Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Vakıa Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
56- VAKIA SÛRESİ


Beyhakî'nin Delâil'de ve başkalarının İbn Abbâs'tan, İbn Merdûye'nin de İbnu'z-Zübeyr'den rivayetlerinde sûre Mekke'de[1] ve Tâhâ Sûresinden sonra nazil olmuştur. Bu çoğunluğun görüşüdür.
Katâde, İbn Abbâs'tan rivayetle "Rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?" (âyet: 82) âyetinin bundan müstesna olduğunu söylerken Kelbî de dört âyetin istisnasını söylemiştir. Buna göre "Siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz? Ve rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?" (âyet: 81-82) âyetleri Mekke'ye olan bir yolculuğunda; "Bir çoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir." (âyet: 39-40) âyetleri de bir seferinde Medine'ye dönerken nazil olmuştur.[2]
Atıyye'nin İbn Abbâs'tan rivayetine göre ise sûre medenîdir.[3]

27. Sağcılar, o çok bahtiyar olan sağcılar.
28. Dikensiz sedir (veya kiraz) ağacındadırlar.
Ebu'l-Aliye ve Dahhâk derler ki: Müslümanlar Tâif teki Muhassab Vadisindeki ağaçlara baktılar ve: "Keşke bizim de şöyle ağaçlıklarımız olsa." diye temennide bulundular ve işte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirdi.[4]
İbnu'l-Cevzî bu vadinin adını Vecc olarak kaydetmiştir.[5]
İbn Ebî Hâtim'in Urve ibn Ruveym'den mürsel olarak, Saîd ibn Mansûr'un Sünen'inde, Beyhakî'nin de el-Ba's'inde Atâ ve Mücâhid'den rivayetle tahric ettikleri bir haberde şöyle anlatmışlar: Tâif halki Tâif vadisinin kendilerine koru olarak verilmesini istemişler. Orada bal da varmış ve Hz. Peygamber (sa) onların bu isteklerini kabul buyurmuş. Sonra onlar bazı müslümanların kendi aralarında: "Cennette şöyle şöyle nimetler var." gibi konuşmalarını duymuşlar ve: "Keşke cennette bizim için şu vadi gibisi olsa." diye temennide bulunmuşlar da bunun üzerine Allah Tealâ: "Sağcılar, ne bahtiyardır o sağcılar. Dikensiz kiraz, salkımları sarkmış muz ağaçları, yayılmış gölge, çağlayan su..." âyet-i kerimelerini indirmiş.[6]

39. Bir çoğu öncekilerden.
40. Bir çoğu da sonrakilerdendir.
"Birçoğu öncekilerden, birazı da sonrakilerden (Vakıa, 13-14) âyetleri nazil olunca Hz. Ömer ağlamış ve: "Ey Allah'ın elçisi, bizler sana iman ettik ve seni tasdik ettik. Bununla beraber bizden kurtuluşa erenlerin az olacağı bildirildi." demiş de bunun üzerine Allah Tealâ bu: "Bir çoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir." âyetlerini indirmiş. Bu âyetlerin inmesi üzerine Hz. Peygamber (sa), Hz. Ömer'i çağırmış ve ona: "Ey Ömer, senin söylediğin konuda Allah vahy indirdi ve bir çoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerden kıldı." buyurmuş. Hz. Ömer: "Rabbımızdan ve peygamberimizi tasdikten razıyız." demiş. Allah'ın Rasûlü (sa) de şöyle buyurmuş: "Adem'den bize kadar geçen ümmetlerden "Birçok"; benden kıyamete kadar da "birçok" olacaktır ve bizim bir çoğumuz ancak "lâ ilahe illallah" diyen zenci deve çobanlarıyla tamam olacaktır."[7]
Ancak Zemahşerî bu rivayetin iki sebeple zayıf olduğunu söylemiştir:
a)Bir kere bunlardan birincisi "Sâbikîn=önce geçenler ya da imanlarında herkesten önce olanlar hakkında, ikincisi ise ashab-ı yemîn=sağcılar hakkındadır.
b)Haberlerde nesh caiz değildir. Eğer Allah Tealâ "sonrakilerin az olduklarını haber vermişse bunu neshedip "sonrakilerin de çok oldukları"nı bildirmez.[8]
Hafız İbn Asâkir'in Hişâm ibn Ammâr kanalıyla Câbir ibn Abdullah'tan, onun da Hz. Peygamber (sa)'den rivayetine göre "Kıyamet koptuğu zaman..." nazil olup da onda "Bir çoğu öncekilerden, birazı da sonrakilerden." âyeti zikredilince Hz. Ömer: "Ey Allah'ın elçisi, bizden öncekilerden bir çoğu, bizden ise birazı mı?" dedi ve surenin sonu bir sene nazil olmadı. Bir sene sonra "Bir çoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir." âyet-i kerimesi nazil olduğunda da Hz. Peygamber (sa): "Ey Ömer, dinle bak, Allah Tealâ ne indirdi; "Birçoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerden." Dikkat ediniz, Hz. Adem'den bana kadar olanı bir çoğudur, benim ümmetim de bir çoğudur.
Sudan'daki deve çobanlarından "Yegâne ilâhın Allah olduğuna, O'nun bir tek ve eşsiz olduğuna" şehadet edenlerden yardım dileyinceye kadar biz, kendi üçte birimizi tamamlamayacağız." buyurdular.[9]

75. Hayır, yıldızların yerleri üzerine yemin ederim ki
76. Gerçekten bilseniz bu, büyük bir yemindir.
77. Şüphesiz o, şerefli bir Kur'ân'dır.
78. Korunmuş bir kitaptadır.
79. Ona ancak arınmış olanlar dokunabilir.
80. Alemlerin Rabbından indirilmedir.
81. Siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
82. Rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?
Saîd ibn Muhammed el-Müezzin kanalıyla İbn Abbâs'tan rivayete göre o şöyle anlatmış:
Hz. Peygamber zamanında bir gün yağmur yağmıştı. Rasûlullah (sa): "İnsanlardan bir kısmı (bu yağmur sebebiyle) Allah'a şükreden bir kul olurken diğer bazıları da kâfir oldular. Şükreden kul olanlar: "Bu yağmur Allah'ın bir rahmetidir ki bize vermiştir." diyenlerdir. Kâfir olanlar ise: "Falan yıldızın kayması (veya doğması) ile bu yağmur yağdı." diyenlerdir." buyurdu ve işte bunun üzerine bu âyet-i kerimeler nazil oldu.[10]
Müslim'deki başka bir rivayette Hz. Peygamber (sa) bu sözü Hudeybiye'de geceleyin yağan bir yağmurun akabinde kıldırdığı sabah namazından sonra söylemiştir.[11]
İbn Abbâs'tan rivayet olunur ki
Hz. Peygamber (sa) bir sefere çıkmış ve bir yerde konaklamışlar, susamışlar, yanlarında su da kalmamış; gelip Hz. Peygamber (sa)'e bu durumdan şikâyette bulunmuşlar.
Hz. Peygamber (sa):
"Şimdi ben dua etsem de size yağmur yağdırılsa bir kısmınız belki de:
"Filân yıldızın kaymasıyla (veya doğmasıyla) bize bu yağmur yağdırıldı." diyeceksiniz." buyurdular. Ashabı: "Ey Allah'ın elçisi, şimdi yıldızların kayma zamanı değil ki." dediler. Hz. Peygamber (sa) kalktı, iki rek'at namaz kıldı ve Allah'a (kendilerine yağmur yağdırması için) dua etti de bir rüzgâr çıktı, sonra bir bulut geldi ve onlara yağmur yağdırıldı da derelerden sular aktı ve su kırbalarını doldurdular. Sonra Rasûl-i Ekrem, elindeki su kabını doldumaya çalışan birisine uğradı. O kişi: "Bu, Allah'ın rızkındandır." demek yerine: "Bize filân yıldızın kaymasıyla yağmur yağdırıldı." diyordu. İşte bunun üzerine Allah Tealâ: "Rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?" âyet-i kerimesini indirdi.[12]
Suyûtî bu olayın Tebük Gazvesi'nde meydana geldiği ve "Bize filân yıldızın kaymasıyla yağmur yağdırıldı." diyen kişinin de münafıklığı ile tanınan birisi olduğu ayrıntılarına yer vermiştir.[13]

[1] Alûsî, age. xxvn,i28.
[2] Kurtubî, age. XVII, 126.
[3] İbnu'l-Cevzî, VIII, 130.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/844.
[4] Vahidî, age. s. 287.
[5] İbnu'l-Cevzî, age. VIII, 139.
[6] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,148.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/844.
[7] Vahidî, age. s. 287; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 11,391.
[8] el-Keşşâf, Beyrut tarihsiz (I-IV), IV,53.
[9] İbn Kesîr, age. vn,492.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/845.
[10] Müslim, İman, 127; Vahidî, age. s. 287.
[11] Müslim, İman, 125.
[12] Vahidî, age. s. 288; Kurtubî, age. xvn,i48.
[13] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, n,i50.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/846.
 
Üst Ana Sayfa Alt