ZULUM KARIŞMIŞ KİTAPLARA 33 MİSAL
Hazret! - İbrahim Ramazanoğlu Elhac Mahmud Sami - Fatih Gençlik Vakfı Yayınları
Sayfa 32: "... İbrahim aleyhisselâm oğlunu kesmek için hazırlandı ve eline bıçağı alarak şöyle söyledi:
- 'Ey Allah'ım! bu benim oğlumdur. Kalbimin meyvesidir ve bana insanların en sevgilisidir..'
Bu arada Hazret-i İbrahim aleyhisselâm şöyle bir nida işitti:
-" Sen benim kulumun helak olmasını istediğin geceyi hatırlıyor musun? Senin oğluna şefkatli olduğun gibi benim de kullarım için şefkatli ve merhametli olduğumu bilmiyor musun? Sen benden kulumu helak etmemi istemiştin. Şimdi ben de senden oğlunu kesmeni istiyorum. İlk başlayan daha zalimdir." (Hikem-i Atâî)
Bu eserde buna benzer bir kaydı daha görmek isteyenler baksın (sh. 34): Güya Cenab-ı Hakk'ın Hz. İbrahim'e sürülerini satıp vakıf kurmasını vahyettiğini yazmış. Vakıf hâlâ o kaynaktan besleniyormuş. İlmî bir kaynak yok.
İbrahim Ramazanoğlu Elhac Mahmud Sami Fatih Gençlik Vakfı Yayınları Nu. 2
irfan Sofraları Niyâzî-i Mısrî - Kılıç Kitabevi
Sayfa 150:
"Allah Teâlâ Muhammed'e (s.a.v.): 'Ben, Bu bölüm uygun görülmemiştir iyya oğlu Yahya için doksanbeşbin kişi öldürdüm. Senin kızın oğlu Hüseyin için bunun iki mislini öldüreceğim' diye vahyetti.." Kaynak yok, ne büyük iftira.
irfan Sofraları Niyâzî-i Mısrî - Çeviren: Dr. Süleyman Ateş İsteme Adresi: Kılıç Kitabevi Baskı: 1971
Tezkiretu'l-Evliya Feriduddîn-i Attar'dan - M. Z. K.- Gümüş Neşriyat
Sayfa 80:
"... Cenab-ı Hak,
• Ya Cüneyd! Uçmağa girer misin? buyurdu.
• Sultanım, ben seni güçle buldum, beni karşına koy, hayran olayım durayım. Hak Teâlâ:
• Ya Cüneyd! Ben seninim, sen benim. Şimdiye değin sen benim dediğimi tutardın, şimdiden sonra ben de senin dediğini tutanm, buyurdu."
Kaynak yok. iftira.
Sayfa 128:
"... Bir zâlim Rabia'yı altı akçaya sattı. Rabia'yı alan kişi ona iş buyurdu. Rabia işe giderken düştü. Elini dayadı. Yüzünü yere koydu:
- Bari Hûda! Atam, anam yoktur, ben esir oldum. Bunun cezasına guşam yoktur amma senin rızanı isterim. Dileğim odur ki sen benden hoşnut olasın, dedi.
Bir ün işitti:
- Ya Rabia! Seni öyle bir mertebeye erdireyim ki gökteki feriştahlar sana gıpta etsinler, dedi..." Kaynak yok.
Bu kitabta, benzer zulümler eksik değil. Meselâ, 5. sahifede 'Veysel Karanî'nin Allah Teâlâ ile bir pazarlığının' diyalogu var. Tabii ilmi bir kaynağı yoktur.
Tezkiretu'l-Evliya Feriduddîn-i Attar'dan Hazırlayan: M. Z. K. Gümüş Neşriyat No.1 Baskı: 1959
Ihyâ-i Ulûmi'd-Dîn -İmâm-ı Gazali -Aîi Arslan
Cild 5, Sayfa 8:
"Rivayet ediliyor ki, Cenab-ı Hak (c.c.) Musa'ya (aleyhisselam) şöyle buyurdu:
-'Ya Musa! Herhangi bir kimse ki, annesine ve babasına karşı iyi davranır, sadece bana isyan ederse, onu mutî kullarımdan yazarım. Ve kim ki, bana itaat eder, babasına ve annesine isyan ederse, onu âsi yazarım.'
Deniliyor ki: Ya'kub (aleyhisselâm), oğlu Yusuf'un (aleyhisselam) huzuruna girdiği zaman, Yusuf (aleyhisselâm) ayağa kalkmadı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak kendisine şu vahyi gönderdi:
- Sen baban için ayağa kalkmayı, kendin için bir küçüklük mü sanıyorsun? izzet ve celâlim hakkı için yemin ederim: Bu hareketinden dolayı senin sulbünden bir tek peygamber bile çıkarmayacağım."
Delil yok. Bir de zaif rivayetlerle benzer haksızlıklar yer alıyor bu kitapta. Misal olsun diye (cild 6, sh 10.; cild l, sh. 309.)
Ihyâ-i Ulûmi'd-Dîn İmâm-ı Gazali Tercüme Eden: Aîi Arslan Baskı: 1979 Ihyâ-i Ulûmi'd-Dîn İmâm-ı Gazali Tercüme Eden: Aîi Arslan Baskı: 1979
Tam Müzekkin Nüfus - Eşrefoğlu Rumi - Arslan Yayınları
Sayfa 283:
"... Şeytan:
- Yâ Rabbi! Ben de senden birkaç şey dilerim. Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Yâ Mel'un söyle, ne dilersen dile. Şeytan dedi ki:
• Bana asker lâzımdır. Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Sokaklarda gezen kadınlar senin askerin olsun.
Şeytan dedi ki:
• Bana duracak yer lazımdır.
Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Hamamlar, fıskhaneler sana durak olsun.
Şeytan dedi ki:
• Bana bir yer ver ki benim adamlarım orada bölük bölük dursun. Yalan ve mâlâyanileri varsa o mekânda söylesinler.
Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Pazarlar senin ehlinin mekânı olsun. Orada mâlâyani konuşsunlar.
Efendimiz buyurdular ki: Çarşı pazar ehli (eğer ihanet ederlerse) cehennem ehlidir'
Şeytan dedi ki:
• Yâ Rabbî! Bana binmek için eşek gerek.
Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Emrimi tutmayan ve namaz kılmayanlar senin eşeğin olsunlar.." Kaynak yok.
Sayfa 269-270 :
"Hz. Eyyûb inlemekte idi: Şeytan o esnada haykırdı. Ve dedi ki:
- Şimdi tam Eyyûb'u aldatmanın zamanıdır. Rab binden uzaklaştırdım. Aralarını ayırdım. Şikâyet et mesini temin ettim. Hak Teâlâ şiddetle buyurdu:
- Ben şikâyet edilecek miyim ki benden şikâyet edersin? İzzetim ve celâlim hakkı için bir daha âh edersen muhabbetimin yardımım senden keserim."
Kaynak yok.
Sayfa 311:
"Hak Teâlâ nefsi yarattığı zaman sordu:
• Ey nefis! Sen kimsin, ben kimim? Biliyor musun?
Nefis:
• Sen sensin, ben de benim diye cevap verdi.
İşte, nefis tâ o zamanda Hak Teâlâ'nın huzurunda senlik benlik davasında bulundu. El'an da bu davasını elinden bırakmadı. Hak (celle ve âlâ) bunun üzerine nefse hışım etti. O hışım kıvılcımlarından cehennem yaratıldı. Hakkın emriyle cehennemi üçbin yıl yaktılar. Öylesine karardı ki cehennemin içinde göz gözü görmez hale geldi. Gayet de sıcak. Hak Teâlâ'nın emriyle nefsi getirdiler. Cehennemin içine attılar, îyice yandıktan sonra çıkarıp Allahu Teâlâ'nın huzuruna getirdiler. Tekrar Hak Teâlâ nefse sordu:
• Ey nefis! Sen kimsin, ben kimim? Yine nefis Hak Teâlâ'ya:
• Ben benim, sen sensin, dedi. Hak Teâlâ yine bu yurdu:
• Bunu bin yıl daha cehennemde yakın!. Tekrar çıkardılar ve kendisinden soruldu. Tekrar eskisi gibi cevap verdi. Tekrar Hakk'ın emriyle bin yıl daha cehennemde yakıldı. Böyle toplam olarak nefs-i emmare üçbin yıl cehennemde yandı. Henüz senlik-benlik davasını elden bırakmadı. Tekrar Hak Teâlâ emretti ki:
• Gidin bunun gıdasını kesin..."
Daha ne iftiralar, ne asılsız diyaloglar var, meselâ bkz. sh. 301-302.
Tam Müzekkin Nüfus - Eşrefoğlu Rumi - Arslan Yayınları Baskı: 1976
Fihi Mâfih - Mevlâna -Maarif Vekâleti Yayınları
Sayfa 192:
"...Yine Yüce Tanrı buyurur ki: Eshab zayıf olduğundan, can korkusundan ve kıskançların kötülüğünden senin adını halkın kulağına gizli gizli fısıldıyorlar. "
Nerede buyurdu? delil yok.
Sayfa 86:
'Tatarlar, padişahlarının yanına dert yanmağa gittiler ve: 'Mahvolduk' dediler. Padişahlan on günlük izin istedi. Bir mağaranın kovuğuna gitti ve tam bir vecd içinde ibadet etti, Allah'a yalvardı. Ulu Tann'dan: 'Senin dileğini, yalvarışlarını kabul ettim. Dışarı çık. Her nereye gidersen, muzaffer ol' diye bir ses işitti, (İşte böyle) Tanrı'nın buyruğu ile çıktıklarından, karşılarında bulunanları yendiler ve bütün yeryüzünü kapladılar."
Geh Allah, geh Tanrı diye verdikleri haberlerin kaynağı yok.
Sayfa 237:
"Bayezid dedi ki: Yarabbi! Ben sana hiç ortak koşmadım.
Tanrı: 'Ey Bayezid süt gecesi de ortak koşmadın mı ve bu süt bana dokundu, demedin mi? Halbuki zarar ve fayda veren benim' buyurdu. Bayezid sebebe baktığı için Tanrı onu müşrik saydı.."
Allah Bayezid'i ne zaman müşrik saydı? Kaynak yok.
Sayfa 171:
"Ulu Tanrı, Bayezid'e: 'Ey Bayezid! Ne istiyorsun?' buyurdu.
Bayezid: 'Bir şey istememeyi istiyorum' (K.K.) cevabını verdi."
Bu diyalogun da kaynağı görülmüyor. Ve aynı kitap sayfa 33'te bir dostunu görmek isteyen ve bu uğurda Allah ile diyalogda bulunan bir kula güya Allah, "eğer onun sana görünmesini istiyorsan başını feda et.." demiş. Hani kaynak? Yine yok.
Fihi Mâfih - Mevlâna - Çeviren: Meliha Ülker Tarıkâhya -Maarif Vekâleti Yayınları -Baskı: 1958
Sohbetname II- İmam Efendi
Sayfa 60:
"Mansur, fani olduktan sonra hak onun lisanından: 'Enelhak' dediği halde Cenab-ı Hak yine razı olmayarak Mansuru dara çektirmiştir. Ya haksız olarak 'ene' diyen ne olur bilmem! Bu sözümü Vahdetciler duysunlar. Bazı zevat 'ene' dediklerinden Cenab-ı Hak onlara: 'Kulum sözünde doğrusun lâkin bu işi hoş etmedin' diye emir buyurduğu mervidir."
Hani kaynak; nereden mervidir? Yok.
Sayfa 128:
"Hz. İsa (a.s.) hasta olduğu zaman, ilâç tavsiye etmişler kabul buyurmamış ve Cenab-ı Hakka arzetmiş ve Cenab-ı Hakk:
'Ya îsâ! Ben senin için sebebleri kaldırmam' diye emir buyurmuştur." Kaynak yok.
Sohbetname II- İmam Efendi -Hazırlayan: Cemalettin Emiroğlu Baskı: 1984.
Halkadan Pırıltılar- Necip Fazıl Kısakürek- Türk Neşriyat Yurdu -Baskı: 1948
Sayfa 180:
"Birgün Horasan'daki büyük velinin huzurunda Mansur'un (Hallaç) bahsi geçti. Ahî Ali'nin sualine Horasan büyüğü cevap verdi:
- Birgün murakabede Mansur'u yüksekler yüksekliğinde buldum ve Allah'a yalvardım: 'Ya Rabbi! Bu ne sır ve hikmettir ki, Firavun da, Mansur da Hüdalık davası ettikleri halde birinin ruhunun yükseklerde, öbürünün ki de aşağılıklardadır?' Hitap geldi:
'Firavun, sadece kendisini görerek, kendisine nisbet ederek o lafı söyledi; Mansur ise bizden başka hiçbir şeyi görmeyerek ve kendisine nisbet şuurunu kaybederek... Artık farkı sen anla!.."
Kaynak yok. Bu eserde kaynaksız olarak Allah adına konuşturulmuş hayli söz var. Meselâ, bir zâtın bağlılarının "Cehennemden kurtuluşunu" haber alması ( sh. 210) ve meselâ, güya Allah Mansur hakkında, "Kendi sırrımı ona açtım; o herkese gösterdi..." demiş. Bu uydurmayı, insan rüyada da görse söylemekten çekinir. (sh. 61)
Halkadan Pırıltılar- Necip Fazıl Kısakürek- Türk Neşriyat Yurdu -Baskı: 1948
Mektûbât -İmam-ı Rabbânî Ahmed Farukî Serhendî -Tercüme: Hüseyin Hilmi Işık
Sayfa371:
".. Çok zaman sonra, AllahuTeâlâ, merhamet ederek, bu mes'elenin (bir çeşit kâfirin ebediyette halinin ne olacağı konusu) hallini ihsan eyledi. Şöyle bildirdi kî, bu (tür) kâfirler, ne Cennette, ne Cehennem'de kalmayacak, âhirette dirildikten sonra, hesaba çekilip, kabahatlari kadar mahşer yerinde azâb çekeceklerdir. Herkesin hakkı verildikten sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da, yok edileceklerdir..."
Böyle olacağını, Allah "şöyle bildirdi" deniyor. Hani bu bildirinin kaynağı? Yok.
Mektûbât -İmam-ı Rabbânî Ahmed Farukî Serhendî -Tercüme: Hüseyin Hilmi Işık
Otuz Ramazan Otuz Mev'iza - Yakup Altın -Salah Bilici Kitabevi Yayınları -Baskı: 1968
Sayfa 119:
"Bir gün îsâ (aleyhisselâm) Cenab-ı Hakk'a ciddi bir şekilde ibadet eden bir kavme uğradı. Baktı ki, çoluk çocuk toplanmış (....) refah içinde yaşadıklarını gördü. Ne iyi diyerek oradan uzaklaştı. Bir zaman sonra Hz. İsa oraya uğradı. İlk gördüğünden hiçbir şey kalmamış, orası bir harabelik olmuştu. Bunun üzerine Hazreti îsâ: Ya Rabbi! Bu ne hal? Ne oldu bunlara? Yoksa bunlar namızımı terketti, neden bunları helak ettin? deyince kendisine şu vahy geldi:
Ey Isâ! Onlar namazlarını terketmediler, bana isyan da etmediler. Fakat onların kullandıkları sudan, bir beynamaz elini yüzünü yıkadı. O suda onların diyanna ulaştı, bunun için ben, onları helak ettim, buyurdu."
Vaiz efendi namazsızlığın fecaatim söyleyecekse, Allah'a iftira etmesine gerek var mıydı? Kaynak yok.
Otuz Ramazan Otuz Mev'iza - Yakup Altın -Salah Bilici Kitabevi Yayınları -Baskı: 1968
Rehber ilmihâli -E. Müftü Hasan Yavaş -Hakikat Kitabevi (Türkiye Gazetesi) -Baskı: 1986
Sayfa 345:
"... Sevgili Peygamberimiz kızı Fatıma'nın evlenme çağına girdiğini müşahede etti. Eğer annesi hayatta olsa idi, şimdi çehizini hazırlardı, diye düşünürken Cebrail aleyhisselâm gelip dedi ki:
- Yâ Rasullallah! Hak Teâlâ hazretleri sana selâm ediyor. Hiç merak etmesin. Kızı Fatıma'nın bütün ihtiyaçlarını, elbiselerini Cennet'ten temin edip, yakında Mü'min ve sadık bir kulumla evlendireceğim, buyurdu.
Rasûlullah Efendimiz, bu sözleri duyunca şükür secdesi yaptı. Cebrail (aleyhisselam) geri döndü. Elinde bohça ile örtülü bir altın tepsi ve yanında bin melek vardı. Arkasından Mikâil, israfil ve Azrail (aleyhisselam), üzeri bohça ile örtülü bir altın tepsi ve ta'zim için herbiri bin melek ile geldi. Peygamber Efendimiz bunlan görünce buyurdu ki:
- Ey kardeşim Cebrail! Hak Teâlâ'nın emri nedir? Bu altın tepsiler nelerdir?
Cebrail (aleyhisselam) cevap verdi:
• Ey Allah'ın Rasûlu! Allahu Teâlâ sana selâm ediyor. Ben Habibimin kızı Fâtıma'yı, Ali'ye verdim. Arş-ı A'zam'da nikâh etsin. Tepsilerin birinde Cennet elbiseleri vardır. Onu Fâtıma'ya giydirsin. Diğer tepsilerde Cennet yemekleri vardır. Onlar ile eshabına ziyafet versin!
Rasûl-i Ekrem Efendimiz bu müjdeyi işitince Hazret-i Fâtıma'ya müjde götürdüler. Fâtımatu'z-Zehra razı olmadı. Hemen Cebrail (aleyhisselam) gelip buyurdu:
• Yâ Rasûlallah! Allahu Teâlâ buyuruyor ki, Fâtıma dörtyüz akçaya razı olmuyorsa, dörtbin akça olsun!
Hazret-i Fâtıma'ya bunu haber verdi. Yine razı olmadı. Cebrail (aleyşhisselâm) yine geldi. Dörtbin altın emir olunduğunu haber verdi. Hazret-i Fâtıma dörtbin altına da razı olmadı. Rasûllullah Efendimiz, kızının yanına vardı, esas maksadının ne oluğunu sordu. Hazret-i Fâtıma dedi ki:
- Babacığım! Kıyamet günü mü'minlerin günahkâr olarından ne kadar kimseye şefaat edersen, ben de o kadar hanımlara şefaat etmek istiyorum, muradım budur.
Rasûlullah Efendimiz kızının isteğini Cebrail'e (aleyhisselâm) bildirdi. Cebrail (aleyhisselâm) Hak Teâlâ'nın Hazret-i Fâtıma'nın arzusunu kabul etiğini, onun da hesap günü ayrıca şefaat edeceğini söyledi."
Kaynak yok.
Sayfa 389:
"Birgün Hazret-i Ali, sabah namazı için mescide giderken bir ihtiyara rastladı, ihtiyarın aksakalına hürmet edip, önüne geçmedi, ihtiyarın arkasından ağır ağır yürüyordu. Mescid kapısına kadar geldiler, ihtiyar içeri girmeyip gitti. Hazret-i Ali bu ihtiyarın hıristiyan olduğunu anladı. Hazret-i Ali mescide girince Rasûlullah Efendimizi Eshab-ı Kiram ile rukû'da eğilmiş buldu. Namaz bittikten sonra Eshab-ı Kiram Rasûlullah Efendimizden birinci rükûda çok beklediklerinin sebebini sordular. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz buyurdu ki:
(Adet olan teşbihi yapıp rükudan kalkacağım zaman Cebrail (aleyhisselâm) Sidretü'l-Münteha'dan süratle geldi. Başımı tutarak rukû'dan kalkmama engel oldu. Bunun hikmetinin ne olduğunu da bilmiyorum.) O sırada, Allahu Teâlâ da Cebrail'e (aleyhisselâm) buyurdu ki: 'Ey Cebrail! Habibime söyle, rükû'da beklemesinin hikmetini bildir de, Ashabına sırnnı açıklasın!) Hemen Cebrail (aleyhiselâm) Rasûlullah Efendimizin huzuruna gelerek:
- Yâ Rasûlallah! dedi. Siz, rukû'dan kalkacağınız zaman, Allahu Teâlâ, 'Git Habibimin sırtını tut ta rukû'dan kalkmasın. Çünkü sevgili kulum Ali, yolda rastladığı bir ihtiyarın aksakalına hürmet ederek yavaş yürüyor, cemaat sevabından mahrum olmasın! bu yurdu"
Nerede buyurdu; tabii bir kaynak yok. Allah'a ve Rasûlü'ne iftira...
Sayfa 256:
"...Cebrail Aleyhiselam isimli melek göründü. Peygamber Efendimize şunları söyledi:
- Ya Rasulallah Hak Teâlâ'nın selamı var. Eğer Pey gamberin Mağara arkadaşı Sıddık; bir kere daha 'Allah' deseydi; 'Yüceliğim' hakkı için bütün şehitleri diriltirdim..."
Kaynak yok.
Sayfa 325:
"Hazret-i Musa Aleyhisselam zamanında kıtlık olmuştu. Kaç defa yağmur duasına çıkılmışsa da duaları kabul olmamıştı. Allahu Teala Musa aleyhisselam'a vahyetti ki: (içinizde bir koğucu vardır. O bulunduğu müddetçe duanızı kabul etmem?) Musa aleyhiselam dedi ki:
- Ya Rabbi, onu bildir, aramızdan çıkaralım. Allahu Teala buyurdu ki:
Ey Musa! Ben sizi koğuculuktan men ederken, kendim koğuculuk yapar mıyım?"
İşte böyle delilsiz kaynaksız hikayeleri marifet sanan yeni kitaplar bile, hayırlı buldukları, işleri arasına zulüm karıştırmadan edememişlerdir. Dergilerde, gazetelerde, takvimlerde haksız ifadeler arzı endam eder olmuştur. Mesela ; Yenilerde çıkmaya başlayan HİCRET takvimine; 22-2-1986 yaprağı: "...İbrahim Ethem (k.s) hazretleri diyorlar ki, 'Ben mültezem kapısı önünde durdum ve dedim ki, Ya Rab sana ebediyyen isyan etmemek üzere beni masuminden kıl. Hafiften bir ses kulağıma geldi. ' Ya İbrahim, sen benden ismet istiyorsun, bunu bütün kullarım da istiyor, ben herkesi masum edince kime mağfiret edeceğim?"
Kaynak yok.
Rehber ilmihâli -E. Müftü Hasan Yavaş -Hakikat Kitabevi (Türkiye Gazetesi) -Baskı: 1986
Din Adamının Din Düşmanlığı - Hüseyin Hilmi Işık- Işık Kitabevi
Sayfa 41:
"... Allahu Teala insanlara Kur'an-ı Kerim'den hüküm çıkarınız diye emretmiyor. Rasûlunün ve esbabının çıkardığı hükümlere uyunuz, bunları kabul ediniz diyor"
Nerede diyor? Kaynak yok.
Sayfa 14:
"Halbuki dört mezhebin ayrılmasını Kur'an-ı Kerim emrediyor."
Hangi ayette?
Sayfa 69-70:
"...İbni Abidin'e tâbi' olmak istemeyen ise, Kitab'a ve Sünnet'e tâbi' olmayıp, kendi hevâsına, nefsinin arzulanna tâbi' olan bir kimsedir. Böyle kim senin Cehenneme gideceğini Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler haber vermektedir.."
Bu ifadelerin Kuran'da olduğu söyleniyor, fakat delil verilmiyor.
Din Adamının Din Düşmanlığı - Hüseyin Hilmi Işık- Işık Kitabevi 1975 Dördüncü Barkı.
Yeni ictihad Fikri ve Müctehid Taslakları- Enver Baytan - Baytarı Kitabevi
Sayfa 89:
"İmam-ı Âzam Hazretleri, "Cenab-ı Hak onu ictihad için yaratmış..."
İmam Malik, İmam Ahmed ibni Hanbel, İmam Şafii'nin de aynen öyle yaratıldığı iddia ediliyor. Neye dayanarak söylüyor bunları? Kaynak yok.
Yeni ictihad Fikri ve Müctehid Taslakları- Enver Baytan - Baytarı Kitabevi -Baskı: 1975
islâm Fıkhında Devlet - Ayetullah Humeyni Çeviren: Hüseyin Hatemi - Düşünce Yayınları
Sayfa 53:
"Yüce Allah vahy yolu ile Rasûl-i Ekrem'i şunu tebliğ etmeye memur etti. Rasul-i Ekrem de (s.a.v.) Hazret-i Emiru'l-Müminin'i (a.s.) hilafete tayin etti."
Hani sözkonusu vahyin ilmi bir kaynağı? Delil yok. Böyle bir vahiy var idiyse, Ensar ve Muhacirin bu vahye karşı gelerek mi Hz. Ebu Bekr'i halife olarak seçtiler? Bu iftira Rasûlullah'ın ashabına da yapılmıştır.
islâm Fıkhında Devlet - Ayetullah Humeyni Çeviren: Hüseyin Matemi Düşünce Yayınları
Ertelenen İslâmi Hayat - ibrahim Balcı, M. Balcı - iklim Yayınları
Sayfa 119:
"Nuh (a.s.) iman etmemiş oğlunu kurtarmak isteyince: 'Ey Nuh! Sen bir oğluna kıyamadın. Bunca insan benim kulum değil mi idi ki onlara beddua ettin' hitabıyla, Allah'ın ikazı, Nuh'u (a.s.) uyandırmış.." Kaynak yok.
Ertelenen İslâmi Hayat - ibrahim Balcı, M. Balcı - iklim Yayınları -Baskı: 1986
Nefahatü'l-Üns -Molla Cami -Bedir Yayınevi
Sayfa 123:
"Güneyde dediler ki: 'Vatanın nerededir? Arşın altındadır' dedi. Hak Teâlâ, Musa'ya (aleyhisselâm) buyurdular: 'Ya Musa sen garipsin ve senin vatanın benim" Nerede kaynak? Hoş olmayan ifadeler de var bu kitapta. Meselâ sh. 42.
Nefahatü'l-Üns -Molla Cami -Çevirenler: Kâmil Candoğan, Sefer Malak -Bedir Yayınevi -Baskı: 1971
Nura Doğru - Yazan ve Tercüme Eden: Abdullah Aydın
Sayfa 1634:
".Hz. Musa Tur Dağı'nda Yüce Allah'a şöyle niyazda bulunur:
• Ya Rabbi! Kullarının dilinden şikayetçiyim. Beni onların dillerinden kurtar ki, aleyhimde konuşmasınlar! Bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurdu:
• Ya Musa! Ben alemlerin Rabbi iken, kullarım benim dahi aleyhimde bulunuyor. Ben bile kullarımın dillerinden kurtulamazken, sen nasıl kurtulursun."
Sayfa 1040:
"Arazisi taşlık olan bir köy halkı Hz. Muhammed'e (s.a.v.) başvurarak; 'Ey Allah'ın Elçisi! Köyümüzde bulunan taşlar yüzünden, arazimiz çok dardır, o taşların kaldırılması için sonsuz gücün sahibi ulu Allah'a dua etmez misiniz? diye o NUR'a dilekte bulundular, Peygamberimiz de (s.a.v.) sahabilerden bazılarını alarak o taşlık köye gitti ve taşların kalkması için Yüce Allah'a niyazda bulundu. Dua esnasında ulu Allah Cebrail'e (a.s.), 'Ey Cebrail! Elçime benim selâmım söyle ve taşlara kutsal eliyle işaret etmesini tenbih eyle taşlara işaret eden Peygamberimiz (s.a.v.) ve seçkin sahabiler gördüler ki taşlar tamamen ve tüm olarak toprak oluvermişler."
Görüldüğü gibi burada da Allah'a ve Rasulü'ne atıflar yapılırken kaynak yok.
Nura Doğru - Yazan ve Tercüme Eden: Abdullah Aydın - İlaveli 4. Baskı (Tarihi Görülmedi)
Büyük Mutasavvıf Abdulkadir Geylani -Mustafa Ertuğrul -Gayret Kitabevi
Sayfa 18-19:
"Birgün; Şeyh Mehmet Sühreverdi'nin hanımı Hazreti Abdulkadir'in evine geldi. Ve kendisinin hiç çocuğu olmadığından Cenab-ı Allah'a bir erkek evlat ihsan etmesi için niyazda bulunmasını rica etti. Hazreti pir:
- Ya Rabbi! Bu hatun bir erkek evlat ihsan etmeni istiyor!' deyince Cenabı Allah'tan şu hitabı duydu:
Ya Gavsül Azam, bu kadının kaderinde evlat yoktur!.
Hazreti Abdulkadir üç defa Allah'a yalvardı. Ve üçünde aynı cevab karşısında kalınca aşkı muhabbetleri bir derya kabardı ve sırtında hırkai şeriflerim çıkardı attı.
- Ya Rabbi! Bu hatuna evlat ihsan etmedikçe bu hırkayı giymiyeceğim! dedi. O sırada Sultanı Külli Enbiya, Allah'ın aynası, gönüllerin padişahı Hz. Muhammed Mustafa Aleyhisselam zuhur etti. Ve eliyle hırkayi Pire uzattı:
- Ey benim gözümün nuru oğlum, aşık ile maşuk arasında bu gibi nazlar, cilveler daima olur. Allah, o hatuna bir evlat ihsan buyurdu!.
Hazreti pir Allah'a şükretti. Ve hatuna müjdeyi verdi. Bir müddet sonra, hatun bir kız evlat doğurdu. Evladının bir kız evlat olduğunu görünce onu bir kırmızı kundağa sarıp Hazreti Abdulkadir'in yanına vardı.
- Ya sultam alem, ben Allah'tan bir erkek evlat istemiştim. Halbuki kız oldu. Hazreti Bazül Eşhep: Çocuğu kucağına aldı. Ve kimyayı saadet olan ilahi bakışlarını çocuğun yüzüne dikti. Ve kerametleriyle erkek olan çocuğu validesine uzattı.."
Bunların ne bir ilmî kaynağı ve ne de tutarlı bir taran yok! iftira. Tek kelimeyle Oha yanii
Büyük Mutasavvıf Abdulkadir Geylani -Mustafa Ertuğrul -Gayret Kitabevi -Baskı: 1948
Ariflerin Menkıbeleri - Demir Kitabevi -Baskı: 1970
Sayfa 349:
"Hak Teâlâ Hazretleri otuz yıl Cüneyd diliyle halka hitap buyurdu."
Gerçekten böyle mi oldu? iftira değil mi bu?
Sayfa 13-14:
"Gavsü'l-A'zam Sultan Şeyh Abdulkadir Hazretleri bir sene kadar ayak üzerinde ibadet ve Batınî ilimlerle meşgul iken Cenab-ı Hak'dan şu merkezde emir ve ferman geldi:
- Ya Gavsü'l-A'zam! Bunca zamandır meşakkat ve eziyete nefsini alıştırmış, kıyama durmağı âdet haline getirmişsin. Bunun sebebi nedir? Hazret-i Bazül Eşhep Sultan Abdulkadir şu yolda münacaatta bulundu:
• Her şeyi bilen ve hacetleri yerine getiren ya Rab bi! Zat-ı ulûhiyetine ne malûm değildir ki: Zat-ı Ecellü Suhaniye'nin mahbub ve aşıklanyla alemin yüzü uzun uzadıya doludur. Buna binaen ayağımı uzatmam edebe aykın olduğundan utanıyorum. Bu hal üzerine Cenab-ı Hak o vakit:
• Ya Gavsül A'zam ayağım indir evliya-ı kiram kaddesellah esrarahum hazeratının omuzları üzerine koy! diye kati ferman buyurdu."
Bu kat'i ferman hani, nerede? iftira.
Ariflerin Menkıbeleri - Önsöz: Demir Kitabevi - Demir Kitabevi Baskı: 1970
Mucizatu'l-Enbiya - Elhac Muzaffer Ozak -Salah Bilici Kitabevi- Baskı: 1965
Sayfa 49:
"... Ebi Leheb'in oğlu Utbe ve arkadaşları huzuru saadete gelip, hak peygamber isen filan yerdeki ağaca emirediniz yanınıza gelsin, dediler. Bu teklif üzerine Cebrail nazil olup: Yâ Rasullullâh Cenab-ı Al lah size selâm ediyor. Dua ederse ağaç istediği yere gelecektir."
Kaynak yok.
Sayfa 81:
"... Bazıları efendimize gelip halanızın iki koyunundan başka bir şeyi yoktur, dua ediniz, belki Cenab-ı Hak duanız bereketiyle halanızı zengin eder, diye rica ettiler. Derhal Cebrail nazil olup, Yâ Rasulallah! Cenab-ı Hak selam eder, elini koyunların arkasına koysun diye vahy getirdi."
Bu vahiy nerede kaynak yok.
Mucizatu'l-Enbiya - Elhac Muzaffer Ozak -Salah Bilici Kitabevi- Baskı: 1965
Hazret! Muhammed'in Hakikat Olmuş Rüyaları ve istikbali Bildiren İhbarları - Mehmet Fazıl Ressam Kemal -Bakı Yayınevi -Baskı: 1961
Sayfa 22:
"Hazreti Muhemmed eshabma dedi ki: "Cenab-ı Hak bana şunu bildirip söyledi: Biz Hazreti Yahya'nın intikamını yetmiş bin ile aldık. Senin torununun intikamını yetmiş bin misliyle alacağız."
Öbürlerinde olduğu gibi bunda da kaynak yok. Allah'a ve Rasulüne iftira var.
Hazret! Muhammed'in Hakikat Olmuş Rüyaları ve istikbali Bildiren İhbarları - Mehmet Fazıl Ressam Kemal -Bakı Yayınevi -Baskı: 1961
Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi
• Ey Cebrail! Kıyamet günü ümmetim ne olacak? Bunu anlat bana. Cebrail:
• Sana şunu müjdeleyeyim ki, Ulu Allah şöyle buyuruyor: Ey Muhammed! Sen girene kadar cenneti diğer peygamberlere haram kıldım; ümmetin girene kadar da diğer ümmetlere yasakladım. Peygamber:
• İşte şu an içim rahat etti, tasam dağılıp gitti."
Kaynak yok. İftira.
Sayfa 499:
"...îsâ peygamber bu olayın sebebini merak eder. Fakat soracak kimse yoktur. Yalvarıp yakararak ulu Allah'a, 'Ey Rabbim! der. 'Burada eskiden yaşayan o insan topluluğuna ne oldu? Yoksa namaz kılmadılar, sana baş mı kaldırdılar? Ulu Allah Hz. İsâ'ya, 'Ey sevgili Peygamberim! O aklına gelenler yüzünden değil. Onlar gerçekten iyi insanlardı. Fakat aralarına bir beynamaz karıştı, îşte ne olduysa ondan sonra oldu. Birgün bize karşı da isyanında damlayı ta*şıran son bir çirkin harekette bulundu. Biz de birlikte silip süpürdük."
-Enisu'l-Mecalis- ilmi bir kaynak verilememiştir. Delil yok.
Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - Tercüme Eden- Abdullah Aydın - İkinci Baskı: 1976
Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - Tercüme Eden- Abdullah Aydın - İkinci Baskı: 1976
Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - İkinci Baskı: 1976
Sayfa 86:
"... İslâm, Allah'ın deyimiyle, onu, insandaki ilahi fıtratın gelişmesi ve olgunlaşmasının bir faktörü olarak görür: 'Ey kulum, bana itaat et ki, seni de kendim gibi yapayım."
Kaynak yok, iftira olmasın, sakın. (Entel görülen Ali Şeriati'nin tenkidi için bakınız: Bu kitabın kişiler bölümüne.)
Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - Tercüme Eden- Abdullah Aydın - İkinci Baskı: 1976
Aşıkların Nurları (Envâru'l-Âşıkîn)- Ahmed Bican- Tercüman 1001 Temel Eser-
Sayfa 222:
"Hz. Musa:
-Ey Rabbim! iblisin tevbesini kabul et, dedi.
Hak Teâlâ:
Varsın Adem'in kabrine secde etsin. O zaman secdesini kabul edeyim, buyurdu."
Sayfa 203-204:
"Musa (A.S.):
- Ey Rabbim! Firavuna mühlet verdin. Bundaki hikmet nedir? dedi.
Hak Teâlâ hazretleri:
Firavn'da güzel sıfatlar vardır, ben o sıfatlan severim. Onun için Firavnı hemen helak etmiyorum, buyurdu.
Musa (A.S.):
-Ey Rabbim! O sıfatlar nelerdir? dedi.
Allah Teâlâ hazretleri:
- Benim şehirlerimi adaletle imar etti ve kullarım arasında adaletle hükmeyledi. Onun yalan iddialarından bana ne ziyan vardır? buyurdu ."
Kaynak yok.
Sayfa 260:
" Hak Teâla hazretleri buyurdu:
- Ey İlyas muhakkak çok kişileri helak ettin, ölümlerine sebeb oldun. Halbuki onlar bana âsi olmadılar."
Yaratıcısına asi olmayan kişileri Hz îlyas gibi bir nebi nasıl ve neden helak etmiş? Kaynak bile yok.
Sayfa 47:
"..Kalem:
- Ey Rabbim Dervişler için ne yazayım? dedi.
Allah Teâlâ:
- Onlar benimdir, ben onlarla beraberim. Aramızda hiçbir perde ve vasıta yoktur, buyurdu."
Sayfa 274 ve 275 :
" Davut (A.S.):
- Ey Allah'ım bir kimse kederli kişinin hatırını sormaya varsa onun sevabı nedir? dedi.
Hak Teâlâ hazretleri:
- Ona iman ve takva, dervişlik elbisesini giydiririm, buyurdu"
Sayfa 223:
"Gene Allah Teâlâ:
- Ey Musa! Dilermisin ki, kıyamet gününde hasenatını bütün halkın hasenatı gibi yapayım? buyurdu.
Musa (A.S.):
- Ey Rabbim isterim, dedi.. Hak Teâlâ:
- Öyle ise hastaların hatırını sor ve dervişlerin kaftanını bitle."
Bu kitaptaki iftiralar da kaynaksız ve i zahsız olarak doğrular arasında delilsiz olarak verilip durmuş. Bkz. sh.221, 238, 299, ve 269-271. sayfalarda Hz. Davud Peygamber'e iftiralar, ve Hz. Âdem'in Hz. Davud'a ömründen kırk yıl bağışladığı, yaratıcının da
buna melekleri şahit tuttuğu halde, sonradan "Bağışlamadım", dediğini ve buna benzer iftiralar için, sh. 101 ve 113. Hiçbirinde kaynak yok.
Aşıkların Nurları (Envâru'l-Âşıkîn)- Ahmed Bican- Türkçesi: Fatih Selim- Kitabı Sunan- Ahmed Karaman- Tercüman 1001 Temel Eser:48 Baskı: 1973
islâm'da Kur'an -Allâme M.H. Tabatabai --Bir Yayıncılık-
Sayfa 51:
Kur'ân'ın 33/33. âyeti için diyor ki Tabatabai, "Bu ayet özellikle Ehl-i Beyt için inmiştir. Ve arınmışlardan oldukları için, onların, Kur'an'ın te'vilini bildiklerini gösterir."
Rasulullah'ın muhterem hane halkını gözardı ederken ne tutarlı bir izah ve ne de ilmî bir kaynak vermiştir.
islâm'da Kur'an -Allâme M.H. Tabatabai Çeviren: Ahmet Erdinç -Bir Yayıncılık -Baskı :1988
Mevlit -Süleyman Çelebi - Devlet Kitapları Yayınları
Sayfa 117:
"Hakk Teâlâ'dan irişdi bir nida/ Ya Muhammed ben sana kıldum atâ/..Zatuma mir'at idin- düm zâtuni/ Bile yazdum adum ile aduni.../ Gel habî- bum sana aşık olmışam/ Cümle halkı sana bende kıl mışam.."
Hak Teâlâ cümle halkı Rasulullaha bende (kul, köle) mi kılmıştır? Yüce Yaratıcı habîbine aşık mı olmuştur? (Aşk, aşın sevgi. Türkçe Sözlük) Allah Teâlâ'ya aşırılık mı yakıştırılıyor?
Said Nursi'de " sana âşık oluşum tabiri (...) Vaci-b-ül-Vücudun kutsiyetine ve istığna-i Zatîsine, mânâ-ı örfi ile münesip düşmüyor.." diyor. ( Mektubat. Bediuzzaman Said Nursi, 1958 baskı, Sh.280)
Aslında Mevlidte geçen bütün ifadeler'in Çelebi'ye ait olduğu görülmüyor. Çünki, "Süleyman Çelebi mevlidi metni bir hayli karışıklığa uğramıştır." ( îslâmî Türk Edebiyatı, Dr. Necla Pekolcay, 1967 bşk, s. 154)
Prof. Ahmet Ateş'in 'Eski el yazması nüshalara göre bastırılan geniş bir tetkikine bakılınca da mistik edalı Ahmet adlı bir şair gibi "..batini akidesi taşıdığı.." görülenler tarafından mevlide karıştırmalar yapılıp durmuştur. ( Mevlid, Ahmed Ateş, 1954 bşk, s. 61-83)
Ömer Rıza'nın "..müceddid liyakafında görerek takdim ettiği bir ilim adamı da "Mevlit kitabı namı altında Arapça-Türkçe hususi risaleler de yazılmıştır.
Her memlekette okunmaktadır, içerisinde doğru sözler olduğu gibi malesef bir takım uydurma ve mübalağalı sözler de vardır.." diyor. (Ana Kaynaklara Göre îslâm Dini, Mehmet Hatiboğlu, 1946 bşk, s. 14 ve 131).
Her ne ise konumuz bu değil. Ancak Allah'a atıflarda bulunurken kaynak gerekmez mi? Delil yok.
Mevlit -Süleyman Çelebi - Hazırlayan: Faruk K. Timurtaş -Devlet Kitapları Yayınları -Basımı :1972
Sohbetler -Ahmed Şahin - 29.6.1992 Tarihli Zaman Gazetesi
"Bak, bütün ikram ve ihsanların sahibi olan Rabbi mizin sevgili kulu Bayezid-i Velisi'ne nasıl hitap ediyor:
- Ey Bayezid! Benim huzuruma gelirken hazinemde bol bol bulunan ibadetlerle, ikramlarla, ihsanlarla, faziletlerle gelmeyi kâfi bulma. Bunların yanında benim hazinemde olmayanlarla gel!..
Bayezd-i Veli düşünmeye başlar. En sonunda feryad eder:
- Ey Rabbim! Senin hazinende olmayan var mı ki, ben o olmayanlarla geleyim?
Şöyle cevap gelir Sultanulârifin'e:
- Evet, ey Bayezid! Benim eşsiz zenginlikteki hazinemde olmayanlar da vardır. O olmayanlar, acz, fakr, zaaf ve çaresizliktir! Sen de aczinle, zaannla, fakrın ve
çaresizliğinle gel. Kendini bunlarla bil. Bunları giydiğin elbise, sarındığın gömlek, örtündüğün cübbe gibi benimse. İşte o zaman seni haddini bilmiş, durumunu anlamış, makamını tayin ve tesbit etmiş bir kul olarak kabul eder, huzuru izzetime buyur ederim!..."
Bayezid, nerede Allah'la böyle konuşmuş? Kaynak yok. Ahmed Şahid Bey'in diğer yazılarına, benzer zulümler karıştırılıyor bazen. Mesela Zaman Gazetesi, 31.3.1991' - deki sütununa bu kitapla 'zulüm karışmış kitap beş'- teki bir iftirayı da almış.
Sohbetler -Ahmed Şahin - 29.6.1992 Tarihli Zaman Gazetesi
Cennete Kimler Girecek -Süleyman Karagülle -Kitap Dergisi, Sayı: 40,41,42. -Baskı: 1990
Sayfa 69:
"Allah Kur'an'da Hıristiyanlarla Müslümanların birleşeceğini ve dinsizlik afetini insanlıktan defedeceklerini haber vermektedir."
Nerede bu haber Kur'an'dan bir delil yok. îstedikse de, verdiği kaynakta böyle denmiyordu.
Cennete Kimler Girecek -Süleyman Karagülle -Kitap Dergisi, Sayı: 40,41,42. -Baskı: 1990
Camide Konuşmak -Ali Güler -23.5.1991 Türkiye Gazetesi
"Melekler, 'Yâ Rabbi! Bu kulun, camide dünya kelâmı söylemesinden dolayı ağzından çıkan fena koku, bizleri rahatsız ediyor.' derler. Hak Teâlâ da buyurur ki: 'îzzetim, Celâlim hakkı için, onlara büyük bir bela veririm."
Allah nerede böyle demiş, kaynak yok.
Camide Konuşmak -Ali Güler -23.5.1991 Türkiye Gazetesi
Diriliş - Sahibi ve Yönetmeni: Sezai Karakoç -Sayı: 23, 26 Aralık 1988
Yazı Başlığı: Risale-i Şeyh Muhyiddin-i Arabi
Sayfa 6:
Makaleden cümleler: "Pes Hak Teâlâ kalb-i Muhammediye'de istila etti..."
"Pes Muhammed Rasulullah, mazharullah ve arşullahdır.." "Hak Teâlâ kemalatına Muhammedi mir'at bıraktı.." "Hak Teâlâ eyitmekle nefyetti Muhammed'den evvel Ve mâ remeyte dedi. Andan sonra isbat etti suret-i Muhammediye'de iz rameyte' dedi..."
"Pes Hak Teâlâ kendü zatını görreye anı mir'at kıldı"
"Pes Muhammed aleyhisselam evveldir, âhirdir, zahirdir, bâtındır.." Bu sözlerin Kur'-ânî tarafı yok. Delil de yok. Kaynak ta yok. Diriliş'in hemen hemen her sayısında buna benzer, hak batıl karışımı, kaynaksız ve tutarsız rivayetler yer almaktadır. Dergi hiçte yoksa bunlardan teberri etse ya, baktığımız kadarıyla verdiği bu mistik sayfalarda bir kritik göremedik.
Camide Konuşmak -Ali Güler -23.5.1991 Türkiye Gazetesi
Cevşenü'l-Kebir - Sözler Yayınevi
Sayfa 2:
"Hazret-i Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve sellem) Cebrail (aleyhisselam) vahy ile getirdiği ve zırhını çıkar bunu oku dediği.."
bir dua sunuluyor, fakat kaynak bir kitap gösterilmiyor. Detaylı reddiyesini Cevşen isimli Başka bir yazımda ayrı bir başlık olarak izah ettik.
"Büyük Cevşen' âdı ile, büyütülmüş, 234 sayfalık bir kitabı 'Yeni Asya Neşriyat" tarafından 1991'de neşredilen bir kitabın 49. sh.'da, bu sefer "Said Nursi" imzası konulmuştur. Fakat yukarıdaki ifade aynendi...
Cevşenü'l-Kebir - Yazar ve Hazırlayan Adı Görülmedi- Neşreden- Sözler Yayınevi Baskı: 1984
Sikke-i Tasdik-i Gaybi - Said Nursi - Sözler Yayınevi
Sayfa 101:
(220 sayfalık bu kitapta Hulusi, Hulus-i Sani, Mehmed Fevzi, Husrev, Ali Ulvi, Ceylan, Şamlı Hafiz, Mustafa Ramazanoğlu gibi 20'yi aşkın kimselerin yanında Said Nursi imzalı yazıların da çokça yer aldığı halde, şimdi aşağıda vereceğimiz cümlelerin yer aldığı 19 sayfalık kısmın altında bir isim görülemedi.)
Sayfa 101:
"Celcelûti'ye vahy ile Peygamber (aleyhissalatu vesselam'a nazil olmuş" deniyor. Hani bu vahy nerede imiş? Hüccet olacak bir kaynak yok. Görülemedi.
Sayfa 99:
"...îmam-ı Gazali (r.a.) Hüccetu'l-İslâm diyor ki: 'Onlar vahy ile Peygamber'e (a.s.m.) nazil olduğu vakit îmam-ı Ali'ye (r.a.) emretti, "Yaz" O da yazdı.." Hani bu yazının ilmi bir kaynağı nerede? Nazil olduğu iddia edilen bu vahyinde muteber bir deliline rastlanamadı.
Bir de Yeni Asya Malatya temsilcisi Ahmet Kurnaz Bey'in (müteşekkirim) 1.9.992 tarihli Zaman Gazetesi'nin "Akademi" başlıklı sayfasından keserek getirdiği bir yazı... buyrun:
"..Cevşene gelince; bizim kaynaklar da bir tek işaret yok. Ama, imam Gazali, İmam Şazeli ve Bediuzzaman gibi kametlerin tasdik ettikleri bir meselede bizim fikir yürütmemiz kendimizi onlarla kıyas etmek demek olur. Hz. Ali'ye ait meseleleri nakledenlerin çoğunun Şii olması bu rivayetleri reddetmemizi gerektirmez, îbn-i Hadid, Nehcu'l-Belağa şerhinde çok önemli şeyler naklediyor; o söyledi diye kötünün yanında iyi şeyleri de reddedemeyiz ya! Önemli olan sünnet sahihanın kıstas kabul edilmesidir.
Evet, önemli olan bu tür şeylerde ehl-i sünnet prensiplerine ters düşülmemesidir. Yani, sünnete muhalif şeyler var mı yok mu ona bakmak lazım."
Evet, gerçekten de mes'ele sünnet ailesinden olmak; ama Allah Rasûlü'nün Sünneti'ni mevzu uydurmalardan arındırmak daha da büyük bir problem olarak karşımızda duruyor.
Sikke-i Tasdik-i Gaybi - Said Nursi - Sözler Yayınevi - Baskı: 1988
Tam Miftah-ül-Kulub -El-Hac Mehmed Nuri Şemsüddin - Salah Bilici Kitabevi
Sayfa 37-38:
"Salik, bu makamda da şevk ve muhabbetini artırarak ve mürşidinin ruhaniyetinden imdat isteyerek murakabesine devam ederken, Allah Tealâ sonsuz lütuf ve ihsaniyle BEKABÎLLAH tecellisini zuhura getirir. Bu, Hak'la baki alametidir ki, âlem-i lâhuta kadar çıkar. Doğudan batıya bütün mevcudat, melekler, ins ve cin, vahşi hayvanlar ve kuşlar, ağaçlar... zerreye varıncaya kadar her şey önünde açılır ve kendisine artık gizli-örtülü bir şey kalmaz. Karanlık gecede, kara taş üzerinde kara karıncanın yürüdüğünü görür, ayağının sesini işitir.
Bu öylesine bir ihsandır ki, anlatmakla anlamağa imkân ve ihtimal yoktur. En küçük zerreye kadar, bütün mevcudat sâlike itaat eder ve boyun eğer. Kendisi:
-Evveliyn ve âhiriyn ilimlerini sana ihsan eyledim. Var git kullarımı irşat edip bana getir, hitab-i izzetine mazhar olur."
Yaratıcı hangi kulunu, böylesine bütün güçleri verircesine, "hitab-ı izzetine mazhar kılmıştır? Hiçbir kaynak yok! Cenab-ı Hakk'a ne büyük iftira! Bu kitapta daha ne büyük fecaatlar yer almış. ( Miftahu'l-Kulüb, sh: 48, 71, 100, 121... Ve bu kitap sh. 93'e bakınız.)
Tam Miftah-ül-Kulub -El-Hac Mehmed Nuri Şemsüddin -el-Nakşibendi (Sultan 2. Mahmut Devri Yazarı)-Yayınlayan: Salah Bilici Kitabevi
ibac Oğlan ve Emir Celal - Mim Kemal öke -Türkiye Gazetesi-24.9.1992
"...Milliyetçiydi, iki söze kanıverirdi. Bayrağını seviyordu ne yapsın? Al-i İmran Suresi'nin yüzüncü ayeti aklına geldi.
(Meal-i şerifi: "Ey mü'min! Ahdinde sadık, imanında sabit ol. Dünyada herkes dininden dönse, kâfir olsa, vatanına milletine ihanet etse, sen dininden dönme."
Bunda kaynak verilmiş ama, Kur'an'da bu mealde bir ayet bulunamadı. Büyük zulüm olan iftiralar, kasıtlı veya kasıtsız, böylece devam edip gidiyor İslâm Âleminde...Yazık çok yazık...
ibac Oğlan ve Emir Celal - Mim Kemal öke -Türkiye Gazetesi-24.9.1992