Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Siz Hangi Cemaate Mensupsunuz ?

A Çevrimdışı

ANTi ViRUS

Üye
İslam-TR Üyesi
ISLAM TR DEDIK GIRDIK AMA BEKLEMEDIGIM BI SEYLE KARSILASTIM.
DOGRUSU BURAYA BILEREK GIRMEDIM OYLE BI DEK GELDI .
BEN BIYERE MENSUP OLDUGUMU FALAN IDDA ETMIYOM AMA
BU SITEDE ALIM BILDIGIMIZ INSANLAR HAKKINDA YENI SEYLER GORDUM.

SORUYADA CEVAP VERELIM BU ARADA BEN BI YERE MENSUP DEGILIM
AMA TARIKAT CEMAAT HAKKINDA BILGILERIM VAR.
EGER DOGRU ISE ALLAH NASIP ETSIN DEGILSE BAKALIM SITEYI KARISTIRALIM.
 
!sLaM4eVeR Çevrimiçi

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Selamun aleykum kamil kardeş eğer beğenmiyorsan sitemizde durmak zorunda değilsin kuran ve sünnet üzere birleşmekden söz ediyoruz sahtekar şeyhçilikden söz etmiyoruz..Kuru kuruna şeyhe bağlanmakdan söz etmiyoruz neden lafı döndürüyorsunuz.

Yönetimim sitede kuran ve sünnet dışı yazıları gördüğü anda silmektedir.Allah onlardan razı olsun..

Beğenmiyorsanız buyrun kapı açık..
 
D Çevrimdışı

DeLiRDiMBiLe

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
!sLaM4eVeR ' Alıntı:
Selamun aleykum kamil kardeş eğer beğenmiyorsan sitemizde durmak zorunda değilsin kuran ve sünnet üzere birleşmekden söz ediyoruz sahtekar şeyhçilikden söz etmiyoruz..Kuru kuruna şeyhe bağlanmakdan söz etmiyoruz neden lafı döndürüyorsunuz.

Yönetimim sitede kuran ve sünnet dışı yazıları gördüğü anda silmektedir.Allah onlardan razı olsun..

Beğenmiyorsanız buyrun kapı açık..
Hatta Gösterim Kardeşimize Ahi kapıyı bak açık ;) arkanı dön ve çık ;) anladın ;)

kap2.jpg
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
o kapının dışı Daha hayırlı olsaydı inanki Allah bunu zaten kuran-ı keriminde söylerdi. ama kurandan anladığımız kadarıyla şuan için o kapının içi çok daha ahyırlı. Rabbim sanada hidayet nasib etsin.
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
kerameti şeyhlerine yüklemeye kalkma yine... bırak Allahın ve rasulünün bildirdiği şekilde yaşayalım.şeyh efendilerin düşündükleri şekilde değil. Allahın emrettiği gibi hükmeden ve yaşayan şeyhler müstesna.
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
biz ne şeyhleri inkar ederiz ne de cemaatleri. bizim inkar ettiklerimiz islamı akla mahkum eden zihniyetler. Allahın emrettiği çerçeveler içerisinde değilde atalarından gördükleri yada kendilerini malum çerçeve dışında hayırlı olduğunu sandığı amellere iten düşünce yapılarında sorunumuz var. halbuki allah bizden sadece rasulüne uymayı ve ona uyanları uymayı emrediyor. günümüz şeyh efendileri!!!! de kendi mantıklarından ve buyurdukları amellerden yeni sentez bir din çıkarıyorlar ortaya. bana kuran ve sünnettenaçık delil olarak ne ortaya koyarsanız ben ona biat ederim. bunların dışında neyi de islama atfederseniz ondanda sakınırım. sanada tafsiye ederim kamil.
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
onlar kabulüm. peki kamil anlaşamadığımız nokta neresi. tasavvuf ve rabıtamı?
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
buda bir bakış açısı :hahahaa ama galiba bizim anlaşamadığımız konu yine rabıta ve tasavvufa kayacak... :huhuuhuu
 
H Çevrimdışı

Hanne-sevde

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
BİR ÇOCUĞUN İLK MÜRŞİDİ ANASIDIR BABASIDIR....HER ŞEYİDİR KISACASI....
----------

OLAY VE DURUMLARA TAKILI KALIP TEK TARAFLI DÜŞÜNMEK DÜŞÜNCEĞE VURULMUŞ EN BÜYÜK ZİNCİRDİR, BUKAĞIDIR....

DÜŞÜNCEĞE ZİNCİR VURMAYALIM.......
--------------
güzel sözler bunlar Abdullah kardeşim...tek taraflı düşünmemek lazım...rabıtaya bende karşıyım,Allah'ı düşünür tefekkür ederim ama Allah ile arama bir beşer koymam....
ancak,islamda hikmet mü'minin yitik malıdır,onu nerede bulursa alır....ben de tasavvuftaki hikmeti yani nefis tezkiyesini çok seviyorum...insanın ahiretini ve Rabbi katındaki derecesini yükselten düzeltmesine vesile olan güzel salih amedir ...her mü'minin kabaran nefsini küçültmesi için nefis tezkiyesi yapması gerekir.....................herşeyin iyi doğru olanını almakta,yanlış olanı terketmekte ahiretimiz için fayda var.................selametle kalın
 
A Çevrimdışı

aksa_

Üye
İslam-TR Üyesi
kamill ' Alıntı:
EN KESTİME YOL

Nefsin temizlenmesi ve kalbin nuru ilahi ile dolmasının en kestirme yolu, Şah Nakşbend (k.s.) Hazretlerinin tarif ettiği yoldur. Bu yola girme hususunda, Muhammed Bahauddin-i Şah Nakşibendi (k.s.) Hazretleri şöyle buyurdular:

‘’Yolumuz, ender bulunan yollardandır. Sağlam halkadır. Rasülullah (s.a.v.) Efendimiz Hazret-i Mustafa’nın sünnetlerine tutunmaktan başka bir şey değildir.Ashab- kiramın takip ettiği yolu izlemekten başka bir gaye yoktur.

wayy beee ne kadar da eminsiniz imanınızdan helal olsun ne diyeyim!!!
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
kardeşim. senden rabıta ve tasavvuf hakkında ayetler istemiştim. nefis hakkında değil. demiştim ya hani... şeyh efendilerin yorumladığı islamı değil , Allahın indirip rasulünün yaşadığı islama biat ederim diye.
 
!sLaM4eVeR Çevrimiçi

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Ah artık şu beyinlere kazınan şeylerden kurtulsak aslımıza kurana ve Resulunun yaşayışına dönsek...
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
bu dediğin doğru değil. cemaatsiz hiç birşey olmaz. ama cemaatinde islamın belirlediği ölçüler içerisinde olması gerekir.
 
D Çevrimdışı

duman46

Üye
İslam-TR Üyesi
s.a kardeş ne demek bir cemaate baglı kalmadan dinini yaşıyamaz mı ben bu görüşe katılmıyorum tamam cemaatlere baglı olnalara bir sözüm asla olmaz ama insanın kendi iradesi ve fikirleri var ben bu görüşler sayesinde de dinini gayte iiy yaşayabilir cemaatte ne vardır bir görüşleri ve bu görüşlerini izleyip yollarına giderler allah hepsinden razı olsun islam ugrunda hizmet e den herkesden selametle
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
kamill ' Alıntı:
deli ' Alıntı:
kardeşim. senden rabıta ve tasavvuf hakkında ayetler istemiştim. nefis hakkında değil. demiştim ya hani... şeyh efendilerin yorumladığı islamı değil , Allahın indirip rasulünün yaşadığı islama biat ederim diye.
deli kardeşim anlamakta inat ediyorsun bence hiç ayet yokmu yazıda .rabıtanın asıl sebebi nefistir nefissiz rabıta düşünülemez nefsini bilen rabbini bilir..hadisi şerif;(men arafe nefsehu fakad arafe rabbehu).sizin rabıta tarifiniz çok farklı veya siz çok farklı yorumluyorsunuz..

kardeşim. sana dedimki açık bir delil. bu konuda bir ayet var ise rasulullah buna amel etmek zorunda kalırdı. ben rasulullhaın böyle bir şeye amel ettiğine hiç bir sahih kaynakta rastlamadım. nevsi terbiyenin yolu rabıta olsaydı rasulullahta onu yapardı.
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
duman46 ' Alıntı:
s.a kardeş ne demek bir cemaate baglı kalmadan dinini yaşıyamaz mı ben bu görüşe katılmıyorum tamam cemaatlere baglı olnalara bir sözüm asla olmaz ama insanın kendi iradesi ve fikirleri var ben bu görüşler sayesinde de dinini gayte iiy yaşayabilir cemaatte ne vardır bir görüşleri ve bu görüşlerini izleyip yollarına giderler Allah hepsinden razı olsun islam ugrunda hizmet e den herkesden selametle

cemaate bağlı kalmadan bir din yaşansaydı ilk önce rasulullah islami tebliğ kemale erdikten sonra bir köşesine çekilir ve tek başına kendini ibadete adardı. ama rasullullahın son nefesine kadar cemaatten, tebliğ ve irşaddan uzak durmadığını siyer kitaplarında görmekteyiz. yine cemaatte hayır olmasaydı rasulullahın ölümünden sonra kutsal topraklarda yaşamaları kendine işkence gibi gelen sahabeler darmadağınık bir şekilde yaşarlar, herkes kendi inzivasına çekilebilirdi. bugün bazı şeyh efendilerin yaptığı gibi toplumdan uzak yaşayıp saatlerini zikir ile geçirebilirlerdi. ama sahabe hayatlarından bununda böyle olmadıını görüyoruz.

göz gezdirmeni tafsiye ederim

https://www.islam-tr.org/yslami_konular/emir_itaat_ilişkileri-t9563.0.html

https://www.islam-tr.org/serbest_kuersue/neden_cemaat-t8553.0.html
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Allahtan kork kamil. haddi aşma. bu nasıl islam inancıdır. 

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”  Ahzab 36,

[size=25pt]“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.” Haşr 7

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”  Ahzab 36

“Ey iman edenler! Allah'ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.”  Hucurat 1

“De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez”.   Al-i imran 32

“ Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!  "Başüstüne" derler, ama yanından ayrılınca onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını gizlice kurar. Allah da onların gizlice kurduklarını yazar. Sen onlara aldırma ve Allah'a dayan; sana vekil olarak Allah yeter.”  Nisa 79-80-81

“ Allah'a itaat edin, Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resûlümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.”  Maide 92  

kamill ' Alıntı:
yani bu konuda resulullah yapmadı  diye kendimizi bundan alı koyamayız resulullahta yapmıştır fakat bizzat Allahu taalaya bağlanarak.fakat ashap ise nefsi teskiye ve rabıtayı resulullaha bağlanarak yapmışlardır yani mürşidi kamillerin en önderi rusulullah efendimizdir.

delil nerede kamil. rasulullaha nasıl böyle doğru olmayan istinatlarda bulunursun. sen bilmezmisin “Kim söylemediğim bir sözü bana atfederse,[2] cehennemdeki yerine hazırlansın”. Suyûtî (Ö. 911 / 1505 )  hadisi şerifini. Allahtan korkmazmısın.rasul Allah ile rabıta yapıyor diyorsun, müridler şeyhleriyle yapıyor. yani rasulullahın yapmadığı bir ameli hem ona atfediyor hemde mekkeli putperestlerin putlarına karşı yaptıkları şekle benzer bir amel olan  rabıtayı yaptığını bununda islamdan olduğunu söylüyorsun. islam bunun neresinde. biz ashabın böyle bir amelinide bilmiyoruz, ashaba nasıl böyle gerçek olmayan amelleri istinat edersin. nerede apaçık delillerin. iki haftadır gereksiz yazılarla bizleri meşgul ediyorsun.  sadede gelip apaçık delillerini öne sürsene. ne o. yoksa apaçık delillerinin olmadığının farkına mı vardın. islamda olmayan yaşayışı ayetlerel kendi istedikleri kıvama göre yoğuran güruhlardan Allaha sığınırım. bunca zamandır biz sana delillerimizi sunuyoruz. eğer gerçekten düşünseydin bu işte bir bit yeniği olduğunu anlardın. inançlar körü körüne bağlanmak için değildir. eğer öyle olsaydı tefekkür ayetleri gelmezdi. Allahtan kork ve boş yazılar yazmaktan artık vazgeç. eğer bizi tatmin edebilecek açık delillerin yoksa bari bizlerle uğraşma. belliki kendi ellerinle basiretini kapamışsın.

Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık. (HADİD SURESİ / 17)
Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir. (HAŞR SURESİ / 14)

Allah, onlar için şiddetli bir azab hazırlamıştır; öyleyse ey iman eden temiz akıl sahipleri, Allah’tan korkun. Doğrusu Allah, size bir zikir (uyaran, hatırlatan ve öğüt veren Kur’an) indirmiştir. (TALAK SURESİ / 10)

Ve derler ki: “Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık.” (MÜLK SURESİ / 10)

“Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir” dedi (Musa). (ŞUARA SURESİ / 28)

Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız? (KASAS SURESİ / 60)

Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır. (ANKEBUT SURESİ / 35)

İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez. (ANKEBUT SURESİ / 43)

Andolsun onlara: “Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye soracak olursan, şüphesiz: “Allah” diyecekler. De ki: “Hamd Allah’ındır.” Hayır, onların çoğu akletmiyorlar. (ANKEBUT SURESİ / 63)

Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (RUM SURESİ / 24)

Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır. (MAİDE SURESİ / 58)

Ve (yine) kendilerine: “İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin” denildiğinde: “Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?” derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (BAKARA SURESİ / 13)

De ki: “Murdar ile temiz -murdar’ın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz. Ey temiz akıl sahipleri, Allah’tan korkup-sakının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz. (MAİDE SURESİ / 100)

Allah Bahriye’den Saibe’den Vasiyle’den ve Ham’dan hiç birini (meşru) kılmamıştır. Ancak inkâr edenler, Allah’a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmez. (MAİDE SURESİ / 103)

Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (EN’AM SURESİ / 32)

ayrıca bakınız : Tefekkür ayetleri: (Bakara-219,266; Âl-i ‘İmrân-191; Mâ’ide-18; En’âm-50;‘A’râf-176,184; Yûnus-24; Ra’d-3; Nahl-11,44,69; Rûm:8,21; Haşr-21; Zümer-42...)
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
TASAVVUFÇU NAKŞİLERİN KÜFRÜ RABITA


Râbıtayı Kanıtlamada Nakşibendîlerin Kullandığı Üslûp

Qusheyrî ve Gazalî gibi iyi eğitim görmüş nadir şahsiyetler istisna edilecek olursa esasen bütün tasavvufçuların anlatım ve açıklama tarzları perişan, rasgele ve dağınıktır. Bu durum elbette ki Nakşibendîler için de aynen söz konusudur.

Genellikle bütün yazıp çizdiklerinde ve özellikle râbıtaya ilişkin olarak kaleme aldıkları mektup ve kitapçıklarda bir anlatım mantığına rastlamak mümkün değildir. Bu nedenle, yazılarında hiç bir metod ve disiplin yoktur.

Hiç kuşku yok ki anlatım mantığının temeli diyalektik kurallar üzerinde kuruludur. Çünkü kanıtlamak, ilim kaynaklarına akılcı yollardan başvurmak suretiyle gerçekleri belli bir açıklama düzeni ve mantık silsilesi içinde ortaya çıkarma sanatıdır. Bu sanatın icrasında eğer tez ile kanıt arasında hiç bir ilgi ortaya konamazsa, ya da bu iki şey arasında herhangi bir ilgi yokken bunun var olduğu yolunda kuru bir inat sergilenirse bunda artık bir anlatım mantığı aramak abes olur. Doğrusu böyle bir tutuma, müzmin bir megalomani tezahürü demek daha doğru olur.

Nitekim râbıta konusunda Nakşibendîlerin sergilediği inat aynen böyledir.

İşte örnekleri:

Son dönem Nakşî şeyhlerinden İsmet Garibullah râbıtasız çalışan insanın deli olduğuna kesin şekilde hükmetmekte ve bu konuda aynen şunları söylemektedir:

«Bin yıl olsa ah vah sırr-u celî,

Hakka vasıl kimsenin olmaz dili ;

Manevi sohbetle vasıl her velî ;

Râbıtasız sa'yeden mutlak deli.»

Demek ki bir insan eğer gidip bir Nakşî şeyhine bağlanmamışsa ve tabiatıyla “mürşidsiz olduğu için“ böyle birinin şeklini de zihninde canlandırmaksızın çalışıyorsa (yani ibâdet ediyorsa!) o insan, İsmet Efendi'ye göre mutlak surette delidir! Bu konudaki kanıtı da aynen, kendisinden önceki şeyhlerin ileri sürdüğü gibi Tevbe Sûresi'nin 119'uncu âyetidir (!)

Bir başka örnek de Halid Bağdadî'ye mal edilen Risâle-i Hâlidiyye tercümesindeki şu ifadelerdir:

«Eğer denilirse ki râbıtaya delil-i sâbit var mıdır ? Biz deriz ki:

–Naam, (yani evet) kitab ve sünnet ve kıyas ile delil sabittir. Emma kitâb ile sübûtu, Hak Teâlâ'nın "ve'bteğû ileyhi'l-vesîlete" kavl-i şerifidir.»

Ne ilginçtir ki Nakşibendîler bu kitabın Halid Bağdâdî'ye ait olup olmadığını bile şimdiye kadar kanıtlayamamışlardır. Çünkü bu kitapçık onların iddiasına göre Bağdâdî tarafından yazılmış olan Arapça bir metnin tercümesidir. Bu metnin nerede olduğu hakkında ise hiç bir şey söylememektedirler. Hal böyle iken râbıtanın, sözde Allah'ın kitabında ve Rasulullah (s)'ın sünnetinde sabit delilleri bulunduğunu bu kitapçığa dayanarak söylemektedirler!

Allah'ın kitabından, davâlarına kesin birer delil olarak ileri sürdükleri Tevbe Sûresi'nin 119'uncu ve Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmelerinden râbıta diye bir anlam çıkarmak, Nakşibendîlikteki mantık iflasının sadece bir tek kanıtı değil, görüldüğü üzere bu düşünceyle sergiledikleri anlatım üslûbu da onların ilim divanında ne duruma düştüklerini açıkça ortaya koymaktadır.

Bir tarîkat şeyhine bağlanmayı, ondan sonra da belli bir şekilde hareketsiz oturup o insanı zihinde canlandırmayı ve onun (her ne demekse) rûhâniyetinden medet ummayı bu iki âyet-i kerîme ile açıklamaya çalışmak acaba hangi ilgiyle mümkün olabilmektedir?

Aslında Nakşibendîler bu perişan mantığın sıkıntısını çekmiyor değiller. Nitekim onlara bu yüzden yönelebilecek eleştirileri başlarından savabilmek için bakınız, Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmesiyle ilgili olarak neler söylüyorlar:

«Eğer denilirse ki: Burada vesîleden murâd, râbıtadan gayrıdır; Biz deriz ki: Mefhum âmdır. (kavram geneldir.) Taleb-i vesîle ile emir sabit oldu ise râbıta vesâilin efdalıdır.»

Dikkat edilecek olursa Nakşî rûhânileri bu anlatımla öyle karanlık bir dehlizin içinde dolaşıyorlar ki aslında neyi kanıtlamaya çalıştıkları da belli değildir. Çünkü Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmesini, temelde râbıtayı kanıtlamak için burada ileri sürdükleri halde konuyu hemen saptırıp bu kez «vesîle» kavramı üzerine dikkatleri çekmeye çalışmaktadırlar. Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için (hayırlı ve yararlı işlerden başka bir şey olmayan) «vesîle» yi, sanki Müslümanlar inkâr ediyormuş gibi onu râbıtanın yerine koyarak böyle hileli bir yoldan savunmaya geçmektedirler.

Acizliğin ve çaresizliğin zoru altında ezilen Nakşîler, hiç bir zaman kendilerini ciddiye almamış olan İslâm âlimlerinin muhtemel bir itirazını sürekli olarak hesaplamış olmalıdırlar ki râbıta meselesini işledikleri hemen her yerde hayâlî bir düşman karşısında yaşamış ve zaman zaman dillerini sertleştirerek saldırgan bir tavır da almışlardır. Bu suretle Naşibendîlikte «münkirlik edebiyatı» da diyebileceğimiz bir hakaret üslûbu gelişmiştir.

İşte bu üslûbun örneklerinden birkaçı:

Halid Bağdâdî'nin, İstanbullu Muhammed Es'ad Efendi'ye gönderdiği ileri sürülen mektubun hemen ilk satırlarında aynen şu ifadeler yer almaktadır:

«Hakikatın sırrından gâfil bazı kimseler, râbıtayı tarîkatta bir bid'at (yani tarîkata keyfi olarak sonradan ilave edilmiş bir husus) sayıyorlar. Ona, asılsız ve gerçek tarafı olmayan bir şeydir, diyorlar. Bilakis o, bizim Yüce Nakşibendî Tarîkatımızın büyük prensiplerinden biridir. Hatta gerçeğe ermek yolunda -Aziz Kitab'a- (Kur'ân-ı Kerîm'e) ve Hz. Peygamber (s)'in sünnetine tutunduktan sonra, yapışılması gereken sebeplerin en büyüklerinden biridir. »

Halid Bağdâdî'nin mürîdlerinden Mustafa Fevzi de bu konuda şeyhini izleyerek râbıta aleyhdarlarını aşağıdaki beyitlerde şöyle kötülemektedir:

«Bazı câhiller edermiş qıyl-u qâl,

Herze gûyân-u şerîr-u bed maqâl ;

Za'mederlermiş ki gûya râbıta,

Küfrimiş, mezmûm imiş hem vâsıta,

Şeyhe eylermiş perestiş salikîn,

Eylemişler ihtirâ' bir başka dîn,

Sümme hâşa, Sümme hâşa yâ kerîm,

Bu söze estağfirullah'el azıym. »

Keza Halid Bağdâdî'ye ait olduğu söylenen Risâle-i Hâlidiyye'de, Hz. Ebubekr'in tuvalette bulunurken Hz. Peygamber (s)'i düşünmekten rahatsız olduğu ve bunu kendisine anlattığı nakledilmekte, bunun da râbıtaya bir kanıt olduğu ileri sürülürken sözde esas amacın, zihinde canlandırılan kimsenin bizzat kendisi olmadığı, bilakis onun bir araç olduğu ifade edilmekte ve nihâyet: «Münkirler, emreyn beynini fark ve temyizden kasırlardır.» (yani: İnkar edenler, bu iki şey arasındaki farkı algılayabilecek basiret ve anlayıştan yoksundurlar.) diyerek râbıtayı kabul etmeyenler bu suretle aşağılanmaktadır.

Özellikle Necip Fazıl Kısakürek'in, râbıtaya karşı çıkabileceklere yağdırdığı hakaretler dikkat çekicidir. Şeyhinin bu konudaki bir kitapçığına yazdığı giriş bölümünde aynen şu sözleri sarf etmektedir:

«Sonsuzluğa eriş ve sonsuzlukta oluş sırrının mukaddes rejimini nokta nokta çizen bu eseri, ulvi gayesinin yanı başında, dini esrar ve derinlik buludundan mahrum bırakmak isteyen ve gûya dinden yana geçinen bazı maddeci mankafalara indirilmiş bir balyoz mahiyetini taşıyor.»

Bu Nakşibendî şâirin, edebî ve havalı bir üslûpla Arvâsî'nin Râbıta Risâlesi'ni ,«Sonsuzluğa eriş ve sonsuzlukta oluş sırrının mukaddes rejimini nokta nokta çizen..» bir eser diye göklere çıkararak onu balyoz gibi üzerlerine indirdiği ve “mankafa“ diyerek aşağıladığı insanlar, hiç kuşkusuz Allah'ın Yüce Kitabı'nı ve Rasûlullah (s)'ın Sünnet-i Senniyyesi'ni, bir avuç Nakşibendînin cür'et ettiği gibi Patanjali meditasyonu ile çarpıtmayan, bilakis bu iki nur kaynağına sıkıca bağlı olan birkaç yüz bin Müminden başka kimseler değildir!

Nakşi okur-yazarlarında kendini gösteren bu râbıta paranoyasının, aslında pek zorlayıcı bir nedeni de yoktur. Nitekim şimdiye kadar râbıtaya karşı kampanya açmış birine rastlanmamıştır. Çünkü râbıta çok yeni bir meseledir de ondan. Şuna inanılmalıdır ki çok önceleri değil, Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi zamanında bile bu konu eğer Müslümanların gündemine gelmiş olsaydı bu zat mutlak surette râbıta hakkındaki kanâatini ortaya koyacaktı. Zaten râbıtanın ne olduğunu ve Nakşibendîlik doktrinine ne zaman ve hangi kaynaklardan, hangi nedenlerle İslâm'a sızdırıldığını meydana çıkaran kanıtlardan biri de budur. Ve çünkü eğer râbıta çok eski bir mesele olsaydı, İslâm âlimleri onu mutlak surette işleyecek, Kur'ân ve Sünnet'in süzgecinden geçirecek ve hakkındaki ictihadlarını ortaya koyacaklardı.

Esasen râbıtanın çağımızda tartışma gündemine getirilmiş olması bu konuda akla gelebilecek birçok soruyu kendiliğinden cevaplamakta ve bu inanışın içyüzünü ortaya sermektedir.

İşte bu gerçekler karşısında Nakşibendî Tarîkat çevreleri, davâlarını kanıtlayabilecek durumda olamadıkları için bu kez ilmin kabul edemeyeceği yolları izlemekte ve yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere Müslümanlara hakaret etmek suretiyle rahatlamaya çalışmaktadırlar.

ALINTI : Ferit AYDIN (eski nakşi şeyhlerinden)
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
bbu konudaki farklı bir çok görüşe başvurdum. benim karşılaştırmalarım ve delillerim için  https://www.islam-tr.org/serbest_kuersue/put_noebety_rabita-t9243.0.html  linkindeki yazıyı okuyup yorum yazabilirsin. ama bilki hala boş şeyler yazıyorsun çünki.... hiçbi delilin yok. verdiklerin sadece şahıslara yönelik yorumlardan ibaret. o ayetten o manayı da nasıl çekip çıkarttın hayret doğrusu...
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt