SİZİ GİDİ UYDURMACILAR SİZİ!
İfsadoğlu sözü gelen kıssada kadının eli kesildikten sonra Resûlullah ﷺ’ın sap sarı kesildiğini ve kadına getirenlere; “Vallahi siz şeytanın askerlerisiniz” dediğini ileri sürüyor.
Değerli bir kardeşim bu videoyu şu not ile birlikte göndermiş: “Selamün aleyküm. Hocam videonun sonunda söylediği rivayet doğru mu? Hırsızı getiren adama su şeytanın askerisiniz demiş midir efendimiz”
Öncelikle sözünü ettiği Mahzum kabilesinden olan kadının kıssasında böyle bir hadis yok. Aksine kadın soylu bir aileden olduğundan, haddin uygulanmaması için epey girişim oluyor ancak Resûlullah ﷺ Allah’ın koyduğu bir haddi uygulama hususunda en ufak bir çıkış bırakmıyor. Kadının eli kesildikten sonra Resûlullah ﷺ’a soruyor; “Ey Allah’ın elçisi! Benim için de tevbe var mı?” diye. Resûlullah ﷺ da; «Sen bugün bu hatanın günahından annenden doğduğun gün gibi oldun.» der [Ahmed: 6619]
Acaba başka kıssalarla ilintili olabilir mi veya başka hadislerin bağlamında böyle bir söz geçmiş olabilir mi diye epey de araştırdım. Uydurma rivayetleri derleyen kaynaklarda bile çıkmadı. Yani böyle bir sözü daha önce de uyduran olmamış.
Uydurduğu bu sözle Peygamber ﷺ’in; «Sakın ha, Allah’ın dini (hükümlerin tatbiki) hususunda onlara acımanız kabarmasın.» diyen Nur Suresi 24/2. ayete aykırı davranarak Allah’ın hadlerini uygulamada zaaf gösterdiğini ileri sürüyor. En üst sıhhat derecesindeki hadisleri bile inkar etmek için Kur’an’a arz argümanını ileri sürenler, Peygamber ﷺ adına uydurdukları sözleri Kur’an’a arzetmeyi hiç akletmezler!...
Şimdi insan sormak ister; Bu da şeytanın size indirdiği uyduruk inancınızın sünnetinden mi? Kur’an’ı bir slogan haline getirerek hükümlerini tahrif etmek için Peygamber ﷺ’e bile iftira atmaktan geri durmuyorsunuz!...
Size Resûlullah ﷺ’ın mütevatir bir hadisini hatırlatmakla noktalayalım: «Her kim benim adıma bilerek yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın.»
[Buhari: 107, Müslim: 3, Tirmizi: 2659, Ebu Davud: 3651, İbni Mace: 30, Darimi: 33, Ahmed: 585, İbni Hibban: 31, es-Sünenü’l Kubra, Beyhaki: 2570, İbni Ebi Şeybe: 517, Ebu Yala: 259…]
İfsadoğlu sözü gelen kıssada kadının eli kesildikten sonra Resûlullah ﷺ’ın sap sarı kesildiğini ve kadına getirenlere; “Vallahi siz şeytanın askerlerisiniz” dediğini ileri sürüyor.
Değerli bir kardeşim bu videoyu şu not ile birlikte göndermiş: “Selamün aleyküm. Hocam videonun sonunda söylediği rivayet doğru mu? Hırsızı getiren adama su şeytanın askerisiniz demiş midir efendimiz”
Öncelikle sözünü ettiği Mahzum kabilesinden olan kadının kıssasında böyle bir hadis yok. Aksine kadın soylu bir aileden olduğundan, haddin uygulanmaması için epey girişim oluyor ancak Resûlullah ﷺ Allah’ın koyduğu bir haddi uygulama hususunda en ufak bir çıkış bırakmıyor. Kadının eli kesildikten sonra Resûlullah ﷺ’a soruyor; “Ey Allah’ın elçisi! Benim için de tevbe var mı?” diye. Resûlullah ﷺ da; «Sen bugün bu hatanın günahından annenden doğduğun gün gibi oldun.» der [Ahmed: 6619]
Acaba başka kıssalarla ilintili olabilir mi veya başka hadislerin bağlamında böyle bir söz geçmiş olabilir mi diye epey de araştırdım. Uydurma rivayetleri derleyen kaynaklarda bile çıkmadı. Yani böyle bir sözü daha önce de uyduran olmamış.
Uydurduğu bu sözle Peygamber ﷺ’in; «Sakın ha, Allah’ın dini (hükümlerin tatbiki) hususunda onlara acımanız kabarmasın.» diyen Nur Suresi 24/2. ayete aykırı davranarak Allah’ın hadlerini uygulamada zaaf gösterdiğini ileri sürüyor. En üst sıhhat derecesindeki hadisleri bile inkar etmek için Kur’an’a arz argümanını ileri sürenler, Peygamber ﷺ adına uydurdukları sözleri Kur’an’a arzetmeyi hiç akletmezler!...
Şimdi insan sormak ister; Bu da şeytanın size indirdiği uyduruk inancınızın sünnetinden mi? Kur’an’ı bir slogan haline getirerek hükümlerini tahrif etmek için Peygamber ﷺ’e bile iftira atmaktan geri durmuyorsunuz!...
Size Resûlullah ﷺ’ın mütevatir bir hadisini hatırlatmakla noktalayalım: «Her kim benim adıma bilerek yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın.»
[Buhari: 107, Müslim: 3, Tirmizi: 2659, Ebu Davud: 3651, İbni Mace: 30, Darimi: 33, Ahmed: 585, İbni Hibban: 31, es-Sünenü’l Kubra, Beyhaki: 2570, İbni Ebi Şeybe: 517, Ebu Yala: 259…]