Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tahiyyatta Teşehhud Duası Nasıl Okunmalı? Çeşitleri Var mı?

Mert Gezici Çevrimdışı

Mert Gezici

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Esselemu aleykum ve rahmetullahi ve beraketuh,
Tahiyyatı "esselemu aleyke eyyuhen'nebiyyu" diye mi yoksa "esselemu alen'nebiyy" diye mi okumak daha racihtir?
Ayrıca "aleyke" demenin şirk olduğunu söyleyenlere veya bunu çarptıran sufilere nasıl cevap vermeliyiz?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullâhi we berakâtuh;
Kardeşim, sorunuzun cevabını ilk teşehhud türünde açıklanacaktır:


1- Abdullah İbn Mes’ûd (r.anh)’un Teşehhudu

İbn Mes’ûd (r.anh) şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bana, avucum avuçlarının içinde olduğu hâlde Kur’an’dan sûre öğretir gibi teşehhüdü öğretti:”
التّحِيّاتُ للّهِ وَالصّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ. السَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ! وَرَحْمَةُ اللّهِ وَبَركَاتُهُ، السّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصّالِحِينَ، أشْهَدُ أنْ لاَ إلَهَ إلاَّ اللّهُ وَأشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.
Ettehiyyâtu lillahi ve’s-salavâtu ve’t-tayyibât. Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullahi ve berâkâtuh, esselâmu aleynâ ve alâ ibadillahi’s-sâlihîn, eşhedu en lâ ilâhe illALLAH ve eşhedu enne MUHAMMEDen abduhu ve rasûluh
(Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, bütün ibadetler ve her tür övgü ve selam sözü ALLAH içindir. Ey Peygamber! Selam, ALLAH'ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve ALLAH'ın sâlih kulları üzerine de olsun. Şehadet ederim ki ALLAH'tan başka hiçbir ilah yoktur, yine şehadet ederim ki MUHAMMED ALLAH'ın kulu ve Rasûludür.)


“Bir rivayette “ALLAH'ın sâlih kulları” ibaresinden sonra şöyle denmiştir: “Siz bu teşehhudu yaptınız mı gökyüzündeki ve yeryüzündeki bütün sâlih kullara selam vermiş olursunuz.
"Peygamber (s.a.v.) aramızdayken böyle diyorduk. O (s.a.v.) vefat ettikten sonra
السَّلاَمُ عَلَي النّبىِّ... “Esselâmu ale’n-nebiyyi” (Selâm, Peygamber’in üzerine olsun) demeye başladık."
(Buhârî; Muslim; İbn Ebû Şeybe (1/90/2); Serrâc ve “el-Musned” (2/258) Ebû Ya’la rivâyet etmiştir. Hadis, “el-İrvâ”da (321) tahriç edilmiştir.)

Ben diyorum ki: İbn Mes’ûd’un “sonra esselâmu ale’n-nebiyyi” demeye başladık sözünün anlamı şudur:
Sahâbîler, Peygamber (s.a.v.) hayattayken “Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu…” diyorlardı. Onun vefatından sonra onlar bu sözü bırakıp, onun yerine “Esselâmu ale’n-nebiyyi” demeye başladılar. Ancak bunun da Peygamber (s.a.v.) tarafından belirlenmiş olması gerekir. Nitekim Aişe (r.anha)’nın namazda okunacak teşehhudu öğretirken “Esselâmu ale’n-nebiyyi” demesi bu görüşü kuvvetlendiriyor. Bunu “el-Musned” (c. 9, 1/2) adlı kitabında Serrâc ve “el-Fevâid” adlı kitabında (c11/54/ 1) el-Muhallis iki sahih senedle Aişe (r.anha)’dan rivâyet etmiştir.

Hafız İbn Hacer bu hadis hakkında şöyle demiştir: “Bu ziyadenin zahirinden şu anlaşılmaktadır: Onlar Peygamber (s.a.v.) hayattayken ikinci tekil şahıs zamiriyle “Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu” diyorlardı. Peygamber (s.a.v.) vefat edince bunun yerine üçüncü tekil şahıs zamirini kullanmaya ve “Esselâmu ale’n-nebiyyi” demeye başladılar.”

İbn Hacer başka bir yerde de şöyle demiştir: “Şerh’ul-Minhac” adlı kitabında es-Subkî bu rivâyeti yalnızca Ebû Avâne’den nakletmiş ve ardından şöyle demiştir: “Eğer sahâbenin böyle dediği doğru ise, bu davranış, Peygamber’in vefatından sonra teşehhudde “Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu…” demenin vâcib olmayıb, “Esselâmu ale’n-nebiyyi” de denilebileceğini gösterir.

Ben diyorum ki: Sahâbenin böyle dediği sabit olub, bunda şubhe yoktur. Çünkü bu haber, “Buhârî”de geçmektedir. Ben bu hadisin sağlam bir mutâbisini (takviye edib güçlendiren başka bir rivâyet) buldum. Abdurrazzâk şöyle demiştir: “Bana İbn Curayc haber verdi ve dedi ki: Bana Atâ haber verdi ve dedi ki: “Ashab-ı kiram, Peygamber (s.a.v.) hayattayken “Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu” diyorlardı. O vefat edince “Esselâmu ale’n-nebiyyi” demeye başladılar.”
Bu, sahih bir seneddir.
Saîd b. Mansûr’un, Ebû Ubeyde b. Abdullah b. Mes’ûd yoluyla onun babasından (yani Abdullah b. Mesud’dan) yaptığı: “Peygamber (s.a.v.) onlara teşehhudu öğretmişti: (burada teşehhud duasını okur)...” rivâyetine gelince; İbn Abbas: “Biz Peygamber (s.a.v.) hayattayken “Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu” derdik.” demiş, İbn Mesud da cevaben: “Bize böyle öğretildi, biz bu şekilde biliyoruz.” karşılığını vermiştir. Buradan şu anlaşılmaktadır: İbn Abbas bunu araştırması neticesinde söylemiş; ancak İbn Mesud bu konuda ona uymamıştır. Fakat Ebû Ma’mer’in (yani Buhârî’nin rivâyeti) rivâyeti daha sahihtir; çünkü Ebû Ubeyde babasından hadis dinlememiştir. Böyleyken hadisin ona dayandırılması zayıf bir isnaddır.”

İbn Hacer’in bu sözlerini Kastallânî, Zurkânî ve el-Leknevî gibi bir grub araştırıcı hadis âlimi de nakletmişlerdir. Onun bu görüşlerine katılmışlar ve herhangi bir itiraz dile getirmemişlerdir. Bu konunun ayrıntılarını “el-Asl” adlı kitabda ele aldım. (Önsöz, sf: 18-25)
(Buharî, İsti'zan, Elleri Tutmak, Musafaha, Sıfatu's-salat 67, 69 (98, 101), c.2, sf: 819, 822, Daavat, Teşehhudu İbn Abbas; Muslim, Salât 55-59 (402), c.3, sf: 1294-1296; Tirmizî, Salât 214 (288), c.1, sf: 209; Nesâî, İftitah 190 (1162-1172), c.1-2, sf: 654, 656; Ebû Dâvud, Salât 177-178 (968), c.4, sf: 8; İbni Mace 899, Beyhaki 2/138, İbni Ebi Şeybe 1/326/5, Albânî İrva 321)




Namazların tahiyyatında teşehhud duası okumak için Hanefi'ler İbn Mesud; Şafii'ler ise İbn Abbas'dan rivâyeti gelen hadisle amel ederler.

Abdullah İbn Mesud’un Peygamber (s.a.v.) aramızdayken böyle diyorduk. O (s.a.v.) vefat ettikten sonra السَّلاَمُ عَلَي النّبىِّ... “Esselâmu ale’n-nebiyyi” (Selâm, Peygamber’in üzerine olsun) demeye başladık ifadelerinin her ikisinde de peygambere hitab vardır. İki ifade arasındaki hitab biri muhataba (ikinci şahsa) hitab, biri gâibe (üçüncü şahısa) hitab vardır. Üçüncü şahıs da olsa -bu hadislere göre- Allah’tan başkasının da namaz içinde yer aldığı kaçınılmazdır.

Tahiyyatta
السّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصّالِحِينَ
Selam bizim üzerimize ve ALLAH'ın sâlih kulları üzerine de olsun. manâsındaki ifadesinde de hem namaz kılan olarak biz hem de başka kullar da yer almaktadır. Buna göre, “namazda Allah’tan başkasına yer yoktur” şeklindeki yargının yanlış olduğu ortadadır. Ayrıca Tahiyyatın sonunda dua etmek sünnettir. “Rabbena âtina” ve ana-babamızın da içinde olduğu “Rabbena’ğfirli” ve benzeri dualar, İslam âleminin ittifakla kabul ettiği ve -hadislere dayanarak- fiilen devam ettirdiği hususu bilinen bir gerçektir.

Bir diğer mesele ise; 'Peygamber vefat ettikten sonra artık kimseyi işitmez, duymaz, hem de ölü olan kimselere böyle hitab etmek şirktir' manâsında itiraz ise bâtıldır. Çünkü namazda bir şey şirk ise namazın dışında da şirktir. Eğer namazda Peygambere “Allah’ın selamı senin üzerine olsun” ifadesi şirk ise, bir kimsenin herhangi bir zamanda ölmüş babasına hitaben “Allah’ın selamı, mağfireti, rahmeti senin üzerine olsun” demesinin de şirk olması gerekir. Çünkü bu da ölüdür.
Ayrıca Peygamberin öldükten sonra da -diğer insanlardan farklı- bir hayat mertebesinde olduğunu gösteren sahih rivayetler vardır:
Ebu Hurayra (r.anh)’dan gelen rivayete göre, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Kim bana selâm verirse, muhakkak Allah ruhumu bana geri verir ki, onun selâmına karşılık verebileyim"
(Hasen Hadis : Ahmed , 2/527; Ebû Dâvûd , Menasik, 100, Hadis No: 2041; Beyhakî “es-Sunenu’l-Kubrâ” , 5/245 ve diğerleri.
Ebû Hurayra (radiyallâhu anh)’den. el-Elbânî,Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, No:2266; Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr, No:5679; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No:925; et-Tevessul (s. 65); el-Âyâtu'l-Beyyinât, s. 80)

Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in ruhunun tüm zamanlarda cesedinde var olduğu değil, selâma karşılık vermek için o zamana mahsus olarak bedenine iâde edildiği anlaşılmalıdır.


Sahih hadisler Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e uzakta bulunanın selâmı ile yakınında bulunanın selâmını birbirinden ayırmaktadır. Bu hadisler yakında bulunanın selâmının Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından işitildiğini; uzakta bulunanın selâmının ise kendisine ulaştırıldığını ifâde etmektedir. (İbn Teymiyye “Mecmû‘u’l-Fetâvâ”, 27/116; İbn Kesîr “Telhîsu’l-İstiğâse fi’r-Reddi ‘ale’l-Bekrî”, s. 32-35, 117-122)

Ahmed, Nesâî ve İbn Hibbân tarafından rivâyet edilen ve İbn Hibbân tarafından ayrıca sahih olduğu ifâde edilen hadîs-i şerîfte Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
"Allah’ın yeryüzünde dolaşan melekleri bulunmaktadır. Ummetimin selâmlarını bana ulaştırırlar"
(Sahih Hadis : Ahmed, 1/387; Nesâî , No:1283; Dârimî, No:2816; İbn Hibbân “el-Musnedu’s-Sahîh”, el-İhsân, No:914) ve diğerleri Abdullah b. Mes‘ûd radiyallâhu anh’den.
el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr , No:2174; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No:924; et-Tevessul, s. 64; el-Âyâtu’l-Beyyinât, s. 80; Sahîhu Mevâridi’z-Zam’ân, No: 2031)

Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibbân tarafından rivâyet edilen ve İbn Hibbân tarafından ayrıca sahih olduğu ifâde edilen bir diğer hadiste Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Cumua gününün faziletini zikretmekte ve şöyle buyurmaktadır:
"Cumua günü bana çokça salât getirin. Çünkü salâtlarınız bana arzolunmaktadır.”
(Sahih Hadis : Ahmed, 4/8; Ebû Dâvûd, No:1047; Nesâî , No:1375; İbn Mâce, No:1085; İbn Hibbân “el-Musnedu’s-Sahîh”, el-İhsân, No:910 ve diğerleri Evs b. Evs (radiyallâhu anh)’den.
el-Elbânî, Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, No: 1527; Sahîhu’l-Câmi‘i’s-Sağîr, No:2212; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No:1361; Sahîhu’t-Terğîb, No:696; Sahîhu Mevâridi’z-Zam’ân, No: 458)

Ahmed ve Ebû Dâvûd tarafından rivâyet edilen hadiste, Ali bin Huseyn (r.anh),dan Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
Kabrimi bayram yerine çevirmeyin! Evlerinizi de kabirlere çevirmeyin! Nerede olsanız da bana salât getirin! Çünkü salâtlarınız bana ulaşır.”
(Sahih Hadis : Ahmed, 2/367; Ebû Dâvûd, No: 2042; Taberânî ,“el-Mu’cemu’l-Evsat”, No:8030, Ebu Ya'lâ ve diğerleri Ebû Hurayra (radiyallâhu anh)’den.
Abdurrazzâk, “el-Musannef”, No: 6726; İbn Ebî Şeybe, “el-Musannef”, No: 7541; Ebû Ya’lâ, “el-Musned”, No:469, Alî b. Ebî Tâlib (radiyallâhu anh)’den.
el-Elbânî,Ahkâmu'l-Cenâiz, sf. 280; Tahzîru’s-Sâcid, sf. 95-97; Sahîhu’l-Câmi‘u’s-Sağîr, No: 7226; Mişkâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No: 926; Tahrîcu Ehâdîsi Fadâili’ş-Şâm, sf. 52; Gâyetu’l-Merâm, No: 125;
Râvilerinden Hafs b. İbrâhîm el-Ca'ferî'yi İbn ebî Hatim zikretmiş, ancak hakkında cerh yönünden birşey söylememiştir; diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' IV, 3) Rudani, Cem’ul-fevaid, 2/188)

Bâzı âlimlere göre, doğrudan Peygambere hitab etmek, namaz kılanın içinde bulunduğu ruh hâletini yansıtan bir durumdur. Adeta kişi namazda Allah’ın huzurunda olduğunu ve böyle bir şerefe nail olmasının vesilesi Peygamber olduğunu idrak edince doğrudan (Kur’an’da çokça kullanılan gâibten hitaba geçen bir iltifat sanatı içinde) Peygambere olan kuvvetli saygı, sevgi ve bağlılığından dolayı onu yanında hazır gibi hissettiği bir an olduğu için “Ey Nebî! Allah’ın selamı senin üzerine olsun” derler. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bâri, 2/314)

Bu gibi hikmetleri nazara alan âlimler, “Namazda başka insanlara hitab etmek câiz olmaz, ama Peygambere hitab etmek ona mahsus bir durumdur” demişlerdir. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bâri, 2/314)
Şunu da belirtelim ki, Tahiyyatta “es-selamu aleyke eyyuhe’n-nebi” yerine “es-selamu ale’n-nebi” demekte bir sakınca yoktur. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bâri, 2/314)





2- İbn Abbas (r.anhuma)’nın Teşehhudu

İbn Abbas (r.a.nhuma) şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bize, Kur’an’dan (sûre) öğretir gibi teşehhudu öğretti:”
التَّحيَّاتُ المُبَارَكَاتُ الصَّلَوَاتُ الطَّيِّبَاتُ للّهِ. [الـ]سَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللّهِ وَبَرَكَاتُهُ، [الـ]سَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصَّالِحِينَ. أشْهَدُ أنْ لاَ إلهَ إلاَّ اللّهُ وَ[أشْهَدُ] أنَّ مُحَمّداً رَسُولُ اللّهِ. (في رواية: عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ)
Ettehiyyâtu’l-mubârakâtu es-salavâtu’t-tayyibâtu [İmam Nevevî şöyle demiştir: “Burada okuyuş şu şekilde takdir edilir: “Ettehiyyâtu ve’l-mubârakâtu ve’s-salavâtu ve’t-tayyibâtu…” Burada “ve” (vav-و) bağlacı kısaltmak amacıyla kaldırılmıştır ki, dilbilgisi açısından bu, kabul edilen ve bilinen bir bu uygulamadır. Hadisin anlamı ise şudur: Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri ve ondan sonra ifade edilenlere bir tek lâyık olan ALLAH’tır; bunların hakikati başkası için uygun düşmez.”] lillâh. [es]selâmu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtuh. Esselâmu aleynâ ve alâ ibadillahi’s-sâlihîn. Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve [eşhedu] enne Muhammeden Rasûlullah (Bir rivâyette: abduhu ve rasûluh).”
(Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, hayırların hepsi, bütün ibadetler ve her tür övgü ve selam sözü Allah içindir. Ey Peygamber! Selam, Allah'ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine de olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Rasûludür (Bir rivayette: Allah'ın kulu ve Rasûlu‎’dur)
(Muslim, Ebû Avâne, İmam Şafiî ve Nesâî
Muslim, Salât 60 (403), c.3, sf: 1299; Tirmizî, Salât 215 (289), c.1, sf: 210; Nesâî, İftitah 193 (1175), c.1-2, sf: 661; Ebû Dâvud, Salât 177-178 (974), c.4, sf: 20)




3- Abdullah İbn Ömer (r.anhuma)’nın Teşehhudu

İbn Ömer (r.anhuma), Rasûlullah’ın (s.a.v.) teşehhudde şöyle dediğini rivayet etmiştir:
التّحِيّاتُ للّهِ [وَ]الصّلَوَاتُ [وَ]الطَّيِّبَاتُ. السَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ وَرَحْمَةُ اللّهِ. (قالَ ابنُ عُمَرَ: زِدْتُ فِيهَا وَبَركَاتُهُ) السَّلامُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصّالِحِينَ، أشْهَدُ أنْ لاَ إلَهَ إلاَّ اللّهُ. (قالَ ابنُ عُمَرَ: زِدْتُ فِيهَا وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ) وَأشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
Ettehiyyâtu lillahi [ve]s-salavâtu [ve]’t-tayyibât. Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullahi, (İbn Ömer der ki: Ben buna şunu ekledim: ve berakâtuh) Esselâmu aleynâ ve alâ ibadillahi’s-sâlihîn, eşhedu en lâ ilâhe illallah, (İbn Ömer der ki: Ben buna şunu ekledim: vahdehu lâ şerîke leh) ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûlu‎h.
(Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, bütün ibadetler ve her tür övgü ve selam sözü Allah içindir. Ey Peygamber! Selam, Allah'ın rahmet -İbn Ömer der ki: Ben buna şunu ekledim - Hadiste yer alan bu ve sonra ek, gerçekte İbn Ömer tarafından yapılmamıştır. O böyle bir şey yapmaktan çok uzaktır. Bu iki ek, bizzat Peygamber (s.a.v.) tarafından yapılmıştır. İbn Ömer bu ilaveleri, onları Peygamber’den (s.a.v.) rivâyet eden sahâbîlerden almış ve doğrudan Peygamber’den dinlediği kendi teşehhudune eklemiştir. - ve bereketler-i senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine de olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, (İbn Ömer der ki: Ben buna şunu ekledim: O tek olup, ortağı yoktur,) yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûludür.)
(Ebû Davud ve Dârakutnî rivâyet etmiştir. Dârakutnî hadisin sahih olduğunu söylemiştir.
Ebû Dâvud, Salât 177-178 (971), c.4, sf: 16)




4- Ebû Musa el-Eş’arî (r.anh)’ın Teşehhudu

Ebû Musa (r.anh) şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “...Oturduğunuzda ilk sözünüz şu olsun:
التّحِيّاتُ َالطَّيِّبَاتُ الصّلَوَاتُ للّهِ. السَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ وَرَحْمَةُ اللّهِ وَبَركَاتُهُ، السَّلامُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصّالِحِينَ، أشْهَدُ أنْ لاَ إلَهَ إلاَّ اللّهُ [وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ] وَأشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
Ettehiyyâtu et-tayyibâtu es-salavâtu lillâh. Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtuh. Esselâmu aleynâ ve alâ ibadillahi’s-sâlihîn. Eşhedu en lâ ilâhe illallah, [vahdehu lâ şerike leh] ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûluh
(Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, her tür övgü ve selam sözü ve bütün ibadetler Allah içindir. Ey Peygamber! Selam, Allah'ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine de olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, -O tek olup, ortağı yoktur-, yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûludür.) [Bu yedi cümle namazın tahiyyatı’dır.)
(Muslim, Ebû Avâne, Ebû Davud ve İbn Mâce rivâyet etmiştir.
Muslim, Salat 62 (404), c.3, sf: 1304-1305; Nesaî, İftitah 113 (1064), c.1-2, sf: 610-611; İbn Mâce, İkametu's-salât 24 (901), c.3, sf: 160; Ebû Dâvud, Salât 177-178 (972), c.4, sf: 17-18)




5- Ömer b. Hattab (r.anh)ın Teşehhudu

Ömer (r.anh), cemaate minberden teşehhudu öğretiyor ve şöyle diyordu: “Şöyle deyiniz:
التَّحِيَّاتُ للّهِ الزَّاكِيَاتُ للّهِ، الطَّيِّبَاتُ [للّهِ]، السَّلاَمُ عَلَيْكَ...
Ettehiyyâtu lillâh, ez-zâkiyâtu lillâh, ettayyibatu [lillâh] es-selâmu aleyke...”
(Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, devamlı hayır ve her tür övgü ve selam sözü Allah içindir. Ey Peygamber! Selam, Allah'ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun…)
Teşehhudun kalan bölümü, İbn Mes’ûd’un teşehhudunun aynısıdır.

(İmam Malik ve Beyhakî sahih senedle rivâyet etmiştir.
Hadis her ne kadar mevkuf ise de merfu hükmündedir; çünkü bunun içtihadla belirlenemeyeceği açıktır. Eğer içtihadla belirlenmiş olsaydı, diğer zikirlerden daha iyi ve münasip olmazdı. İbn Abdulberr de böyle demiştir.

UYARI: Geçen teşehhud çeşitlerinin hiçbirinde “ve mağfiratuhu” ilavesi yoktur. Bu sebeble bu ilaveye itibar edilmez. Selef âlimlerinden bazıları bu ilaveyi kabul etmemişlerdir.
Taberânî (3/56/1) sahih senedle Talha b. Musarrif’ten onun şöyle dediğini nakletmiştir: “Rebî b. Haysem teşehhudde “ve berakâtuhu”den sonra “ve mağfiratuhu”yu ilave etti.”
Alkame şöyle demiştir: “Biz bize öğretilenle yetiniriz ki o da şudur: “Esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtuhu”.
Alkame Sünnet’e tâbi olma yaklaşımını hocası Abdullah b. Mes’ûd’dan almıştır. Anlatıldığına göre; Abdullah b. Mes’ûd bir adama teşehhudu öğretiyordu. “Eşhedu en lâ ilâhe illALLAH” sözüne geldiklerinde adam: “vahdehu lâ şerîke lehu” (ALLAH tektir, ortağı yoktur) diye ilavede bulundu. Abdullah b. Mes’ûd ona itiraz ederek şöyle dedi: “Evet, gerçekten öyledir; ancak biz bize öğretilenle yetiniriz.” Bunu Taberânî “el-Evsat” adlı kitabında (no: 2848) sahih senedle rivâyet etmiştir (eğer Museyyeb el-Kâhilî, bunu İbn Mesud’dan dinlemişse)
Muvatta, Salat 53, c.1, sf: 111)





6- Aişe (r.anha)’nin Teşehhudu

Kasım b. Muhammed şöyle demiştir: “Âişe (r.a.nha) bize, eliyle işaret ederek, teşehhud öğretirdi. Teşehhudde iken şunu okurdu:
التَّحِيَّاتُ الطَّيِّبَاتُ الصَّلَوَاتُ الزَّاكِيَاتُ للّهِ، السَّلاَمُ عَلَي النَّبىِّ...
Ettehiyyâtu, ettayyibâtu, essalavâtu, ezzâkiyâtu lillâh es-selâmu ale’n-nebiyyi...”
(Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, her tür övgü ve selam sözü, bütün ibadetler ve devamlı hayır Allah içindir. Selam, Allah'ın rahmet ve bereketleri Peygamber’in üzerine olsun…)
Teşehhudun kalan bölümü İbn Mes’ûd’un teşehhudunun aynısıdır.

(İbn Ebû Şeybe (1/293); Serrâc; el-Muhallis ve Beyhakî (2/144) rivâyet etmiştir. Hadisin metni Beyhakî’ye aittir.
Muvatta, Salât 55, c.1, sf: 112-113)

 
Üst Ana Sayfa Alt