Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Taliban'ın İlerleyişi ve Afganistan'ı Tekrar Fethi Üzerine

عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Bin Selman Zayed vb zalimlerden bahsetmişsin ancak ikisininde saltanatını Amerika korumaktadır. Eğer Amerika ikinci plana atılacaksa bunların saltanatını yıkmak nasıl mümkün olabilir?

Herhangi bir gücün yıkılması onun yerine Müslüman bir gücü getirmez. Dengeli bir siyaset izleyerek İslami bir üs inşa etmek lazım. Türkistan respublikalarını Sovyetler koruyordu. Sovyetleri Müslümanlar yıprattı ve battılar (şimdi Rusya olarak yeniden canlandılar bu arada), ama Kafkasya ve Orta Asya'daki devletler hala ayakta. BAE suni bir devlet olabilir, ama idareleri hafife alıncak bir durumda değil ve iktisadi olarak başarılılar, sırf petrole dayanmıyorlar. Suudi Arabistan ise Amerikan yardımına başvursa da kendi başına da kuvvetli ve gelenk sahibi bir devlet. En önemlisi bu ikisinin de ciddi bir milliyetçi destek tabanı var halk arasında. Ululemre itaat ve vatan sevgisi şiarı altında devletlerine bağlılar. Kabil rejimi ile karıştırılmamalı.

Dediğime örnek, Soğuk Savaşta taraflar birbirleriyle doğrudan savaşmadılar, yerel savaşlar yürüttüler. ABD'yi yerel savaşlar ve kendi toprağında saldırılar yapmak suretiyle yıpratmak mümkün, ama yıkmak mümkün değil! Hem nükleer savaş tehlikesi sebebiyle, hem de bizim bir donanmamız, hava kuvvetlerimiz ve bunları destekleyecek teknolijimiz olmadığından.
Yıpratma stratejisi ancak ABD'yi bölgeden uzaklaştırmada faydalı olur, ki oldu son yirmi yılda. Ama bu tek başına yeterli değil. Yerel devletlerle mücadele için İslami bir devlet kurulmalı. Hatırlarsak ABD'nin bölgedeki gücü de yerel devletler vasıtasıyla yerleşti. Kral Fehd onları Saddam'a karşı Arabistan'a davet etti. Dolayısyıla buradaki ilişki tek taraflı değil, ikisi birbirini tamamlıyor ve bu sebeple ikisine karşı önlem almak lazım.
El Kaide ve aynı şekilde İslamcı hareketlerin varsayımları, yerel devletlerin halk tarafından sevilmediği ve halkın mücahitleri (savaşta) ve İslamcıları (demokratik seçimlerde) destekleyeceği üzereydi. Bu düşünceleri ileriye dönük de olmuştur: zamanla bizi cihadımızla, düşmanın üzerimize üşüşmesiyle veya dini ve siyasi davetimizle tanıyıp destekleycekler şeklinde. Yetmişlerden itibaren İslami davete destek artmış olsa da, devamını getirmek için birleşip yerel bir siyasi-askeri güç oluşturmak lazım. ABD'nin deseteğinin kalkmasıyla yerel güçler yıkılmaz. ABD onların bir rüknü, kendileri ikincisi.
Okuduğuma göre (aklımda kaldığı şekliyle!) Şehit Üsame b. Ladin'e oğlu sormuş neden İsrail dururuken ABD'yle denizaşırı bir savaş yürütüyoruz diye? O da cevap vermiş: ABD bisikletin demir tekerliği, İsrail ise tahtadan bir tekerlek. Demir olan yıkılınca, tahtadan olan çaresiz kalır. Benim burada yanlış bulduğum:
  • 1a. İttifaklar bisiklete benzemez. Siyasetler değişkendir. Gerektiğinde ABD çekilir. Amerika'nın desteği sabit değildir. Onu sabit bir etken olarak görmek yanıltıcıdır. Hejemonik devletler bir gün desteklediklerini başka bir gün yüzüstü bırakabilirler. İsrail'e desteği bile bırakmaları mümkün. Arap devletlerinde ise bu evla.
  • 1b. Tabi ki tekerleklerin ayrılması bir baise muhtaçtır. Ama bu tekerleği yıkmak değildir. Yıpratmayı deneyebiliriz, ama kendimiz yıkılmadan.
  • 1c. İsrail'i veya Arap rejimlerini tahtaya benzetmek onları hafife almaktır. Bu ise mücatleri münasip hazırlığı yapmaktan alıkoyar.
  • 3. Bu bisiklet yürürken, bizim bisikletimiz nerede? Bisikletimiz olmadan onları yakalayamayız.
Kısacası Amerika'yı yıpratmanın anlamsız olduğunu söylemiyorum. Bunun yerel bir devlet kurma çabası ve onu koruyacak dengeli siyasi bir çizgi ile ikmal edilmesi gerektiğini söylüyorum. Bisiklet edinmek diyebiliriz.
 
Son düzenleme:
M Çevrimdışı

mübahis

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Herhangi bir gücün yıkılması onun yerine Müslüman bir gücü getirmez. Dengeli bir siyaset izleyerek İslami bir üs inşa etmek lazım. Türkistan respublikalarını Sovyetler koruyordu. Sovyetleri Müslümanlar yıprattı ve battılar (şimdi Rusya olarak yeniden canlandılar bu arada), ama Kafkasya ve Orta Asya'daki devletler hala ayakta. BAE suni bir devlet olabilir, ama idareleri hafife alıncak bir durumda değil ve iktisadi olarak başarılılar, sırf petrole dayanmıyorlar. Suudi Arabistan ise Amerikan yardımına başvursa da kendi başına da kuvvetli ve gelenk sahibi bir devlet. En önemlisi bu ikisinin de ciddi bir milliyetçi destek tabanı var halk arasında. Ululemre itaat ve vatan sevgisi şiarı altında devletlerine bağlılar. Kabil rejimi ile karıştırılmamalı.

Dediğime örnek, Soğuk Savaşta taraflar birbirleriyle doğrudan savaşmadılar, yerel savaşlar yürüttüler. ABD'yi yerel savaşlar ve kendi toprağında saldırılar yapmak suretiyle yıpratmak mümkün, ama yıkmak mümkün değil! Hem nükleer savaş tehlikesi sebebiyle, hem de bizim bir donanmamız, hava kuvvetlerimiz ve bunları destekleyecek teknolijimiz olmadığından.
Yıpratma stratejisi ancak ABD'yi bölgeden uzaklaştırmada faydalı olur, ki oldu son yirmi yılda. Ama bu tek başına yeterli değil. Yerel devletlerle mücadele için İslami bir devlet kurulmalı. Hatırlarsak ABD'nin bölgedeki gücü de yerel devletler vasıtasıyla yerleşti. Kral Fehd onları Saddam'a karşı Arabistan'a davet etti. Dolayısyıla buradaki ilişki tek taraflı değil, ikisi birbirini tamamlıyor ve bu sebeple ikisine karşı önlem almak lazım.
El Kaide ve aynı şekilde İslamcı hareketlerin varsayımları, yerel devletlerin halk tarafından sevilmediği ve halkın mücahitleri (savaşta) ve İslamcıları (demokratik seçimlerde) destekleyeceği üzereydi. Bu düşünceleri ileriye dönük de olmuştur: zamanla bizi cihadımızla, düşmanın üzerimize üşüşmesiyle veya dini ve siyasi davetimizle tanıyıp destekleycekler şeklinde. Yetmişlerden itibaren İslami davete destek artmış olsa da, devamını getirmek için birleşip yerel bir siyasi-askeri güç oluşturmak lazım. ABD'nin deseteğinin kalkmasıyla yerel güçler yıkılmaz. ABD onların bir rüknü, kendileri ikincisi.
Okuduğuma göre (aklımda kaldığı şekliyle!) Şehit Üsame b. Ladin'e oğlu sormuş neden İsrail dururuken ABD'yle denizaşırı bir savaş yürütüyoruz diye? O da cevap vermiş: ABD bisikletin demir tekerliği, İsrail ise tahtadan bir tekerlek. Demir olan yıkılınca, tahtadan olan çaresiz kalır. Benim burada yanlış bulduğum:
  • 1a. İttifaklar bisiklete benzemez. Siyasetler değişkendir. Gerektiğinde ABD çekilir. Amerika'nın desteği sabit değildir. Onu sabit bir etken olarak görmek yanıltıcıdır. Hejemonik devletler bir gün desteklediklerini başka bir gün yüzüstü bırakabilirler. İsrail'e desteği bile bırakmaları mümkün. Arap devletlerinde ise bu evla.
  • 1b. Tabi ki tekerleklerin ayrılması bir baise muhtaçtır. Ama bu tekerleği yıkmak değildir. Yıpratmayı deneyebiliriz, ama kendimiz yıkılmadan.
  • 1c. İsrail'i veya Arap rejimlerini tahtaya benzetmek onları hafife almaktır. Bu ise mücatleri münasip hazırlığı yapmaktan alıkoyar.
  • 3. Bu bisiklet yürürken, bizim bisikletimiz nerede? Bisikletimiz olmadan onları yakalayamayız.


Kısacası Amerika'yı yıpratmanın anlamsız olduğunu söylemiyorum. Bunun yerel bir devlet kurma çabası ve onu koruyacak dengeli siyasi bir çizgi ile ikmal edilmesi gerektiğini söylüyorum. Bisiklet edinmek diyebiliriz.

Buradan anladığım, yerel tağutların, ABD desteği olmadanda ayakta durabileceği. Peki onları yıkmak için nasıl bir yol izlenmeli?
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Buradan anladığım, yerel tağutların, ABD desteği olmadanda ayakta durabileceği. Peki onları yıkmak için nasıl bir yol izlenmeli?

Devrimci bir devlet kurarak onun üzerinden civar ülkelerdeki İslami hareketler desteklenmeli. Savaş bölgelerinde gerilla hareketlerine destek sağlamalı ve bu şekilde yayılmalı. Kuba ve İran buna iyi örnekler küçük devletler arasında.
 
M Çevrimdışı

mübahis

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Devrimci bir devlet kurarak onun üzerinden civar ülkelerdeki İslami hareketler desteklenmeli. Savaş bölgelerinde gerilla hareketlerine destek sağlamalı ve bu şekilde yayılmalı. Kuba ve İran buna iyi örnekler küçük devletler arasında.

Abi bende tam olarak bundan bahsediyorum, yarın Suud'da bir devrim hareketi olsa yine Amerika oraya müdahil olacaktır ve rejimin safında yer alacaktır. Şu halde yapılması gereken nedir?
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Abi bende tam olarak bundan bahsediyorum, yarın Suud'da bir devrim hareketi olsa yine Amerika oraya müdahil olacaktır ve rejimin safında yer alacaktır. Şu halde yapılması gereken nedir?

Bu Afganistan durumunun aynısı olur. Ama bunun olması genelde muhtemel değil. Ülke işgal etmek sık başvurulan bir yöntem değildir, hele bu zamanda. Mali ve lojistik destek sağlamakla yetinirler. İşgal olursa yine de işgal kuvvetlerine karşı savaşılır. Bu denizaşırı yıpratma savaşından, küresel cihattan farklıdır, yerel cihattır.
 
M Çevrimdışı

mübahis

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu Afganistan durumunun aynısı olur. Ama bunun olması genelde muhtemel değil. Ülke işgal etmek sık başvurulan bir yöntem değildir, hele bu zamanda. Mali ve lojistik destek sağlamakla yetinirler. İşgal olursa yine de işgal kuvvetlerine karşı savaşılır. Bu denizaşırı yıpratma savaşından, küresel cihattan farklıdır, yerel cihattır.

Daha hususi bir soru sormak gerekirse, bizim burada yapmamız gereken nedir?
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Daha hususi bir soru sormak gerekirse, bizim burada yapmamız gereken nedir?

Bize düşen kendimizi geliştirmek, insan yetiştirmek ve davet ile hizmete devam etmek. Elimizden geldiğince mücahitlere destek olmak - umumi seferberlik olduğunda elle.

Ayrıca şu kitap oldukça faydalı
 
M Çevrimdışı

mübahis

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bize düşen kendimizi geliştirmek, insan yetiştirmek ve davet ile hizmete devam etmek. Elimizden geldiğince mücahitlere destek olmak - umumi seferberlik olduğunda elle.

Ayrıca şu kitap oldukça faydalı

Bu kadarını anladım, ben Türkiyede nasıl bir yol izlenmeli diye sormuştum. Birazdaha geniş olarak yani :)
 
H Çevrimdışı

h@cı

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Mustafa Öztürk beyefendinin konuya ilişkin görüşlerini izlemek isteyenler için youtube video linki ekledim.Merak edenler izleyebilir efendim.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Mustafa Öztürk beyefendinin konuya ilişkin görüşlerini izlemek isteyenler için youtube video linki ekledim.Merak edenler izleyebilir efendim.

Kardeşim bu adam kaba dilli sapık bir kimse. Tarihselciler arasında en sapığı, en edepsizi. Konuşmalarını yorumsuz paylaşmak propaganda olacağından forumda yasaktır. Din hakkında belli bir sorusu olan varsa, doğrudan şu bölüme sorabilir. Şeriatı inkar eden bunun gibi zındıklar eskiden beri vardı. Cehaletlerine her seferinde yetişip cevap vermek meşakkatli olacağından, kendine ve emsaline verilen yazılı reddiyelere başvurulması gerektiğini söylemekle yetinebiliriz. Kaldı ki konuşmaları sayısız polemik ve aşağılama içeriyor. Yine de bunlara katlanarak videoyu izledim ve şunları söyleyebilirim:
  • Şeriatı lafzen inkar ediyor, oysa şeriat Kur'an'da geçer ve Allah tarafından indirilmiştir. Değişken olan Fıkıhtır (müminlerin nasları anlayışı ve yeni durumlara kıyası), şeriat değil. "Casiye ﴾18﴿ Sonra seni de bu konuda ilâhî vahye dayalı bir yola koyduk (Arapça: şeriat). Onu izle, bilmeyenlerin arzularına uyma! ﴾19﴿ Şüphesiz onlar, Allah’a karşı sana hiçbir fayda sağlayamazlar ve kuşkusuz haktan sapanlar birbirlerinin dostları ve koruyucularıdır, Allah da itaatsizlikten sakınanların dostudur."
  • Şeriat dindir, İslamdır, adalettir. Bunlar eş anlamlıdır. Avrupalıların yazdığı Latince sözlüklere bile böyle geçmiştir.
  • Şeriat tarih üstü değil, "erdem" ve "ahlaki değerler" tarih üstüdür diyor. Erdem dediği ise insanların arzu ve isteklerine göre uydurduklarıdır. Şarap içmek erdemsizlik değildir, zina etmek ahlaksızlık değildir denilebilir bu şekilde.
  • Şeri hükümlerin tarihi olduğunu söylüyor. Oysa buna dair hiç bir işaret yoktur. Aksine işaret eden deliller ise çoktur. Allah Resulü kendisi bir çok olayda Allah'ın indirdiği hükmü uygulamakta zorluk çekmiştir. Kur'an'da buna değinen ayetler de onu teşvik etmek için inmiştir. Sonra, Sahabe ayniyle bu hükümleri tatbik etmiştir. Onlar da zaman zaman zorluk çekmişler, ama kararlılık göstermişlerdir. Arapların adeti olsa zorluk çekerlermiydi? Ayrıca İslam'ın getirdiği değişiklikleri küçümsüyor. Halbuki İslam bir devrim gerçekleştirmiştir Arabistan'da. Bu konuda örneğin Adnan Demircan'ın "Cahiliye'den İslam'a Kadın ve Aile" kitabı ve benzer teliflere başvurulabilir.
  • Şeriatta yeni durumlar illetlere bakarak kıyas edilerek bilinir. İlletlere bakılması İslam'a has bir durum değildir. Roma'ya dayanan Batı hukuku da illetleri esas alır. Makul olan budur. İlletlerin ötesinde şeriatın ruhunu bilebilirim diyen ya ahmaktır ya art niyetli bir tahrifçi.
  • Mutezile tevhit üzerinden giderek Kuran mahluk diyordu (kelam sıfatı kadim değil hadistir diyerek). Bu adam ise Kuran'ın dilini beğenmediği için öyle diyor.
  • 'Hadis kitapları fıkıh kitaplarına yansımıştır, bu aşikardır' diyor. Halbuki İslami İlimler okuyanlar bilir ki, Sünnilerde Fıkıh kitapları Hadis kitaplarından önce yazılmıştır. Tefsir İlmi de aynı şekilde daha eskidir. Dolayısıyla Hadisler Sünnetin, Resulullah'ın (s.a.v.) öğretilerinin yazılı hale getirilmesinden başka bir şey değildir. Kuran ve Sünnet gibi Şeriat bir bütündür ve doğrudan Resulullah'ın öğretisinden bilinir. Hadis şeklinde yazılı hale getirilmeden önce de Medine'de, Kufe'de, Mısır'da, Şam'da müminler aynısını tatbik etmekteydi.
Polemiklerine gelince. Muhafazakarlar okula gitmeyi tartışmaya açıyor diyor ve bunu mizojiniye (kadın düşmanlığına) bağlıyor. Türkiye'deki okullara, ideolojik ve kültürel eğitim şartlarına, tartışmanın bağlamına hiç değinmiyor. Bu da Batı'nın İslam düşmanlığından ne kadar etkilendiğini ortaya koyuyor.
Şeriat zecr (caydırma) üzere kuruludur ve Allah'ın koyduğu sınırları kimseye çiğnetmez. Bir kimsenin had gerektiren bir suç işlediği şüpheden uzak kesin bir şekilde sabit olursa, ona hak ettiği suç uygulanır ve bu günahına kefaret olur. Cezanın uygulanması sair insanları bu suçtan alıkoyar. Bununla birlikte suçun sabit olması sıkı şartlara bağlı olduğundan, zanlılara genellikle had yerine tazir cezası uygulanır. Gereken cezasının uygulanmasını davanın hakikatini bilmeden uzaktan kınayanlar Öztürk gibi "üçüncü dünya" ülkelerini, taşra insanlarını ve dindar müminleri hor gören kibirli sapıklardır. Kocasını öldüren bir kadın kısasen öldürüldüğünde bunu barbarlık ve kadın düşmanlığı olarak lanse ederler. Halbuki kadın erkek ayrımı yoktur, cezalar bellidir ve herkes hakkettiği cezayı bulur. Bu tavırda olan adamlar Resulullah (s.a.v.) döneminde yaşıyor olsalar hevaperest Yunanlar gibi onu da inkar ederlerdi. Halid b. Velid'in, Üsame b. Zeyd'in (radiyallahu anhüma) savaşta bir hatalarına bakıp, dinden çıkarlardı.

İlmi yetersizliğine bir işaret de: 4-5 had cezasından bahsediyor. Oysa had cezaları tarfie göre beş yada yedidir, dört diyen yoktur. Şeriat hakkında, İslam Hukuku hakkında konuşan bunu bilmeli.
Cehaletini düzelten olmasın diye yorumları kapatmış. Neyseki Allah'ın hidayetine hamdolsun, 1500 kişi dislike atarken yalnız 100 kişi bu yalanlara kanmış.
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt