Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şeriata Muhakeme Olmaktan Kaçınmak, Mahkemenin Verdiği Karara Karşı Çıkmak?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum,

1. Bir müslüman suçlu olduğunu bildiği için Şeriata muhakeme olmaya çağrıldığında cezadan korktuğundan dolayı bunu reddetse, bunun hükmü nedir?
2. bir müslüman muhakeme olduktan sonra verilen hükme karşı itiraz etse hükmü nedir?
3. Şayet hakimin şeri hükümle hükmetmediği için veya kendisine haksızlık yapıldığını düşündüğü için hükme karşı çıksa, bunun hükmü nedir?

Bu üç grupta bu ayetin kapsamına girer mi?:
Artık hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şey hakkında, seni hakem tayin edip, sonra da senin verdiğin hükümden dolayı “içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça” îmân etmiş olmazlar. (Nisa 65)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Salafimedia;313786' Alıntı:
Es selamu aleykum,

1. Bir müslüman suçlu olduğunu bildiği için Şeriata muhakeme olmaya çağrıldığında cezadan korktuğundan dolayı bunu reddetse, bunun hükmü nedir?
2. bir müslüman muhakeme olduktan sonra verilen hükme karşı itiraz etse hükmü nedir?
3. Şayet hakimin şeri hükümle hükmetmediği için veya kendisine haksızlık yapıldığını düşündüğü için hükme karşı çıksa, bunun hükmü nedir?

Bu üç grupta bu ayetin kapsamına girer mi?:
Artık hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şey hakkında, seni hakem tayin edip, sonra da senin verdiğin hükümden dolayı “içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça” îmân etmiş olmazlar. (Nisa 65)

Âleykum selam we rahmetullah ;

C 1- İslam devletinin yargılanma (muhakeme) davetine, suçlu olduğunu bildiğinden dolayı (İslam'dan çıkmadan, inkar etmeden, sadece verilecek cezâdan dolayı) katılmayıb kaçan kişi, ayrıca bu fiilinden dolayı günahkar olur. İslam devletince yakalanıb muhakeme edilib cezalandırılmadığı sürece, ahirata cezasını çekecektir. Bu kişi kafir olmaz.

C 2- Böyle bir kişi, Nisa 65 hükmü gereğince gunahkar olacağı gibi, imani durumu da kâmil manada bir iman sahibi olmadığı, içine sindiremediği anlaşılır. Eğer şer'i mahkemenin verdiği hukmu komple beğenmeyip reddedip, İslami mahkemeyi tanımadığını, kâbul etmediğini ifade ederse kafirliği ortaya çıkmış olur.

İlgili ayetin nuzul sebeblerinden biri olan kıssa şöyledir:

Buhârî'nin Ebu'l-Yemân kanalıyla; Tirmizî'nin Kuteybe kanalıyla Urve ibnu'z-Zubeyr'den rivayetine göre babası Zubeyr, Bedr gazvesinde bulunmuş ansardan birisi ile taşlık araziden gelen ve ikisinin de hurma bahçelerini suladıkları Harra'daki (Harra, Medine'de bir yer adıdır. Sanki ateş yakmış gibi siyahlaşmış taşlarla dolu taşlık bir yer imiş) bir su hakkında anlaşmazlığa düşmüşler.
Ansarî: "Ey Zubeyr, suyu bırak benim bahçeme aksın." derken,
Zubeyr "Hayır, önce ben sulayacağım." demiş de Peygamber (s.a.v.)'e gelmişler.
Peygamber: "Ey Zubeyr, o suyla bahçeni sula, sonra da suyu komşuna bırak." buyurmuşlar.
Buna kızan ansarî: "Ey Allah'ın elçisi, halanın oğlu olduğu için mi?" demiş.
Peygamber (s.a.v.)'in yüzünün rengi değişmiş (yüzü kızgınlığından kızarmış) ve: "Ey Zubeyr, bahçeni sula, sonra su duvarlara (duvar diplerine) ulaşıncaya kadar suyu hapset, bırakma. Ancak ondan sonra suyu komşuna bırak." buyurmuş ve Zubeyr'in hakkını tam olarak vermiş.

Halbuki daha önceki hükmünde hem Zubeyr'e ve hem de ansarîye bir genişlik ve musamaha varken ansarî kendisini kızdırınca açık hükümde bulunan Zubeyr'in hakkını tam olarak kendisine vermiştir.
Urve der ki: Zubeyr şöyle demiştir: Vallahi kuvvetle sanıyorum "Rabbına yemin olsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükmü kabullenmede içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça İman etmiş olmazlar." âyet-i kerimesi ancak bu hadise üzerine (veya bu hadise hakkında) nazil olmuştur.
(Buhârî, Sulh, 12; Şurb ve'l-Musâkât, 6,7,8; Tefsîru'l-Kur'ân, 12; Muslim, Fedâii, 129; Ebu Davud, Akdıye, 31, hadis no: 3637; Tirmizî, Ahkâm, 26, hadis no: 1363; Tefsîru'l-Kur'ân, 4/13, hadis no: 3027; İbn Mâce, Mukaddime, 2, hadis no: 15)

Tirmizî ve İbn Mâce rivayetlerinde hadiseyi Urve ibnu'z-Zubeyr, Abdullah ibnu'z-Zubeyr'den nakletmektedir. Bu rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Zubeyr'in bahçesi yukarda, komşusu ansarînin bahçesi onun altında olup su, Zubeyr'in bahçesinden geçerek ansarînin bahçesine ulaşmakta imiş. Taberî'deki rivayette de ansarînin Peygamber (s.a.v.)'e: "Ey Allah'ın peygamberi, halanın oğlu olsa bile adaletli ol!" dediği ve bunun üzerine Peygamber (s.a.v.)'in kızdığı ve "Suyu duvarlara ulaşıncaya kadar veya topuklarına ulaşıncaya kadar tut, bırakma." buyurduğu, ayrıntısı yer almaktadır. (Taberî, Tefsiri, V, 101)

Bu hadis İmam Ahmed'in Musned'inde şöyle tahric olunmuştur:
Abdullah kanalıyla Abdullah ibn Zubeyr'den rivayet olunduğuna göre o şöyle anlatıyor:
Taşlık bir araziden akıp gelen bir sudan (veya Harra'daki bir sudan) hurmalarını sulama konusunda Ansar'dan bir adamla Zubeyr anlaşmazlığa düşmüşler, Ansarî babama: "Suyu sal, bırak." demiş, babam da kabul etmemiş ve aralarında hüküm vermesi için Peygamber (s.a.v.)'e gelmişler.
Rasûlullah (s.a.v.): "Ey Zubeyr, önce sen sula, sonra da suyu komşuna bırak." buyurmuş.
Ansarî buna kızmış ve: "Elbette onun lehine hükmedeceksin. Çünkü o senin halanın oğlu." demiş.
Efendimiz de bunun üzerine: "Ey Zubeyr, hurmalarını sula, sonra suyu tut, duvarlara ulaşıncaya kadar bırakma." buyurmuş.
Zubeyr der ki: Vallahi, ben kuvvetle sanıyorum "Rabbına yemin olsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükmü kabullenmede içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar..." âyeti bunun üzerine (veya bunun hakkında) nazil oldu. (Ahmed ibn Hanbel, Musned, IV, 4-5)

Peygamberi "Hakim kızgın olduğu halde hüküm vermez" (Buhâri, Ahkâm 13; Muslim, Akdiye 16; Ebu Dâvûd, Akdîye 9; Tirmizi, Ahkâm 7; Nesâî, Âdabu'l-Kudât 32; İbn Mâce, Ahkâm 4; Musned, V, 36-38; 46, 52) dediği halde kızgınken hüküm vermiştir, denilemez.
Biz buna karşılık şöyle diyoruz: Çünkü Peygamber tebliğde olsun, hükümlerinde olsun hatadan masumdur. Buna delil ise, yüce Allah'tan tebliğ ettiği şeyler hususunda onun doğru söylediğine delâlet eden akıldır. O bakımdan o, diğer hakimler gibi değildir.
Yine hadis-i şerifte hakimin, hak açıkça ortaya çıksa dahi hasımlar arasını ıslah yolu ile bulması yolu gösterilmektedir. Ancak Mâlik bunu kabul etmemektedir. Bu hususta Şafiî'nin ise farklı görüşleri gelmiştir. Bu hadis ise bunun caiz olduğuna açık bir delildir. Eğer kendi aralarında sulh yaparlarsa mesele yok. Aksi takdirde hakim, hak sahibi lehine hakkı tamamen alır ve böylelikle hüküm sabit olur.
Humeyd'inin... Ummu Seleme'nin çocuklarından (neslinden) Seleme ibn Abdullah ibn Ömer'den rivayetine göre Zubeyr ibnu'l-Avvâm ile bir adam Rasûlullah (s.a.v.)'a gelip hasımlaşmışlar, Peygamber (s.a.v.) Zubeyr ibnu'l-Avvâm lehine hüküm vermiş.
Adam da: "Elbette halasının oğlu olduğu için onun lehine hüküm verdi." demiş (diye dedikodu yapmış).
Bunun üzerine Allah Tealâ: "Rabbına yemin olsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükmü kabullenmede içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." âyetini indirmiş. Hadisi Taberânî de tahric etmiştir. (Ebu Bekr Abdullah ibn ez-Zubeyr el-Humeydî, el-Musned, tah: Habîbu'r-Rahmân el-A'zamî, Beyrut tarihsiz, 1,143-144, hadis no: 300)


Zubeyr ibnu'l-Avvâm ile su konusunda anlaşmazlığa düşen bu ansârî sahâbînin kim olduğu da ayrı bir ihtilâf konusudur:
Bedr ashabından ansardan birisi, Hâtıb İbn Ebî Belte'a, Hâtıb, Sa'lebe ibn Hâtıb ve başka isimler verilmişse de bunlardan kesin olan, bu sahâbînin ansardan ve bedr ashabından olduğudur. (Kurtubî, Tefsiri, V, 172)

Nisa 65 ayetinin Nuzul sebebi olarak gösterilen diğer vâkıa ise şöyledir:

İki kişi Peygamber'in huzurunda birbirlerini dava ettiler de Allah'ın Rasûlu aralarında bir hüküm verdi.
Ancak aleyhine hüküm verilen Efendimiz (s.a.v.)'in hükmünü beğenmiyerek (veya buna razı olmıyarak): "Bizi Ömer ibnu'l-Hattâb'a gönder." dedi.
Allah'ın Rasûlu (s.a.v.): "Peki, ona gidin." buyurdu da Ömer'e gittiler.
Ömer'in yanına geldiklerinde lehine hüküm verilen adam: "Ey Hattâb'ın oğlu, Allah'ın Rasûlu benim lehime ve bu adamın aleyhine hüküm verdi." dedi.
Ömer öbürüne dönüb: "Öyle mi oldu?" diye sordu.
Adamın: "Evet." cevabı üzerine: "Sakın yerinizden ayrılmayın. Ben şimdi yanınıza çıkıp aranızda hüküm vereceğim." dedi, eve girdi, birazdan kılıcını kuşanmış olarak çıktı, Peygamber'e: "Bizi Ömer'e gönder." diyene vurup öldürdü, diğeri dönüp kaçtı ve Rasûlullah (sa)'a gelerek: "Ey Allah'ın elçisi, vallahi Ömer arkadaşımı öldürdü, ben kaçıp elinden kurtulmasam beni de öldürecekti." dedi.
Allah'ın Rasûlü (s.a.v.): "Ömer'in mu'minleri öldürmeye kalkışacağını sanmıyorum." buyurdu da Allah Tealâ "Rabbına yemin olsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükmü kabullenmede içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar..." âyet-i kerimesini indirdi ve Rasûlullah (s.a.v.)'ın hükmüne razı olmıyan o adamın kanını heder ederken Ömer'i de suçsuz buldu. (es-Suyûtî, ed-Durri'l-Mensur, 11, 585)


İslâm'ın Hükmüne İtaat ve Teslim Olmanın Zorunluluğu:

Yüce Allah; "Sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan" yani, içlerine bir darlık ve şubhe gelmeden...
ed-Dehhak der ki:
Bu buyruk; senin verdiğin hükmü inkar etmeleri suretiyle kalblerinde günahı gerektirecek bir şey duymaksızın anlamındadır. "Tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça" hükme dair verdiğin emrine tamamıyla itaat etmedikçe "iman etmiş olmazlar."
ez-Zeccac der ki: "Teslimiyet, tekid edici bir mastardır, O bakımdan bu kabilden olmak üzere: "Kesinlikle vurdum, dediğin zaman, ben bunda hiç şubhe etmiyorum, demiş gibi olursun. İşte; "Tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça" buyruğu da bu kabildendir. Yani senin verdiğin hükme, içlerinde herhangi bir şubhe ve tereddut sokmaksızın tam teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olamazlar.

C 3- Şer'i muhakemeye karşı çıkmanın veya itiraz etmenin de bir edeb ve ölçüsü vardır. Nefisten dolayı karşı çıkılamaz. Üstteki rivayette Ansarînin verilen hükme karşı -"Elbette onun lehine hükmedeceksin. Çünkü o senin halanın oğlu."- demesi gibi yakışıksız ve hadsizce itiraz, yapılamaz . Şer'i mahkeme de her iki tarafın delillerini görüb, değerlendirib zahirine göre hukum verecektir.

وعن أُمِّ سَلَمةَ رضي اللَّه عنها ، أَن رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
« إِنَّمَا أَنَا بشَرٌ ، وَإِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَيَّ ، وَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحنَ بحُجَّتِهِ مِنْ بَعْض ، فأَقْضِي لَهُ بِنحْو ما أَسْمَعُ فَمَنْ قَضَيْتُ لَهُ بحَقِّ أَخِيهِ فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنَ النَّارِ »
متفق عليه . «أَلْحَنَ » أَيْ : أَعْلَم .

Ummu Seleme (radıyallau anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Ben sadece bir beşerim. Sizler bana yargılanmak üzere geliyorsunuz. Belki sizin biriniz, delilini getirmekte diğerinizden daha becerikli ve daha üstün anlatımlı olabilir. Ben de dinlediğime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kimin lehine kardeşinin hakkını alıp hüküm vermişsem, ona cehennemden bir parça ayırmış olurum.
(Buhârî, Şehâdât 27, Hıyel 10, Ahkâm 20; Muslim, Akdiye 4; Ebû Dâvûd, Akdiye 7, Edeb 87; Tirmizî, Ahkâm, 11, 18; Nesâî, Kudât 12, 33; İbni Mâce, Ahkâm 5)



Sorduğunuz 3 soru da (tamamı) Nisa 65 hukmunde değerlendirilemez.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt