaç defa yaptığı bu tür şakalara Hz. Peygamber alışıktı.
2- Arkadaşını köle diye satması: Hz. Peygamberin vefatından bir yıl önce Hz. Ebu Bekir, Nuayman ve arkadaşı Suveybit'le birlikte ticaret için Busra'ya gitmişti. Nuayman, eşyaların başında bekleyen Suveybit'e geldi ve ondan, yiyecek birşeyler istedi. Su-veybit, Ebu Bekir gelmeden olmaz deyip reddedince Nuayman; "Vallahi seni kızdıracak bir iş yapacağım" dedi ve az ilerde bulunan deve tüccarlarına gitti, onlara; Maharetli, arap bir kölem var, satın alîr mısınız? Fakat o çok konuşkan biridir, belki size; "Ben hür bir insanım, diyebilir. Eğer almıyacaksanız, kölemi bana karşı ifsad etmeyiniz," dedi. Onlar da; "Hayır, onu, on deveye alırız" deyince Nuayman develere doğru gitti, onları bağladı ve daha sonra alıcıların yanına geldi. Suveybit'i göstererek, "işte bu,buy-run alın" dedi. Arabiler Suveybit'e, kendisini satın aldıklarını söyleyince; "O yalancıdır, ben hür bir insanım" dediyse de aldırmadılar ve "Tamam, o senin durumunu bize bildirdi" deyip ipi boynuna geçirdiler ve götürdüler. Az sonra Hz. Ebu Bekir geldi, durum kendisine anlatılınca arkadaşlarıyla gitti. Develeri geri verip Suvey-bit'i kurtardı. Olay Medine'de anlatılınca Hz. Peygamber ve ashabı yıl boyunca buna güldüler.[89]
Nuayman'm, Suveybit'i köle diye satması ağır bir şakadır. Fakat ikisinin çok yakın arkadaş olduklarını ve Nuayman'm aşırı derecede şakaya düşkün olduğunu hesaba katmak lazımdır. Olay anında Hz. Ebu Bekir'in, Medine'de de Hz. Peygamberin Nuay-man'a kızmaması, hatta gülmelerinin, Nuayman'm şakacı yapısına gösterilen bir müsamaha olduğu kanaatindeyiz. Bu olayın uzun bir süre Hz. Peygamber ve sahabileri güldürmüş olması da, mizahın toplum üzerindeki müsbet etkisini göstermektedir.
3- Arâbînin devesini kesmesi: Bir arabî devesini avluya bağlayıp Hz. Peygamberin yanma gider. Oradaki sahabiler Nuayman'a;
— Canımız çekti, şu deveyi kes de yiyelim. Nasıl olsa Rasûlullah (s.a.v.) bedelini öder" derler ve onu, adeta bu işe zorlarlar. Önce kabul etmemesine rağmen onların ısrarı karşısında Nuayman deveyi keser. Arabî çıkıp ta manzarayı görünce bağırmaya başlar. Bu çığlıklar üzerine çıkan Hz. Peygamber, kimin yaptığını sorar, oradakiler Nuayman, deyince Rasûlullah (s.a.v.) onu aramaya çıkar ve saklandığı yerde bulur. Bir çukura saklanmış olan Nuayman, üstüne de hurma yaprakları ve dallarını örtmüştür. Onu gören bir sahabi; "Onu görmedim ya Rasûlallah!" demekte ve eliyle saklandığı yeri işaret etmektedir. Rasûlullah (s.a.v.), Nuayman'ı çukurdan çıkarır;
"— Sana bunu kim yaptırdı?" diye sorunca;
"— Burayı sana işaret edenler yok mu? Beni buna, işte onlar teşvik etti" cevabını verir. Durumu anlayan Hz. Peygamber, bir taraftan yüzündeki çöpleri silmekte, bir taraftan da gülmektedir. Daha sonra da devenin parasını arabîye ödemiştir.[90]
Kendileri istemesine rağmen o sahabilerin böyle bir işe cüret edemeyip, Nuayman'ı teşvik etmelerinin bazı sebepleri olmalıdır. Belki onlar kendileri böyle bir şey yapsa, Hz. Peygamberin bunu hoş karşılamayacağım biliyorlardı. Çünkü bundan daha hafif bir hadisede Rasûlullah (s.a.v.); "Şaka veya ciddî olarak, kardeşinizin malını almanız helal olmaz"[91] buyurmuştu. Kanaatimizce onlar Hz. Peygamberin, Nuaymamn şakalarına alışık olduğunu biliyorlardı.
4- Bir grup şahabı bir su başında konaklarlar. Nuayman, o bölgede oturan müşriklere, ileride şöyle olacak böyle olacak... diye bazı hikayeler anlatır, onlar da, süt ve çeşitli yiyecekler getirirler. Nuayman bunları arkadaşlarına gönderir, onlar da yerler. Bu durumu öğrenen Hz. Ebu Bekir; "Demek ki gün boyu Nuayman'm kehanetle kazandıklarını yemişim" der ve yediklerini çıkarır.[92]
5- Ebu Süfyan'la dalga geçmesi: Medine'de Ebu Süfyan'a rastlayan Nuayman:
"- Ey Allah Düşmanı! Ensar'ın ulusu Nuayman'ı hicveden sen misin?" diye onu azarlar. Neye uğradığını anlıyamıyan Ebu Süfyan özür diler. Nuayman gidince Ebu Süfyan'a; "Bunları sana söyleyen Nuayman idi" derler.[93] Fakat Nuayman söyleyeceğini söylemiş, muhtemelen, fetih öncesi rica için Medine'ye gelmiş olan ve henüz islâm'ı kabul etmemiş bulunan Ebu Süfyan'a şakasını yapmıştır.
6- Mahreme'ye yaptığı oyunları: Olay Hz. Osman zamanında cereyan eder. Mahreme 115 yaşlarında, gözleri görmemektedir. Bir gün mescidde otururken küçük abdest bozmak için kalkar. Gözleri görmediğinden nereye kadar gittiğini farkedemez ve mes-cid dışına çıktığım zannederek oturmak ister. Etrafındakiler mescidde olduğunu ikaz edince bundan vazgeçer. Bu esnada yanma gelen Nuayman onu biraz öteye, mescidin öbür köşesine götürür ve orada işini görebileceğim söyler. Mahreme bevletmeye başlayınca etrafındakiler yine, mescide bevlediyorsun diye bağırırlar, fakat iş işten geçmiştir. Mahreme, buraya kendisini kimin getirdiğini sorar, Nuayman olduğunu öğrenince de; "Eğer onu bir elime geçirirsem, vallahi bu âsâyı kafasına indireceğim" diye yemin eder. Aradan biraz zaman geçer, yine bir gün mescidde Mahreme-ye rastlar. Halife Hz. Osman da mescidde namaz kılmaktadır. Hz. Osman namaz kılarken kendisini tamamen namaza verir, dışarıyla ilgisini keserdi. Nuayman Mahreme'nin yanma gelir ve ona;
"— Hâlâ Nuayman'a kızıyor musun?" der.
"— Evet, o nerede? Bana göster" cevabını alınca onu, Hz. Osman'ın yanma götürür ve, "işte bu!" deyince Mahreme hemen dey-neğini kaldırır ve Nuayman diye Hz. Osman'ın kafasına indirir ve onu yaralar. "Ne yaptın? Emîrul Müminîn'e vurdun" deseler de olan olmuştur. Mahreme'nin akrabaları, Nuayman'ı cezalandırmak için toplanırlar fakat Hz. Osman, Bedir ehlinden olduğu için bunu yapmalarına izin vermez.[94] Bu olaylardan sonra Mahreme de pes eder ve Nuayman'dan intikam almaktan vazgeçer.
Nuayman'm Mahreme'ye doğrudan, Hz. Osman'a dolaylı olarak yaptığı bu şakada büyük bir aşırılığın olduğu muhakkaktır. Zaten onun şakalarının özelliği budur.[95] Başkalarına maddi ve manevi zararlar veren şakalara Rasûlullah'm (s.a.v.) izin vermediğini daha önce de belirtmiştik. Fakat burada hatıra şöyle bir şey gelmektedir; yapısı icabı muzip bir adam olan Nuayman, Hz. Peygamber devrinde de buna benzer şakalar yapmış ve bunların çoğu da O'nun (s.a.v.) tarafından tebessümle karşılanmıştı. Sahabe de onun bu yönüne alışmış ve belki ondan, hep böyle şeyler beklemekteydi. Adeta böyle bir davranış Nuayman'm kişilik özelliği, karakteri haline gelmiş, neredeyse ondan başka bir davranış beklenmemekteydi. Arkadaşları da bunu bildikleri için, başkası yaptığında asla katlanılamayacak şakaları Nuayman yapınca tebessümle veya hafif bir öfkeyle geçiştirilmekteydi. Hz. Osman'ın hem mağdur, hem de Halife olmasına rağmen ona ceza vermemesinin bir sebebi de, Bedrî olması yanında, benzer durumlarda Hz. Pey-gamber'in de Nuayman'ı cezalandırmaması olabilir. [96]
[76] îbn Abdilberr,el-İstiâb, 4,1526; lbnu'1-Esir, Üsdü'l-Gabe, 5. 351.
[77] en-Nüveyrî, Şihabuddin Ahmed b. Abdülvehhab, Nihâyetü'l-Ereb, 4, 3.
[78] Buharı, Hudud, 5.
[79] el-Aynî, Bedrüddin, Umdetü'l-Kan, 23, 267.
[80] Bir kaç defa Hadd-i Hamr uygulanan sahabinin ismi bazı rivayetlerde "Nuayman" (Buharı, Vakele, 13; hudud, 3-4; Müsned, 4,8), bazılarında da "Abdullah el-Hımar" (Buharî, Hudûd, 5) olarak geçmektedir. Acaba bunlar ayrı ayrı kişiler midir? Yoksa bu üç isim bir kişiye mi aittir? Buharî'deki üç rivayet ve Müsned'deki bir rivayette geçen şüphe sigası, sahabi ravi olan Ukbe'ye değil, daha sonraki bir raviye aittir. Buharî'nin Ismailî ve Küşmeyhenî rivayetlerinde bu şüphe "Numan veya Nuayman şeklindedir. Zübeyr İbnu Bekkâr da Kitabu'n-Neseb'de bu hadiseyi, şüphesiz bir sigayla Nuayman'a izafe etmektedir. Bu bilgiler de gösteriyor ki hadise Nuayman'a aittir. (1. Hacer, Müsned'deki rivayeti de (4,7) delil göstererek bu kişinin oğlu değil, Nuayman olduğu görüşünü tercih eder. (Isâbe, 6, 464, 83) Hz. Ömer hadisinde geçen Abdullah el-Hımar ile Nuay-man'm da aynı şahıs olduğu kanaatindeyiz. (el-Feth, 12, 76) Kirmanî'nin açıklaması da bunu teyid etmektedir. (Kirmanı, el-Kevakib, 23, 184).
[81] Buharı, Vekale, 13; Hudûd, 3-4.
[82] İ. Hacer, el-îsabe, 6, 83.
[83] İ. Sa'd, et-Tahakatü'l-Kübrâ, 3, 393-394.
[84] Her ne kadar bazı kaynaklar (İ. Hacer, Feth, 12, 56, 69; Ayni, Umde, 23, 267) ona elliden fazla had uygulandığını söylüyorsa da bu doğru değildir.
[85] İ. Hacer, el-Feth, 12, 69.
[86] İ. Hacer, el-îsâbe, 6, 463.
[87] İ. Abdilberr, el-İstiab, 4, 1526.
[88] İ. Abdilberr, a.g.e., 4, 1529; î. Hacer, el-îsabe, 6, 464.
[89] Müsned, 6, 316; İ. Mace,£rfe6, 24; 1. Abdilberr, a.g.e., 4,1526-1527; îbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, 5, 351-352. (î. Mace bu olayı, Suveybit Nuayman'ı sattı şeklinde (Maklub) tahric etmiştir.)
[90] İ. Abdilberr, a.g.e., 4,1527; îbnu'l,Esir, a.g.e., 5, 352; î. Hacer, a.g.e., 6. 465.
[91] Ebu Davud, Edeb, 93, H. 5004.
[92] İ. Hacer, a.g.e., 6,466.
[93] İ. Hacer, a.g.e., 6, 465.
[94] Ibn Abdilberr, a.g.e., 4, 1528-1529; îbn Hacer, a.g.e., 6, 465.
[95] Ibn Abdilberr, a.g.e., 4, 1526.
[96] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/471-47