Mali: Bir Savaşın Sonuçları (Politik Analiz) 18.02.2013 KureselHaber
Oxford Research Group’ta İslam dünyası hakkında raporlar hazırlayarak Batı’ya akıl hocalığı yapan stateji uzmanlarından Prof. Dr. Paul Rogers’in Mali hakkındaki raporunu Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.
Prof. Dr. Paul Rogers
Özet
Mali’deki savaş ve Cezayir’deki saldırı Kuzey ve Batı Afrika’da varlık tehdidi oluşturan onlarca yıl sürebilecek terörle savaşın yeni bir safhası olarak görülüyor. Bu kehanet çok daha karmaşık bir problemin tehlikeli bir şekilde basite indirgenmesidir ve gerçekleşme riski taşımaktadır.
Arkaplan
Mali’de geçtiğimiz aydaki gelişmeler ve Cezayir’deki endişe verici saldırının ışığında bu özel rapor Oxford Research Group’un 2012’de yaptığı analizleri güncellemektedir. Bu analizlere Nisan-Nijerya, Mayis-El Kaide, Haziran-Mali, ve Kasım-El Kaide raporları da dahildir.
Haziran’daki Mali raporu müdahalenin Batılılarca eğitilen ve desteklenen ECOWAS ülkeleri tarafından yapılacağı, Batı’nın doğrudan müdahalesinin ise birkaç yüz askerle sınırlı kalacağı beklentileri içinde yazılmıştı. Bu sınırlı Batı müdahalesi karşısında bile rapor şunu iddia etmişti:
“Nijerya’daki Boko Haram ve Mali’deki Magrip El Kaide’si (AQIM) liderlerinin bakış açısına göre askeri müdahale -özellikle Amerikan ve Fransızlar da katılıyorsa- dış güçlerin müdahalesi olarak yorumlanacağından dolayı iyi karşılanacaktır.” Ve “Müzakerelere daha fazla ağırlık verilmelidir… Bu acil bir meseledir. Müzakereler Kuzey Mali’nin az gelişmişliği gözönüne alınarak ve Tuareg nüfusunun sorunları çözülerek yürütülmelidir” tavsiyesinde bulunulmuştu.Kasım ayındaki El Kaide raporu ise:
(Bu rapor Küresel Haber’de “El Kaide: Bir Fikrin Gücü” adıyla yayunlandı- EY) “Radikal İslami hareketler henüz Kuzey Afrika’da kıtalararası bir uyum içinde değiller ancak 9/11 sonrası gelişmelerin sonucu olan, yoğunluk ve coğrafi dağılımda yayılmacılık gösteren bir olgunun parçalarını oluşturmaktadırlar. Modern iletişim kanalları ve sosyal medyanın kolaylaştırdığı birçok gayrı resmi bağlantıları bulunmakta, bu şekilde Ortadoğu ve Güneybatı Asya ile bağlantı kurmaktadırlar.”
Rapor sonuç olarak şu tavsiyede bulunmuştu:
“Mali’ye askeri müdahaleden kaçınılmalıdır. Batılı askeri birlikler kaçınılmaz olarak savaşa müdahil olacaklar ve bu İslamcılara dış güçlerin İslam’a saldırdığı ve baskı uyguladığı mesajını yaymalarına imkan sağlayacaktır. 2000’lerin başındaki eskimiş “uzaktaki düşman” kavramı artık yeni bir anlam kazanmalıdır.”Nisan’daki Nijerya raporunun önemli kısımları şunlardı:
“Boko Haram’ın El Kaide ile bağlantıları bulunmaktadır, Nijerya güvenlik güçleri tarafından sert baskı görmekle birlikte Nijerya halkı üzerindeki etkisini artırmaktadır. Nijerya toplumundaki ekonomik ve sosyal sorunlar çözülmedikçe güç kullanılması ters etki doğuracaktır.”
2013’teki Gelişmeler
Yılın başlarında Avrupa Birliği misyonun 12-18 ay süreceği beklentisi içinde yavaş bir şekilde Mali ordusunu eğitmeye hazırlanıyordu. Nijer, Burkina Faso, Nijerya ve diğer ECOWAS ülkelerinin askeri güçlerinin kara savaşında yeterli olmadıkları kabul ediliyor ve sadece garnizonlarda üslenecekleri öngörülüyordu. Kuzey Mali’yi geri almak için ciddi girişimler Eylül sonunda sıcak ve yağışlı mevsimin bitişine kadar mümkün değildi. Ancak Batı hükümet ve istihbaratlarının gözden kaçırdığı, en azından hafife aldığı 2 önemli gerçek vardı:
1- Mali hükümetine muhalefet ve ayrılıkçı istekler sadece İslami ideolojiye bağlı değildir. Tarihi çok eskiye uzanan ve geçmişte birçok Tuareg isyanına yol açan bir marjinalleştirme hissiyatından kaynaklanmaktadır. Olup bitenleri yalnızca İslamcılık/terör kavramları ile görmek yaygın, ancak tehlikeli bir basite indirgemedir.
2- Geçen sene Nisan ve Aralık arasındaki sürede Kuzey Mali’deki isyancılar hakimiyetlerini sağlamlaştırdiılar, yeraltı sığınakları ve dağınık
yerlerde tesisler inşa ettiler. Ocak’ta güneye ilerlemeye başladıklarında hava saldırılarının geleceğini öngörmüşlerdi. Saldırının kendilerine olan desteği artıracağını bildiklerinden bu ilerlemenin kısmen hızlı bir Fransız müdahalesini sağlamak için yapılmış olması da mümkündür.
Fransız bakış açısı ile isyancıların kendilerini bile şaşırtan beklenmedik bir hızla ilerlemeleri gözönüne alındığında müdahale gerekliydi. Ayrıca Fransızlar Batılı müttefiklerinin ve Bamako’daki Malililerin desteğine sahiplerdi. Fransız müdahalesi hızla gelişti, muhtemelen Şubat ortalarında Mali’de binlerce askerleri ve aynı sayıda Afrika ülkesi askeri olacak.
Bu durumda bile gerekçeler ne olursa olsun, askeri müdahalenin küresel cihad hareketleri tarafından iyi karşılanacağı unutulmamalıdır. Özellikle hava saldırılarının etkileri hiçbir şekilde küçümsenmemelidir. Arap medyasında müdahaleye daha fazla yer verilmektedir ve cihadçıların sosyal medyadaki propagandaları ise çok daha etkilidir.
Mali müdahalesi sadece Fransız değil, daha geniş bağlamda Batı müdahalesi olarak gösterilecek, Amerikan droneları, İngiliz keşif uçakları ve Kanada’nın lojistik yardımı bunu destekleyecektir. Ayrıca Mali ile Boko Haram ve Ensar hareketlerini bastırmaya çalışan Nijerya hükümetin çabaları arasında ilişki kurulacak. Bu unsur da küçümsenmemelidir.
Bu durumda 3 gelişme mümkündür:
1- Planlama aşamasında savaşın haftalar değil yıllar süreceği düşünülmeli. Yakın zamandaki askeri gelişmeler ve şehirlerin geri alınması şiddetli bir gerilla savaşına yol açacak, Mali ordusunun Tuareglere karşı vahşet işlediği raporları muhalefeti artıracaktır.
2- Suriye’de olduğu gibi savaş geliştikçe öfkeli ve adanmış gençleri cezbedecek, savaş tecrübesine sahip kişilerin katılımı artacaktır.
3- Batı müdahalesi derinleştikçe ve hava saldırılarının yaptığı tahribatın korkunç görüntüleri yayıldıkça Mali radikal çevrelerce Batı’nın İslam’a başka bir saldırısı olarak görülecektir.
Mali’de uzun vadeli sürdürülebilir istikrar, kuzey bölgelerinde yaşayan insanların tarihsel ıstırapları ve dışlanmışlıklarına çare bulunmadıkça mümkün olmayacaktır. Fransızlar Mali ordusu ile birlikte bu meseleyi halletmek zorundadır, çünkü Tuareg ve diğer kuzey halklarının sorunları çözülmediği takdirde birleşik bir Mali olamaz.
Mali hükümeti Tuareglerin mahrumiyet ve dışlanmışlıklarını hafifletecek projeleri uygulamakta gönülsüz davranmış, 1991 Tamanrasset Anlaşması, 1992 Milli Paktı ve 2006 Cezayir Anlaşması hükümlerini uygulamamıştır. Burkina Faso başkenti Ouagadougou’da Mali hükümeti, Ensar’ud Din ve MNLA arasında başlatılan barış müzakereleri devam etmelidir. 10 Ocak’ta devam etmesi planlanan görüşmeler ertelenmiştir. Daha fazla teşebbüs yapılması elzemdir.Kuzeyin ihmalinden dolayı nüfusun merkezi hükümete olan öfkesi İslamcıların destek kazanmalarını sağlamıştır. İslami radikalizmle mücadele ve çözüm bulma şansı Tuareglerle işbirliği yapıldığı takdirde çok daha fazla olacaktır. Uzun vadeli tek çözüm, işbirliği ve bölgenin ekonomik olarak geliştirilmesidir.
Politik Öneriler
1- Muhaliflerin elindeki alanlara hava saldırılarından kaçınılmalıdır. Muhalifler buna hazırlıklıdır ve askeri yetkililerin iddialarının aksine hava saldırısının etkisi çok az olacaktır. Aksine muhaliflerin daha fazla destek kazanmalarına yol açmaktadır.
2- Fransız ve diğer Batılı askeri güçlerin kısa vadeli fonksiyonu savunmaya yönelik olmalı, muhaliflerin ilerlenmesinin önlenmesi hedeflenmelidir.
3- Uzun süreli dışlanmışlığın bugünkü sorunların altında yatan asıl mesele olduğu kabul edilmeli ve bütün politikalar müzakere isteğine bağlı olarak yürütülmelidir. İslamcılar kuzey halklarının öfkesinden fayda sağladılar ve bu sorunun çözülmesi onlara zarar verecektir.
Özellikle Batı dünyasının görüşleri bu savaşın cihad karşıtı bir savaş olduğu yönünde sığ bir anlayışa kaydıktan sonra, önerilerimizi gerçekleştirmenin kolay olduğunu söylemek zor. Batı bunu cihadçılarla bir savaş olarak görmeye devam ettiği müddetçe aynen böyle olacak ve tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.
Oxford Research Group’ta İslam dünyası hakkında raporlar hazırlayarak Batı’ya akıl hocalığı yapan stateji uzmanlarından Prof. Dr. Paul Rogers’in Mali hakkındaki raporunu Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.