Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Senden İsteyenler Hakkı İçin Senden İstiyorum Hadisi Sahih midir?

bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
TASAVVUFÇULARIN ZAT İLE TEVESSÜL İLE İLGİLİ DELİL GETİRDİKLERİ ŞU HADİS KONUSUNDA BİLGİSİ OLAN KARDEŞ VARSA PAYLAŞABİLİR Mİ? ;

Ebu Said el-Hudri -radıyallâhu anh-’dan gelen bir rivayette Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
اللهم إني أسألك بحق السائلين عليك وبحق ممشاي هذا فإني لم أخرج أشراً ولا بطراً ولا رياء ولا سمعة خرجت
اتقاء سخطك وابتغاء مرضاتك فأسألك أن تعيذني من النار وأن تغفر لي ذنوبي إنه لا يغفر الذنوب إلا أنت أقبل
الله بوجهه واستغفر له سبعون ألف ملك

“Kim evinden namaz için yola çıkarsa “Allah’ım! senden isteyenlerin ve şu yürüdüğüm yolun hakkı için senden istiyorum. Gösteriş, riya ve böbürlenmek için değil. Senin gazabından sakınmak, rızana nail olmak için yola çıktım. Beni ateşten korumanı günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Senden başka kimse günahları bağışlayamaz” duasını yapsın. Böyle deyince Allah ona yönelir ve yetmiş bin melek ona istiğfar eder.”
Münziri, bu hadis için şöyle demektedir: “Hadis, tartışmalı bir senetle rivayet edilmiştir Şeyhimiz Hafız Ebu Hasan hadisi ‘hasen’ kabul etmektedir.”[5]
Hafız İbni Hacer “hadis ‘hasen’ dir” demiş, Ebu Huzeyme’de “Kitabu’t-Tevhid” te zikretmiştir. İmam Ahmed, Ebu Nuaym, İbni Sinni’de hadisi rivayet etmişlerdir.[6]
Iraki’de “hadis ‘hasen’ dir” demiştir.[7]
Hafız Busayri “İbni Huzeyme “sahih” inde zikretmiştir” demiştir.[8]
Hafız Şerefüddin Dimyati “Allah’ın izniyle isnadı ‘hasen’ dir demiştir.[9]
[5] El-Münziri, “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/458
[6] İbni Hacer, “Netaicü’l-Efkâr” 1/272

[7] Iraki’nin “İhyai Ulumiddin” in hadislerini tahriç için yazdığı “Muğni” adlı eseri 1/323

[8] Busayri, “Misbahu’z-Zücace” 1/98

[9] Dimyati, “el-Metcerü’r-Rabih” s:471
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
778 - (ضعيف)
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ التُّسْتَرِيُّ، حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ الْمُوَفَّقِ أَبُو الْجَهْمِ، حَدَّثَنَا فُضَيْلُ بْنُ مَرْزُوقٍ، عَنْ عَطِيَّةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: "مَنْ خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ إِلَى الصَّلَاةِ فَقَالَ: ‌اللَّهُمَّ! ‌إِنِّي ‌أَسْأَلُكَ ‌بِحَقِّ ‌السَّائِلِينَ ‌عَلَيْكَ، ‌وَأَسْأَلُكَ ‌بِحَقِّ ‌مَمْشَايَ ‌هَذَا؛ ‌فَإِنِّي ‌لَمْ ‌أَخْرُجْ ‌أَشَرًا ‌وَلَا ‌بَطَرًا ‌وَلَا ‌رِيَاءً وَلَا سُمْعَةً، وَخَرَجْتُ اتِّقَاءَ سُخْطِكَ، وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِكَ، فَأَسْأَلُكَ أَنْ تُعِيذَنِي مِنَ النَّارِ، وَأَنْ تَغْفِرَ لِي ذُنُوبِي، فَإِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ؛ أَقْبَلَ اللهُ عَلَيْهِ بِوَجْهِهِ، وَاسْتَغْفَرَ لَهُ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ" [الضعيفة: 24، تحفة: 4232]
Ebû Said el-Hudrî'den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle bir dua öğretmişlerdir:
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِحَقِّ السَّائِلِينَ عَلَيْكَ ، وَأَسْأَلُكَ بِحَقِّ مَمْشَايَ هَذَا ، فَإِنِّي لَمْ أَخْرُجْ أَشَرًا ، وَلاَ بَطَرًا ، وَلاَ رِيَاءً ، وَلاَ سُمْعَةً ، وَخَرَجْتُ اتِّقَاءَ سَخَطِكَ ، وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِكَ ، فَأَسْأَلُكَ أَنْ تُعِيذَنِي مِنَ النَّارِ ، وَأَنْ تَغْفِرَ لِي ذُنُوبِي ، إِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ
"Kim namaz için evden çıkarken: ‘Allah'ım! İsteyenlerin senin üzerindeki hakkı istiyorum. Şu yürüdüğüm yol hakkı için istiyorum. Kibirlenerek ve gönülsüzce çıkmadım.’ Derse Allah Teala ona yönünü döner ve bin tane melek onun için istiğfar eder ."
(Sunen İbn Mace, Sunen, el-Mesâcid ve’l-Cemâa, Bab 14, Hadis no: 778; Ahmed, Musned, c. III, Sf: 21 - 17: 247; İbnu’s-Sunni, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle, Dımaşk 1989, Sf: 43, 85 - Zayıf Hadis!)

Bunların hepsi Fudayl bin Merzuk’tan; O, Atıyye el-Avfî'den; o da Ebu Said el-Hudri den merfu olarak rivayet etmişlerdir. Atiyye el-Avfî, Fudayl bin Merzûk ve el-Fadl bin el-Muvaffak adlı râvilerin hepsi zayıftır! Lâkin İbn-i Huzeyme kendi sahihinde bu hadisi Fudayl bin Merzûk tarikinden rivayet etmiştir. Hadîs İbn-i Huzeyme yanında sahihtir, denilmiştir.
el-Munzirî, et-Tergib ve't-Terhib, c. III, Sf: 359;
en-Nevevî, el-Ezkar, Babu maza Yekulu İza Tevessul, Sf: 102.
El-Elbânî, es-Silsiletu'z-Zaife, 24 ve et-Tevesul, Sf: 102.
el-Elbânî dedi ki: Bu hadisin geldiği her iki yol da zayıftır ve biri diğerinden daha zayıftır.
el-Busirî, el-Munziri ve diğer alimler bunu zayıf görmüşlerdir. Bunun hasen olduğunu söyleyenler yanılmışlar veya çok gevşek davranmışlardır.

Abdullah el-Eserî, Envâun ve Ahkâmu’t-Tevessuli’l-Meşrû’ ve’l-Memnû’, 210; el-Elbânî, et- Tevessul Envâuhû ve Ahkâmuhû, 102)

[تعليق محمد فؤاد عبد الباقي]
في الزوائد هذا إسناده مسلسل بالضعفاء. عطية وهو العوفي وفضيل بن مرزوق والفضل بن الموفق كلهم ضعفاء. لكن رواه ابن خزيمة في صحيحه من طريق فضيل بن مرزوق فهو صحيح عنده
Muhammed Fuad AbdulBaki'nin yorumu:
Ez Zevâid'de rivâyetin nakil zinciri zayıf olduğu bildirilmiştir.
Atiyye el-Avfî, Fudayl bin Merzûk ve el-Fadl bin el-Muvaffak adlı râvilerin hepsi zayıftır! Lâkin İbn-i Huzeyme kendi sahihinde bu hadisi Fudayl bin Merzûk tarikinden rivayet etmiştir. Hadîs İbn-i Huzeyme yanında sahihtir.
Bu hadis çok zayıftır.
Hadis çok zayıf olmakla beraber makamla veya yaratıkların zatıyla tevessul konusunun dışındadır. Burada söz konusu edilen şey sadece isteyenlerin hakkı için istemektir ve namaza doğru gitme hakkı için istemektir. Burada kendisiyle tevessul edilenin zatı yoktur. Söz konusu olan sadece Allah'tan istemenin hakkı için istemektir. Allah'tan samimiyetle isteyen kimsenin hakkı o isteğin kabul edilmesidir. Sonra namaza doğru yürümek salih bir ameldir, sâlih amelle tevessul ise meşrudur.

Şeyhu'l islam İbn Teymiyye şunları söyedi:
"Bu hadisin Atıyye el-Avfî'nin, Ebû Said'den olan rivayeti ilim adamlarının icmaı ile zayıftır. Bu hadis başka bir yolla da rivayet edilmiş olup o da zayıftır. Lafzından delil olmaya elverişli bir durum yoktur. Şubhesiz Allah'tan isteyenlerin hakkı, Allah'ın onların isteğini yerine getirmesidir, ibadet edenlerin hakkı ise Allah'ın onlara sevab vermesidir. İlim adamlarının ittifakına göre Allah Teala verdiği sözle bu hakkı kullarına vereceğini kendi nefsine vacib kılmıştur ve onların her birinin söylediği sözde buna icabet etmiştir. Bu konuda geniş açıklama daha önce geçmiştir. Bu, mağarada kendi amelleriyle Allah'tan istekte bulunan üç kişinin bulunduğu konumdur (Şeyhulislam İbn Teymiyye, Kaidetun Celiletun fi,t-Tevessuli ve-l-Vesile, s. 215-216)


Şeyhulislam İbn Teymiyye başka bir yerde de şunları söyledi:
"Yaratıkların da Allah üzerinde hakkı vardır diyen bir kimse bununla Allah'ın gerçekleştirmeyi vaadettiği bir hakkı kastettiği zaman bu doğrudur. Çünkü Allah vaadini mutlaka yerine getirir. Allah Teala hikmeti, lutfu ve rahmetiyle bunu gerçekleştirmeyi kendine vâcib kılmıştır. Bu hakka müstehak olan bir kimse Allah'tan bunu istediği zaman Allah'tan vaadini yerine getirmesini istemiş olur veya salih ameller gibi sonuçların kendisine bağlandığı sebeblere sarılarak Allah'tan istediği zaman bu daha uygun olur:
Bu hakka mustehak olmayan bir kimseye gelince, bu şahsın hakkı için Allah'tan istediği zaman o bu şahsın makamı için istemiş gibidir. Bu da onun, yabancı birinin yaptığı amelle tevessül edip istemesi demektir. O, bununla duasının kabulüne elverişli bir sebebe sarılarak istememiştir (Şeyhu'l islam İbn Teymiyye, Kâidetun Celiletun fi,t-Tevessuli ve'l-Vesile, Sf: 108)


İbn Teymiyye bir başka yerde de şunları söyledi:
"Demek ki cahiliye döneminde yaşayanlar, bir insanın yaptığı ibadetle ve amelle Allah üzerinde, mahlukun mahluk üzerindeki hakkı cinsinden bir hakka sâhib olduğunu tahayyul ediyorlardı. Mesela melikllerine ve hukumdarlarına hizmet eden kimseler bu hizmetlerinin karşılığında, kendileri için menfaatler temin ederler ve başlarına bir zararın gelmesini engellerler. Ve onlardan her biri yaptığı hizmetin karşılığını padişahtan ister ve bekler bir haldedir. Bir eziyetle karşılaştığı veya kendisinden yüz çevrildiğini gördüğü zaman ona: Ben şöyle şöyle yapmadım mı? Der ve yaptıklarını başa kakar. Bunu diliyle söylemese bile içinden geçirir. Allah hakkında da böyle bir şeyi tahayyul etmek insanın cehaletinin ve zulmünün bir eseridir. (Şeyhu'l islam İbn Teymiyye, Kâidetun Celiletun fi,t-Tevessuli ve'l-Vesile, Sf: 103)


İbn Teymiyye bu hadîsi, Atiyye el-Ufî’nin Ebû Saîd’den rivâyet ettiğini, Ehl-i ilmin ittifakıyla hadîsin zayıf olduğunu, başka bir rivâyeti olup onun da yine zayıf olduğunu söylemiştir. Hadîsin metninin de bir dayanağı olmadığını, âlimlerin ittifakıyla isteyene icâbet etme ve kullarına mükafat verme hakkının zâten Allah’ın
kendi üzerine hak olarak yazdığı bir hak olduğunu belirtmiştir. (İbn Teymiyye, Kâidetun Celîletun fi’t-Tevessul ve’l-Vesîle, Sf: 233-234)


Muhammed Nasıruddin el-Elbânî şöyle dedi:
"Bu iki hadis (Bu iki hadisten diğeri el-Elbani'nin kitabında geçmktedir) zayıf olmakla beraber yaratılanla tevessul yapılabileceğine de kesinlikle delâlet etmez. Ancak olsa olsa, önceden sözü edilen meşru tevessulun bir çeşidini ifade edebilir ki, o da Allah Tealanın sıfatlarından birisiyle tevessul demektir. Çünkü her iki hadiste de isteyenlerin Allah üzerindeki hakkı ile ve namaz kılanların yürüdükleri yolun hakkı ile tevessul etmekten söz edilmektedir. Allah tealaya dua edenlerin Allah üzerindeki hakları nedir?
Şubhesiz dualarının kabuludur. Kullarının dua edenlerin Allah üzerindeki hakları nedir?
Şubhesiz dualarının kabuludur. Kullarından dualarını kabul etmek, Allah Teala'nın sıfatlarından bir sıfattır. Müslümanların camiye gitmelerinin durumu da aynıdır. Camiye giden müslümanların Allah üzerindeki hakkı Allah'ın onları afvetmesi ve cennetine sokmasıdır. Allah Teala'nın afvetmesi, merhameti ve kendisine itaat edenlerden bazı kullarını cennete sokması bütün bunlar O'nun sıfatlarından bir sıfattır.
Artık bununla anlarsın ki bid'atçıların kendileri için delil olarak kullandıkları bu hadis aslında onların aleyhine bir delildir. İyice düşünen bir kimse bu hadisin bizim lehimize onların aleyhine bir delil olduğunu anlar. (el-Elbani et-Tevessul Envauhu ve Ahkamuhu s.109-110)


Muhaddis Hammad b. Muhammed el-Ensârî dedi ki:
"Bütün bunlarla birlikte hadis, konunun dışındadır. Çünkü el-Ğımari bu hadisi zatlarla tevessule delil olarak getirdi. Halbuki hadiste zatlarla tevessul konusu yoktur. Bilakis hadiste Allah'ın sadece kendisine dua edenlere ve isteyenlere lutfettiği hak ile tevessul'den söz edilmektedir ki bu hak, o duanın Allah tarafından kabuludur. Nitekim Allah Teala "Bana dua edin, sizin duanızı kabul edeyim" buyurmaktadır.
 
Üst Ana Sayfa Alt