Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Zalime Meyletmeyin Ateş Size De Dokunur!

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
1001384_623240771043408_933388219_n.jpg


Şu bilinen bir gerçektir ki; zulmün koruyucusu ve bekçileri olan kimseler, muhakkak zalimlerden olan kimselerdir. Çünkü zulmün koruyucusu olmazsa, zulüm ortaya çıkmaz ve devam etmez.


Takva Haber / Haber Merkezi

Müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek ve onları desteklemek tevhidi bozar, onu temelden yıkar ve kulun amelini boşa çıkarır.

Kafirlere müslümanlara karşı, gerek vücudla, gerek silahla, gerek dille, gerek kalple, gerek kalemle, gerek malla, gerek fikirle ve gerekse herhangi bir yolla herhangi bir yardımda bulunmak küfürdür, İslam’dan irtidat etmektir.

Bu kanunları koruyan ordu ve emniyet teşkilatının, Allah-u Teâlâ'ya ve dinine savaş açanların başında geldiğinde hiç şüphe yoktur. Onlar, bu kanunları yerlerine sabitleştiren direkleri, bekçileri, dostları ve kullarıdır. Şayet onlar olmasaydı küfür kanunlar asla hakim olmaz, onları koyanlar asla ayakta durmazdı.

Çünkü bu küfür kanunları ve kanun koyanlar ancak onlarla korunabilirler. Onlar yesakın silahı ve bu kanunların tatbiki için insanları zorlayan vurucu güçtür. Bu sebeble bu işlerde görev almamak gerekir. Bu işlerde görev yapan kişi, tağutun aldığı kafir hükmünü alır.

Ebu Hureyre ve Ebu Said el Hudri radiyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

"Size sefih emirler hükmedecektir. Onlar, insanların en şerlilerini kendilerine yaklaştıracak ve namaz vakitlerini geciktirecektir. Her kim bu emirlere yetişirse onlara "ariyf" olmasın, polis olmasın, vergi memuru olmasın, bekçi olmasın!"

|İbni Hibban, Ebu Yala, Taberani rivayet etti, sahih dedi|

Hadiste zikredilen "ariyf"; bir şehrin, bir kasabanın veya bir grubun idaresini üstlenip onların hallerini ve durumlarını ülke yöneticisine bildiren (idareci) kişidir.

El Hatıbi Bağdadi bu hadisi şöyle rivayet etti:

"Zamanın sonunda zalim emirler, fasık bakanlar, hain yöneticiler, yalancı kadılar çıkacaktır. Her kim bunlara yetişirse onlara ariyf olmasın, vergi memuru olmasın, bekçi olmasın, asker olmasın!"

|Tarihi Bağdadi c: 12 s: 63, c: 10 s: 284|

İmam İbni Teymiye'ye zalimlere veya Allah-u Teâlâ'nın düşmanlarına yardım eden kimseler hakkında soruldu. Buna şöyle cevab verdi:

"Zalimlere yardım eden, zalim hükmünü alır. Allah-u Teâlâ'nın düşmanlarına yardım eden, bu kimselerin hükmünü alır. Ebu Hanife, Malik, Ahmed ve Şafii'ye göre; herhangi bir konuda bir kimseye yardım eden, o ameli işleyen hükmündedir."

|Mecmu'ul Fetava c: 3 s. 11|

Abdullah b. Abdullatif, İngilizlere bağlanan devletler hakkında şöyle demiştir:

"Kim ingilizlere boyun eğer ve onlara dostluk gösterirse işte o, Allah-u Teâlâ'ya ve rasulüne savaş açmış, İslam milletinden dönmüş ve irtidat etmiştir."

|Ed-Durerus'seniye s: 11 cihad bölümü|

Bir başka yerde şöyle demiştir:

"Küfür milletinden nefret etme ve onlara karşı mücadele yapma isteği insanların çoğunluğundan kayboldu. Hatta onların hükmü altına girdiler, emirlerine boyun eğdiler ve onlara güvendiler. Böylece dünyalarını kurtarmak pahasına dinlerini kaybettiler. Kur'an'ın emir ve yasaklarını terkettiler. Oysa Kur'an'ı, gece gündüz öğrenmekteler. Şüphesiz yapmış oldukları bu amel, İslamdan dönmenin (irtidatın) en büyüğüdür ve İslam milletinden çıkıp başka bir millete gitmektir."

|Ed-Durerus'seniye s: 7 cihad bölümü|

Şeyh Süleyman bin Abdullah Rahimehullah şöyle dedi:

''Kafirlerle dostluk kuran ve onlara yardım eden kişi bunu korkarak veya korkmayarak yapsın farketmez. Çünkü Allah (c.c.), korktukları için onlarla dostluk kuran kimseleri "kalplerinde hastalık bulunanlar" olarak nitelemiştir.

Kalplerinde hastalık bulunanlar, ileride durumun kendi aleyhlerine dönebileceğinden korkarlar. Onların bundan başka bir korkuları yoktur.

Günümüzdeki mürtedlerin durumuda öncekilerden farksızdır.

Bunlar da durumun kendi aleyhlerine dönmesinden ve ileride başlarına bir bela gelmesinden korkarlar. Çünkü bunlar, gönülden iman etmiş değillerdir. Allah'ın (c.c.) tevhid ehline vaadettiği zaferin doğruluğuna ve bunun mutlaka geleceğine inanmamışlardır. Bunun için de Tevhid ehlini bırakıp, ileride başarı kazanarak kendilerine zarar verebilecekleri endişesiyle müşriklere koşarlar. Kendilerini kurtarmak için, kafir, müşrik, yahudi ve hristiyanlardan yana tavır koyarlar.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"...Umulur ki Allah, katından bir fetih ihsan eder veya bir emir getirir de onlar nefislerinde / içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar."

|Maide: 5/52|

|Şeyh Süleyman bin Abdullah bin Muhammed bin Abd el-Vehhab/Ed Delail|

''İndirdiğimiz belgeleri, biz onları Kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya, onlara hem Allah hem de bütün lânet edebilenler lânet eder.''

|Bakara,159|

Gelelim Kafirlere Karşı Savaş Meselesine..

Savaş Peygamberi:

''Ey peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert ol, onların varacakları yer cehennemdir, orası ne kötü bir varılacak yerdir.''

|Tevbe,73-Tahrim,9|

İmam Taberi Rahimehullah dedi ki:

'Ey Peygamber, sen kâfirlere karşı kılıç ve silahla savaş. Münafıklara kar*şı da dilinle ve delillerle savaş. Onları sindirmek için onlara sert davran. Bu, on*ların, dünyada iken çekecekleri cezadır. Âhirette ise varıp kalacakları yer, ce*hennemdir. Orası ne kötü bir yerdir!..

Müfessirler, bu âyette zikredilen, Resulullahın, münafıklara karşı savaş*masının ne şekilde olacağı hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Abdulah b. Mes'ud'a göre Allah teala bu âyet-i kerime'de Resulullah'a:

"Münafıklara karşı hem sözle hem de silahla savaşmasını emretmiştir.

b- Abdulah b. Abbas ve Dehhaka göre ise, Allah teala bu âyeti kerime'de Resulullaha, münafıklara karşı sadece diliyle savaşmasını ve onlara yumuşak davranmamasını kâfirlere karşı ise silahla savaşmasını emretmiştir.

c- Hasan-ı Basri ve Katade'ye göre ise, Allah teala, bu âyet-i kerime'de, Resulullaha, münafıklara islamın emrettiği cezaları uygulamasını emretmiş, kâfirlere karşı ise silahla savaşmasını bildirmiştir.

Taberi, âyet-i kerimede, kâfirlere karşı savaşma ile münafıklara karşı sa*vaşmanın farklı olacağı zikredilmediğinden, her iki sınıfa karşı da genel bir şekilde cihad edilmesi beyan edildiğinden, Abdullah b. Mes'uddan nakledilen bi*rinci görüşü tercih etmenin daha doğru olduğunu, Allah teala'nın Resulullah'a münafıklara karşı da hem diliyle hem de eliyle savaşmasını emrettiğini söyle*miştir.''

|Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi 4/324-325.|

''Fitne ortadan kalkıp din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vaz geçerlerse bilin ki düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.''

|Bakara,193|

Şeyhimiz Begavi Rahimehullah Bakara: 193 ayeti hakkında şöyle demiştir:

"Onlarla savaşın!" yani; müşriklerle çarpışın.

"Fitne (şirk) kalmayıp..." Fitneden kasıt, şirktir. Yani; müslüman oluncaya kadar onlarla çarpışın. Çünkü putperestten sadece İslam kabul edilir. Eğer İslam’a girmeyi kabul etmezse öldürülür.

"Din yalnız Allah’ın oluncaya kadar" yani; bütün itaat ve ibadet yalnız Allah’a oluncaya kadar.

"Allah’ın..." yani; ibadet ve itaat yalnız Allah’a yapılıncaya ve O’ndan başkasına ibadet edilmeyinceye kadar...

"Eğer (şirkten) vazgeçerler (ve tevbe edip müslüman olurlar)se" Yani; küfürden ve şirkten vaz geçip müslüman olurlarsa...

"Artık düşmanlık yalnız zalimleredir." Yani; İşte o zaman savaş, ancak zalimlere karşı yapılır.

Bu açıklamaları İbni Abbas yapmıştır."

|Begavi Tefsiri|

Taberi Rahimehullah şöyle dedi:

''Ortada şirk kalmayıncaya ve ibadet ve taatin de putlara ve tağutlara ya*pılmayıp yalnız Allah'a yapılmasına kadar müşriklerle savaşın. Eğer onlar sizin*le savaşmaktan vaz geçer de sizin dininize girerlerse hemen onlarla savaşmayı bırakın. Zira düşmanlık, ancak Allah'a ortak koşan zalimlere karşı geçerlidir.

Âyette zikredilen "Fitne"den maksat, "Allah'a ortak koşmak"tır, inkâra düşmektir. Nitekim Katade, Mücahid, Süddi, İbn-i Zeyd ve Abdullah b. Abbas bu kelimeyi bu şekilde izah etmişlerdir.

Âyette zikredilen "Din" kelimesinden maksat, ise, Allah'ın emir ve ya*saklarına itaat etmektir. Bu izahlara göre âyetin baş tarafının mânâsı şöyledir:

"Ey müminler, yeryüzünde Allah'a ortak koşma inkâra düşme fitnesi sona erinceye kadar ve yalnız Allah'a kullak edilip deninceye kadar kâfirlerle savaşın."

|Taberi Tefsiri|

Rasûlullah (s.a.v.) savaşın en korkulu anlarında öne çıkardı.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

“Rasûlullah (s.a.v.); Ebû Talha’nın, Mendûb denilen atına bindi” dedi ve sözünü şöyle sürdürdü: “Rasûlullah (s.a.v.)’i savaştaki korkulu bir anda daima en önde bulurduk.”

|Müslim, Fedail: 11|

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:

“Medîne’de düşman baskını olabileceğine dair korkulu bir an yaşanmıştı. Rasûlullah (s.a.v.), Mendûb denilen bir atı ödünç olarak aldı ve çevreyi dolaşarak korkulacak bir şey yok dedi.” Zaten korkulu bir durumla karşılaştığımızda Peygamberimiz (s.a.v.)’i daima en önde bulurduk.

|Müslim, Fedail: 11|

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

“Rasûlullah (s.a.v.) insanların en cesuru en cömerdi ve şecaatlisi idi.” Enes diyor ki:

'' Bir gece Medîneliler bir ses işittiler ve korktular. Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Talha’ya ait çıplak bir atın üzerinde kılıcını kuşanmış vaziyette insanların karşısına çıkarak şöyle dedi:

'' Hiç korkmayın, hiç korkmayın buyurdu ve bindiği atı kastederek, onu çok seri, ve hızlı buldum'' dedi.

|Müslim, Fedail: 11|

İbni Kesir, "Haram olan aylar çıkınca; artık müşrikleri bul*duğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın ve hapsedin. Her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe ederler; namaz kılar, zekat verirlerse; yollarını serbest bırakın. Muhakkak ki Allah Gafur'dur, Rahim'dir." (et-Tevbe 9/5) ayetinin tefsirinde İbni Ebu Hatim'den nakleder:

"İbni Ebu Hatim der ki: Bize babamın... Ali ibni Ebu Talib'den rivayetine göre; o, şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) dört kılıçla gönderilmiştir:

Birincisi müşrik Araplar hakkındaki kılıçtır. Nitekim Allah Teala: "Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün." (et-Tevbe 9/5) buyurmuştur, ibni Ebu Hatim; bu hadisi bu şekilde muhtasar olarak rivayet etmiştir. Ben öyle sanıyorum ki ikinci kılıç:

Allah Teala'nın: "Kitab verilmiş olanlardan Allah'a da, ahiret gününe de inanmayan, Allah ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan ve hak din edinmeyenlerle —boyun eğip kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar— savaşın." (et-Tevbe 9/29) ayetinde zikredilmiş olan kitab ehli ile savaştır. Üçüncü kılıç:

"Ey peygamber, kafirler ve münafıklar ile cihad et." (et-Tevbe 9/73; et-Tahrim 64/9) ayetinde zikredilen münafıklarla savaştır.

Dördüncüsü ise Allah Teala'nın: "Eğer mü'minlerden iki taife birbirleriyle dövüşürlerse, aralarını düzeltin. Şayet biri diğeri üzerine saldırırsa, o saldıranla Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar savaşın..." (el-Hucurat 49/9) ayetinde zikredilen asilerle savaştır." (İbni Kesir, Tefsir)

İbni Receb ise bu kılıçlara ek olarak Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in mürtedlere karşı ve ayrıca Hariciler gibi bidat ehline karşı kılıçla gönderildiğini ekler.

|İbni Receb el-Hanbeli, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in “Kıyamete yakın bir zamanda, yalnız Allah'a ibadet edilmesi için kılıçla gönderildim.” Sözünün Hikmeti ve İzahı|




 
Üst Ana Sayfa Alt