İlminin Bedelini Şehadetle Ödeyen Şehid :
ŞEHİD FEHMEDDİN HOCA
Fehmeddin Hoca, Bitlis Tatvan’da doğdu. Babası kendisi küçükken vefat etti. Daha sonra İstanbul’a geldi. 12 yaşlarında kendisini İslami çalışmaların içerisinde buldu. Bir yandan da rızkını temin etmek için çalışıyordu. Kendisi o yaşlarda ilim okumaya karar vermişti. Bu konuda kendisine yardımcı olabilecek bir ağabeye bu isteğini söylemişti. O da Fehmeddin Hoca’yı bir medreseye yönlendirmişti ama kendisini kabul etmediler. Buna çok üzülmüştü ve kendisini yönlendiren ağabeye durumu anlatınca şu nasihatı almıştı : ‘’ Sen Allah!a tevekkül et, Allah azze ve celle senin yolunu açacaktır. ‘’ Gerçekten Allah onun yolunu açmıştı. Şöyle ki, kendisinin anlattığına göre o gece teheccüde kalkıyor sonra elini açıp rabbine dua ediyor ve hüngür hüngür ağlıyor. Ve ertesi gün ona sebebini bilmediği bir şekilde medreseye gelebileceği söyleniyor. 10 küsür yıllık ilim hayatı da böyle başlıyor.
Fehmeddin Hoca konuştuğu her insan üzerinde mutlaka bir tesir bırakırdı. Onun konuşması, sohbeti farklıydı. Konuştuğunda da herkes ağzından çıkacak kelimeleri kaçırmamak için çok dikkatli bir şekilde onu dinlerdi. Sohbetlerinde hem kendisi hüzünlenir hem de dinleyenleri hüzünlendirirdi. Onunla seyahat etmek de yürümek de bir başkaydı. Zannediyoruz ki böyle olmasının sebebi öğrendiğiyle amel etmeye çalışan bir Müslüman olması ve amel etmediği konularda konuşmamasıydı. O gerek yakında gerek uzakta bulunan Müslümanları ziyaret etmeye çok önem verirdi. Yeni tanıştığı Müslümanlarla sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi muhabbet ederdi, çevresinde bulunan insanların hepsine ilgi göstermeye çalışırdı. Aynı zamanda nasihatleşmeye de çok önem verirdi. Nasihat isteyene mutlaka nasihat eder, ziyaret ettiği müslümanlardan da nasihat isterdi. Bir toplulukla birlikte olduğu zaman her zaman şunu yapmak için gayret ederdi, sırasıyla her kişi ya bir ayet, hadis söyleyecek ya nasihat edecek ya da bir neşid söyleyecekti. Böylece onun bulunduğu meclislerde genellikle boş konuşmalar olmazdı ve kendi ağzından da boş sözler çıkmazdı. Velhasıl müslümanları o kadar etkilemişti ki şehadetinden sonra müslümanlar onunla birlikte geçtiği yollardan geçerken gittiği yerlere giderken bile onu hatırlıyor ve anlatıyordu.
Fehmeddin Hoca bir gün okuduğu bir kıssadan çok etkilenir ve onu çevirmek ister. Çevirdikten sonra da önüne ve arkasına başka yaşanmış kıssalar eklemek ister böylece bir kitapçık haline gelir. Çevirdiği kıssa ‘’Ebu Kudame’’ kıssası olarak bilinen kıssadır. Kitabın ismini de ‘’Şehid oğlu Şehid’’ koyar. Kendisinin ve bu kitabın vesilesiyle nice kişilere Allah Subhanehu ve Teala hidayet etti. Bununla ilgili şunu anlatmak güzel olacaktır Allah’ın izniyle. Bir bacımız bu kitabı okuduktan sonra İslam’a giriyor. Sonradan bu bacımızın annesi de hidayet buluyor, elhamdulillah. Bunun gibi başka örnekler de var. Ama bilmediğimiz, olduğunu zannettiklerimizi ise Allah bilir. Çünkü bir ağabeyin de dediği gibi, o mübarek öyle bir konuşuyordu ki kalbimize işliyordu. Zaten Müslümanlar Fehmeddin Hoca gibi birini tanıyınca akidelerinin ve metodlarının doğruluğuna olan güvenleri de artıyordu.
Uzun uzun cihadı anlattığı ‘’Yoldaki İşaretler’’ dersinde – ki bu ders toplam 4 sürmüştür ve internet ortamında mevcuttur – belirttiği gibi hiçbir zaman cihad ettiğine inanmıyordu, davet yapmakla cihadı karıştırmıyordu. Şeyh Abdullah Azzam’ın şu sözünü söylüyordu : ‘’Malikiler, Hanbeliler, Hanefiler, Şafiiler ittifakla belirtmişlerdir ki, Allah yolunda cihad demek cephede silahın tetiğine basmak demektir.’’ Ailesi onun bu yönünü bildiği için ona şu vaatlerde bulunmuşlardı : ‘’Eğer cihada gitmezsen sana dayalı döşeli bir ev veririz, evlilik masraflarının tümünü karşılayarak seni evlendiririz, zaten hocasın, geçimini kendin sağlarsın.’’ Onun cevabı ise tek bir şeydi, şehadetti.
Sanki şunları haykırıyordu :
Ana ben şehadet isterem
Giderem ellere giderem Afgan’a
Allah için ölüp öldürmek isterim
Ana ben bağrımı açtım düşmana
Resulun yanında Kevser içmek isterem
Bir kutlu şehid nefer olmak isterem
Göğsümden fışkırırken şehid simgesi
Sırat-ı mustakimden kanla geçmek isterem
Dağları kanımla beslemek isterem
Yürürüm her zaman düşman üstüne
Yürürüm kafire yürürüm aşk ile
Can verip kan döküp şehadet isterem
Allah, kendisine Afganistan’da cihad etmeyi nasip etti. Bazı sebeplerden dolayı Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı. Davet çalışmalarına bıraktığı yerden devam etti. Bir kardeş cihad hakkında fikrini sorduğunda; ‘’sen hiç aşık oldun mu, eğer olmamışsan ne kadar anlatsamda anlamazsın’’ diyordu. Fehmeddin Hoca aşık olmuştu bir kere. Kalbi Allah yolunda cihad aşkı ile atıyordu. İlk fırsatta tekrar Afganistan’a gitmeyi denedi ama giremeden geri döndü. Hiçbir zaman yılmadı, ümidini kaybetmedi. Etrafındaki bazı kişiler, ‘’senin burada kalıp davet çalışması yapman gerekiyor’’ diyordu. Fehmeddin hoca onlara nebevi hareket metodunu hatırlatıp, davet, hicret ve cihad diyordu. Fehmeddin Hocayı tanıyan herkes onun davet çalışmasını hakkıyla yerine getirdiğine şahitlik yapabilir. Allah yolunda; ilim ve davet için defalarca hicret de yapmıştı. Sıra cihada gelmişti. Çünkü o anlattıklarıyla amel eden bir müslümandı. Herkese anlattığı davet, hicret ve cihad metodunun son kısmını uygulamak istiyordu. Bu sebeple 2012 nin Ocak ayında 3. Kez düştü Afganistan yollarına. Fehmeddin Hoca bir gün, bir kardeşe der ki : ‘’ İnşaallah ben şehid olacağım, annem bana dedi ki, oğlum bundan sonra ben sana karışmayacağım, çünkü babanı rüyamda gördüm bana dedi ki, oğluma karışma o doğru yoldadır. ‘’
Ve mart ayında Afganistan’da ABD’nin insansız hava aracından attığı bombalarla paramparça olarak inşallah şehid oldu. Şehid olduğunda 29 yaşındaydı. O gençliğini, hayatını Allah’ın yolunda hiç düşünmeden harcadı ve Rabbine verdiği SÖZDE durarak O’na kavuştu. Allah bize de onun gibi bir son nasip etsin ve bizi Firdevsinde buluştursun… -amin- …
‘’Dinde esas ibadettir
Cihad bize saadettir
Fesad dolu şu dünyada
Tek yolumuz şehadettir.‘’
ŞEHİD FEHMEDDİN HOCA
Fehmeddin Hoca, Bitlis Tatvan’da doğdu. Babası kendisi küçükken vefat etti. Daha sonra İstanbul’a geldi. 12 yaşlarında kendisini İslami çalışmaların içerisinde buldu. Bir yandan da rızkını temin etmek için çalışıyordu. Kendisi o yaşlarda ilim okumaya karar vermişti. Bu konuda kendisine yardımcı olabilecek bir ağabeye bu isteğini söylemişti. O da Fehmeddin Hoca’yı bir medreseye yönlendirmişti ama kendisini kabul etmediler. Buna çok üzülmüştü ve kendisini yönlendiren ağabeye durumu anlatınca şu nasihatı almıştı : ‘’ Sen Allah!a tevekkül et, Allah azze ve celle senin yolunu açacaktır. ‘’ Gerçekten Allah onun yolunu açmıştı. Şöyle ki, kendisinin anlattığına göre o gece teheccüde kalkıyor sonra elini açıp rabbine dua ediyor ve hüngür hüngür ağlıyor. Ve ertesi gün ona sebebini bilmediği bir şekilde medreseye gelebileceği söyleniyor. 10 küsür yıllık ilim hayatı da böyle başlıyor.
Fehmeddin Hoca konuştuğu her insan üzerinde mutlaka bir tesir bırakırdı. Onun konuşması, sohbeti farklıydı. Konuştuğunda da herkes ağzından çıkacak kelimeleri kaçırmamak için çok dikkatli bir şekilde onu dinlerdi. Sohbetlerinde hem kendisi hüzünlenir hem de dinleyenleri hüzünlendirirdi. Onunla seyahat etmek de yürümek de bir başkaydı. Zannediyoruz ki böyle olmasının sebebi öğrendiğiyle amel etmeye çalışan bir Müslüman olması ve amel etmediği konularda konuşmamasıydı. O gerek yakında gerek uzakta bulunan Müslümanları ziyaret etmeye çok önem verirdi. Yeni tanıştığı Müslümanlarla sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi muhabbet ederdi, çevresinde bulunan insanların hepsine ilgi göstermeye çalışırdı. Aynı zamanda nasihatleşmeye de çok önem verirdi. Nasihat isteyene mutlaka nasihat eder, ziyaret ettiği müslümanlardan da nasihat isterdi. Bir toplulukla birlikte olduğu zaman her zaman şunu yapmak için gayret ederdi, sırasıyla her kişi ya bir ayet, hadis söyleyecek ya nasihat edecek ya da bir neşid söyleyecekti. Böylece onun bulunduğu meclislerde genellikle boş konuşmalar olmazdı ve kendi ağzından da boş sözler çıkmazdı. Velhasıl müslümanları o kadar etkilemişti ki şehadetinden sonra müslümanlar onunla birlikte geçtiği yollardan geçerken gittiği yerlere giderken bile onu hatırlıyor ve anlatıyordu.
Fehmeddin Hoca bir gün okuduğu bir kıssadan çok etkilenir ve onu çevirmek ister. Çevirdikten sonra da önüne ve arkasına başka yaşanmış kıssalar eklemek ister böylece bir kitapçık haline gelir. Çevirdiği kıssa ‘’Ebu Kudame’’ kıssası olarak bilinen kıssadır. Kitabın ismini de ‘’Şehid oğlu Şehid’’ koyar. Kendisinin ve bu kitabın vesilesiyle nice kişilere Allah Subhanehu ve Teala hidayet etti. Bununla ilgili şunu anlatmak güzel olacaktır Allah’ın izniyle. Bir bacımız bu kitabı okuduktan sonra İslam’a giriyor. Sonradan bu bacımızın annesi de hidayet buluyor, elhamdulillah. Bunun gibi başka örnekler de var. Ama bilmediğimiz, olduğunu zannettiklerimizi ise Allah bilir. Çünkü bir ağabeyin de dediği gibi, o mübarek öyle bir konuşuyordu ki kalbimize işliyordu. Zaten Müslümanlar Fehmeddin Hoca gibi birini tanıyınca akidelerinin ve metodlarının doğruluğuna olan güvenleri de artıyordu.
Uzun uzun cihadı anlattığı ‘’Yoldaki İşaretler’’ dersinde – ki bu ders toplam 4 sürmüştür ve internet ortamında mevcuttur – belirttiği gibi hiçbir zaman cihad ettiğine inanmıyordu, davet yapmakla cihadı karıştırmıyordu. Şeyh Abdullah Azzam’ın şu sözünü söylüyordu : ‘’Malikiler, Hanbeliler, Hanefiler, Şafiiler ittifakla belirtmişlerdir ki, Allah yolunda cihad demek cephede silahın tetiğine basmak demektir.’’ Ailesi onun bu yönünü bildiği için ona şu vaatlerde bulunmuşlardı : ‘’Eğer cihada gitmezsen sana dayalı döşeli bir ev veririz, evlilik masraflarının tümünü karşılayarak seni evlendiririz, zaten hocasın, geçimini kendin sağlarsın.’’ Onun cevabı ise tek bir şeydi, şehadetti.
Sanki şunları haykırıyordu :
Ana ben şehadet isterem
Giderem ellere giderem Afgan’a
Allah için ölüp öldürmek isterim
Ana ben bağrımı açtım düşmana
Resulun yanında Kevser içmek isterem
Bir kutlu şehid nefer olmak isterem
Göğsümden fışkırırken şehid simgesi
Sırat-ı mustakimden kanla geçmek isterem
Dağları kanımla beslemek isterem
Yürürüm her zaman düşman üstüne
Yürürüm kafire yürürüm aşk ile
Can verip kan döküp şehadet isterem
Allah, kendisine Afganistan’da cihad etmeyi nasip etti. Bazı sebeplerden dolayı Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı. Davet çalışmalarına bıraktığı yerden devam etti. Bir kardeş cihad hakkında fikrini sorduğunda; ‘’sen hiç aşık oldun mu, eğer olmamışsan ne kadar anlatsamda anlamazsın’’ diyordu. Fehmeddin Hoca aşık olmuştu bir kere. Kalbi Allah yolunda cihad aşkı ile atıyordu. İlk fırsatta tekrar Afganistan’a gitmeyi denedi ama giremeden geri döndü. Hiçbir zaman yılmadı, ümidini kaybetmedi. Etrafındaki bazı kişiler, ‘’senin burada kalıp davet çalışması yapman gerekiyor’’ diyordu. Fehmeddin hoca onlara nebevi hareket metodunu hatırlatıp, davet, hicret ve cihad diyordu. Fehmeddin Hocayı tanıyan herkes onun davet çalışmasını hakkıyla yerine getirdiğine şahitlik yapabilir. Allah yolunda; ilim ve davet için defalarca hicret de yapmıştı. Sıra cihada gelmişti. Çünkü o anlattıklarıyla amel eden bir müslümandı. Herkese anlattığı davet, hicret ve cihad metodunun son kısmını uygulamak istiyordu. Bu sebeple 2012 nin Ocak ayında 3. Kez düştü Afganistan yollarına. Fehmeddin Hoca bir gün, bir kardeşe der ki : ‘’ İnşaallah ben şehid olacağım, annem bana dedi ki, oğlum bundan sonra ben sana karışmayacağım, çünkü babanı rüyamda gördüm bana dedi ki, oğluma karışma o doğru yoldadır. ‘’
Ve mart ayında Afganistan’da ABD’nin insansız hava aracından attığı bombalarla paramparça olarak inşallah şehid oldu. Şehid olduğunda 29 yaşındaydı. O gençliğini, hayatını Allah’ın yolunda hiç düşünmeden harcadı ve Rabbine verdiği SÖZDE durarak O’na kavuştu. Allah bize de onun gibi bir son nasip etsin ve bizi Firdevsinde buluştursun… -amin- …
‘’Dinde esas ibadettir
Cihad bize saadettir
Fesad dolu şu dünyada
Tek yolumuz şehadettir.‘’