T
Çevrimdışı
1.Bölüm
incanews.com
YEMEN DOSYASI 1. BÖLÜM
Hazırlayan: Muş Alparslan Üniversitesi Arş. Gör. Abdulkadir Şen
Ortadoğu’da Tunus'ta başlayarak tüm Arap alemine dalga dalga yayılan devrim hareketleri uzun bir süredir siyasi karışıklıklarla ve iç çatışmalarla boğuşan Yemen'de büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Ülkede, Mısır ve Tunus'tan çok daha büyük eylemler aylarca devam etmiştir. Yer yer silahlı ayaklanmalara da dönüşen devrimin öncü güçlerinin, siyasi organizasyonların ve gelinen sürecin tahlil edildiği bu çalışma son olarak 2012 Temmuz itibariyle güncellenmişti. Bizler çalışmamızı 2015 yılına dek yaşanan gelişmelere göre yeniden düzenleme ve güncelleme kararı aldık. Bu sebeple verileri bu bilgi ışığında değerlendirmekte yarar var. Yazı içerisinde Arap Devrimleri sürecinde yönelik bazı değinilerde bulunulacaktır. Dosyada temel olarak çatışmanın tarihi arka planı, ülkedeki aktörler, dış aktörlerin hedef ve stratejileri, ülkenin ekonomik kaynakları, stratejik konumu, Husiler ve El Kaide'nin askeri gücü ve etkisi gibi konular incelenecektir. Çalışma, açık kaynaklar kullanılarak hazırlanmıştır.
YEMEN HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Resmi Adı: Yemen Cumhuriyeti (Arapça: اليمنية الجمهورية)
Nüfusu: 25 milyon
Başkenti: Sana
Dil: Arapça
Dini: İslam (Sünnilik, %65-70, Zeydilik%25-30, diğer %5)
Coğrafi Konumu: Orta Doğu'da, Umman Denizi, Aden Körfezi ve Kızıldeniz kıyısında, Umman'ın batısında Suudi Arabistan'ın güneyinde yer alır.
Yüzölçümü: 527.970 km2 (Türkiye'nin yaklaşık 3/2'si)
Para Birimi: Yemen Riyali
Ortalama Yaşam Süresi: 63
Ekonomi: Petrol, Balıkçılık, Liman
YEMEN'DEKİ SAVAŞIN SİYASİ-ASKERİ AKTÖRLERİ
Yemen Hükumeti (Abdurrabu Mansur Hadi)
El Kaide (Ensar el Şeria)
Husi'ler (12 İmam Şii'leri)
Zeydiler (Tüm Zeydiler Husileri Desteklememektedir)
İhvanı Müslimin (Islah Partisi, Abdulmecid Zındani)
Aşiretler
Ayrılıkçı Güney Hareketi (Tarık el Fadıli)
İran
Suudi Arabistan
ABD
Çin
Rusya
Yemen’in Başlıca Politik Partileri
ÜLKE HAKKINDA ÖZET BİLGİLER VE KISA KRONOLOJİ
Yemen dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapmış, kadim dönemlerden bu yana insanların yaşadığı önemli bir yerleşim yeridir. İncil ve Kur'an'da söz edilen Sebe krallığının ve Fil Suresinde zikredilen Kabe'yi yıkmaya çalışan Ebrehe'nin anavatanı Yemen'dir. Kur'anı Kerim'de Hz Süleyman'ın Yemen'de yönetimi elinde bulunduran Sebe melikesi Belkıs'a bir mektup gönderdiği geçmektedir. Çeşitli kazılarda elde edilen bulgular da Sana, Sa'da, Marib ve Aden gibi Yemen'in önemli yerleşim bölgelerinin en az 3 bin yıllık geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Yemen'in tarihi hakkında bilinen en ünlü yargı ülkenin yabancı bir güç tarafından kontrolünün tıpkı Afganistan örneğinde olduğu gibi zor olmasıdır. Örneğin Osmanlı Devleti bir çok bölgede güçlü hakimiyet kurmuşken Yemen'de ciddi zorluk yaşamıştır. Osmanlılar Yemen'i 1538-1918 yılları arasında 400 yıla yakın kontrol etmişlerdir. Yemen bir süre İngiliz sömürüsü altında kalmış, 20. yüzyılın başlarında ise Osmanlı'dan ayrılmıştır. Osmanlı'da kopuşu sonrasında Yemen bir türlü kalıcı istikrara kavuşamamıştır. Bu dönemde ülkede Zeydi Mütevekkile Krallığı kurulmuş, Yemen'in Güneyi ise 1967 yılına kadar İngiliz sömürüsünde kalmaya devam etmiştir. 1967 yılında Sosyalist bir rejim kurulmuştur. 1990 yılında Güney ve Kuzey Yemen Ali Abdullah Salih liderliğinde birleşme kararı almıştır. 1990 ve 1991 yılları arasında Birleşik Yemen ABD'nin Irak'ı işgaline yönelik Birleşmiş Milletler oylamasında red oyu kullanmış, bu nedenle Suudi Arabistan 800 bin Yemenli işçiyi Yemen'i cezalandırmak amacıyla sınır dışı etmiştir. Bu olay iki ülke arasındaki ilişkileri gerdiği gibi Yemen'de de ciddi bir ekonomik krize neden olmuştur. 1994 yılında Yemen bu kriz üzerine yeni bir iç savaşa sürüklenmiş ancak daha sonra Ürdün'ün girişimleriyle ülkede istikrar yeniden sağlanmıştır. 1999 yılında Ali Abdullah Salih ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak göreve gelmiştir.
Ali Abdullah Salih ABD ile sıkı işbirliğine girişmiş, bu siyaseti ülkede aşiretler ve İslami Hareketlerden ciddi oranda tepki almasına neden olmuştur. 2001 yılında Salih'in yetkilerini genişletmeyi amaçlayan referandum büyük gösterilere neden olmuştur. Ali Abdullah Salih uzun yıllar ABD tarafından müttefik olarak görülmüş ve ülke halkının ciddi rahatsızlıklarına rağmen yolsuzluk, baskı ve siyasi entrikalarla iktidarda kalmaya devam etmiştir. ABD, Salih'e ciddi destek sağlamıştır. 2006 yılında yapılan seçimlerde Salih oyların %77'sini aldığını iddia etmiş, muhalefet ise Salih'i seçimlerde hile yapmakla suçlamıştır.
Yemen'in İlk Devlet Başkanı Abdullah Salih 30 Yıldan Fazla Süre İktidarda Kalmıştır
El Kaide ve Şii (Husi) Hareketinin Kurulması
Suudi Arabistan'ın Yemen üzerindeki etkisi ülkedeki İran yanlısı Şii (Carudiye Ekolü) kesimi rahatsız etmiş ve 1990'lı yıllarda İran desteği ile önceleri Mü'min Gençler Hareketi daha sonra da Husi Hareketi olarak bilinen örgüt güçlenmiştir. ABD'nin Yemen'de artan etkinliği ve ülkedeki saldıırları, ülkede İslam şeriatı talep eden İslami Hareketlere savaş açması ve baskıcı Yemen rejimini desteklemesi üzerine ise 2009 yılında Yemen ve Suudi Arabistan El Kaide kolları birleşerek Arap Yarımadasındaki El Kaide'yi kurmuştur. Böylece iki devlet dışı silahlı aktör Yemen'in geleceğini şekillendirmeye başlamışlardır. İki gücün yükselişi ise Yemen rejiminin zayıflamasını beraberinde getirmiştir. Arap Baharıyla beraber 2011 yılında Yemen'de protesto gösterileri başlamış Ali Abdullah Salih'in yerine oğlunu geçirmek için meclise sunduğu kanun tasarısı da iptal olmuş ve Salih dokunulmazlık elde ederek görevden alınmıştır. Salih'in yerine şu anda Husi'lerin kendisine darbe yaptığı Abdurrabu Hadi Mansur getirilmiştir. Hadi Mansur ABD desteği ile iktidara getirilerek Yemen'de ABD yanlısı rejim korunmuştur.
Abdurrabu Hadi Mansur-Barack Obama
Obama yönetimi Yemen'deki ABD çıkarlarının korunması için Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Salih'in yardımcısı olan Hadi Mansur'un iktidara gelmesini desteklemiştir.
Yemen %75 kırsal nüfusu ile Arap toplumları içerisinde aşiret bağlarının en güçlü olduğu ülkelerdendir. Ülkede başlıca bir kaç büyük aşiretin bulunması bu aşiretlerin siyasete ve orduya etkisini de pekiştirmektedir. Ülkede yaşanan krizlerin her ne kadar dini arka planı ve kimlik siyaseti ile ilgisi olsa da temelde aşiretlerin güç mücadelesinin dini amaçları araçsallaştırdığı da göz ardı edilmemelidir.
Yemen'de Aşiret Dağılımı[1]
Yemen kabile sisteminin oldukça güçlü olduğu ülkelerden biridir. Ülkede aşiretler oldukça geniş haklara sahipler ve bazı yerlerde kontrolün aşiretlerin elinde olduğu biliniyor. Merkezi yönetimin zaten zayıf olduğu ülkede aşiretlerin birçoğu silahlıdır. Yemen krizini ideolojik ve siyasi motivasyonlar beslemektedir. Ülkede Güney ile Kuzey arasında ciddi ekonomik adaletsizlik olduğu düşüncesini savunan ayrılıkçı güney hareketi sol anlayışa sahiptir.[2]Kendilerine baskı yapıldığını iddia eden ve Zeydilerin bir kısmını oluşturan İran yanlısı Husiler ise dini gerekçelerle hareket ediyorlar. Zaten oldukça fakir olan bu ülkede sadece Ali Abdullah Salih ve aşiretinin elinde tuttuğu gücü paylaşmanın zamanı geldiğini düşünen aşiretler protestolara büyük destek vermiştir. Yemen’de Arap Baharıyla beraber büyük bir isyana dönüşen protestoların arkasındaki asıl güç bu aşiretlerdir.
HUSİ AŞİRETİNİN KÖKLERİ
Husiler Türkiye'de bilinenin aksine Zeydi değil İran Devrimi ile beraber İran tarafından rafızileştirilen 12 İmam Şia'sına bağlı bir aşirettir. Bu anlamıyla Husi ismi bir dini kesimi değil bir aşireti refere ederken, aynı zamanda ülkedeki Şii saldırganlığına da bir örtü oluşturmakta ve etnisite ya da aşiret temelli bir çatışma olduğu yönünde yanlış analizlere neden olmaktadır. Husi Hareketi 1992 yılında İran desteği ile kurulan Genç Müminler Hareketinin devamıdır. Bu hareket Zeydilerin Sünnileşmesine tepki olarak ve İran'ın bölgedeki siyasetinde araç olmak üzere Zeydi'lerin daha katı bir Şii kimliğe bürünmeleri için Şii misyonerliği yapmıştır. Liderliğini Hüseyin Bedruddin el Husi'nin yaptığı hareket İran desteği ile kısa sürede güçlenmiştir. El Husi 2004 yılında Yemen Ordusu tarafından öldürülmüştür. Husi'ler ağırlıklı olarak Sa'da eyaletinde yaşamaktadırlar. Husi'ler 2004 yılından sonra Sırasıyla Sa'da, El Cavf ve 2012 yılında da Hacca eyaletlerini ele geçirerek aşama aşama başkent Sana'yı kuşatmaya başlamışlardır. Husilerin geniş bir halk desteğine sahip oldukları söylenemez. Ancak yaklaşık 100-120 bine yakın organize olmuş silahlı ve silahsız tabana sahipler. Silahlı güçleri ise en abartılı rakamlarla 20-30 bin arasındadır.
Husi'lerin Zeydi'likten Rafıziliğe geçen lideri Bedruddin el Husi
Husiler söylem olarak Zeydilerin bir kısmını temsil eden ve Zeydilerin kimlik mücadelesini verdiğini iddia eden bir harekettir. Ancak gerçekte Zeydi inanışını terkedip Rafızi (Şia) inancına döndükleri bilinmektedir. Bu nednele Husi'lerin Zeydi'lerin silahlı kolu olarak tanımlanması hatalı bir tanımlamadır. Husi'ler Yemen'in %30'una yakınını oluşturan Zeydi'lerin 1980'li yıllardan bu yana Şii misyonerler tarafından Şiileştirilen koludur. Bedruddin el Husi liderliğindeki Zeydi aşiret 12 İmam Şia'sına geçerek İran ile ilişkiler geliştirmiştir. Husi'lerin liderliğini babası Bedruddin el Husi'nin yerine geçen ve İran'a askeri ve dini eğitim alan Abdulmelik el Husi yapmaktadır.
Abdulmelik el Husi Sünni karşıtı politikaları ile Hasan Nasrallah'a benzemektedir.
Husiler bir kaç özellikleri ile Zeydi'lerden ayrılmaktadır. Yemen'de Zeydi anlayışa sahip 400’den fazla aşiret mevcuttur. Ancak Husiler bunların en etkilisi ve İran desteği nedeniyle askeri-siyasi-ekonomik açıdan en güçlüsüdür. Husilerin Diğer Zeydi aşiretleri bastırdığını söylemek mümkündür. Birçok Zeydi aşiret ise Husileri İran’ın güdümüne girmek ve Zeydi akidesini terk etmekle suçlamaktadır. Zira Zeydiler İmamın Gaybetine[3] inanmazlar, sahabeyi ve Ehli Sünneti tekfir etmezler.
Zeydi'ler Şii ekoller arasında Hz Ömer ve Hz Ebubekir'i kafir olarak görmeyen ve Hz Ayşe'ye düşmanlık beslemeyen tek ekol olarak görülmektedir. Zeydi alimlerin diğer Şii fırkaların aksine Ehli Sünnet'i tekfir etmedikleri ve büyük oranda Hanefi ekole yakın oldukları bilinmektedir. Örneğin Sanaa’yı İtalya işgalindeki Şafi(Sünni)ler ile beraber kuşatan Zeydiliğin ekol imamlarından İmam Yahya'nın Osmanlı Devleti’nin İtalya ile olan savaşında çıkarılan cihad fetvasına uyduğu bilinmektedir.[4] Zeydilik bir çok yönü ile Ehli Sünnet'e benzemekte ve Rafızi-Şii'lik ile ayrışşmaktadır. Örneğin Zeydiler Zeyd bin Ali'nin kendisine Hz Ömer ve Ebubekir hakkında soru yönelten Kufe ehli tarafından verdiği cevap dolayısıyla katledildiğine inanırlar. Zeyd bin Ali bu soruya şöyle cevap vermiştir:
"Tüm ailemden bu ikisi hakkında hayırdan başka söz söyleyeni görmedim. Hilafetleri döneminde de insanlara iyi davrandılar ve Kur'an ve Sünnetten asla ayrılmadılar." (Tarihi Taberi)
"Zeydiler, Carudiyye fırkası hariç ehli sünnete ve sahabeye karşı en insaflı davranan fırkadır. Husi'ler ise Carudiye fırkasına mensupturlar. Zeydiler, Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali’nin tabileridir. İmameti Fatima (rah)’nın soyundan gelenlere has kılarlar. Döneminde aşırıya giden Küfe’li bazı Şii grupları gelip Ebubekir (ra) ve Ömer (ra)’den beri olmasını istemişler, olmayınca onu reddetmişlerdir. Bazı tarihçiler Rafızi lakabının bu olaydan türediğini söylemişse de, sahabe hakkında aşırı giden, onları tekfir eden bütün Şia gruplarına Rafızi denmektedir. Zeyd b. Ali mutezilenin başı olan Vasıl b. Ata’ya öğrencilik yaptığı için tabileri akide meselelerinde mutezile ile aynı görüşü paylaşmışlardır.
Bu gün Zeydilik Yemen bölgesinde yaygın olarak bulunmaktadır. Fakat ilk dönem ki Zeydilerle aynı inancı paylaştıkları söylenemez. Bu gün Yemen’deki Zeydilerin bir bölümünün Carudiyye fırkasının görüşlerini benimsediği ifade edilmektedir ki bu fırka Ebubekir (ra) ve Ömer (ra) halife olarak seçtiklerinden dolayı sahabenin hepsinin kafir olduğunu söylemektedir. El-Bağdadî el-Fark Beyne’l Firak isimli eserinde Carudiyye fırkasını anlattıktan sonra şöyle der: “İşte bu Carudiyye fırkasının sözüdür. Rasulullah (sav)’in ashabını tekfir etmeleri (kafir olarak kabul etmeleri) sebebiyle, onları tekfir etmek vaciptir.”[5]
Bu gün Yemen’de Ehli Sünnete karşı savaşan Husiler ise Zeydilerin Carudiyye fırkasına bağlıyken İmamiyye mezhebinin İsna Aşariyye koluna tabi olmuşlardır. Bu grubu ortaya çıkaran Bedrettin el-Husi olduğu için bunlara Husiler denmiştir. Bedrettin el-Husi Tahran’a gitmiş ve bir müddet orada kalmıştır. Orada mezhebini değiştirerek İran’ın da mezhebi olan İsna Aşariyye’ye (On İki İmam Şiası, Caferilik) tabi olmuştur. Kendisinden sonra oğlu Hüseyin Husilere önderlik etmiştir. Hüseyin babası ile İran’a seyahat etmiş sonra da Lübnan’da Hizbullah’ın siyasi ve dini eğitiminden geçirilerek, Yemen’e dönmüştür. 2004’de Yemen ordusu tarafından öldürülmüştür."[6]11 Ağustos 2009 yılında harekete yönelik büyük bir operasyon başlatılmıştır. Bu çatışma 2004 yılından bu yana meydana gelen 6. çatışmadır. Husi'ler ile Yemen Hükumeti arasında 2004 yılından bu yana 7 temel çatışma yaşanmıştır. 4 Kasım 2009’da Suudi Arabistan Husilerin ülke sınırlarını ihlal etmesi ve saldırı düzenlemelerini bahane ederek Husiler’e yönelik havadan ve karadan operasyonlar başlatmıştır. Husiler bu dönemde Yemen ile savaşlarında rejime açık destek veren Suudi Arabistan'a saldırı düzenlemişlerdir. Yemen ve Riyad, Husilerin İran’dan destek aldıklarını iddia etmektedir. Gelinen noktada İran'ın Husi'lere her yönüyle destek verdiği artık çeşitli şekillerde belgelenmiştir. Bilindiği gibi İran'ın Yemen'deki etkisinden de bahseden İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, Husi Ensarullahın İslam Devrimi'nin temel prensipleriyle hareket ettiğini ifade etmiştir.[7] İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini açıklamıştır. Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai üç Arap başkentinin İran'ın elinde olduğunu ve Sana'nın da dördüncü Arap başkenti olacağını açıkladı. Bu açıklama İran'ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir.
Yemen'de El Kaide ile Husi'ler Neden Savaşıyor? El Kaide Liderinin Dilinden
Abdullah Salih-Husi İlişkisi
El Cezire tarafından 21 Ocak 2015 tarihinde sızdırılan bir ses kaydında Husi Şii'lerle akrabalığı bulunan Ali Abdullah Salih'in Husi isyancılara destek verdiği ortaya çıkmıştır.[8] Bu da Yemen'deki Salih yandaşlarının istikrarsızlığı etkilemeye çalıştıklarını gözler önünde sermiştir. Ali Abdullah Salih ile Husi lider Abdülvahit Ebu Ras arasındaki görüşmenin tarihi Husilerin Sana'yı ele geçirmesinden yaklaşık bir ay sonraya Ekim 2014'e denk gelmektedir. Konuşmalar Abdullah Salih'in Husi'lerin askeri ve siyasi adımlarını koordine ettiğini göstermektedir.
Suudi Arabistan -Yemen İlişkiler ve Husi'ler
Yemen ve Suudi Arabistan ilişkileri geçmişte çeşitli krizlere sahne olmuştur. 1991 Körfez Savaşı sırasında Irak’a müdahale kararında Yemen, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda aleyhte oy kullanmıştır. Bunun üzerine Suudi Arabistan ülkede çalışan 850 bin Yemenliyi Yemen’in bu tavrını cezalandırmak için derhal sınır dışı etmiş ve iki ülke arasına büyük duvarlar inşa etmeye başlamıştır. Fakat son dönemde binlerce Arabistanlı gönüllü İslamcı savaşçının Yemen’e yerleşip gelecekte verecekleri büyük savaşlar için kamplar oluşturmaya başlaması ve Kuzey’deki Husilerin Suudi Arabistan'ı da tehdit eder duruma gelmesi bu iki ülkeyi bir araya getirmiştir. Ülkede 2004 yılından bu yana kuzeydeki Husiler ile devam eden çatışma 2009 yılında Suudi Arabistan ve İran’ın da olaya müdahil olmasıyla bölgesel açıdan ciddi bir krize dönmüş durumdadır. ABD'nin Suriye krizi ile beraber İran ile yakınlaşması ve odağını Ortadoğu'dan Asya Pasifik'e kaydırması bölgede İran'ın elini güçlendirmiş, Suudi Arabistan'ı ise zayıflatmıştır. Suudi Arabistan'ın son dönemlerde ABD politikalarından dolayı yalnızlık hissettiği ve Rusya ve Çin ile yakınlaşmaya başladığı görülmektedir.İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti "Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini"açıklamıştır. Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai "Üç Arap başkentinin İran'ın elinde olduğunu ve Sana'nın da dördüncü Arap başkenti olacağını" açıklamıştır. Bu açıklama İran'ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir. İran Dışişleri Bakanı'nın New York'ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud Faysal'la görüşmesi akabinde yaptığı "İki ülke arasında yeni bir sayfa açıldı" şeklindeki açıklamaları, taraflar arasında Yemen'de olan bitene ilişkin bir anlaşmanın varlığı ve bu anlaşmanın ileride Suriye'yi de kapsayıp kapsamayacağı etrafında şüphe ve soru işaretleri oluşturdu.[9] Görüşmenin New York'ta yapılması ise ABD'nin plan konusundaki muvafakatini gösteren farklı bir işarettir.
El Kaide'den Sünni Dammac Kentini Kuşatan Husi'lere Baskın
ARAP BAHARI SÜRECİNDE YEMEN
"Yemen Baharı" Ali Abdullah Salih’in Değişimi Mi Sistemin El Değiştirmesi Mi?
Yemen isyanı diğer Arap isyanlarından çok daha değişik özellikler taşıyordu. Mısır ve Tunus’ta kabile desteğine sahip olmayan ve seçimle de yönetime geldiği söylenemeyecek liderler devrilirken Yemen’de arkasına aşiretlerin desteğini almış ve yine ait olduğu aşiretlerin desteğiyle seçimlerde nispeten başarılı olmuş bir lider olan Ali Abdullah Salih bulunmaktaydı. Yemen’in aşiret sistemi ve bu aşiretlerin ciddi anlamda silaha sahip olmaları ülkedeki protestoları daha da tehlikeli hale getirmiştir. Tunus ve Mısır’da devlete karşı silahlı güçler yokken Yemen’de tümü silahlı aşiretlerin protestolarda yer alması ve bu aşiretlerin aynı zamanda siyasi partilerinin de bulunması bu ülkeyi diğer Arap Baharı ülkelerinden farklı kılmaktadır.
Yemen'de Ali Abdullah Salih Karşıtı Gösterilerden Bir Kare
Asıl cevaplanması gereken soru Yemen'de iktidar karşıtı protestolarda halkın başlangıçta Ali Abdullah Salih’in mi yoksa sistemin mi el değişmesini istedikleridir. Gelinen noktada ülkenin parçalanması ve bir iç savaşa sürüklenmesi diktatörlüğün gitmesini isteyen halkın Batı tarafından aldatılması ve diktatörün gidip diktatörlüğün kalmasıdır.
Yemen’deki isyanın en önemli sebeplerinden biri de aşiretlerin iktidardan daha fazla pay almak istemeleridir. Her ne kadar ülkenin dev meydanlarında aşiretlere bağlı on binler özgürlük sloganları atsa da aşiretlerin liderleri kapalı kapılar ardında ülkenin zenginliklerinin nasıl dağıtılacağını tartışmışlardır. Yemen protestoları bu yönüyle elitlerin hesaplaşması anlamına da gelmektedir. Ülkedeki isyanı körükleyen faktörlerden biri de şüphesiz sosyal adaletsizlik ve yoksulluktur. Ülkede işsizlik oranı %42’dir ve halkın çoğu günde 2 dolarla yaşamını sürdürmektedir. Ülkede yaşanan bu sefalete rağmen Salih ve yandaşlarının ciddi yolsuzluklara saplandığı Yemen halkı tarafından bilinmektedir. Wikileaks’te yayınlanan belgelerin bir kısmında Ali Abdullah Salih'in ülkede büyük yolsuzluklar yaptığı iddia edilmişti.[10]
Yemen protestolarında ülkede etkinliği bilinen ABD’yi en fazla endişelendiren konulardan biri de Abdullah Salih ölür ya da istifa ederse geride ülke yönetimine geçecek bir yönetici zincirinin bulunmamasıydı. Bu durumda ülkede her kabilenin kendi alanında güç sahibi olduğu bir karmaşaya sürüklenmesi tehdidi söz konusuydu. Böyle bir kaos ortamının ise ülkede devlet dışı en önemli silahlı aktörden biri olan -diğeri Husiler- El Kaide'yi güçlendirebileceği düşünülmekteydi. Nitekim 2012 tarihinde kaleme alınan bu dosyada öngörülen süreç gerçekleşmiş ve Ensar el Şeria isimli El Kaide yapılanması güç kazanmıştır. Husi'ler ise diğer bir devlet dışı silahlı aktör olarak güçlenmiştir. Yemen’in en büyük aşiretlerinden Ahmer aşiretinin iki önemli kolunu temsil eden general Ali Muhsin El Ahmer ile Şeyh Abdullah El Ahmer arasında 1978 yılından beri devam eden anlaşma da Abdullah Ahmer’in iki oğlunun protestocuların safına geçmesiyle bozulmuştur.
Muhsin el Ahmer
Protestocular Ne İstiyordu?
Yemen’de değişik siyasi partiler, aşiretler ve üniversite öğrencileri tarafından başlatılan protestolar ülkeyi tam bir çıkmaza soktu. Peki Husi'lerin başken Sana'ya yürüyüp darbe yapmaları ve El Kaide'nin ülkenin bir çok bölgesini ele geçirmesi sürecine ortam hazırlayan protestolar neyi amaçlıyordu? Protestocuların isyanın ilk günlerinde yayınladıkları bildiride ülkedeki üç temel sorun konusunda reform talebinde bulundukları biliniyor.
Bu taleplerin yanında protestolara katılmayan ancak ülkede İslam Nizamına dayalı Batı etkisinden kurtarılmış bir İslami yönetimin kurulması talebinde bulunan El Kaide ve ona destek veren çevrelerin de talepleri göz ardı edilmemelidir. Ancak protestoların ilk başlarında bu taleplere olumlu cevap vermeyen Salih yönetimi olaylar kontrol edilemez boyuta ulaşınca daha geniş taleplerle karşı karşıya kalmıştır. Yemen muhalefeti bu süreçte iktidarın devredilmesi, Salih’in partisinin siyaset yapmasının yasaklanmasını, ülkede büyük yapısal reformlara bir an önce başlanmasını ve bir yönüyle ordudan siyasete yepyeni bir Yemen’in kurulmasını talep etmiştir. Sonuçta Ali Abdullah Salih ABD'nin çıkarlarını koruyacak bir isim olarak Abdurabbu Mansur Hadi ülkede yeni Cumhurbaşkanı olmuş ve ABD ile etkin işbirliği yapacağı sözü vermiştir. Sonuçta Yemen'de diktatör gitmiş ancak diktatörlük ayakta kalmıştır. Sonraki süreçte Yemen krizini 6 temel aktör etkilemiştir.
Muhalefet Partileri: Ortak Buluşma hareketi isimli çatı örgüt Islah Partisi, Yemen Sosyalist Partisi, Hak Partisi ve Arap Sosyalizminin Yeniden Doğuşu partilerini bir araya getirmiştir. Bu gruplar içerisinde hiç şüphesiz en önemli yapı geniş bir tabana sahip olan Islah Partisi’dir. Bununla beraber Eylül Birliği ve Popüler Güçlerin Birlik Partisi de muhalif gruplar arasındadır.
İktidar’daki GPC: (Genel Halk Kongresi Partisi) bu parti Ali Abdullah Salih’in iktidardaki partisidir. Yemenliler yolsuzluğa bulaşmakla suçladıkları partinin yasaklanmasını talep ediyorlar.
Aşiretler: Yemen’in orduda ve politikada etkin güce sahip aşiretleri ve bu aşiretlerin değişik çatı örgütlerle bir araya geldikleri birleşik muhalefet Yemen’in geleceğini ciddi anlamda etkileyecektir. Yemen protestolarının bir yönüyle aşiretlerin güç paylaşımı olduğu göz ardı edilmemelidir.
Husiler: Yemen’in kuzeyinde etkili olan bu Şii aşiret koalisyonu, özellikle İran’ın desteğiyle ülkede önemli kazanımlar elde etme potansiyeline sahiptir.
Ordu: Yemen’in homojen ve modern motivasyonlarla beslenen merkezi bir orduya sahip olduğu söylenemez. Yemen ordusu da tıpkı politik güç gibi çeşitli aşiretlerin güçlerine göre etkin olduğu bir denge üzerine kuruludur. Bu anlamıyla Yemen ordusu da siyasetin şekillenmesinde aşiretlerin etkisiyle paralel olarak belirleyici olacaktır.
El Kaide: Arap Körfezindeki El Kaide’nin Yemen’deki varlığı uzun zamandır dünya gündemini meşgul etmektedir. El Kaide’nin Somali ve Suudi Arabistan’ı da etkileyecek düzeyde bölgesel bir güce dönüşmesi Batı dünyasını oldukça endişelendirmektedir. Yemen’deki siyasi karmaşadan faydalanan örgüt Yemen’in önemli eyaletlerinden Abyan’ın kontrolünü eline geçirdi. El Kaide Yemen’in Sabva Vilayetinde de bazı bölgeleri ele geçirmiş durumda. Örgütün liderliğini Usame bin Ladin'in atadığı Nasır el Vuhayşi yapmaktadır.
Arap Yarımadası El Kaide'si Lideri Nasır el Vuhayşi
Binlerce El Kaide üyesi ile Amerikan ordusunun destek verdiği Yemen Ordusu arasında günlerdir yoğun çatışmalar yaşanmaktadır. El Kaide Yemen’de söz sahibi olmaya çalışan önemli bir aktördür. El Kaide'nin çatışmalarda sivilleri hedef almamak için büyük özen gösterdiği bilinmektedir. Nitekim bir savaşçının Yemen güvenlik kurumlarına yönelik bir saldırıda sivilleri hedef alması üzerine örgütün en üst düzey askeri lider açıklama yaparak Yemen halkından özür dilemiştir.
GÜNEY HAREKETİ
El Kaide Bağlantısı
ARAP YARIMADASINDAKİ EL KAİDE (-AQAP-AYEK)
El Kaide'nin Yemen’deki çalışmaları bilinenin aksine çok daha eskilere dayanmaktadır. 80’li yıllarda yaşanan Afgan-Rus savaşı bütün dünyada olduğu gibi Yemen ve Suudi Arabistan’da da direnişçi hareketlerin güç kazanmasına sebep olmuş ve birçok İslamcı bu savaşa fiilen iştirak etmiştir. Savaş bitip Sovyetler dağıldıktan sonra silahlı mücadelenin bir dünya devini bile yıkabildiğini gören bu gönüllü savaşçılar, bu tecrübelerini kendi ülkelerine taşımaya başlamışlardır. Afgan Rus Savaşı sırasında Yemen halkı Suudi Arabistan’dan sonra bölgeye en çok gönüllü savaşçı gönderen halk olmuştur. Daha sonraki süreçte Bosna, Çeçenistan, Tacikistan, Keşmir, Filipinler ve Somali gibi direniş merkezlerinde mücadeleye katılan binlerce Yemenli 30 yıla yakın bir sürede edindikleri askeri tecrübeyi ülkelerine uyarlamışlardır. ABD’nin 2003 Afganistan saldırısında da 45 ülkeli Batı koalisyonunun işgaline karşı savaşmak üzere bölgeye en çok yabancı savaşçı gönderen ülke Yemen’dir. Hali hazırda Guantanamo askeri üssünde ABD tarafından tutuklananların büyük bir kısmını Yemenliler oluşturmaktadır.
Temelde Batı'nın İslam Dünyası ile sömüren-sömürülen ilişkisi kurduğunu, diktatör yönetimleri desteklediği, Erbakan ve İhvan gibi hareketlerin demokratik yollarla iktidara gelmesi durumunda yapılan darbelere destek vermesi, bazı İslam ülkelerini işgal etmesi gibi nedenlerle Batı'ya karşı savaşan El Kaide ABD'nin Suudi Arabistan, Somali ve Yemen'deki benzer uygulama ve müdahalelerine de karşı çıkmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde Yemen El Kaidesi ABD’nin bölgedeki en büyük askeri uçak gemisi olan ve üst düzey güvenlik tedbirleriyle korunan USS Cole’ savaş gemisine büyük bir saldırıda bulundu. Yemen El Kaide’sinin böylesi bir saldırıyı organize edecek profesyonelliğe ulaşması ABD güvenlik birimlerinde ciddi endişelere yol açmış ABD’nin ciddi bir imaj kaybına uğramasına neden olmuştur. USS Cole gemisine düzenlenen saldırıda 17 ABD askeri öldürüldü. El Kaide saldırıları ABD’nin Sudan’da Şifa ilaç fabrikasını bombalayıp onlarca sivili öldürmesine misilleme olarak düzenlediğini açıklamıştır. [11]
El Kaide'nin İslam Dünyasındaki işgallere tepki olarak bombaladığı ABD destroyer'ı USS Cole
Usame Bin Ladin’in anavatanı olan Yemen aslında El Kaide’nin yayılmasına ve güçlenmesine diğer birçok yerden daha müsait bir ülkedir. Coğrafi olarak engin dağlara sahip olan ve aşiretlerin çok güçlü olduğu ülke bu yönleriyle Afganistan’a çok benzemektedir. El Kaide Yemen’de uzun süredir güçlü bir varlığa, askeri kamplara ve kabileler arasında da ciddi bir desteğe sahiptir. Ancak hareket on yıllardır “Terörle Mücadele” savaşında ABD’nin yanında yer alan Yemen hükümetine karşı psikolojik bir savaş yürütüyor ve Yemen askerleriyle karşı karşıya gelmemeye özellikle dikkat ediyordu. El Kaide’nin önde gelen saha komutanlarından biri 2009 yılında binlerce kişiden oluşan ve örgüte yönelik Abyan bölgesinde düzenlenen saldırıları protesto eden sempatizanlarına yaptığı konuşmada Yemen askerlerine seslenerek El Kaide’nin Yemen ordusunu hedef olarak görmediğini açıkça ilan etti. Hareket bölgedeki tüm programını “Küresel Cihad Cephesi’nin ABD ve Haçlılar’a karşı sürdürdüğü savaşa destek vermek” şeklinde tanımladığı bir stratejiye yoğunlaştırıp, sadece ABD güçlerini hedef almaya odaklamaktadır.
AYEK'in Kökenleri
Suudi Arabistan El Kaide’si başlangıçta Suudi Arabistan çıkarlarına da saldırı kararı almıştır. Hareket 2003 yılında Suud çıkarlarına yönelik bir dizi saldırı başlatmıştır. Başlangıçta Abdulaziz el Mukrin liderliğinde yapılan saldırılar grup liderinin bir operasyonda hayatını kaybetmesinden sonra oldukça azalmıştır. 2006 yılına kadar Hobar bölgesinde bir ABD üssünün vurulması da dâhil bir dizi yüksek profilli saldırı gerçekleştiren El Kaide 2006 yılında bu saldırılarının stratejisine uygun düşmediğini ve İslam ülkelerindeki halk desteğini azalttığını düşünerek Suudi Arabistan’a yönelik saldırılarına son verdi ve Yemen’deki El Kaide Örgütü ile güç birliği yapıp strateji değişikliğine gitti. Arap Yarımadası El Kaide’si (AQAP Al Qaida in Arabian Peninsula) Yemen ve Suudi Arabistan El Kaidesinin 2007 yılında güç birliği yapmasıyla kuruldu.
Yemen El Kaide’sini Etkileyen Bazı Liderler
Yusuf Salih Fahd El Uyayri
El Kaide’nin Suudi Arabistan kolunun ilk lideri. Tanınmış bir din adamı olan Uyayri Kur’anı ve Kütübissitte’yi ezbere biliyordu. Uyayri Somali El Kaide’sinin(Şebab) kurulma sürecinde de etkin rol üstlenmiştir. Yusuf Uyayri 2003 yılında Suudi Arabistan Ordusu’nun düzenlediği bir baskında çatışarak hayatını kaybetti.
Halid Ali bin Ebi Hac
Suudi Arabistan El Kaide’sinin ikinci lideri. 2004 yılında Suud askerleriyle girdiği çatışmada hayatını kaybetti.
Abdulaziz El Mukrin
Somali’de ABD Kara Şahin helikopterlerinin düşürüldüğü Mogadişu saldırılarını yöneten El Kaide komutanı. 2004 yılında Suudi Arabistan ordusunun düzenlediği saldırıda hayatını kaybetti. Suudi Arabistan ve Yemen El Kaidesi son 10 yılda 20’den fazla liderini çatışmalarda kaybetti.
2006 yılında Yemen El Kaidesinin önemli üyelerinden olan ve aralarında eski Guantanamo mahkûmlarının da bulunduğu 23 üst düzey savaşçı tünel kazarak hapishane yakınındaki bir camiden çıkarak kaçmayı başardı. Daha sonra önemli liderlerini ABD insansız uçak saldırısında kaybeden ve bu nedenle de ciddi bir durgunluk süreci yaşayan Arap Yarımadasındaki El Kaide’yi yeniden canlandırmak ve Yemen’de bir “cihad karargâhı oluşturmak” için yola koyuldular. Hapishaneden kaçanlar arasında Nasır El Vuhayşi, Kasım El Raymi gibi grubun üst düzey yöneticileri de vardı.
Arap Yarımadası El Kaide'si Liderlerinden Said el Şihri
Yemen El Kaide’si Liderleri
Kökü 30 yıl önceki Afgan-Rus harbine dayanan ve bölgede halk tarafından önemli bir desteğe sahip olan Arap Yarımadası El Kaidesinin liderleri:
Kasım el Rimi (Askeri Lider)
Yemen El Kaide'sinin Bazı Üst Düzey Liderleri
Yemen El Kaidesi her ne kadar ezeli düşman ve “asıl büyük şeytan olarak” gördüğü ABD’ye odaklanmışsa da harekete yapılan son saldırılardan sonra hareketin Yemen ordusu ile karşı karşıya gelmesi beklenmekteydi. Hareket bundan ciddi anlamda uzak duruyor ve bunun yerine sadece ABD’yi hedef almaya çalışıyordu. Ancak Yemen hükümetinin örgütle savaşmak için ABD’den ekonomik ve askeri destek alması ve örgüte yönelik saldırılar düzenlemesi El Kaide’yi Yemen ordusuyla doğal bir çatışma zeminine taşıdı. Şiddetli çatışmalarda Yemen ordusuna büyük zayiatlar verdiren El Kaide Yemen Devlet Başkanının “masaya oturabiliriz” açıklamasına olumsuz yanıt verdi. Zira örgüt artık Yemen hükümeti zayıflatılmadan ABD ile mücadelenin yapılamayacağı sonucuna varmıştı. New York Times önemli bir CIA görevlisine dayandırdığı haberinde ABD’nin Yemen’de üçüncü askeri cepheyi açtığını bildirmiştir. Aslında bu cephenin El Kaide tarafından 2001 yılında USS Cole uçak gemisine düzenlenen saldırıyla açıldığını söylemek daha doğru bir yaklaşımdır. Gazete ayrıca birçok özel ABD komandosunun gizli üslerde Yemen güçlerini El Kaide’ye karşı eğittiğini iddia etmiştir.
Amerika Yemen El Kaidesini Teröre Karşı Savaş kampanyası çerçevesinde bilinenin aksine, ABD'ye ait uçakların hedef alındığı Detroit saldırısından sonra değil bundan çok daha önce kara listeye almıştır. ABD bu saldırı girişiminden yıllar önce Yemen El Kaidesi lideri ve 6 savaşçıyı Yemen çölünde helikopterle düzenlediği bir saldırıda öldürmüştür. Kasım 2002’de ABD tarafından düzenlenen bir saldırıda 6 üst düzey El Kaide komutanı öldürüldü. El Kaide bu ağır kayıptan sonra bir süre etkinliğini oldukça kaybetmiştir.[12] Bu tarihten önce ve sonra ABD’nin Yemen’deki terörle mücadele çalışmaları hep süregelmiştir.
ABD ile Yemen arasında bölgedeki El Kaide’yle savaş projeleri geliştirmek amacıyla son dönemde önemli bir dizi ziyaret trafiği yaşanmıştır. ABD sadece 2009 yılında Yemen’e 6 üst düzey resmi ziyaret gerçekleştirerek bölgede El Kaide’ye karşı alınacak önlemleri masaya yatırmıştır. 16 Mart 2009’da ulusal güvenlik danışmanı John Berennan, 16 Temmuzda General Petraus, 4 Ekim 2009'da ABD Genelkurmay Başkan yardımcısı William H. McRaven’in Yemen’e gidip devlet başkanı ile görüşmesi bu ziyaretlerden sadece bir kaçıdır. 21 Ocak 2009’da FBI başkanı James McJunkin Yemen’i “counter-terorism” eğitimi verilecek ülkeler listesine katmış ve bir dizi ortak projeler gerçekleştirilmiştir. 3 Kasım 2009’da bir grup Yemenli subay Paris adasındaki ABD üssünü ziyaret ederek terörizmle mücadele birliklerini gözlemleyip bilgi almış ve daha sonra da Yemen El Kaidesi ve ona destek veren aşiretlere yönelik yoğun hava saldırıları gerçekleştirilmiştir.
Yemen’i ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olarak gören ve ABD’nin ülkeye yaptığı askeri yardımları değerlendiren uzmanların vardıkları ortak kanaat ABD’nin ülkedeki çabalarının boşa gittiği yönündedir. El Kaide’yi hedefe koyarak ekonomik ve askeri kaynaklarının çoğunu terörle mücadeleye harcayan ABD Yemen’e hatırı sayılır miktarda ekonomik yardım yapmasına rağmen bu yardımlarını El Kaide ile mücadele alanlarına yönlendirmiştir. San Fransisco Üniversitesi profesörü Stephen Zunes Yemen üzerine kaleme aldığı makalede Yemen’in ABD’nin teröre karşı savaşında hayati öneme sahip bir ülke olduğunu, bunun farkında olan ABD’nin Yemen’e cömert askeri yardımlar sunduğunu belirtiyor. Zune ABD’nin Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’e El Kaide ile mücadele etmesi için son dönemde vaat ettiği 1 milyar dolarlık yardımı ise şimdilik protestolardan dolayı ülkede siyasi belirsizlik olduğu için dondurduğunu belirtiyor.[13]
ERIC SCHMITT ve ROBERT F. WORTH New York Times’ta yayınladıkları ortak makalede ABD’nin Yemen’e El Kaide ile savaşması için büyük destekte bulunduğu ve 2009 yılında 70 milyon dolar yardım sözü verdiğini ortaya koydular. [14] ABD geçtiğimiz 5 yılda Yemen’e toplam 250 milyon dolar nakit yardım yaparken El Kaide’nin artan gücüne karşı durması için Yemen hükümetine daha önce kararlaştırılan yerine 2010 yılında 300 milyon dolarlık yardım yaptı.[15] El Kaide ile savaşması için ülkeye büyük oranda ödenek ayıran ABD, Yemen’e geçen yıl verdiği 70 milyon dolar değerindeki ödeneği 2010 yılında iki katına çıkarmayı kararlaştırdı. (bkz Barbara Starr, “U.S. fears Yemen a safe haven for al Qaeda”, CNN, 28 December 2009).[16]
Yemen Devlet başkanı Ali Abdullah El Salih ABD ile işbirliğini sürekli geliştirmiştir. Ali Abdullah Salih iktidarı terketmeden hemen önce ABD Merkez Komutanlığı başkanı General David Petreus ülkeyi ziyaret etmiş ve bu ziyaretten birkaç ay sonra ABD insansız uçaklarla El Kaide kamplarına art arda saldırılar düzenlenmiştir.[17] ABD 2006 yılında Yemen’e sağladığı ve 20 milyon dolar civarında olan “terörizmle mücadeleye destek” kaynağını 2010 yılında 70 milyon dolara çıkarmayı taahhüt etmiştir. Daha sonra ise rakamı iki katına çıkardı. ABD ayrıca Yemen’e şu ana kadar 30 milyon dolarlık sahil koruma aracı, 25 milyon dolarlık telsiz, gece görüş cihazları ve askeri araçlar hibe etti. ABD yönetimi 2011 yılında başlayan geçiş döneminden günümüze 3 yıllık sürede Yemen'e toplam 800 milyon dolar destek verdiğini açıklamıştır.[18]
Rakamlar ABD'nin Yemen'de kendi çıkarlarına uygun bir iktidar kurabilmek ve El Kaide'yi bertaraf edebilmek için ciddi oranda masraf yaptığını göstermektedir. Zaten El Kaide’nin başlıca stratejilerinden birisinin ABD’nin askeri harcamalarını artırarak ekonomisini zor duruma sokmak olduğu biliniyor.
İNSANSIZ UÇAK SALDIRILARI VE ABD MÜDAHALESİ
ABD, Arap Baharı sonrası Yemen El Kaide'sinin ülkede güçlenmesini engellemek için drone saldırılarına ağırlık vermiş ve El Kaide'nin operasyonel kabiliyetlerini kırmayı, hareket kabiliyetini minimuma indirmeyi hedeflemiştir.[19] Bu kapsamda Yemen'de El Kaide'nin güçlü olduğu yerlere yoğun insansız uçak ve cruise füzesi saldırıları düzenlenmiştir. Saldırılar ABD'nin amacının aksine örgüte ciddi bir meşruiyet ve sempati kazandırmış ve halkın ABD karşıtlığını daha da pekiştirmiştir. Aşağıdaki tablo yıllara göre Ensar el Şeria'yı hedef alan ABD insansız uçak saldırılarını göstermektedir.[20]
2010 yılından bu yana Yemen'de 100'den fazla insansız uçak saldırısı düzenlenmiştir. Sadece 2012 yılında 500'e yakın El Kaide savaşçısı ABD saldırılarıyla yaşamını yitirmiştir. Saldırılar ve katledilen El Kaide yanlısı savaşçı ve sivil sayısını gösterir tablo aşağıdadır.[21] Ancak sivil kayıpların çoğunun rakamlara dahil edilmediği, gizlendiği gerçek rakamların gösterilenden çok daha fazla olduğu unutulmamalıdır.
ABD Saldırılarında Katledilen Siviller
Husilerin başkent Sana'ya doğru genişleme siyasetini başlattığı 2014 yılının Ekim ayından sonra da ABD'nin insansız hava araçlarıyla El Kaide'yi sürekli hedef alarak adeta Husi ilerleyişini desteklediği görülmektedir. Şimdiye kadar El Kaide hedeflerini yüzlerce kez hedef alan ABD hiçbir zaman herhangi bir Şii (Husi) hedefine saldırmamıştır. ABD zaman zaman Husilerin yayılma politikasına direnen El Kaide'yi benimsemeyen aşiretleri de hedef almıştır. Aşağıdaki tablo ABD'nin 2014 yılı drone saldırılarını göstermektedir.
El Kaide’nin Avantajları
Ancak bütün bu yardımlara rağmen Yemen’in El Kaide ile baş etmesi pek mümkün görünmüyor. Yemen hem Husi tehdidi ile hem de ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya ve ülkedeki bütün bu problemlerle birlikte El Kaide ile yapılacak bir savaşı göze alamıyor. Konunun uzmanı Fred Halley’e göre Yemen’nin El Kaide ile mücadelesinde şu 4 noktada ciddi zafiyet taşıdığı görülüyor.
Husilerle zaman zaman meydana gelen savaş niteliğindeki çatışmalar Yemen hükümetini oldukça fazla yıpratmıştır. Yemen Ordusu’nun üçte biri bu bölgeye kaydırılmıştır. Bu savaşta İran’ın etkisi kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Ülke aynı zamanda geleneksel İran- Suudi Arabistan çekişmesinin de merkez noktalarındandır. ABD’nin de bu çatışmaya müdahil olması halkta işgal refleksi oluşturduğundan Arap Yarımadası El Kaidesi’ne çalışması ve güçlenmesi için büyük bir fırsat sağlamaktadır.[23] Bir zamanlar ilişkileri oldukça bozuk olan Suudi Arabistan ve Yemen’i son dönemlerde bir araya getiren asıl sebep El Kaide’nin bölgede İslami bir devrim yapma potansiyeline sahip olmasıdır. El Kaide’nin Yemen’deki muhtemel başarısı Suudi Arabistan’da da ciddi çalkalanmalara neden olacaktır. Husilerin başkent Sana'ya ilerlemesinin bir nedeni de Suudi Arabistan'ın bu endişesidir.
KAYNAKÇA
[1]http://www.lib.utexas.edu/maps/middle_east_and_asia/yemen_ethno_2002.jpg
http://www.globalsecurity.org/military/world/yemen/images/tribes-map1.gif
[2] http://www.opendemocracy.net/gloablisation/global_politics/yemen_murder_arabia_felix
[3]Şii'ler 12. İmamın kaybolduğuna (gaybet) ve geri döneceğine inanırlar.
[4] http://www.ortadoguuzmani.com/?p=73 önemli
[5] El-Fark Beynel Firak, el-Bağdadî, Mektebetü İbni Sina, sf.42
[6]Emre Özdemir Tarafından Tercüme edilen Humeynicilik isimli eserden alıntıdır.
[7] http://www.haksozhaber.net/5-soruda-yemen-krizi-56598h.htm
[8] http://www.aljazeera.com.tr/haber/devrik-lider-isyancilarla-baglantida
[9] http://www.aljazeera.com.tr/gorus/iranin-elindeki-dorduncu-arap-baskenti
[10] http://www.theguardian.com/world/2010/dec/03/wikileaks-yemen-us-attack-al-qaida
[11] "FACTBOX-Al Qaeda's Yemen-based wing". Reuters. 8 November 2010.
[12]Yemen: Background and U.S. Relations Jeremy M. Sharp Specialist in Middle Eastern Affairs November 1, 2010
[13] http://www.eurasiareview.com/yemen-on-the-edge-analysis-18052011/ Stephen Zunes, Foreign Policy In Focus professor of politics and chair of Middle Eastern Studies at the University of San Francisco.
[14]http://www.nytimes.com/2009/12/28/w...obert worth &st=cse&scp=1&pagewanted=all&_r=0
[15]THE NEW TERRORISM: UNDERSTANDING YEMEN By David B. Carment CDFAI Research Fellow And Professor of International Affairs, Carleton University S. 7
[16]http://edition.cnn.com/2009/WORLD/meast/12/28/yemen.alqaeda.terror/index.html
[17](bkz Eric Schmitt & Robert F Worth, “U.S. Widens Terror War to Yemen, a Qaeda Bastion”, New York Times, 27 December 2009)
[18]http://www.state.gov/p/nea/rls/2014/222781.htm
[19] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis
[20] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis
[21] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis
[22](bakınız Fred Halliday, "Yemen: murder in Arabia Felix", 13 July 2007).
[23]Yemen: Al-Qaeda's New Staging Ground? Andrew Lee Butters, Bobby Ghosh and Abigail Hauslohner http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1950345,00.html

incanews.com
YEMEN DOSYASI 1. BÖLÜM
Hazırlayan: Muş Alparslan Üniversitesi Arş. Gör. Abdulkadir Şen
Ortadoğu’da Tunus'ta başlayarak tüm Arap alemine dalga dalga yayılan devrim hareketleri uzun bir süredir siyasi karışıklıklarla ve iç çatışmalarla boğuşan Yemen'de büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Ülkede, Mısır ve Tunus'tan çok daha büyük eylemler aylarca devam etmiştir. Yer yer silahlı ayaklanmalara da dönüşen devrimin öncü güçlerinin, siyasi organizasyonların ve gelinen sürecin tahlil edildiği bu çalışma son olarak 2012 Temmuz itibariyle güncellenmişti. Bizler çalışmamızı 2015 yılına dek yaşanan gelişmelere göre yeniden düzenleme ve güncelleme kararı aldık. Bu sebeple verileri bu bilgi ışığında değerlendirmekte yarar var. Yazı içerisinde Arap Devrimleri sürecinde yönelik bazı değinilerde bulunulacaktır. Dosyada temel olarak çatışmanın tarihi arka planı, ülkedeki aktörler, dış aktörlerin hedef ve stratejileri, ülkenin ekonomik kaynakları, stratejik konumu, Husiler ve El Kaide'nin askeri gücü ve etkisi gibi konular incelenecektir. Çalışma, açık kaynaklar kullanılarak hazırlanmıştır.

YEMEN HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Resmi Adı: Yemen Cumhuriyeti (Arapça: اليمنية الجمهورية)
Nüfusu: 25 milyon
Başkenti: Sana
Dil: Arapça
Dini: İslam (Sünnilik, %65-70, Zeydilik%25-30, diğer %5)
Coğrafi Konumu: Orta Doğu'da, Umman Denizi, Aden Körfezi ve Kızıldeniz kıyısında, Umman'ın batısında Suudi Arabistan'ın güneyinde yer alır.
Yüzölçümü: 527.970 km2 (Türkiye'nin yaklaşık 3/2'si)
Para Birimi: Yemen Riyali
Ortalama Yaşam Süresi: 63
Ekonomi: Petrol, Balıkçılık, Liman
YEMEN'DEKİ SAVAŞIN SİYASİ-ASKERİ AKTÖRLERİ
Yemen Hükumeti (Abdurrabu Mansur Hadi)
El Kaide (Ensar el Şeria)
Husi'ler (12 İmam Şii'leri)
Zeydiler (Tüm Zeydiler Husileri Desteklememektedir)
İhvanı Müslimin (Islah Partisi, Abdulmecid Zındani)
Aşiretler
Ayrılıkçı Güney Hareketi (Tarık el Fadıli)
İran
Suudi Arabistan
ABD
Çin
Rusya
Yemen’in Başlıca Politik Partileri
- Genel Halk Kongresi: Kuzey merkezli parti ülkede 30 yıl boyunca iktidarda bulunmuştur. Devrik Lider Ali Abdullah Salih tarafından yönetilmiştir.
- El Islah Partisi İslamcı (İhvan çizgisinde) bir harekettir. Abdulmecid el Zındani'nin dini liderliğindeki parti Muhsin el Ahmer ve Abdullah el Ahmer tarafından kurulmuştur. Parti Suudi Arabistan tarafından Mart 2014 tarihinde kara listeye alınmıştır. Organizasyon liderliğini Muhammed Kahtan yapmaktadır.
- Yemen Sosyalist Partisi: Güney-Kuzey Yemen birleşmesinden önce Sosyalizmle yönetilen Güney Yemen partisi
- Birleşik Koalisyon Partileri: 6 ayrı muhalefet partisini 2005 yılında bir arada toplayan ülkenin ana muhalefet partisidir.
ÜLKE HAKKINDA ÖZET BİLGİLER VE KISA KRONOLOJİ
Yemen dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapmış, kadim dönemlerden bu yana insanların yaşadığı önemli bir yerleşim yeridir. İncil ve Kur'an'da söz edilen Sebe krallığının ve Fil Suresinde zikredilen Kabe'yi yıkmaya çalışan Ebrehe'nin anavatanı Yemen'dir. Kur'anı Kerim'de Hz Süleyman'ın Yemen'de yönetimi elinde bulunduran Sebe melikesi Belkıs'a bir mektup gönderdiği geçmektedir. Çeşitli kazılarda elde edilen bulgular da Sana, Sa'da, Marib ve Aden gibi Yemen'in önemli yerleşim bölgelerinin en az 3 bin yıllık geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Yemen'in tarihi hakkında bilinen en ünlü yargı ülkenin yabancı bir güç tarafından kontrolünün tıpkı Afganistan örneğinde olduğu gibi zor olmasıdır. Örneğin Osmanlı Devleti bir çok bölgede güçlü hakimiyet kurmuşken Yemen'de ciddi zorluk yaşamıştır. Osmanlılar Yemen'i 1538-1918 yılları arasında 400 yıla yakın kontrol etmişlerdir. Yemen bir süre İngiliz sömürüsü altında kalmış, 20. yüzyılın başlarında ise Osmanlı'dan ayrılmıştır. Osmanlı'da kopuşu sonrasında Yemen bir türlü kalıcı istikrara kavuşamamıştır. Bu dönemde ülkede Zeydi Mütevekkile Krallığı kurulmuş, Yemen'in Güneyi ise 1967 yılına kadar İngiliz sömürüsünde kalmaya devam etmiştir. 1967 yılında Sosyalist bir rejim kurulmuştur. 1990 yılında Güney ve Kuzey Yemen Ali Abdullah Salih liderliğinde birleşme kararı almıştır. 1990 ve 1991 yılları arasında Birleşik Yemen ABD'nin Irak'ı işgaline yönelik Birleşmiş Milletler oylamasında red oyu kullanmış, bu nedenle Suudi Arabistan 800 bin Yemenli işçiyi Yemen'i cezalandırmak amacıyla sınır dışı etmiştir. Bu olay iki ülke arasındaki ilişkileri gerdiği gibi Yemen'de de ciddi bir ekonomik krize neden olmuştur. 1994 yılında Yemen bu kriz üzerine yeni bir iç savaşa sürüklenmiş ancak daha sonra Ürdün'ün girişimleriyle ülkede istikrar yeniden sağlanmıştır. 1999 yılında Ali Abdullah Salih ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak göreve gelmiştir.

Ali Abdullah Salih ABD ile sıkı işbirliğine girişmiş, bu siyaseti ülkede aşiretler ve İslami Hareketlerden ciddi oranda tepki almasına neden olmuştur. 2001 yılında Salih'in yetkilerini genişletmeyi amaçlayan referandum büyük gösterilere neden olmuştur. Ali Abdullah Salih uzun yıllar ABD tarafından müttefik olarak görülmüş ve ülke halkının ciddi rahatsızlıklarına rağmen yolsuzluk, baskı ve siyasi entrikalarla iktidarda kalmaya devam etmiştir. ABD, Salih'e ciddi destek sağlamıştır. 2006 yılında yapılan seçimlerde Salih oyların %77'sini aldığını iddia etmiş, muhalefet ise Salih'i seçimlerde hile yapmakla suçlamıştır.
Yemen'in İlk Devlet Başkanı Abdullah Salih 30 Yıldan Fazla Süre İktidarda Kalmıştır

El Kaide ve Şii (Husi) Hareketinin Kurulması
Suudi Arabistan'ın Yemen üzerindeki etkisi ülkedeki İran yanlısı Şii (Carudiye Ekolü) kesimi rahatsız etmiş ve 1990'lı yıllarda İran desteği ile önceleri Mü'min Gençler Hareketi daha sonra da Husi Hareketi olarak bilinen örgüt güçlenmiştir. ABD'nin Yemen'de artan etkinliği ve ülkedeki saldıırları, ülkede İslam şeriatı talep eden İslami Hareketlere savaş açması ve baskıcı Yemen rejimini desteklemesi üzerine ise 2009 yılında Yemen ve Suudi Arabistan El Kaide kolları birleşerek Arap Yarımadasındaki El Kaide'yi kurmuştur. Böylece iki devlet dışı silahlı aktör Yemen'in geleceğini şekillendirmeye başlamışlardır. İki gücün yükselişi ise Yemen rejiminin zayıflamasını beraberinde getirmiştir. Arap Baharıyla beraber 2011 yılında Yemen'de protesto gösterileri başlamış Ali Abdullah Salih'in yerine oğlunu geçirmek için meclise sunduğu kanun tasarısı da iptal olmuş ve Salih dokunulmazlık elde ederek görevden alınmıştır. Salih'in yerine şu anda Husi'lerin kendisine darbe yaptığı Abdurrabu Hadi Mansur getirilmiştir. Hadi Mansur ABD desteği ile iktidara getirilerek Yemen'de ABD yanlısı rejim korunmuştur.

Abdurrabu Hadi Mansur-Barack Obama
Obama yönetimi Yemen'deki ABD çıkarlarının korunması için Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Salih'in yardımcısı olan Hadi Mansur'un iktidara gelmesini desteklemiştir.
Yemen %75 kırsal nüfusu ile Arap toplumları içerisinde aşiret bağlarının en güçlü olduğu ülkelerdendir. Ülkede başlıca bir kaç büyük aşiretin bulunması bu aşiretlerin siyasete ve orduya etkisini de pekiştirmektedir. Ülkede yaşanan krizlerin her ne kadar dini arka planı ve kimlik siyaseti ile ilgisi olsa da temelde aşiretlerin güç mücadelesinin dini amaçları araçsallaştırdığı da göz ardı edilmemelidir.
Yemen'de Aşiret Dağılımı[1]

Yemen kabile sisteminin oldukça güçlü olduğu ülkelerden biridir. Ülkede aşiretler oldukça geniş haklara sahipler ve bazı yerlerde kontrolün aşiretlerin elinde olduğu biliniyor. Merkezi yönetimin zaten zayıf olduğu ülkede aşiretlerin birçoğu silahlıdır. Yemen krizini ideolojik ve siyasi motivasyonlar beslemektedir. Ülkede Güney ile Kuzey arasında ciddi ekonomik adaletsizlik olduğu düşüncesini savunan ayrılıkçı güney hareketi sol anlayışa sahiptir.[2]Kendilerine baskı yapıldığını iddia eden ve Zeydilerin bir kısmını oluşturan İran yanlısı Husiler ise dini gerekçelerle hareket ediyorlar. Zaten oldukça fakir olan bu ülkede sadece Ali Abdullah Salih ve aşiretinin elinde tuttuğu gücü paylaşmanın zamanı geldiğini düşünen aşiretler protestolara büyük destek vermiştir. Yemen’de Arap Baharıyla beraber büyük bir isyana dönüşen protestoların arkasındaki asıl güç bu aşiretlerdir.
HUSİ AŞİRETİNİN KÖKLERİ
Husiler Türkiye'de bilinenin aksine Zeydi değil İran Devrimi ile beraber İran tarafından rafızileştirilen 12 İmam Şia'sına bağlı bir aşirettir. Bu anlamıyla Husi ismi bir dini kesimi değil bir aşireti refere ederken, aynı zamanda ülkedeki Şii saldırganlığına da bir örtü oluşturmakta ve etnisite ya da aşiret temelli bir çatışma olduğu yönünde yanlış analizlere neden olmaktadır. Husi Hareketi 1992 yılında İran desteği ile kurulan Genç Müminler Hareketinin devamıdır. Bu hareket Zeydilerin Sünnileşmesine tepki olarak ve İran'ın bölgedeki siyasetinde araç olmak üzere Zeydi'lerin daha katı bir Şii kimliğe bürünmeleri için Şii misyonerliği yapmıştır. Liderliğini Hüseyin Bedruddin el Husi'nin yaptığı hareket İran desteği ile kısa sürede güçlenmiştir. El Husi 2004 yılında Yemen Ordusu tarafından öldürülmüştür. Husi'ler ağırlıklı olarak Sa'da eyaletinde yaşamaktadırlar. Husi'ler 2004 yılından sonra Sırasıyla Sa'da, El Cavf ve 2012 yılında da Hacca eyaletlerini ele geçirerek aşama aşama başkent Sana'yı kuşatmaya başlamışlardır. Husilerin geniş bir halk desteğine sahip oldukları söylenemez. Ancak yaklaşık 100-120 bine yakın organize olmuş silahlı ve silahsız tabana sahipler. Silahlı güçleri ise en abartılı rakamlarla 20-30 bin arasındadır.

Husi'lerin Zeydi'likten Rafıziliğe geçen lideri Bedruddin el Husi
Husiler söylem olarak Zeydilerin bir kısmını temsil eden ve Zeydilerin kimlik mücadelesini verdiğini iddia eden bir harekettir. Ancak gerçekte Zeydi inanışını terkedip Rafızi (Şia) inancına döndükleri bilinmektedir. Bu nednele Husi'lerin Zeydi'lerin silahlı kolu olarak tanımlanması hatalı bir tanımlamadır. Husi'ler Yemen'in %30'una yakınını oluşturan Zeydi'lerin 1980'li yıllardan bu yana Şii misyonerler tarafından Şiileştirilen koludur. Bedruddin el Husi liderliğindeki Zeydi aşiret 12 İmam Şia'sına geçerek İran ile ilişkiler geliştirmiştir. Husi'lerin liderliğini babası Bedruddin el Husi'nin yerine geçen ve İran'a askeri ve dini eğitim alan Abdulmelik el Husi yapmaktadır.

Abdulmelik el Husi Sünni karşıtı politikaları ile Hasan Nasrallah'a benzemektedir.
Husiler bir kaç özellikleri ile Zeydi'lerden ayrılmaktadır. Yemen'de Zeydi anlayışa sahip 400’den fazla aşiret mevcuttur. Ancak Husiler bunların en etkilisi ve İran desteği nedeniyle askeri-siyasi-ekonomik açıdan en güçlüsüdür. Husilerin Diğer Zeydi aşiretleri bastırdığını söylemek mümkündür. Birçok Zeydi aşiret ise Husileri İran’ın güdümüne girmek ve Zeydi akidesini terk etmekle suçlamaktadır. Zira Zeydiler İmamın Gaybetine[3] inanmazlar, sahabeyi ve Ehli Sünneti tekfir etmezler.
Zeydi'ler Şii ekoller arasında Hz Ömer ve Hz Ebubekir'i kafir olarak görmeyen ve Hz Ayşe'ye düşmanlık beslemeyen tek ekol olarak görülmektedir. Zeydi alimlerin diğer Şii fırkaların aksine Ehli Sünnet'i tekfir etmedikleri ve büyük oranda Hanefi ekole yakın oldukları bilinmektedir. Örneğin Sanaa’yı İtalya işgalindeki Şafi(Sünni)ler ile beraber kuşatan Zeydiliğin ekol imamlarından İmam Yahya'nın Osmanlı Devleti’nin İtalya ile olan savaşında çıkarılan cihad fetvasına uyduğu bilinmektedir.[4] Zeydilik bir çok yönü ile Ehli Sünnet'e benzemekte ve Rafızi-Şii'lik ile ayrışşmaktadır. Örneğin Zeydiler Zeyd bin Ali'nin kendisine Hz Ömer ve Ebubekir hakkında soru yönelten Kufe ehli tarafından verdiği cevap dolayısıyla katledildiğine inanırlar. Zeyd bin Ali bu soruya şöyle cevap vermiştir:
"Tüm ailemden bu ikisi hakkında hayırdan başka söz söyleyeni görmedim. Hilafetleri döneminde de insanlara iyi davrandılar ve Kur'an ve Sünnetten asla ayrılmadılar." (Tarihi Taberi)
"Zeydiler, Carudiyye fırkası hariç ehli sünnete ve sahabeye karşı en insaflı davranan fırkadır. Husi'ler ise Carudiye fırkasına mensupturlar. Zeydiler, Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali’nin tabileridir. İmameti Fatima (rah)’nın soyundan gelenlere has kılarlar. Döneminde aşırıya giden Küfe’li bazı Şii grupları gelip Ebubekir (ra) ve Ömer (ra)’den beri olmasını istemişler, olmayınca onu reddetmişlerdir. Bazı tarihçiler Rafızi lakabının bu olaydan türediğini söylemişse de, sahabe hakkında aşırı giden, onları tekfir eden bütün Şia gruplarına Rafızi denmektedir. Zeyd b. Ali mutezilenin başı olan Vasıl b. Ata’ya öğrencilik yaptığı için tabileri akide meselelerinde mutezile ile aynı görüşü paylaşmışlardır.
Bu gün Zeydilik Yemen bölgesinde yaygın olarak bulunmaktadır. Fakat ilk dönem ki Zeydilerle aynı inancı paylaştıkları söylenemez. Bu gün Yemen’deki Zeydilerin bir bölümünün Carudiyye fırkasının görüşlerini benimsediği ifade edilmektedir ki bu fırka Ebubekir (ra) ve Ömer (ra) halife olarak seçtiklerinden dolayı sahabenin hepsinin kafir olduğunu söylemektedir. El-Bağdadî el-Fark Beyne’l Firak isimli eserinde Carudiyye fırkasını anlattıktan sonra şöyle der: “İşte bu Carudiyye fırkasının sözüdür. Rasulullah (sav)’in ashabını tekfir etmeleri (kafir olarak kabul etmeleri) sebebiyle, onları tekfir etmek vaciptir.”[5]
Bu gün Yemen’de Ehli Sünnete karşı savaşan Husiler ise Zeydilerin Carudiyye fırkasına bağlıyken İmamiyye mezhebinin İsna Aşariyye koluna tabi olmuşlardır. Bu grubu ortaya çıkaran Bedrettin el-Husi olduğu için bunlara Husiler denmiştir. Bedrettin el-Husi Tahran’a gitmiş ve bir müddet orada kalmıştır. Orada mezhebini değiştirerek İran’ın da mezhebi olan İsna Aşariyye’ye (On İki İmam Şiası, Caferilik) tabi olmuştur. Kendisinden sonra oğlu Hüseyin Husilere önderlik etmiştir. Hüseyin babası ile İran’a seyahat etmiş sonra da Lübnan’da Hizbullah’ın siyasi ve dini eğitiminden geçirilerek, Yemen’e dönmüştür. 2004’de Yemen ordusu tarafından öldürülmüştür."[6]11 Ağustos 2009 yılında harekete yönelik büyük bir operasyon başlatılmıştır. Bu çatışma 2004 yılından bu yana meydana gelen 6. çatışmadır. Husi'ler ile Yemen Hükumeti arasında 2004 yılından bu yana 7 temel çatışma yaşanmıştır. 4 Kasım 2009’da Suudi Arabistan Husilerin ülke sınırlarını ihlal etmesi ve saldırı düzenlemelerini bahane ederek Husiler’e yönelik havadan ve karadan operasyonlar başlatmıştır. Husiler bu dönemde Yemen ile savaşlarında rejime açık destek veren Suudi Arabistan'a saldırı düzenlemişlerdir. Yemen ve Riyad, Husilerin İran’dan destek aldıklarını iddia etmektedir. Gelinen noktada İran'ın Husi'lere her yönüyle destek verdiği artık çeşitli şekillerde belgelenmiştir. Bilindiği gibi İran'ın Yemen'deki etkisinden de bahseden İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, Husi Ensarullahın İslam Devrimi'nin temel prensipleriyle hareket ettiğini ifade etmiştir.[7] İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini açıklamıştır. Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai üç Arap başkentinin İran'ın elinde olduğunu ve Sana'nın da dördüncü Arap başkenti olacağını açıkladı. Bu açıklama İran'ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir.
Yemen'de El Kaide ile Husi'ler Neden Savaşıyor? El Kaide Liderinin Dilinden
Abdullah Salih-Husi İlişkisi
El Cezire tarafından 21 Ocak 2015 tarihinde sızdırılan bir ses kaydında Husi Şii'lerle akrabalığı bulunan Ali Abdullah Salih'in Husi isyancılara destek verdiği ortaya çıkmıştır.[8] Bu da Yemen'deki Salih yandaşlarının istikrarsızlığı etkilemeye çalıştıklarını gözler önünde sermiştir. Ali Abdullah Salih ile Husi lider Abdülvahit Ebu Ras arasındaki görüşmenin tarihi Husilerin Sana'yı ele geçirmesinden yaklaşık bir ay sonraya Ekim 2014'e denk gelmektedir. Konuşmalar Abdullah Salih'in Husi'lerin askeri ve siyasi adımlarını koordine ettiğini göstermektedir.
Suudi Arabistan -Yemen İlişkiler ve Husi'ler
Yemen ve Suudi Arabistan ilişkileri geçmişte çeşitli krizlere sahne olmuştur. 1991 Körfez Savaşı sırasında Irak’a müdahale kararında Yemen, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda aleyhte oy kullanmıştır. Bunun üzerine Suudi Arabistan ülkede çalışan 850 bin Yemenliyi Yemen’in bu tavrını cezalandırmak için derhal sınır dışı etmiş ve iki ülke arasına büyük duvarlar inşa etmeye başlamıştır. Fakat son dönemde binlerce Arabistanlı gönüllü İslamcı savaşçının Yemen’e yerleşip gelecekte verecekleri büyük savaşlar için kamplar oluşturmaya başlaması ve Kuzey’deki Husilerin Suudi Arabistan'ı da tehdit eder duruma gelmesi bu iki ülkeyi bir araya getirmiştir. Ülkede 2004 yılından bu yana kuzeydeki Husiler ile devam eden çatışma 2009 yılında Suudi Arabistan ve İran’ın da olaya müdahil olmasıyla bölgesel açıdan ciddi bir krize dönmüş durumdadır. ABD'nin Suriye krizi ile beraber İran ile yakınlaşması ve odağını Ortadoğu'dan Asya Pasifik'e kaydırması bölgede İran'ın elini güçlendirmiş, Suudi Arabistan'ı ise zayıflatmıştır. Suudi Arabistan'ın son dönemlerde ABD politikalarından dolayı yalnızlık hissettiği ve Rusya ve Çin ile yakınlaşmaya başladığı görülmektedir.İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti "Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini"açıklamıştır. Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai "Üç Arap başkentinin İran'ın elinde olduğunu ve Sana'nın da dördüncü Arap başkenti olacağını" açıklamıştır. Bu açıklama İran'ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir. İran Dışişleri Bakanı'nın New York'ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud Faysal'la görüşmesi akabinde yaptığı "İki ülke arasında yeni bir sayfa açıldı" şeklindeki açıklamaları, taraflar arasında Yemen'de olan bitene ilişkin bir anlaşmanın varlığı ve bu anlaşmanın ileride Suriye'yi de kapsayıp kapsamayacağı etrafında şüphe ve soru işaretleri oluşturdu.[9] Görüşmenin New York'ta yapılması ise ABD'nin plan konusundaki muvafakatini gösteren farklı bir işarettir.
El Kaide'den Sünni Dammac Kentini Kuşatan Husi'lere Baskın
ARAP BAHARI SÜRECİNDE YEMEN
"Yemen Baharı" Ali Abdullah Salih’in Değişimi Mi Sistemin El Değiştirmesi Mi?
Yemen isyanı diğer Arap isyanlarından çok daha değişik özellikler taşıyordu. Mısır ve Tunus’ta kabile desteğine sahip olmayan ve seçimle de yönetime geldiği söylenemeyecek liderler devrilirken Yemen’de arkasına aşiretlerin desteğini almış ve yine ait olduğu aşiretlerin desteğiyle seçimlerde nispeten başarılı olmuş bir lider olan Ali Abdullah Salih bulunmaktaydı. Yemen’in aşiret sistemi ve bu aşiretlerin ciddi anlamda silaha sahip olmaları ülkedeki protestoları daha da tehlikeli hale getirmiştir. Tunus ve Mısır’da devlete karşı silahlı güçler yokken Yemen’de tümü silahlı aşiretlerin protestolarda yer alması ve bu aşiretlerin aynı zamanda siyasi partilerinin de bulunması bu ülkeyi diğer Arap Baharı ülkelerinden farklı kılmaktadır.

Yemen'de Ali Abdullah Salih Karşıtı Gösterilerden Bir Kare
Asıl cevaplanması gereken soru Yemen'de iktidar karşıtı protestolarda halkın başlangıçta Ali Abdullah Salih’in mi yoksa sistemin mi el değişmesini istedikleridir. Gelinen noktada ülkenin parçalanması ve bir iç savaşa sürüklenmesi diktatörlüğün gitmesini isteyen halkın Batı tarafından aldatılması ve diktatörün gidip diktatörlüğün kalmasıdır.
Yemen’deki isyanın en önemli sebeplerinden biri de aşiretlerin iktidardan daha fazla pay almak istemeleridir. Her ne kadar ülkenin dev meydanlarında aşiretlere bağlı on binler özgürlük sloganları atsa da aşiretlerin liderleri kapalı kapılar ardında ülkenin zenginliklerinin nasıl dağıtılacağını tartışmışlardır. Yemen protestoları bu yönüyle elitlerin hesaplaşması anlamına da gelmektedir. Ülkedeki isyanı körükleyen faktörlerden biri de şüphesiz sosyal adaletsizlik ve yoksulluktur. Ülkede işsizlik oranı %42’dir ve halkın çoğu günde 2 dolarla yaşamını sürdürmektedir. Ülkede yaşanan bu sefalete rağmen Salih ve yandaşlarının ciddi yolsuzluklara saplandığı Yemen halkı tarafından bilinmektedir. Wikileaks’te yayınlanan belgelerin bir kısmında Ali Abdullah Salih'in ülkede büyük yolsuzluklar yaptığı iddia edilmişti.[10]
Yemen protestolarında ülkede etkinliği bilinen ABD’yi en fazla endişelendiren konulardan biri de Abdullah Salih ölür ya da istifa ederse geride ülke yönetimine geçecek bir yönetici zincirinin bulunmamasıydı. Bu durumda ülkede her kabilenin kendi alanında güç sahibi olduğu bir karmaşaya sürüklenmesi tehdidi söz konusuydu. Böyle bir kaos ortamının ise ülkede devlet dışı en önemli silahlı aktörden biri olan -diğeri Husiler- El Kaide'yi güçlendirebileceği düşünülmekteydi. Nitekim 2012 tarihinde kaleme alınan bu dosyada öngörülen süreç gerçekleşmiş ve Ensar el Şeria isimli El Kaide yapılanması güç kazanmıştır. Husi'ler ise diğer bir devlet dışı silahlı aktör olarak güçlenmiştir. Yemen’in en büyük aşiretlerinden Ahmer aşiretinin iki önemli kolunu temsil eden general Ali Muhsin El Ahmer ile Şeyh Abdullah El Ahmer arasında 1978 yılından beri devam eden anlaşma da Abdullah Ahmer’in iki oğlunun protestocuların safına geçmesiyle bozulmuştur.

Muhsin el Ahmer
Protestocular Ne İstiyordu?
Yemen’de değişik siyasi partiler, aşiretler ve üniversite öğrencileri tarafından başlatılan protestolar ülkeyi tam bir çıkmaza soktu. Peki Husi'lerin başken Sana'ya yürüyüp darbe yapmaları ve El Kaide'nin ülkenin bir çok bölgesini ele geçirmesi sürecine ortam hazırlayan protestolar neyi amaçlıyordu? Protestocuların isyanın ilk günlerinde yayınladıkları bildiride ülkedeki üç temel sorun konusunda reform talebinde bulundukları biliniyor.
- Güney ve Kuzey arasındaki adaletsizliklerin sona erdirilmesi:
- Sayda bölgesinde Husilere yapılan operasyonların durdurulması
- Bütün Yemen’lilerin eşit muamele göreceği federal yönetime geçilmesi.
Bu taleplerin yanında protestolara katılmayan ancak ülkede İslam Nizamına dayalı Batı etkisinden kurtarılmış bir İslami yönetimin kurulması talebinde bulunan El Kaide ve ona destek veren çevrelerin de talepleri göz ardı edilmemelidir. Ancak protestoların ilk başlarında bu taleplere olumlu cevap vermeyen Salih yönetimi olaylar kontrol edilemez boyuta ulaşınca daha geniş taleplerle karşı karşıya kalmıştır. Yemen muhalefeti bu süreçte iktidarın devredilmesi, Salih’in partisinin siyaset yapmasının yasaklanmasını, ülkede büyük yapısal reformlara bir an önce başlanmasını ve bir yönüyle ordudan siyasete yepyeni bir Yemen’in kurulmasını talep etmiştir. Sonuçta Ali Abdullah Salih ABD'nin çıkarlarını koruyacak bir isim olarak Abdurabbu Mansur Hadi ülkede yeni Cumhurbaşkanı olmuş ve ABD ile etkin işbirliği yapacağı sözü vermiştir. Sonuçta Yemen'de diktatör gitmiş ancak diktatörlük ayakta kalmıştır. Sonraki süreçte Yemen krizini 6 temel aktör etkilemiştir.
Muhalefet Partileri: Ortak Buluşma hareketi isimli çatı örgüt Islah Partisi, Yemen Sosyalist Partisi, Hak Partisi ve Arap Sosyalizminin Yeniden Doğuşu partilerini bir araya getirmiştir. Bu gruplar içerisinde hiç şüphesiz en önemli yapı geniş bir tabana sahip olan Islah Partisi’dir. Bununla beraber Eylül Birliği ve Popüler Güçlerin Birlik Partisi de muhalif gruplar arasındadır.
İktidar’daki GPC: (Genel Halk Kongresi Partisi) bu parti Ali Abdullah Salih’in iktidardaki partisidir. Yemenliler yolsuzluğa bulaşmakla suçladıkları partinin yasaklanmasını talep ediyorlar.
Aşiretler: Yemen’in orduda ve politikada etkin güce sahip aşiretleri ve bu aşiretlerin değişik çatı örgütlerle bir araya geldikleri birleşik muhalefet Yemen’in geleceğini ciddi anlamda etkileyecektir. Yemen protestolarının bir yönüyle aşiretlerin güç paylaşımı olduğu göz ardı edilmemelidir.
Husiler: Yemen’in kuzeyinde etkili olan bu Şii aşiret koalisyonu, özellikle İran’ın desteğiyle ülkede önemli kazanımlar elde etme potansiyeline sahiptir.
Ordu: Yemen’in homojen ve modern motivasyonlarla beslenen merkezi bir orduya sahip olduğu söylenemez. Yemen ordusu da tıpkı politik güç gibi çeşitli aşiretlerin güçlerine göre etkin olduğu bir denge üzerine kuruludur. Bu anlamıyla Yemen ordusu da siyasetin şekillenmesinde aşiretlerin etkisiyle paralel olarak belirleyici olacaktır.
El Kaide: Arap Körfezindeki El Kaide’nin Yemen’deki varlığı uzun zamandır dünya gündemini meşgul etmektedir. El Kaide’nin Somali ve Suudi Arabistan’ı da etkileyecek düzeyde bölgesel bir güce dönüşmesi Batı dünyasını oldukça endişelendirmektedir. Yemen’deki siyasi karmaşadan faydalanan örgüt Yemen’in önemli eyaletlerinden Abyan’ın kontrolünü eline geçirdi. El Kaide Yemen’in Sabva Vilayetinde de bazı bölgeleri ele geçirmiş durumda. Örgütün liderliğini Usame bin Ladin'in atadığı Nasır el Vuhayşi yapmaktadır.

Arap Yarımadası El Kaide'si Lideri Nasır el Vuhayşi
Binlerce El Kaide üyesi ile Amerikan ordusunun destek verdiği Yemen Ordusu arasında günlerdir yoğun çatışmalar yaşanmaktadır. El Kaide Yemen’de söz sahibi olmaya çalışan önemli bir aktördür. El Kaide'nin çatışmalarda sivilleri hedef almamak için büyük özen gösterdiği bilinmektedir. Nitekim bir savaşçının Yemen güvenlik kurumlarına yönelik bir saldırıda sivilleri hedef alması üzerine örgütün en üst düzey askeri lider açıklama yaparak Yemen halkından özür dilemiştir.
GÜNEY HAREKETİ
- Güneyli ayrılıkçı örgütlerin çatı hareketidir.
- Liderliğini şu an sürgünde olan Tarık El Fadili ve Ali Salim el Beid yapıyor.
- Hareketin askeri unsurları hükümete zaman zaman saldırıyor.
- Yemen hükümeti hareketi El Kaide’ye destek vermekle suçluyor.
- Hareket Yemen’in en büyük muhalefet partisi PDRY aracılığı ile siyasi arenada mücadele ediyor.
- 4 Mayıs 1994 yılında ayrılıkçılarla yapılan görüşmeler başarısız olunca iç savaş çıktı ve Hükümet’in Güney’in başkentine girmesi sonucu iç savaş son buldu.
- 2007’de ayrılıkçı güçler ayrılık talebini dev mitinglerle tekrarladı.
- Güney hareketi hükümeti ayrımcılık yapmakla, halkın topraklarını ele geçirmekle ve askeri baskı uygulamakla suçluyor.
- Hükümet 2009 yılında birçok medya kuruluşunu kapatıp hareketin 500 ileri gelen üyesini tutukladı.
- Kuzeylilerin güney bölgelerinde askeri ve siyasi olarak güç artırmaları güneylilerde kuşatılmışlık ve baskı hissi doğuruyor.
- 2008 yılından bu yana Güney hareketi ile hükümet güçleri arasında silahlı çatışma da dâhil 15 büyük çatışma ve protesto yaşandı. Güney hareketi aralarında İslamcı ve solcuların da bulunduğu çatı bir örgüttür.
El Kaide Bağlantısı
- Hareketin lideri Tarık el Fadili Afgan cihadına katılmış bir isimdir. Fadili’nin El Kaide’ye Abyan bölgesinde kamplar açması için destek verdiği iddia ediliyor.
- Güney hareketine destek veren birçok kabilenin El Kaide hareketi ile de güçlü bağları bulunmaktadır.
ARAP YARIMADASINDAKİ EL KAİDE (-AQAP-AYEK)
El Kaide'nin Yemen’deki çalışmaları bilinenin aksine çok daha eskilere dayanmaktadır. 80’li yıllarda yaşanan Afgan-Rus savaşı bütün dünyada olduğu gibi Yemen ve Suudi Arabistan’da da direnişçi hareketlerin güç kazanmasına sebep olmuş ve birçok İslamcı bu savaşa fiilen iştirak etmiştir. Savaş bitip Sovyetler dağıldıktan sonra silahlı mücadelenin bir dünya devini bile yıkabildiğini gören bu gönüllü savaşçılar, bu tecrübelerini kendi ülkelerine taşımaya başlamışlardır. Afgan Rus Savaşı sırasında Yemen halkı Suudi Arabistan’dan sonra bölgeye en çok gönüllü savaşçı gönderen halk olmuştur. Daha sonraki süreçte Bosna, Çeçenistan, Tacikistan, Keşmir, Filipinler ve Somali gibi direniş merkezlerinde mücadeleye katılan binlerce Yemenli 30 yıla yakın bir sürede edindikleri askeri tecrübeyi ülkelerine uyarlamışlardır. ABD’nin 2003 Afganistan saldırısında da 45 ülkeli Batı koalisyonunun işgaline karşı savaşmak üzere bölgeye en çok yabancı savaşçı gönderen ülke Yemen’dir. Hali hazırda Guantanamo askeri üssünde ABD tarafından tutuklananların büyük bir kısmını Yemenliler oluşturmaktadır.
Temelde Batı'nın İslam Dünyası ile sömüren-sömürülen ilişkisi kurduğunu, diktatör yönetimleri desteklediği, Erbakan ve İhvan gibi hareketlerin demokratik yollarla iktidara gelmesi durumunda yapılan darbelere destek vermesi, bazı İslam ülkelerini işgal etmesi gibi nedenlerle Batı'ya karşı savaşan El Kaide ABD'nin Suudi Arabistan, Somali ve Yemen'deki benzer uygulama ve müdahalelerine de karşı çıkmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde Yemen El Kaidesi ABD’nin bölgedeki en büyük askeri uçak gemisi olan ve üst düzey güvenlik tedbirleriyle korunan USS Cole’ savaş gemisine büyük bir saldırıda bulundu. Yemen El Kaide’sinin böylesi bir saldırıyı organize edecek profesyonelliğe ulaşması ABD güvenlik birimlerinde ciddi endişelere yol açmış ABD’nin ciddi bir imaj kaybına uğramasına neden olmuştur. USS Cole gemisine düzenlenen saldırıda 17 ABD askeri öldürüldü. El Kaide saldırıları ABD’nin Sudan’da Şifa ilaç fabrikasını bombalayıp onlarca sivili öldürmesine misilleme olarak düzenlediğini açıklamıştır. [11]

El Kaide'nin İslam Dünyasındaki işgallere tepki olarak bombaladığı ABD destroyer'ı USS Cole
Usame Bin Ladin’in anavatanı olan Yemen aslında El Kaide’nin yayılmasına ve güçlenmesine diğer birçok yerden daha müsait bir ülkedir. Coğrafi olarak engin dağlara sahip olan ve aşiretlerin çok güçlü olduğu ülke bu yönleriyle Afganistan’a çok benzemektedir. El Kaide Yemen’de uzun süredir güçlü bir varlığa, askeri kamplara ve kabileler arasında da ciddi bir desteğe sahiptir. Ancak hareket on yıllardır “Terörle Mücadele” savaşında ABD’nin yanında yer alan Yemen hükümetine karşı psikolojik bir savaş yürütüyor ve Yemen askerleriyle karşı karşıya gelmemeye özellikle dikkat ediyordu. El Kaide’nin önde gelen saha komutanlarından biri 2009 yılında binlerce kişiden oluşan ve örgüte yönelik Abyan bölgesinde düzenlenen saldırıları protesto eden sempatizanlarına yaptığı konuşmada Yemen askerlerine seslenerek El Kaide’nin Yemen ordusunu hedef olarak görmediğini açıkça ilan etti. Hareket bölgedeki tüm programını “Küresel Cihad Cephesi’nin ABD ve Haçlılar’a karşı sürdürdüğü savaşa destek vermek” şeklinde tanımladığı bir stratejiye yoğunlaştırıp, sadece ABD güçlerini hedef almaya odaklamaktadır.
AYEK'in Kökenleri
Suudi Arabistan El Kaide’si başlangıçta Suudi Arabistan çıkarlarına da saldırı kararı almıştır. Hareket 2003 yılında Suud çıkarlarına yönelik bir dizi saldırı başlatmıştır. Başlangıçta Abdulaziz el Mukrin liderliğinde yapılan saldırılar grup liderinin bir operasyonda hayatını kaybetmesinden sonra oldukça azalmıştır. 2006 yılına kadar Hobar bölgesinde bir ABD üssünün vurulması da dâhil bir dizi yüksek profilli saldırı gerçekleştiren El Kaide 2006 yılında bu saldırılarının stratejisine uygun düşmediğini ve İslam ülkelerindeki halk desteğini azalttığını düşünerek Suudi Arabistan’a yönelik saldırılarına son verdi ve Yemen’deki El Kaide Örgütü ile güç birliği yapıp strateji değişikliğine gitti. Arap Yarımadası El Kaide’si (AQAP Al Qaida in Arabian Peninsula) Yemen ve Suudi Arabistan El Kaidesinin 2007 yılında güç birliği yapmasıyla kuruldu.
Yemen El Kaide’sini Etkileyen Bazı Liderler
Yusuf Salih Fahd El Uyayri

El Kaide’nin Suudi Arabistan kolunun ilk lideri. Tanınmış bir din adamı olan Uyayri Kur’anı ve Kütübissitte’yi ezbere biliyordu. Uyayri Somali El Kaide’sinin(Şebab) kurulma sürecinde de etkin rol üstlenmiştir. Yusuf Uyayri 2003 yılında Suudi Arabistan Ordusu’nun düzenlediği bir baskında çatışarak hayatını kaybetti.
Halid Ali bin Ebi Hac
Suudi Arabistan El Kaide’sinin ikinci lideri. 2004 yılında Suud askerleriyle girdiği çatışmada hayatını kaybetti.
Abdulaziz El Mukrin

Somali’de ABD Kara Şahin helikopterlerinin düşürüldüğü Mogadişu saldırılarını yöneten El Kaide komutanı. 2004 yılında Suudi Arabistan ordusunun düzenlediği saldırıda hayatını kaybetti. Suudi Arabistan ve Yemen El Kaidesi son 10 yılda 20’den fazla liderini çatışmalarda kaybetti.
2006 yılında Yemen El Kaidesinin önemli üyelerinden olan ve aralarında eski Guantanamo mahkûmlarının da bulunduğu 23 üst düzey savaşçı tünel kazarak hapishane yakınındaki bir camiden çıkarak kaçmayı başardı. Daha sonra önemli liderlerini ABD insansız uçak saldırısında kaybeden ve bu nedenle de ciddi bir durgunluk süreci yaşayan Arap Yarımadasındaki El Kaide’yi yeniden canlandırmak ve Yemen’de bir “cihad karargâhı oluşturmak” için yola koyuldular. Hapishaneden kaçanlar arasında Nasır El Vuhayşi, Kasım El Raymi gibi grubun üst düzey yöneticileri de vardı.

Arap Yarımadası El Kaide'si Liderlerinden Said el Şihri
Yemen El Kaide’si Liderleri
Kökü 30 yıl önceki Afgan-Rus harbine dayanan ve bölgede halk tarafından önemli bir desteğe sahip olan Arap Yarımadası El Kaidesinin liderleri:

Kasım el Rimi (Askeri Lider)

Yemen El Kaide'sinin Bazı Üst Düzey Liderleri
Yemen El Kaidesi her ne kadar ezeli düşman ve “asıl büyük şeytan olarak” gördüğü ABD’ye odaklanmışsa da harekete yapılan son saldırılardan sonra hareketin Yemen ordusu ile karşı karşıya gelmesi beklenmekteydi. Hareket bundan ciddi anlamda uzak duruyor ve bunun yerine sadece ABD’yi hedef almaya çalışıyordu. Ancak Yemen hükümetinin örgütle savaşmak için ABD’den ekonomik ve askeri destek alması ve örgüte yönelik saldırılar düzenlemesi El Kaide’yi Yemen ordusuyla doğal bir çatışma zeminine taşıdı. Şiddetli çatışmalarda Yemen ordusuna büyük zayiatlar verdiren El Kaide Yemen Devlet Başkanının “masaya oturabiliriz” açıklamasına olumsuz yanıt verdi. Zira örgüt artık Yemen hükümeti zayıflatılmadan ABD ile mücadelenin yapılamayacağı sonucuna varmıştı. New York Times önemli bir CIA görevlisine dayandırdığı haberinde ABD’nin Yemen’de üçüncü askeri cepheyi açtığını bildirmiştir. Aslında bu cephenin El Kaide tarafından 2001 yılında USS Cole uçak gemisine düzenlenen saldırıyla açıldığını söylemek daha doğru bir yaklaşımdır. Gazete ayrıca birçok özel ABD komandosunun gizli üslerde Yemen güçlerini El Kaide’ye karşı eğittiğini iddia etmiştir.
Amerika Yemen El Kaidesini Teröre Karşı Savaş kampanyası çerçevesinde bilinenin aksine, ABD'ye ait uçakların hedef alındığı Detroit saldırısından sonra değil bundan çok daha önce kara listeye almıştır. ABD bu saldırı girişiminden yıllar önce Yemen El Kaidesi lideri ve 6 savaşçıyı Yemen çölünde helikopterle düzenlediği bir saldırıda öldürmüştür. Kasım 2002’de ABD tarafından düzenlenen bir saldırıda 6 üst düzey El Kaide komutanı öldürüldü. El Kaide bu ağır kayıptan sonra bir süre etkinliğini oldukça kaybetmiştir.[12] Bu tarihten önce ve sonra ABD’nin Yemen’deki terörle mücadele çalışmaları hep süregelmiştir.
ABD ile Yemen arasında bölgedeki El Kaide’yle savaş projeleri geliştirmek amacıyla son dönemde önemli bir dizi ziyaret trafiği yaşanmıştır. ABD sadece 2009 yılında Yemen’e 6 üst düzey resmi ziyaret gerçekleştirerek bölgede El Kaide’ye karşı alınacak önlemleri masaya yatırmıştır. 16 Mart 2009’da ulusal güvenlik danışmanı John Berennan, 16 Temmuzda General Petraus, 4 Ekim 2009'da ABD Genelkurmay Başkan yardımcısı William H. McRaven’in Yemen’e gidip devlet başkanı ile görüşmesi bu ziyaretlerden sadece bir kaçıdır. 21 Ocak 2009’da FBI başkanı James McJunkin Yemen’i “counter-terorism” eğitimi verilecek ülkeler listesine katmış ve bir dizi ortak projeler gerçekleştirilmiştir. 3 Kasım 2009’da bir grup Yemenli subay Paris adasındaki ABD üssünü ziyaret ederek terörizmle mücadele birliklerini gözlemleyip bilgi almış ve daha sonra da Yemen El Kaidesi ve ona destek veren aşiretlere yönelik yoğun hava saldırıları gerçekleştirilmiştir.
Yemen’i ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olarak gören ve ABD’nin ülkeye yaptığı askeri yardımları değerlendiren uzmanların vardıkları ortak kanaat ABD’nin ülkedeki çabalarının boşa gittiği yönündedir. El Kaide’yi hedefe koyarak ekonomik ve askeri kaynaklarının çoğunu terörle mücadeleye harcayan ABD Yemen’e hatırı sayılır miktarda ekonomik yardım yapmasına rağmen bu yardımlarını El Kaide ile mücadele alanlarına yönlendirmiştir. San Fransisco Üniversitesi profesörü Stephen Zunes Yemen üzerine kaleme aldığı makalede Yemen’in ABD’nin teröre karşı savaşında hayati öneme sahip bir ülke olduğunu, bunun farkında olan ABD’nin Yemen’e cömert askeri yardımlar sunduğunu belirtiyor. Zune ABD’nin Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’e El Kaide ile mücadele etmesi için son dönemde vaat ettiği 1 milyar dolarlık yardımı ise şimdilik protestolardan dolayı ülkede siyasi belirsizlik olduğu için dondurduğunu belirtiyor.[13]
ERIC SCHMITT ve ROBERT F. WORTH New York Times’ta yayınladıkları ortak makalede ABD’nin Yemen’e El Kaide ile savaşması için büyük destekte bulunduğu ve 2009 yılında 70 milyon dolar yardım sözü verdiğini ortaya koydular. [14] ABD geçtiğimiz 5 yılda Yemen’e toplam 250 milyon dolar nakit yardım yaparken El Kaide’nin artan gücüne karşı durması için Yemen hükümetine daha önce kararlaştırılan yerine 2010 yılında 300 milyon dolarlık yardım yaptı.[15] El Kaide ile savaşması için ülkeye büyük oranda ödenek ayıran ABD, Yemen’e geçen yıl verdiği 70 milyon dolar değerindeki ödeneği 2010 yılında iki katına çıkarmayı kararlaştırdı. (bkz Barbara Starr, “U.S. fears Yemen a safe haven for al Qaeda”, CNN, 28 December 2009).[16]
Yemen Devlet başkanı Ali Abdullah El Salih ABD ile işbirliğini sürekli geliştirmiştir. Ali Abdullah Salih iktidarı terketmeden hemen önce ABD Merkez Komutanlığı başkanı General David Petreus ülkeyi ziyaret etmiş ve bu ziyaretten birkaç ay sonra ABD insansız uçaklarla El Kaide kamplarına art arda saldırılar düzenlenmiştir.[17] ABD 2006 yılında Yemen’e sağladığı ve 20 milyon dolar civarında olan “terörizmle mücadeleye destek” kaynağını 2010 yılında 70 milyon dolara çıkarmayı taahhüt etmiştir. Daha sonra ise rakamı iki katına çıkardı. ABD ayrıca Yemen’e şu ana kadar 30 milyon dolarlık sahil koruma aracı, 25 milyon dolarlık telsiz, gece görüş cihazları ve askeri araçlar hibe etti. ABD yönetimi 2011 yılında başlayan geçiş döneminden günümüze 3 yıllık sürede Yemen'e toplam 800 milyon dolar destek verdiğini açıklamıştır.[18]
Rakamlar ABD'nin Yemen'de kendi çıkarlarına uygun bir iktidar kurabilmek ve El Kaide'yi bertaraf edebilmek için ciddi oranda masraf yaptığını göstermektedir. Zaten El Kaide’nin başlıca stratejilerinden birisinin ABD’nin askeri harcamalarını artırarak ekonomisini zor duruma sokmak olduğu biliniyor.
İNSANSIZ UÇAK SALDIRILARI VE ABD MÜDAHALESİ

ABD, Arap Baharı sonrası Yemen El Kaide'sinin ülkede güçlenmesini engellemek için drone saldırılarına ağırlık vermiş ve El Kaide'nin operasyonel kabiliyetlerini kırmayı, hareket kabiliyetini minimuma indirmeyi hedeflemiştir.[19] Bu kapsamda Yemen'de El Kaide'nin güçlü olduğu yerlere yoğun insansız uçak ve cruise füzesi saldırıları düzenlenmiştir. Saldırılar ABD'nin amacının aksine örgüte ciddi bir meşruiyet ve sempati kazandırmış ve halkın ABD karşıtlığını daha da pekiştirmiştir. Aşağıdaki tablo yıllara göre Ensar el Şeria'yı hedef alan ABD insansız uçak saldırılarını göstermektedir.[20]

2010 yılından bu yana Yemen'de 100'den fazla insansız uçak saldırısı düzenlenmiştir. Sadece 2012 yılında 500'e yakın El Kaide savaşçısı ABD saldırılarıyla yaşamını yitirmiştir. Saldırılar ve katledilen El Kaide yanlısı savaşçı ve sivil sayısını gösterir tablo aşağıdadır.[21] Ancak sivil kayıpların çoğunun rakamlara dahil edilmediği, gizlendiği gerçek rakamların gösterilenden çok daha fazla olduğu unutulmamalıdır.

ABD Saldırılarında Katledilen Siviller


Husilerin başkent Sana'ya doğru genişleme siyasetini başlattığı 2014 yılının Ekim ayından sonra da ABD'nin insansız hava araçlarıyla El Kaide'yi sürekli hedef alarak adeta Husi ilerleyişini desteklediği görülmektedir. Şimdiye kadar El Kaide hedeflerini yüzlerce kez hedef alan ABD hiçbir zaman herhangi bir Şii (Husi) hedefine saldırmamıştır. ABD zaman zaman Husilerin yayılma politikasına direnen El Kaide'yi benimsemeyen aşiretleri de hedef almıştır. Aşağıdaki tablo ABD'nin 2014 yılı drone saldırılarını göstermektedir.

El Kaide’nin Avantajları
Ancak bütün bu yardımlara rağmen Yemen’in El Kaide ile baş etmesi pek mümkün görünmüyor. Yemen hem Husi tehdidi ile hem de ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya ve ülkedeki bütün bu problemlerle birlikte El Kaide ile yapılacak bir savaşı göze alamıyor. Konunun uzmanı Fred Halley’e göre Yemen’nin El Kaide ile mücadelesinde şu 4 noktada ciddi zafiyet taşıdığı görülüyor.
- 80’li yıllarda Afganistan’da savaşan Arap Afganların ülkeye kahraman gibi dönmesi ve halk tarafından sevilmesi
- Zaten Husilerle savaşmakta olan Yemen Ordusu’nun Suudi Arabistan'ı yardıma çağıracak kadar zayıf olması ve birçok kabile bölgesini kontrol etmekten aciz olması.
- Ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik şartlar. Ülkede gıdasızlık sorunu nüfusun yüzde 50’sine ulaşmış durumda.
- ·Bölgedeki El Kaide hareketinin neredeyse 30 yıllık bir geçmişe sahip olması, çok sabırlı, programlı ve tecrübeli olması.[22]
- İran'ın Yemen'e müdahalesinin bölgede büyük nefretle karşılanması.
- El Kaide'nin ülkede en güçlü silahlı yapı olması.
Husilerle zaman zaman meydana gelen savaş niteliğindeki çatışmalar Yemen hükümetini oldukça fazla yıpratmıştır. Yemen Ordusu’nun üçte biri bu bölgeye kaydırılmıştır. Bu savaşta İran’ın etkisi kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Ülke aynı zamanda geleneksel İran- Suudi Arabistan çekişmesinin de merkez noktalarındandır. ABD’nin de bu çatışmaya müdahil olması halkta işgal refleksi oluşturduğundan Arap Yarımadası El Kaidesi’ne çalışması ve güçlenmesi için büyük bir fırsat sağlamaktadır.[23] Bir zamanlar ilişkileri oldukça bozuk olan Suudi Arabistan ve Yemen’i son dönemlerde bir araya getiren asıl sebep El Kaide’nin bölgede İslami bir devrim yapma potansiyeline sahip olmasıdır. El Kaide’nin Yemen’deki muhtemel başarısı Suudi Arabistan’da da ciddi çalkalanmalara neden olacaktır. Husilerin başkent Sana'ya ilerlemesinin bir nedeni de Suudi Arabistan'ın bu endişesidir.
KAYNAKÇA
[1]http://www.lib.utexas.edu/maps/middle_east_and_asia/yemen_ethno_2002.jpg
http://www.globalsecurity.org/military/world/yemen/images/tribes-map1.gif
[2] http://www.opendemocracy.net/gloablisation/global_politics/yemen_murder_arabia_felix
[3]Şii'ler 12. İmamın kaybolduğuna (gaybet) ve geri döneceğine inanırlar.
[4] http://www.ortadoguuzmani.com/?p=73 önemli
[5] El-Fark Beynel Firak, el-Bağdadî, Mektebetü İbni Sina, sf.42
[6]Emre Özdemir Tarafından Tercüme edilen Humeynicilik isimli eserden alıntıdır.
[7] http://www.haksozhaber.net/5-soruda-yemen-krizi-56598h.htm
[8] http://www.aljazeera.com.tr/haber/devrik-lider-isyancilarla-baglantida
[9] http://www.aljazeera.com.tr/gorus/iranin-elindeki-dorduncu-arap-baskenti
[10] http://www.theguardian.com/world/2010/dec/03/wikileaks-yemen-us-attack-al-qaida
[11] "FACTBOX-Al Qaeda's Yemen-based wing". Reuters. 8 November 2010.
[12]Yemen: Background and U.S. Relations Jeremy M. Sharp Specialist in Middle Eastern Affairs November 1, 2010
[13] http://www.eurasiareview.com/yemen-on-the-edge-analysis-18052011/ Stephen Zunes, Foreign Policy In Focus professor of politics and chair of Middle Eastern Studies at the University of San Francisco.
[14]http://www.nytimes.com/2009/12/28/w...obert worth &st=cse&scp=1&pagewanted=all&_r=0
[15]THE NEW TERRORISM: UNDERSTANDING YEMEN By David B. Carment CDFAI Research Fellow And Professor of International Affairs, Carleton University S. 7
[16]http://edition.cnn.com/2009/WORLD/meast/12/28/yemen.alqaeda.terror/index.html
[17](bkz Eric Schmitt & Robert F Worth, “U.S. Widens Terror War to Yemen, a Qaeda Bastion”, New York Times, 27 December 2009)
[18]http://www.state.gov/p/nea/rls/2014/222781.htm
[19] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis
[20] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis
[21] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis
[22](bakınız Fred Halliday, "Yemen: murder in Arabia Felix", 13 July 2007).
[23]Yemen: Al-Qaeda's New Staging Ground? Andrew Lee Butters, Bobby Ghosh and Abigail Hauslohner http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1950345,00.html