Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Suudi Amerika ( Suud Krallığının Gerçek Yüzü) Kralcılara:

M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Esselamu Aleykum ve Rahmemtullahi ve Berekad

Derleme bir kaynak oluşturmuştum işine yarayanlar olabilir düşüncesiyle paylaşıyorum
__________________________________________________________________________________________


Suudi Amerika'nın İslamlığı

Suudi hanedanlığının egemenliği altında bulunan Arabistan; İçerisinde bazı İslami hükümlerin uygulanabilmesine rağmen, pek çok islami hukumlerin uygulanmadığı, Allah yolunda Cihad eden Mucahidlere rağmen Tağutlara destek veren, Mucahidlere Harici diyen Bir Tağut Kralın idaresi altında ve Onu Emiru'l Muminin gören Kralcı İrca ehlinin dini otoritesinin kontrolunde din yaşanan bir ülkedir.

Amerika Tağut devleti; 2001 yılında Afganistan ve Irak'ı işgal ederken, Suud ve Kuveyt'in Sultan ve Hurc havaalanlarından kaldırdığı uçaklarla vurup , işgal etmişti.
Suudi Ameriaka Hala toprakları içerisinde İslam şeriatiyle hükmedilsin diye cihad eden el Kaide mucahidleriyle harp halindedir. Yemen'le birlikte ortak operasyonlar düzenlemekten çekinmemektedir.

SuudiAmerika, 1979 yılında yine bir Şeriat için Kabe'de Hak arayan Cuheyman ve cemaatini Hristiyan Fransız askerlerini Mekke'ye, Kabe'ye (tevbe 28 ayetindeki harama rağmen muşrikleri harameyne) yerleştirip, Kabe'nin içerisindeki muslumanlara kurşun ve bombalar ile şehid ettirmekten Allah'tan korkmamışlardır.

Suud ailesinin top sakallı erkeklerinin hakimiyetindeki Arabistan'ta, Dünyanın her tarafından Hac için gelen Muslumanlar, Kabe'nin tam karşısında, gökdelen gibi Yahudi Hilton otelini pek çok kafir otelle birlikte yanyana görmektedir. Bu oteelde Efes Pilsen'in Biraları 'alkolsuz' diye satılabilmektedir.
****
Sorunuzdan rahatsız olmuş değiliz bilakis kendisini selef akidesine nisbet eden suud yönetimi ile gerçek selefi muvahhidler arasındaki farkları belirleme açısından çok güzel ve "profesyonel" bir soru. Esasında günümüzde "vahhabiliğin" temsilcisi olduğu iddia edilen Suudi yönetiminin bu akide karşısındaki konumunu belirlemek önemli bir mesele. Çünkü dünyadan habersiz bir çok ahmak rafızi, sofi vb müşrikler hala Muhammed bin abdilvehhab rh.a'nın davetiyle günümüz Suud hanedanını özdeşleştirebilmektedir. Halbuki aşağıda sıralayacağımız maddeler bu ailenin ne İslamla ne tevhidle ne selefilikle ne de başka bir şeyle alakası olmadığını göstermektedir:

M. 1920'li yıllarda kurulan Suudi Arabistan hükümeti başlıca iki küfür ameli üzere tesis edildi:

1)İngiliz uşaklığı ve onların velayeti altına girmek. Bu WASP muhabbeti bugün de ABD uşaklığı şeklinde tezahür etmektedir.

2) Kafirleri tekfir etmemek, onlara müslüman muamelesi yapmak: Yukardaki meseleyle bağlantılı olarak İngilizlerin baskısıyla hac yollarının diğer müslüman geçinenlere açılması sağlandı. Malum, müşrikleri Mescidi harama sokmak Tevbe: 28.ayetiyle sabit olduğu üzere caiz değildir, haramdır. Fakat küfür değildir. Küfür olan bunu müşriklere müslüman muamelesi yaparak uygulamaktır.İlk zamanlarda müşrikler haccdan menedilmişti. Sonradan tekfir düşüncesinden vazgeçilip cehalet özürdür düşüncesi yayılarak hem hac gibi muazzam bir ekonomik kaynak sağlama alındı hem de diğer sözde islam ülkeleriyle iyi ilişkiler tesis edilmeye çalışıldı. Halbuki bundan önce bu ülkelere gereksiz yere seyahat etmek dahi alimler tarafından menediliyordu.

Daha sonraki yıllarda bu küfürler üzerine başka küfürler de ilave edildi:

1) Birleşmiş Milletler adlı taguti kuruluşa intisap ederek kafirlere velayet verdiler, onların mahkemelerini yetkili kabul ettiler.
2) Amerikan askerlerini Hicaza yerleştirdiler, onların İslamı zayıflatmak ve demokrasiyi yaymak amacıyla yaptıkları operasyonlara lojistik destek sağladılar. Tevhide biraz olsun yakın duran kim varsa radikalizmle mücadele adı altında ezmeye çalıştılar, bu yoldaki her türlü Haçlı ve siyonist operasyonuna destek oldular.
3) Tevhidi sadece ölülerden yardım istemeyi menetme konusuna hasrettiler. hakimiyetle alakalı yeni çıkan küfür çeşitlerini hem kendileri uyguladılar hem de uygulayanları desteklediler. Demokrasi, particilik, taguta muhakeme vb.

Bunlar şu an için aklımıza gelenler. Yoksa bu devletin küfür sicili epey kabarıktır ve günden güne de artmaktadır. Yakında yahudi devletiyle de açıktan görüşmelere başlayarak artık olaya son noktayı koyacak gibi görünüyorlar. Bu rejim tevhid akidesinin önündeki en büyük engellerden birisidir.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suudi Arabistan’ın Demmam şehrinde tutuklu bulunan mücahid Nasır el-Hâciri Suud istihbaratının ağır işkencesine maruz kaldı.

KÜRESEL HABER/Haber Merkezi
Suudi Arabistan’ın Demmam şehrinde tutuklu bulunan mücahid Nasır el-Hâciri Suud istihbaratının ağır işkencesine maruz kaldı. İşkence sonrası tedavi edilmeyen mücahidin kafasında tümörler çıktı. İşbirlikçi Suud yönetimi Amerika ve Batılılar karşısında uysal koyun kesilirken mücahidlere karşı kaplan tavrını sürdürüyor. İşte o fotoğraf:



Axw0i76CEAAff-6.jpg
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suud rejimi, İslam'a karşı savaşında Batıdan yardım istiyor

Yayınlama zamanı: 5 Haziran 2012, 13:16

7728_1.jpg

İslami haber ajansı UmmaNews, Arab News adlı websiteyi referans göstererek Suudi rejiminin geçen hafta Cidde şehrinde Müslümanlara karşı yeni bir haçlı seferi ilan eden bir uluslar arası anti-İslam toplantısı düzenlediğini bildiriyor.

Suudi rejimi elebaşı Abdullah, Allah Resulü(s.a.s.)'nün topraklarını kafirlere takdim ederken batıyı da "Teröre karşı kapsamlı bir strateji" geliştirilmesi konusunda uyardı.

Suudi Arabistan kralının bir demecinde, "Terörizm(İslam)e karşı savaş, uluslar arası toplumun üyeleri arasında en üst derecede ortaklık ve uyum gerektiren, çok taraflı bir vazifedir" denildi.
Abdullah'ın BM "Kontra-terör" merkezinin danışma kuruluna gönderdiği mesaj, Suudi Dışişleri elebaşı Prens Suud el-Faysal tarafından okundu.
O'na göre rejim, global İslami harekete son vermek için kafirlerin saflarına katılma niyetinde olduğunu bir kez daha tasdik etti.
"Suudi Arabistan, çok katılımlı toplantılarda ve uluslar arası forumlarda defalarca, kaynağı ne olursa olsun, terörizmin her türünü kınadığını ve lanetlediğini ifade etmiş; bu konuda uluslar arası girişimlere(Haçlı seferleri) katılmaya hazır olduğunu beyan etmiştir."
Kral, Suudi kuklaların mücahidlere karşı savaşında BM'ye her türlü desteği sağladığını açıkça ikrar etti.
Faysal, kraldan iktibas ederek; "bu durum, uluslar arası terörizme ve onun unsurlarına karşı krallığın sürekli ve tutarlı bir duruşunun olduğunu gösterir" şeklinde ilave etti.
Suudi kralı, saf İslam'ı barış ve güvenliğin en büyük tehdidi olarak nitelendirdi. BM'ye, Riyad'da 2005 yılında düzenlenen sözde "terörizmle savaş üzerine uluslar arası konferans"ın önerisine cevaben 19 Eylül 2011'de New York'ta, bir kontra-terör merkezi kurulmasından ötürü teşekkür etti. Suudi rejimi, İslam'a karşı savaş için merkez kurmaya 10 milyon $ para tahsis etti.
Kral, BM genel sekreteri Ban Ki Moon'a da toplantıya katılışından dolayı teşekkür ederek şunları söyledi:
"Eminim ki O'nun(Moon) bilgisi, tecrübesi ve işbirliği, bu toplantının başarısına katkıda bulunacaktır."
Enteresandır ki Suudi rejimi, genel olarak "Vehhabi" olarak tanımlanmaktadır fakat Kafkasya da dahil, İslam topraklarındaki işgalci kafirlere ve onların işbirlikçileri olan mürtetlere karşı savaşan "Vehhabi"lere karşı hareket etmektedir.
Şeyh Abdüllatif bin Abdurrahman bin Hasan eş-Şeyh(rahimehullah), "Ed-Durer'us Seniyye" isimli eserinde (8/326) kafirlere düşmanlık ve onlarla yakın ilişkiler kurmamanın farziyeti konusunu işlerken şöyle demektedir:
"Öyleyse kafirlere yardım edenler, onlara Müslümanların topraklarını satanlar, onlarla müttefik olanlar veya onları müminlere tercih edenler, onları sevenler ve onlara zafer dileyenler hakkında ne demeli?(bunlardan sadece birisini işleyen kafir olur) Bu, ümmetin icmasıyla apaçık bir riddettir!"

Muhammed ibn'ül Vehhab, kişiyi İslam'dan çıkaran hususları 10 maddede listelemiş ve 8.maddede şöyle demiştir: "Müslümanlara karşı müşrikleri desteklemek ve onlara yardım etmek. Nitekim Allah(c.c.) şöyle buyurmuştur: "Kim onları veli edinirse o da onlardandır". (Maide, 51)
İmam ibni Hazm(rahimehullah), şöyle dedi:
"Doğru olan şudur ki; Allah'ın, "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar ancak birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet vermez."(Maide,51) ayeti doğrudan alınmalıdır. Öyle ki bu kişi kafirdir ve kafirler topluluğundandır. Ve Müslümanların arasında, bunun hakkında iki farklı seçenek olamaz".
(El-Muhalla,11/138)
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Amerikan, Suudi Arap ve Saleh askeri birlikleri Yemen şehri Zincibar'a saldırdı
Yayınlama zamanı: 11 Eylül 2011, 02:11

7061_1.jpg

7061_1.jpg

Saleh rejimi askeri birlikleri komutanı Cumartesi günü, 29 Mayıs 2011 tarihinden beri El Kaide Mücahidlerinin kontrolü altında bulunan Abyan İslam Emirliği başkenti Zincibar'ı ele geçirdiklerini iddia etti.

İddia, şu anda tedavi için Suudi Arabistan'da bulunan Saleh tarafından şahsen öne sürüldü. O, zafer için birliklerini kutladı.

Bu arada, yerel sakinlere dayanan AFP'ye göre, Saleh birlikleri sadece konum aldıkları yerden Zincibar'ın doğu mahallelerine doğru hareket etti. Şehrin diğer bölgelerinde ağır çatışmalar yaşanıyor.
Saleh yetkilileri birliklerin neredeyse 3 aydır kuşatma altında tutulan 25. mekanize tugayı kuşatmasını yardığını bildirdi.
İlginç bir şekilde, muhalif tarafa geçen ve ülkenin diğer alanlarında Saleh'e karşı savaşmakta olan Gen. Ali Mohsen El Ahmar'a bağlı 119. Yemen ordusu tugayı Mücahidlere karşı savaşmaktadır.
Ancak, Gen. El Ahmar kuvvetleri Abyan'da El Kaide Mücahidlerine karşı Saleh'e bağlı 31. ve 201. tugaylarıyla bir takım oluşturdu.
Bu arada Saleh'in verdiği zafer kutlaması mesajında Yemenli kukla birlikleri yanında Yemenli Mücahidlere karşı ilgili taraf olarak faal bir savaş yürütmesinde Amerika'nın oynadığı rolün önemini vurguladı.
Amerikan ve Suudi Arap askeri birliklerinin Mücahidlere karşı savaşa katıldıkları haberi Saleh rejimi sözcüsü Muhammad Albasha'nın verdiği resmi raporuna atıfta bulunan Yemen Post tarafından da doğrulandı.
İki gün kadar önce, görgü tanıklarının Abyan İslam Emirliği'nin Davfas kasabasına Amerikan birlikleri indirildiğini bildirdiklerini hatırlatalım.
Kukla gazetesine göre, Amerikan birliklerine ve Suudi özel kuvvetlerine ilaveten aşağıdaki birlikler Zincibar saldırısına katılıyor:

Özel Kuvvetler Komutanlığı
Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Donanma Operasyon Komutanlığı
201. Mekanize Tugayı
119. Piyade Tugayı
39. Mekanize Tugayı
31. Zırhlı Tugayı
25. Mekanize Tugayı

Bu arada, New York Times Yemen resmi kukla haber servisi SABA'ya dayanarak Saleh ordu oluşumlarının Mücahid kuşatması altındaki 25. Mekanize Tugayı'ndaki Mücahid kuşatmasını kontrol altına aldığını ve Abyan İslam Emirliği başkenti Zincibar'a girdiğini bildirdi.
Yerel kukla TV ve haber servislerinin Saleh ordu birliklerinin Zincibar'a girdikleriyle dolu tüm manşetlerine rağmen, NYT bu haberlerin bağımsız kaynaklarca doğrulanamayacağını yazdı.
Çin haber servisi Xinhua Zincibar sokaklarında meydana gelen çatışmaların bir dakika bile susmayan bir yoğunlukta şiddetli çatışmalar yaşandığını bildirdi.
Saleh rejimi subayları kukla rejimin şehrin savunmasını kırmayı başardığını iddia etti. Kuklalar kayıpları hakkında bir şey söylemedi, ancak buna rağmen ancak 10 Mücahid savaşçının şehid edildiğini iddia ettiler.
Mücahidlerin şehrin etrafını mayınladıkları ve kukla birliklerin ilerlemesini engellemek için patlayıcı yüklü araçlar hazırladıkları bildirildi.
Genel olarak Zincibar'daki durum belirsizdir.
Kavkaz Center
 
M Çevrimdışı

Musluman.

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu arap para babalarını ve Abd kuklası yöneticileri yüzünden İslamın kalbinde Abd bayrağı dalgalanıyor resmen.Dünya Üzerinde Cihadi hareketlere en çok destek olan halklardan biri Suudi halkı.Peki samimi bir şekilde soruyorum Neden Cihadi hiçbir hareket Suudda olmuyor?
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suudi rejimi İslam'a karşı savaşı yeni bir aşamaya taşıdı
Yayınlama zamanı: 7 Ekim 2010, 16:40
6000_1.jpg
Suudi Kralı Abdullah Bin Abdul Aziz sözde "ılımlı (toleranslı) İslam" uygulamaya başladıktan sonra, Allah'ın dinine karşı savaş Suudi Arabistan'da ziyadesiyle yoğunlaştı.

Bu doğrultuda atılan adımlardan biri olarak Kral Abdullah'ın emriyle ve onun doğrudan patronajı altında kız ve erkeklerin bir arada karma eğitim gördüğü batı tarzı ve tüm "uygar" sefahat cazibelileri ile - disko, gece kulüpleri, üniformalar vb.- eğitim yapan Cidde'de sözde "Uluslar arası Teknoloji Üniversitesi"nin açıldığını hatırlayalım.
Âlimler Yüksek Konseyi üyesi Şeyh Saad el-Şitrit'in Kral'ın yeni kolejde karma eğitim sunma kararının doğruluğu hakkında sorgulama cesareti göstermesi, Şeyhin derhal görevinden kovulmasına neden oldu.
Bu arada, bugüne kadar karma eğitim Krallığın Eğitim Bakanlığı kanununda yasaktı ve karma eğitimin 2009 yılından önce Suudi Arabistan'a bir örneği yoktu. Karma eğitim Şeriat'a göre yasaktır.
2009'un başlarında, Suudi rejimi birkaç adım atarak İslam'ı eğitim sistemi dışına itti. Bu adımlar AB ve ABD'nin "demokratik İslam" talebi baskısı yüzünden Suudi Arabistan yetkililerince atıldı.
Aşağıdaki mesaj Şubat 2009 da basında yer aldı-
Suudi Kralı Abdullah'ın ülkede bulunan "muhafazakâr ve kökten dinci" olarak düşünülen dini kuruluşların saflarında yaptığı "temizlik" batı yanlısı uzmanlar tarafından krallıkta " reforma dönük cesur adım" olarak görüldü.
Dubai temelli Körfez Araştırma Merkezi'nden Mustafa Alani Reuters'e "Amaç çok açıktır: Hukuk ve eğitim sistemi üzerindeki dini kuruluşların etkisini azaltmak." Dedi.
Kral Abdullah tahta çıktığı 2005 Ağustos'undan beri ilk büyük hükümet değişikliğini 14 Şubat 2009 da duyurdu. Batı yanlısı liderler tarafından "reformları engellemekle" suçlanan Yüksek Yargı Konseyi başkanı ve güçlü bir dini polis başkanı, Fazileti Teşvik ve Ahlaksızlığı Önleme Komisyonu başkanını değiştirdi.
Sarsıntı ayrıca etkili Âlimler Konseyine ve danışman Şura Konseyi'ne de dokundu ve buralara yeni üyeler, bazı bakanlar ve bölümler atandı.

Yeni bilgi bakanı Suudi Arabistan'ın Moskova'da ki ilk büyükelçisi Abdulaziz Hoca oldu.
Batı Yanlısı liderler Kralın "aşırı tutucu gruplar" saflarındaki "temizlik" adımlarını hoş karşıladı ve "devrim" olarak adlandırdı.
Yorumcular ve uzmanlar geçenlerde Batı'dan çalan alarm zillerinin ana sarsıntıya neden olduğuna inanıyor.
Bir Suudi politika analizcisi Fahd el-Şafi "Yargı sektörü (yani Şeriat şartları- KC) hükümeti özellikle dış dünya da zor durumda bırakmaya başladı- Burada dini doktrin ve siyasal meşruiyet oldukça iç içe olduğundan bununla baş etmek zordu." Diyor.
Bu arada, Suudi Arabistan'da AzanNews'in bir haber kaynağına göre, geçen hafta Kıral'ın verdiği emir altında yürütülen bir çerçeve dâhilinde Suudi Arabistan Bilgi Bakanlığı çok sayıda İslami websiteye ulaşımı engelledi. Engellenen İslami websiteler arasındaÇ Şeyh Muhammed İbn Solih el Munajid'in Soru&Cevap websitesi, âlimlerin fetvalarının ve derslerini içeren en büyük websitesi İslamWay (İslam Yolu), İslamiWeb ve diğer pek çok websitesi var.
Websitelerin kapatılmasının nedeni, bütün bu websitelerin fetva bölümleri olmasına rağmen geçenlerde kralın emriyle verilen sözde fetva yayınlama hakkının sadece "Fetva Belirleyici Komite" üyelerince sınırlandırması emrine itaatsizlik yapılması.
Bundan sonra, dini meselelerde her sıradan Müslüman tarafından erişilebilen belli başlı önemli websiteleri saldırı altında.
Bu arada, gazetelerde ve Suudi Arabistan TV'sindeki laikler ve ateistler cahil Müslümanları aldatarak önemli dini meseleler hakkında görüşlerini sessizce ifade etmeyi sürdürüyorlar. Ve onların böyle yapmalarının engellenmesi için Suudi rejimi tarafından yapılmış hiçbir girişim yoktur.
İslamı kötüleyen özgürce erişilen websiteleri pornografi ve vb. çirkinleri teşvik etmeye devam ediyor.
Aynı zamanda, kralın emirlerine "uymayan" ve din konusunda halkı bilgilendirmeye devam eden âlimlere karşı yapılan saldırılar ve onlara karşı harekete geçmeye dönük çağrılar Suudi basınında daha yaygın olmaya başladı.
Daha evvel, Suudi Arabistan Kralı sınırlı sayıda âlim dışında herkese dini emirleri yayınlamayı sıkı bir şekilde yasaklamış ve onlardan bazılarının "eski görüşlere" göre fetva yayınladıkları gerçeğine özellikle dikkat çekmişti.
Kavkaz Center

"Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır." Bakara-174
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suud Rejimi Peygambere Sahip Çıkan Alimi Tutukladı

Suud Rejimi Peygambere Sahip Çıkan Alimi Tutukladı, 2012-09-29, 14:07:36, velfecr: Kudüs'ün aydınlık ve özgür şafağına doğru
Hz. Resulüllah'a yapılan alçakça hakaretleri protesto etmeye çağıran Hicaz alimlerinden Hüseyin el Razini Suud polisi tarafından tutuklandı
Share on facebook Share on twitter Share on google Share on live More Sharing Services 15

Şeyh Hüseyin el Razini, Arabistan’ın El Ahsa bölgesinde yaptığı konuşmada Müslümanlara Hz. Resulüllah’a karşı yapılan alçakça hakaretleri protesto etmeye çağırdığı için, “ülkede güvenliğini tehlikeye atma” suçlamasıyla tutuklanırken, Qatif kentinde düzenlenen protesto gösterisinde Suud güçlerinin açtığı ateş sonucu Halid el Lebbab ve Selman al Bendari adlı Müslümanların şehid olduğu belirtildi.

Diğer yandan Awaviye bölgesinde düzenlenen bir başka protesto gösterisinde ise Hasan Muhammed Zahiri adlı Müslüman ise aldığı kurşun yaraları sonucu kaldırıldığı hastanede şehid oldu.

Suud rejim güçlerinin son zamanlarda katlettiği Müslümanların sayısının 15’e çıktığı belirtildi.

Suud rejim güçlerinin gösterilerden dolayı aralarında Şeyh Nemr adlı İslam alimininde bulunduğu 700 müslümanı tutukladığı belirtiliyor.

KUDÜS HABER
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suudi Muhalif Şeyh, 15 yıl sonra serbestSuudi Arabistan’da 15 yıldır cezaevinde bulunan rejim muhalifi Şeyh Said bin Zaîr, serbest bırakıldı.
32548.jpg


Suudi Arabistan'da rejim muhalifi Islah Hareketi'yle ilişkili olduğu gerekçesiyle 15 yıldır cezaevinde bulunan Şeyh Said bin Zaîr, serbest bırakıldı. Yeni Akit'in haberine göre geleneksel Suudi tedrisatından geçerek İslami ilimleri elde eden Said bin Zaîr, entelektüel bir ilim adamı olarak sosyal konulara duyarsız kalmamasıyla tanınıyor.
"Televizyonun Sosyal Değişimdeki Rolü" ismiyle doktorasını yapan Said bin Zaîr uzun yıllar İmam Muhammed bin Suud Üniversitesi'nde basın ve medya alanında ders verdi ve aynı üniversitede profesör oldu.
Suud rejiminin Amerika ile olan ilişkilerinden ötürü kral Fahd'a eleştirilerde bulundu ve Suudi Arabistan'da Amerikan gölgesinde olmayan bir İslami devlet söylemi geliştirdi.
Rejimin değişmesini isteyen Islah Hareketi'ne katıldı, yurtiçi ve yurtdışında sürekli bu konuları dillendirdi. 1995'te rejim muhalifi Islah Hareketi'yle ilişkili olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve hapsedildi.
Bu tarihten itibaren defalarca tutuklandı, takibe uğradı ve hapse atıldı. 15 yıldır yurtdışına çıkması yasak olan Said bin Zâîr, tamamen serbest bırakıldı.
Said bin Zaîr'in aynı düşüncelerini halkla paylaşmaya devam ettiği belirtiliyor.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suud kralı imamları ABD karşıtı konuşmaktan men ettiPosted on 06/03/2012
Suud kralı, imamları ABD karşıtı konuşmaktan men etti.Suud kralı Abdullah’ın Suudi Arabistanlı imamları Amerika yönetimi veya Amerika ürünleri karşıtı hutbe okumaktan men ettiği bildirildi.Suudi Arabistan’da bazı güvenilir kaynaklar kral Abdullah’ın imamları Amerika karşıtı konuşmaktan veya Amerika ürünlerini boykot etmekten men ettiğini belirtti.Bu haberin yayınlanması Suudi Arabistan’da halkın ve özellikle din adamlarının sert tepkisi ile karşılaştı.Suudi Arabistanlı alimler bu kararı, kral Abdullah’ın açıkça İslam düşmanları olan Amerika ve korsan İsrail’i açıkça desteklemesi şeklinde yorumladı.Söz konusu alimler kararın, Amerika ve korsan İsrail müslümanlar arasında tefrika çıkarmaya çalıştığı bir sırada alınmasına dikkat çekti.KAYNAK: FarsNewsAgency
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suudi Arabistan'dan Obama'ya kutlama
Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el-Suud ve Veliaht Savunma Bakanı Prens Selman bin Abdülaziz ABD Başkanlığı'na ikinci kez seçilen Barack Obama'yı kutladı.
Kral Abdullah, gönderdiği mesajda "Şahsım, Suudi Arabistan halkı ve hükümeti adına ABD Başkanlığı'na ikinci kez seçilmenizden dolayı tebrik ederiz. Size ve dost ABD halkına sağlık; ülkenizin ilerleme ve refahının devamını temenni ederiz." ifadelerine yer verdi.
Kral Abdullah mesajında ayrıca iki dost ülke arasındaki derin ve sağlam ilişkilere dikkat çekerek bu ilişkilerin tüm alanlarda geliştirilmesine önem verdiklerini ifade etti.
Suudi Arabistan'dan Obama'ya kutlama 07 Kasım 2012 Çarşamba 14:26
Suudi Arabistandan Obamaya kutlama - DÜNYA haberi
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi


Suud, Amerika ve Yemen Ordusu, Husiler'i Böyle Katlediyor



- 24.12.2009, 00:10:47











resim.php


Suudi Arabistan, Amerika ve Yemen ordusu, Yemen'in kuzeyinde yaşayan Husiler'i katletmeye devam ediyor.


Yemen'in Saada şehrinden yayın yapan Sadah Online, Amerika, Suudi Arabistan ve Yemen ordusunun Saada ve civar bölgelere düzenlediği hava saldırılarında sivil noktaların hedef alındığını duyurdu.

Sadah Online'nin yayınladığı video görüntülerinde, enkaz altında kalan yaralı ve ölülerin çıkartılmasında zorlukların yaşandığı gözlemlenirken, vurulan noktalar arasında cami ve okulların olması da dikkat çekti.

Suudi Arabistan'ın dün Saada ve çevre bölgelere düzenlediği hava saldırılarında en az 412 füze kullandığı belirtildi.

isra haber














Suud güçlerinin Yemen’in kuzeyinde masum ve savunmasız sivillere fosfor bombası ve füzelerle saldırarak çok sayıda kadın ve çocuğu katletmesi Ankara’da protesto edildi.

Mazlumder’in öncülüğünde düzenlenen Bab-ı Ali Vakfı ve İsra Kültür Merkezi’nin de katıldığı protesto eyleminde katil Suud rejimine öfke yağdı.

Üzerinde İngilizce “We will not forgive those kill incoment children (müsum çocukları katledenleri affetmeyeceğiz)” “Saudi King is a killer (Suudi kralı bir katildir) “The King of Saudi America (Suudi Amerika Kralı) ve Türkçe “bu hainleri affetmeyeceğiz” “hangi suçtan ötürü öldürüldü” “Bebek katilleri yargılansın” yazılı dövizlerin ve katledilen masumların resimlerinin taşındığı eylemde “mazlumların kanı zalimleri boğacak” “kahrolsun Suudi faşizmi” sloganları atıldı.

“Üzerinde “Zillet Bizden Uzaktır” ve !”Suudi Katliamlarını Unutmayacağız” yazılı pankartların önünde yapılan konuşmalarda Suud rejiminin masum ve savunmasız insanları katlederek ve fosfor bombası kullanarak insanlık suçu işlediği ve yargılanması gerektiği belirtildi.

Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı ve Suud elçiliği görevlilerinin de elçilik içinden kameraya aldığı protesto eyleminde Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Bab-ı Ali Vakfı Başkanı Kadim Toptaş ve İsra Kültür Merkezi yöneticisi Nureddin Şirin birer konuşma yaparak, Suud saldırılarının tekrar durdurulması istendi.

Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal’ın konuşması:

Arap yarımadasının güney batısında, Bab-ül Mendeb ve Kızıldeniz’in doğu yakasında bulunan Yemen son aylarda iç savaşlar ve insani krizlerle gündeme gelmektedir. 23 milyonluk nüfusunun çoğunluğu Sünni olan ülkede %30 civarında Şii Zeydi azınlık bulunmaktadır. Zeydi azınlığın yoğun yaşadığı ve Suudi Arabistan sınırındaki Saada bölgesi ise bugünkü çatışmaların merkezi durumundadır.

Tarihsel bakımdan çatışmaların kaynağı daha da gerilere gitmekle beraber, 2004 yılında yaşanan gelişmeler ve bölgedeki muhalif Zeydi grubun lideri Hüseyin el Husi’nin öldürülmesiyle ihtilaf zirveye çıkmış, ardından konu uluslar arası toplumun gündemine gelmiştir. 2004’ü takip eden yıllarda çatışmalar aralıklarla devam etmiş, 2009 yılı Ağustos ayında başlayan son çatışma ise henüz durdurulamamıştır.

2009 Ağustos’unda başlayan iç savaş bölgede büyük çaplı bir insani krize neden olmuştur. Uluslar arası toplum yaşanan insani krizi çözme noktasında henüz bir ilerleme gösterememiştir. Çatışmalar şiddetini arttırarak devam etmiş ve Suudi Arabistan’ın güneyine de sıçramıştır. Suudi Kuvvetleri havadan ve karadan Yemen içlerine 10 km kadar girerek tampon bölge oluşturma amacıyla saldırılarını devam ettirmektedir. Son günlerde medyada yer alan, Suudi yönetiminin bölgede Husilere karşı fosfor ve yakıcı diğer silahları kullandığına dair iddialar Uluslararası Af Örgütü tarafından Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı’na; “bu silahların kullanılıp kullanılmadığı, kullanıldıysa siviller için nasıl bir önlem alındığı” şeklinde sorulmuş ama Suudi yönetiminden konuya ilişkin henüz bir cevap gelmemiştir.

Çatışmaların durdurulamaması ve Suudi Arabistan’ın güney bölgelerine yayılması bölgedeki insani durum açısından endişe vericidir. Ağustos ayından beri devam eden çatışmalarda kesin olmamakla beraber 170-200 bin arasında kişinin mülteci durumuna düştüğü ve yüzlerce kişinin de öldüğü tahmin edilmektedir. Birleşmiş Milletler bölgeyle ilgili acil gıda, çadır ve diğer yardım malzemeleri için çağrı yapmaktadır. Aynı şekilde UNICEF bölgedeki çocuklarla ilgili yetersiz beslenme sorunu olduğu ve yüzlerce çocuğun bu nedenle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıklamıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise bölgedeki imkânların çok yetersiz olduğu ve acil tıbbi destek sağlanması çağrısında bulunmuştur.

Çatışmaların Suudi Arabistan’a sıçramasıyla birlikte Suudi yönetimi bölgedeki köyleri tahliye etmiş, ülkeye daha önceden gelmiş olan Yemenli göçmenleri ve işçileri geri göndermeye başlamıştır. Gelecek olan sığınmacılara da sınırı kapattığını açıklayan Suudi yönetimi uluslararası insani hukuku ayaklar altına almak bir yana savaşın tahribatını arttırmaktadır. Yardım örgütlerinin bölgede rahat çalışamaması ise durumu daha da ağırlaştıran bir diğer faktördür. Tarafların yardım örgütlerinin bölgede rahat çalışabilmesi ve çalışanlarının can güvenliklerinin sağlanması noktasında üzerlerine düşeni yapmaları gerekmektedir.

Bölgeden gelen haberler, çatışan tarafların çocukları savaşta kullandığı, sivil yerleşim yerlerini ayrım gözetmeksizin bombaladığı ve sivil alanlara anti-personel mayın döşediği şeklindedir.

Mazlumder etnik, dinsel ve mezhepsel hiçbir ayrım yapılmaksızın bölgedeki çatışmaların son bulması, mültecilerin geri dönüşünün kolaylaştırılması, insani durumun düzeltilerek bölgenin yardım kuruluşlarına ve insan hakları örgütlerinin denetimine açılması, olaya üçüncü bir taraf olarak müdahale eden ülkelerin bu tür girişimlere son vermesi için çağrıda bulunmaktadır.

Mazlumder etnik, dini veya mezhebi farklılıklar sorunun politik hesaplaşmanın kanlı malzemesi yapılmak yerine evrensel insani ilkeler ve uluslararası hukukun hakemliğinde çözülmesinin, yüzyıllar içinde biriktirilmiş olan beşeri deneyimin hikmetine uygun düştüğünü bir kez daha hatırlatır”

Nureddin Şirin’in konuşması:

Konuşmasına “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” diyerek başlayan Şirin Suud rejiminin gerçekleştirdiği katliamların İsrail'in tarih boyu gerçekleştirdiği katliamların bir benzeri olduğunu belirterek “Suud kralının Siyonist peresten ne farkı var?” diye sordu.

Şirin konuşmasını şöyle sürdürdü:

Katil Suud rejimi katliamcı yüzünü kez daha göstererek, Yemen’in kuzeyindeki sivil halka karşı füzelerle ve fosfor bombalarıyla saldırdı. Bu saldırılarda bebekler, çocuklar, kadınlar vahşice katledildi. Bizler yakın tarihte Siyonistlerin Sabra Şatila, Kana, Beyt Hanun, Cenin katliamlarını, son olarak da Gazze’de gerçekleştirdiği büyük soykırım saldırılarını göz önünü getirdiğimizde Suudilerin Yemen’in kuzeyinde gerçekleştirdiği katliamın bu katliamlardan geri kalan yanı olmadığını görüyor ve soruyoruz: Suud kralının Siyonist Peres’ten ne farkı var?

Suudilerin tarihinde böylesi katliamlar çoktur. Onlar Allah’ın evinin yanı başında Allah’ın evinin ziyaretçilerini de alçakça katletmişlerdi.

Bu insanlık dışı saldırıları gerçekleştiren Suud canileri karşısında insanlık vicdanı harekete geçmeledir. Temiz fıtratlar harekete geçmelidir. Kendilerini insan hakları savunucusu olarak gösteren uluslar arası kuruluşlar gerçekten de insan hakları ve onuruna değer veriyorlarsa, Suud katillerinin bu saldırıları karşısında seslerini yükseltmelidir.

Bizler burada Suud elçiliği önünde Türkiyeli Müslüman kardeşlerimize ve tüm özgür insanlara çağrıda bulunuyoruz: Bu katliamlar karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayalım, katillerin yargılanması ve cezalandırılması için çabalarımızı ortaya koyalım. Böylesi bir katliam karşısında sessiz ve tepkisiz kalmak her şeyden önce Allah katında büyük bir vebal ve suçtur. İnsanlık, adalet ve özgürlük duygularını taşıyan her bir insan sesini yükseltmeli ve tavrını ortaya koymalıdır.

Buradan Türkiye hükümetine, cumhurbaşkanına ve dışişleri bakanına da sesleniyoruz: Türkiyeli Müslümanların gösterdiği tepkiler giderek büyümekte ve artmaktadır. Bu sese ve feryada kulak vermeli ve bu katil rejime karşı gereken politik tavrı ortaya koymalısınız. Bu katliamları görmezlikten gelmek bir çifte standarttır.

Sayın Başbakan Davos’ta Siyonist rejim cumhurbaşkanı Peres’e “katil” olduklarını söylemişti. Siz bebekleri ve çocukları katledilyorsunuz demişti. One minute demişti. O halde sayın başbakan, Shimon Peres’ten hiç geri kalmayan bu katil rejime de “dur” demeyecek misiniz? Siyonistlerin Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlar ile Suudilerin Kuzey Yemen’de sivil yerleşim bölgelerinde gerçekleştirdiği katliamlar arasında bir fark var mı? Siyonistler Gazze’de fosfor bombası kullanarak masum Filistinli kardeşlerimi yakarak katletmişlerdi. Şimdi de aynı fosfor bombalarını Suudiler kullanıyorlar ve katlettikleri bebeklerin, çocukların hali ortada. O halde Türkiye hükümeti bu katliam karşısında bir tepki ortaya koymayacak mı?

Bizler Kuzey Yemen’de özgürlük ve adalet mücadelesi veren Husi kardeşlerimizin haklı mücadelesini de destekliyoruz. Ve bu Suud rejimi elçiliği önünde onların sloganlarını haykırıyoruz: “Amerika’ya Ölüm olsun, İsrail’e ölüm olsun, Terörist Yahudilere lanet olsun, Zafer İslam’ındır, Allahuekber”


Haberin videosunu Kudüs TV'den izleyebilirsiniz
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Amerika'nın terör raporu, Amerika-Suudi Arabistan işbirliğini ortaya koydu.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Koordinasyonu Bürosu tarafından yayınlanan rapor, Amerika ile Suudi Arabistan rejimi arasında İslami ve ulusal hareketlere karşı stratejik işbirliği içinde olduğunu ortaya koydu.

Raporun "Suudi Arabistan'la İşbirliği" konusunu ele alan 5. Bölümü'nü sunuyoruz.

5. Bölüm: Teröristlerin Güvenli Yuvaları (Rapor 7120) – 5.3. Suudi Arabistan’la İşbirliği

Terörle Mücadele Koordinatörü Ofisi

ABD-Suudi Arabistan Stratejik Diyaloğu 2005 Kasım ayında yürürlüğe konuldu ve bu bağlamda, Amerikan ve Suudi çıkarları arasında koordinasyon kurulması amacıyla üst düzey kurumsallaşmış bir forum oluşturuldu. Stratejik Diyalog insan kaynaklarının geliştirilmesi, ekonomi, enerji, büyükelçilik faaliyetleri, askeri işbirliği ve terörle mücadeleye odaklanan altı çalışma grubundan oluşuyor. Bu stratejik çalışma grupları, hükümeti daha katılımcı ve sorumlu kılmak, insan hakları, vizeler, çocuk koruma programları ve güvenlik işbirliği gibi konuların ele alındığı periyodik oturumlar düzenlediler. İkili stratejik önemdeki meseleleri ele alan Bakanlık düzeyinde yapılan görüşmeler de Stratejik Diyalog çerçevesinde ele alındı.

Terörle Mücadelede İstihbarat ve Güvenlik İşbirliği

ABD ve Suudi Arabistan terörle mücadele konusunda, düzenli üst düzey tartışmalar ve yakın çalışma düzeyinde işbirliği de dahil olmak üzere devam eden kapsamlı bir diyalog içersindedir. Suudi işbirliği hayati önem arzetmektedir ve Amerikan kanun yaptırımı ve istihbarat servisleri, Suudi Arabistan istihbaratının bireyler ve örgütler hakkında sunduğu bilgilerden çok faydalanmıştır. Amerikan birimleri de Suudi güvenlik servislerine hem ABD’de hem de Suudi Arabistan’da terörle mücadele eğitimi vermektedir.

2003 Mayıs’ından beri Suudi hükümeti El Kaide’nin Suud’da üslenen üst düzey eylemci liderliğinden pek çok kişiyi ya öldürmüş, ya da tutuklamıştır. Şebekenin önemli eylemcilerinin çoğu Krallığın en çok arananlar listesindedirler. Bu çabalar El Kaide’nin Suudi hükümeti karşısında devam etmek istediği terör eylemlerine engel olmuştur.

2008 yılında Suudi hükümeti, Krallık içersinde terörist eylemlere dahil olmakla suçladığı kişileri mahkemeye çıkarmayı planladığını ilan etmiştir. Suudi güvenlik güçleri teröristleri ve destekçilerini hedeflemeye devam etmiş ve 2007 yılında Suudi hükümeti 400’den fazla teröristi ve destekleyicisini tutukladığını ilan etmiştir. Bu yardakçılar arasında terörizmi finanse edenler ve internet üzerinden bu aşırılıkçı ideolojinin propagandasını yapanlar da var. Suudi yetkililer bu tutuklamaların Suudi hükümeti ve ekonomik hedeflere düzenlenecek olan saldırılara son anda engel olduğunu belirttiler.

2007 Temmuzunda Şura meclisine hitap eden içişleri Bakanı Prens Naif bin Abdülaziz el Suud, 9000’den fazla terörizm zanlısının ve bu kişilerin destekçilerinin 2003 yılından bu yana tutuklanmış olduğunu ve 3100 tanesinin halen nezaret altında olduğunu söyledi.

Terörü finanse eden kişilerin terörist grupların operasyon düzenlemesini sağlamaktaki anahtar konumları tanıyan Suudi hükümeti bu kişileri tutuklamaya devam etti ve bunun neticesinde 56 terörizm finansörünü yakaladı. ABD de Suudi Arabistan’ı diğer finansörler karşısında harekete geçmeye çağırıyordu. Hükümet, deniz aşırı bağışları izleyecek bir Ulusal Komiteyi henüz işler kılmamışsa da hükümet dışarıya yardım gönderilmesini bu komite kuruluncaya kadar yasaklamış durumda. Suudi Arabistan şüpheli terörist finansörler karşısında bu kişilerin hesaplarını dondurmak suretiyle atağa geçmiş. Hükümet bu kişilere seyahata çıkma yasağı da getirdi.

Suudi Arabistan’ın ünlü dini figürlerinden Baş Müftü Şeyh Abdülaziz Şeyh, vatandaşların yardımlarını gönderirken çok dikkatli olmaları ve hükümetten de insanların yardımlarını kontrol etmesi yönünde ciddi uyarılarda bulundu. Hükümet ayrıca paranın, değerli madenlerin ve mücevherin serbest akışını düzenleyen yeni kuralları yürürlüğe soktu.

Ortadoğu ve İslam Dünyasındaki İstikrarda; Ortadoğu Barış Süreci ve Aşırılıkçı Gruplara Desteğin Kesilmesinde Suudi Katkısı

Tahta çıkışından beri Kral Abdullah’ın daha aktif bir dış politika izlediği görülüyor. Kral; Lübnan, Sudan ve Somali’deki bölgesel krizleri çözme amacıyla desteklerini sundu; İsrail-Filistin barış sürecini teşvik etti ve bütün dünyadaki Suudi diplomatik çabalarına hız verdi. Özellikle 2008 Kasım ayındaki BM Genel Toplantısında kabul edilen İnançlar Arası Diyalog girişimini başlatarak küresel ölçekteki dini hoşgörüyü cesaretlendirmeyi amaçladığını ortaya koydu.

Suudi Arabistan sınır kontrollerini ve güvenliğini güçlendirdi, özellikle de terörist gruplara katılarak Koalisyon Güçleriyle savaşmaya giden Suudilerin güzergahı olan Irak sınırı boyunca. Suudi olmayanların Suudi Arabistan toprakları üzerinden yapacakları seyahatlara da sınırlama getirildi. Ayrıca Suudi hükümeti daha geniş olan Irak sınırını modernizasyon projesi çerçevesinde yeni bir proje yürürlüğe koydu. Projede fiziksel bariyerlerin yükseltilmesi ve kuzey sınırının elektronik murakabesi de bulunuyor. Bu arada İçişleri Bakanlığı sınır bölgesinde ek kuvvetler görevlendirmiş durumda. Suudi- Irak sınırı boyunca insan ve araç sızmalarına karşı başarı kaydedildi. Suudi hükümeti Irak’a yolculuk planlayan yüzlerce kişinin tutuklandığını bildirdi, hükümet ayrıca Irak rejimi ile de bu alandaki işbirliğini arttırmış durumda.

Kral Abdullah ve içişleri bakanı Nayif gibi üst düzey liderler terörist gruplara katılmak için Irak’a seyahat eden Suudileri sert bir şekilde uyardılar. Baş Müftü Şeyh Abdülaziz Şeyh de gençlerin bu amaçlı yolculuğunu haram kılan fetvasını yayınladı. Bu fetva üst düzey diğer dini önderler tarafından da tekrar edildi.

Suudi hükümeti terörizmi ve terörist grupları destekleyen aşırılıkçı ideolojiler aleyhinde de geniş çaplı bir kampanya yürütüyor. 2008 yılında Suudi hükümeti aşırılıkçı ideolojiyi kamuoyu önünde mahkum etme amaçlı olan, herkese açık, terörizm zanlılarının mahkemelerini yayınlama planlarını yapmıştı. Hükümet 85 kişilik çok arananlar listesi yapmış ve bu kişilerin “sapkın ideolojilerin takipçileri” oluşu vurgulanmıştı.

Bu ilan politikası yazılı basın ilanlarını, bilbordları ve interneti de içeriyordu. Hükümet aşırılıkçılığa davet etmeyeceklerine emin olmak için dini liderlerin konuşmalarını da yakın takibe almış durumda ve dini liderler için eğitim kursları başlatmış. Hükümetin kurallarını ihlal edenler ya görevlerinden uzaklaştırıldılar ya da emekliye ayrıldılar. Yetkisiz vaizlerin önlenmesi için de camilerde konuşmaya izinli imamları ayırt etmek için kartlar dağıtıldı. Hükümet terörizmi yücelten aşırılıkçı ideolojileri gayri meşru göstermek ve bu sözde İslami inançların altını oymak için çabalarını arttırıyor. Üst düzey Suudi liderleri teröristlerin beslendiği aşırılıkçı ideolojileri şeytani ve gayri İslami olarak değerlendiriyorlar.

Hükümet öte yandan terörizme destek sunma suçundan tutuklananları topluma kazandırmak ve tekrar eğitmek için rehabilitasyon programları kurdu. Bunlar arasında Guantanamo üssünde tutulan Suudiler de var. Program bu kişileri topluma tekrar entegre etmek amacıyla tasarlandı ve eğitim, sosyal ve dini vechelere de sahip olup bu kişilerde daha toleranslı davranışlara neden olması amaçlanıyor. Program, entegrasyon sürecini hızlandırmak için aile ve kabile ilişkilerine de dayanıyor.

Programı bitirenler ve rehabilite olduklarına dair işaret verenlerin serbest bırakılmaları da mümkün olabiliyor. İş sahibi olma ve buna ek olarak evlilik dahil kabilevi ve ailevi entegrasyon serbest bırakıldıktan sonraki programın önemli unsurlarından olabiliyor. Bu kişiler kalabalık aileler ve Suudi hükümeti tarafından kontrol altında tutuluyorlar. 1000’den fazla Suudinin bu programdan mezun olduğu ve bu kişiler arasında tekrar suça dönme oranının çok az olduğu söyleniyor. BM de bu programın ilerleyişini yakından takip ediyor, hem programı anlamak hem de suça dönme oranlarını izlemek amacıyla. Herhangi bir endişesi olduğunda da bunu Suudi hükümeti ile paylaşmakta çekinmeyecektir.

ABD Suudileri ders kitaplarındaki nefret doğurucu ve hoşgörüsüz referansları kaldırması ve eğitim reformu için uyarmaya devam ediyor. Üst düzey Suudi yetkilileri geniş bir eğitim reformu yapmak suretiyle aşırılıkçılıkla savaşmaları gerektiğini kabul ediyorlar. 2006 Kasım ayında Kral Abdülaziz Ulusal Diyalog Merkezi, eğitim konulu 6. Ulusal Diyalog Forumunu gerçekleştirdi. Diyalog grubu okul kitaplarının ve müfredatın revizyonunu içeren kapsamlı bir eğitim reformunun yol haritasını çıkardı.

Suudi hükümeti terörizm Karşısında verdiği savaşa yayınlar, dersler ve okul çağındaki kızları ve erkekleri terörizmin kötülükleri hakkında verdiği konferanslarla eğitmek suretiyle devam ediyor. Bütün bunlara ilaveten Eğitim Bakanlığı yeni yayınladığı bir bildirgeyle yaz kamplarının sadece bakanlık bünyesinde gerçekleştirileceğini de hükme bağladı...

"Aşırılığa karşı diyalog" projesi

2008 yılının Kasım ayında ABD Dışişleri Bakanlığı Suudi Arabistan'ın "uluslararası inanç özgürlüğü" bağlamında Suudi Arabistan'ı "aynı kaygıları paylaşan ülke" olarak gösterdi. Bu bizim, Suudi Arabistan ile iki taraflı diyaloğumuz için önemli bir unsur konumunda.

Amerika Suudi Arabistan'da üst düzey anlaşmalar ve karşılıklı program alış verişi yoluyla "dini ve kültürel hoşgörüyü ilerletmek ve aşırılık yanlısı ideolojilerin yayılmasını önlemek ve bu amaçla anahtar rol görecek topluluklar oluşturmak" için çalışmaktadır.

2005 yılının Nisan ayında Veliahd kral Abdullah'ın Crawford, Texas'a ziyareti sırasında Amerika ile Suudi Arabistan arasında ortak bir deklarasyon imzalandı. Deklarasyonda esas alınan nokta "gelecek ilişkilerin geniş bir işbirliği temelinde" kurulması. Diyalog ve anlayışımızı ilerletmek ve vatandaşlarımız arasında etkiletişimi sağlamak amacıyla çalışmalıyız" idi.


Yayınlanan deklarasyon ile aşağıdaki programların uygulanması benimsendi:
-Suudi Arabistanlı öğrencileri eğitim ve gezi amaçlı Amerika'ya gidişlerinde artışın sağlanması.


-Suudi Arabistan ile Amerika arasında karşılıklı askeri programların artırılması, bunun için daha çok Suud subayının eğitim ve öğrenim için Amerika'ya gitmesi

-Daha çok Amerikalının eğitim ve çalışmak için Suudi Arabistan'a gitmesi

-2005 yılında Suudi Arabistan daha çok sayıda Suudlu genç erkek ve bayanın Amerika'daki üniversitelerde okuması için çalışma başlattı. 2008 yılının sonlarında 18 binden fazla Suudi ögrenci Suud yönetiminin bursu ile Amerika'daki
üniversitelerde okuyordu.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Suriye'ye, Müslümanlara ve İslam'a karşı Suudi rejiminin iki yüzlülüğü
Yayınlama zamanı: 30 Mayıs 2012, 21:55

7715_1.jpg


Suudi rejimi Şeyh Mohammad El Arefe'yi Suriye'de ki Müslümanlara yardım ettiği için cezalandırıyor.
Suudi Ailesinin İslama ve Müslümanlara yönelik gizli nefreti şu anda İslam Ümmetinde meydana gelmekte olan olaylarda açıkça kendisini göstermeye devam ediyor.

UmmaNews, Suriyeli Müslümanların İsyanı bir kez daha Amerikalı Suudi kuklaların gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Uluslararası alanda (elbette ABD'nin izniyle) Suudiler, Alevi rejimi tarafından işlenen Müslüman katliamları "kınarken" Suudi yetkililer Esad'a silah taşıyan İran savaş gemileri ve helikopterlerinin Cidde'den bir limandan geçişine izin verdiğini ancak bunu halka göstermediğini yazdı.
Müslümanların katledilmesinin Suud Ailesi'nin umrunda olmadığı açıktır onların kaygısı daha çok Cihad yatakları "tehdidi"yle bağlantı olarak sınırlarındaki güvenlik ve ABD rejiminin desteği konusundadır.
Suriye'de ki olaylarla bağlantılı bir diğer hadise bir kez daha Suudi rejiminin iki yüzlülüğünü ve münafıklığını ortaya çıkardı.
Tanınmış Arap vaiz Şeyh Mohammad El Arefe bir kaç uyarısı ve vaazının ardından Suriye'de ki isyan konusunda Suriyeli Müslümanlar için bağış toplama etkinliği organize etti.
Bunun ardından Şeyh El Arefe twitter hesabından Suudi yetkilileri tarafından kendisinin cezalandırılmaya başladığını söyledi.
Bu hafta Şeyh, Riyad'da ki Güvenlik Departmanı'na çağrıldı. Sorgulama sırasında, istihbarat servisleri Şeyhin neden Suriyeli Müslümanlar için niçin para toplanmasıyla ilgilendiği sorusuna şu cevabı verdi:
"Bir komite oluşturduk, çünkü halk Suriye'ye yardım göndermenin yollarını arıyor ve devlet hiç bir şey yapmıyor. Gizlice yardım toplayan hayırseverlerin sayısı arttı ve biz bu insanların güvenilirliği hakkında birşey bilmiyoruz bu yüzden bir komite kurduk."
Şeyh El Arefe "bir komite kurduk, çünkü hükümet ilk önce Özgür Suriye Ordusu'nu onayladı ve Müftülük bu konuda bir fetva yayınladı, ancak sonra yadım askıya alındı" dedi.

Kendi adımıza belirtmek isteriz ki iktidardaki rejime uyan böylesi fetvaları yayınlayacak tek kişi Suudi Müftüsü Abdülaziz ibn Abdullah Aal ash-Şeyh'tir. Ayrıca ash-Şeyh her ne kadar Şeriat tarafından yaptığının yasak olduğunun farkında olsa da yönetimdeki diğer Şeyhlerle birlikte Suudi çetebaşlarının saraylarını düzenli olarak ziyaret eder.
Şeyh El Arefe'ye göre sorgulanması sırasında kuklalar kendisine "yönetime itaat etmeyen "Haricilier" olarak seslendi:
"Müfettiş söyledi: "Sen Haricisin". Ben cevap verdim: "Aksine, biz doğru insanlarız Akidemiz bilinir ve bizim Akidemizin heryerde öğretilmesine izin verilmiştir." Müfettiş sordu: "Ancak yöneticinin izni olmaksızın para topluyorsun!"
"Müfettişe şöyle söyledim: "Rafiziler-safeviler Beşar'ı desteklemeleri ve Beşar kuvvetlerini eğitmeleri ve Beşar'a göndermeleri için milyonlarca gelirlerinin beşte birini Kum (İran'da rafizilerin merkezi) ve Necef'e (Irak'ta rafizilerin merkezi) gönderirler. Ve bizde para toplamaya başladık ve Harici olduk!" dedi.
Ona göre Şeyhin TV'de olduğu ve Suriyeli Müslümanlar için haykırdığı aşama geçti ve şimdi harekete geçmek gerekiyor:
"Müfettişe şunları söyledim: Şeyhlerin TV lerde ve basında yaptıkları haykırışlar aşaması geçti şimdi zaman din ve onurlarını korumak için Mücahidlere para toplama zamanıdır".
"Yine müfettişe söyledim: Eğer Suriye'de ki Mücahidleri elimizden geldiğince desteklemezsek, onlar kazanabilir..o takdirde Beşar ve İranlı rafiziler bize saldıracaklardır ve bugün onlar zaten başını kopartmak için bebeğinizin başını aramaktadırlar.."
Bununla birlikte Şeyh El Arefe'nin vaazının Suudi müfettiş üzerinde hiç bir etkisi olmadı. İki saatlik sorgulamadan sonra Şeyh, Suriyeli Müslümanlar için artık mali yardım toplamayacağına ilişkin söz verdiği bir kağıdı imzalamaya zorlandı:
Şeyh El Arefe twitter hesabından "Riyad'da ki departmandan (istihbarat) yeni geldim, orada iki saat kadar kaldım sonra Suriye için yardım toplamayacağıma ilişkin yemin ettiğim bir kağıdı imzaladım (zorla)." dedi.

Kavkaz Center

http://www.kavkazcenter.com/tur/content/2012/05/30/7715.shtml
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
İslam Dünyasının BüyükHaini: Suudi Krallığı
Hicaz İslamtopraklarında İngiliz emperyalizmi eliyle Suud krallığı kuruldu kurulalı, Suudikraliyet ailesinin İslam ümmetine yapmadığı ihanet kalmadı...
Hicazişgalcisi Suud krallığının son zamanlarda ortaya koyduğu politikalarıizledikçe, dünyadaki en büyük şeytan ve bir numaralı teröristin Amerikaolduğunu söylediğimiz gibi, İslam dünyasının en büyük hain bir numaralı alçağında Haremeyn işgalcisi Suud rejimi olduğunu söylemek gerekiyor.
Haberlerdende takip edileceği üzere, Suudi Arabistan yetkilileri, Irak’ta sürmekteolan iç gerilime ilişkin, “Iraklı Sünni Müslümanlar”ı savunmak içinharekete geçeceğini, zira, bunun Suud rejiminin varlık sebeplerinden biriolduğunu belirtiyor.
Hicaz İslamtopraklarında İngiliz emperyalizmi eliyle Suud krallığı kuruldu kurulalı,İbn-i Suud’dan bu yana, Suudi kraliyet ailesinin İslam ümmetine yapmadığıihanet kalmadı.
Osmanlı zamanındakiihanetleri bir yana, İslam Ümmeti’nin zenginliklerini başta Amerika olmak üzereemperyalistlere peşkeş çekmesi, bir avuç kraliyet ailesi petro-dolarlarlazevk-u sefası içinde yaşarken İslam Ümmetinin acı, mahrumiyet ve çığlıklarınagözlerini kapaması Suudi rejiminin değişmez karakteri olmuştur.
Suud rejimiyetkilileri, Suud krallığının varlık sebebinden bahsediyor! Evet, bu krallığınvarlık sebebi çok açıktık: “emperyalizmin hizmetinden dışarı çıkmamak” ve“İslam ümmetine ihanetten geri durmamak”.. Biliyoruz ki bu rejim ayakta durduğusürece de, bu iki yönü asla değişmeyecektir.
1948 yılındaSiyonist rejimin Filistin topraklarında kurulmasıyla birlikte, bu altmış yıllıkzamanda, eğer Siyonist katiller mazlum Filistinlilerin evlerinden yurtlarındanedip hunharca katletmişlerse, bu katliamlarında en büyük desteği başta Suudirejimi olmak üzere bölgedeki Amerikan rejimlerinden görmüşlerdir. Zira bu hainrejimler, bir taraftan gasp ettikleri İslam ümmetinin zenginlikleriniFilistinli Müslümanların direnişlerinden esirgedikleri gibi, onlara uygulananambargolara da destek vermişlerdir.
Siyonistişgal güçleri Filistin’de son beş aydır, taş üstündetaş bırakmadı! Filistin’in alt yapısından, köprülerine, hükümetbinalarından okullarına, camilerinden evlerine kadar bütün Filistin’itanklarla, füzelerle, buldozerlerle baştan başa viraneye çevirdi.

Filistinİslami hükümetinin bakanları ve milletvekilleri esir alındı; kadın, çocukyaşlı ayırt etmeksizin yüzlerce masum Filistinli hunharca katledildi;yüzlerce Filistinli genç esir edildi; bebekler kundaklarında, beşiklerindekana bulandı…
Tüm bunlarolup biterken Bu Suud rejiminin hain şeflerinden bir ses çıkmadı. Siyonistkatiller karşısında diklenen bir Suud şefi olmadı. Sanki bu olup bitenlerigörmüyorlardı; sanki Filistin’den yükselen çığlıkları duymuyorlardı; sankiviraneye çevrilen Filistin’den hiç haberleri yoktu!
Filistinişgalcisi Siyonist çetelerin bir gün olsun Suud rejiminden ve politikalarındanrahatsızlıklık duydukları görüldü mü? Siyonist rejim şeflerikendileri açısından sürekli “düşman” tanımlaması “tehdit” ve“tehlike” tanımlaması yapıyorlar; bir gün olsun bu tanımlamaların içindeSuud rejiminin adı geçti mi?
Bir günolsun Riyad, Mekke, Medine şehirlerinde, Siyonist rejiminkatliamlarını protesto etmek için sokakları doldurankalabalıkları gördünüz mü? Hicaz’ın müslüman halkı elbette tüm buyaşananlardan bizardır; ama eğer caddelere dolmaya kalkarlarsa karşılarındaotomatik silahlı Suud güçlerini göreceklerdir!

Böyle birSuud rejiminin Sünnilikle ve Sünni Müslümanlarla ne ilgisi var?
Bu Suudyöneticilerinin “Sünni Müslümanlar”ı gerçekten düşündüğünü bir an farzetsekbile, peki o zaman “Filistinliler Sünni değil miydi?” diye soran olmayacak mı?
İslamdünyasının önde gelen Ehl-i Sünnet alimleri, aydınları, İslami hareketmensupları, hala daha bu hain Suud rejiminin kirli suratına şamarlarınıvurmayacaklar mı? “Ehl-i Sünnet Müslümanlarının senin gibi ümmetimize ihanetedenlerin himmetine ihtiyacı yoktur!” diye yüksek sesle haykırmayacaklar mı?
Suudkralının İngiliz kraliyet prensesi Lady Diana’nın düğününde gösterdiğicömertliği, teslim alınmak için açlığa mahküm edilen Filistin halkı içingöstermediğini sizler biliyorsunuzdur!

SuudKrallarının geleneğinde İngiliz kraliçeleri ve prenseslerine mücevher hediyeetme gibi bir alışkanlık vardır. 1967 yılında İngiltere'ye giden Suud KralıFaysal İngiliz kraliçesine paha biçilmez bir gerdanlık hediye eder, Aynıgeleneği sürdüren Kral Halid ise aynı şekilde 1979 yılında İnglitere'yegittiğinde İngiliz kraliçesine bir gerdanlık hediye eder.

Suudrejiminin, Filistinli ve Lübnanlı İslam savaşçılarının silahlarınıtuttuğunu biliyorsunuzdur!
1985’liyıllarda, Lübnan’ın İslami direniş önderlerinden Seyyid MuhammedFadlullah’a yönelik yapılan ve 60’dan fazla müslümanın şehadetiylesonuçlanan CIA suikastının, Suudilerin Amerikan Büyükelçisi Faysal bin Tallaltarafından finanse edildiğini, ve bu suikastın daha sonra CİA ajanı tarafındanitiraf edildiğini biliyorsunuzdur.
Bu hainlerinyüzüne “yetti artık!” diye haykırmayacaksak eğer, Allah katında biz desuçlu duruma düşmeyecek miyiz?

Bu hainsuudilerin "kara kitap"ının açılıp sayfa sayfa okunduğunda, İslamümmetinin niçin bu denli mazlum, niçin bu denli esir düştüğünü çok daha iyianlayacağız.

"Zulmedenleryakında nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir."
1985’liyıllarda, Lübnan’ın İslami direniş önderlerinden Seyyid Muhammed Fadlullah’ayönelik yapılan ve 60’dan fazla müslümanın şehadetiyle sonuçlanan CIAsuikastının, Suudilerin Amerikan Büyükelçisi Faysal bin Tallal tarafındanfinanse edildiğini, ve bu suikastın daha sonra CİA ajanı tarafından itirafedildiğini biliyorsunuzdur.
Bu hainlerinyüzüne “yetti artık!” diye haykırmayacaksak eğer, Allah katında biz desuçlu duruma düşmeyecek miyiz?

Bu hainsuudilerin "kara kitap"ının açılıp sayfa sayfa okunduğunda, İslamümmetinin niçin bu denli mazlum, niçin bu denli esir düştüğünü çok daha iyianlayacağız.

"Zulmedenleryakında nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir."
VELFECR
 
21Subat Çevrimdışı

21Subat

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Allahın laneti kafir suud devletinin ve rejiminin üzerine olsun,yemendeki mucahidlere en çok operasyon yapan devletler biridir,amerika ve muşrik yemen hükümeti ile beraber,yarabbi musluman kanına susamış muşrik suud devletini onun muşrik ordusunu ve onun muşrik askerlerini muşrik destekçilerini paramparça et.
 
M Çevrimdışı

Musluman.

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Akhi Bunlara Karşı Aynı Esada Gösterdiğimiz Tepki Gibi Teğki göstermeliyiz ki hem Tağutlarda ayırım yapmadığımız belli olsun hem de Bazı Kişilerin zihinlerindeki kurtları öldürmüş oluruz inşAllah
 
K Çevrimdışı

Khaled21

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Suud müftüsü: Suriye için cihat çağrısı yapmayın





YDH- Suudi Arabistan Baş Müftüsü Şeyh Abdulaziz Al-i Şeyh, Suud-i Arabistan'daki hatiplerin Suriye için cihat çağrısı yapmalarına karşı çıktı.

Suriyelilerin parayla desteklenmesinin daha iyi olacağını belirten Suudi Arabistan müftüsü Şeyh, "Ben, Suudlu gençlerin Suriye'de cihada gitmelerine karşıyım. Nereye gittikleri belli değil kimin gölgesinde savaştıkları belli değil. Düşman için kolay bir hedef haline gelirler. Bundan ötürü para ve duayla Suriyelileri desteklemeleri daha iyi olur" dedi.

El-Medine gazetesinde yer alan habere göre Suudi Arabistan'daki cami hatiplerini de uyaran Şeyh, hutbe ve vaazlarda siyasi konulara girmemelerini istedi.

Öte yandan şimdiye kadar Suriyeli muhaliflerin "silahlanma hakkı" olduğunu savunan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal, dün yaptığı açıklamasında, Suriye'deki krizin siyasi yolla çözülmesi gerektiğini, siyasi çözümün şartlarının halk tarafından belirlenmesi gerektiğini söyledi.
 
M Çevrimdışı

Musluman.

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Esir yakını kadınlar Suud rejimine seslendi KureselHaber

Suudi rejimin kutsal topraklarda tevhid ehline uyguladığı zulme tepki devam ediyor. Geçen hafta sonu gösterilerde kadınların tutuklanmasının ardından kadınlar sokağa döküldü. Farklı bölgelerde toplanan kadınlar ‘ya bu zulme son verirsiniz ya da yaktığınız ateş kuruyu da yaşı da yakar’ mesajı verdi.
Harameyn topraklarında kadınlar, Bureyde’de geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleştirilen gösterilerde kadınların tutuklanmasını protesto etti. Bureyde’de gerçekleştirilen protesto esnasında konuşan bir kadın şöyle dedi: ‘Bu vatanda gurbet hayatı yaşar olduk. Ne yardım eden bir eş ne destekleyen bir kardeş ne de şefkat gösteren bir babamız ne de koruyan bir evladımız kaldı.’

Konuşmayı yapan kadın daha sonra son gösterilerde kadınların tutuklanıp bazılarının da yanlarında mahremleri bulunmadan Riyad’a nakledilmelerinin tüm Müslümanların alnında bir utanç lekesi olduğunu belirtti.

Akrabaları tutuklanan kadınlar olarak erkek gibi kalp taşıdıklarını, kızkardeşlerinin haklarını canlarıyla, mallarıyla, sahip oldukları her şeyle savunacaklarını vurgulayan kadın, ailelerine yönelik tutuklama kampanyasının ise ancak kalplerindeki cesareti artırıp karşı koyma isteğini ve üzerinde bulundukları yolda yürüme azmini artırdığını belirtti.

Sahibinin elinden kuvvet kullanılarak alınan hakkın ancak kuvvet kullanılarak geri döndürüleceğini de dile getiren kadın maruz kaldıkları zulüm karşısında susmayacaklarını söyledi. Ardından şöyle ekledi: ‘Kız kardeşlerimizin hakkı bizim boynumuzda emanettir. Vallahi zulüm ortadan kaldırılmadıkça kafalarımız rahat etmeyecek, rahat bir şekilde yaşayamayacağız. Kendine çok güvenme ey zalim! Sabah doğmaya başladı. Zulüm bulutu geçip gidecek ve zulmünün cezasını göreceksin. Bizim canlarımız esirlerimizin ve kız kardeşlerimizin canlarından daha değerli değil. Yolumuzu kanlarımızla aydınlatacağız. Ya kendinizi düzeltir ve bu saçmalıkları durdurur, fitnenin başını koparırsınız ya da artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin!’


Suudi Arabistan’ın Riyad Şehri’nde gerçekleştirilen gösteride konuşan bir kadın ise şöyle dedi: ‘Bizler aşağılanma ve rezilliği kabul etmiyoruz. Yürüyüşümüz neticesinde gerçekleştirilen tutuklamalar da bizi engelleyip caydıramaz. Sadece bir talebimiz var. O da özellikle mazalim divanı eyleminde tutuklananların, genel olarak da erkek-kadın tüm esirlerin acilen serbest bırakılmasıdır. Biz bugün burada onlara (kız kardeşlerimize) destek için bulunuyoruz. Yarın ise ey Muhammed bin Naif bizi kapında bulacaksın. Sizi uyarıyoruz. Vallahi esirlerin kadınları olarak hazırlıklarımızı yapmaya başladık ve senin karşına çıkacağımız günü bekliyoruz. Kendinden başka ilah bulunmayan Allah’a yemin olsun ki bizim erkeklerimizi hapse atman bizim ancak dayanıklılık ve sertliğimizi; dahası Allah’ın izniyle hak üzerine sebatımızı artırdı. Sana boyun eğip teslim olacağımızı hiç sanma! Asla bunu yapmayacağız! Ancak sen hesaplarını gözden geçir. Şundan da emin ol ki zulmün sonucu kötüdür. Kıyamet günü kimse sana fayda veremeyecek. Senin boynuna yapışacak ve seni sıkıştıracağız.’

Artık ölüm ve yaşamın kendileri için fark etmediğini de sözlerine ekleyen kadın, kızlarının, oğullarının tutuklanıp işkence görmelerine, aşağılanmalarına karşı artık susmayacaklarına, onurları, namusları için kan dökmeye, kanlarının akıtılmasına hazır olduklarına dikkat çekti.

Ardından esirlerin serbest bırakılması çağrısı yaparak bu talepleri yerine getirilmezse başka ibareler duyacaklarına işaret etti.

El Zulfi bölgesinde gerçekleştirilen gösteride toplanan grup ise ‘esirlerimizi serbest bırakın’, ‘halk esirlerin serbest bırakılmasını istiyor’ sloganları attı.


El Kasım bölgesindeki gösteride konuşan esir yakını kadın ise yöneticilerin kendilerine her türlü baskıyı yapmasının, tehditlerin, soruşturma için çağrılmaların ve takibin ardından gösterilere çıktıklarını, sonunda işi kadınları tutuklamaya kadar vardırdıklarını belirtti.

Esir yakını, tutuklanan kadınların sadece yıllardır yargılanmaksızın hapiste tutulan ya da mahkumiyet süresi dolduğu halde hapiste tutulan ya da sağlık sorunları bulunan yakınlarının serbest bırakılmasını talep ettikleri için tutuklandığını söyledi.

Önlerinde açık olduğu iddia edilen tüm kapıları çaldıklarını ancak hakikatinde bu kapıların üzerine kilitler vurulmuş olduğunu belirten kadın, ev kadınları olarak sonunda erkeksiz bıraktıkları sokaklara çıkmak zorunda kaldıklarına ve sonunda kadınları da tasfiye etmeye başladıklarına işaret etti.

Daha sonra ise fitilin ateşlendiğini, ateşi yakanların da kendileri olduğunu belirterek ya düzelir ve bu ateşi söndürürsünüz ya da bu ateş kuruyu da yaşı da yakar. Bizler kız kardeşlerimizi ve eşlerimizi yanımızda görene kadar yolumuza devam edeceğiz’dedi.

 
Üst Ana Sayfa Alt