Eğer bu satırları okuma zahmetine katlanan bir kimseysen, zannımca başlıktaki soruya, hatta sorudan çok başlıktaki ithama maruz kalmışsın demektir. Allah’ın hidayeti ile Allah cella ve ala’nın dışında ilahlaştırdığımız bir takım nesne ve kişileri reddedip, Allah’ı tevhide yöneldiğimizde ve çevremizdekilere hakkı davet ettiğimizde cevap olarak verdikleri ortak bir sloganı baz alarak, bu yazıyı hazırlamaya karar verdim. Öyle ki bu kimseler kendilerine tebliğ edilen hakikate gözlerine perdeler inmişcesine, aldırmadan, anlaşmışlarcasına tek bir cümle ile cevap veriyorlar.
Diyorlar ki; “Sen vehhabi misin?”
Bu yazı elbette vehhabilik yada Şeyhul-islam Muhammed bin Abdilvehhab (rahimehullah)’ın tercüme-i halini izah edilmek için yazılmadı. Ancak kısaca değinmekte fayda var ki, ne Muhammed bin Abdilvehhab davetine vehhabiyye dedi, ne de onun davetine icabet edenler bu daveti şeyhe nisbet ederek adına vehhabilik dedi. Şüphesiz bu karalama şeytan ve o’nun dostlarının desiselerindendir. Muhamed bin Abdilvehhab insanları Kur’an-ı Kerim’e ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine davet eden bir imamdan başkası değildi.
Şimdi iyice belle… Şayet şu cümleleri kullanarak bir takım kimseleri Allah’ı birlemeğe davet ediyorsan “Sen vehhabi misin?” ithamına maruz kalman an meselesidir –veya kalmışsındır-.
- İbadet yalnızca Allah’a yapılır, Salihler Allah’ın dostlarıdır, ancak ortakları değildir diyorsan;
- Kabirler üzerine mescid (türbe) inşa edilmez, kabirler ibadethane edinilemez diyorsan;
- Allah’tan başkası gaybı bilemez, O vahiy ile peygamberlerine sadece dilediğini bildirmiştir diyorsan;
- Din tastamamdır artık kimse dine ekleme ve çıkarma yapamaz, dolayısıyla bidat-i hâsene tabiri batıldır diyorsan;
-Helal ve haramları yani yasak ve serbestleri belirlemek, yalnız ve yalnız Allah'ın yetkisindedir diyorsan;
-Kanun çıkarıp, nizam belirlemeye çalışanların (insan-meclis) Tağut olduğunu diyorsan;
-''Eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' ilkesine bağlı meclis üyeleri (millet vekili, baş bakan, vs) ve meclis üyelerine tabi olanların, şirk işlediğini, ilahlık tasladığını diyorsan;
-Tağut'u reddetmek namazdan önce gelir, Tağut'u reddetmeyenlerin ibadetlerinin/amellerinin boşa gittiğini diyorsan;
- Taassubu bırak, Allah’ın Rasulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine uymak kişilerin sözlerine uymaktan daha evladır. Zira Ehl-i Sünnet imamlarının hepsi kendi sözleri ile Rasulullah’ın sözlerinin çatışması durumunda sünneti baz almışlar ve talebelerinede böyle yapmayı nasihat etmişlerdir. İmamına ters düşse bile Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine uy diyorsan;
- Nazar boncuğu, koruduğuna inanılan bileklikler vb. şeyleri takma, bunlar ne fayda nede zarar veremez bunları takmak (küçük) şirktir diyorsan;
- Dua Allah’ın hakkıdır. Peygamber dahi olsa o’na dua edilmez. Efendimizin buyurduğu üzere dua ibadetin ta kendisidir. İbadet Allah’tan başkasına yapılmaz diyorsan;
- Türbelere adak sunulmaz, nezir yapılmaz, kurban kesilmez, orada yatana değil Allah’a muhtaçsın diyorsan;
- Türbe zihniyeti islamda yoktur, zira Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu şiddetle yasaklamıştır diyorsan;
- Müslümanın kabri toprak olarak bir karış yükseklikte olur. Mermer, türbe ve benzer yapılarla kabirler abad edilemez diyorsan;
- Kur’anı ve Sünneti öncele! diyorsan;
- Kur’an apaçıktır, zira Allah kelamını hidayet rehberi olarak indirmiştir ve her insanın bu öğütten alacağı pay vardır diyorsan;
- Allah’ın sıfatlarına Allah’ın kelamında ve Rasulünün sünnetinde geldiği şekliyle iman edilir; te’vil edilemez, mahlûkata benzetilemez, tahrif edilemez, tefvid edilemez, geldiği gibi iman edilir diyorsan;
- Rasulullah bir kul ve elçidir, o’na ibadet edilmez. Zira o’nun tebliği ibadeti yalnızca Allah’a has kılmaktı diyorsan;
- Çalgı aletleri eşliğinde dönüp duran, saçını başını yolarak güya zikreden kimselerin yaptıklarını tasvip etmiyor ve karşı çıkıyorsan;
- Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yapmadığı ve sahabesinin ne olduğunu bile bilmediği bir takım kapalı kapılar ardında adına hatim verdikleri zikir ayinlerini reddedip bu bidatleri eleştiriyorsan;
- Salihlerin zatı ve eşyaları ile teberrük edilemez! teberrükte bulunmak çirkin bir bidattir diyorsan;
- Zat ile tevessül meşru olmayan, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ve Sahabe (radiyallah anhum)’un yapmadığı bir iştir diyorsan;
- Malik, Şafii, Ahmed, İshak, Evzai, Buhari, İbni Mübarek, Sevri, Süfyan (rahimehumullah) gibi amel imandan bir cüzdür, itaatle artar, masiyetle azalır diyorsan;
- Sahabeden Ömer, Ali, Ebu Derda, İbni Mes’ud, İbni Abbas (radiyallahu anhum) gibi, Müçtehid imamlardan İmam Ahmed bin Hanbel (rahimehullah) gibi namazsızlık küfürdür diyorsan;
- Şeyhler gaybı bilmez, kalpte olanları bilmez diyorsan;
- Hayrın tümü Rasule tabi olmakta, Şerrin tümü de sonradan ihdas edilenlerde diyerek dalalet şeyhlerinin uydurdukları sahte ibadetleri reddediyorsan;
- Allah (subhanehu ve teala) bana yeter! O’na ibadetimi sunmam için bana bir aracı gerekmiyor, Allahu Teala kuluna şah damarından daha yakındır, güzel söz o’na yükselir onu da salih amel yükseltir, rabbimiz ibadeti sadece kendisine yapmamızı emrediyor diyorsan;
Evet, bunlardan herhangi birisini belli kesim insanlarına tebliğ ettiğinde alacağın cevap şudur; SEN VEHHABİ MİSİN?
Sanki Kur’an-ı Azimdeki bunca yasak ve emiri, Allah’tan başkasına ibadet edilmeyeceğini, yalvarılıp yakarılmayacağını, gaybı sadece Allah’ın bildiğini, tüm mahlukatın ölümü tadacağını ve ölümsüz olmadığını ikiyüz sene evvel yaşamış ve ölmüş olan Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab kur’ana soktu. –Haşa-
Sanki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), ölen sahabilerinin mezarını bir karış toprak ile kabir yapmıyordu da üzerlerine devasa türbeler inşa ediyordu!
Sanki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisinin gaybı bildiğini iddia ediyordu!
Sanki sahabe-i kiram günümüzdeki densiz miskinler gibi Rasulümüzün getirdikleri ile yetinmeyip yeni yeni şeyler icat ediyorlardı.
Ehl-i insaf kardeşim! Sen hak davetinde yeriliyor ve kınanıyorsan üzülme. Zira ehl-i sünnete kınayıcının kınamasından korkmak yaraşmaz. Ve bil ki, iftiralara uğramak sünnet ehlinin bir özelliğidir. Zira Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti ile amel edenlerin insanların muhalefetleri ile karşılaşacaklarını haber vermiş ve bu muhalefetin bu sünnet ehline asla zarar veremeyeceğini bildirmiştir.
Hakikat şu ki, biz hidayet yolunu gösterebiliriz – Ki O Kur’an ve Sünnet yoludur, Sahabenin ve onları ihsan ile izleyenlerin yoludur.- Ancak hiç kimseyi kendimizde dahil hidayet edemeyiz.
Hergün namazımızda okuduğumuz ümmül-kitab’daki dua ile…
Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
tevhidiyasayangaripler.blogspot.com.tr'den alıntıdır
Diyorlar ki; “Sen vehhabi misin?”
Bu yazı elbette vehhabilik yada Şeyhul-islam Muhammed bin Abdilvehhab (rahimehullah)’ın tercüme-i halini izah edilmek için yazılmadı. Ancak kısaca değinmekte fayda var ki, ne Muhammed bin Abdilvehhab davetine vehhabiyye dedi, ne de onun davetine icabet edenler bu daveti şeyhe nisbet ederek adına vehhabilik dedi. Şüphesiz bu karalama şeytan ve o’nun dostlarının desiselerindendir. Muhamed bin Abdilvehhab insanları Kur’an-ı Kerim’e ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine davet eden bir imamdan başkası değildi.
Şimdi iyice belle… Şayet şu cümleleri kullanarak bir takım kimseleri Allah’ı birlemeğe davet ediyorsan “Sen vehhabi misin?” ithamına maruz kalman an meselesidir –veya kalmışsındır-.
- İbadet yalnızca Allah’a yapılır, Salihler Allah’ın dostlarıdır, ancak ortakları değildir diyorsan;
- Kabirler üzerine mescid (türbe) inşa edilmez, kabirler ibadethane edinilemez diyorsan;
- Allah’tan başkası gaybı bilemez, O vahiy ile peygamberlerine sadece dilediğini bildirmiştir diyorsan;
- Din tastamamdır artık kimse dine ekleme ve çıkarma yapamaz, dolayısıyla bidat-i hâsene tabiri batıldır diyorsan;
-Helal ve haramları yani yasak ve serbestleri belirlemek, yalnız ve yalnız Allah'ın yetkisindedir diyorsan;
-Kanun çıkarıp, nizam belirlemeye çalışanların (insan-meclis) Tağut olduğunu diyorsan;
-''Eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' ilkesine bağlı meclis üyeleri (millet vekili, baş bakan, vs) ve meclis üyelerine tabi olanların, şirk işlediğini, ilahlık tasladığını diyorsan;
-Tağut'u reddetmek namazdan önce gelir, Tağut'u reddetmeyenlerin ibadetlerinin/amellerinin boşa gittiğini diyorsan;
- Taassubu bırak, Allah’ın Rasulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine uymak kişilerin sözlerine uymaktan daha evladır. Zira Ehl-i Sünnet imamlarının hepsi kendi sözleri ile Rasulullah’ın sözlerinin çatışması durumunda sünneti baz almışlar ve talebelerinede böyle yapmayı nasihat etmişlerdir. İmamına ters düşse bile Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine uy diyorsan;
- Nazar boncuğu, koruduğuna inanılan bileklikler vb. şeyleri takma, bunlar ne fayda nede zarar veremez bunları takmak (küçük) şirktir diyorsan;
- Dua Allah’ın hakkıdır. Peygamber dahi olsa o’na dua edilmez. Efendimizin buyurduğu üzere dua ibadetin ta kendisidir. İbadet Allah’tan başkasına yapılmaz diyorsan;
- Türbelere adak sunulmaz, nezir yapılmaz, kurban kesilmez, orada yatana değil Allah’a muhtaçsın diyorsan;
- Türbe zihniyeti islamda yoktur, zira Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu şiddetle yasaklamıştır diyorsan;
- Müslümanın kabri toprak olarak bir karış yükseklikte olur. Mermer, türbe ve benzer yapılarla kabirler abad edilemez diyorsan;
- Kur’anı ve Sünneti öncele! diyorsan;
- Kur’an apaçıktır, zira Allah kelamını hidayet rehberi olarak indirmiştir ve her insanın bu öğütten alacağı pay vardır diyorsan;
- Allah’ın sıfatlarına Allah’ın kelamında ve Rasulünün sünnetinde geldiği şekliyle iman edilir; te’vil edilemez, mahlûkata benzetilemez, tahrif edilemez, tefvid edilemez, geldiği gibi iman edilir diyorsan;
- Rasulullah bir kul ve elçidir, o’na ibadet edilmez. Zira o’nun tebliği ibadeti yalnızca Allah’a has kılmaktı diyorsan;
- Çalgı aletleri eşliğinde dönüp duran, saçını başını yolarak güya zikreden kimselerin yaptıklarını tasvip etmiyor ve karşı çıkıyorsan;
- Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yapmadığı ve sahabesinin ne olduğunu bile bilmediği bir takım kapalı kapılar ardında adına hatim verdikleri zikir ayinlerini reddedip bu bidatleri eleştiriyorsan;
- Salihlerin zatı ve eşyaları ile teberrük edilemez! teberrükte bulunmak çirkin bir bidattir diyorsan;
- Zat ile tevessül meşru olmayan, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ve Sahabe (radiyallah anhum)’un yapmadığı bir iştir diyorsan;
- Malik, Şafii, Ahmed, İshak, Evzai, Buhari, İbni Mübarek, Sevri, Süfyan (rahimehumullah) gibi amel imandan bir cüzdür, itaatle artar, masiyetle azalır diyorsan;
- Sahabeden Ömer, Ali, Ebu Derda, İbni Mes’ud, İbni Abbas (radiyallahu anhum) gibi, Müçtehid imamlardan İmam Ahmed bin Hanbel (rahimehullah) gibi namazsızlık küfürdür diyorsan;
- Şeyhler gaybı bilmez, kalpte olanları bilmez diyorsan;
- Hayrın tümü Rasule tabi olmakta, Şerrin tümü de sonradan ihdas edilenlerde diyerek dalalet şeyhlerinin uydurdukları sahte ibadetleri reddediyorsan;
- Allah (subhanehu ve teala) bana yeter! O’na ibadetimi sunmam için bana bir aracı gerekmiyor, Allahu Teala kuluna şah damarından daha yakındır, güzel söz o’na yükselir onu da salih amel yükseltir, rabbimiz ibadeti sadece kendisine yapmamızı emrediyor diyorsan;
Evet, bunlardan herhangi birisini belli kesim insanlarına tebliğ ettiğinde alacağın cevap şudur; SEN VEHHABİ MİSİN?
Sanki Kur’an-ı Azimdeki bunca yasak ve emiri, Allah’tan başkasına ibadet edilmeyeceğini, yalvarılıp yakarılmayacağını, gaybı sadece Allah’ın bildiğini, tüm mahlukatın ölümü tadacağını ve ölümsüz olmadığını ikiyüz sene evvel yaşamış ve ölmüş olan Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab kur’ana soktu. –Haşa-
Sanki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), ölen sahabilerinin mezarını bir karış toprak ile kabir yapmıyordu da üzerlerine devasa türbeler inşa ediyordu!
Sanki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisinin gaybı bildiğini iddia ediyordu!
Sanki sahabe-i kiram günümüzdeki densiz miskinler gibi Rasulümüzün getirdikleri ile yetinmeyip yeni yeni şeyler icat ediyorlardı.
Ehl-i insaf kardeşim! Sen hak davetinde yeriliyor ve kınanıyorsan üzülme. Zira ehl-i sünnete kınayıcının kınamasından korkmak yaraşmaz. Ve bil ki, iftiralara uğramak sünnet ehlinin bir özelliğidir. Zira Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti ile amel edenlerin insanların muhalefetleri ile karşılaşacaklarını haber vermiş ve bu muhalefetin bu sünnet ehline asla zarar veremeyeceğini bildirmiştir.
Hakikat şu ki, biz hidayet yolunu gösterebiliriz – Ki O Kur’an ve Sünnet yoludur, Sahabenin ve onları ihsan ile izleyenlerin yoludur.- Ancak hiç kimseyi kendimizde dahil hidayet edemeyiz.
Hergün namazımızda okuduğumuz ümmül-kitab’daki dua ile…
Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
tevhidiyasayangaripler.blogspot.com.tr'den alıntıdır