Çevrimdışı
İslami Gruplar arasında saygın bir isim olan Abdullah Muheysini:
2013 yılında ağabeyim Şeyh Ebu Muhammed Ahmed el Şara ile tanıştım ve bu onunla ilk buluşmamdı. Kendisine kendimi ve göç sebebimi anlattım ve uzun, dostça bir sohbet gerçekleştirdik. Sonra bana dedi ki: "Şeyh Abdullah, Allah'ın izniyle Şam'a fatih olarak gireceğiz." Ve ayrıldık.
Sonra birisi bana şöyle dedi: “Şeyh (El-Fatih) ile tanıştım!” Ben de ona şunu sordum: “Fatih kimdir?” Cevap verdi: "Cevlani." Kendisine neden Fatih denildiğini sordum. O da şöyle dedi: "Şam'ın fethinden sonra Fatih olucak”
Günler geçti, bölgeler düştü ve devrimin kontrolü yarının altına düştü. Daha sonra kendisini tekrar ziyaret ettiğimde bana şöyle dedi: "Şam'da birlikte namaz kılacağımıza dair sana söz verdiğim günü hatırlıyor musun?" "Evet" dedim. “Ben artık minberi hazırladım” dedi.
Günler geçti, bütün bölgeler düştü, sadece İdlib kaldı. 13 yıl sonra, 6 ay önce bana şöyle dedi: “Şeyh, sözümü hatırlıyor musun?” Ben de “Elbette ama dua edelim ki Allah bölgelerimizi korusun” dedim. Güldü ve şöyle dedi: "Evet dinle, sana söz veriyorum Şam'a gireceğiz, sana bir kez daha söz veriyorum!"
Dün gece kendisini ziyaret ettim ve şöyle dedi: "Şeyh, 13 yıl önceki sözümü hatırlıyor musun?" Ben de şöyle dedim: "Tabii ki ve senden beni affetmeni istiyorum çünkü alay ettim ve bu adamın rüya gördüğünü söyledim." Dedi ki: "Sadece sen değil, herkes inanmadı ama Allah'ın vaadi haktır."
Allah'ın şahit olsun Şeyhin Şam'a karşı inanılmaz bir sevgisi vardı. Onun hakkında konuşurken dilinden önce kalbi konuşurdu. Allah, cömertliği ve merhametiyle kendisi için, bizim için ve her devrimci için hayalimizi gerçekleştirdi. Vallahi bu, her ne kadar Allah onu bu fetih için seçmiş olsa da şeyhin tek başına çabası değildir, parasıyla, kanıyla, hicretinle, canıyla bu çabaya katılan herkes için Allah'tan bir fetih ve zaferdir.
