Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şehitlik ve Fazileti

ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şehitlik ve Fazileti


"Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Ahdine, Allah'tan daha fazla vefa gösteren biri var mıdır? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu, büyük başarıdır." (Tevbe: 111)
Bu ayeti kerimede Yüce Allah mümin kullarıyla bir akit yaptığını haber vermektedir ki, Allah'ın mümin kullar dışında mahlûkatından herhangi biriyle böyle bir akit yaptığını bilmiyoruz. Bu akitte, satın alınan şey müminin malı ve canı, alan Allah ve karşılığında verdiği de sonsuz cennet, Darusselam'da cemalinin müşahedesi ve ilahi kelamının işitilmesidir.
Bir şeyin değeri, alıcısının yüceliği ve karşılığında verdiği bedelin yüksekliğiyle anlaşılır. Alıcıların en yücesi Allah, bedellerin en yükseği de O'nun rızası ve sonsuz cenneti olduğuna göre mümin kulun Allah yolunda malını ve canını feda edip şehit olmasının ne kadar değerli ve ne yüksek bir mertebe olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Nitekim ayetin sonunda yer alan "İşte asıl bu, fevz-ü azîm, büyük başarıdır" kelam-ı ilahisi, bunu bize açıkça bildirmekte, Allah yolunda malını ve canını feda eden mümin kulun O'nun katında ne kadar yüksek kıymete ve değere sahip olduğunu göstermektedir. Zira Allah kendisine, varlıkların en kıymetli, en değerli ve en şerefli olanını seçer. Ve hiç şüphesiz bir müminin Allah yolunda yapabileceği en büyük fedakârlık, sahip olduğu en değerli şeyi; canını, kendisini var edenin yoluna kurban etmesidir. Bu sayede en üstün olan şeyi; Allah'ın rızasını ve O'nun bir lütfü olarak sonsuz cennetleri kazanacaktır.
Şehitliğin ne kadar yüksek bir mertebe olduğunun diğer bir göstergesi onlara ölü denilmesinin yasaklanmasıdır. Şu iki ayet şehitlere ölü denilmemesi gerektiğini beyan eder:
"Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler. Ama siz bunu anlayamazsınız." (Bakara: 154)
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde O'nun yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar." (Al-i İmran: 169-170)
Yine her gün beş vakit namazda okumakla memur olduğumuz Fatiha Sûresi'ndeki "Bizi doğru yola, kendilerine nimet bahşettiğin kullarının yoluna ilet" ayeti bizden sürekli Allah'ın nimet bahşettiği kullarının yoluna ulaştırılmak için niyazda bulunmamızı istemektedir.
Kendilerine nimet bahşedilen ve yollarına uymamız istenen bu kulların kimler olduğu, Nisa Sûresi, 69. ayet-i kerimede açıklanmış ve bunların nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihler olduğu belirtilmiştir. Yani, yüce Rabbimiz bizden beş vakit namazda nebilerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yoluna ulaştırması için kendisine dua etmemizi istemekte ve emretmektedir.
Peygamber Efendimiz Fatiha süresinde bizden istenen bu duaya uygun olarak ve şehitliğin yüksek makamını ifade etmek üzere şöyle buyurmuşlardır:
"Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda öldürülüp sonra diriltilmeyi, sonra tekrar öldürülüp tekrar diriltilmeyi, ardından bir daha öldürülüp bir daha diriltilmeyi ve yine öldürülüp yine diriltilmeyi o kadar çok arzulardım ki!"[1]
Allah'ın en sevgili ve en şerefli kulunun, peygamber olduğu halde şehit olmayı ve sonra tekrar dirilip yeniden şehit olmayı istemesi herhalde şehitliğin ne kadar mukaddes ve yüce bir makam olduğunun en güzel ifadesidir. Peygamber Efendimizin bu güzel beyanatıyla şehadet gerçeğini idrak eden Müslümanlar o günden beri canlarını Allah yolunda seve seve feda etmişlerdir.
Halid b. Velid'in İran komutanına söylediği şu sözler, bunun en güzle şahididir: "Sizin, hayatı ve şarabı sevdiğiniz kadar, Allah yolunda ölümü/ şehadeti seven bir orduyla size geldim."[2]
Bu anlayış yüzyıllar boyu bu şekilde sürüp gitmiş Müslümanlar Allah yolunda cihada, düğüne gider gibi şen ve neşeli olarak çıkmışlar ve onların bu halleri "Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik" gibi ifadelerle şiir ve destanlara konu olmuştur.
Ölürsem Şehidim, Kalırsam Gazi
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehidim, kalırsam gazi..." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri"[3] şeklinde ifade edilmiştir. Yani, mü'min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya düşmana galip gelip gazi olacak, zafer ve fetih kazanacak, ya da düşman tarafından öldürülüp şehit olacak, cennete girecektir ki, her ikisi de müslümanın arzu ettiği şeylerdir.
Peygamber Efendimiz bir başka hadislerinde "Şehit olmayı samimiyetle isteyen kişi, yatağında ölse dahi Allah onu şehitlerin makamına erdirir."[4] buyurarak Müslüman'ın her zaman böyle bir duygu ile yaşaması gerektiğini vurgulamış ve bu duygudan yoksun hayat sürmeyi bir tür münafıklık alameti sayarak şöyle demiştir: "Allah yolunda cihat etmeden ve(ya) içinde böyle bir duygu taşımadan ölen kişi bir tür nifak üzere ölmüştür."[5]
Şehitliğin Fazileti
"Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır." (Nisa: 69)
Yüce Rabbimiz bu ayet-i kerimede şehitleri kendilerine nimet bahşettiği kulları arasında, peygamberler ve sıdıklardan sonra üçüncü dereceye koyarak onlara çok yüksek bir makam ihsan etmiştir.
Peygamber Efendimiz de birçok hadis-i şeriflerinde şehitliğin faziletini dile getirmiş ve Allah yolunda canlarını vermeleri sebebiyle onlara bazı nimetlerin ihsan edileceğini bildirmişlerdir.
Şehide ihsan edilecek nimetlerle ilgili olarak Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Şehide altı özellik verilmiştir:
1. Akan ilk damla kanıyla (kul hakları dışında)[6] tüm günahları bağışlanır.
2. Cennetteki makamını görür.
3. Kabir azabı ve kıyamet korkularından emin olur.
4. (Mahşer günü) iman kaftanı ve yakuttan vakar tacı giydirilir.
5. 72 huri ile evlendirilir.
6. Ve akrabalarından 70 kişiye şefaatçi kılınır."[7]
Bu ve benzeri birçok hadis-i şerifte peygamber efendimiz şehitliğin fazileti beyan etmiş ve mümkün olsa Allah yolunda defalarca şehit edilmeyi çok arzuladığını bildirerek müminleri Allah yolunda şehit olmaya teşvik etmiştir.
Hadislerde bu altısı dışında yer alan diğer bazı faziletler şunlardır:
7. Allah yolunda şehadetin imandan sonra en faziletli amel olması:
Peygamber Efendimiz "imandan sonra en faziletli amel olarak cihadı"[8] göstermiş, "en faziletli cihadın ise atı vurulup kanı dökülen kişiye"[9] yani şehide ait olduğunu bildirmişlerdir.
8. Cennette girdikten sonra dünyaya dönüp tekrar şehit olmayı istemesi:
"Cennete giren hiçbir kimse, bütün dünya kendisine verilse dahi geri dönmek istemeyecektir. Ancak şehit, şehadetin üstün faziletini görünce dünyaya dönüp on(larca) defa öldürülmek isteyecektir."[10]
Nitekim Cabir b. Abdillah, Uhud Savaş'ında şehit olan babasının Allah'tan böyle bir istekte bulunduğunu Peygamber Efendimizin kendisine haber verdiğini rivayet ederek şunları söylemektedir:
"Resûlüllah'la karşılaştım. Bana: "Seni üzgün görüyorum, sebebi ne?" diye sordu. Babam Abdullah Uhud günü şehit edildi, geriye çoluk-çocuk ve borç bıraktı" dedim. "Allah'ın babanı nasıl karşıladığını sana söyleyeyim mi? Allah babanla hiçbir kuluyla konuşmadığı bir şekilde, arada perde olmadan konuştu. Ve ona "Dile benden ne dilersen, sana vereceğim" dedi. Baban "Beni dünyaya gönder, senin yolunda ikinci bir defa öldürüleyim" dedi. Ancak Allah: "Dünyaya geri dönülmeyeceğine dair hüküm verdim" dedi. Baban "Öyleyse bunu benim arkamdan bildir" dedi.
Bunun üzerine "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler…" (Al-i İmran: 169) ayeti indi."[11]
9. Şehit olurken fazla acı duymaması:
Peygamber Efendimiz şehidin ölüm anında hissettiği acıyı şöyle ifade etmiştir: "Şehidin duyduğu ölüm acısı sizden birisinin pire ısırmasından duyduğu acı kadardır."[12]
10. Ameli az da olsa ecrinin çok olması:
Yüzünde zırh bulunan bir adam Peygamber Efendimize gelip "Savaşayım mı, iman mı edeyim" diye sordu. Peygamberimiz: "Önce iman et, sonra savaş" dedi. Adam, iman edip savaşa girdi ve öldürüldü. Bunun üzerine Peygamberimiz "Az bir amelle çok büyük ecir kazandı" buyurdular.[13]
Şehadet Yolları
Şehadetin savaşta düşman tarafından öldürülmek dışında başka yolları da vardır.
Sahabeden Cabir b. Atîk'in (radiyallahu anh) rivayet ettiği bir hadiste, Resûlüllah (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Neyi şehadet sayıyorsunuz?" diye sordu. "Allah yolunda öldürülmek" dediler. Peygamberimiz: "Allah yolunda öldürülmekten başka yedi tane daha şehadet vardır: "Vebadan ölen şehittir. Boğularak ölen şehittir. Yanarak ölen şehittir. Göçük altında ölen şehittir. Göğüs hastalığı/zatülcenpten ölen şehittir. Karın ağrısı/koleradan ölen şehittir. Hamilelik sebebiyle ölen kadın şehittir" buyurdular.[14]
Zalim yöneticinin yüzüne karşı hakkı söylemek Peygamber Efendimiz tarafından cihadın ve şehadetin en faziletlisi sayılmıştır.[15]
Peygamber Efendimiz ayrıca: "Malı uğrunda öldürülen şehittir.[16] Canı uğrunda öldürülen şehittir. Irzı uğrunda öldürülen şehittir. Dini uğrunda öldürülen şehittir.[17] Hakkı uğrunda öldürülen şehittir." [18] buyurarak bu uğurda öldürülen kişilerin de şehit olduğunu beyan etmişlerdir.
Peygamber Efendimiz ve sahabeden gelen diğer bazı rivayetlerde bu saydıklarımızın dışında daha birçok şehadet yolu zikredilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Yırtıcı bir hayvan tarafından öldürülen, zehirli bir hayvan tarafından sokulup ölen, yüksek bir yerden düşüp ölen, binekten düşüp ölen veya binek hayvanı tarafından çiğnenen, Allah yolunda nöbet tutarken ölen, haksız yere hapsedilip hapiste ölen, işkence altında ölen…
Ayrıca kuşluk namazına, her aydan üç gün oruç tutmaya ve vitir namazına devam edip bu hal üzere ölenin, ümmetin bozulduğu bir dönemde Peygamber Efendimizin sünnetine sımsıkı yapışanın ve dürüst tüccarın şehit sevabı alacağı kaynaklarda yer almaktadır.[19]
Hâsılı Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde kişinin birçok yoldan şehadet mertebesine ulaşabileceğini beyan etmiş ve hatta "Şehit olmayı samimiyetle isteyen kişi, yatağında ölse dahi Allah onu şehitlerin makamına erdirir."[20] buyurarak bu niyeti taşıdığı halde bir türlü şehadet şerbetini içme bahtiyarlığına eremeyen kişinin de niyeti sebebiyle şehitler mertebesine ulaştırılacağını müjdelemişlerdir.
Not: Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde Afganistan’da şehit olan kardeşlerimiz ve Suriye ve Yemen’de şehit olan Müslümanlar başta olmak üzere, tüm şehitlerimizin şehadetlerini kabul etmesini Allah Teâlâ’dan diliyor ve onları rahmetle anıyoruz.
Orhan Ençakar

[1]Buhari, Cihad, 7; Müslim, İmare, 28.
[2]Zehebi, Siyeri A'lâmi'n-Nübelâ, I, 374.
[3]Tevbe Sûresi, 52. ayet.
[4]Müslim, İmare, 46; Nesâî, Cihad, 36; Ebû Dâvûd, Vitir, 26; Tirmizi, Fadâilu'l-cihad, 19; İbn-i Mâce, Cihad, 15.
[5]Müslim, İmare, 47; Nesâî, Cihad, 2; Ebû Dâvûd, Cihad, 18; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 8865.
[6]Müslim, İmare, 32; Nesâî, Cihad, 2 Tirmizi, Cihad, 32; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 8075
[7]Hadis, rivayetlerde yer alan bazı farklılıklar bir araya getirilerek tercüme edilmiştir. Bu farklılıklarla birlikte hadisin rivayeti için bkz. Tirmizi, Fadâilu'l-cihad, 25; İbn-i Mâce, Cihad, 16; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 17182; Musannef-i İbni Ebî Şeybe, Hadis no: 19815.
[8]Buhari, İman, 16; Müslim, İmare, 32; Tirmizi, Fadâilu'l-cihad, 25; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 12711
[9]Nesâî, Zekat, 49; Ebû Dâvûd, Vitir, 12; İbn-i Mâce, Cihad, 15.
[10]Buhari, Cihad, 21; Müslim, İmare, 29; Nesâî, Cihad, 32; Tirmizi, Cihad, 32; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 8371
[11]Tirmizi, Tefsir, 4; İbn-i Mâce, İftitâhu'l-Kitab, 13; Cihad, 16. Hadisin muhtasar rivayeti için bkz. Müsned-i Ahmed, Hadis no: 14881; Müsned-i Ebî Ya'lâ, Hadis no: 2002.
[12]Nesâî, Cihad, 35; Tirmizi, Fadâilu'l-cihad, 26; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 7953.
[13]Buhari, Cihad, 13; Müslim, İmare, 41; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 18565.
[14]Nesâî, Cenaiz, 14, Ebû Dâvûd, Cenaiz, 15. Benzer bir hadis için bkz. Müslim, İmare, 51.
[15]Ebû Dâvûd, Melahim, 17; Tirmizi, Fiten, 13; İbn-i Mâce, Fiten, 20; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 11143.
[16]Buhari, Mezalim, 34; Müslim, İman, 62; Nesâî, Tahrimu'd-dem, 22; Ebû Dâvûd, Sünne, 32; Tirmizi, Diyet, 22; İbn-i Mâce, Hudud, 21.
[17]Nesâî, Tahrimu'd-dem, 22; Ebû Dâvûd, Sünne, 32; Tirmizi, Diyet, 22; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 1651.
[18]Nesâî, Tahrimu'd-dem, 25; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 2779.
[19]Suyûtî, Ebvâbu's-Seâde fi Esbâbi'ş-Şehâde, s, 33-70.
[20]Müslim, İmare, 46; Nesâî, Cihad, 36; Ebû Dâvûd, Vitir, 26; Tirmizi, Fadâilu'l-cihad, 19; İbn-i Mâce, Cihad, 15.
 
Muaz ibni Cebel Çevrimdışı

Muaz ibni Cebel

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
kardes mumsema dan link aldiktan sonra reklamlarini silsenizde konuyu okurken basimiz agrimasa...
 
Üst Ana Sayfa Alt