Kardeşler biz bazı arkadaşlara Fethullah Gülen hareketinin yanlışlığını söylediğimiz zaman ya da parti metodunun yanlışlığını söylediğimiz zaman ya da yine tarikatların yanlışlığını vs dile getirdiğimiz zaman bize sordukları ilk soru şu oluyor: "Peki arkadaşım senin çözümün ne? Sen bu işlerin nasıl olması gerektiğini düşünüyorsun?" Muhakkak siz de bu soru ile karşılaşmışsınızdır. O eleştirileri yaptıktan sonra kendi yöntemimizi iyi anlatamazsak karşı tarafta fazla bir etki yapamıyoruz. Dolayısıyla bu soruya sağlam cevap vermenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Aranızda bizim yöntemimizi sağlam bir şekilde anlatabilecek arkadaşlar var ise bunu buraya aktarmalarını istiyorum. Çünkü ben de faydalanıcam.
Dava; İslam’ın hayata hâkim olması. Yani Kur’an’ın anayasa, şeriat’ın kanun, devletin İslam olmasıdır.
Müslümanlar olarak, bu zillet ve bu perişanlıktan kurtulma, dünya ve ahiret saadetine mazhar olmak ancak Saadet ve Hulefa-i Rasidin devrine dönmekle mümkündür!
ĺslam'ın devleti yoksa onu kurmak, varsa onu korumak, kadın-erkek her müslümana farzdır!
ĺslam hem dindir, hem de devlettir, hem ibadet, hem de siyasettir. Din-devlet birbirini tamamlayan iki unsurdur!
ĺslam'ın din ve devlet oluşunu birbirinden ayırmak mümkün değildir!
Gayemiz ĺslam'ın devlet olmasıdır!
ĺslam aynı zamanda bir hukuk devletidir!
ĺslam Dini, hayatın her safhası, her hareketi hakkında hüküm getirmiştir!
ĺbadetsiz ĺslam olmayacağı gibi, siyasetsiz de ĺslam olmaz!
ĺslam'ın devletini kabul etmemek bir takım farzları kabul etmemek demektir. Farzı kabul etmemek ise insanı kâfirliğe götürür!
Bir yerde müslümanlar varsa orada ĺslam vardır. ĺslam varsa orada onun devletinden ve siyasetinden bahsetmek de vardır!
Her müslüman, ĺslam devlet reisini tanıyacaktır, tanıması farzdır!
Din ayrı şey, devlet ayrı şey demek, her fitnenin ve melanetin başı olmustur!
ĺnsanın kafasına ve gönlüne hükmeden Allahü Azimüssan onun devlet ve siyaset hayatına da elbette hükmedecektir!
Allah'ın gönderdiği Şeriat kanunları ortada durup dururken kanun koymaya, anayasa yapmaya kalkışmak demek, Allah ile yarışa kalkışmak demektir, savaş açmak demektir!
Dini devletten ayırmayı istemek ve böyle bir teklifte bulunmak demek, dine karşı yönelmiş bir düşmanlık demektir!
ĺslam Dini aynı zamanda devlettir!
Müslümanın devleti de, hükümeti de ĺslam'dir. Anayasası Kur'an, kanunu Şeriat'tır!
Biz müslüman bir milletiz; Hz. Muhammed'in ümmetiyiz. Devletimiz olmalıdır ve farzdır. Farz olan bu devlet Hilâfet Devleti'dir, ĺslam Devleti'dir!
Teblig yolu
Tebliğ yolu, Peygamber'in (s.a.v.) ve onun sahabesinın yoludur!
Peygamberler, Tebliğ yolunu tutmuşlardır!
Tebliğ mevzuunda ilk Tebliğcimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ve onun şahabesi bizim için en güzel örneklerdir. Onları taklit etmemiz ve onlara tabi olmamız gerekmektedir!
Tebliğcilere ilk düşen iş, Allah Resulü'nü ve onun örnek hayatını en ince noktalarına varıncaya kadar çok iyi bilmeleri ve onu adım adım takib etmeleridir!
Tebliğci, Tebliğ yapmanın zaman ve zeminıni çok iyi seçmelidir!
Tebliğde aslonan açıklıktır. Açık açık anlatmaktır!
Ulema bütün ümmet fertlerinden ve onlarla alakalı Tebliğattan sorumludur!
Tebliğatı ulema yapacak, gençler yapacak ve her müslüman yapacaktır!
Devlet reisi ve devlet erkanı başında bulundukları ülke sakinlerine Tebliğat yapmaktan mesuldürler!
Tebliğ yolu, kolay bir yol değildir. Çetindir, izdiraplı ve işkenceli bir yoldur. Ter isteyen, göz yaşı isteyen ve nihayet kan isteyen bir yoldur!
Müslüman Tebliğ yolunda ölürse şehid olur, muvaffak olursa gazi olur!
Tebliğ serefli bir vazife ve feyizli bir bir hizmettir!
Tebliğci bir müslümana düşen Tebliğ ve ikazını yapmaktır!
Tebliğ yapmak, tabir caizse çok ince bir sanattır. Son derece dikkat isteyen, ihtiyatlı davranılmasını gerektıren bir hizmettir!
Tebliğci önce kendinden, kendi nefsinden işe başlayacaktır!
Tebliğciler, önce kendileri yaşayacaklardır!
Tebliğ ve cihad vazifesini yapmayanlar da ister istemez kaybedenlerdir!
meşru her vasita ile Tebliğ caizdir!
Tebliğci her şeyden önce ihlaslı olmaya çalışır!
Tebliğ yolunun, başka bir ifade ile cemaatleşme yolunun Peygamber yolu, Mekteb-i Ibrahim'in yolu ve dolayısıyla meşru ve ve makul bir yol olduğu her müslümanın kabul ve iman ettiği bir yoldur!
Allah davasını savunanlar hep hakkı Tebliğ etmişler, tağutu savunanlar ise hakkı Tebliğ edenlere hep işkence edegelmişlerdir!
Nerede ve ne zaman bir Tebliğ hareketi başlamış ise karşısına mutlaka bir reaksiyon çıkmıştır, bir işkence hareketi başlamıştır!
Mükemmel bir dine, mükemmel bir Tebliğ gerekir!
Tebliğin mevzuu, muhatabın ihtiyacına göre değişiktir. Iman meseleleri olabilir, siyaset ve devlet meseleleri olabilir, Kur'an ayetleri ve ayetlerin getirdikleri emir ve yasaklar olabilir!
Tebliğcide cesaret mühimdir. Korkak bir insan Tebliğ yapamaz. Tebliğci Allah'dan başkasından korkmayacak ve korkmamalıdır!
Tebliğci kardeşlerimiz ölümden korkmayacaklardır!
Tebliğciler, taviz verme yoluna asla gitmeyecekler, ĺslam'ın çizgisinden milim şaşmayacaklar, yeri geldiğinde kırılacak ve fakat eğilmeyeceklerdir!
Tebliğde sabır çok mühim bir esastır ve Tebliğin temel taşıdır!
Sabır sıfatına sahib olmayan ve bu manevî zirha bürünmeyen Tebliğ yapamaz!
Tebliğde iki önemli unsur vardır. Bunlardan biri Hakk'i tavsiye, ikincisi de sabrı tavsiyedir!
Tebliğ ve cihad vazifesini yapan her halde kazanır. Ölürse şehid, kalırsa gazi olur!
Tebliğciler emin kişiler olacaktır!
Tebliğ yolunda açıklık vardır, cesaret vardır, selabet vardır, bereket vardır!
Tebliğ yolunda Allah'ın yardımı vardır, zafer vardır!
Tebliğ yolunda iki güzelliğin biri vardır; şehid olmak, gazi olmak
Cemiyetlesmek
Cemiyetleşmek ve cemaat halinde yaşamak Allah'ın emridir ve farzdır!
Kur'an ve Sünnet, icma ve kıyas cemiyetleşmenin asıl ölçülerini ve genel esaslarını getirmitir!
Dinimizde cemiyetlesmenın ve cemaat haline gelmenın önemi büyüktür!
Cemiyetleşmede üç unsur var: Emir, idareciler ve idare olunanlar!
Kişi dünyada hangi cemiyet ve cemaatle beraber ise ahirette de o cemaatle hasrolunacaktır!
Degerlerin korunması, hizmetlerin ifası ancak cemaatle olur!
Müşterek davalar, müşterek hizmetler vardır. Bunlar ancak cemaat halinde yürütülebilir!
Allah'ın rahmetinin inmesi, nusretinın gelmesi cemaat halinde olmamıza bağlıdır!
Cemiyetler hem küçük çapta bir devlet numunesi hem de devlete giden bir yoldur!
Fertler bir araya gelecek, kimi taş, kimi çakıl, kimi demir, kimi çimento olacak ve bu parçalar iman ve ihlas kursunuyla birbirlerine kenetlenmiş, sarsılmaz yıkılmaz bir kale olacaktır. ĺslam'ın istedigi cemiyet işte budur ve böyle olacaktır!
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, cemiyetleşme ve cemaatleşme hakkındaki emir ve tavsiyeleri bizzat kendisi tatbik etmiş, Mekke'de kurdugu cemaati, Medine cemaatıyla birleştirerek ĺslam Devleti'ni kurmustur!
Müslümanların birlik olmaları, tek ĺslam çatısı altında toplanmaları hele hele bütün bir ümmeti çok yakından alakadar eden ĺslam'ın devlet devlet ve siyasetini analama ve anlatma, Tebliğ ve telkin etme mevzuunda bir ve beraber olmaları şarttır ve farzdır!
Kur'an cemaati emretmiş, tefrikayı haram kılmıştır!
Kur'an'in ve Şeriat'in etrafinda toplanan topluluk cemaattır, sayıları az da olsa!
Cemaat, kaynak Kur'an, örnek Peygamber diyecek; tâlimati Kur'an'dan, tatbikati Peygamber'den alacak, sünnet'e ve fetvaya uyacak, ne pahasına olursa olsun, taviz verme yoluna asla gitmeyecektir!
Cemaatin kuruluş binasi sağlam temellere oturmuş olacak, icraatında taviz vermeyecektir!
Particilikten vazgeçip, Peygamber metoduna dönmedikçe, kıyamet sabahına kadar bir araya gelip bir taban, bir cemaat oluşturamaz. Ve bir cemaat olusturmayınca da ĺslam'ın devleti mümkün olmayacaktır!
Cemaatleşme Peygamberî bir yoldur!
Cemaatleşme birlestıricidir!
Cemaatleşme saygı ve sevgi getirir!
Cemaatleşme Tevhid'dir ve Tevhid'e götürür!
Cemaatleşme zafere ve devlete götürür!
ĺslam'ın varlığından söz etmenın üç şeyin varlığına ihtiyaç oldugu muhakkaktır:
Cemaat, emirlik ve itaat!
Not: Eger forumu arastirirsan Parti;Demokrasi,Belamlar,Tevhid,……..Konular genisce mevcut .Sadece bu konuya ait bazi eklentilerdir.