Bir kötülük görüldüğünde, verilecek tepkinin ilk aşamasının düzeltebilecek olanın eliyle düzeltmesi, sonra bunu yapamayanın diliyle düzeltmesi ve bunu da yapamayanın kalbiyle buğzetmesi gerektiği olduğu sabittir. Etrafımızda olan, bitenler sonucunda eli, dili, kalbi mühürlü olan bir Müslüman olamaz. “Üstümüze vazife değil” deyip kenara çekilenlerin elinden, elinde olanlar alındığı zaman “ah” ,”vah” kar etmez. Madem bende müslümanım diyorum öyleyse yapabileceklerimi gözden geçirmeliyim diyerek , besmeleyle başlıyorum yazıma…
بســـم الله الرحمن الرحيم
Aslında etrafımızda elimizle, dilimizle değiştirebileceğimiz, önleyebileceğimiz, eleştirebileceğimiz o kadar çok kötülük var ki… Eleştirmek diyorsam öyle kuru kuruya değil. Eleştiri hem safımızı belli edip korumamızı, sağlar, hem çözümler getirir problemlere… Öyleyse her ne kadar yapay bir gündem olsa da başörtüsü sorununu ele alalım; yıllardır gündemi, beyinleri meşgul eden, kimilerimizin mağduriyetine sebebiyet verirken, kimilerine rant, kimilerine provakasyon kapısı olan şu çok mühim konuyu…
Öncelikle başörtüsünün dinimizdeki yerini belirtmeye gerek bile olmadığını belirtmeliyiz. Fakat bu sadece başörtüsü olarak değerlendirilmemeli, başörtüsünün dinimizdeki yeri, erkek-kadın fark etmez, tesettür mevzuunun dahilindedir. Bu sorunla ilk tanıştığımda ortaokul sıralarındaydım, fakat çokta küçük sayılmazdım. Daha önce başları kapalı olan hocaların derslere başlarını açarak geldiklerinde, her ne kadar zulme direnç göstermeden kabullenseler de , ne kadar mazlum görüntüsünde olduklarını hatırlıyorum. Fakat o gün de bugün de anlayamadığım mevzu, öğrencileri okumaya, hocaları görev yapmaya zorlayan bir kuvvet yokken, farziyeti sabit örtülerini neden çıkartmışlardı ve yine çok merak ettiğim bir mevzu, üniversitelere başlarını açarak giren öğrenciler olmasaydı, şu an durum nasıl olurdu? Bu konuya çoğu kişi “modernleşme sonucu kadının toplumda aldığı etkin rol” gibi saçma açıklamalar getireceğini tahmin ediyor ve hatta kimisinin okumanın farziyetinden bahsedeceğini adım gibi biliyorum. Ama bir üniversite öğrencisi olarak inanıyorum ki üniversite okumak günümüzde farz değildir. Hele Kur’an’dan , sünnetten babadan kalma bilgilerle haberdar, namazlarını şöyle böyle kılmaya çalışan, daha öğrenme farziyeti olan çoğu şeyi öğrenmemiş, dinini aslından öğrenip, uygulayarak değil taklidle yaşayan bir nesil için hiç…Elbette gelecek nesillere analık yapacak bayanlarımız cahil kalmamalı ama üniversite, lise, v.s…’yi cehaleti giderecek yer olarak görmek düşülecek en büyük hatadır kanımca…Peki ne yapacağız; elbette yapılması gerekeni yapacağız. Öncelikle bilinçli aileler yetiştirecek daha sonra bu ailelerin aile içi eğitimle gelecek nesilleri ilmek, ilmek işlemesine, iman tohumlarını atmasına gayret göstereceğiz. Bir Müslüman kendini dünyanın seyrine kaptırmış, ailesinden uzaklaşmış, çocuklarını iyi yetiştirememiş, kendini cahil bırakmışsa kendine yapabileceği en büyük zulümlerden birini yapmıştır.
Şimdi, bu açıdan bakıldığında başörtülüler, mağdur mu olmuş yoksa bir fırsat mı elde etmiştir. Kendilerini henüz iyi bir şekilde yetiştirmemiş, toy bir nesil, sapkınlığın tavan yaptığı, günahın her türlüsünün açıktan ve gururla(!) işlendiği üniversite ortamlarından uzak tutularak Allah (c.c.) tarafından korunmamışlar mıdır? Fakat biz bunu görebildik, şükredebildik mi? Hayır , illa ki üniversite, başörtüsüne özgürlük nidalarıyla aslında kendimizi mağdur ettik. Evet kendimizi Allah’ın rahmetinden mahrum ettik. Fırsatları iyi kullanamadık. Yoksa kullandık mı? Ya da ben pollyannacılık mı oynuyorum?
Başörtüsü üniversitelerde serbest olabilir belki yakın zamanda, olsa ne olur peki? Tertemiz, aklı, beyni ferah gençlik, kötülüğün, sapkınlığın tam ortasına düşecek, sapkın olmasalar da, alışacaklar ve kötülük ve sapkınlık sıradanlaşacak gözlerinde, en az verilmesi gereken tepki olan kalbiyle buğzetme yetisini kaybedecekler. Bu azımsanacak bir sonuç değil!
Elbette gerekli tevhidi eğitimi almış uygulamış bacılarımız , kardeşlerimiz bu safhada sağlam kalabilecekler fakat bu eğitim, bilinçlenme sürecinden geçmeyenlerin çoğunlukta olduğu azımsanmamalı, göz ardı edilmemeli. Unutulmasın biz bu eğitim sisteminin içindeki kurumlardan medet beklediğimiz sürece sürüneceğiz, yaralanacağız, pasifize olacağız.
Yanlış anlaşılmasın, kimse okumasın demiyorum , önce herkes okumanın manasını anlasın diyorum. Bence Müslümanların üzerinde kafa yorması, düşünmesi gereken, tartışması gereken en önemli konu laik sistemin kollarına bırakılan nesilleri korumak, kurtarmak için alternatif eğitim kurumlarını nasıl oluşturabiliriz sorusu, problemi olmalıdır.
Rabbim kalplerimizi, dini üzre sabit kılsın(AMİN)
Selam ve dua ile……
NOT: BUNLAR BENİM ŞAHSİ KANAAT VE DÜŞÜNCELERİMDİR. BU KONUDA YANLIŞLARIM VARSA SİZLERDEN DÜZELTMENİZİ RİCA EDİYORUM. SELAMETLE….. Eylem Zayi
بســـم الله الرحمن الرحيم
Aslında etrafımızda elimizle, dilimizle değiştirebileceğimiz, önleyebileceğimiz, eleştirebileceğimiz o kadar çok kötülük var ki… Eleştirmek diyorsam öyle kuru kuruya değil. Eleştiri hem safımızı belli edip korumamızı, sağlar, hem çözümler getirir problemlere… Öyleyse her ne kadar yapay bir gündem olsa da başörtüsü sorununu ele alalım; yıllardır gündemi, beyinleri meşgul eden, kimilerimizin mağduriyetine sebebiyet verirken, kimilerine rant, kimilerine provakasyon kapısı olan şu çok mühim konuyu…
Öncelikle başörtüsünün dinimizdeki yerini belirtmeye gerek bile olmadığını belirtmeliyiz. Fakat bu sadece başörtüsü olarak değerlendirilmemeli, başörtüsünün dinimizdeki yeri, erkek-kadın fark etmez, tesettür mevzuunun dahilindedir. Bu sorunla ilk tanıştığımda ortaokul sıralarındaydım, fakat çokta küçük sayılmazdım. Daha önce başları kapalı olan hocaların derslere başlarını açarak geldiklerinde, her ne kadar zulme direnç göstermeden kabullenseler de , ne kadar mazlum görüntüsünde olduklarını hatırlıyorum. Fakat o gün de bugün de anlayamadığım mevzu, öğrencileri okumaya, hocaları görev yapmaya zorlayan bir kuvvet yokken, farziyeti sabit örtülerini neden çıkartmışlardı ve yine çok merak ettiğim bir mevzu, üniversitelere başlarını açarak giren öğrenciler olmasaydı, şu an durum nasıl olurdu? Bu konuya çoğu kişi “modernleşme sonucu kadının toplumda aldığı etkin rol” gibi saçma açıklamalar getireceğini tahmin ediyor ve hatta kimisinin okumanın farziyetinden bahsedeceğini adım gibi biliyorum. Ama bir üniversite öğrencisi olarak inanıyorum ki üniversite okumak günümüzde farz değildir. Hele Kur’an’dan , sünnetten babadan kalma bilgilerle haberdar, namazlarını şöyle böyle kılmaya çalışan, daha öğrenme farziyeti olan çoğu şeyi öğrenmemiş, dinini aslından öğrenip, uygulayarak değil taklidle yaşayan bir nesil için hiç…Elbette gelecek nesillere analık yapacak bayanlarımız cahil kalmamalı ama üniversite, lise, v.s…’yi cehaleti giderecek yer olarak görmek düşülecek en büyük hatadır kanımca…Peki ne yapacağız; elbette yapılması gerekeni yapacağız. Öncelikle bilinçli aileler yetiştirecek daha sonra bu ailelerin aile içi eğitimle gelecek nesilleri ilmek, ilmek işlemesine, iman tohumlarını atmasına gayret göstereceğiz. Bir Müslüman kendini dünyanın seyrine kaptırmış, ailesinden uzaklaşmış, çocuklarını iyi yetiştirememiş, kendini cahil bırakmışsa kendine yapabileceği en büyük zulümlerden birini yapmıştır.
Şimdi, bu açıdan bakıldığında başörtülüler, mağdur mu olmuş yoksa bir fırsat mı elde etmiştir. Kendilerini henüz iyi bir şekilde yetiştirmemiş, toy bir nesil, sapkınlığın tavan yaptığı, günahın her türlüsünün açıktan ve gururla(!) işlendiği üniversite ortamlarından uzak tutularak Allah (c.c.) tarafından korunmamışlar mıdır? Fakat biz bunu görebildik, şükredebildik mi? Hayır , illa ki üniversite, başörtüsüne özgürlük nidalarıyla aslında kendimizi mağdur ettik. Evet kendimizi Allah’ın rahmetinden mahrum ettik. Fırsatları iyi kullanamadık. Yoksa kullandık mı? Ya da ben pollyannacılık mı oynuyorum?
Başörtüsü üniversitelerde serbest olabilir belki yakın zamanda, olsa ne olur peki? Tertemiz, aklı, beyni ferah gençlik, kötülüğün, sapkınlığın tam ortasına düşecek, sapkın olmasalar da, alışacaklar ve kötülük ve sapkınlık sıradanlaşacak gözlerinde, en az verilmesi gereken tepki olan kalbiyle buğzetme yetisini kaybedecekler. Bu azımsanacak bir sonuç değil!
Elbette gerekli tevhidi eğitimi almış uygulamış bacılarımız , kardeşlerimiz bu safhada sağlam kalabilecekler fakat bu eğitim, bilinçlenme sürecinden geçmeyenlerin çoğunlukta olduğu azımsanmamalı, göz ardı edilmemeli. Unutulmasın biz bu eğitim sisteminin içindeki kurumlardan medet beklediğimiz sürece sürüneceğiz, yaralanacağız, pasifize olacağız.
Yanlış anlaşılmasın, kimse okumasın demiyorum , önce herkes okumanın manasını anlasın diyorum. Bence Müslümanların üzerinde kafa yorması, düşünmesi gereken, tartışması gereken en önemli konu laik sistemin kollarına bırakılan nesilleri korumak, kurtarmak için alternatif eğitim kurumlarını nasıl oluşturabiliriz sorusu, problemi olmalıdır.
Rabbim kalplerimizi, dini üzre sabit kılsın(AMİN)
Selam ve dua ile……
NOT: BUNLAR BENİM ŞAHSİ KANAAT VE DÜŞÜNCELERİMDİR. BU KONUDA YANLIŞLARIM VARSA SİZLERDEN DÜZELTMENİZİ RİCA EDİYORUM. SELAMETLE….. Eylem Zayi