TANITIM 1.Bölüm 1.Kitap
Kaynaklar birbirine karıştı ! Daha sonra gelen nesillerin beslenme kaynaklarına Grek felsefe ve mantığı, İran düşünce ve mitolojisi, Yahudi hurafeleri, Hristiyan metafizigi ve başka kültürlerin, medeniyetlerin tortuları karıştırıldı…
Bu yabancı unsurların tümü Kur`an-ı Kerim tefsirine, Kelam ilmi`ne, Fıkıh`a, Fıkıh usulünede karıştırıldı. Ve işte o ilk nesilden sonra gelen nesiller, o karma karışık kaynaklara muhatap oldular..(Seyyid Kutub (Kutub, 18)
----------------------------------------------------------------------------------
Bizim toplumumuzda yaygın olan bu eserlerin bizimde bildiğimiz İslam alimlerine ait olduğu belirtilmektedir. Bu eserler her ne kadar bu insanlar tarafından yazılmışsa da zaman içerisinde birçok değişime uğramış, eklemeler olmuştur. Aslında sadece iki cilt olan bazı eserler günümüzde onlarca esere dönüştürülmüştür. Bugün bu eserleri incelediğimizde birçok bölümlerinin Tevhid İnancına zıt ve İslamın özüne ters olduğu görülmektedir. Sakıncalı bulduğumuz bu eserleri kaynaklarını vererek sizlere tanıntmayı uygun gördük.
TANITIM 1.Bölüm 1.Kitap
İNSAN-I KÂMİL - Abdulkerim el-Cili'nin
Abdulkerim el-Cili'nin Tanrı Anlayışı
Tasavvuf meşhurlarından Abdulkerim el-Cili [[1]], İbn Farıd ve İbn Arabi'nin düşüncelerini paylaşmaktadır. Kendisinin Allah'ın tecelli ettiği en kâmil varlık olduğuna inanmaktadır. Bu anlayışı, daha önce İbn Arabi ortaya atmış, ama el-Cili bu konuda daha ileri giderek işi derinleştirmiş ve felsefesini yapmıştır. El-Cili, bu mertebesini kendisinden daha önce olan kimselere kaptırmak istemediği için kendi insanlığının rububiyet ve uluhiyetin en yüce ufku olduğunu söylemektedir.
El-Cili, "Allah" kelimesindeki harflere bir takım anlamlar yükleyerek batini ve sapık bir yolla yorumlamaya çalışmakta, İslam'ın Yüce Allah hakkında öğrettiği inanç temelleriyle çelişen sonuçlar çıkarmaktadır. Mesela Allah kelimesinin sonundaki "He" harfinin hem Allah'ı, hem de veli kulu gösterdiğini söyleyerek şöyle demektedir:
["Daire[[2]] Hak'tır. İçindeki boşluk ise halk. İstersen şöyle söyle: Daire halktır, içindeki boşluk ise Hak'tır. Çünkü O, hem Hak'tır, hem halktır. İstersen, onun işi ilhamladır, dersin. İnsanın durumu iki yönlüdür; mahluk olması yönü ile acizlik ve kulluk zilletine sahiptir. Rahman'ın sureti üzere olması yönüyle de kemâl ve izzete sahiptir. Yüce Allah, "Allah veli olandır" buyuruyor. Yani "Allah'ın velilerine korku ve hüzün yoktur" ayetinde veli dediği insan-ı kâmildir. Çünkü korku, hüzün ve benzeri şeyler Allah hakkında müstahildir. Zira Allah veli ve hamid olandır. Ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir. Ayetteki O (huve) zamiri veliye aittir. O, yaratık suretinde ortaya çıkan Hak yahut ilahlık anlamları taşıyan halk (yaratık)tır. Netice olarak o hem noksan, hem de kemâl sıfatlarını özünde toplar. O, yüce güneşinin nuruyla dünyayı aydınlatmaktadır. Yer O'-dur, gök O'dur, en ve boy O'dur"][[3]].
El-Cili, Hz. Ali'nin Allah olduğunu söyleyen Gulat-i Şia'nın "O, yüce ve büyük olandır" ayetindeki "aliyyun" kelimesine bakarak, Allah'ın büyük Ali olduğunu söylemeleri gibi, insanın hem insan, hem Allah olduğunu söylemektedir. Ayetleri batini ve sapık bir şekilde tevil ederek İnsan-ı kâmil dediği şeyin aynı zamanda Allah olduğunu söylemekte, Hz. İsa'yı bir yönden ilah, bir yönden de insan gören kimi hristiyanların inancını taklit etmektedir.
"Yahudiler, 'Uzeyr Allah'ın oğludur' dediler. Hristiyanlar, 'Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu, daha önceki kâfirlerin sözlerine benzeterek ağızlarında geveledikleri sözdür. Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar" [[4]] ayetiyle Yüce Allah onların bu inancını reddederken, el-Cili, kendisinin en büyük Rab olduğunu ifade ederek şöyle devam etmektedir:
["İki âlemde de mülk benimdir. İkisinde de iyiliğini umacağım veya kendisinden korkacağım benden başkasını görmedim. Önceliğimden önce yoktur ki, ona katılayım, sonralığımdan sonra yoktur ki, anlamını geçeyim. Kemâlin her türlüsüne sahibim ve küll (Allah)ın büyüklüğünün cemâliyim. Ben ondan başkası değilim"] [[5]]
El-Cili böyle derken, Yüce Allah şöyle buyuruyor:
El-Cili bu kadarla da yetinmemekte, yaratış (halk)'ın çeşitlerini ve maddi, hissi, ruhi ve manevi varlık suretlerini sayarak kendisinin zat ve vücud olarak bunların aynısı olduğunu, âlemde el-Cili'den farklı bir şeyin bulunduğunu kimsenin sanmaması gerektiğini de söyleyerek şöyle devam etmektedir:
["Gördüğün ne kadar maden, bitki, hayvan ve seciyeleriyle insan,
Gördüğün ne kadar unsur ve tabiat, asıldan bir toz ve koku olan,
Gördüğün ne kadar deniz, çöl, ağaç veya yüksek bina,
Gördüğün ne kadar manevi suret ve göze hoş gelen güzel manzara,
Gördüğün ne kadar düşünce, hayal, akıl, nefis, kalb ve iç organ..."
"İşte onların hepsi benim, hepsi benim manzaram (görünüşüm)'dür, Onun hakikatinde tecelli eden benim, o değildir. Halkın Rabbi ve efendisi benim. Bütün âlem isim, zatım onun müsemmasıdır. Mülk benimdir, melekut benim dokumam ve sanatımdır. Gayb ve ceberrut benimdir ve benden meydana gelmiştir..."] [[13]]
El-Cili'nin olmadığı ve sahip bulunmadığı bir şey var mı dersiniz? "Onun hakikatinde tecelli eden benim, o değildir. Halkın Rabbi ve efendisi benim. Bütün âlem isim, zatım onun müsemmasıdır, mülk benimdir, melekut benim sanatım ve dokumamdır" sözlerini herhalde anlıyorsunuz değil mi?
KAYNAKLAR:
[1] Abdulkerim İbn İbrahim el-Cili veya el-Cilani olup Hicri 830 yılında ölmüştür, İranlıdır. En meşhur eseri "el-İnsanu'l-Kâmil fi Marîfeti'l-Evahir ve'l-Evail"dir. İbn Arabi'nin vahdet-i vücud felsefesini daha da ileri götürmüştür, Kitabı Abdülkadir Akçiçek tarafından Türkçe'ye bozuk bir tercüme ile çevrilmiş ve Üçdal Neşriyat tarafından 1974 yılında İstanbul'da yayınlanmıştır
[2] Arapça He harfinin içindeki boşluğu kastetmektedir.
[3] Abdulkerim el-Cili, el-İnsanu'l-Kâmil fi Marifeti'l-Ev ahir ve'l-Evail 1/19, el-Matbaatu'l-Ezheriyye el Mısriyye, Kahire, 13 16 h.
[4] Tevbe, 30
[5] Abdulkerim el-Cili, el-İnsanu'l-Kamil, 1/19
[6] Bakara, 163
[7] Al-i İmran, 189
[8] Şura. 11
[9] Her türlü noksanlık ve olumsuzluktan münezzeh olduğunu söylerler
[10] Haşir, 22-24
[11] O, her şeyden öncedir, her şeyden sonra kalacak olandır, varlığı açık mahiyeti insan için gizlidir.
[12] Hadid, 1-3
[13] Abdulkerim el-Cili, el-İnsanu'l-Kâmil, 1/19, 20, Kahire, 1316 h
Kaynaklar birbirine karıştı ! Daha sonra gelen nesillerin beslenme kaynaklarına Grek felsefe ve mantığı, İran düşünce ve mitolojisi, Yahudi hurafeleri, Hristiyan metafizigi ve başka kültürlerin, medeniyetlerin tortuları karıştırıldı…
Bu yabancı unsurların tümü Kur`an-ı Kerim tefsirine, Kelam ilmi`ne, Fıkıh`a, Fıkıh usulünede karıştırıldı. Ve işte o ilk nesilden sonra gelen nesiller, o karma karışık kaynaklara muhatap oldular..(Seyyid Kutub (Kutub, 18)
----------------------------------------------------------------------------------
Bizim toplumumuzda yaygın olan bu eserlerin bizimde bildiğimiz İslam alimlerine ait olduğu belirtilmektedir. Bu eserler her ne kadar bu insanlar tarafından yazılmışsa da zaman içerisinde birçok değişime uğramış, eklemeler olmuştur. Aslında sadece iki cilt olan bazı eserler günümüzde onlarca esere dönüştürülmüştür. Bugün bu eserleri incelediğimizde birçok bölümlerinin Tevhid İnancına zıt ve İslamın özüne ters olduğu görülmektedir. Sakıncalı bulduğumuz bu eserleri kaynaklarını vererek sizlere tanıntmayı uygun gördük.
TANITIM 1.Bölüm 1.Kitap
İNSAN-I KÂMİL - Abdulkerim el-Cili'nin

Abdulkerim el-Cili'nin Tanrı Anlayışı
Tasavvuf meşhurlarından Abdulkerim el-Cili [[1]], İbn Farıd ve İbn Arabi'nin düşüncelerini paylaşmaktadır. Kendisinin Allah'ın tecelli ettiği en kâmil varlık olduğuna inanmaktadır. Bu anlayışı, daha önce İbn Arabi ortaya atmış, ama el-Cili bu konuda daha ileri giderek işi derinleştirmiş ve felsefesini yapmıştır. El-Cili, bu mertebesini kendisinden daha önce olan kimselere kaptırmak istemediği için kendi insanlığının rububiyet ve uluhiyetin en yüce ufku olduğunu söylemektedir.
El-Cili, "Allah" kelimesindeki harflere bir takım anlamlar yükleyerek batini ve sapık bir yolla yorumlamaya çalışmakta, İslam'ın Yüce Allah hakkında öğrettiği inanç temelleriyle çelişen sonuçlar çıkarmaktadır. Mesela Allah kelimesinin sonundaki "He" harfinin hem Allah'ı, hem de veli kulu gösterdiğini söyleyerek şöyle demektedir:
["Daire[[2]] Hak'tır. İçindeki boşluk ise halk. İstersen şöyle söyle: Daire halktır, içindeki boşluk ise Hak'tır. Çünkü O, hem Hak'tır, hem halktır. İstersen, onun işi ilhamladır, dersin. İnsanın durumu iki yönlüdür; mahluk olması yönü ile acizlik ve kulluk zilletine sahiptir. Rahman'ın sureti üzere olması yönüyle de kemâl ve izzete sahiptir. Yüce Allah, "Allah veli olandır" buyuruyor. Yani "Allah'ın velilerine korku ve hüzün yoktur" ayetinde veli dediği insan-ı kâmildir. Çünkü korku, hüzün ve benzeri şeyler Allah hakkında müstahildir. Zira Allah veli ve hamid olandır. Ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir. Ayetteki O (huve) zamiri veliye aittir. O, yaratık suretinde ortaya çıkan Hak yahut ilahlık anlamları taşıyan halk (yaratık)tır. Netice olarak o hem noksan, hem de kemâl sıfatlarını özünde toplar. O, yüce güneşinin nuruyla dünyayı aydınlatmaktadır. Yer O'-dur, gök O'dur, en ve boy O'dur"][[3]].
El-Cili, Hz. Ali'nin Allah olduğunu söyleyen Gulat-i Şia'nın "O, yüce ve büyük olandır" ayetindeki "aliyyun" kelimesine bakarak, Allah'ın büyük Ali olduğunu söylemeleri gibi, insanın hem insan, hem Allah olduğunu söylemektedir. Ayetleri batini ve sapık bir şekilde tevil ederek İnsan-ı kâmil dediği şeyin aynı zamanda Allah olduğunu söylemekte, Hz. İsa'yı bir yönden ilah, bir yönden de insan gören kimi hristiyanların inancını taklit etmektedir.
"Yahudiler, 'Uzeyr Allah'ın oğludur' dediler. Hristiyanlar, 'Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu, daha önceki kâfirlerin sözlerine benzeterek ağızlarında geveledikleri sözdür. Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar" [[4]] ayetiyle Yüce Allah onların bu inancını reddederken, el-Cili, kendisinin en büyük Rab olduğunu ifade ederek şöyle devam etmektedir:
["İki âlemde de mülk benimdir. İkisinde de iyiliğini umacağım veya kendisinden korkacağım benden başkasını görmedim. Önceliğimden önce yoktur ki, ona katılayım, sonralığımdan sonra yoktur ki, anlamını geçeyim. Kemâlin her türlüsüne sahibim ve küll (Allah)ın büyüklüğünün cemâliyim. Ben ondan başkası değilim"] [[5]]
El-Cili böyle derken, Yüce Allah şöyle buyuruyor:
- "İlahınız bir tek ilahtır. Rahman ve rahim olan Allah'tan başka ilah yoktur" [[6]]
- "Yerin ve göklerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kadirdir" [[7]];
- ''Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden ester, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. Onun benzeri hiçbir şey yoktur. 0 işitendir, görendir"[[8]]
- "O görüleni de, görülmeyeni de bilen, kendisinden başka tanrı olmayan, hükümran, çok kutsal, esenlik veren, güvenlik veren, görüp gözeten, güçlü, buyruğunu her şeye geçiren, yüce olan Allah'tır. Allah, putperestlerin koştukları ortaklardan münezzehtir. O var eden, güzel yaratan, yarattıklarına şekil veren, en güzel isimler kendisinin olan Allah'tır. Göklerde ve yerde olanlar onu teşbih ederler [[9]].
- O, güçlüdür, hakimdir" [[10]];
- "Göklerde ve yerde olanlar, Allah'ı teşbih eder, O güçlüdür, hakimdir. Göklerin ve yerin hükümranlığı onundur. Diriltir ve öldürür. O her şeye kadirdir, O evvel ve ahir, batın ve zahirdir[[11]]
- O, her şeyi bilir" [[12]].
El-Cili bu kadarla da yetinmemekte, yaratış (halk)'ın çeşitlerini ve maddi, hissi, ruhi ve manevi varlık suretlerini sayarak kendisinin zat ve vücud olarak bunların aynısı olduğunu, âlemde el-Cili'den farklı bir şeyin bulunduğunu kimsenin sanmaması gerektiğini de söyleyerek şöyle devam etmektedir:
["Gördüğün ne kadar maden, bitki, hayvan ve seciyeleriyle insan,
Gördüğün ne kadar unsur ve tabiat, asıldan bir toz ve koku olan,
Gördüğün ne kadar deniz, çöl, ağaç veya yüksek bina,
Gördüğün ne kadar manevi suret ve göze hoş gelen güzel manzara,
Gördüğün ne kadar düşünce, hayal, akıl, nefis, kalb ve iç organ..."
"İşte onların hepsi benim, hepsi benim manzaram (görünüşüm)'dür, Onun hakikatinde tecelli eden benim, o değildir. Halkın Rabbi ve efendisi benim. Bütün âlem isim, zatım onun müsemmasıdır. Mülk benimdir, melekut benim dokumam ve sanatımdır. Gayb ve ceberrut benimdir ve benden meydana gelmiştir..."] [[13]]
El-Cili'nin olmadığı ve sahip bulunmadığı bir şey var mı dersiniz? "Onun hakikatinde tecelli eden benim, o değildir. Halkın Rabbi ve efendisi benim. Bütün âlem isim, zatım onun müsemmasıdır, mülk benimdir, melekut benim sanatım ve dokumamdır" sözlerini herhalde anlıyorsunuz değil mi?
KAYNAKLAR:
[1] Abdulkerim İbn İbrahim el-Cili veya el-Cilani olup Hicri 830 yılında ölmüştür, İranlıdır. En meşhur eseri "el-İnsanu'l-Kâmil fi Marîfeti'l-Evahir ve'l-Evail"dir. İbn Arabi'nin vahdet-i vücud felsefesini daha da ileri götürmüştür, Kitabı Abdülkadir Akçiçek tarafından Türkçe'ye bozuk bir tercüme ile çevrilmiş ve Üçdal Neşriyat tarafından 1974 yılında İstanbul'da yayınlanmıştır
[2] Arapça He harfinin içindeki boşluğu kastetmektedir.
[3] Abdulkerim el-Cili, el-İnsanu'l-Kâmil fi Marifeti'l-Ev ahir ve'l-Evail 1/19, el-Matbaatu'l-Ezheriyye el Mısriyye, Kahire, 13 16 h.
[4] Tevbe, 30
[5] Abdulkerim el-Cili, el-İnsanu'l-Kamil, 1/19
[6] Bakara, 163
[7] Al-i İmran, 189
[8] Şura. 11
[9] Her türlü noksanlık ve olumsuzluktan münezzeh olduğunu söylerler
[10] Haşir, 22-24
[11] O, her şeyden öncedir, her şeyden sonra kalacak olandır, varlığı açık mahiyeti insan için gizlidir.
[12] Hadid, 1-3
[13] Abdulkerim el-Cili, el-İnsanu'l-Kâmil, 1/19, 20, Kahire, 1316 h