Kaynaklar birbirine karıştı ! Daha sonra gelen nesillerin beslenme kaynaklarına Grek felsefe ve mantığı, İran düşünce ve mitolojisi, Yahudi hurafeleri, Hristiyan metafizigi ve başka kültürlerin, medeniyetlerin tortuları karıştırıldı…
Bu yabancı unsurların tümü Kur`an-ı Kerim tefsirine, Kelam ilmi`ne, Fıkıh`a, Fıkıh usulünede karıştırıldı. Ve işte o ilk nesilden sonra gelen nesiller, o karma karışık kaynaklara muhatap oldular..(Seyyid Kutub (Kutub, 18)
----------------------------------------------------------------------------------
Bizim toplumumuzda yaygın olan bu eserlerin bizimde bildiğimiz İslam alimlerine ait olduğu belirtilmektedir. Bu eserler her ne kadar bu insanlar tarafından yazılmışsa da zaman içerisinde birçok değişime uğramış, eklemeler olmuştur. Aslında sadece iki cilt olan bazı eserler günümüzde onlarca esere dönüştürülmüştür. Bugün bu eserleri incelediğimizde birçok bölümlerinin Tevhid İnancına zıt ve İslamın özüne ters olduğu görülmektedir. Sakıncalı bulduğumuz bu eserleri kaynaklarını vererek sizlere tanıntmayı uygun gördük.
Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler). (Bakara 13)
Farabi (870-950) İbn-i Sina (980-1037)
İbn-i Rüşd (1126-1198)
MÜSLÜMANLARIN FELSEFE İLE TANIŞMASI
Felsefi kültüre sahip kişilerin müslüman toplumunun mensupları haline gelmeleri, müslümanların felsefeyle karşılaşmalarının ilk safhasını oluşturur. Cundişupur, Nusaybin, Antakya, İskenderun gibi yerlerdeki faal felsefe bilim okulları müslüman ülkesinin sınırları içerisinde kaldığı gibi, buralarda faaliyetgösteren felsefe bilim adamlarıda başta yönetim olmak üzere toplumun önemli kilit noktalarında yerlerini alırlar. Böylelikle müslüman felsefeye ilgi gösterenler gün geçtikçe artar.
Rüyasında Aristo`yu görerek, onunla felsefi tartışmalar giren ve bazı tavsiyeler alan Abbasi Halifesi Me`mun[1] felsefe kitaplarını kurmuş olduğu Beytü’l - Hikme yoluyla arapçaya tercüme işini asıl görevi telakki eder. Ancak bazılarının iddia ettiği gibi, onun felsefeye yönelik ilgisi müsamahasının işareti değil, aksine devlet mezhebi haline getirip, destekledigi Mutezile hareketine destek verme gayretinin sonucudur.[2]
Çünkü o, felsefeye olan ilgi ve hürmetini Kur`an ve ulamaya göstermeyerek birçok fakihin, muhaddisin zindanlarda çürümesine neden olmuştur.
Me`munun devletin imkanlarınıda kullanarak tercüme ettirmeye çalıştığı felsefe kitapları, müslümanlarla felsefenin karşılaşmasını sağlayan ikinci safhadır. Bu safhadan sonrada tercüme devrini, telif dönemi takip eder.
Önceleri felsefe kitaplarını okumakla yetinenler elde ettiklerifelsefe birikimini kitaplaştırıp
daha yeni, orjinal felsefe kitapları yazarlar.
Sonuç olarakfelsefeyi konuşma ve tartışmalarında araç olarak kullana Kelamcıların yanısıra, asıl ilgi alanları haline getiren kisler görülmekte gecikilmez. Klasik kaynakların bildirdiğine göre müslümanlar arasında felsefeyi esas ilgi alanı haline getiren ilk kişi Ebu`l Abbas İranşehri olur.[3] Ancak onun hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Genel kabul gören kanaate göre felsefeyi asıl ilgi alanı haline getirip, dolayısıyla filozof ismini layıkıyla alan ilk kişi el-Kindi`dir(185/801 - 260/873). Böylelikle sistemli bir şekilde felsefe hareketi başlamış olur.
KAYNAKLAR
[1] Fahri 18, Prof.Dr. Macit Fahri, Islam Felsefe Tarihi; Çev: Kasim Turhan, İklim Yy.İst.1987
[2] Fahri 17
[3] Düşünce 91, Fahri 3, S.Hüseyin Nasr, İslamda Düşünce ve Hayat,Çev: Fatih Tatlılıoğlu, Insan Yy.İst. 1988
Bu yabancı unsurların tümü Kur`an-ı Kerim tefsirine, Kelam ilmi`ne, Fıkıh`a, Fıkıh usulünede karıştırıldı. Ve işte o ilk nesilden sonra gelen nesiller, o karma karışık kaynaklara muhatap oldular..(Seyyid Kutub (Kutub, 18)
----------------------------------------------------------------------------------
Bizim toplumumuzda yaygın olan bu eserlerin bizimde bildiğimiz İslam alimlerine ait olduğu belirtilmektedir. Bu eserler her ne kadar bu insanlar tarafından yazılmışsa da zaman içerisinde birçok değişime uğramış, eklemeler olmuştur. Aslında sadece iki cilt olan bazı eserler günümüzde onlarca esere dönüştürülmüştür. Bugün bu eserleri incelediğimizde birçok bölümlerinin Tevhid İnancına zıt ve İslamın özüne ters olduğu görülmektedir. Sakıncalı bulduğumuz bu eserleri kaynaklarını vererek sizlere tanıntmayı uygun gördük.
Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler). (Bakara 13)


Farabi (870-950) İbn-i Sina (980-1037)

İbn-i Rüşd (1126-1198)
MÜSLÜMANLARIN FELSEFE İLE TANIŞMASI
Felsefi kültüre sahip kişilerin müslüman toplumunun mensupları haline gelmeleri, müslümanların felsefeyle karşılaşmalarının ilk safhasını oluşturur. Cundişupur, Nusaybin, Antakya, İskenderun gibi yerlerdeki faal felsefe bilim okulları müslüman ülkesinin sınırları içerisinde kaldığı gibi, buralarda faaliyetgösteren felsefe bilim adamlarıda başta yönetim olmak üzere toplumun önemli kilit noktalarında yerlerini alırlar. Böylelikle müslüman felsefeye ilgi gösterenler gün geçtikçe artar.
Rüyasında Aristo`yu görerek, onunla felsefi tartışmalar giren ve bazı tavsiyeler alan Abbasi Halifesi Me`mun[1] felsefe kitaplarını kurmuş olduğu Beytü’l - Hikme yoluyla arapçaya tercüme işini asıl görevi telakki eder. Ancak bazılarının iddia ettiği gibi, onun felsefeye yönelik ilgisi müsamahasının işareti değil, aksine devlet mezhebi haline getirip, destekledigi Mutezile hareketine destek verme gayretinin sonucudur.[2]
Çünkü o, felsefeye olan ilgi ve hürmetini Kur`an ve ulamaya göstermeyerek birçok fakihin, muhaddisin zindanlarda çürümesine neden olmuştur.
Me`munun devletin imkanlarınıda kullanarak tercüme ettirmeye çalıştığı felsefe kitapları, müslümanlarla felsefenin karşılaşmasını sağlayan ikinci safhadır. Bu safhadan sonrada tercüme devrini, telif dönemi takip eder.
Önceleri felsefe kitaplarını okumakla yetinenler elde ettiklerifelsefe birikimini kitaplaştırıp
daha yeni, orjinal felsefe kitapları yazarlar.
Sonuç olarakfelsefeyi konuşma ve tartışmalarında araç olarak kullana Kelamcıların yanısıra, asıl ilgi alanları haline getiren kisler görülmekte gecikilmez. Klasik kaynakların bildirdiğine göre müslümanlar arasında felsefeyi esas ilgi alanı haline getiren ilk kişi Ebu`l Abbas İranşehri olur.[3] Ancak onun hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Genel kabul gören kanaate göre felsefeyi asıl ilgi alanı haline getirip, dolayısıyla filozof ismini layıkıyla alan ilk kişi el-Kindi`dir(185/801 - 260/873). Böylelikle sistemli bir şekilde felsefe hareketi başlamış olur.
KAYNAKLAR
[1] Fahri 18, Prof.Dr. Macit Fahri, Islam Felsefe Tarihi; Çev: Kasim Turhan, İklim Yy.İst.1987
[2] Fahri 17
[3] Düşünce 91, Fahri 3, S.Hüseyin Nasr, İslamda Düşünce ve Hayat,Çev: Fatih Tatlılıoğlu, Insan Yy.İst. 1988