Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tanıdıkları Namaza Kaldırmak Farz mı Mustehab mı?

Öğrenen Müslüman Çevrimdışı

Öğrenen Müslüman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh

1. Sorum
Hocam Hanbeli mezhebinde namazın terki küfürdür. Durum böyle olduğu için Hanbeli mezhebindeki biri, uyuyan birini (namaz kılan) sabah namazına kaldırmaması küfre rıza mı olur? Yani kendisi uyandı namazı kıldı ancak etrafında namaz kılan ama uyuya kalanları namaza kaldırmassa küfre rıza mı göstermiş olur? Namaza kaldırmak farz mıdır müstehab mıdır?

2. Soru
Birisinin yaşadığı yerde namaz vakti girdi, namazı hemen kılmadı, geciktirdi.(3 saat arada vakit var diyelim 1-2 saat geciktirdi). Sonra uyuyakaldı ve namaz vakti geçmiş oldu. Bu durumda uyuyakaldığı için Her kim bir namazı unutur veya ondan gaflet edip uyuyakalırsa, onu hatırladığında hemen kılsın. Onun bundan başka kefareti yoktur…” (Müslim, Mesâcid, 315-316 [684]; bkz. Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 37 [597]) buyurmuştur. hadisindeki durumda mı olur yoksa namazı kasten terk edenlerden mi sayılır?

Sorular biraz farklı ama sorular namaz hakkında olduğu için ayrı ayrı sormak istemedim.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim

C 1 - İslâm’da herkes, kendi amellerinden, yaptığı işlerden mesuldur. Başkalarının yaptıklarından sorumlu değildir.
Kur’ân-ı Kerîm’de, "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Günah yükü ağır gelen kimse, onun taşınması için yardım çağrısında bulunsa -çağrılan yakını bile olsa- o yükten hiçbir şeyi başkası üzerine alamaz." (Fâtır, 18) buyrulur.
İslâm, her insanın bir iradesi ve seçme hürriyeti bulunduğunu ve bunun sonucu olarak yaptıklarından sorumlu olacağını bildirmiştir. “Herkes kazandığı karşılığında rehindir.” (Tûr, 21);
Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.” (Zilzâl, 7-8);
O (Allah) yaptığından sorumlu değildir. Onlar ise sorumlu tutulacaklardır.” (Enbiyâ, 23)

Bir Müslüman, ibadetlerini yerine getirmezse hesabını Allah’a verecektir. Diğer Müslümanlara düşen ise Ona nasihat etmek ve telkinlerde bulunmaktır. İnsanın emr-i bi’l mârûfa en yakınlarından, ailesinden başlaması esastır. Nitekim Peygamber’e (s.a.v.) de böyle emredilmiştir. Rabb'imiz Ona tebliği emrederken, “(Önce) en yakın akrabanı uyar.” (Şûarâ, 214) buyurmuştur.
Hadis-i şerifte de her Müslümanın yönetimindekilerden sorumlu olduğu belirtilmiştir:

حدثنا بشر بن محمد قال: أخبرنا عبد الله قال: أخبرنا يونس، عن الزهري قال: أخبرنا سالم بن عبد الله، عن ابن عمر رضي الله عنهما: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (كلكم راع).وزاد الليث: قال يونس: كتب زريق بن حكيم إلى ابن شهاب، وأنا معه يومئذ بوادي القرى: هل ترى أن أجمع؟ وزريق عامل على الأرض يعملها، وفيها جماعة من السودان وغيرهم، وزريق يومئذ على أيلة، فكتب ابن شهاب، وأنا أسمع، بأمره أن يجمع، يخبره: أن سالما حدثه: أن عبد الله بن عمر يقول: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (كلكم راع، وكلكم مسؤول عن رعيته، الإمام راع ومسؤول عن رعيته، والرجل راع في أهله وهو مسؤول عن رعيته، والمرأة راعية في بيت زوجها ومسؤولة عن رعيتها، والخادم راع في مال سيده ومسؤول عن رعيته). قال: وحسبت أن قد قال: (والرجل راع في مال أبيه ومسؤول عن رعيته، وكلكم راع ومسؤول عن رعيته)
İbn Ömer (r.anhuma)'den nakledilmiştir: "Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Hepiniz çobansınız", buyurdu.
Leys İbn Sa'd şöyle bir ek bilgi vermiştir: "Yûnus İbn Yezîd şöyle dedi: Ruzeyk İbnu'I-Hukeym İbn Şihâb'a - ki o sırada ben de Onunla birlikte idim - bir mektub yazarak, Cumua namazını işi dolayısıyla bulunduğu Vadi'l kura'da kıldırmasının câiz olup olmadığını sormuştu. Ruzeyk orada arazilerin ekip biçilmesi için görevlendirilmişti ve maiyetindekilerle birlikte çalışıyordu. Ruzeyk o günlerde Eyle'de (Kızıl Denizin kuzeyinde bir köy) görevli bir memurdu. İbn Şihâb cevabî mektubu yazarken Ben yine oradaydım ve yazdıklarını duydum. Mektubda İbn Şihâb, Ruzeyk'e Cumua namazını kıldırmasını emrediyordu. Hatta delil olarak şu rivayeti zikretmişti:
"Salim bana Abdullah, İbn Ömer'in şöyle dediğini haber verdi: Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: "Hepiniz yükümlülükleri olan birer çobansınız. Her biriniz himayeniz altında bulunan ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişilerden ve işlerden sorumlusunuz; Devlet başkanı yönetici bir çobandır ve tebasından sorumludur, erkekler birer çobandır ve eşlerinden sorumludur, kadınlar birer çobandır ve ailesindekilerden sorumludur, hizmetçiler efendilerinin mallarını korumakla yükümlü birer çobandır ve korumakla yükümlü oldukları mallardan sorumludur."

(Buhari, Cumua, Bab, 11, Hadis no: 893 , 487; Muslim, İmâre, 20, Hadis no: 1829)
Hadisin ravilerinden Salim İbn Abdullah şöyle demiştir: "Sanırım Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şunları da söyledi: "Kişi babasının malını koruyup gözetmekle yükümlüdür ve bunlardan sorumludur. Hepiniz yükümlülükleri olan birer çobansınız ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişilerden ve işlerden sorumlusunuz."

Eşlerin birbirlerine ve çocuklarına karşı, maddî konularda olduğu gibi manevî alanlarda da sorumlulukları vardır. Bu sorumluluk, dinin gereklerini öğretmek ve telkin etmektir. Zira Allah Teâlâ, . Muhammed’e (s.a.v.) hitaben şöyle buyurur: “Ailene namazı emret; Kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) Biz Seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takva iledir.” (Tâhâ, 132)
Bir kimse, namaz kılmayan eşine, beş vakit namazını vakti içinde eda etmesi için namazın maddî ve manevî faydalarını güzellikle anlatmalı, Onu geçmişteki ihmalkârlığından ötürü tevbeye davet ederek namaz kılmaya iknaya çalışmalıdır. Güzellikle yapılacak tavsiyelere rağmen, eşin namaz kılmamasının sorumluluğu tamamen kendisine yani kılmayana aittir.


'Yakınlarımızı namaza çağırma, kaldırma noktasında mesûliyetimiz nedir?' sualine gelecek olursak;


Yardımlaşmak güzeldir. Hayat ve dini yaşam yardımlaşma ile kolay ve güzeldir. Kardeşlik yardımlaşmayla güçlenir. İnsanlık yardımlaşmayla yükselir. Başarı yardımlaşmanın meyvesidir. Dinimiz yardımlaşmayı emreder. Kur’ân, “İyilik ve takvada yardımlaşın.” (Mâide 2) buyurur. Peygamber Efendimiz (a.s.): “Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da kulun yardımındadır.” buyurmaktadır.

وعن أَبي هريرة رضي اللَّه عنهُ ، عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « من نَفَّس عن مؤمن كُرْبة منْ كُرب الدُّنْيا ، نفَّس اللَّه عنْه كُرْبة منْ كُرَب يومِ الْقِيامَةِ ، ومنْ يسَّرَ على مُعْسرٍ يسَّرَ اللَّه عليْه في الدُّنْيَا والآخِرةِ ، ومنْ سَتَر مُسْلِماً سَترهُ اللَّه فِي الدنْيا والآخرة ، واللَّه فِي عوْنِ العبْد ما كانَ العبْدُ في عوْن أَخيهِ ، ومنْ سلك طَريقاً يلْتَمسُ فيهِ عِلْماً سهَّل اللَّه لهُ به طريقاً إلى الجنَّة . وما اجْتَمَعَ قوْمٌ فِي بيْتٍ منْ بُيُوتِ اللَّه تعالَى ، يتْلُون كِتَابَ اللَّه ، ويَتَدارسُونهُ بيْنَهُمْ إلاَّ نَزَلَتْ عليهم السَّكِينةُ ، وغَشِيَتْهُمُ الرَّحْمةُ ، وحفَّتْهُمُ الملائكَةُ ، وذكَرهُمُ اللَّه فيمَنْ عنده . ومنْ بَطَّأَ به عَملُهُ لمْ يُسرعْ به نَسَبُهُ »
, صحيح , رواه مسلم
Ebû Hurayra radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre;
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse, bir mûminden dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününde O mûminin sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da Ona dünya ve âhirette kolaylık gösterir. Bir kimse, bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da Onun dünya ve âhiretteki ayıplarını örter. Mûmin kul, din kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da O kulun yardımındadır. Bir kimse ilim elde etmek için bir yola girerse, Allah da Ona cennetin yolunu kolaylaştırır. Bir cemaat, Allah Teâlâ’nın evlerinden bir evde toplanıp Allah’ın kitabını okur ve Onu aralarında muzakere eder, anlayıp kavramaya çalışırlarsa, üzerlerine sekinet iner ve kendilerini rahmet kaplar. Melekler Onları kuşatırlar, Allah Teâlâ da Onları kendi nezdinde bulunanların arasında anar. Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi, nesebi öne geçirmez.

(Riyâzu’s-Sâlihîn, 245; Ahmed b. Hanbel, II. 252; Muslim, Zikr 38; İbni Mâce, Mukaddime 17; Ebû Dâvûd, Edeb, 60; Buhârî, Mezâlim 3; Tirmizî, Hudûd 3, Birr 19)

Öyleyse, beraber bulunduğumuz sevgili dostlarımızı, kardeşlerimizi, ehlimizi namaza kaldırmak gibi bir hayırlı ve nezih işte niçin yardımlaşmayalım? Biz erken uyandığımızda Bizim Onu kaldırmamız, O erken uyandığında Onun Bizi uyandırması her şeyden önce birbirimiz üzerinde kardeşlik hakkımızdır. Nitekim Peygamber Efendimiz de (a.s.) ehlini ve ailesini namaz için uyandırırdı.


حدثنا إسحاق بن إبراهيم الحنظلي وابن أبي عمر. جميعا عن ابن عيينة. قال إسحاق: أخبرنا سفيان بن عيينة عن أبي يعفور، عن مسلم بن صبيح، عن مسروق، عن عائشة رضي الله عنها. قالت:
كان رسول الله صلى الله عليه وسلم، إذا دخل العشر، أحيا الليل وأيقظ أهله وجد وشد المئزر
[ش (إذا دخل العشر) أي العشر الأواخر من رمضان. (أحيا الليل) أي استغرقه بالسهر في الصلاة وغيرها. (وأيقظ أهله) أي أيقظهم للصلاة في الليل. (وجد) أي جد في العبادة، زيادة على العادة. (وشد المئزر) اختلف العلماء في معنى شد المئزر، فقيل هو الاجتهاد في العبادات زيادة على عادته صلى الله عليه وسلم في غيره. ومعناه التشمير في العبادات. يقال: شددت لهذا الأمر مئزري، أي تشمرت له وتفرغت. وقيل: هو كناية عن اعتزال النساء، للاشتغال بالعبادات. والمئزر، بكسر الميم، هو الإزار]
Bize İshak b. İbrahim El-Hanzali ile İbni Ebî Ömer hep birden İbni Uyeyne'den rivayet ettiler. İshâk (Dedi ki); Bize Sufyân b. Uyeyne, Ebû Yâ'fûr'dan, O da Muslim b. Subeyh'den, O da Mesrûk'dan, O da Âişe (Radiyallahu anha)'dan naklen haber verdi.
Aişe şöyle demiş: . «Ramadan'ın son on günü girince Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geceleri ihya eder, ailesini uyandırır, ibadete karşı daha ciddiyet gösterir ve paçaları sıvardı
(Muslim, İtikâf, Bab 7, Hadis no: 1174)


حَدَّثَنَا ابْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا ابْنُ عَجْلَانَ عَنْ الْقَعْقَاعِ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَحِمَ اللَّهُ رَجُلًا قَامَ مِنْ اللَّيْلِ فَصَلَّى وَأَيْقَظَ امْرَأَتَهُ فَإِنْ أَبَتْ نَضَحَ فِي وَجْهِهَا الْمَاءَ رَحِمَ اللَّهُ امْرَأَةً قَامَتْ مِنْ اللَّيْلِ فَصَلَّتْ وَأَيْقَظَتْ زَوْجَهَا فَإِنْ أَبَى نَضَحَتْ فِي وَجْهِهِ الْمَاءَ
Ebû Hurayra (r.anh)'den; dedi ki:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Gecenin bir kısmında kalkıp namaz kılan ve karısını da (namaz kılması için) uyandıran, kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kimseye Allah rahmetini ihsan etsin. Gece kalkıp namaz kılan ve kocasını da (namaz kılması için) uyandıran, kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kadına Allah rahmetini ihsan etsin."

(Ebu Davud, Tatavvu, Bab 18, Hadis no: 1308)
Hadiste Namaz kılmanın önce zikr edilmiş olması, mutlak surette insanın eşini namaza kaldırmadan önce kendisinin kılması lâzım geldiği, aksi takdirde hadis-i şerifte vâ'd edilen ecr ve sevaba erişemeyeceğini ifâde etmek için değil, sadece insanın başkasına yapacağı vâ'z ve nasihati önce kendi nefsinde uygulaması lâzım geldiği gerçeğini ifâde etmek içindir. Bu konuda idaresi altında bulunan diğer ev halkı da eşi durumundadır. Hadis-i şerifte onları da geceleyin namaza kaldırmakla aynı sevaba erişileceğine işaret edilmiş ve onları kaldırmaya da tavsiye bulunmaktadır. Şurasını da unutmamak lâzımdır ki: Bütün dinî irşâdlarda esas olan karşıdakini hikmetle ve güzel sözlerle ikna etmek ve Allah'ın emrine yöneltmek olduğuna göre, gece namazlarına kaldırma hususunda da aynı esaslardan hareket etmek ve dolayısıyla gündüzleri ona gece namazının faziletini ve ehemmiyetini en güzel, en müessir ve kalıcı bir biçimde telkin edip Onu iyice ikna etmek lâzımdır. Bir kimse Önce bu görevi yerine getirdikten sonra geceleyin uyumakta olan eşini namaza çağırabilir. "İnsanları Rabb'înin yoluna hikmetle (sağlam delillerle) güzel öğütle davet et. Onlarla mUcâdeleni en güzel (yol) hangisi ise, onunla yap.” (Nahl 125)

حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مِسْعَرٍ عَنْ عَلِيِّ بْنِ الْأَقْمَرِ ح و حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمِ بْنِ بَزِيعٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ شَيْبَانَ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ عَلِيِّ بْنِ الْأَقْمَرِ الْمَعْنَى عَنْ الْأَغَرِّ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ وَأَبِي هُرَيْرَةَ قَالَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَيْقَظَ الرَّجُلُ أَهْلَهُ مِنْ اللَّيْلِ فَصَلَّيَا أَوْ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ جَمِيعًا كُتِبَا فِي الذَّاكِرِينَ وَالذَّاكِرَاتِ وَلَمْ يَرْفَعْهُ ابْنُ كَثِيرٍ وَلَا ذَكَرَ أَبَا هُرَيْرَةَ جَعَلَهُ كَلَامَ أَبِي سَعِيدٍ قَالَ أَبُو دَاوُد رَوَاهُ ابْنُ مَهْدِيٍّ عَنْ سُفْيَانَ قَالَ وَأُرَاهُ ذَكَرَ أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ أَبُو دَاوُد وَحَدِيثُ سُفْيَانَ مَوْقُوفٌ
Ebû Saîd ve Ebû Hurayra (r.anhumâ)'dan; dediler ki:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Bir adam gecenin bir kısmında karısını uyandırır, sonra her ikisi de iki rekat namaz kılarsa -yahud (o adam tek başına) kılarsa-(erkek) Allah'ı zikr eden erkekler zumresine (Kadın da) Allah'ı zikreden kadınlar zumresine kaydedilir.

(Ebu Davud, Tatavvu, Bab 18, Hadis no: 1309)
Râvi İbn Kesir bu hadisi(n senedini Nebi'e) ulaştırmadı ve Ebû Hurayra'den hiç bahsetmedi. Bu hadisi (sanki) Ebû Saîd'in sözü (imiş gibi) nakletti. Ebû Dâvûd dedi ki; Bu hadisi İbn Mehdi Sufyan'dan nakletti ve; "Öyle zannediyorum ki (Sufyan bu hadisin senedinde) Ebû Hurayra'yi de zikretti, dedi. Ebû Dâvûd dedi ki: Sufyan 'in bu hadisi mevkuftur.
Hadisin şerhinde; "Bu müjdeye erişebilmek için gece kılınacak olan namazın belli bir miktarı yoktur. Sadece iki rekat namaz kılmak bile bu müjdeye erişebilmek için yeterlidir. Ayrıca bu namazın farz veya nafile olması arasında bir fark yoktur."


حدثنا أبو اليمان قال: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني علي بن الحسين: أن الحسين بن علي أخبره: أن علي بن أبي طالب أخبره:
أن رسول الله صلى الله عليه وسلم طرقه وفاطمة بنت النبي عليه السلام ليلة، فقال: (ألا تصليان). فقلت: يا رسول الله، أنفسنا بيد الله، فإذا شاء أن يبعثنا بعثنا، فانصرف حين قلنا ذلك ولم يرجع إلي شيئا، ثم سمعته وهو مول، يضرب فخذه، وهو يقول: {وكان الإنسان أكثر شيء جدلا}.
Ali (radiyallahu anh) anlatıyor:
Bir gece Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem evimize gelip Beni ve kızı Fatıma'yı kaldırıp: "Haydi namaz kılmıyor musunuz?!" buyurdu. Ben de: "Ey Allah'ın Rasulu, canlarımız Allah'ın elindedir. Eğer bizim kalkmamızı dilerse kaldırır!" dedim.
Ben böyle söyleyince dönüp gitti ve bana hiçbir karşılık vermedi. Sonra Onun giderken dizlerini döverek: "İnsan mucâdele etmeye ne kadar da düşkün (mucâdelecidir) böyle!" dediğini duydum.
(Muslim, Teheccud, Bab 5, Hadis no: 1127)

***

Tüm bu delillerden sonra namaza kaldırma veya namaz kılmadığını bile bile sessiz ve tepkisiz kalma meselesi namazın terki durumunda kişinin alacağı hükme yâni mezheblere göre ve namazın farz veya nafile olmasına göre değişiklik arzeder.
Hanbeli mezhebinde kaçırılan namaz farz ve kişinin farz namazını kılmadığını kat'i olarak biliyor ve hiç çaba sarf etmeden rıda gösteriyorsa haram olup; duruma göre kufre girebilir.



C 2- Namaz vakti girmiş olsa da kişi, bir muddet uyuduktan sonra namazı eda ederim diye niyyet etmiş fakat uykuya yenik düşüp namazı kaçırmış olsa da "kasten namazı kaçırmak" gibi bir niyyeti olmadığından "namazı terk edenlerden" sayılmaz.
 
Üst Ana Sayfa Alt