Uzun ama okunası mısralar...
Ruknettin’in Kalbi İçin Kehanetler
I
rüknettin’in aynalarda ağladığı kadar var.
bir mevsimin kıyısından tutarsan rüknettin
kurak ovalara yağmurlar yağar,
ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
kalbin şiir olup vadilerini sular.
senin de vadilerin vardır rüknettin!
kehanetler kurarsın, yağmalarsın kendini
kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
niyedir, aynalarda azalır sesin.
II
doktorum
ben bu kalbimi sarınır örtünürüm
kış gecelerinde o nu yakar ısınırım
üşürsem helak olacağımdan korkarım.
doktorum
gayya kuyusuna inmek istemem
bana bir ip uzat, yağmurlar istemem
aynaları kırarım,suretimi istemem
mevsimler dönedursun, bu dünyayı istemem
yalnız Allah’ı anmak isterim
ben Allah’ı isterim.
III
ben hep aynalardan geçerim doktor
aynalar benden geçer.
Araf’tan bir sepet sarkıtırım aşağı,
doluşur içine narin böcekler
yaşamayı yeni öğrenmiş kelebekler
üşüşür ben kalbimi sarkıtınca aşağı
ben hep aynalardan geçerim doktor!
günahları için ağlayan kim varsa
kanatlarıyla okşar onu melekler.
IV
hep böyle midir
kalbin hep böyle yavaş mıdır rüknettin
aynalar sana bir savaş mıdır rüknettin
yarin dudaklarından trenler geçer de
kalbinin istasyonunda durmaz mı
sen hiç satrançta yenilmez misin
atına binip hep gider misin
bilmez misin, atından ayrı düşen bir vezir
zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı
ve nihayet şahlar da aynalardan geçer
bir sen mi kalırsın bu rüyada rüknettin
herhalde hep böyledir
bu dünya sevenlere bir tuzaktır rüknettin.
V
Rüknettin’in Kalbi’nin Birinci Muhasarası
buraya kalbinizi kuşatmaya geldiydik
konuşmayı unuttuyduk hâl diliyle söylediydik
dua okuduyduk, yağmur dilediydik
kalbinizi kuşatmaya geldiydik.
hoşgeldiniz. buyrun, işte kalbim.
adımı unuttuğum zamanlarda rüknettinim
gövdesi ihlâl edilmiş bir yetimim.
şu kapıdan buyurun, az ilerisi kalbim.
VI
benim kalbim bir ıslahevidir doktor.
yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde
benim kalbim gövdesi ıslahevlerine
çakılı bir kuştur
uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde
kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor
tıkanır, ölür metropollerde
ardından Attar okunur.
VII
bir çiçeği uyandırmak için mi
söner bu ateşgâhlar
kaldırmak için mi yeraltını
o derin uykusundan
kurur bu göl
ne var ve ne oluyor
neden türkü söylüyor fesleğenler
uzakta biri mi göründü
biri İncil okurken düşüp bayıldı mı
bir rüya mı gördü yalnız keşişler
ne oldu?
VIII
adım rüknettin, tanışıyor olmalıyız
bir çay ocağında ya da bir merdiven başında
sunmuş olmalıyım kalbimi size
bakın! demiş olmalıyım henüz avladım onu
iğvanın zehrini boşalttığı kuyularda.
yalnız günah parlar zifiri karanlıkta
ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur
bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda
ay gibi ışıdığında bir aşk
bir mevsim yönünü şaşırdığında.
hayret etmiş olmalısınız, kalbim
hezarfen misali havalanınca.
IX
korkarım sevgili doktor,bu mektuba kendimi
üzerek başlayacağım
çabuk büyüyen bir çocuk gibi ceplerimin
nerede olduğunu unutacağım önce
ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine.
sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım
unutacağım hangi şehirde durursam yâr beni karşılar
nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar.
gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı
terkedip gitmelerin ağırlaştığı bir güz olacak öte yarısı.
alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak
ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet
gönüllü mağlupları olacak hayatın doktor
‘yarından korkan adam’ rüknettin böyle söyler.
X
siz doktor yazabilir misiniz bir gülü yeniden
alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa
kabaran yağmuru yeraltına
ve bir aşkı ayrılığa
yakıştırabilir misiniz doktor
kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan
kuşlarla konuşabilir
ve trampetimi geri verebilir misiniz bana?
XI
ah kalbin moğolları! size verecek ne kaldı
bir kitap olup yandı da o
külünden zehir kaldı
bir hayal olup uçtu da
gökte melekler bağırdı:
‘eve dön! eve dön!’
döndüm ki şehrin ağrıları üstüme kaldı
bulvara uzanmış diskotek kızları
süpermarketler, bankalar
/toplu insan mezarları/
üstüme kaldı.
size ne denir ey kalbin istilâcıları
barbar denir, ‘bir hayal yıkan’ denir
alın onu da götürün, bir kalbim kaldı.
XII
bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı
cenevizden geliyordum,elimde mektuplarım vardı.
elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı
bir mevsimin ortasında kalakaldıydım
bakkaldan manavdan değil,
cenevizden geliyordum doktor
o kızın saçlarından geliyordum
yitirilmiş bir mahkemeden
galiba kalbimden geliyordum.
XIII
o ayaklarını değdirdiğin deniz rüknettin,
yani yarın
o ıssız ve derin ülkesi yavrukurtların
içli kızlarım kederine ilişkin o hakikat
gün gelir, seni açıklarında boğar
ve haykırır ardından
terkedip geldikleri sulara
hiç ağ vurmamış balıklar;
eve dön! eve dön!
dönersin aklında hüthüt kuşları kalır
ardında sevmeyen ve sevilmeyen bir adam kalır
ve rüknettin, senin kalbinden, her akşam
utangaç çocuklar yeryüzüne dağılır.
XIV
güvercinler nasıl taşırsa ömrünü
öyle taşırsın sır misali kalbini
tabipler o yardan el çekerse
aynalar sırrına agâh olur rüknettin
ne bir halvet olur sana bu dünya
ne tutuşan gövdene bir gölge
suskun balıkların dilini çözen rüya
gün gelir sana mihrâb olur rüknettin.
XV
bir güle boyun eğdiren nedir
o aşk değilse
nedir kalbe çıkartılan
tutuklama emri
aşk değilse
ah, o sığınaklardan
yitikleri toplayan
ve düşlere vuran gemi
nedir aşk değilse
size kendimden bahsediyorum doktor
‘biraz yağmur kimseyi incitmez’.
XVI
iyi ruhların arasında dolaşan
bir gölgeden sözediyorum
acıdan çatlamış kalbi
soğuğa dayanıklı kılan
bir bilgiden
terkedilmiş şizofrenleri
kendine çeken vadiden
keşişlerin hüznünden
ve bir aşk yüzünden
ayları karıştıran kişinin
tababeti ruhiyyesinden
size kendimden bahsediyorum doktor
ben kar yağarken ıslanmam.
XVII
benim öbür adım rüzgâr
uğradığım orman
değdiğim kalp uğuldar.
de ki gayb seferinde kaybolmuşum
yola haritasız çıkanların
yıldızları ve münhâl yüzleri okuyan
şarkısını unutmuşum
sönmüş taşıdığım ateşle beraber
yaz günleri, uğruna okul kundakladığım âyinler.
de ki bulunur elbet
iyi bir hâl üzre kaybolan kişi.
meğer anka değil bîgâneymişim
kalbim kendine varmadıkça
bitmezmiş yolum, dîvâneymişim
uyardı melekler rüknettinmişim
uyandım bir namaz yürür önümde.
benim de buharım tüterdi doktor
bir zaman, aşktan bahsedilince.
XVIII
eve annesiz dönen çocukların
diline musallat olan
ve hazin bir ırmağın
geçerken ışıttığı kentlerin
diline musallat olan
akşamları baharın
ıslattığı mezarın
diline musallat olan
bu dünyayı severken
kalbine ağrılar saplanan kişiye
düşlerin kimyasından
şifalı otlar çıkaran
ben bir ilâhi söylüyorum doktor
ay vakti, dantel kızların
diline musallat olan
XIX
şimdi gitsek
bir yerde güneş kalır mı
biz yokken gülleri sulayacak
bir yağmur içeri girer mi
bak yanaşıyor rüknettin
hayalin bize vadettiği gemi
ömrümüzden bir yaz demir alıyor
içine toplayarak
vadiler arasında sıkışmış
son mümini
tütünle dişlerine
âhir zamanı çizen
son şizofreni
ve köyünden dönerken
zikri kendine yoldaş edinen
son havâriyi
su yükseliyor
iyi ki gemideyiz rüknettin
iyi ki senin öbür adın rüzgâr
iyi ki mevsimden mevsime bir yol
yani inanan bir kalbin var.
XX
gözlerini kapat, rüknettin
hissedeceksin bak
geyiklerin ağlayarak dolaştığı
bir vadiden sana kuşlar uçacak
ve serin denizlerin; kara yelkenlerin
tebdil-i kıyafet gezdikleri ormandan
sana tiner çeken
çocuklar uçacak
ve bir sabah namazından
atayurtlarına dönerken
yolda uyuyakalan meleklerim
duasından sana sevda
tüten şiirler uçacak.
doktorum, uçan insandır aslında
kalp denen ırmak
arayıp denizini bulunca
yağmurla karşılaşmamış bir şehre
âniden kar yağınca
dönüp dolaşıp da ruh
rahmet vadisine varınca
uçan insandır aslında.
o halde hamdolsun
hamdolsun cenneti ve cehennemi
bize bir karşılık kılana
rüknettin ve doktoru konuşturana
kalpleri buluşturana
güneşi ve ayı
aşkı ve acıyı
hamdolsun kavuşturana.
Kemal Sayar