Ö
Çevrimdışı
IŞİD resmi sözcüsü "savaşçı alim" lakaplı Ebu Muhammed el Adnani, Irak ve Suriye'de yaşanan olaylar ve son gelişmeler hakkında konuştu. Irak'tan bahsederken sakin bir ses tonuyla konuşan Şeyh Adnani'nin Suriye'de IŞİD'e karşı yapılanlardan bahsedince ses tonunun yükseldiği ve çok sert mesajlar verdiği görüldü. Öte yandan Şeyh Adnani, IŞİD hakkında yalan yanlış haberler yapan medyacılara da mesajlar gönderdi.
Takva Haber / Haber Merkezi
Irak Şam İslam Devleti resmi sözcüsü Ebu Muhammed El Adnani, Irak ve Şam olayları hakkında "Lider halkına yalan söylemez" başlıklı bir konuşma yaptı.
İşte konuşmanın türkçe tercümesi:
Bismillahirrahmanirrahim
Güç ve kudret sahibi Allah hamdolsun, salat ve selam da alemlere rahmet olarak kılıçla gönderilenin üzerine olsun.
Ve sonra:
Allahu Teala’ya ümmetimizi cihat nimetiyle nimetlendirdiği için hamdediyoruz. Bizlere kapılarını sonuna kadar açtı ve her mekanda kolaylaştırdı. Özellikle de Irak ve Şam’da. Bu Allahu Teala’nın kullarına büyük nimetlerinden biridir. Onun kadrini, kıymetini ancak kaybeden bilir.
Düne kadar Müslüman, aylar hatta senelerce cihad hayalleriyle yaşar, gidebilmek için tağutların hükmü altında çökerek; kafası karışmış, şaşkın, aciz, istekli bir şekilde yol arardı. Geceleri Mevlası’nın huzurunda kendisine bir cihad kapısı açması için dua edip, umarak ağlamaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Ancak bugün: Allah’ın lütfu ve ihsanıyla cihad Irak ve Şam’da tüm Müslümanların kapısında olmuş oldu. Yeryüzündeki tüm müminler için erişilebilir hale geldi. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. (biri hakkında aksini dilemesi hariç). Öyle ki tağutları endişe ve ürküntü, Müslümanlarıysa sevinç ve emel kapladı. Sevdiğimiz ve nefret ettiğimiz her şey için Allah’a hamdolsun.
Barış putu kırıldı. Barışçıl’ın ayıbı ortaya çıktı. Cihad kıyamete kadar sürecek. Irak’ta cihad büyük bir yol aldı. İşte maskeler düşüyor. İşte gerçekler ortaya çıkıyor. Saflar neredeyse birbirinden ayrışıyor. Yazıklar olsun sana Amerika! Yazıklar olsun size Yahudiler!
Şam’da ise yol henüz başında. Fitne ateşi yakıldı. Kara; kapkara fitneler bekliyor. Bazısı bazısını hazırlıyor. Fitne geliyor ve mümin: Bu beni yok edici şey der. Sonra (fitnenin hakikati) ortaya çıkar. Sonra bir başka fitne gelir ve mümin: İşte bu işte bu, der.
Karanlık, çukur, labirent, sis, sırtlanlar, kurtlar, alçaklar ve köpekler… ‘Elif Lam Mim. İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah elbette doğruları da bilecek ve elbette yalancıları da bilecektir (ortaya çıkaracaktır).’ (Ankebut 1-2-3). Andolsun, biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız.’ (Muhammed Suresi, 31).
Ancak yine de sevin ey ümmetim! Zira Allahu Teala Şam ve halkı için teminat verdi. Daima Allah’a hamdolsun.
Değerli ümmetimiz: Bugün düşmanların Şam’da cihada karşı, 10 yıl önce Irak’ta kurdukları tuzağın aynısını kuruyorlar. Mücahitler bu tuzağı o vakit farketti ve bu konuda uyardı. Bugüne kadar da uyarmaya devam etmektedir. Irak ve Şam’daki Sünni halk, bilin ki Amerika ve Haçlı müttefikleri, onların ardından da tüm küfür milletleriyle birlikte Yahudiler asla İslam ve halkının izzet bulacağı, şirk ve ehlinin alçaltılacağı, kendisiyle Halifeliğin geri döndürüleceği, İslam ve Müslümanların yeniden dünyayı yöneteceği bir İslam devletinin kurulmasından razı olmayacak. Dikenleri elle toplamak onlar için devletin kurulmasından daha hafiftir. Küfür milletleri buna ellerinden geldiği ölçüde asla izin vermeyecek.
Buna binaen: Bir Müslüman, İslam devletinin kafatasları, vücut parçaları ve temiz kanlar üzerine kurulmasından başka bir şey ümit etmesin. Öyle ki kafir Batı, bu ümmetin hayatının (canlanmasının) evlatlarının kanıyla olduğunu anladı ve direk çatışmadan kaçtılar. Hileye başvurdular. Silahlar getirip, kendilerinin kanı akmadan Müslümanları öldürdüler. Barış çağrısında bulundular, barışçıla davet ettiler. Sahte demokrasi ve özgürlük getirdiler. Savaşlarında vekiller edindiler.
İslam Ümmeti! Ey değerli ümmetim!
Daima çatışmanın hakikatini hatırlamamız gerekir. Savaşımız Yahudiler ve Haçlılarla. Onları bizimle direk çatışmaya geri döndürmemiz gerek.
Ey Irak ve Şam’daki Sünni halk!
Amerika ve Yahudiler sizinle iki kozla savaşıyor. Eğer bu iki kart (koz) yanarsa kendinizi arada bir temsilcileri olmaksızın Yahudi ve Haçlıların karşısında bulacaksınız:
Birincisi: Müslüman yurtlarındaki tağut devletlere benzer sivil demokratik devlet. İkincisi: ‘İslami’ olarak adlandırılan ve Harameyn’in haini ve Al Selül (Suud ailesini kasdediyor) krallığına benzer ulusal devlet. Amerika’yı, Yahudileri ve kafir Batı’yı korkutmayan, Nusayri ve küfür milletlerinin güvende olduğu, şirk ve ehlinin küçük düşürülmediği bir devlet. Sivil devlet, onlar için ikinciye nispeten öncelikli. İkinciye ancak birincisi ellerinden düştüğü takdirde başvuruyorlar. Dikkatli ol ey Irak halkı! İbret al ey Şam halkı!
Ey Irak ve Şam’daki Sünni halk!
Bugün, Rafızilerle varmış olduğunuz nokta hakkında mücahitler sizi on yıl önce uyarmıştı.
Ebu Musab Ez Zerkavi –Allah ona rahmet etsin- Rafıziler hakkında şöyle demişti:
Çıkması zor bir dağ, pusuda bekleyen yılan, kurnaz ve kötülük akrebi, gözetleyen düşman ve birikmiş zehir. Rafıziler, İslam halkına karşı gizli bir savaş başlattı. O, Sünnilere karşı yakın ve tehlikeli bir düşmandır. Her ne kadar Amerika ana düşman olsa da Rafıziler’in tehlikesi daha büyük, Ümmete zararı Amerika’dan çok daha fazla ve öldürücüdür.’
Allah ona rahmet etsin şöyle de demişti: ‘Düşmanın, ülkenizde sahte demokrasiyi uygulama planı konusunda dikkatli olmalısınız. Bunu sizdeki kalan hayrı da ortadan kaldırmak için yapmaktadır. Irak’ta iktidar dizginlerini Rafızilerin istedikleri gibi kontrol altına alması için kendilerine (Sünnilere) karşı savaşı şiddetlendirmişlerdi. (sözü burada bitiyor, Allah ona rahmet etsin)
Bu fiilen oldu. Bu, ancak sözde ilim ehli olan birçoklarının susması ve ihaneti ile gerçekleşmiştir. Öyle ki onlar sıradan Müslümanların kafasında vela ve bera akidesini sulandırıp bozdular. Onlara Rafıziler kardeşleriymiş, sevgili komşularıymış gibi gösterdiler. Ey Irak’taki halkımız! Hain siyasetçilerinizin sözde siyasi süreçlerinde Rafızilere ortak olmasından ne kazanç elde ettiniz? Pis bir Safevi ordu kurulmasından, Şiilerin size karşı güç kazanmasından başka bir şey elde etmediniz. Öyle ki hapishaneleri sizlerle doldurdular. Kan akıttılar, namusları kirlettiler. Hala da ülkenin zenginlik ve kaynaklarını yağmalamaya devam ediyorlar.
Ey Sünni halk!
Rafıziler, size karşı her yerde savaş için omuz omuza verdiler, birbirlerini desteklediler, sözleşip anlaştılar. Onların gerçek yüzünü Şam’da gördünüz. Irak’ta da ortaya çıkmaya başladı. Yakında Safevi uçakların ve tankların mahallelerinizi bombaladığını, evlerinizi bastığını göreceksiniz. Rafızi militanların mallarınızı yağmaladığını, Sayda, Beyrut, Diyala ve Bağdat yollarında evlatlarınızı öldürdüğünü, kadınlarınıza tecavüz ettiğini göreceksiniz!
Bu konuda sizi uyardık ve on yıldır uyarmaya da devam ediyoruz. Lider, halkına yalan söylemez. Şam, Humus buna en iyi tanıktır.
Ey Sünni halk! Bir sene önce Irak’ta barışçıl gösterilere çıktınız. O vakit size Rafizilere karşı yumuşaklığın bir işe yaramayacağını, barışın fayda etmeyeceğini haber vermiştik. Onların sizi silah taşımaya mecbur bırakacaklarını söylemiştik. Lider halkına yalan söylemez. İşte barışçıldaki ısrarınıza karşın silah taşıdınız. Gösteri meydanları için verilen kör, yanıltıcı fetvalara, çağrılara, yöneticilerin destekçisi; yerlerinden ayrılmadan sizi sırf makamlarını ve kürsülerini kaybetme korkularından, lakaplarını ve paralarını koruma isteklerinden ötürü silah bırakmaya, yere yatıp teslim olmaya çağıran uydu kanalları alimlerinin bildiri ve yönlendirmelerine rağmen silah taşıdınız. Özellikle ahmak Nuri Rafızilerin üzerine neyi çektiğini anladı ya da anlayacak ve ortamı yatıştırmaya çalışacak.
Ey Sünni halk!
Silahı istemeyerek ellerinize aldınız. Bu Allah’ın bir lütfudur. ‘Savaş, hoşunuza gitmemekle birlikte üzerinize farz kılındı. Bir şeyden hoşlanmadığınız halde o sizin iyiliğinize olabilir. Bir şeyi de sevdiğiniz halde o sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.’ (Bakara Suresi, 216).
Sakın silahı bırakmayın. Eğer bu sefer silahı bırakırsanız Rafızilerin elinde köleleşirsiniz. Bir daha da Allah’ın istemesi dışında doğrulamazsınız. ‘Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır.’ (Nisa Suresi, 102).
Halkınıza yetişin ey Sünniler! Diyala, Telafar, Basra ve Bağdat’taki halkınıza, namuslarınıza ve mallarınıza yetişin (onları koruyun). Rafıziler bugün sizi oralarda kapmak istiyor. Sizi, Diyala, Basra ve Bağdat’taki halkınızı tecrit etmek ve ortadan kaldırmak için Anbar, Salahaddin ve Ninova’da meşgul etmek, savaşı buralarla sınırlı kılmak istiyor. Bunu da sahvelerin kalıntılarını canlandırma, bu illeri etkinleştirip destekleme dışında bir yolla yapamazlar. Rafızilerin Sünnilere karşı bakışının gerçeği açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. O kadar ki artık bunu yaşlılar dahi bilmektedir. Mücahitlerin on sene önce haykırdığı gerçek! ‘Bizim uğrumuzda cihad edenleri biz elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah iyilik edenlerle beraberdir.’
Mücahitler, Rafızilerin İslam ve Müslümanları tehdit eden en tehlikeli düşman, dinin direklerini yıkan bir kazma olduğunu farketti. İslam Devleti her yerde Rafızilere karşı savaşı kendi üzerine aldı. Öyle ki kapsamlı, müsahamanın ve önemsememenin söz konusu olmadığı bir savaş. Ya Rafızileri hezimete uğratır, şerlerini İslam ve halkından uzaklaştırırız ya da devletteki son askere kadar herkes ortadan kalkar. Buna binaen diyoruz ki:
Birincisi: Rafızilerle savaşımız Irak’ta da Şam’da da Yemen’de de Arap Yarımadası’nın kalanında da Horosan’da da birdir. O ya da bu mekan arasında bir fark yok. Her kim onların yanında durur, onlarla ittifak eder ya da destekler ya da az veya çok bir şeyle yardım ederse o da bizim düşmanımızdır. Aralarında bizim için bir fark yoktur.
İkincisi: Irak’ta Sahvelerin kalıntıları eskiden de olduğu gibi şimdi de Rafızilerin kalesi, ellerindeki sopası, ayaklarındaki ayakkabısı, Sünni halkın sırtında zehirli bir hançer, Rafızilerin ve Haçlıların en iyi destekçisi ve yardımcısıdır. Rafıziler, bu ihanet Sahveleri olmasa bir şey başaramazdı. Rafızilerin bugünkü planı: Sünnileri Anbar ve Salahaddin’de meşgul etmek, Bağdat’taki Sünnilerle başbaşa kalıp onları öldürebilmek, esir almak, köleleştirmek, soymak, yağmalamak, yurtlarından etmek için Sünnilerin Bağdat’a ilerlemelerini engellemek adına bu Sahveleri yeniden canlandırıp toparlamak, polis ve askerlerden köpeklerini harekete geçirmektir.
Buna binaen: İstisnasız olarak Sahve fertlerinden kalanların hepsini, Sünniliğe mensup tüm siyasetçileri tevbe etmeye ve mücahitlere karşı savaşmayı bıraktıklarını ilan etmeye, kindar Rafızilere destek ve yardımdan uzaklaşmaya çağırıyoruz. Kim ele geçirilmeden önce bunu yaparsa kendisine bizden eman vardır. Bundan önce ne yapmış olursa olsun ona bir şey sormayacağız.
Aynı şekilde tüm polisleri, askerleri ve gerek gizli gerek aleni şekilde Safevi birimlere katılanların hepsini de tevbe etmeye, silah ve teçhizatlarını İslam Devleti’ne teslim etmeye çağırıyoruz. Kim bunu ele geçmeden önce yaparsa kendisine bizden eman vardır. Ona, daha önce kendisinden her ne sadır olmuşsa da bir şey sormayacağız.
Ancak kim ihanet, deyyusluk ve işbirlikçilik Sahvelerinde ya da orduda veya süprüntü polis güçlerinde kalmakta ısrar ederse ve kim de onlarla ittifak eder ve mücahitlere karşı savaşta kendilerine yardım ederse işte onun kanı mubahtır. Bizim için kendisi, arananlar listesinin başında gelir. İslam Devleti askerlerinin ve destekçilerinin uygun bir karşılık olarak bunların kafalarını koparmaları, her yerde peşlerine düşüp kovalamaları, içinden ailelerini ve çocuklarını çıkardıktan sonra evlerini yıkmaları ya da yakmaları gerekir.
Üçüncüsü: Tüm illerdeki tüm Sünni aşiretleri evlatlarını, Safevi Ordu’da ya da polis kuvvetlerinde veya da Sahvelerde göreve devam etmekten veya katılmaktan uzaklaştırıp alıkoymaya, kim de bunda ısrar ederse ondan beri olmaya, onu korumamaya, barındırmamaya ya da kanının karşılığını istememeye çağırıyoruz. Rafızilerin müttefiklerinin, ortaklarının ya da uşaklarının hedef alınması aşiretin hedef alınması demek değildir. Dikkat et halkımız! Aptallarınız ve içinizdeki bazı anormalleriniz sizleri sürüklemesin. Yoksa böylece bize karşı Rafızilerin yardımcısı, onlara karşı önümüzde bir engel olursunuz. Asil ve gururlu Sünni aşiretleri İslam Devleti’ne biat etmeye, Allah yolundaki mücahitlerin etrafında toplanmaya, onları destekleyip benimsemeye çağırıyoruz. Eğer bunu yaparsanız vallahi dünyaya sahip olursunuz, yeryüzü size boyun eğer.
‘Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim, Meryem oğlu İsa havarilere: 'Allah'a (giden yolda) benim yardımcılarım kimlerdir?' demiş, havariler de: 'Allah'ın yardımcıları biziz' demişlerdi. Bunun üzerine İsrail oğullarından bir grup iman etmiş, bir grup da inkar etmişti. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, böylece onlar üstün geldiler.’ (Saff Suresi, 14).
Ey Sünni aşiretler! Cihad ve mücahitleri benimseyip hain siyasetçileri terketmenizin, Allah’ın destekçileri olmanızın size ne zararı var?
Dördüncüsü: Irak ve Şam’daki İslam Devleti, Allah yolunda cihadı isteyen muhacir ve ensardan tüm Müslümanlara seferberlik kapılarını açıyor. Her mekandaki İslam gençleri haydi harekete geçin! Özellikle her alandan yetenek sahiplerini ve hakimleri kasdediyoruz. İslam Devletinin mahkemeleri açık. Her kim yargıçlıkta ehilse bu mahkemelere gelsin. Çifte standart uygulamadan, kimseyi kayırmadan hakları sahiplerine döndürsün, haksızlıkları gidersin, Allah’ın indirdiğiyle hükmetsin. Devletin askerleri ve bireyleri buna ilk boyun eğenler olacaktır.
Haydi ey İslam’ın evlatları! Dünyanın ve ahiretin hayrına doğru harekete geçin. Hayata yönelin. Öyle ki cihatsız bir hayat yok.
‘Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin.’ (Enfal Suresi, 24).
Yol kesilmeden cihada!
Ey Irak’taki halkımız!
Demokrasi oyunu bitti. Ulusal ortaklık entrikası geçersiz kılındı. Sivil devlet kartı yandı. ‘İslami’ olarak isimlendirilen Ulusal devlet projesinden sakının, dikkat edin. Mücahitlerin onca kurban, onca şehitler verdikten sonra susacaklarını ya da Allah’ın şeriatının hakim kılınmasından başka bir şeyi kabul edeceklerini sanmayın. Sakın ola ki Al-i Selül ve alimleri sizleri ‘ılımlılık’ ‘orta yolluluk’ gibi sahte, göz alıcı sloganlar altında ulusal projelerine sokmasın.
Sadece Allah’ın lütfuyla Haçlılara, Rafızilere, Sahvelerden uşaklarına ve köpeklerine, ordu ve polise karşı on sene savaştık. Allah’ın lütfuyla ancak güvenimiz, kararlılığımız, azmimiz ve eğilmezliğimiz arttı. Daha başka onlarca yıl savaşmamız da tüm dünya bir kez daha bize karşı toplansa da bize Allah’ın izniyle bir zarar verecek ya da inancımızı kaybetmemize yol açacak değildir. Bizler bugün karşı koyabilmek için daha çok güç sahibiyiz ve Allah’ın lütfuyla (düşmana) daha dengiz.
Bu, mücahitlere karşı savaşta ısrar eden Sahvelere, orduya, polislere ve siyasetçilere yeni bir davettir. Diyoruz ki: Küstahlık ve inadı bırakın ki elleriniz Rafızilerin ellerini tutmaya devam etmesin. Rabbinize tevbe edip dönmenizin, dünyanızda muzaffer olup ahiretinizde esenlik içinde olmanızın size ne zararı var? Rafızilerin sizi hakir görmesinden usanmadınız mı? Dininizin izzeti ve halkınızın onuruna özlem duymuyor musunuz? Halkınıza ve aşiretlerinize dönün.
Öyle ki onlar sizi attılar. Onların sizi davetlerinin sahteliği ortaya çıktı. Mücahitlerin cennetinden Rafızilerin cehennemine kaçmayın. Dönün. Eğer tevbe eder ve dönerseniz bizler sizin ehliniziz. Rafıziler sizin düşmanınız. Bunu iyi bir şekilde anladınız. Silahlarınızı onlara çevirin. Dönün ve kendinizi iki düşman arasında kılmayın ki mücahitlerin çekiciyle Rafızilerin örsü arasında kalmayın.
Halkınıza dönün, Rabbinize dönün ki böylece evleriniz korunsun: ‘(Tarafımdan) şöyle söyle: 'Ey kendi aleyhlerine aşırıya giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günâhları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayıcı, çok merhamet sahibidir. Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.’ (Zümer Suresi, 53, 54).
Şeyh El Adnani (Allah onu korusun) bu kısımda Felluce için şiir okuyor…
Dönün, serbestsiniz.
Dönün!
Bizler size vadettiğimiz gibi döndük. Allah’ın izniyle, elimizden giden bölgelerin hepsine ve daha fazlasına dönüyoruz.
İnşallah erkekliğin mekanı Anbar’a,
Kahramanlığın mekanı Diyala’ya,
Muvahhidlerin mekanı Ninova’ya,
Değerli Salahaddin’e, Allah’ın izniyle halifelik diyarı Bağdat’a, Sahabe ve tabiinin diyarı Basra’ya,
Allah’ın izniyle onur yurdu Felluce’ye,
Mücahitlerin Fellucesi’ne,
Şehitlerin Fellucesi’ne dönüyoruz.
Ve ey Şam’daki halkımız! Irak sahasında olanlardan ibret alın. ‘Şüphesiz bunda kalbi olan yahut kendini vererek kulak asan kimse için bir öğüt vardır.’ (Kaf Suresi, 37).
Tarih tekerrür ediyor. Sahveler başlarını uzatıyor. Allah’ın lütfuyla ölümlerine koştular.
Ey Şam Halkı!
Allah size teminat verdi. Sizlere Haçlıların, kafir Batı’nın gerçeğini, Rafızilerin hakikatini gösterdi. Allah’tan başka sizi kurtaracak da sığınacağınız da kimse yok.
Ey Şam halkı!
Sivil devlet çağrısı yapan herkes işbirlikçi, Yahudi ve Haçlıların ortağı, yeni bir tağuttur. Mücahitlerin etrafında toplanın. Alemlerin Rabbinden sonra sizin başka kimseniz yoktur.
Ey Şam Halkı!
Medya sizi aldatıp kandırmasın. Bizler sizlerin aranızdayız. Ancak gözlerinizle gördükleriniz, ellerinizle hissettiklerinizle hükmedin. Vallahi bu Irak komplosunun aynısı! Vallahi sivil devlet, ulusal proje ve sahveler… Biz bunları da doğasını da bilip anladık. Dün Irak’ta koalisyon ve ulusal bir konsey, siyasi parti ve bloklar, İslami bir ordu, bir mücahitler ordusu, gruplar ve cemaatler… İşte şimdi bugün de aynı önder, destekçi ve finansörler hatta aynı isimlerle (aynı komployu) Şam’da tekrar döndürüyorlar.
Size gelince; Ceyşu’l Mücahidin’i, Suriye Devrimciler Cephesi’ni bilenler! Onları ortaya sürüp yardım edenler ya da (İslam bayrağını kaldıran birliklerden dahi) onlarla bir olup tezgah altından ya da perde arkasından savaşanlar ya da onlara göz yumup susanlar!
Kim sizi onlar konusunda aldattı? Sizi kim bu açmaza soktu da mücahitlere karşı savaşa giriyor, muvahhidlere ihanet ediyorsunuz? Başınıza ne geldi de ensarı kışkırtıp muhacirlere saldırıyorsunuz? Dinleriyle kaçmış, vatanlarından hicret etmiş, ailelerini ve akrabalarını terketmiş, sizin namuslarınızı korumaya gelmişler. Sizin için canlarını kanlarını ortaya koymuş, ulusalcılığı inkar ederek, milliyetçilikten kendilerini temize çıkararak, kardeşleriniz olarak size koşmuş mücahitleri siz böyle mi mükafatlandırıyorsunuz?
Sizi kim kandırdı? Alemlerin Rabbi’nin askerlerine saldırmak, Nusayrilerin, Yahudilerin ve Haçlıların müttefiki ve yardımcısı olmak için seni kim kandırdı ey zavallı?
Dinle! Sana acıyanın, senin için güvenilir bir nasihatçi olanın tavsiyesini dinle!
Allah’ın huzuruna, düşmanın Ensar ve muhacirler olduğu halde mi çıkmak istiyorsun? Namaz kılan muvahhid mücahitlerin kanlarına susadıktan sonra Rabbinin rahmetini mi istiyorsun? Nereye gidiyorsun ey çılgın? Rabbinin kitabı, peygamberinin sünneti senin için ne ifade ediyor? Yoksa gözlerini şüpheler kaplayıp kulaklarını arzular mı tıkadı?
Allahu Teala şöyle buyuruyor: ‘Kim bir mü'mini kasıtlı olarak öldürürse onun cezası içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gadap etmiş, onu lanetlemiş ve kendisi için büyük bir azap hazırlamıştır.’ (Nisa Suresi, 93).
Allah Resulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: ‘Müslümana küfretmek fasıklıktır. Müslüman’ı öldürmek de küfürdür.’ Ayrıca şöyle buyurmuştur: ‘İnsanın ilk (çürüyüp) kokacak olan yeri karnıdır. Öyleyse, kim, karnına temiz olandan başka bir şey girdirmemeye gücü yeterse mutlaka bunu yapsın! Kim de cennetle arasını, dökeceği bir avuç kanın ayırmamasını sağlayabilirse yapsın.’
Mücahit senin boynuna sarılıp: Ey Rabbim bu beni neden öldürmüş sor, dediğinde ne yapacaksın?
‘Çünkü o kafirdi’ mi diyeceksin? Vallahi biz kafir değiliz.
Haricilerdi mi diyeceksin? Vallahi biz harici değiliz.
Ya Rabbim sor beni neden öldürmüş, dediğinde ne cevap vereceksin?
Rabbine ‘anlamını bile bilmediğim sivil, küfrî bir devletin kurulması için muhacir mücahidi öldürdüm mü diyeceksin?
Anla ey zavallı! Savaşmadan, efendilerin seni zor duruma düşürmeden önce idrak et!
Öğren! Sivil devletle İslami devlet arasındaki farkı öğren! Öğren ey zavallı! Hariciler kim öğren! Mücahitleri öldürmeden önce haricileri nasıl bilebilirsin öğren!
Eğer Allah’ın kitabından ve Allah Resulü’nün sünnetinden öğüt almazsan Irak’ta senden öncekilerin başına gelenlerden ders çıkar. Sor! Mücahitlere düşmanlık yapanlara sor! Bak! Onların hepsini şu üç halden bir şekilde bulacaksın: Ya toprağın altındadır ya Rafızilerin elinde hakir, alçak, köleleşmiş; ailesi ve halkı tarafından dışlanmıştır veya da kovulmuş kaçaktır, her günü korkuyla geçer.
Ey mücahitlere karşı savaşa katılanlar!
Bize zarar verdiniz diye korkaklık, hainlik gururuna kapılmayın. Zira bizi arkadan bıçakladınız. Karargahlarımızda ancak bazı nöbetçiler bulunuyordu. Eğer siz cesur olsaydınız bizi önceden uyarırdınız. Ancak Sahvelerin huyu ve adeti!
Ey mücahitlere karşı savaşa katılanlar tevbe edin. Tevbe ederseniz bizden güvenlik, af, bağışlama ve iyilik görürsünüz. Aksi takdirde ise bilin ki bizim Irak’ta ordularımız Şam’da da ordumuz vardır. Bu ordular aç aslanlardan oluşmaktadır. Onların içeceği kan, dostları ise vücut parçalarıdır. Onlar içtikleri şeyler arasından Sahvelerin kanından daha lezzetli bir şey bulamamıştır.
Vallahi onları biner biner süreceğiz. Sonra vallahi sizden geriye ne bir şey koyacağız ne de bırakacağız! Sizi ders alanlar için ibret kılacağız. Siz ve sizin tuttuğunuz yolu tutanlar! İşi başına döndüreceğiz! Ben size bir uyarıcıyım.
Bu mesaj Allah’ın şeriatını hakim kılmaya çalışan tüm mücahit birliklere! Komutan ve asker olmak üzere tüm kardeşlerimize:
Vallahi bu, ümmetin savaşıdır. Vallahi siz gerçeği biliyorsunuz. Komplocu grupları ve bağlarını biliyorsunuz. Öyleyse onlara karşı net, ancak Allah’ı razı edeceğiniz bir duruş sergileyin. Eğer bunu yapmazsanız Allah’ın huzurunda sizinle tartışacağız. Zalimin elini çekin. Gemi delinmesin yoksa siz de biz de; hepimiz batarız. Vallahi bizler hepimiz göklerin, yerin ve dağların taşımaktan aciz kaldığı bir emaneti yüklendik. Eğer aramızı açacak, iman kardeşliğini unutturacaksa örgütlerin kökü kurusun, cemaatlerin kökü kurusun, makamların, liderliklerin kökü kurusun. Eğer emaneti zayi eder, ümmeti ümmetin savaşında yüzüstü bırakırsak bizlere yazıklar olsun. Medyaya kanmayın, Sahvelerin yumuşak sözlerine aldanmayın.
(Şeyh Adnani burada şiir okuyor)
Zalimin elini çekin.
Yoksa;
Acı ve pişmanlıktan parmaklarınızı ısıracaksınız.
Bu da Şam’daki İslam Devleti saflarına katılmayan tüm muhacirlere çağrı:
Tedbirinizi alın. Sahveler o ya da bu muhacir arasında ayırım yapmaz. Eğer devletin saflarına katılırsanız bu sizin için hayırlı olur. Bir gruba tabi olmanızın sizden ellerini çekmelerine yeteceğini sanmayın. Bir süre sizi sizi istisna kılsalar dahi ki bunu da sanmıyorum; Sahvelerin düşmanlığının mücahitlerin geneline olduğunu siz biliyorsunuz. En kötü düşmanları da muhacirlerdir.
Bu da tebliğ emanetini üstlenen alimlere;
Bizleri size nasihat vermeye ehil görmeseniz de bunu bizden dinleyin: Gören duyan gibi değildir. Haberi alan bizzat görüp tanık olan gibi değildir. Bazılarınız önceden mahkum edip yalan mesajlar, yanıltıcı aktarmalar sonucu fetva verdi. Dikkatli olun! Sizden bir söz ya da bazı sözler çıkıp da bu söz nedeniyle kan akmasın! Sonra kıyamet günü bu kan boynunuza dolanır. Hakkı ortaya koyan ya da Müslümanların kanının akıtılmasını durduracak sözü gizlemeyin. Yoksa kıyamet günü bu konuda sizinle tartışırız. Kendileri hakkında şöyle denenlerden olmayın:
‘Hayrı bilirse gizlerler, şerri bilirse yayarlar, eğer bilmezlerse de yalan atarlar.’
Allah Resulü şöyle buyurmuştur: ‘Kim Allah’a ve Kıyamet Günü’ne inanıyorsa hayır konuşsun yahut sussun.’
Ve size gelince Irak ve Şam’daki İslam Devleti askerleri!
Ey göz aydınları ve baş taçları! Ey umutsuzluk vaktindeki umut ışığı! Ey adamlar arasındaki aslanlar!Ey dağların üstündeki dağlar! Sebatla ve emin bir şekilde ilerleyin. Vallahi siz açık hak üzerinesiniz.
Ey Irak’ın askerleri!
Uzun zamandır tohumları ektiniz, hasad vakti yaklaştı. Sabredin. Ufukta zafer görünüyor. Savaşı kızıştırın, düşmanı engelleyin, kutsal yerleri koruyun, hüznü bırakın.
Hapishaneler… Hapishaneler… Hapishaneler… Hapishaneler… Eğer esirleri kurtarmakta tembellik gösterir ve bu işe kayıtsız kalırsanız başarılı olamazsınız.
Sahveler… Sahveler! Tevbelere yönelin. Sonra (kendinizi) iyice temizleyin. Bilin ki devlet, kim işbirlikçilik ve hainlik soyundan gelme hain Ahmed Ebu Rişe’nin kafasını koparırsa ona mükafaat veriyor. Bölgelere girdiğinizde sıcaklık ve yumuşaklık, af ve bağışlanma bulacaksınız. Kavminizse bilmiyor…
Ey Şam’daki devletin askerleri:
Allahu Teala’dan inşallah lafta değil gerçekte sevgili peygamberiniz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kendileri hakkında ‘Onları yalnız bırakanlar veya kendilerine muhalefet edenler onlara zarar veremezler’ buyurduğu kimselerden olmanızı niyaz ediyorum. Lafta değil gerçekte diyorum. Çünkü on senedir bu mübarek bayrağın Allahu Teala tarafından ancak yardım, destek ve teyid gördüğünü gördük. Belki sizler de bunu bizzat hissettiniz. Bu bayrağın altına girmenle birlikte Allahu Teala hemen kalbine huzur, izzet, sebat ve cesaret koyuyor. İnsanların kalbine de senin sevgini ve heybetini yerleştiriyor. Düşmanlarının kalplerine de korku salıyor.
Cihad bize şunu öğretti: Başımıza bir sıkıntı gelmesin ki o sıkıntı mutlaka ihsana dönüşür. Sabırlı mücahit bu sıkıntıdan daha sert ve kararlı, daha azimli ve daha metanetli çıkıyor.
Ey Şam’ın askerleri!
Muhammed’in (s.a.s.) Rabbi’ne yemin olsun ki bunlar Sahveler!
Muhammed’in (s.a.s.) Rabbi’ne yemin olsun ki bunlar Sahveler!
Bizim hiçbir şüphemiz yok bizim için hiçbir müphemlik söz konusu değil. Bizler bu Sahvelerin çıkacağını tahmin ediyor, bunda şüphe etmiyorduk. Çünkü bu, Ebu Bekir Sıddık (r.a.) zamanından bu yana cihadın kanunu. Ancak bu Sahveler bizi şaşırtıp vaktinden önce çıkmakta pek acele etti. Bu belki de münafığının müminine galip gelemeyeceği Şam’ın bereketlerindendir. Sakın onlara karşı yumuşak olmayın.
(Şeyh Adnani burada şiir okuyor)
Onlara karşı Sıddık’ın (r.a.) hamlesi gibi bir hamle yapın.
Onları ezip yok edin.
Daha başından komplonun önünü alın.
Allah’ın zaferinden emin olun.
Size, bu savaşı planlamamış olmak, başlatmamış olmak yeter.
Bu Rabbani bir tertib.
Bu gam inşallah ortadan kalkacak.
Devletiniz inşallah bundan (bu sıkıntıdan, gamdan) çok daha güçlü bir şekilde ve safları daha temizlenmiş,
Bayrağı ve menheci daha net bir şekilde çıkacak.
Bunun üzerine: Irak ve Şam’daki İslam Devleti ilan eder:
Koalisyon, Ulusal Konsey, Genelkurmay Heyeti ve Askeri Konsey’le birlikte riddet ve küfür taifesidir. Devlete karşı savaş ilan ettiler ve önce onlar başladılar. Bu nedenle bu varlıklara tabi herkes, bu gruptan ve mücahitlere karşı savaşından beri olduğunu herkese ilan etmedikçe her mekanda bizim meşru hedefimizdir.
Bilin ki İslam Devleti askerleri:
Onlardan ve komutanlarından birinin kafasını koparana mükafaat biçtik. Onlara karşı, kendilerini bulduğunuz her yerde savaşın. Onların onuru yoktur. Eğer bunu yaparsanız (onlara karşı savaşırsanız) size dünyanın ve ahiretin hayrı vardır.
Aşiret reislerini, şehirlerin, köylerin ve bölgelerin önde gelenlerini ve tüm gruplarla birlikleri kendilerini karşılama ya da koruma konusunda uyarıyoruz. Onlara verilen hiçbir emanı onaylamıyor ve kabul etmiyoruz. Onları nerede bulursak hedef alacağız. Kendilerini ele geçirmemizden önce tevbe edenler hariç!
Sizlere şunu tavsiye ediyoruz ey devletin askerleri!
Sizden kim özür dilerse onlara karşı güç yetirebildiğiniz halde özrünü kabul edin, affedin ve bağışlayın.
Ey Müslümanlar! Ben bir davetçiyim bana güvenin!
Allah’ım yolundaki mücahitlere her mekanda yardım et. Allah’ım yolundaki mücahitlere her mekanda yardım et. Allah’ım onları geç olmadan en kısa zamanda yardımınla destekle, zaferinle kuvvetlendir. Allah’ım esirlerini kurtar, yaralılarını iyileştir, ölülerini kabul et.
Allah’ım kim İslam’ın ve Müslümanların kötülüğünü isterse onu, karşı konulmaz kudretinle yakala. Allah’ım yolundaki mücahitlere tuzak ve komplo kuranların tuzaklarını başlarına geçir. Onları herkese rezil et. Allah’ım yurttaşlarımızdan münafık ve hainleri sana havale ediyoruz. Allah’ım onlardan kim mücahitlere karşı savaşırsa ve kim kasıtlı olarak bir mücahidin ya da bir Müslüman’ın kanını helal ya da mübah kılarsa onu dilsiz kıl, elini kopar, belini kır.
Allah’ım bizi yüzüstü bırakan ve bize destek olmayanları sana şikayet ediyoruz. Onlara ancak Hud aleyhisselam’ın şu dediğini diyoruz: ‘Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onun karar kıldığı ve emanet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir Kitap'tadır.’
Allah’ım salat, peygamberimiz Muhammed’e, ehline ve tüm ashabına olsun. Son duamız, alemlerin Rabbi’ne hamdolsun.
Çeviri: Fursanu'l Belag Medya
Takva Haber / Haber Merkezi
Irak Şam İslam Devleti resmi sözcüsü Ebu Muhammed El Adnani, Irak ve Şam olayları hakkında "Lider halkına yalan söylemez" başlıklı bir konuşma yaptı.
İşte konuşmanın türkçe tercümesi:
Bismillahirrahmanirrahim
Güç ve kudret sahibi Allah hamdolsun, salat ve selam da alemlere rahmet olarak kılıçla gönderilenin üzerine olsun.
Ve sonra:
Allahu Teala’ya ümmetimizi cihat nimetiyle nimetlendirdiği için hamdediyoruz. Bizlere kapılarını sonuna kadar açtı ve her mekanda kolaylaştırdı. Özellikle de Irak ve Şam’da. Bu Allahu Teala’nın kullarına büyük nimetlerinden biridir. Onun kadrini, kıymetini ancak kaybeden bilir.
Düne kadar Müslüman, aylar hatta senelerce cihad hayalleriyle yaşar, gidebilmek için tağutların hükmü altında çökerek; kafası karışmış, şaşkın, aciz, istekli bir şekilde yol arardı. Geceleri Mevlası’nın huzurunda kendisine bir cihad kapısı açması için dua edip, umarak ağlamaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Ancak bugün: Allah’ın lütfu ve ihsanıyla cihad Irak ve Şam’da tüm Müslümanların kapısında olmuş oldu. Yeryüzündeki tüm müminler için erişilebilir hale geldi. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. (biri hakkında aksini dilemesi hariç). Öyle ki tağutları endişe ve ürküntü, Müslümanlarıysa sevinç ve emel kapladı. Sevdiğimiz ve nefret ettiğimiz her şey için Allah’a hamdolsun.
Barış putu kırıldı. Barışçıl’ın ayıbı ortaya çıktı. Cihad kıyamete kadar sürecek. Irak’ta cihad büyük bir yol aldı. İşte maskeler düşüyor. İşte gerçekler ortaya çıkıyor. Saflar neredeyse birbirinden ayrışıyor. Yazıklar olsun sana Amerika! Yazıklar olsun size Yahudiler!
Şam’da ise yol henüz başında. Fitne ateşi yakıldı. Kara; kapkara fitneler bekliyor. Bazısı bazısını hazırlıyor. Fitne geliyor ve mümin: Bu beni yok edici şey der. Sonra (fitnenin hakikati) ortaya çıkar. Sonra bir başka fitne gelir ve mümin: İşte bu işte bu, der.
Karanlık, çukur, labirent, sis, sırtlanlar, kurtlar, alçaklar ve köpekler… ‘Elif Lam Mim. İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah elbette doğruları da bilecek ve elbette yalancıları da bilecektir (ortaya çıkaracaktır).’ (Ankebut 1-2-3). Andolsun, biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız.’ (Muhammed Suresi, 31).
Ancak yine de sevin ey ümmetim! Zira Allahu Teala Şam ve halkı için teminat verdi. Daima Allah’a hamdolsun.
Değerli ümmetimiz: Bugün düşmanların Şam’da cihada karşı, 10 yıl önce Irak’ta kurdukları tuzağın aynısını kuruyorlar. Mücahitler bu tuzağı o vakit farketti ve bu konuda uyardı. Bugüne kadar da uyarmaya devam etmektedir. Irak ve Şam’daki Sünni halk, bilin ki Amerika ve Haçlı müttefikleri, onların ardından da tüm küfür milletleriyle birlikte Yahudiler asla İslam ve halkının izzet bulacağı, şirk ve ehlinin alçaltılacağı, kendisiyle Halifeliğin geri döndürüleceği, İslam ve Müslümanların yeniden dünyayı yöneteceği bir İslam devletinin kurulmasından razı olmayacak. Dikenleri elle toplamak onlar için devletin kurulmasından daha hafiftir. Küfür milletleri buna ellerinden geldiği ölçüde asla izin vermeyecek.
Buna binaen: Bir Müslüman, İslam devletinin kafatasları, vücut parçaları ve temiz kanlar üzerine kurulmasından başka bir şey ümit etmesin. Öyle ki kafir Batı, bu ümmetin hayatının (canlanmasının) evlatlarının kanıyla olduğunu anladı ve direk çatışmadan kaçtılar. Hileye başvurdular. Silahlar getirip, kendilerinin kanı akmadan Müslümanları öldürdüler. Barış çağrısında bulundular, barışçıla davet ettiler. Sahte demokrasi ve özgürlük getirdiler. Savaşlarında vekiller edindiler.
İslam Ümmeti! Ey değerli ümmetim!
Daima çatışmanın hakikatini hatırlamamız gerekir. Savaşımız Yahudiler ve Haçlılarla. Onları bizimle direk çatışmaya geri döndürmemiz gerek.
Ey Irak ve Şam’daki Sünni halk!
Amerika ve Yahudiler sizinle iki kozla savaşıyor. Eğer bu iki kart (koz) yanarsa kendinizi arada bir temsilcileri olmaksızın Yahudi ve Haçlıların karşısında bulacaksınız:
Birincisi: Müslüman yurtlarındaki tağut devletlere benzer sivil demokratik devlet. İkincisi: ‘İslami’ olarak adlandırılan ve Harameyn’in haini ve Al Selül (Suud ailesini kasdediyor) krallığına benzer ulusal devlet. Amerika’yı, Yahudileri ve kafir Batı’yı korkutmayan, Nusayri ve küfür milletlerinin güvende olduğu, şirk ve ehlinin küçük düşürülmediği bir devlet. Sivil devlet, onlar için ikinciye nispeten öncelikli. İkinciye ancak birincisi ellerinden düştüğü takdirde başvuruyorlar. Dikkatli ol ey Irak halkı! İbret al ey Şam halkı!
Ey Irak ve Şam’daki Sünni halk!
Bugün, Rafızilerle varmış olduğunuz nokta hakkında mücahitler sizi on yıl önce uyarmıştı.
Ebu Musab Ez Zerkavi –Allah ona rahmet etsin- Rafıziler hakkında şöyle demişti:
Çıkması zor bir dağ, pusuda bekleyen yılan, kurnaz ve kötülük akrebi, gözetleyen düşman ve birikmiş zehir. Rafıziler, İslam halkına karşı gizli bir savaş başlattı. O, Sünnilere karşı yakın ve tehlikeli bir düşmandır. Her ne kadar Amerika ana düşman olsa da Rafıziler’in tehlikesi daha büyük, Ümmete zararı Amerika’dan çok daha fazla ve öldürücüdür.’
Allah ona rahmet etsin şöyle de demişti: ‘Düşmanın, ülkenizde sahte demokrasiyi uygulama planı konusunda dikkatli olmalısınız. Bunu sizdeki kalan hayrı da ortadan kaldırmak için yapmaktadır. Irak’ta iktidar dizginlerini Rafızilerin istedikleri gibi kontrol altına alması için kendilerine (Sünnilere) karşı savaşı şiddetlendirmişlerdi. (sözü burada bitiyor, Allah ona rahmet etsin)
Bu fiilen oldu. Bu, ancak sözde ilim ehli olan birçoklarının susması ve ihaneti ile gerçekleşmiştir. Öyle ki onlar sıradan Müslümanların kafasında vela ve bera akidesini sulandırıp bozdular. Onlara Rafıziler kardeşleriymiş, sevgili komşularıymış gibi gösterdiler. Ey Irak’taki halkımız! Hain siyasetçilerinizin sözde siyasi süreçlerinde Rafızilere ortak olmasından ne kazanç elde ettiniz? Pis bir Safevi ordu kurulmasından, Şiilerin size karşı güç kazanmasından başka bir şey elde etmediniz. Öyle ki hapishaneleri sizlerle doldurdular. Kan akıttılar, namusları kirlettiler. Hala da ülkenin zenginlik ve kaynaklarını yağmalamaya devam ediyorlar.
Ey Sünni halk!
Rafıziler, size karşı her yerde savaş için omuz omuza verdiler, birbirlerini desteklediler, sözleşip anlaştılar. Onların gerçek yüzünü Şam’da gördünüz. Irak’ta da ortaya çıkmaya başladı. Yakında Safevi uçakların ve tankların mahallelerinizi bombaladığını, evlerinizi bastığını göreceksiniz. Rafızi militanların mallarınızı yağmaladığını, Sayda, Beyrut, Diyala ve Bağdat yollarında evlatlarınızı öldürdüğünü, kadınlarınıza tecavüz ettiğini göreceksiniz!
Bu konuda sizi uyardık ve on yıldır uyarmaya da devam ediyoruz. Lider, halkına yalan söylemez. Şam, Humus buna en iyi tanıktır.
Ey Sünni halk! Bir sene önce Irak’ta barışçıl gösterilere çıktınız. O vakit size Rafizilere karşı yumuşaklığın bir işe yaramayacağını, barışın fayda etmeyeceğini haber vermiştik. Onların sizi silah taşımaya mecbur bırakacaklarını söylemiştik. Lider halkına yalan söylemez. İşte barışçıldaki ısrarınıza karşın silah taşıdınız. Gösteri meydanları için verilen kör, yanıltıcı fetvalara, çağrılara, yöneticilerin destekçisi; yerlerinden ayrılmadan sizi sırf makamlarını ve kürsülerini kaybetme korkularından, lakaplarını ve paralarını koruma isteklerinden ötürü silah bırakmaya, yere yatıp teslim olmaya çağıran uydu kanalları alimlerinin bildiri ve yönlendirmelerine rağmen silah taşıdınız. Özellikle ahmak Nuri Rafızilerin üzerine neyi çektiğini anladı ya da anlayacak ve ortamı yatıştırmaya çalışacak.
Ey Sünni halk!
Silahı istemeyerek ellerinize aldınız. Bu Allah’ın bir lütfudur. ‘Savaş, hoşunuza gitmemekle birlikte üzerinize farz kılındı. Bir şeyden hoşlanmadığınız halde o sizin iyiliğinize olabilir. Bir şeyi de sevdiğiniz halde o sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.’ (Bakara Suresi, 216).
Sakın silahı bırakmayın. Eğer bu sefer silahı bırakırsanız Rafızilerin elinde köleleşirsiniz. Bir daha da Allah’ın istemesi dışında doğrulamazsınız. ‘Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır.’ (Nisa Suresi, 102).
Halkınıza yetişin ey Sünniler! Diyala, Telafar, Basra ve Bağdat’taki halkınıza, namuslarınıza ve mallarınıza yetişin (onları koruyun). Rafıziler bugün sizi oralarda kapmak istiyor. Sizi, Diyala, Basra ve Bağdat’taki halkınızı tecrit etmek ve ortadan kaldırmak için Anbar, Salahaddin ve Ninova’da meşgul etmek, savaşı buralarla sınırlı kılmak istiyor. Bunu da sahvelerin kalıntılarını canlandırma, bu illeri etkinleştirip destekleme dışında bir yolla yapamazlar. Rafızilerin Sünnilere karşı bakışının gerçeği açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. O kadar ki artık bunu yaşlılar dahi bilmektedir. Mücahitlerin on sene önce haykırdığı gerçek! ‘Bizim uğrumuzda cihad edenleri biz elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah iyilik edenlerle beraberdir.’
Mücahitler, Rafızilerin İslam ve Müslümanları tehdit eden en tehlikeli düşman, dinin direklerini yıkan bir kazma olduğunu farketti. İslam Devleti her yerde Rafızilere karşı savaşı kendi üzerine aldı. Öyle ki kapsamlı, müsahamanın ve önemsememenin söz konusu olmadığı bir savaş. Ya Rafızileri hezimete uğratır, şerlerini İslam ve halkından uzaklaştırırız ya da devletteki son askere kadar herkes ortadan kalkar. Buna binaen diyoruz ki:
Birincisi: Rafızilerle savaşımız Irak’ta da Şam’da da Yemen’de de Arap Yarımadası’nın kalanında da Horosan’da da birdir. O ya da bu mekan arasında bir fark yok. Her kim onların yanında durur, onlarla ittifak eder ya da destekler ya da az veya çok bir şeyle yardım ederse o da bizim düşmanımızdır. Aralarında bizim için bir fark yoktur.
İkincisi: Irak’ta Sahvelerin kalıntıları eskiden de olduğu gibi şimdi de Rafızilerin kalesi, ellerindeki sopası, ayaklarındaki ayakkabısı, Sünni halkın sırtında zehirli bir hançer, Rafızilerin ve Haçlıların en iyi destekçisi ve yardımcısıdır. Rafıziler, bu ihanet Sahveleri olmasa bir şey başaramazdı. Rafızilerin bugünkü planı: Sünnileri Anbar ve Salahaddin’de meşgul etmek, Bağdat’taki Sünnilerle başbaşa kalıp onları öldürebilmek, esir almak, köleleştirmek, soymak, yağmalamak, yurtlarından etmek için Sünnilerin Bağdat’a ilerlemelerini engellemek adına bu Sahveleri yeniden canlandırıp toparlamak, polis ve askerlerden köpeklerini harekete geçirmektir.
Buna binaen: İstisnasız olarak Sahve fertlerinden kalanların hepsini, Sünniliğe mensup tüm siyasetçileri tevbe etmeye ve mücahitlere karşı savaşmayı bıraktıklarını ilan etmeye, kindar Rafızilere destek ve yardımdan uzaklaşmaya çağırıyoruz. Kim ele geçirilmeden önce bunu yaparsa kendisine bizden eman vardır. Bundan önce ne yapmış olursa olsun ona bir şey sormayacağız.
Aynı şekilde tüm polisleri, askerleri ve gerek gizli gerek aleni şekilde Safevi birimlere katılanların hepsini de tevbe etmeye, silah ve teçhizatlarını İslam Devleti’ne teslim etmeye çağırıyoruz. Kim bunu ele geçmeden önce yaparsa kendisine bizden eman vardır. Ona, daha önce kendisinden her ne sadır olmuşsa da bir şey sormayacağız.
Ancak kim ihanet, deyyusluk ve işbirlikçilik Sahvelerinde ya da orduda veya süprüntü polis güçlerinde kalmakta ısrar ederse ve kim de onlarla ittifak eder ve mücahitlere karşı savaşta kendilerine yardım ederse işte onun kanı mubahtır. Bizim için kendisi, arananlar listesinin başında gelir. İslam Devleti askerlerinin ve destekçilerinin uygun bir karşılık olarak bunların kafalarını koparmaları, her yerde peşlerine düşüp kovalamaları, içinden ailelerini ve çocuklarını çıkardıktan sonra evlerini yıkmaları ya da yakmaları gerekir.
Üçüncüsü: Tüm illerdeki tüm Sünni aşiretleri evlatlarını, Safevi Ordu’da ya da polis kuvvetlerinde veya da Sahvelerde göreve devam etmekten veya katılmaktan uzaklaştırıp alıkoymaya, kim de bunda ısrar ederse ondan beri olmaya, onu korumamaya, barındırmamaya ya da kanının karşılığını istememeye çağırıyoruz. Rafızilerin müttefiklerinin, ortaklarının ya da uşaklarının hedef alınması aşiretin hedef alınması demek değildir. Dikkat et halkımız! Aptallarınız ve içinizdeki bazı anormalleriniz sizleri sürüklemesin. Yoksa böylece bize karşı Rafızilerin yardımcısı, onlara karşı önümüzde bir engel olursunuz. Asil ve gururlu Sünni aşiretleri İslam Devleti’ne biat etmeye, Allah yolundaki mücahitlerin etrafında toplanmaya, onları destekleyip benimsemeye çağırıyoruz. Eğer bunu yaparsanız vallahi dünyaya sahip olursunuz, yeryüzü size boyun eğer.
‘Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim, Meryem oğlu İsa havarilere: 'Allah'a (giden yolda) benim yardımcılarım kimlerdir?' demiş, havariler de: 'Allah'ın yardımcıları biziz' demişlerdi. Bunun üzerine İsrail oğullarından bir grup iman etmiş, bir grup da inkar etmişti. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, böylece onlar üstün geldiler.’ (Saff Suresi, 14).
Ey Sünni aşiretler! Cihad ve mücahitleri benimseyip hain siyasetçileri terketmenizin, Allah’ın destekçileri olmanızın size ne zararı var?
Dördüncüsü: Irak ve Şam’daki İslam Devleti, Allah yolunda cihadı isteyen muhacir ve ensardan tüm Müslümanlara seferberlik kapılarını açıyor. Her mekandaki İslam gençleri haydi harekete geçin! Özellikle her alandan yetenek sahiplerini ve hakimleri kasdediyoruz. İslam Devletinin mahkemeleri açık. Her kim yargıçlıkta ehilse bu mahkemelere gelsin. Çifte standart uygulamadan, kimseyi kayırmadan hakları sahiplerine döndürsün, haksızlıkları gidersin, Allah’ın indirdiğiyle hükmetsin. Devletin askerleri ve bireyleri buna ilk boyun eğenler olacaktır.
Haydi ey İslam’ın evlatları! Dünyanın ve ahiretin hayrına doğru harekete geçin. Hayata yönelin. Öyle ki cihatsız bir hayat yok.
‘Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin.’ (Enfal Suresi, 24).
Yol kesilmeden cihada!
Ey Irak’taki halkımız!
Demokrasi oyunu bitti. Ulusal ortaklık entrikası geçersiz kılındı. Sivil devlet kartı yandı. ‘İslami’ olarak isimlendirilen Ulusal devlet projesinden sakının, dikkat edin. Mücahitlerin onca kurban, onca şehitler verdikten sonra susacaklarını ya da Allah’ın şeriatının hakim kılınmasından başka bir şeyi kabul edeceklerini sanmayın. Sakın ola ki Al-i Selül ve alimleri sizleri ‘ılımlılık’ ‘orta yolluluk’ gibi sahte, göz alıcı sloganlar altında ulusal projelerine sokmasın.
Sadece Allah’ın lütfuyla Haçlılara, Rafızilere, Sahvelerden uşaklarına ve köpeklerine, ordu ve polise karşı on sene savaştık. Allah’ın lütfuyla ancak güvenimiz, kararlılığımız, azmimiz ve eğilmezliğimiz arttı. Daha başka onlarca yıl savaşmamız da tüm dünya bir kez daha bize karşı toplansa da bize Allah’ın izniyle bir zarar verecek ya da inancımızı kaybetmemize yol açacak değildir. Bizler bugün karşı koyabilmek için daha çok güç sahibiyiz ve Allah’ın lütfuyla (düşmana) daha dengiz.
Bu, mücahitlere karşı savaşta ısrar eden Sahvelere, orduya, polislere ve siyasetçilere yeni bir davettir. Diyoruz ki: Küstahlık ve inadı bırakın ki elleriniz Rafızilerin ellerini tutmaya devam etmesin. Rabbinize tevbe edip dönmenizin, dünyanızda muzaffer olup ahiretinizde esenlik içinde olmanızın size ne zararı var? Rafızilerin sizi hakir görmesinden usanmadınız mı? Dininizin izzeti ve halkınızın onuruna özlem duymuyor musunuz? Halkınıza ve aşiretlerinize dönün.
Öyle ki onlar sizi attılar. Onların sizi davetlerinin sahteliği ortaya çıktı. Mücahitlerin cennetinden Rafızilerin cehennemine kaçmayın. Dönün. Eğer tevbe eder ve dönerseniz bizler sizin ehliniziz. Rafıziler sizin düşmanınız. Bunu iyi bir şekilde anladınız. Silahlarınızı onlara çevirin. Dönün ve kendinizi iki düşman arasında kılmayın ki mücahitlerin çekiciyle Rafızilerin örsü arasında kalmayın.
Halkınıza dönün, Rabbinize dönün ki böylece evleriniz korunsun: ‘(Tarafımdan) şöyle söyle: 'Ey kendi aleyhlerine aşırıya giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günâhları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayıcı, çok merhamet sahibidir. Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.’ (Zümer Suresi, 53, 54).
Şeyh El Adnani (Allah onu korusun) bu kısımda Felluce için şiir okuyor…
Dönün, serbestsiniz.
Dönün!
Bizler size vadettiğimiz gibi döndük. Allah’ın izniyle, elimizden giden bölgelerin hepsine ve daha fazlasına dönüyoruz.
İnşallah erkekliğin mekanı Anbar’a,
Kahramanlığın mekanı Diyala’ya,
Muvahhidlerin mekanı Ninova’ya,
Değerli Salahaddin’e, Allah’ın izniyle halifelik diyarı Bağdat’a, Sahabe ve tabiinin diyarı Basra’ya,
Allah’ın izniyle onur yurdu Felluce’ye,
Mücahitlerin Fellucesi’ne,
Şehitlerin Fellucesi’ne dönüyoruz.
Ve ey Şam’daki halkımız! Irak sahasında olanlardan ibret alın. ‘Şüphesiz bunda kalbi olan yahut kendini vererek kulak asan kimse için bir öğüt vardır.’ (Kaf Suresi, 37).
Tarih tekerrür ediyor. Sahveler başlarını uzatıyor. Allah’ın lütfuyla ölümlerine koştular.
Ey Şam Halkı!
Allah size teminat verdi. Sizlere Haçlıların, kafir Batı’nın gerçeğini, Rafızilerin hakikatini gösterdi. Allah’tan başka sizi kurtaracak da sığınacağınız da kimse yok.
Ey Şam halkı!
Sivil devlet çağrısı yapan herkes işbirlikçi, Yahudi ve Haçlıların ortağı, yeni bir tağuttur. Mücahitlerin etrafında toplanın. Alemlerin Rabbinden sonra sizin başka kimseniz yoktur.
Ey Şam Halkı!
Medya sizi aldatıp kandırmasın. Bizler sizlerin aranızdayız. Ancak gözlerinizle gördükleriniz, ellerinizle hissettiklerinizle hükmedin. Vallahi bu Irak komplosunun aynısı! Vallahi sivil devlet, ulusal proje ve sahveler… Biz bunları da doğasını da bilip anladık. Dün Irak’ta koalisyon ve ulusal bir konsey, siyasi parti ve bloklar, İslami bir ordu, bir mücahitler ordusu, gruplar ve cemaatler… İşte şimdi bugün de aynı önder, destekçi ve finansörler hatta aynı isimlerle (aynı komployu) Şam’da tekrar döndürüyorlar.
Size gelince; Ceyşu’l Mücahidin’i, Suriye Devrimciler Cephesi’ni bilenler! Onları ortaya sürüp yardım edenler ya da (İslam bayrağını kaldıran birliklerden dahi) onlarla bir olup tezgah altından ya da perde arkasından savaşanlar ya da onlara göz yumup susanlar!
Kim sizi onlar konusunda aldattı? Sizi kim bu açmaza soktu da mücahitlere karşı savaşa giriyor, muvahhidlere ihanet ediyorsunuz? Başınıza ne geldi de ensarı kışkırtıp muhacirlere saldırıyorsunuz? Dinleriyle kaçmış, vatanlarından hicret etmiş, ailelerini ve akrabalarını terketmiş, sizin namuslarınızı korumaya gelmişler. Sizin için canlarını kanlarını ortaya koymuş, ulusalcılığı inkar ederek, milliyetçilikten kendilerini temize çıkararak, kardeşleriniz olarak size koşmuş mücahitleri siz böyle mi mükafatlandırıyorsunuz?
Sizi kim kandırdı? Alemlerin Rabbi’nin askerlerine saldırmak, Nusayrilerin, Yahudilerin ve Haçlıların müttefiki ve yardımcısı olmak için seni kim kandırdı ey zavallı?
Dinle! Sana acıyanın, senin için güvenilir bir nasihatçi olanın tavsiyesini dinle!
Allah’ın huzuruna, düşmanın Ensar ve muhacirler olduğu halde mi çıkmak istiyorsun? Namaz kılan muvahhid mücahitlerin kanlarına susadıktan sonra Rabbinin rahmetini mi istiyorsun? Nereye gidiyorsun ey çılgın? Rabbinin kitabı, peygamberinin sünneti senin için ne ifade ediyor? Yoksa gözlerini şüpheler kaplayıp kulaklarını arzular mı tıkadı?
Allahu Teala şöyle buyuruyor: ‘Kim bir mü'mini kasıtlı olarak öldürürse onun cezası içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gadap etmiş, onu lanetlemiş ve kendisi için büyük bir azap hazırlamıştır.’ (Nisa Suresi, 93).
Allah Resulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: ‘Müslümana küfretmek fasıklıktır. Müslüman’ı öldürmek de küfürdür.’ Ayrıca şöyle buyurmuştur: ‘İnsanın ilk (çürüyüp) kokacak olan yeri karnıdır. Öyleyse, kim, karnına temiz olandan başka bir şey girdirmemeye gücü yeterse mutlaka bunu yapsın! Kim de cennetle arasını, dökeceği bir avuç kanın ayırmamasını sağlayabilirse yapsın.’
Mücahit senin boynuna sarılıp: Ey Rabbim bu beni neden öldürmüş sor, dediğinde ne yapacaksın?
‘Çünkü o kafirdi’ mi diyeceksin? Vallahi biz kafir değiliz.
Haricilerdi mi diyeceksin? Vallahi biz harici değiliz.
Ya Rabbim sor beni neden öldürmüş, dediğinde ne cevap vereceksin?
Rabbine ‘anlamını bile bilmediğim sivil, küfrî bir devletin kurulması için muhacir mücahidi öldürdüm mü diyeceksin?
Anla ey zavallı! Savaşmadan, efendilerin seni zor duruma düşürmeden önce idrak et!
Öğren! Sivil devletle İslami devlet arasındaki farkı öğren! Öğren ey zavallı! Hariciler kim öğren! Mücahitleri öldürmeden önce haricileri nasıl bilebilirsin öğren!
Eğer Allah’ın kitabından ve Allah Resulü’nün sünnetinden öğüt almazsan Irak’ta senden öncekilerin başına gelenlerden ders çıkar. Sor! Mücahitlere düşmanlık yapanlara sor! Bak! Onların hepsini şu üç halden bir şekilde bulacaksın: Ya toprağın altındadır ya Rafızilerin elinde hakir, alçak, köleleşmiş; ailesi ve halkı tarafından dışlanmıştır veya da kovulmuş kaçaktır, her günü korkuyla geçer.
Ey mücahitlere karşı savaşa katılanlar!
Bize zarar verdiniz diye korkaklık, hainlik gururuna kapılmayın. Zira bizi arkadan bıçakladınız. Karargahlarımızda ancak bazı nöbetçiler bulunuyordu. Eğer siz cesur olsaydınız bizi önceden uyarırdınız. Ancak Sahvelerin huyu ve adeti!
Ey mücahitlere karşı savaşa katılanlar tevbe edin. Tevbe ederseniz bizden güvenlik, af, bağışlama ve iyilik görürsünüz. Aksi takdirde ise bilin ki bizim Irak’ta ordularımız Şam’da da ordumuz vardır. Bu ordular aç aslanlardan oluşmaktadır. Onların içeceği kan, dostları ise vücut parçalarıdır. Onlar içtikleri şeyler arasından Sahvelerin kanından daha lezzetli bir şey bulamamıştır.
Vallahi onları biner biner süreceğiz. Sonra vallahi sizden geriye ne bir şey koyacağız ne de bırakacağız! Sizi ders alanlar için ibret kılacağız. Siz ve sizin tuttuğunuz yolu tutanlar! İşi başına döndüreceğiz! Ben size bir uyarıcıyım.
Bu mesaj Allah’ın şeriatını hakim kılmaya çalışan tüm mücahit birliklere! Komutan ve asker olmak üzere tüm kardeşlerimize:
Vallahi bu, ümmetin savaşıdır. Vallahi siz gerçeği biliyorsunuz. Komplocu grupları ve bağlarını biliyorsunuz. Öyleyse onlara karşı net, ancak Allah’ı razı edeceğiniz bir duruş sergileyin. Eğer bunu yapmazsanız Allah’ın huzurunda sizinle tartışacağız. Zalimin elini çekin. Gemi delinmesin yoksa siz de biz de; hepimiz batarız. Vallahi bizler hepimiz göklerin, yerin ve dağların taşımaktan aciz kaldığı bir emaneti yüklendik. Eğer aramızı açacak, iman kardeşliğini unutturacaksa örgütlerin kökü kurusun, cemaatlerin kökü kurusun, makamların, liderliklerin kökü kurusun. Eğer emaneti zayi eder, ümmeti ümmetin savaşında yüzüstü bırakırsak bizlere yazıklar olsun. Medyaya kanmayın, Sahvelerin yumuşak sözlerine aldanmayın.
(Şeyh Adnani burada şiir okuyor)
Zalimin elini çekin.
Yoksa;
Acı ve pişmanlıktan parmaklarınızı ısıracaksınız.
Bu da Şam’daki İslam Devleti saflarına katılmayan tüm muhacirlere çağrı:
Tedbirinizi alın. Sahveler o ya da bu muhacir arasında ayırım yapmaz. Eğer devletin saflarına katılırsanız bu sizin için hayırlı olur. Bir gruba tabi olmanızın sizden ellerini çekmelerine yeteceğini sanmayın. Bir süre sizi sizi istisna kılsalar dahi ki bunu da sanmıyorum; Sahvelerin düşmanlığının mücahitlerin geneline olduğunu siz biliyorsunuz. En kötü düşmanları da muhacirlerdir.
Bu da tebliğ emanetini üstlenen alimlere;
Bizleri size nasihat vermeye ehil görmeseniz de bunu bizden dinleyin: Gören duyan gibi değildir. Haberi alan bizzat görüp tanık olan gibi değildir. Bazılarınız önceden mahkum edip yalan mesajlar, yanıltıcı aktarmalar sonucu fetva verdi. Dikkatli olun! Sizden bir söz ya da bazı sözler çıkıp da bu söz nedeniyle kan akmasın! Sonra kıyamet günü bu kan boynunuza dolanır. Hakkı ortaya koyan ya da Müslümanların kanının akıtılmasını durduracak sözü gizlemeyin. Yoksa kıyamet günü bu konuda sizinle tartışırız. Kendileri hakkında şöyle denenlerden olmayın:
‘Hayrı bilirse gizlerler, şerri bilirse yayarlar, eğer bilmezlerse de yalan atarlar.’
Allah Resulü şöyle buyurmuştur: ‘Kim Allah’a ve Kıyamet Günü’ne inanıyorsa hayır konuşsun yahut sussun.’
Ve size gelince Irak ve Şam’daki İslam Devleti askerleri!
Ey göz aydınları ve baş taçları! Ey umutsuzluk vaktindeki umut ışığı! Ey adamlar arasındaki aslanlar!Ey dağların üstündeki dağlar! Sebatla ve emin bir şekilde ilerleyin. Vallahi siz açık hak üzerinesiniz.
Ey Irak’ın askerleri!
Uzun zamandır tohumları ektiniz, hasad vakti yaklaştı. Sabredin. Ufukta zafer görünüyor. Savaşı kızıştırın, düşmanı engelleyin, kutsal yerleri koruyun, hüznü bırakın.
Hapishaneler… Hapishaneler… Hapishaneler… Hapishaneler… Eğer esirleri kurtarmakta tembellik gösterir ve bu işe kayıtsız kalırsanız başarılı olamazsınız.
Sahveler… Sahveler! Tevbelere yönelin. Sonra (kendinizi) iyice temizleyin. Bilin ki devlet, kim işbirlikçilik ve hainlik soyundan gelme hain Ahmed Ebu Rişe’nin kafasını koparırsa ona mükafaat veriyor. Bölgelere girdiğinizde sıcaklık ve yumuşaklık, af ve bağışlanma bulacaksınız. Kavminizse bilmiyor…
Ey Şam’daki devletin askerleri:
Allahu Teala’dan inşallah lafta değil gerçekte sevgili peygamberiniz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kendileri hakkında ‘Onları yalnız bırakanlar veya kendilerine muhalefet edenler onlara zarar veremezler’ buyurduğu kimselerden olmanızı niyaz ediyorum. Lafta değil gerçekte diyorum. Çünkü on senedir bu mübarek bayrağın Allahu Teala tarafından ancak yardım, destek ve teyid gördüğünü gördük. Belki sizler de bunu bizzat hissettiniz. Bu bayrağın altına girmenle birlikte Allahu Teala hemen kalbine huzur, izzet, sebat ve cesaret koyuyor. İnsanların kalbine de senin sevgini ve heybetini yerleştiriyor. Düşmanlarının kalplerine de korku salıyor.
Cihad bize şunu öğretti: Başımıza bir sıkıntı gelmesin ki o sıkıntı mutlaka ihsana dönüşür. Sabırlı mücahit bu sıkıntıdan daha sert ve kararlı, daha azimli ve daha metanetli çıkıyor.
Ey Şam’ın askerleri!
Muhammed’in (s.a.s.) Rabbi’ne yemin olsun ki bunlar Sahveler!
Muhammed’in (s.a.s.) Rabbi’ne yemin olsun ki bunlar Sahveler!
Bizim hiçbir şüphemiz yok bizim için hiçbir müphemlik söz konusu değil. Bizler bu Sahvelerin çıkacağını tahmin ediyor, bunda şüphe etmiyorduk. Çünkü bu, Ebu Bekir Sıddık (r.a.) zamanından bu yana cihadın kanunu. Ancak bu Sahveler bizi şaşırtıp vaktinden önce çıkmakta pek acele etti. Bu belki de münafığının müminine galip gelemeyeceği Şam’ın bereketlerindendir. Sakın onlara karşı yumuşak olmayın.
(Şeyh Adnani burada şiir okuyor)
Onlara karşı Sıddık’ın (r.a.) hamlesi gibi bir hamle yapın.
Onları ezip yok edin.
Daha başından komplonun önünü alın.
Allah’ın zaferinden emin olun.
Size, bu savaşı planlamamış olmak, başlatmamış olmak yeter.
Bu Rabbani bir tertib.
Bu gam inşallah ortadan kalkacak.
Devletiniz inşallah bundan (bu sıkıntıdan, gamdan) çok daha güçlü bir şekilde ve safları daha temizlenmiş,
Bayrağı ve menheci daha net bir şekilde çıkacak.
Bunun üzerine: Irak ve Şam’daki İslam Devleti ilan eder:
Koalisyon, Ulusal Konsey, Genelkurmay Heyeti ve Askeri Konsey’le birlikte riddet ve küfür taifesidir. Devlete karşı savaş ilan ettiler ve önce onlar başladılar. Bu nedenle bu varlıklara tabi herkes, bu gruptan ve mücahitlere karşı savaşından beri olduğunu herkese ilan etmedikçe her mekanda bizim meşru hedefimizdir.
Bilin ki İslam Devleti askerleri:
Onlardan ve komutanlarından birinin kafasını koparana mükafaat biçtik. Onlara karşı, kendilerini bulduğunuz her yerde savaşın. Onların onuru yoktur. Eğer bunu yaparsanız (onlara karşı savaşırsanız) size dünyanın ve ahiretin hayrı vardır.
Aşiret reislerini, şehirlerin, köylerin ve bölgelerin önde gelenlerini ve tüm gruplarla birlikleri kendilerini karşılama ya da koruma konusunda uyarıyoruz. Onlara verilen hiçbir emanı onaylamıyor ve kabul etmiyoruz. Onları nerede bulursak hedef alacağız. Kendilerini ele geçirmemizden önce tevbe edenler hariç!
Sizlere şunu tavsiye ediyoruz ey devletin askerleri!
Sizden kim özür dilerse onlara karşı güç yetirebildiğiniz halde özrünü kabul edin, affedin ve bağışlayın.
Ey Müslümanlar! Ben bir davetçiyim bana güvenin!
Allah’ım yolundaki mücahitlere her mekanda yardım et. Allah’ım yolundaki mücahitlere her mekanda yardım et. Allah’ım onları geç olmadan en kısa zamanda yardımınla destekle, zaferinle kuvvetlendir. Allah’ım esirlerini kurtar, yaralılarını iyileştir, ölülerini kabul et.
Allah’ım kim İslam’ın ve Müslümanların kötülüğünü isterse onu, karşı konulmaz kudretinle yakala. Allah’ım yolundaki mücahitlere tuzak ve komplo kuranların tuzaklarını başlarına geçir. Onları herkese rezil et. Allah’ım yurttaşlarımızdan münafık ve hainleri sana havale ediyoruz. Allah’ım onlardan kim mücahitlere karşı savaşırsa ve kim kasıtlı olarak bir mücahidin ya da bir Müslüman’ın kanını helal ya da mübah kılarsa onu dilsiz kıl, elini kopar, belini kır.
Allah’ım bizi yüzüstü bırakan ve bize destek olmayanları sana şikayet ediyoruz. Onlara ancak Hud aleyhisselam’ın şu dediğini diyoruz: ‘Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onun karar kıldığı ve emanet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir Kitap'tadır.’
Allah’ım salat, peygamberimiz Muhammed’e, ehline ve tüm ashabına olsun. Son duamız, alemlerin Rabbi’ne hamdolsun.
Çeviri: Fursanu'l Belag Medya