Allah-u Teâlâ’ya Ve Rasulüne Şeksiz, Şüphesiz Ve Kesin Olarak İman Etmek
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“(Ey kalplerinde iman olmadığı halde, sadece dilleriyle iman ettik diyen Bedeviler!) Bilin ki iman edenler ancak; (Zatını, sıfatlarını ve fiillerini birleyerek) Allah’a ve (getirdiklerini tasdik ederek) Rasulüne iman edenler, sonra bu imanlarında asla şüphe etmeyenlerdir...” (el-Hucurat: 15)
İmanda şüphe etmemek; iman edilen şeylere gerektiği şekilde amel etmek demektir.
Allah-u Teâlâ kullarından, sadece kalpte değil, amelde de görünen tereddütsüz bir iman istemiştir.
Kişinin inancında ne derece samimi veya şüphe içinde olduğu, inancının gereklerini yaşantısında amel olarak gösterip göstermemesinden anlaşılır. Şayet kişi, doğruluğuna inandığını iddia ettiği şeyleri hayatında yaşamıyorsa, muhakkak ki onun ya imanı yoktur ya da şüphe ve tereddütler içinde bocalıyor demektir. Çünkü ihlâs konusunda insanların sözlerine değil, amellerine bakılır. Sahih iman sahipleri imanlarını, muhakkak hayatlarında yaşayarak gösterirler.
İmanın gerçekleşmesi konusunda imanın şartları çok önemlidir. Bunların içinde en önemli olanı ise “La ilahe illallah”ın şartlarıdır. Bu kelimeye iman eden kimse, öncelikle bu kelimenin manasını bilmeli ve sonra bu kelimeye şeksiz şüphesiz iman ettiğini hayatında yaşayarak göstermelidir. Bu kelimenin hayatta yaşanması ise, Allah-u Teâlâ’dan başkalarına ibadet edenleri ve Allah-u Teâlâ dışında ibadet edilenleri reddetmekle olur. Kişi, “Lailahe illallah” dediği halde hala Allah’ın düşmanlarını seviyor ve onlara dostluk gösteriyorsa, ya tereddüt içindedir ya da cahildir. Fakat her iki durumda da la ilahe illallah’ı gerçekleştirmemiştir.
“Muhammedun Rasulullah” kelimesi de böyledir. “Muhammedun Rasulullah” dediği, “Kur’an ve sünnete göre yaşanması gerekir” dediği halde, kendilerine âlim dedikleri kimselerin haktan uzak sözlerine, ortama veya kendi nefsine göre yaşayanlar, bu kelimeye şeksiz şüphesiz inanmış sayılmazlar. Böyle kimselerin de Müslüman olmadıkları açıkça ortadadır.
Allah-u Teâlâ’nın emirlerini ve yasaklarını duyduğu halde, bunları yerine getirmede ihmal ve gevşeklik gösteren veya hafife alan kişilerin iyice araştırıldığında, muhakkak iman konusunda şüphe ve tereddüt içinde oldukları görülecektir.