A
Çevrimdışı
abdullah11
Misafir
bir kaç haber hadis var uydurma oldugunu yada zayıf oldugunu düşünüyorum bilen kardeşlerden özellikle abdulmuiz kardeşten hasseten acil cevap bekliyorum
bana yazılı olarak güya kabirlerden istemeye reddiye olarak verildi bunlar
1- Kabir ziyaretini önce yasaklamıştım. Şimdi ziyaret ediniz! Böylece ibret alır, dünyaya gönül vermekten kurtulur, ahireti hatırlarsınız) [İbni Mace]
2- (Ana babasının kabrini Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.)... [Tirmizi]
3- (Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]
4- İbni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kendisi de, (Ya Rabbi, senden isteyip de verdiğin zatların hatırı için, senden istiyorum) diye dua ederdi. Gazalarda ve sıkıntılı anlarda da, muhacirlerin fakirleri hürmetine dua ederdi. (Taberani, Ebu Nuaym)
5- (Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberani]
(Hayvanı kaçan, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin, Allah da size acısın” desin!) [Hısn-ül hasin]
6- (Mir’ât-ı Medîne) kitâbının yüzaltıncı sahîfesinden başlıyarak diyor ki:
Hadîs âlimlerinden İbni Huzeyme ve Dâr-ı Kutnî ve Taberânînin, Abdullah bin Ömerden bildirdikleri sahîh hadîsde,
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim vâcib oldu) buyuruldu.
Bu hadîs-i şerîf, imâm-ı Munâvînin (Kunûz-üddekâık) kitâbında da vardır. bundan başka İbni Hibbânın haber verdiği
(Vefâtımdan sonra kabrimi ziyâret eden, hayâtımda ziyâret etmiş gibidir)
hadîs-i şerîfini ve Taberânînin bildirdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’at edeceğim)
İmâm-ı Bezzârın Abdüllah ibni Ömerden haber verdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim halâl oldu)
hadîs-i şerîfi ve Müslim-i şerîfde, Abdüllah ibni Ömerin bildirdiği,
(Beni ziyâret için Medîne-i münevvereye gelenlere, kıyâmet günü şefâ’at etmekliğim hak oldu)
Taberânînin ve Dâr-ı Kutnînin ve İbnül-Cevzînin haber verdikleri
(Hac eden, sonra kabrimi ziyâret eden, beni sağ iken ziyâret etmiş gibi olur)
hadîs-i şerîfi büyük müjdedir. Dârı Kutnînin bildirdiği
(Hac eden kimse, beni ziyâret etmezse, beni üzmüş olur)
7- İmâm-ı Beyhekînin Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” haber verdiği hadîs-i şerîfde,
(Bir kimse bana selâm verince, Allahü teâlâ rûhumu cesedime verir. Onun selâmını işitirim)
buyuruldu.
İmâm-ı Beyhekî “rahime-hüllahü teâlâ”, bu hadîs-i şerîfe dayanarak, Peygamberler “aleyhimüsselâm” kabrlerinde, bizim bilmediğimiz bir hayât ile diridirler demişdir.
(Kabrim başında söylenen salevâti işitirim. Uzakdan söylenen salevât bana bildirilir) ve
(Bir kimse, kabrim başında bana salevât okursa, Allahü teâlâ bir melek gönderip, bu salevâti bana bildirir. Kıyâmet günü ona şefâ’at ederim)
hadîs-i şerîfleri, meşhûr kütübü sittede yazılıdır.
İbni Ebi'd dünyânın haber verdiği hadîs-i şerîfde, müslimân meyyitin, selâm vereni tanıdığı ve sevindiği ve cevâb verdiği haber verilmekdedir. Tanımadığı mevtâlara selâm verirse selâma sevinerek cevâb verirler. Sâlihler ve şehîdler “rahime-hümullahü teâlâ” selâm vereni tanır ve cevâbını verir de, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” tanımaz olur mu?
İbni Hibbânın bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” mübârek vücûdları çürümez. Bir mü’min bana salevât okursa, bir melek o salevâti bana getirip, ümmetinden falan oğlu filân sana salevât ve selâm söyledi der) buyuruldu.
İbni Mâcenin bildirdiği hadîs-i şerîfde,
(Cum’a günleri bana çok salevât getirin! Okunan salevât bana hemen bildirilir)
buyuruldu.
Bunu işitenlerden Ebüdderdâ “radıyallahü teâlâ anh” (Öldükden sonra da bildirilir mi?) dedikde, (Evet, ben öldükden sonra da bildirilir. Çünki, toprağın Peygamberleri çürütmesi harâm kılındı. Onlar öldükden sonra diridirler, rızklandırılırlar) buyuruldu.
[Bu hadîs-i şerîf, Senâüllah Pânipütînin (Tezkiret-ül mevtâ vel-kubûr) kitâbının sonunda da yazılıdır.
bana yazılı olarak güya kabirlerden istemeye reddiye olarak verildi bunlar
1- Kabir ziyaretini önce yasaklamıştım. Şimdi ziyaret ediniz! Böylece ibret alır, dünyaya gönül vermekten kurtulur, ahireti hatırlarsınız) [İbni Mace]
2- (Ana babasının kabrini Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.)... [Tirmizi]
3- (Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]
4- İbni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kendisi de, (Ya Rabbi, senden isteyip de verdiğin zatların hatırı için, senden istiyorum) diye dua ederdi. Gazalarda ve sıkıntılı anlarda da, muhacirlerin fakirleri hürmetine dua ederdi. (Taberani, Ebu Nuaym)
5- (Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberani]
(Hayvanı kaçan, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin, Allah da size acısın” desin!) [Hısn-ül hasin]
6- (Mir’ât-ı Medîne) kitâbının yüzaltıncı sahîfesinden başlıyarak diyor ki:
Hadîs âlimlerinden İbni Huzeyme ve Dâr-ı Kutnî ve Taberânînin, Abdullah bin Ömerden bildirdikleri sahîh hadîsde,
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim vâcib oldu) buyuruldu.
Bu hadîs-i şerîf, imâm-ı Munâvînin (Kunûz-üddekâık) kitâbında da vardır. bundan başka İbni Hibbânın haber verdiği
(Vefâtımdan sonra kabrimi ziyâret eden, hayâtımda ziyâret etmiş gibidir)
hadîs-i şerîfini ve Taberânînin bildirdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’at edeceğim)
İmâm-ı Bezzârın Abdüllah ibni Ömerden haber verdiği
(Kabrimi ziyâret edene şefâ’atim halâl oldu)
hadîs-i şerîfi ve Müslim-i şerîfde, Abdüllah ibni Ömerin bildirdiği,
(Beni ziyâret için Medîne-i münevvereye gelenlere, kıyâmet günü şefâ’at etmekliğim hak oldu)
Taberânînin ve Dâr-ı Kutnînin ve İbnül-Cevzînin haber verdikleri
(Hac eden, sonra kabrimi ziyâret eden, beni sağ iken ziyâret etmiş gibi olur)
hadîs-i şerîfi büyük müjdedir. Dârı Kutnînin bildirdiği
(Hac eden kimse, beni ziyâret etmezse, beni üzmüş olur)
7- İmâm-ı Beyhekînin Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” haber verdiği hadîs-i şerîfde,
(Bir kimse bana selâm verince, Allahü teâlâ rûhumu cesedime verir. Onun selâmını işitirim)
buyuruldu.
İmâm-ı Beyhekî “rahime-hüllahü teâlâ”, bu hadîs-i şerîfe dayanarak, Peygamberler “aleyhimüsselâm” kabrlerinde, bizim bilmediğimiz bir hayât ile diridirler demişdir.
(Kabrim başında söylenen salevâti işitirim. Uzakdan söylenen salevât bana bildirilir) ve
(Bir kimse, kabrim başında bana salevât okursa, Allahü teâlâ bir melek gönderip, bu salevâti bana bildirir. Kıyâmet günü ona şefâ’at ederim)
hadîs-i şerîfleri, meşhûr kütübü sittede yazılıdır.
İbni Ebi'd dünyânın haber verdiği hadîs-i şerîfde, müslimân meyyitin, selâm vereni tanıdığı ve sevindiği ve cevâb verdiği haber verilmekdedir. Tanımadığı mevtâlara selâm verirse selâma sevinerek cevâb verirler. Sâlihler ve şehîdler “rahime-hümullahü teâlâ” selâm vereni tanır ve cevâbını verir de, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” tanımaz olur mu?
İbni Hibbânın bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” mübârek vücûdları çürümez. Bir mü’min bana salevât okursa, bir melek o salevâti bana getirip, ümmetinden falan oğlu filân sana salevât ve selâm söyledi der) buyuruldu.
İbni Mâcenin bildirdiği hadîs-i şerîfde,
(Cum’a günleri bana çok salevât getirin! Okunan salevât bana hemen bildirilir)
buyuruldu.
Bunu işitenlerden Ebüdderdâ “radıyallahü teâlâ anh” (Öldükden sonra da bildirilir mi?) dedikde, (Evet, ben öldükden sonra da bildirilir. Çünki, toprağın Peygamberleri çürütmesi harâm kılındı. Onlar öldükden sonra diridirler, rızklandırılırlar) buyuruldu.
[Bu hadîs-i şerîf, Senâüllah Pânipütînin (Tezkiret-ül mevtâ vel-kubûr) kitâbının sonunda da yazılıdır.