9- Tasavvuf Şeyhlerinin, Allah c.c. ve Rasulullah (s.a.v.) ile görüşüp haberleştiğine inanmak
Seyyidina Geylani Hzlerinin peygamberimizi rüyada görmüş olduğuna inanırım tabiiki, günümüzde inanan saf, temiz insanlarda görüyor sonuçta! imkansız bişey değil yani..
4- Rabıta ile uzaktaki ölü ve şeyhlerden yardım istenebileceğine
Rabıta mevzuunu başka dergahlarda ekseriyette duyuyorum bizde yok böyle bişey
- Diğer şıkların hurafe ve çoğunun asılsız ve hatta tirajı komik olduğu ortada sonradan aramıza katılıpta butip hurafelere inanan kardeşlerimiz bazen oluyor mürşidimiz sohbetlerinde yeri geldikçe bunların haram olduğunu anlatır ve düzeltir, bizde anlatırız ama sizinde yanlış anlamadan kaynaklı yorumlarınız yok değil yani...
Vahdet-i vucut sapkınlığı ile Allahtan başka tüm yaratılmışlar Allahtır demektir
Biz bu meseleye Geylani’nin Risale-i Gavsiye’sindeki şu cümleyi merkez alarak bakarız
“-Mekanları ve tüm varlıkları yaratıp kuşatan benim, benim için mekan olmaz.”
Yaratıp yaratılanı kuşatma mevzuu, olması gereken vahdet-i Vücud anlayışınında kökenidir buradaki vücud, esma-i ilahiye olarak yorumlanır yani Allahın zatı olarak değil bunun tersi Panteizmle aynı kapıya çıkar ki; böyle düşünmek Allahı maddeyle yani yaratılanla, yan yana, iç içe, kapsama gibi maddeye özgü kavramlarla ilişkilendirilir Allahı Somut bir yere koyar bir nevi cismani tasavvur eder bu bildiğin üzere küfre götürür bu tehlikenin ciddiyetine mukabil rasulullah efendimiz “Allah’ın zatı üzerine tefekkür etmeyiniz.” Buyuruyor, yani düşünmek bile yasak! Hz. Ebubekirin şu sözüde olması gerekeni izah eder; "Allah’ın zâtının idrak edilemeyeceğini bilmek gerçek idraktir.”
Allah’ın isimleri bildiğimiz bilmediğimiz tüm yaratılmış mevcudadı kapsar. varlık alemi o sayede tutunur. Allah yarattığı hakkında, herhangi bir tasarrufta bulunması O varlık hakkındaki farklı tecellilerin oluşmasıdır . Bu hareket ; zamandan münezzeh bir boyutta Allah ilminde ve takdirinde yazılan kaderden başkası değildir, bunu yaratıcı ezelden yazmıştır yada an be an yazıyor demekte külliyen yanlıştır çünkü ezel ve ebed kavramları dahi matematiksel olarak sonsuz olmalarına rağmen zamanı ilgilendiren terimlerdir Allah ise zamandan münezzehtir
Ez cümle Vahdet-i vücud imani bir gerçektir ve esma-i ilahiye yönüyledir, aslında konu çok derin ve kapsamlıdır lakin meselenin özünü vermek açısından bu da yeterli olmuştur umarım
Meselenin birde kul’u ilgilendiren özel bir boyutu var, imani derecelerden sonuncusu marifet derecesine gelindiğinde Vahdet-i vücud anlayışı tarifi imkansız yani yaşamadan bilinmeyen bir hal alırmış bunu bir derste mürşidimize sorduğumuzda şöyle bir örnekle uzun uzadıya açıklamıştı ve ardından uyarmıştı tamamını hatırlamıyorum ama meselenin özünü anlatayım;
Bir aynayı güneşe karşı tuttuğunuzda güneş o aynayı aydınlatır, ışık saçmaya başlar. Bu aynanın kalbi ve şuuru olsa, güneşin nurunu kalbinde taşır, ona iman eder ve kendisindeki bütün renklerin, ışığın, hararetin hep ondan geldiğini bilir, ona minnettar olur. Bu şuurlu aynanın güneşe doğru yaklaştığını farz edelim. Yaklaştıkça güneşten daha fazla ışık alacakır, daha çok parlayacak, diğer yandan, daha fazla ısınır. Ayna güneşe yaklaştıkça aydınlanmayan kısımları azalacaktır ve sonunda aynanın tamamı güneşin ziyasıyla, kalbi nuruyla dolar. Artık onun kalbinde ve yüzeyinde başka hiçbirşeye yer yoktur. Yaklaşma devam ettikçe, ışığın şiddetinden ayna kendini göremez olur. Şiddetli hararet ve nur ile kendinden geçer, istiğrak hâline girer. Artık ne kendisi kalmıştır ortada, ne de ışığı. İşte o ayna bu halde iken, “Güneşten başka bir şey yoktur.” der, bu onun manevi sarhoşluğunun ifadesidir.