Zikirdeki Bidatler

E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ZİKİRDEKİ BİDATLER


Zikir ibadetini tamamen bidat yoluna sapmış tasavvuf ehli bozmuştur. Gırtlak’tan çıkardıkları garip sesleri zikir diye adlandırmaktadırlar. İnsanların en kamili olan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabeleri böyle bir zikir şekli uygulamamıştır.

Şeyhul İslam İbni Teymiye (R.a.), der ki; “her kim; “La ilahe illallah avam halkın zikridir, havasın zikri Müfred isimdir. Yani zikir yalnız Allah kelimesidir” diye iddia ederse sapıtmış, fahiş bir hataya düşmüş olur. bazılarının; “Sen Allah de, sonra onları bırak batıl dedikodularında oynaya dursunlar.”(En’am 91) ayetini alıp da iddilarına delil getirmeleri, bunların en açık yanılmalarıdır. Çünkü bu ayetteki “Allah” ismi şerifi, ayetin baş tarafındaki; “Musa’nın nur ve insanlara hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi?”sorusunun cevabıdır. Kastedilen, tek olarak “Allah” demek değildir. Sonra tek bir isim ister şahıs zamiri, isterse gayb zamiri olsun tam bir kelam ve mana ifade eden bir cümle değildir. (yani Allah Allah Allah, hu hu hu kelimeleri tam bir anlam ifade eden cümle değildir.) bu çeşit tek kelime ne iman, ne küfür, ne emir ne de yasak ifade etmez. Bu çeşit zikri seleften ve ashabdan hiçbir kimse yapmamış ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de meşru kılmamıştır. Bir tek ismi zikretmek, bizzat kalbe anlamlı bilgi de vermez. Sadece kalbe mutlak bir tasavvur verir ki onun üzerine ne menfi ne müsbet hiçbir fikir bina edilmez. Öyleyse bu faydasızdır. Şeriat ise, bizatihi manalar ifade eden zikirleri meşru saymıştır...

Bazı şeyhlerin söylediği nakledilen; “La ilahe illallah derken la ilahe deyip te, illallah diyemeden ölürsem diye korktuğum için Allah Allah diyorum” sözü sakattır. Zira bu korkunç bir hatadır. Çünkü ameller niyetlere göredir. Şüphesiz sahih hadiste; can çekişen kimseye la ilahe illallah kelamı şerifini telkin etmek emredilmiş, “her kimin son sözü la ilahe illallah olursa cennete girer” buyrulmuştur. Eğer bu mübarek cümle zikredilmesi mahzurlu cümle olsaydı, o söylerken her an ölmesi beklenen bir kimseye telkin edilmez, kötü bir şekilde ölmesine meydan verilmezdi. “Allah” demesi telkin edilirdi. Hulasa, Allah Allah, hay, hu diye zikretmek sünnetten çok uzak, bidatın en içinde ve şeytanın saptırmasına en yakın olandır… İbni Teymiye Ubudiyet(s.110-112)


Şeyhul İslam İbni Teymiye’nin sözlerine şunu da eklemek gerekir; Enes r.a.’ın rivayet ettiği hadiste; “Yeryüzünde Allah Allah diyen kaldıkça kıyamet kopmayacaktır” buyrulmuştur.(Müslim(234) Hadisin diğer bir metni şöyledir; “Allah Allah diyen hiçbir kimsenin üzerine kıyamet kopmaz.” Bu hadisler İbni Teymiye’nin söylediklerine zıt değildir. Zira bu rivayetlerde lafzatullah mansub (son harfinin harekesi üstündür) olarak gelmiştir. Bu takdirde nasba amil olan fiil muzmerdir, ismin tekrarı, fiil yerini tutmuştur. Buna nahiv ilminde “tahzir” derler ki, mef’ulün bih çeşitlerindendir. Tahzir, bir şeyden sakındırmak demektir. O halde; “Allahe Allahe” cümlesindeki muzmer fiil de; “ihzer” yani; “sakın” fiilidir. Böylece cümlenin manası; “Allah’tan sakın diyen hiçbir kimsenin üzerine kıyamet kopmaz.” Demektir. İmam Müslim bu hadisi rivayet ederken merfu (ötreli) okumuştur. Bu takdirde de cümle mübteda ve haber olur. İbni Ca’fer bu hadisi “La ilahe illallah” tevhidi olarak rivayet etmiştir ki, “Allah Allah” lafzıyla gelen rivayetin tefsiridir.( Ahmed Davudoğlu Sahihu Müslim Şerhi(2/26)


İslam ümmeti, mülhid kelamcıların, mukallid kıyasçıların, şeyhlerine masumiyet atfeden cahil ve sapık tasavvufçuların, bir de siyaseti şeriata tercih eden politikacıların Selef yolundan uzaklaşması sebebiyle zayıflık, gevşeklik hali yaşamaktadır. Kendi içinde azap fırkalarına bölünmüş, düşmanlarının yutabileceği küçük lokmalar haline gelmiştir. Sevban (R.a.) hadisinde de geçtiği gibi “sayıca çok olmalarına rağmen selin sürüklediği çerçöp gibi” dağınıktırlar. “Kazanlarının etrafına üşüşen yiyiciler” gibi, küfür devletleri, Müslümanlar üzerine üşüşmüştür. Tek çaremiz uzun yılların dine dahil ettiği bidatlerden dini temizlemek, uydurma ve merdud olan israili rivayetler ile zayıf hadisler üzerine akide inşa etmeyi bırakmak, vahye yani Kitap ve Sünnet’e teslim olmaktır. Akideyi, ibadetleri tashih etmekle beraber yeni nesli tertemiz selef yolu üzere yetiştirmek mecburiyetimiz vardır. İşte zikir meselesi de aydınlatılması gereken bir konudur.
 
R Çevrimdışı

ramazanusta

Üye
İslam-TR Üyesi
sayısız hataya düşen bu akılsızlar,zühd ve takva adına
misli görülmedik sayıda bid at uydurdular. aynen
yahudi ve hristiyanlar gibi şeriata, yani kanunlara
uymadıkları ve o kanunların egemen olması için hiç bir
teşebbüse ve mücadeleye girişmedikleri halde
Allaha muhabbet iddia etmelerine benzer bir duruma
düşmüşlerdir düşünün siz sapıklığın derecesini.
sözde rablerine yakınlaşmak maksadıyla aynen
hristiyanların yaptıkları gibi müteşabih ayetlere
yahutta doğrumudur egrimidir bakmadan bazı veli
zannedilen insanların sözlerine itibar ettiler
tabiki sözlerini kabul ettiği şeyhleri kendileri için hüccet
kabul ediyor gide gide her sözleri birer kanun oluyor
bu şeyhlerin.
hayatlarını böyle yanılmaz kabul ettikleri şeyhlerin
sözlerine göre yaşıyor ve elbette ki böylece onları
rab yerine koymuş oluyorlar. tabiki sözleri senet
olarak kabul edilen kişiler dahada çok şaşırıyor
şaşırdıkça da bid atları artıyordu. aynen hristiyan
ruhbanların durumuna benziyordu bunların durumu.
onlarda aynen hristiyanların isa da (r.a) var oldugunu
ileri sürdükleri yetkiler ve kabiliyetler gibi
kabiliyetler görüyorlar şeyhlerinde hatta Allahın
yetkilerini onlarda var sanıyorlar. ve bu inançlarınıda
şiddetle savunuyorlar böylece hristiyan telakkilerini
benimsemiş ve müşrik oluyorlar.
(ibn teymiyye kulluk risalesi sf 90,91)
 
bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah Razı Olsun.. Müslimdeki hadisi çoğu kez suistimal ediyrlar aslını öğrenmiş olduk...
 

Benzer konular

Üst