E
Çevrimdışı
Seyh Makdisinin bakis acisiyla kimlerin pesinde Namaz kilinir...
Asrımızın alimlerinden Şeyh ebu Asım el Makdisi tağuti düzenlerin namaz memurları hakkında şöyle buyurmaktadır:
Tağutların görevlendirmiş olduğu imamları şöyle değerlendiririz:
Birinci Kısım: Tağutları dost edinenler.
Bunlar, tağutların askerleri gibidirler. Onların demokrasilerini meşru görerek, şirklerine yardım eder ve savunurlar. Bu türden olan imamların Arkasında namaz kılmayı caiz görmüyoruz. Onların arkasında namaz kılmaktan nehyediyoruz ve onların arkasında kılınan namazın iade edilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Çünkü bu imamlar bizden değil, tağutlardandır. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Allah kafirlere, iman edenler aleyhinde asla fırsat vermeyecektir.” (Nisa/ 141)
İkinci Kısım: Dünyalık elde etmek ve maaş için tağutların kurumlarına ve batıl velayetlerine bağlı kalarak onlara yalakalık yapanlar.
Bu kimsenin Arkasında kılınan namazı batıl olarak görmeyiz. Onların Arkasında namaz kılmanın hükmü,
fasığın ya da küfre düşürmeyen bid’at ehlinin arkasında namaz kılmanın hükmü gibidir. Bu nedenle biz onların arkasında namaz kılmayı uygun görmemekle beraber, batıl saymayız yardımcıları ve orduları hükmündedir. Bu durumda, dili ile tağutlara destek olmuş olur.
Kanun koyucu tağutlara bey’at eden, onlara elini ve kalbini veren veya onlara yardım edip, onları dost edinen ve bu tağutların her işine olumlu fetva veren kişinin, kafir ve murted olduğuna inanırız.
Küfür hükümetlerinden görev alan alimler ve şeyhler, tağutlardan aldıkları bu görevlerine göre değerlendirilirler.
Eğer bu görevin içeriğinde küfür bulunmakta ise veya küfre yardım varsa veya küfür kanunlarının çıkarılmasına katkıda bulunuluyorsa ya da muvahhidlere karşı müşriklere yardım gibi bir durum sözkonusu ise, bu görevin sahibi kafir olur. Bu kişinin sakalının uzun olması ya da sarığının büyüklüğü, hakkındaki bu hükmü değiştirmez. Kişinin almış olduğu bu görevin içeriğinde küfür bulunmuyor ancak batılın sayısını artırıyor ve hakkı bulandırıyorsa, bu kişi, sapan ve saptıran cehalet önderlerinden olarak kabul edilir.
(Şeyh Makdisi ; Akidemiz kitabı, Namaz babı, S: 50 - 51). Şirk ehlinden uzak olan ve sünnete bağlılığını izhar eden sünnet ve Tevhid ehlinin arkasında namaz Kılmak bize daha sevimlidir.
Kafir ya da Müslüman olsun, yöneticiler ve sultanlar için duada bulunmak bize göre cuma namazının bid’atlarından ve onların itaati altına girmenin işaretlerindendir. Biz bunu hoşgörmez ve reddederiz. Bu bid’ati terk edip Ehl-i Sünnet’e uyan bir kimse bize göre daha iyidir. Bununla birlikte, bu duadan dolayı namazı batıl saymayız. Dua, açık bir şekilde tağutlara ya da onların şirk olan dinine yardımı içermedikçe namazın iade edilmesini şart görmüyoruz. Açık bir şekilde tağutlara ya da onların şirk olan dinine yardım içerikli dua eden kimseler, tağutların yardımcıları ve orduları hükmündedir. Bu durumda, dili ile tağutlara destek olmuş olur.
Kanun koyucu tağutlara bey’at eden, onlara elini ve kalbini veren veya onlara yardım edip, onları dost edinen ve bu tağutların her işine olumlu fetva veren kişinin, kafir ve murted olduğuna inanırız.
Küfür hükümetlerinden görev alan alimler ve şeyhler, tağutlardan aldıkları bu görevlerine göre değerlendirilirler.
Eğer bu görevin içeriğinde küfür bulunmakta ise veya küfre yardım varsa veya küfür kanunlarının çıkarılmasına katkıda bulunuluyorsa ya da muvahhidlere karşı müşriklere yardım gibi bir durum sözkonusu ise, bu görevin sahibi kafir olur. Bu kişinin sakalının uzun olması ya da sarığının büyüklüğü, hakkındaki bu hükmü değiştirmez. Kişinin almış olduğu bu görevin içeriğinde küfür bulunmuyor ancak batılın sayısını artırıyor ve hakkı bulandırıyorsa, bu kişi, sapan ve saptıran cehalet önderlerinden olarak kabul edilir.
(Şeyh Makdisi ; Akidemiz kitabı, Namaz babı, S: 50 - 51)
Asrımızın alimlerinden Şeyh ebu Asım el Makdisi tağuti düzenlerin namaz memurları hakkında şöyle buyurmaktadır:
Tağutların görevlendirmiş olduğu imamları şöyle değerlendiririz:
Birinci Kısım: Tağutları dost edinenler.
Bunlar, tağutların askerleri gibidirler. Onların demokrasilerini meşru görerek, şirklerine yardım eder ve savunurlar. Bu türden olan imamların Arkasında namaz kılmayı caiz görmüyoruz. Onların arkasında namaz kılmaktan nehyediyoruz ve onların arkasında kılınan namazın iade edilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Çünkü bu imamlar bizden değil, tağutlardandır. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Allah kafirlere, iman edenler aleyhinde asla fırsat vermeyecektir.” (Nisa/ 141)
İkinci Kısım: Dünyalık elde etmek ve maaş için tağutların kurumlarına ve batıl velayetlerine bağlı kalarak onlara yalakalık yapanlar.
Bu kimsenin Arkasında kılınan namazı batıl olarak görmeyiz. Onların Arkasında namaz kılmanın hükmü,
fasığın ya da küfre düşürmeyen bid’at ehlinin arkasında namaz kılmanın hükmü gibidir. Bu nedenle biz onların arkasında namaz kılmayı uygun görmemekle beraber, batıl saymayız yardımcıları ve orduları hükmündedir. Bu durumda, dili ile tağutlara destek olmuş olur.
Kanun koyucu tağutlara bey’at eden, onlara elini ve kalbini veren veya onlara yardım edip, onları dost edinen ve bu tağutların her işine olumlu fetva veren kişinin, kafir ve murted olduğuna inanırız.
Küfür hükümetlerinden görev alan alimler ve şeyhler, tağutlardan aldıkları bu görevlerine göre değerlendirilirler.
Eğer bu görevin içeriğinde küfür bulunmakta ise veya küfre yardım varsa veya küfür kanunlarının çıkarılmasına katkıda bulunuluyorsa ya da muvahhidlere karşı müşriklere yardım gibi bir durum sözkonusu ise, bu görevin sahibi kafir olur. Bu kişinin sakalının uzun olması ya da sarığının büyüklüğü, hakkındaki bu hükmü değiştirmez. Kişinin almış olduğu bu görevin içeriğinde küfür bulunmuyor ancak batılın sayısını artırıyor ve hakkı bulandırıyorsa, bu kişi, sapan ve saptıran cehalet önderlerinden olarak kabul edilir.
(Şeyh Makdisi ; Akidemiz kitabı, Namaz babı, S: 50 - 51). Şirk ehlinden uzak olan ve sünnete bağlılığını izhar eden sünnet ve Tevhid ehlinin arkasında namaz Kılmak bize daha sevimlidir.
Kafir ya da Müslüman olsun, yöneticiler ve sultanlar için duada bulunmak bize göre cuma namazının bid’atlarından ve onların itaati altına girmenin işaretlerindendir. Biz bunu hoşgörmez ve reddederiz. Bu bid’ati terk edip Ehl-i Sünnet’e uyan bir kimse bize göre daha iyidir. Bununla birlikte, bu duadan dolayı namazı batıl saymayız. Dua, açık bir şekilde tağutlara ya da onların şirk olan dinine yardımı içermedikçe namazın iade edilmesini şart görmüyoruz. Açık bir şekilde tağutlara ya da onların şirk olan dinine yardım içerikli dua eden kimseler, tağutların yardımcıları ve orduları hükmündedir. Bu durumda, dili ile tağutlara destek olmuş olur.
Kanun koyucu tağutlara bey’at eden, onlara elini ve kalbini veren veya onlara yardım edip, onları dost edinen ve bu tağutların her işine olumlu fetva veren kişinin, kafir ve murted olduğuna inanırız.
Küfür hükümetlerinden görev alan alimler ve şeyhler, tağutlardan aldıkları bu görevlerine göre değerlendirilirler.
Eğer bu görevin içeriğinde küfür bulunmakta ise veya küfre yardım varsa veya küfür kanunlarının çıkarılmasına katkıda bulunuluyorsa ya da muvahhidlere karşı müşriklere yardım gibi bir durum sözkonusu ise, bu görevin sahibi kafir olur. Bu kişinin sakalının uzun olması ya da sarığının büyüklüğü, hakkındaki bu hükmü değiştirmez. Kişinin almış olduğu bu görevin içeriğinde küfür bulunmuyor ancak batılın sayısını artırıyor ve hakkı bulandırıyorsa, bu kişi, sapan ve saptıran cehalet önderlerinden olarak kabul edilir.
(Şeyh Makdisi ; Akidemiz kitabı, Namaz babı, S: 50 - 51)