Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Seyyid Kutub Hakkında İthamlara Nasıl Cevab Vermeliyiz?

abu usame Çevrimdışı

abu usame

Üye
İslam-TR Üyesi
Bismillahirrahmanirrahim

Benim acizene sorum öncelikle Şeyh Abdullah el eseri hocamızıdar.
Son günlerde bazı ehlisünnete ait web sitelerinde Bidt ve bidatçılara ilişkin konular işlenmekte bu konularda ehlisünnete tabi olanların bir bidatçiye nasıl davranması ve onun ile olan sosyal hukuk anlatılmaktadır.

Lakin bu konu anlatılırken bazı örneklendirmeler rahatsız edici.
örnğ: Seyyid Kutb rhmt. örnek olarak verilip şu cümleler kullanılıyor.
''Seyyid Kutub sahabe hakkında konuşuyor,Osaman r.a ın halifeliğini kabul etmiyor

Peygamberlere bazen kötü konuşuyor, v.b konular ''
bunların üzerine Seyyid Kutub kendisinden sakınılması grek sapkın bir bidaçı olarak nitelendiriliyor. hatta bu konunun öncülerine tabi olan bazıları onu kafirlik ile bile itham ediyor.
Adalet ölçüleri içerisinde sizden Seyyid Kutub rhmt. ehli sünnet vel cemaat akidesine ters görüşlerinin ne olduğu.
1. bu görüşleri onu bidaçı yaparmı.
2. bu görüşlerin hangi eserlerinde geçtiği
3. Maruf ölçülerde Seyyid Kutuba ve özellikler bıraktığı eserlere bakış açımız nasıl olmalıdır.
ALLAH şimdiden Fıkhınızı arttırsın ve sizleri isabetli kılsın
esselamun aleykumwa rhmt.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Şehid Seyyid Kutub'u Yanlış Anlayanlar ve Hatalı Tekfir Edenlerin Hatası

Seyyid Kutub’u bazı meselelerde hatalı görüp tekfir edenler ya akide yetimi mutasavvıflar ya da Kelime-i tevhid söyleyen herkes ne yaparsa yapsın kafir olmaz inancındaki kendilerinin selefi olduklarını iddia (zan) eden (Telefi) Suud yanlısı ve desteklisi kimselerdir.

Tasavvufçuların yaralarını ve akidelerini bildiğimiz için hiç kaale almıyor ve kendilerini ehli sunnete nisbet ederek selefi olduklarını zanneden fakat selefiliği sadece tasavvufun sapkınlıklarına karşı çıkmak ve namazda elleri kaldırıp pantolon paçalarını kısaltarak sınırlandıran fakat cihad ve hakimiyet mevzuunda "defolu Selefi" olduklarını iddia eden bu kimselerin ithamlarına geçiyorum?

Bilindiği gibi Seyyid Kutub’un iki ayrı dönemi olmuştur. İlk döneminde Fizilal-il Kuran’ın tefsirini yazmış, fakat akidesi tam netleşmediği için tefsirinde akideyi sarsacak birtakım görüşleri olmuştur. Akide de netleştikten sonra Yoldaki ışaretler adlı kitabı yazmış hapis hayatında Fizilal-il Kuran’ı 13. cûze kadar tekrar gözden geçirmiş, akideye ters düşen düşünce ve görüşleri ayıklamış, fakat tamamını düzeltmeye ömrü yetmeden kafir Mısır yönetimi tarafından hapishanede asılarak şehid edilmiştir.

Seyyid Kutub’un akidesi netleşmeden önce yazmış olduğu, akideye ters düşen yazı ve sözleri sanki müslüman olduktan sonrada aynı düşüncedeymiş gibi insanlara yaymaya çalışan ve ona reddiyeler yazanlar; her iki dönemini de bir birinden ayırmadan reddiye yazıp kendisini tekfir etmişlerdir.

Seyyid Kutub’un ilk dönemlerindeki bazı hatalı düşüncelerinden dolayı aşırı tekfir hastalarının tekfire saptıkları görüşleri:


Abduh’a üstad demesi
Osman
(r.anh)’a uygun olmayan sözü
İhlas suresinde vahdet-i vucûdu andıran sözleri


Bu ve buna benzer İslam’a uygun olmayan başka sözleri müslüman olmadığı dönemine aittir.

Seyyid Kutub bütün bu görüş ve düşüncelerinden dönmüştür. Son kitabları buna şahiddir. Bunun dışında Seyyid Kutub’u yakından tanıyanlar, onun dava kardeşleri ve yakın çevresi kendisinde ki bu değişimin en canlı şâhidleridirler. İşte Kutub’u tekfir edenler son dönemini göze almadan, önceki dönemiyle birlikte değerlendiriyorlar. Böylelikle Kutub’u tanımayanları da onun ışık saçan görüşlerinden uzaklaştırmaları her an için ihtimal dahilindedir.

Seyid Kutub’un akidesi tam olarak oturduktan sonraki fikirleri nelerdi? Neden s(t)elefi olduklarını iddia edenleri bu kadar rahatsız etmiş daha da ileri giderek reddiye yazmaya ve onu tekfir etmeye kadar bunları götürmüştür. Asıl bunları rahatsız eden şahâdetine sebebiyet veren fikirleridir.

Osman ve Muaviye (r.anhuma) Hakkında Yazdıkları

Seyyid Kutub'un "İslam'da Sosyal Adalet" adlı eserinde Osman ve Muaviye (r.anhuma) hakkındaki bazı sözlerine de burada bir açıklık getirmek istiyoruz:
Seyyid Kutub bu eserini 1946'da yazmaya başlayıp 1948 de bitirmiştir. Eseri çok rağbet görmüş zamanla, İngilizce, Fransızca, Almanca, Türkçe ve Farsça'ya tercüme edilmiştir.
Bu eserin ilk baskılarında Muaviye ve onunla birlikte bulunan sahabe-i kiram ile Osman (r.anhum)'u tenkid eden sözler sarf edilmiştir. Bu sözlerinden dolayı Allame Mahmud Şakir ve diğer bazı ilim adamları tarafından tenkid edilmiştir.
Kutub, sağlığında bu konudaki yanlışlarını bizzat kendisi düzeltmiş ve adı geçen kitabın altıncı baskısında tenkit konusu sözleri tamamen çıkarmıştır. Kitabın son şekli 1964'te basılmıştır. (Salah Abdulfettah Halidi, Seyyid Kutub mine'l-Milad ile'l-İstişhad - Doğumundan Şehâdetine Seyyid Kutub, Sf: 540)
Kitabın Türkçe tercümelerinde ilk baskılar esas alındığından hala bazı tercümelerde bu sözlere rastlamak mümkündür. Ancak hakikat yukarıda belirtildiği gibidir.
Fi Zilal'la ilgili iddialara Muhammed Kutub tarafından, Seyyid Kutub'un İslam Düşüncesi ve Esasları adlı kitabına yazdığı mukaddimede cevab verilmiştir. (Bu kitap Resul Tosun tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.)
islam_d___ncesi_seyyid_kutup_1247265395.jpg
( Bu kitabı tavsiye ederim)


Biz Seyyid Kutub'un tamamen hatasız olduğunu iddia etmiyoruz. Ancak kendisinden mutlaka istifade edilmesi gereken değerli bir mucâhid aynı zamanda ilim, fikir adamı olduğuna, çağdaş İslami harekete hem düşüncesiyle hem de yaşantısıyla büyük bir katkıda bulunduğuna inanıyoruz. O, Müslüman davetçilerin önündeki karanlıkları aydınlatan Şehid bir kandildir..

Seyyid Kutub’un fikirleri:

Seyyid Kutub (rahimehullah) cehaletin cirit attığı, zulmün insanlığı kasıp kavurduğu bir dönemde Allah’ın kendisine hidayet ettiği bir dönemde Kur’an ve Sünnete dayanarak şunları haykırıyordu :
"Sorun aslında iman, küfür, şirk, tevhid, cahiliye, İslam sorunudur. Açık olması gereken durum işte budur. Cahiliye hayatı yaşayan insanlar, iddia ettikleri gibi müslüman değildirler. Eğer onlardan kendilerini yada başkalarını aldatmak isteyen, İslam’ın bu cahiliye ile birlikte bulunabileceğine inanan bir kimse çıkarsa, onun bu durumu var olan gerçekten hiç bir şeyi değiştirmez. Ne bu İslam’dır,ne de onlar iddia ettikleri gibi müslümandır. Bu günün daveti, o cahillerin İslam’a dönüşlerini, onların yeniden müslüman olmalarını salama temeline dayalıdır.

İslam şu iki toplum türünden başkasını tanımaz. Bir İslam’i toplum. İki cahili toplum. İslam’i toplum akide ve ibadet, yasa ve düzen, ahlak ve sulûk olarak İslam’ın uygulandığı toplumdur. Cahili toplum ise İslam’ın uygulanmadığı akide ve düşüncesine, değer ve ölçüsüne, düzen ve yasasına, ahlak ve sulûkuna Allah’ın hükmetmediği toplumdur.

Bu toplum namaz kısa, oruç tutsa Kabe’yi hacc etseler de bu toplumun kanunu islam şeriati değilse bu insanların kendilerini müslüman olarak adlandırması onları islam toplumu yapmaz. Allah’ın gönderdiğinin Rasulullah’ın açıkladığının dışında ki kimselerin kendilerince bir islam icad edip; örneğin modern islam adı verdikleri toplumlar da islam toplumu değildirler
."

Allah’tan başka insanlar üzerinde şu veya bu şekilde ilahlık taslayarak kanunlar koyan yöneticilerin ve amirlerin zalim ve kafir olduğunu,
Hukuki işlemlerde ceza meselelerinde insanlar üzerinde yetki ve tasarruf hakkına sahip hiçbir merci ve otoritenin olmadığını bu otoriteye sahib olduğunu iddia edenlerin kâfir ve muşrik olduğunu, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin Allah’ın hükmünü beşeri hükümlerle değiştirenlerin yine kafir ve muşrik olduğunu, Amerikan ve Yahudi uşaklığı yapmanın ve onlara velâya varan davranışlarda bulunmanın küfür olduğunu, bunu yapanların tekfir edilmesi gerektiğini, Kur’an ve sünnete dayanmayan bir ülkenin bir beldenin kesinlikle müslüman ülke olmayacağını belirten görüşlerine son eserlerinde rastlamak mümkündür.
Seyyid Kutub’un kitablarını araştıranlar onun yukarıda saydıklarımız ve daha Kur’an ve sünnete ters düşen fikir ve alışkanlıkların küfür olduğu, bunları reddetmeden iman ve İslam iddiasında bulunmanın mümkün olmayacağına rastlayacaklardır
Müslüman olan bir kimse bilir ki yukarıda saydığımız şartlara uyanlar namazda kılsalar oruçta tutsalar hacca da gitseler bu zalim ve tağutları reddetmedikçe müslümanlık iddiası boş ve geçersizdir. Bunları Seyyid Kutub’un özellikle Fizilal'in 13. cûzüne kadar ve yoldaki işaretlerde görmek mümkündür.

Seyyid Kutub idama mahkum olduğu zaman şunları söylüyordu:
"Eğer Allah’ın kanunu ile makhum edilmişsem ben hakkın hükmüne radıyım.
Eğer batıl kanunlarla mahkum olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahib olduğum için bâtıldan ve munafıklardan merhamet dilemem. Allah’a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım.
"

Seyyid Kutub’un Muvahhid olduktan sonra, önceki bazı hatalı anlayışlarından dolayı tenkit ve tekfir etmek aynen; sahabelerin cahiliye döneminde işlemiş oldukları şirk ve küfürlerinden dolayı tekfir etmek gibidir.
Mecbur kalındığında Allah’ ait olan hüküm verme yetkisini zalim tağutlara verilebileceğini savunurlar.
Küfrün Dar’un Nedve'si olan meclislere giren vekilleri müslüman sayıp kafir kanunlarıyla İslam'ın hakim kılınabileceğini savunurlar.
Hukuki işlemlerde ceza meselelerinde Kur’an ve sünnetin dışında beşeri hukuka da uymayı câiz görürler.

İşte bu kimseler, Seyyid Kutub’un son dönemlerine ait fikirlerini yansıtan eserlerin çoğalması son derece rahatsız etmiştir. Bu eserler de küfrü gerektiren her hangi birşey bulamadıkları için çareyi, Seyyid Kutub’un önceki fikirlerindeki küfrü gerektiren eserlerine çevirmişlerdir.
Zaten bu kimseler de dirilerden ziyâde ölüleri tekfir etmekte, onlara reddiye bile yazmaktadırlar.

Sözümüzü şu hadis-i şerifle nihayete erdiriyorum :

Rasulullah (sav) şöyle buyuruyor;
Biriniz din kardeşini övecekse: ‘Ben falan kimseyi şöyle zannediyorum. Ben Allah’a karşı kimseyi temize çıkarmam’ desin (Muslim no: 3000).


ŞEHİD SEYYİD KUTUB - İZ BIRAKANLAR
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt