Tükiye’de Müslümanlara Bir Haller Oluyor 12/07/2009 - 15:30
Ayhan ALTINTAŞ Dünyanın her bir yanında müslümanların kanları oluk oluk akarken Ümmet arasında bir “Hilafet Makamı”nın olmaması sebebiyle müslümanlar olaylara karşı ortak tavır sergileyememektedir. Buna karşılık tüm dünya müslümanlarının bu topraklarda yaşayan insanlara geçmişteki hamiliğinden dolayı çok büyük rol ve görev biçmektedirler. Bu beklentilerin farkında olan “siyonist”ler, Türkiye’de ve dünyanın diğer bölgelerinde müslümanların arasını açmak ve de fitne tohumları ekmek için bir çok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmaların temelinde müslümanların birlik ve beraberliğinin bozulup birbirlerine düşman olması ayrı ayrı fırkalara bölünmesi yatmaktadır. Maalesef, “dini daha iyi yaşayacağız ve de yaşatacağız” umuduyla hareket eden müslümanların bir kısmı bu oyunlara gelmektedir. Şunu çok iyi biliyoruz ki yahudiler bu konularla ilgili özel çalışmalar yapmaktadırlar bu da “Ergenekon” denen davalarda ortaya çıkmaktadır.
Bu yazımı bu tür fitneyi iyi niyetli sayıp “tekfircilik” bataklığına düşmüş tüm müslümanlara ithafen yazıyorum, hatalarını görüp düzeltmelerini umuyorum.
Bir önceki yazımızda kısaca bahsetmiştik;
Afganistan’da senelerce Rus işgaline karşı cihad edildi. Türkiye’den ve dünyanın bir çok yerinden Afganistan’a cihad için gidenler oldu... Süreç içerisinde Rusya yenildi... Afganistan kendisini toparlayamadan kendini yeni bir savaşın içinde buldu... Amerika “Rusya’ya karşı çarpışan mücahidlerin yanında gibi gözükerek” silah sevkiyatı yanında geçmişteki etnik cemaatsel, ırksal, mezhepsel ayrılıkları da körükleyerek Afgan Müslümanlarını bir iç savaşa sürükledi...
Afganistan’da bir çok ülkeden müslümanların eğitim kamplarının olması, dünyanın değişik ülkelerindeki cihad bölgelerine savaşacak eğitimli müslüman yollanmasından rahatsız olan Amerika ve İsrail Irak'tan önce Afganistan’ı işgal etti, dünya müslümanlarının desteğini de kesmek için “fitneye yönelik iç çatışmalar ve insanların birbirine bağlı oldukları saygıyı ve ahlaki değerlerini dejenere etme” gibi “psikolojik savaş yöntemleri”ne baş vurdular. Dünya medyası ellerinde olduğu için de tüm dünya halklarını kendileri gibi düşünmeye ve de Afganistan’daki Amerika ve NATO müttfiklerine karşı duranları da “terörist” diye yaftalayarak oradaki Afgan halkının mücadelesini lekelemeye çalışmaktadırlar. Binlerce kilometre uzaklardan gelip Afganistan'ı , Irak'ı, Çeçenistan'ı, Filistin'i işgal edenlerin kendileri “terörist” değil de, onlara karşı vatanını, dinini, şeref ve mukaddesatını savunanlar “terörist” oldu…
Irak’ta da mezhep çatışmaları körüklenerek dünya Müslümanlarının direnişe olan desteği kesildi. Dünya Müslümanları “Irak'ta Müslümanlar birbirlerini öldürüyor” diye gözlerini direnişe kapadı ve sorunların çözümünde yardım etmediler. Şu anda Irak’ta 1 milyonun üzerinde ölü ve 5 milyonun üzerinde yetim bulunmaktadır. Mezhep çatışmaları da hala devam ettirilmek istenmektedir.
İsrail’in ve Amerika’nın birinci amacı, sözde tanrı tarafından “vaad edilmiş topraklar”da “Cennetin Krallığı”nı kurmak ve Mesih’in gelmesini beklemek. Bunu yapabilmeleri için de ahir zaman dedikleri alametlerin ortaya çıkması gerekiyor, bunlardan bir tanesi de Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesi, çocukların, kadınların öldürülmesi, güven ortamının ortadan kalkması ve bu olaylardan sonra Mesih’in gelmesi. Sözde, siyonistler (ırkçı yahudi) ve işbirlikcisi Amerikalılar Mesih’in, Mehdi’nin kurtarıcılarının gelmesini çabuklaştırmak için kıyamet senaryoları ortaya koymaktadırlar...
Diğer yandan da Müslümalar İsrail ve işbirlikçilerine karşı topyekun başkaldırıp karşı koymasınlar diye Müslümanların arasına sürekli fitne tohumları ekmektedirler....
Müslümanlar İslam’ın ilk emri olan ''oku''maktan uzak durdukları için iyiliği emredip kötülükten alıkoymaktansa, “tekfir ve cemaat ayrılıkları”na düşerek İsrail Amerika ve onlarla işbirliği yapan İslam düşmanlarının” ekmeklerine yağ sürmektedirler....
Siyonist İsrail ve İşbirlikçisi Amerika Müslümanlar karşısında “baş düşman” olarak dururken maalesef Türkiyede’ki müslümanlar da dahil olmak üzere pek çok ülkede cemaatlerin birbirini acımasızca eleştirmesi ve birbirlerine karşı kinlenmesi kuşkusuz ki gelecekte Müslümanlar arasında onarılması zor yaralar açacaktır.
İsrail’in ve Amerika’nın amaçlarını yerine getirebilmeleri için Türkiye’nin ve de Türkiye’de yaşayan halkların, cemaatlerin birbirlerine düşmesi gerekiyordu, böylelikle Türkiye içten bölünecek zayıflayacak kolayca ele geçecekti....
“Fitne”den ve ayrılıklardan bahsederken fazla açılım getirmemizin sebebi konuyu ilerleye yazılarda teferruatlı olarak ele alacağımızdan sadece yüzeysel değinme ihtiyacı hissettik.
Bu konuların en başında toptancılık ve kolaycılık açısından “tekfir” gelmektedir. Özellikle genç beyinler tekfir konusunda bilgi sahibi olmadıkları için kendilerini yetkili mercii kabul edip iki kitap okuyup sanki ulemaymış gibi fetva vermeye başlıyorlar. Öyle ki, özellikle de sözde cihad bölgeleriyle ilgilenenler toplumda da öyle bir anlaşılır duruma geldiler ki, sanki mücahidler de buradakiler gibi düşünüyor. Ama biz biliyoruz ki Türkiye’de tekfir hastalığına yakalanmış olanlarla mücahidlerin hiç bir alakası yoktur.
Yazının başlangıcında bahsetmiştik Ergenekon’la beraber ortaya planlar:
1- Müslüman Cematler arasına fitne ve ayrılık tohumları ekip Cemaatlerin içerisinde kopmalara sebep olmak ve de geleceğin Afganistan ortamını oluşturma.
2- Mevcut İslami yapılarak iftiralar atarak karalamaya ve toplum gözünde yıpratmaya çalışmak.
3- Mevcut yapılara baskı ortamı kurarak çalışmalarını engellemek.
4- Baskılara boyun eğmeyen ve yönlendirilmeyen yapı liderleri ve ileri gelenlerini etkisiz kılmak veya ortadan kaldırmak için suikast planları yapmak.
5- Bu ayrılık noktalarında “kontrol edilebilir” ve “yönlendirilebilir” yeni yapılar kurmak.
Toparlayacak olursak: Tüm yapıların kendi haklılıklarını bir diğerine kabul ettirmek için sergilemiş oldukları tavır kalpleri kırma noktasına getirmekle kalmayıp, birbirlerinin açıklarını aramaya başlamışlardır. Acaba Rabbim, sizleri, “birbirlerinizin kusurlarını arayın” diye mi, yoksa “birbirlerinizin kusurlarını kapatın” diye mi yolladı? Sağda solda yazıyor; “Tekfir etmekten korkan bu hocalar aslında mevcut ideolojiyi destekleyen işbirlikçilerdir”
Allahu Teala siz “insanları dinden çıkarasınız” diye mi, yoksa “ıslah edesiniz, tebliğ edesiniz varsa hatalar düzeltesiniz, Allah’ın dinine hizmet edesiniz” diye mi yolladı?
Tebliğ olmadan cihad olmaz, bu, peygamberi metoda aykırıdır, önce tebliğ edersin sonra da seninle savaşanlara karşı savaşırsın. Allah (c.c) kendi yolunda cihad edenlerden bahsederken “saf saf olup birbirlerine bağlananlar”dan bahseder ve de bereketi, yardımı birbirlerine saf saf bağlanan müslümanlara vereceğini söyler. Ama maalesef bizler birbirimizi dinden çıkarmaya o kadar meraklıyız ki, karşımızdaki bir Müslüman için hemen “bir hata yapsa da hakaret etsek” diye bekliyoruz. Biz biliriz ki, “iki müslüman bir araya gelip cemaatle namaz kılsa Allahu Teala onlara yirmi yedi derece sevap verir,” yani Allah’ın rızası, rahmeti ve desteği cem olup bir olup birlikte hareket edenleri destekler...
Bırakalım diğer cemaatlerin ne yaptığını, herkes kendi işini yapsın, herkes kendi cemaat çalışmasını istediği gibi yürütsün. Allah’ın varlığını ve de birliğini inkar etmedikten, peygamberi kabul ettikten sonra her cemaatin gidiş yolu farklı olabilir farklılıkları teslimiyet diye algılamamak lazım....
Eğer cihadı sevdireceksek, cephelerdeki müslümanların dertlerini anlatacaksak, oluk oluk müslüman kanı akmasını engelleyeceksek, geride kalan yetimlere sahip çıkacaksak, tüm dünyadaki ceza evlerindeki tutsak müslümanların durumlarının iyileştirilmesi ve serbest bırakılmaları için çalışacaksak bu cemaatlerin birbirleriyle çatışmasıyla değil, müslümanların bir ve birlik olmalarıyla gerçekleşebilecek. Eğer bir olamazsak Rabbim üzerimizdeki bereketi kaldırır...
Ayhan ALTINTAŞ Dünyanın her bir yanında müslümanların kanları oluk oluk akarken Ümmet arasında bir “Hilafet Makamı”nın olmaması sebebiyle müslümanlar olaylara karşı ortak tavır sergileyememektedir. Buna karşılık tüm dünya müslümanlarının bu topraklarda yaşayan insanlara geçmişteki hamiliğinden dolayı çok büyük rol ve görev biçmektedirler. Bu beklentilerin farkında olan “siyonist”ler, Türkiye’de ve dünyanın diğer bölgelerinde müslümanların arasını açmak ve de fitne tohumları ekmek için bir çok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmaların temelinde müslümanların birlik ve beraberliğinin bozulup birbirlerine düşman olması ayrı ayrı fırkalara bölünmesi yatmaktadır. Maalesef, “dini daha iyi yaşayacağız ve de yaşatacağız” umuduyla hareket eden müslümanların bir kısmı bu oyunlara gelmektedir. Şunu çok iyi biliyoruz ki yahudiler bu konularla ilgili özel çalışmalar yapmaktadırlar bu da “Ergenekon” denen davalarda ortaya çıkmaktadır.
Bu yazımı bu tür fitneyi iyi niyetli sayıp “tekfircilik” bataklığına düşmüş tüm müslümanlara ithafen yazıyorum, hatalarını görüp düzeltmelerini umuyorum.
Bir önceki yazımızda kısaca bahsetmiştik;
Afganistan’da senelerce Rus işgaline karşı cihad edildi. Türkiye’den ve dünyanın bir çok yerinden Afganistan’a cihad için gidenler oldu... Süreç içerisinde Rusya yenildi... Afganistan kendisini toparlayamadan kendini yeni bir savaşın içinde buldu... Amerika “Rusya’ya karşı çarpışan mücahidlerin yanında gibi gözükerek” silah sevkiyatı yanında geçmişteki etnik cemaatsel, ırksal, mezhepsel ayrılıkları da körükleyerek Afgan Müslümanlarını bir iç savaşa sürükledi...
Afganistan’da bir çok ülkeden müslümanların eğitim kamplarının olması, dünyanın değişik ülkelerindeki cihad bölgelerine savaşacak eğitimli müslüman yollanmasından rahatsız olan Amerika ve İsrail Irak'tan önce Afganistan’ı işgal etti, dünya müslümanlarının desteğini de kesmek için “fitneye yönelik iç çatışmalar ve insanların birbirine bağlı oldukları saygıyı ve ahlaki değerlerini dejenere etme” gibi “psikolojik savaş yöntemleri”ne baş vurdular. Dünya medyası ellerinde olduğu için de tüm dünya halklarını kendileri gibi düşünmeye ve de Afganistan’daki Amerika ve NATO müttfiklerine karşı duranları da “terörist” diye yaftalayarak oradaki Afgan halkının mücadelesini lekelemeye çalışmaktadırlar. Binlerce kilometre uzaklardan gelip Afganistan'ı , Irak'ı, Çeçenistan'ı, Filistin'i işgal edenlerin kendileri “terörist” değil de, onlara karşı vatanını, dinini, şeref ve mukaddesatını savunanlar “terörist” oldu…
Irak’ta da mezhep çatışmaları körüklenerek dünya Müslümanlarının direnişe olan desteği kesildi. Dünya Müslümanları “Irak'ta Müslümanlar birbirlerini öldürüyor” diye gözlerini direnişe kapadı ve sorunların çözümünde yardım etmediler. Şu anda Irak’ta 1 milyonun üzerinde ölü ve 5 milyonun üzerinde yetim bulunmaktadır. Mezhep çatışmaları da hala devam ettirilmek istenmektedir.
İsrail’in ve Amerika’nın birinci amacı, sözde tanrı tarafından “vaad edilmiş topraklar”da “Cennetin Krallığı”nı kurmak ve Mesih’in gelmesini beklemek. Bunu yapabilmeleri için de ahir zaman dedikleri alametlerin ortaya çıkması gerekiyor, bunlardan bir tanesi de Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesi, çocukların, kadınların öldürülmesi, güven ortamının ortadan kalkması ve bu olaylardan sonra Mesih’in gelmesi. Sözde, siyonistler (ırkçı yahudi) ve işbirlikcisi Amerikalılar Mesih’in, Mehdi’nin kurtarıcılarının gelmesini çabuklaştırmak için kıyamet senaryoları ortaya koymaktadırlar...
Diğer yandan da Müslümalar İsrail ve işbirlikçilerine karşı topyekun başkaldırıp karşı koymasınlar diye Müslümanların arasına sürekli fitne tohumları ekmektedirler....
Müslümanlar İslam’ın ilk emri olan ''oku''maktan uzak durdukları için iyiliği emredip kötülükten alıkoymaktansa, “tekfir ve cemaat ayrılıkları”na düşerek İsrail Amerika ve onlarla işbirliği yapan İslam düşmanlarının” ekmeklerine yağ sürmektedirler....
Siyonist İsrail ve İşbirlikçisi Amerika Müslümanlar karşısında “baş düşman” olarak dururken maalesef Türkiyede’ki müslümanlar da dahil olmak üzere pek çok ülkede cemaatlerin birbirini acımasızca eleştirmesi ve birbirlerine karşı kinlenmesi kuşkusuz ki gelecekte Müslümanlar arasında onarılması zor yaralar açacaktır.
İsrail’in ve Amerika’nın amaçlarını yerine getirebilmeleri için Türkiye’nin ve de Türkiye’de yaşayan halkların, cemaatlerin birbirlerine düşmesi gerekiyordu, böylelikle Türkiye içten bölünecek zayıflayacak kolayca ele geçecekti....
“Fitne”den ve ayrılıklardan bahsederken fazla açılım getirmemizin sebebi konuyu ilerleye yazılarda teferruatlı olarak ele alacağımızdan sadece yüzeysel değinme ihtiyacı hissettik.
Bu konuların en başında toptancılık ve kolaycılık açısından “tekfir” gelmektedir. Özellikle genç beyinler tekfir konusunda bilgi sahibi olmadıkları için kendilerini yetkili mercii kabul edip iki kitap okuyup sanki ulemaymış gibi fetva vermeye başlıyorlar. Öyle ki, özellikle de sözde cihad bölgeleriyle ilgilenenler toplumda da öyle bir anlaşılır duruma geldiler ki, sanki mücahidler de buradakiler gibi düşünüyor. Ama biz biliyoruz ki Türkiye’de tekfir hastalığına yakalanmış olanlarla mücahidlerin hiç bir alakası yoktur.
Yazının başlangıcında bahsetmiştik Ergenekon’la beraber ortaya planlar:
1- Müslüman Cematler arasına fitne ve ayrılık tohumları ekip Cemaatlerin içerisinde kopmalara sebep olmak ve de geleceğin Afganistan ortamını oluşturma.
2- Mevcut İslami yapılarak iftiralar atarak karalamaya ve toplum gözünde yıpratmaya çalışmak.
3- Mevcut yapılara baskı ortamı kurarak çalışmalarını engellemek.
4- Baskılara boyun eğmeyen ve yönlendirilmeyen yapı liderleri ve ileri gelenlerini etkisiz kılmak veya ortadan kaldırmak için suikast planları yapmak.
5- Bu ayrılık noktalarında “kontrol edilebilir” ve “yönlendirilebilir” yeni yapılar kurmak.
Toparlayacak olursak: Tüm yapıların kendi haklılıklarını bir diğerine kabul ettirmek için sergilemiş oldukları tavır kalpleri kırma noktasına getirmekle kalmayıp, birbirlerinin açıklarını aramaya başlamışlardır. Acaba Rabbim, sizleri, “birbirlerinizin kusurlarını arayın” diye mi, yoksa “birbirlerinizin kusurlarını kapatın” diye mi yolladı? Sağda solda yazıyor; “Tekfir etmekten korkan bu hocalar aslında mevcut ideolojiyi destekleyen işbirlikçilerdir”
Allahu Teala siz “insanları dinden çıkarasınız” diye mi, yoksa “ıslah edesiniz, tebliğ edesiniz varsa hatalar düzeltesiniz, Allah’ın dinine hizmet edesiniz” diye mi yolladı?
Tebliğ olmadan cihad olmaz, bu, peygamberi metoda aykırıdır, önce tebliğ edersin sonra da seninle savaşanlara karşı savaşırsın. Allah (c.c) kendi yolunda cihad edenlerden bahsederken “saf saf olup birbirlerine bağlananlar”dan bahseder ve de bereketi, yardımı birbirlerine saf saf bağlanan müslümanlara vereceğini söyler. Ama maalesef bizler birbirimizi dinden çıkarmaya o kadar meraklıyız ki, karşımızdaki bir Müslüman için hemen “bir hata yapsa da hakaret etsek” diye bekliyoruz. Biz biliriz ki, “iki müslüman bir araya gelip cemaatle namaz kılsa Allahu Teala onlara yirmi yedi derece sevap verir,” yani Allah’ın rızası, rahmeti ve desteği cem olup bir olup birlikte hareket edenleri destekler...
Bırakalım diğer cemaatlerin ne yaptığını, herkes kendi işini yapsın, herkes kendi cemaat çalışmasını istediği gibi yürütsün. Allah’ın varlığını ve de birliğini inkar etmedikten, peygamberi kabul ettikten sonra her cemaatin gidiş yolu farklı olabilir farklılıkları teslimiyet diye algılamamak lazım....
Eğer cihadı sevdireceksek, cephelerdeki müslümanların dertlerini anlatacaksak, oluk oluk müslüman kanı akmasını engelleyeceksek, geride kalan yetimlere sahip çıkacaksak, tüm dünyadaki ceza evlerindeki tutsak müslümanların durumlarının iyileştirilmesi ve serbest bırakılmaları için çalışacaksak bu cemaatlerin birbirleriyle çatışmasıyla değil, müslümanların bir ve birlik olmalarıyla gerçekleşebilecek. Eğer bir olamazsak Rabbim üzerimizdeki bereketi kaldırır...