Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Suriye’deki fitne karşısında tutumumuz (Abdulkadir Şen)

Ö Çevrimdışı

Ömer Hattab

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İncanews Genel Yayın Yonetmeni ve Haksöz Haber yazarı Abdulkadir Şen, Suriye'de ki Muhalif gruplar arasında yaşanan fitne ile ilgili bir makale yazdı

Geçtiğimiz günlerde İncanews'te hazırladığı dosya haber sebebiyle Türkiyeli ancak Suriye'de yaşanan fitnenin tarafı olan İslamcılar tarafından hedef haline getirilen Abdulkadir Şen, Haksöz Haber'e yazdığı makalede Suriye'de kardeş kanının akmasın sebep olan grupların düştüğü hataları tarafsız bir biçimde kaleme almış.

HAY-DER olarak Suriye'de ki fitnenin tarafı olmadığımızı, Müslüman kanı akıtan tarafların ellerinde ki silahları Suriye halkını katleden Esad rejimi askerlerine çevirmelerini gerektiğini dile getiriyoruz.

Abdulkadir Şen tarafından Haksöz haber için kaleme alınan makaleyi ilginize sunuyoruz;

Suriye’deki Fitne Karşısında Tutumumuz

Suriye’de son bir haftadır her vicdan sahibini, inancını muhafaza eden ve Ümmetin iyiliğini samimiyet ile düşünen her Müslümanı derinden yaralayan bir fitne yaşanıyor. Yaşanan bu iç çatışmada Müslümanların nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği konusuna geçmeden önce olayların ayrıntılarının ortaya çıkması için üç gün bekleyerek, geçtiğimiz Pazar günü hazırladığım dosyaların bazı eleştiriler alması üzerine bu yazıyı kaleme aldım. Bana ilk hatırlatmayı yapan, İslam dünyası üzerine 15 yılı aşkın tecrübeleri bulunan değerli ağabeyim oldu. Dosyaların kastını aşarak yanlış anlaşılabileceğini ve bazı kesimler tarafından fasid düşüncelerine bir argüman olarak kullanılabileceğini hatırlattı ve açıktan bir düzeltme yapmam konusunda tavsiyede bulundu. Rabbimiz ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır:

Onlar ki sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini hidayete erdirdikleridir ve onlar akıl sahipleridir (Zümer 18)

Her ne kadar dosyalarda Suriye’de aralarında Ebu Halid es-Suri gibi birçok değerli liderin bulunduğu ve savaşın başından beri büyük hizmetler veren Ahraruş Şam hareketinin tümünü itham eden ifadeler kullanmamaya özen gösterdiysem de kendilerinden başka herkesi batıl yolda gören bazı kesimler Ahraruş Şam’ın tümünü mahkûm eden bir tartışmaya benim iyi niyetli eleştirilerimi alet ettiler. Ben onların bu davranışlarından ve ithamlarından beri olduğumu açıkça belirtmek istedim. Ahraruş Şam hareketinin Suriye’de halk ile iyi ilişkileri olan, usul ve ahlak olarak hikmetli bir yöntem uygulamaya çalışan cihadi hareketlerden biri olduğunu düşünüyorum ve kendilerine yönelik bu ithamları açıktan reddediyorum. Artık her kim benim iyi niyetle yazdıklarımı kötü kasıtları için kullanırsa ve hak söz ile batıl murad ederse, onunla da hesabımız ahret gününe kalmıştır.

Dosyayı kaleme aldığım zaman olayların üçüncü gününde henüz Ahraruş Şam ve Liva et-Tevhid çatışmanın tarafı olduklarını açıklamamış, hatta beri olduklarını açıklayan görüntüler yayınlamışlardı. Ebu Abdullah el Hamavi liderliğindeki Ahraruş Şam IŞİD ile savaş kararlarının olmadığını açıkladı. Öte yandan Nusret Cephesi, Ahraruş Şam, IŞİD, Liva et-Tevhid ve Suriye’deki neredeyse tüm gruplar tarafından beş yıldızlı otellerde çıkar peşinde koştukları dillendirilen, ÖSO’nun ilk lideri Riyad el Esed’in ve birçok kesimin “Devrim Şebbihaları” olarak tanımladıkları bazı gruplar olayları başlatan gruplardır. Suriye halkının kendilerini temsil etmediklerini ilan ettikleri Selim İdris ve Hey’etul Erkan IŞİD’in yok edilmesi çağrıları yaparken Suudi rejiminin güdümünde hareket ettiği tüm kesimlerce kabul edilen Adnan Arur’un IŞİD’e lanet okuduğu videolar yayınladı. ÖSO içerisinde ABD tarafından silahla desteklenen Asifetul Şimali Azez isimli grup ve CIA ile resimdeki ilişkisi belgelenen Ömer Vavi de olaylarda Cemal Mahluf safında savaştı.

Arabuluculuk yapmak için giden Abdullah Azzam ve Usame bin Ladin’in arkadaşı Nusret Cephesi ile IŞİD ayrıldıktan sonra iki tarafa da katılmayıp Cundul Aksa isimli bir oluşum kuran Abdulaziz el Katari de Cemal Mahluf ekibinin saldırıları sonucunda katledilmişti. Arabuluculuk yapan Abdullah el Muheysini’ye de saldırdılar ve nitekim geçtiğimiz günlerde de yardımcısını kaçırdılar. Böyle bir süreçte bizim IŞİD’e karşı savaşan kesimleri, Suudi rejimi güdümündeki yapılar ve CIA tarafından desteklenen kesimler olarak tanımlamamız yanlış değildir. Hala aralarında ciddi bir yekûn bu tanımlamayı hak etmektedir… Eğer bunu ispatlayacak görselleri paylaşsaydık büyük bir fitne meydana gelirdi.

“İslam Ordusu”nun müftüsü Ebu Abdurrahman el Ka’ke’nin Nusret Cephesini “Harici” olarak tanımladığı görüntüler bu tavsifimize kaynak olarak verilmişti. Ayrıca olaylarda taraf olmayan Sukur el İzz gibi grupların yabancı savaşçıları sırf yabancı oldukları için esir alınmış ve biz de dosyada bu görüntülere yer vermiştik. Nitekim Nusret Cephesi lideri Fatih Ebu Muhammed Cevlani de yaptığı açıklamanın ilk cümlesinde yabancı ellerin olayları kullandığına işaret etti. Dolayısıyla olayların ilk üç gününde çatışmaları körükleyen, hürmetleri ihlal eden Esed’e karşı hiç kullanmadıkları silahları kullanan, kuşatma altında tuttukları 17 IŞİD karargâhının Esed uçakları ile vurulmasını sağlayan, asla cephede yer almayan, sınır kapılarını ve kaçakçılığı kontrol ederek kanlar üzerinden para kazanan ve yabancı güçler tarafından desteklendiğini birçok resim ve görsellerle ispatladığımız kesimleri “Sahve” olarak tanımlamak yanlış bir tutum değildir.

Nusret Cephesi’nin ÖSO ile kardeş olduklarına ve aralarının bozulmayacağına dair videolarını okura sunmak için en erken davranan olmuştum. Ben hata yapsalar bile Müslümanların düşmanlarına terk edilemeyecekleri kuralı gereği tavır aldım. Kardeşlerini düşmanın silahına teslim etmekle düşmanın kalemine teslim etmek arasında ne fark vardır? Bu tavrımda aşağıdaki hadisi esas aldım ve hizipçi bir düşünceyle değil adalet duygusuyla davrandım. Müslüman’ın bağlılığı ise gruplara değil dinine ve ümmetinedir.

Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmemetmez ve onu yalnız bırakmaz. Zulme teslim etmez. (Buhari, Mezalim, 3; Müslim, Birr 58)

Çeşitli İslami gruplardan ve Irak-Şam İslam Devleti grubundan 700 direnişçinin şu ana kadar katledildiği bir çatışmada kanlarını tevil ederek IŞİD’i eleştirmem hiçbir akıl sahibinin bekleyeceği bir tutum değildi. Kaç hata yüzlerce direnişçinin kanını helal yapar? Dolayısıyla ilgili dosyada bu gruba yönelik ithamlara ve eleştirilere az yer vermiş olmam onların mutlak savunucusu olduğum yönünde çoğu samimi ancak kimi kasıtlı ve zan içeren ithamlara da neden oldu. Ben herkesin Irak-Şam İslam Devleti grubunu şeytanlaştırdığı, İslami hassasiyetlere sahip olduğu belirtilen medyanın bile Reuters’te yayınlanan Esed katliamı fotoğraflarını vererek “IŞİD’in vahşeti” manşetleri atarak taraf tuttuğu, öldürülen IŞİD üyelerinin resimlerini IŞİD’in infaz ettiği kişiler olarak duyurdukları bir meselede sadece gerçekleri tam manasıyla duyurabilmek niyetiyle bir araştırma dosyası hazırladım. O zaman nasıl kendi nefsime gelecek ağır hakaretleri göze aldıysam ve hakkı gizlemediysem şimdi de bir hata yaptığımda ya da yaptığım bir çalışma pusuda bekleyenler tarafından kullanıldığında bunu tashih etmek konusunda kınayıcının kınamasına aldırış etmem. Ben dosyalarda Ahraruş Şam’ın mahalle çalışması şeklinde organize olduğunu, diğer yapılara görece çok daha hızlı büyüdüğünü ve büyük grupların katılımı ile homojen olmayan bir yapıya büründüğünü açıkladım. Dolayısıyla Suriye’de yoğun mesai harcayan Suudi Arabistan’ın ve CIA gibi diğer istihbarat örgütlerinin olaylarda İslami grupların bazı birimlerini yönlendirmiş olabileceklerine dikkat çektim.

Nitekim bu fitne savaşında, direnişi Sahveleştirme ve kardeşi kardeşe düşürme planlarına karşı direndiği için ABD tarafından organize edilen bir suikast ile şehid edildiği gittikçe aşikar olan Abdulkadir Salih’ten sonra Liva et-Tevhid’in bazı birimlerinin de olaylara karıştığı, Ahraruş Şam’a bağı bazı grupların da IŞİD’e saldırdığı, IŞİD içerisinde de olayları tetikleyenlerin oldukça fazla olduğu biliniyor. Bu yapılar küçük grupları da ihtiva etmektedir ve bazı küçük grupların beyat ettikleri bu hareketlerin itibarlarını ve sancaklarını ellerine aldıktan sonra onların yaptıkları her iyi ve kötü tutum intisap ettikleri hareketin hanesine yazılmaktadır.

Tarih boyunca Müslümanların birbiri arasındaki çatışmalarda uğradıkları kayıp düşmanın verdiğinden daha fazla olmuştur. Bu fitne zamanlarında Ümmetin menfaatlerini grupların menfaatlerinden âli tutmak herkesin görevidir. İntisabımızın gruplara değil Allah’ın dinine olduğunu açıkça belirtmeli ve hizipçiliğe taraf olmamalıyız. Esed güçleri dururken Müslümanların birbirini vurması da ne demektir! Büyük fitneye yol açan bu çatışmalar hakkın ikamesi için olmadığı gibi batılın def edilmesi için yapılan bir savaş da değildir. Taraflar Müslümandır. Bugün Suriye’de oturanların ayakta olanlardan daha hayırlı olduğu bir gündür.

Olaylar Müslümanlar Arası Bir Çatışmaya Evrilmiştir

Ancak olaylar 4. gününde seyir değiştirdi ve hepimizin içini burkan bir şekilde neredeyse tüm grupları içine çekti. Ahraruş Şam ve Liva et-Tevhid’in de içinde bulunduğu “İslam Cephesi” şu anda yukarıda ismini zikrettiğimiz yapılarla beraber çatışmalara taraf oldular. Liva el-Hak tarafsızlığını ilan etti. Tarafların tümü hakkında duygusal kesimlerin hak- hukuk bilmeden ağır ithamlarda bulunmasına neden olacak şok edici haberler ve görüntüler basına yansıyor. Ben şahsen bu haber ve görüntülerin yayınlanmasına karşıyım. Olayların Müslümanlar arasında bir savaşa dönüştüğü, Ahraruş Şam, IŞİD, Liva et-Tevhid ve diğer gruplardan birçok birlik ve liderin tarafsızlığını ilan ettiği bir durumda ben de elimi ve dilimi Müslüman kanı ile kirletmekten Allah’a sığınırım. Olaylara tüm tarafların hatalarının neden olduğunu ve tuzağa düşürüldüklerini düşünüyorum.

IŞİD de İslami Cephe de Olayların Birinci Dereceden Sorumlusudur

Yaşanan olayların Küresel Cihad Hareketi ile IŞİD arasında Irak savaşından bu yana devam eden bir usul farklılığını yansıttığını belirmek gerekir. Yazıyı daha fazla uzatmamak için burada bu ayrıntılara yer vermeyeceğim. Ancak o zamanki adı “Irak İslam Devleti” olan bu hareketin usul hataları el-Kaide liderliğinin kendisi ile bağlarını koparmayı değerlendirmesine dahi yol açmıştı. Ancak Amerikan askerlerine karşı en büyük direnişi gösteren bu yapıya, yüz binlerce işgal askerine karşı savaşırken, hele de hakkındaki iddialar vuzuha kavuşmamış ithamlardan ibaret iken cephe almak büyük bir karışıklığa neden olacaktı. Küresel Cihad Hareketi konu hakkında Usame bin Ladin’in evinden çıkan ve IŞİD’i çok ağır eleştirilere tutan mektupları bilinçli olarak yalanlamadı.

Süreç içerisinde hataların düzeleceği umudu taşınıyordu. Olumsuz yönleri düzeltmek amacıyla gönderdikleri itidal ve ufuk sahibi olarak tanımlanan liderlerin yaşamını yitirmesi ya da yakalanması, Küresel Cihad Hareketi’nin merkezinin insansız uçakların baskısı (zaten bu baskı gövdeyi baştan koparmayı, hareketi beyin takımsız hale getirmeyi amaçlamıştı) bu yapıya yönelik eleştirilere neden olan yönlerin düzeltilmesine yönelik tüm çabalar akamete uğradı. Nitekim grubun başına geçerek olayları düzeltmesi beklenen Şeyh Atiyyetullah’ın hocası Abdul Hadi el Iraki Gaziantep’te yakalanarak ailesi ve dört çocuğu ile beraber Guantanamo’ya gönderildi. Bütün çabalara rağmen Pakistan’da Raymond Davis gibi CIA ajanlarının camileri bombalayıp, Müslüman liderleri öldürüp bunları Taliban ve El Kaide’ye yıktığını çok yakınında görünce ve bunun oluşturduğu fitneyi güçlü olarak hissedince artık manifesto niteliğindeki açıklamalarla metodoloji ve usullerini ilan etme gereği duydu. Atiyyetullah el Libi’nin linkteki açıklaması, Dr Eymen el Zevahiri’nin linkteki açıklaması ve daha birçok açıklama bu minvalde yapılmıştır. Son olarak Zevahiri’nin yayınladığı manifesto hikmetli hareket etmediği düşünülen yapıları hikmetli bir usul ile uyarma amacı taşımaktaydı. Şu an devam eden çatışmanın sorunu halletmeyeceğini, ümmetimizin ıslah yönteminin kan dökerek olmadığını belirtmek isterim.

IŞİD’e yönelik ithamların bir kısmı gerçek olsa da çoğunun yalan olduğunu adalet ile belirtmek durumundayız. Böylece eleştirmemiz gereken noktaları daha iyi ayırt ederiz ve bu zulmetmemek bakımından da en doğru yoldur. IŞİD üyelerinin diğer grupların mensuplarına zaman zaman uygun olmayan şekilde davrandıkları, kendi düşüncelerini dayatma olarak anlaşılacak bir üslubu benimsedikleri, amaçlarını doğru biçimde açıklamadıkları, siyasetlerinin diğer grupları eşit unsurlar olarak gören bir siyaset olmadığı, topladıkları mutlak beyatin de şeriat kurallarına uygun olmadığı yönündeki ithamlar bulunmaktadır. Bu eleştirileri IŞİD’in olumlu yönlerini takdir ettiklerini ifade eden, Suriye’de adalet sahibi çoğu kesimden duyabilirsiniz ve yine adalet ile bunların çoğuna katıldığımı belirtmeliyim.

Bununla beraber liderleri halkları tekfir etmekten Allah’a sığındıklarını, ve pazar yerlerine yapılan saldırılardan beri olduklarını defalarca açıklarken bunlarla itham edilmelerini doğru bulmuyorum. IŞİD’in İran ve Esed ile işbirliği yaptığı, Şii istihbaratların kontrolünde olduğu iddialarına gelince, bu sözlerin hiçbir delile dayanmadığı ortadadır ve yine hiç kimse emperyalistlerle ortak çalışan Şii yapılara IŞİD’in verdiği zararı başka bir grubun verdiğini ispat edemez. IŞİD’in Esed’e, Hizbullah’a ve Maliki güçlerine yönelik saldırıları bu asılsız iddiaları yalanlamaktadır.

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.(Maide 8)

Fakat IŞİD’in hataları Ahraruş Şam, Liva et-Tevhid gibi İslami yapıların karanlık grupların ardından tuzağa düşerek onlarla beraber kardeşlerini önceden bir ültimatom vermeden öldürmelerini gerektirmezdi. Ayrıca olayların IŞİD’in Irak’ın Anbar Bölgesi’nde; Ramadi, Fellluce, Hadise, Ebu Ğureyb ve benzeri beldelerde yoğun ABD, İran ve Maliki rejimlerinin saldırısına maruz kaldığı bir zamanda yapılması haklı şüphelere neden oluyor. Cenevre görüşmeleri öncesine gelmesi bazı bölgesel güçlere mesaj verildiği izlenimi doğuruyor. Ayrıca bu çatışmaya İslam dünyasının düşmanı ülkeler ve liderlerin açık desteği var. Hiç kimse bunların yarın ismi Nusret ya da Ahrar olsun İslami hareketlere karşı da benzeri tasfiye operasyonuna gireceklerinden şüphe etmemelidir. Mesele IŞİD değil siz hala anlamadınız mı? İsterseniz ÖSO’nun liderine soralım:


Bununla birlikte, olaylar sonucu çatışmayı yatıştıracağı umut edilen IŞİD’in birçok yerel lideri bu olumlu beklentilere uygun hareket ederken grubun en etkili isimlerinden Ebu Muhammed el Adnani “yangına körükle gitmek” şeklinde tarif edilebilecek bir açıklama yaptı. Her ne kadar açıklamasında Ahraruş Şam ve Liva et-Tevhid için “kardeşlerimiz” dese de tamamen duygusal bir mahiyette ve öfkeyle yapıldığı açık konuşmasının ardından çeşitli direniş hareketlerin merkezlerinde canlı bombaların patlatılmasından sonra IŞİD liderliğinin de olaylardaki birinci derecede sorumluluğunu kabul etmemek hakkaniyeti reddetmektir. Hakkın yanında olmak konusunda taassup sahibi olmaktan Allah’a sığınırız.

Taraflar tuzağa düştü

Bu çatışmanın baştan aşağı bir tuzak olduğunu görmemek mümkün değildir. Öncelikle Ahraruş Şam ve “İslam Cephesinin” yanında duran kesimler bu savaşı “İslam Cephesi”nin başlatmadığını, karanlık ilişkileri olan Cemal Mahluf ve Selim İdris yapısının başlattığını bilmelidirler. Bu kesimler daha sonra başkasının başlattığı savaşa dâhil oldular ve maalesef çatışmayı başlatan bazı kesimler şu anda durup ellerini ovuşturuyor.

Suriye direnişi gibi Ümmet’in gündeminin baş sırasına yerleşmiş, büyük umutlar bağlanmış, bölgenin tarihi gidişatını belirlemesi beklenen ve bu kadar çeşitli grubun bulunduğu bir savaşta, bazı küçük gruplar veya büyük gruplara sızmaya çalışacak bazı kişi veya toplulukların eliyle, kardeşi kardeşe düşürmek ve direnişi amaçlarından saptırmak isteyen malum odakların istihbaratlarının karanlık oyunlar oynaması doğal karşılanmalı ve bu girişimlere karşı devamlı teyakkuzda olunmalıdır.

Bu fitneyi başlatıp bugün ellerini ovuşturanların da, onları semirtmeye çalışan efendilerinin de hedefinin büyük anlamlar yüklenen bu direnişi baltalamak olduğunda şüphe yoktur. Ayrıca bölgede İslami terimleri isim seçip ellerine silah almakla "mücahid" ve "direnişçi" imajı oluşturmaya çalışan, asıl amaçları hırsızlık, savaş vurgunu ve benzeri istismarlar olan, Suriye halkınca "haramiler" olarak isimlendirilen bazı odakların da olayların alevlenmesine katkısı büyük olmuştur.

Bölge uzmanlarının belirttikleri gibi, halka her türlü kötü muameleyi reva gören art niyetli ve fırsatçı "harami" gruplara karşı IŞİD'in en etkin mücadeleyi veren grup olması da yaşanan son süreç hakkında bilgi vermektedir. Üstelik bu "harami" grupların birçoğunun, IŞİD'i baş düşman ilan eden Cemal Mahluf grubu örneğinde görüldüğü gibi yabancı istihbari odaklarla ilişkisinin de bulunması bir hayli düşündürücüdür.

İkincisi IŞİD’e karşı tuhaf bir savaş ilan yapıldı; önce IŞİD’e yoğun saldırılar başladı sonra da 72 saatlik bir ültimatom verildi, bu sürede IŞİD saflarındaki 300 muhacirin katledildiği bildiriliyor. Bu savaş:

Mü’minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever. (Hucurat 9) ayetinde belirtilen kuralları da içermiyor. Çünkü

1-IŞİD’in verdiği zarar bu çatışmanın direnişe verdiği zararın yanında pek bir anlam ifade etmez.

2-Kendilerine son uyarıyı ve ardından çatışma ilanını yapacak bağımsız bir şeri mahkeme hiç oluşmamıştır.

3-Gerek IŞİD saflarında, gerekse de Ahraruş Şam saflarında savaş istemeyen gençlerin özgür kararlarını verip ayrılmalarını ya da durmalarını sağlayacak zaman ve ilan yapılmamıştır. Çoğu IŞİD yanlısı direnişçi aniden yapılan baskında haberdar olmadan öldürülmüştür.

4-Çatışmada bir taraf şaibeli ilişkiler üzerinden ve ihaneti açık kesimlerle bilerek ya da bilmeyerek aynı safta yer almıştır.

Haber Kirliliği Üzerine

Sisli havayı seven kesimlerin her gün, her akşam yalanlanan yüzlerce haberi servis ettiği görülüyor. Taraflar birbirini “mürted” ya da “harici” olarak isimlendiriyor. Aynı grubun liderlerinden çelişkili açıklamalar geliyor. Ve en kötüsü de bu süreçte Esed güçleri ilerliyor. Son olarak elleri arkadan bağlanarak infaz edilmiş kişilerin IŞİD tarafından öldürüldüğü iddia edilirken aslında onların IŞİD üyesi olduğu ortaya çıktı. Ancak bu her iki tarafın da karşılıklı birbirinin haklarını ve hürmetlerini çiğnediği gerçeğini değiştirmez. Medya ile ilgilenenlerin yapacakları en doğru şey, toplumda üzüntü ve tarafgirliğe neden olacak bir dil kullanmaktan ve bu tür şaibeli haberleri yayınlamaktan uzak durmaktır. Ünlü Siyonist ve CIA ajanı, jihadology.net’in yöneticisi Aron Zelin’in, Abdullah el Hamavi’ye açıktan “ABD’ye bir mesajın var mı?” şeklinde tweet atması amaçlarını ortaya seriyor. Böylelikle bir takım kişiler hemen Hamavi’yi suçlayacaklar ve psikolojik olarak taraf olacaklar. Oysa ABD’nin grupları muhatap alma tarzı sosyal medya değildir ve bu ortamı daha da karıştırmaya yönelik bir hamledir. Bu tür haberleri yayma konusunda Allah’tan korkmak gerekir.

Muhacirler Nasıl Davranmalıdır

Suriye’de bulunan muhacirlerin ülkede zulmü ortadan kaldırmak için bulunduklarını asla göz ardı etmemeleri gerekir. Çeçenistan’da hiçbir zaman yönetici olmayan Hattab’ın bölge halkının hassasiyetlerini gözeten bu tavrı herkese ibret olmalıydı ve olmalıdır. Bir kavmin yöneticilerinin onlardan olması en hikmetli tavırdır. Bu direniş sosyolojisine de en uygun olandır. Dolayısıyla olaylarda Suriye’ye giden bazı grupların bölge halkına yönetici olarak atanması yönündeki yanlış siyasetlerin de etkisi bulunmaktadır. Suriye halkı şunu bilmelidir ki muhacirler sadece onlara yardım etmek için oraya gelmişlerdir onlara hükmetmek için değil. Ancak yardım için giden insanların bölge örfünü, geleneklerini, sosyolojisini bilmeden ya da önemsemeden davranmaları, yardıma gittikleri ülkeye lider olmaya çalışmaları da maalesef çatışmaları artırmaktadır. Bu çatışmada muhacirlerin temiz amaçlarını kirletmemeleri en doğrusudur. Dahası kontrolsüz grupların Suriye halkının meşru direnişi açısından büyük önem taşıyan Türkiye’yi hedef alarak direnişin belini kıracak, büyük halk desteğini bitirecek amaçlar için kullanılma tehlikesine daha önce kaleme aldığım “Keşke El Kaide Türkiye’ye Saldırsa” isimli çalışmada dikkat çekmiştim. Muhacirlerin ülkedeki itibar ve itidal sahibi hareketlerle beraber hareket etmesi en doğru yoldur.

Biz bu fitneden beriyiz

Sadece Suriye değil Irak, Afganistan, Çeçenistan ve daha birçok yerde yöneticilerin hırsları Müslüman gençlerin kanının akıtılmasına neden olmuştur. Sahabenin bile düştüğü Müslüman kanı fitnesi tehlikesi her daim olacaktır fakat bunun vebalini Müslümanlar üzerinde yetki sahibi yöneticiler ödeyecektir. Suriye’de de tarafların Esed rejimini bırakıp birbiriyle savaştığı bu süreçte tuzaklara düştüklerini, hikmetli hareket ve tutum sergileyemediklerini belirterek zaferin gecikmesine neden olan bu zihniyeti Allah’a şikâyet ediyor ve Allah’ın her kötü niyet ve siyasete gücünün yeteceğini ümmete müjdeliyoruz. Allah gizli kapılar ardında konuşulan her sözü ve pazarlığı bilir. Allah basiret nimetini ümmetin yöneticilerinden almış ve bizleri çarklar arasında ezilen aciz bir topluluk yapmıştır. Fitne esnasında kılıçlarını kırma erdemliliğini göstermeyen yöneticiler suçu olayları samimi niyetlerle gördüğü şekilde haber yapan Müslümanlarda değil kendilerinde ve hırslarında arasınlar. Zafer bu kadar yakınken bir grubun hataları olsa bile hedef alınması bir basiretsizlik örneğidir ve zaferi geciktirmiş, düşmanı sevindirmiştir.

Suriye’de aktör olan her İslami hareket liderinin de bugün yaşananları dikkatle izleyip dersler çıkarması gerekir. Bugün IŞİD ile çatışmayı körükleyenlerin yarın aynı operasyonları kendilerine yapamayacaklarından emin olamazlar. Süfyan es-Servi’nin dediği gibi. “İnsanları fitne zamanında tanırsın.”
Allah’ım! Müslümanların araların düzelt ve düşmanı sevindiren bu günün gecesini uzatma.
 
Üst Ana Sayfa Alt