UBEYDULLAH ARSLAN AHLAKLI, EDEPLİ, DÜRÜST, MERHAMETLİ GÜZEL KALPLİ TEVHİD EHLİ BİR İNSANDIR... GÜNÜMÜZDE HERKES KENDİNCE DELİLLER SUNUP BAZI MESELELERİ ŞİRK KÜFÜR DİYE ADLANDIRMAKTADIR... BUNUN AKSİNE BİRÇOK İNSANDA BU MESELENİN KÜFÜR OLMADIĞINI DELİLLERİ İLE SUNMAKTADIR... OY MESELESİNE GELİNCE UBEYDULLAH ARSLAN VEYA BAŞKA HOCALAR İNSANLARIN OY KULLANIRKEN VEYA OY KULLANMALARINA CEVAZ VERİRKEN SİSTEMİ DESTEKLEMEMEK, DEMOKRASİYİ, LAİKLİĞİ DESTEKLEMEMEK ŞARTIYLA MUSLUMANLARIN MASLAHATI İÇİN OY KULLANILABİLECEGİ GÖRÜSÜNDEDİR... Kİ BUNA KURAN VE SÜNNETTEN BİR ÇOK ALİMDENDE DELİL GETİRİRLER... OY KULLANİLABİLİR DİYENLERİN KÜFÜRDE OLMALARI İCİN SİSTEMİ DAHA DOGRU VE UYGUN BİR SİSTEM OLARAK GORMELERİ GEREKMEKTEDİR... VEYA MASLAHAT GEREGİDE OLSA OY KULLANMAK KÜFÜRDÜR FAKAT BİZ YİNEDE MASLAHAT GEREGİ KULLANALİM DEMELERİ GEREKMEKTEDİR... FAKAT BURADA BOYLE DURUMLAR SÖZ KONUSU DEĞİLDİR...GUNUMUZDE BELİRLİ BİR KAÇ MESELEDE SÜREKLİ SOHBETLER YAPAN AYNI MESELELERİ İNSANLARA ANLATIP DURANLARIN DİLİYLE GENÇ KANI HIZLI KARDEŞLERİMİZE TEKFİR ÖĞRETİLİYOR VE BU KARDESLERİMİZ HİÇ BİR İLME SAHİP OLMADAN TEKFİR AHKAMINI BİLMEDEN SAGDA SOLDA KAFASİNA, MANTIĞINA YATMAYAN, HOŞUNA GİTMEYEN HER DURUMDA İNSANLARI HİÇ ÇEKİNMEDEN RAHATCA TEKFİR EDİYORLAR.. ALLAH(svt) BİZİ FİTNEDEN KORUSUN...
Kimsenin mantığıyla hüküm verdiği yok.Ubeydullah Arslan kendiyle çelişiyor.Ebu Hazim'in Zühri'ye yazdığı mektubu bırakıyorum belki biraz utanırsınız.
Ebuzzeyyal bin Abbad diyor ki: Ebu Hazim el-A'rec, Zühri'ye şöyle yazdı:
"Allah bizi ve sizi ey Ebubekir, fitnelerden korusun.Öyle bir durumdasın ki seni tanıyanın sana acıması lazımdır.Yaşlı bir ihtiyar oldun.Allah'ın nimetleri sana ağır gelmeye başladı; çünkü sana sağlam bir beden, uzun bir ömür verdi.Sana Allah'ın kitabını öğretmesi, dini sana derinlemesine anlatması ve sana Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetini kavratması hasebiyle sana kendi delillerini öğretti.Sana verdiği her nimette ve ilham ettiği her delilde seni en uzak hedefe attı (zirveye çıktın).Allah Teâlâ:
'Andolsun ki eğer şükrederseniz elbette nimetimi arttırırım ve eğer nankörlük ederseniz şüphesiz azabım çetindir.'(İbrahim, 7)
Allah'ın huzuruna durduğun zaman bunlardan hangisinden olacağına bak.Sana olan nimetlerini, onlara nasıl baktın ve delilleri ile nasıl hüküm verdin diye soracak.Özür dileyerek Allah'ı memnun edeceğini ve kusurlarını kabul edeceğini zannetme.Heyhat, kitabında alimlerden:
'Onu insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz' (Ali İmran, 187) diye söz aldı.Sen kendinin, mücadeleci, mahir bir alim olduğunu, insanlarla tartıştığın zaman onları mağlup ettiğini, onlarla çekiştiğin zaman onları susturduğunu; daha iyi delil ortaya attığını, sağlam bir görüşe sahip olduğunu söylüyorsun:
'İşte sizler dünya hayatında onları savundunuz, ya kıyamet gününde onları Allah'a karşı kim savunacak?' (Nisa, 109)
Bil ki senin en az işlediğin günah ve torbana attığın en büyük vebal, zalime arkadaş olman ve onlara yaklaşmakla zulüm yolunu onlara kolaylaştırmandır.Çünkü onlara sokuldun ve davet ettikleri zaman onlara icabet ettin.Bu durumda yarın adının günahkarlarla okunmasına ve bütün organlarınla zalimin zulmünden sorulmaya ne kadar da müstahaksın! Sen, sana verenlerin olmayan mallarını aldın.Seni batıl değirmenlerinin ekseni, belaya geçip gittikleri köprü ve sapıklığa ulaştıkları merdiven yaptılar.Senin aracılığınla alimlere şüphe düşürüyorlar, sana uyan cahillerin kalplerini kendilerine çekiyorlar.En gözde vezirleri ve en güçlü yardımcıları emellerine senin bozduğun şeyle avam ve havas herkesin onlara gelip gitmeleri ile ulaştılar.Senin aracılığınla tamir ettikleri şeyler tahrip ettiklerinin yanında devede kulak kalır.Sana ne kadar az veriyorlar da senden o kadar çok alıyorlar! Kendi nefsine bak, çünkü ona başkası bakmaz.Onu mesul bir kimsenin hesabı gibi hesaba çek.Seni küçükken ve büyükken nimetleri ile besleyene nasıl şükrettiğine bak.Seni dininde saygılı bir kimse yapanın emrine ne kadar hürmet ettiğine bak, seni libası ile örtenin seni nasıl örttüğüne bak, sana kendisine yakın olmanı emredenin emrine ne kadar yakın ve uzak olduğuna bak.Sana ne oldu da uykundan uyanmıyor ve tökezlemenden kalkmıyorsun? Allah'a yemin ederim ki Allah için dinini ihya ettiğim ve batılı öldürdüğüm bir makamda durmadım, diyorsun.Sana kitabını yükleyene ve sana ilmini emanet edene şükrün nerede? Şu gruptan olmaktan nasıl emin oluyorsun:
'Arkalarından öyle birileri geldiler ki Kitabı miras aldılar, bu dünya metaını alıyorlar...'(Araf, 169)
Sen ölümsüzlük yurdunda değilsin.Göç ilan edildi. Akranları gittikten sonra bir adam ne kadar kalabilir? Dünyada korku üzerinde olup da ölmekten ve arkasında günahı kalmaktan emin olmayana ne mutlu! Sen mirasçılarına bakmakla emrolunmadın.Hiç kimseyi sırtında taşımakla yükümlü değilsin.Zevk gitti, yorgunluk kaldı.Kazancı ile başkalarının mesut olduğu kimse ne kadar bedbahttır! Sakın, sana geliyorlar.Kurtul, sen zayıfladın.Seninle muamele edecek olan seni tanımayan biri değildir.Seni koruyan senden gafil değildir.Hazırlığını yap uzak bir sefer yaklaşmakta ve dinini tedavi et.Ona kötü hastalık sokulmuştur.Seni azarlamak, ayıplamak ve kınamak istediğimi zannetme.Ancak ben kaçırdığın şeyleri telafi etmeni istiyorum.Allah Teâlâ'nın:
'Öğüt ver şüphesiz öğüt mü'minlere fayda verir.'(Zariyat,55) ayetini hatırladım.Yaşıtlarından ve akranlarından gidenlerden gafil misin? Sen onların arkasında boynuzu kırık koç gibi kaldın.Bak onlar da senin gibi müptela oldular mı? Yahut senin girdiğin şeylere girdiler mi? Onlara verilmeyen hayrın sana verildiğini mi yahut onlara öğretilmeyen şeyin sana öğretildiğini mi görüyorsun? Senin gibi yaşlı başlı, sağlam ilim sahibi ve bir ayağı çukurda bir kimse kendini dünyaya böyle kaptırırsa, gençlere, ilimde cahil olanlara, aptal görüşlülere ve aklından zoru olanlara ne demeli?
Seni müptela kıldığı şeyden bize afiyet veren Allah'a hamd ederiz.Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun."
(Sıfatü's-Safve sf. 451-453)