Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

üç çeşit Sapık Yol

C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
1. NEFSE KUL OLMAK

Birinci yol, insan'ın kendi nefsine kul olması ve kendi nefsâni isteklerine bağlı bulunmasıdır. Buyuruluyor:

Acaba Allah'ın gösterdiği doğru yolu bırakıp da kendi nefsi*nin isteklerine uyan kimseden daha fazla sapık kimdir ki? Elbette ki Allah, haksızlık eden kavmi doğru yola iletmez. (Kasas 50)

Yani, en fazla en çok yolu sapıtmış bulunan kimse, Allah'ın gös*termiş olduğu hidayetleri bir tarafa bırakıp da kendi nefsâni istekle*rine uyan kimsedir. Böyle haksızlık eden, zalim kimseleri Allahu Teâla Hidayet yoluna ulaştırmaz.

Mesele şudur: Her şeyden ziyade insanı sapıklığa götüren şey, insanın kendi nefsâni isteklerine uymasıdır. Kendi nefsinin isteklerine uyup da kendi nefsine kul olan kimse acaba Allah'a nasıl kul ola*bilir? Bu kimse her zaman düşünür. Elimde bulunan benim şu para*larım ne işe yarar? Bunları kullanmakla, kendim için izzet ve şeref temin edebilirim. Bu paralarla keyf edebilirim, zevk alabilirim. Raha*tımı huzurumu temin ederim. Her şey yaparım, isterse yapacağım işleri Allah men etmiş olsun, isterse men etmiş olmasın Düşünmem ve her şey yaparım, istediğim gibi de hareket ederim. Keyfim iste*meyen şeyleri de yapmam; isterse Allah, bu gibi işleri yapmak için emir vermiş olsun. Ben yine yapmam. Der. Bu gibi kimse, nâûzu bil*lahi Aliahü Teâla'ya kul değil, kendi nefsine kul olmuş kimsedir. Ken*di nefsini kendisine tanrı edinmiştir. Kendisine ilâh kılmıştır. Kendi nefsine esir olmuştur. Böyle olunca bu gibi kimse doğru yola nasıl ulaşır? Bu gibi zayıflıklar hakkında Kur'an-ı Kerim'de başka yerde de şöyle buyurulmuşlur:

Görmedin mi o kimseyi ki, kendi nefsâni isteklerini kendisine tanrı kıldıydı? Acaba sen böyle bir kimse üzerinde gözcü mü olursun? Yoksa bunların çoğunun da duyup düşündüklerini mi sanırsın? Hayır, bu gibileri ancak dört ayaklı hayvanlar gibiler, hattâ bunlar hayvan*lardan daha da yolu şaşırmış kimselerdir. (Furkan 43-44.)

Yani: Ey Peygamber, Sen bu gibi kimselerin ahvâli hakkında dü*şün. Bu gibiler kendi nefsânî isteklerini kendileri için Tanrı kılmış kimselerdir. Sen böyle kimseler için gözcülük etme. Böyle kimseleri yola getirmek için uğraşma. Acaba sen zannediyor musun ki, böyle kimseler söz dinler ve düşünür kimselerdir? Hayır, hiçbir zaman bunlar söz dinler kimseler değillerdir. Bunlar dört ayaklı hayvanlardan daha da sapık lâf anlamaz düşüncesiz kimselerdir.

Burada nefsâni isteklere bağlı bulunmağı, hayvanlardan daha da beter bir şekil diye belirtti. Öyle bir şekilde belirtti ki, böyle kim*seler, hayvanlardan daha da aşağı kimselerdir. Her hangi bir hayvan, Hak Teâla'nın kendisi için mukarrer kıldığı ölçüyü kaçırmaz. Her hay*van, Hak Teâla'nın kendisine tayin buyurmuş olduğu yemeği yer. (Me*selâ ot yemesi gereken hayvan hiç bir zaman et yemez). Hak Teâla'nın mukarrer kıldığı miktarda yer. Fazlasını yemez. Her hayvan, Hak Teala'nın kendisi için kararlaştırmış olduğu işi görür, başka iş gör*mez. (Meselâ, deve için yük taşıma kararlaştırmıştır. Deve yük taşır, avlanmağa çıkmaz. Arslan avlanır, yük taşımaz) Fakat insan, öyle bir hayvan, öyle bir canavardır ki, kendi nefsâni isteklerine kul olur. işlerinde güçlerinde hareketlerinde ölçüyü kaçırır, haddi tecavüz eder. Öyle işler yapar ki, şeytan bile onun yaptığı işlerden «maazal*lah» deyip kaçınır.


2. KÖRÜ KÖRÜNE. DEDE BABA YOLUNU TUTUP GİTMEK

Sapıklığın nereden geldiğinin birinci yolunu gösterdik. Şimdi de gelelim ikinci yoluna. İkinci yol da körü körüne dede baba yolunu. dede baba geleneğini, dede baba düşüncesini, fikirlerini, akidelerini, davranış ve tavr u hareketlerini düşünmeden, araştırmadan göz önü*ne almak ve taassupla bu gibi geleneklere bağlanmaktır. Hak Teâla'nın ahkâmını bir tarafa bırakarak, bu gibi sapık fikir ve düşüncelerin peşine takılmaktır. Bu şekilde insan, dede baba düşüncesine de kul olur. Zanneder ki, dede babasının yaptıkları doğrudur da, Hakk'ın gösterdiği yol eğri yoldur. Bu gibi kimselere, derseniz, «sizin yanlışı*nız var, doğru budur» hemen itiraza kalkarlar ve bizim dede baba*mız, böyle yapardı. Bizim kabilemiz de, bizim aşiretimiz de böyle ederlerdi, diye söylerler. Şimdi böyle düşünen kimseler acaba na*sıl olur da dede baba yolunu bırakıp, Allah'a kul olurlar? Bu gibile*rinin de Allahları, kendi dede babaları, kendi hanedan ve kabileleri, kendi aşiret ve akrabalarıdır. Bu gibi kimseler nasıl kalkarlar da Biz müslümanızdır. Biz Allah kuluyuzdur? derler. Kur'an-ı Kerim, bu hususta da kuvvetli uyarmalarda bulunmuş ve böyle yapanlar hakkın*da şöyle demiştir:

Hayır biz dede babamızdan kendimize ulaşa gele*ne uyarız. İsterse, onların dede babaları hiçbir anlamayan kimseler olsun, isterse de sapık yoldan kurtulmayanlar olsun. (Bakara 170).

Yani bu gibi kimselere derseniz, geliniz Allah'ın göndermiş bu*lunduğu ile işlerinizi hareketlerinizi tanzim ediniz, hemen itiraz eder*ler ve derer ki, hayır biz dede babamızdan elde ettiğimiz usul ile iş*lerimizi tanzim eder. Fakat bu gibilerinin isterse dede babaları an*layışsız kimseler olsun, isterse sapığın sapığı olsun, düşünmez ille de dede babalarımız diye tuttururlar.

Yâni, geliniz Allah'ın göndermiş bulunduğu ve Resul'ün göstermiş olduğu yolu tutun diye kendilerine söylendiği zaman, derler ki, dede babalarımızdan bize ulaşa gelmiş bulunan yol, bize yeter, isterse bu gibilerin dede babaları hiçbir şey anlamayan sapık kimseler ola. Yine kendi dede babalarının yolunu doğru yol sayarlar. Hakiki doğru yola gelmezler. Böyle olunca, ey iman etmiş bulunan kimseler, sizler doğ*ru yol tutmuş olursanız, bu gibi eğri yola sapmış olması sizin için hiç bir zarar getirmez. İşte sizin döneceğiniz de Allah tarafınadır. Siz her ne yaparsanız Allah size bunu bildirir, haber verir. İyi ve fena işleri size anlatır.

Bu gibi sapıklık, her zaman ve her yerde vardır. Bu gibi cahil kimselere de her yerde rastlanır. Her zaman da Allahu Teâla'nın gös*terdiği yoldan ve Resul'ün belirtmiş olduğu husustan, insanları alı*koyan şey de bu gibi düşüncedir. Hz. Musa (as), kendi kavmini doğru yola, Allah'ın şeriatına çağırdığı zaman, şöyle deme*mişler miydi?

Acaba sen bizi dede babalarımızdan elde etmiş bulunduğumuz yoldan saptırmak mı istersin? (Yunus 28).

Hz. İbrahim (as), kendi kabilesini, kendi aşiret ef*radını şirk'ten men etmek istediği sıra şöyle dememişler miydi?

Dede babamızın buna ibadet ettiklerini gördüydük. (Enbiya 53).

Bu şekilde, her devirde, her peygamber karşısında, halk efradı dede babalarının tutmuş oldukları sapık yolu doğru göstermek için delil uydurup durmuşlardır. Demişlerdir: Senin dediklerin, senin ileri sürdüklerin bizim dede babamızın tuttukları yola aykırı bir yoldur. Bu*nun için biz senin dediğin yoldan gidemeyiz. Nitekim bu hususta Kur'an-ı Kerim'de işaret buyurmuştur:

İşte böyle, senden evvel herhangi bir köye sakındırıcı gön*dermedik ki, ona köy halkı demedilermiydi: Biz, dede babamızı bu yol*da gördük, biz de onların tuttukları yolu izleriz. Söyle: Ya dede baba*nızdan elde ettiğinden daha iyisini ve daha doğrusunu elde ederseniz? (O zaman) derler: Biz senin gönderilmiş bulunduğun konuyu kabul etmiyoruz. Biz de kendilerinden intikam çektikti. Bak işte yalancıla*rın akıbeti nasıl olduydu? (Zuhruf 23-25)

Yani biz zaman ve zemin icabı her hangi bir köye, bir mamure*ye peygamberler gönderdik. Bu peygamberler köy halkını Allah’tan çekindiren, Allah yoluna çağıran peygamber idi. Bu köyde, bu ma*murede oturanlar, bu köyde yiyen içen kimseler barınanlar dediler ki, dede babamızdan biz bir şeyler elde etmiş bulunuyoruz, biz de on*ların izlerini izleyip gideriz. Peygamberler de kendilerine dediler. Ya siz, dede babanızın yolundan daha iyi bir yol bulacak olursanız ne yaparsınız? Bu yolu tutup gitmez misiniz? Dediler: Biz sizin sözleri*nizi kabul etmeyiz. Biz de onların böyle dedikleri için kendilerini ce*zalandırdık. Şimdi, yalancıların ve bizim ahkâmımızı yalanlayanların akıbetlerinin ne olduğunu gör.

Bu sözlerle, açıktan açığa Hak Teâla buyuruyor: Ya siz dede ba*banızın yolunu tutup gidersiniz, yahut da Allah'ın ahkâmına bağlı bu*lunursunuz? Buradaki iki söz, iki mesele aynı değildir. İki ayrı ayrı meseledir. Müslüman olmak için, bunların hepsi, dede baba yolunu ve bu gibi şeylerin hepsini bırakmak sadece Hak Teâla'nın buyurdu*ğuna bağlı kalmak gerekir. Biz ancak buna inanabiliriz.

Kendilerine dendiği zaman; Allah'ın göndermiş bulunduğuna uyunuz, Dediler; Biz dede babalarımızdan elde ettiğimize uyarız. İsterse şeytan kendilerini cehennem azabına da çağırıp (götürsün) Her kim yüzünü Allah'a teslim ederse (çevirirse) ve bu kimse iyilik eder kimse ise, işte bu kimse sağlam bir urgana sarılmıştır işte işle*rin sonu da Allah'a döner. Her kim de küfr yolu tutar, sana üzüntü ver*mesin (Sen üzülme) Onların da dönüşleri bizedir. Biz de kendilerine ne yaptıklarından haber veririz. (Lokman 21-23).

Yani: Bu gibi kimselere dersiniz ki, Allah'ın göndermiş bulundu*ğu hususa uyunuz, dinlemezler derler ki biz dede babamızdan bize ulaşa gelmiş bulunan şeylere uyarız, isterse şeytan kendilerini Ce*hennem azabına da sürüklesin. Her kim de kendisini Allah'a teslim eder, aynı zamanda iyilik sever bir kimse ise, mutlaka bu kimse sağ*lam bir urgana sarılmıştır, demek. İşlerin sonu da Allah'a aittir Bir kısım kimselerin küfr yolu tutmaları, seni üzmesin ey Peygamber. Çünkü, onlar da eninde sonunda bize dönecekler, biz de kendilerine ne yaptıklarından haber vereceğiz. Yaptıklarının neticesini de göre*ceklerdir.

3. GAYRULLAH'A İTAAT

Şimdi gelelim sapıklığın üçünü bahsine. Üçüncü bahsi de Kuran-ı Kerim şöyle izah buyurmuştur: İnsan. Hak Teâla'nın ahkâmını bir tarafa bırakıp da şunun bunun, şu şeyin bu şeyin peşine takılır. Meselâ falan kimseyi büyük bir kimse diye düşünür, bu kimsenin sözünün pek ehemmiyetli olduğunu sanar yahut da benim ekmeğim falan kim*senin elindedir diye o kimseye bağlanır ve Hakk'ı unutuverir. O kimsenin yanlış yamalak sözlerini hak söz diye kabul eder. Veya falan kimse büyük bir kimsedir, elinde büyük kudret vardır bu kimse*ye itaat etmek gerekir diye hesaba katar. O kimseye yaltaklanır ken*disini o kimseye kul kılar. Veyahut da düşünür: Falan adam, çok bü*yük adamdır, benim hakkımda beddua ederse çarpılırım diye zanne*der, veya da böyle bir kimse Hak indinde çok makbul kimsedir, onun sözünü dinlersem, beni de kendisiyle birlikte öteki dünyada cennete götürecektir diye aklından geçirir, diye bir şeyler düşünür. Veyahut da falan kavim, falan millet ileri gelen bir millettir bu milletin yolunu tutarsan felaha ermek elde edilmiş olacaktır. Bu gibi hususların hep*sini de Hak Teâla kendi hidayeti ile men etmiş, bu yolların hepsini de kapamış, bu yolların önüne sed çekmiştir. Buyuruluyor:

Yer yüzünde bulunan çok şey vardır ki, bunlara itaat edecek olursan, seni Allah yolundan saptırırlar. (En'âm 116).

Yani, insan o zaman doğru yolda buluna bilir ki, bir Allah'a itaat etmiş ola. Bir kimse kendisi için, yüzlerce binlerce Tanrı edinmiş olur, tanrı uydurur. Hak Teâla'nın dedikleriyle onların dediklerini aynı sanar. Hak Teâla'nın yolunu bırakıp onların yolunu tutar.

Şimdi siz anladınız ki, sapıklığın üç yolu vardır:

Birincisi kendi nefsine, kendi nefsâni isteklerine kul olmak.

İkincisi dede baba geleneklerine bağlanıp kabile aşiret usulle*rine bağlı kalıp Hak Teâla'nın göstermiş olduğu usulleri tutmamak.

Üçüncüsü, genellikle bu dünyada insanın her hangi bir insana kul olması.

Bunların içinde zengin kimseler de olur, zamanın hüküm*darları da olur, uydurma önderler, hatta kendilerine din önderliği sü*sü verenler de bulunur, sapık yolda yürüyen kavimler ve milletler de olabilir, neden olmayacakmış?

Bunların üçü de üç büyük putlardır ki, üçü de Tanrılık iddiası ile ortaya çıkmışlardır. Müslüman olmak isteyen kimse, ilk önce şu üç büyük putu kırmalıdır. Ondan sonra hakiki müslüman olabilir. Yoksa bu üç putu, kalbinde, göğsünün içinde beslerse böyle kimsenin hakiki Allah kulu olması pek zor bir iştir. Böyle bir kimse her gün beş kere değil elli kere de namaz kılar bir ay değil bir kaç ay da oruç tutar, müslüman kılığına da bürünür, insanları da aldatabilir. Fakat bu kim*se kimseyi aldatmış değildir. Ancak kendi kendisini aldatmıştır. Ben iyi müslümanım diye kendisini de aldatmış olabilir amma Allahu Teâ*la'yı asla aldatamaz.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt