Tek dertleri bazı şahısları ya da bazı cemaatleri yermek olan kimselerden sakının. Onlara Allah’ı hatırlatın. Eğer öğüt almazlarsa; bilin ki onlar uzak durulması gereken uyuzlardır.
Ey dostlar, bugün her ne olursa olsun çekişmelerinizin şer’i meselelerden olmasından sakının. Tek bir söz üzere kalarak, tercihe şayan olmayan ama caiz olan bir görüşü almanız, kalplerin nefretle dolu olduğu tercihe şayan gördüğünüz bir görüşü almanızdan daha hayırlıdır.
Düşman kapıdayken taharet hükümleriyle meşgul olan müslümanların başına neler geldiğini hatırlayın. Oysa ki o da dindendir, ancak düşmanın uzaklaştırılması ve nasıl savunma yapılacağının araştırılması anın vacibidir, vacip dışında bir şeyle meşgul olma ise vacibi ihmaldir.
Hatta İzz bin Abdusselam ve ilim ehlinden başkaları şunu söylemiştir: “Kim kanların akıtıldığı bir beldeye gider ve orada namaz ve oruçtan bahsederse, o kimse Allah’a ihanet etmiştir.”
Sizler İslam’ın oklarısınız, cemaatlerin okları değil. Kendinizi sadece düşmana yöneltin, Allah’ın emri gelene ya da yüce kurtuluşa ulaşana kadar onları bekleyin. Yüce rabbimiz şöyle buyurur:
“De ki: Siz bizim için ancak iki iyilikten birini beklemektesiniz. Biz de, Allah’ın ya da kendi katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz. Haydi bekleyin; şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz.” (Tevbe: 52)
Şunu bilin ki, din kardeşliği örgüt kardeşliğinden daha yücedir. Bu, rabbani bir bağdır. Eğer bu rabbani bağ korunmazsa, zalimce bir örgüt ve hizip bağına dönüşür.
Ey dostlar, aranızda fitne tutuşturucularına karşı dikkatli olun. Onlar her cemaatte vardırlar ve cemaatlerin kirleridirler. Onları gözetlemede olun. Her cemaatin kendisini onlardan temizlemesi gerekir. Onlar illaki de vardırlar. Bizi aramızda kardeşliğe çağıran kimse, bizden bir kardeştir. Bizi tefrikaya çağıranlar ise, aramızdaki tuzaklardır.
Şeyh Kasım Er-Rimi
Ey dostlar, bugün her ne olursa olsun çekişmelerinizin şer’i meselelerden olmasından sakının. Tek bir söz üzere kalarak, tercihe şayan olmayan ama caiz olan bir görüşü almanız, kalplerin nefretle dolu olduğu tercihe şayan gördüğünüz bir görüşü almanızdan daha hayırlıdır.
Düşman kapıdayken taharet hükümleriyle meşgul olan müslümanların başına neler geldiğini hatırlayın. Oysa ki o da dindendir, ancak düşmanın uzaklaştırılması ve nasıl savunma yapılacağının araştırılması anın vacibidir, vacip dışında bir şeyle meşgul olma ise vacibi ihmaldir.
Hatta İzz bin Abdusselam ve ilim ehlinden başkaları şunu söylemiştir: “Kim kanların akıtıldığı bir beldeye gider ve orada namaz ve oruçtan bahsederse, o kimse Allah’a ihanet etmiştir.”
Sizler İslam’ın oklarısınız, cemaatlerin okları değil. Kendinizi sadece düşmana yöneltin, Allah’ın emri gelene ya da yüce kurtuluşa ulaşana kadar onları bekleyin. Yüce rabbimiz şöyle buyurur:
“De ki: Siz bizim için ancak iki iyilikten birini beklemektesiniz. Biz de, Allah’ın ya da kendi katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz. Haydi bekleyin; şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz.” (Tevbe: 52)
Şunu bilin ki, din kardeşliği örgüt kardeşliğinden daha yücedir. Bu, rabbani bir bağdır. Eğer bu rabbani bağ korunmazsa, zalimce bir örgüt ve hizip bağına dönüşür.
Ey dostlar, aranızda fitne tutuşturucularına karşı dikkatli olun. Onlar her cemaatte vardırlar ve cemaatlerin kirleridirler. Onları gözetlemede olun. Her cemaatin kendisini onlardan temizlemesi gerekir. Onlar illaki de vardırlar. Bizi aramızda kardeşliğe çağıran kimse, bizden bir kardeştir. Bizi tefrikaya çağıranlar ise, aramızdaki tuzaklardır.
Şeyh Kasım Er-Rimi