Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ziyaretle r Konusu

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Ziyaretle r Konusu


Kimi zamanda, kutlu sayılan bir günde, uydurma törenlerin yanında asılsız bir “Kutsal Bayram Yeri” de türetilerek pençesine düşülen kötülük katmerleşip, Allah'ın şeriatının dışına çıkmaya dönüşür.

Buna verilebil ecek örneklerden biri bazı hacı adayları tarafından arefe günü yapılan ve hiç bir müslümanın yasaklığını tartışma konusu ettiğini işitmemiş olduğum bir davranış tarzıdır.

Yani bazı hacı adaylarının Arefe günü saygı besledikl eri bir ölünün kabrine gitmeleri ve İslam dünyasının şu veya bu yöresinde gördüğümüz gibi, bu mezar başında büyük kalabalıklar oluşturarak Arafat'ta yapılan ziyaretle rin benzerini orada da yapmalarıdır. Bu davranış, bir yandan Allah tarafından ortaya konmamış, bir tür uydurma bir hac, öbür yandan Allah'ın ortaya koyduğu hacca özenti düzme ve kabirleri bayram yeri edinme girişimidir.

Hac yolculuğu sırasında özel ziyaret amacı ile Beytül Mukaddese gitmek de böyledir. Çünkü Beytül Mukaddesi ziyaret ederek orada namaz kılmak ve itikâfa girmek müstehabdır. Zira Beytül Mukaddes, ziyareti uğruna yolculuk düzenlenmesi sünnet olan üç mescidden biridir. Fakat mekruh olan şey, bu ziyareti ille de hacc zamanına rastlatma ktır. Çünkü böylelikle Beytül Mukaddes için özel bir ziyaret vakti belirlenm iş olur. Oysa burayı ziyaret etme bakımından, hac mevsimi günlerinin yılın diğer günleri karşısında hiç bir özelliği yoktur.

Ayrıca bu hareket, Mescid-i Haram ziyaretin e özenti düzmek ve Beytül Mukaddes'i Kabe'ye benzetmek anlamına gelir. Bu yönü ile bu hareket, hiç bir müslümanın İslâm şeriatinden başka bir şeriat olduğundan şüphe etmeyeceği bazı çok sakıncalı uygulamal ara yol açabilir.

Bu sakıncalı uygulamal arın örnekleri de, bazı sapıklar tarafından yapıldığı görülen oradaki mukaddes taşın çevresinde tavaf yapmak, yine orada traş olmak ve haccla ilgili diğer ibadetler e başvurmaktır. Arafat'da bulunan Kubbe'nin etrafında tavaf yapan bazı sapıkların hareketle ri de nitelik bakımından aynıdır.

Yine hacc mevsimind e Beytül Mukaddes'de biraraya gelerek, şarkı söyleyip def çalmaya gelince, bu davranış bir kaç yönden çirkin olan püsküllü bir kötülüktür (münkerdir).

Bu yönlerden biri, söz konusu hareketle ri (şarkı söyleyip def çalmak) Mescid-i Aksa gibi bir mescidde yapmaktır. Bu hareketle r mescidler in dışında bile yasakken Mescid-i Aksa gibi bir mescidde nasıl işlenebilir?

Diğer bir çirkinlik yönü, batıl gelenek ve törenleri din edinmekti r.

Bir başka çirkinlik gerekçesi de bütün bunları hacc mevsimind e yapmaktır.

Söz sırası gelmişken belirteli m ki, Arefe günü hacca gidememiş her hangi bir müslümanın, kendi yöresinin mescidine giderek orada dua ve zikir yapması konusu alimler arasında tartışmalıdır. Bu ziyareti İbn-i Abbas ve Amr b. Hureys(56) (Allah onlardan razı olsun) gibi sahabiler le bazı Basra ve Medine alimleri benimseyi p uygulamışlardır.

(Bkz. Beyhaki, Sünen El-Kübrâ, c. 5, s. 117-118; El-Muğnî ve El Şerh ve El-Kebir, c. 2, s. 259.)

(Amr b. Hureys; Büyük sahabiler den olan Amr b. Hurays b. Amr b. Osman El-Karaşi, El-Mahzûmt'nin hicretten iki yıl önce doğduğu söylenmektedir. Ziyad ve oğlu Ubeydulla h'ın saltanatl arı döneminde Küfe imaretler ine vali tayin edilmiş. Hicretin 85. yılı öldü. Bkz. El-İsabe, c. 2, s. 531, Biy. 5808 El-İstiab bi Hamiş El-İsabe, c. 2, s. 515.)

Ahmed İbn Hanbel de her ne kadar bunu müstahab saymamış ise de onu serbest saymıştır. Buna karşılık Ebu Hanife, İbrahim Nehaî ve Maliki gibi bazı Kûfeli ve Medineli alimler de böyle bir geleneği mekruh saymışlardır.

Bu adeti mekruh sayanlar görüşlerini:

“O bir bid'attır. Hem söz ve hem de anlam bakımından genel bid'at kavramı kapsamına girer” diye savunurla rken serbest ve sakıncasız olduğunu ileri sürenler de görüşlerini şöyle savunmuşlardır:

“Bu uygulamayı sahabiler den İbn-i Abbas, Hz. Ali'nin temsilcis i olarak Basra'ya gittiğinde yapmış ve hiç kimse kendisine karşı çıkmamıştır. Halifeler döneminde yapılıp da tepki görmeyen hareket bid'at olamaz.”

(Beyhaki, Sünen El-Kübra, c. 5, s. 118, Beyhaki El-Hasen'den bunu ilk yapanın İbn Abbas olduğunu kaydetmiş. Aynısı El-Muğnî ve El-Şerh El-Kebir'de anlatılmış: c. 2, s. 259.)

Fakat bu ziyaretle r sırasında mescidler de çok yüksek sesle dua etmek, çeşitli hutbeler ve batıl şiirler okumak, diğer günlerde olduğu gibi o gün de mekruhtur . Nitekim Muruzî, bu konu ile ilgili olarak Ahmed İbn Hanbel'in şöyle dediğini kaydediyo r:

“Dua ederken alçak sesle dua etmelidir . Çünkü Cenab-ı Allah (c.c.):

“Namazda sesini fazla yükseltme, çok fazla da alçaltma, bu ikisi arasında orta bir yol tut” (İsra: 110) buyurmuştur. Bu ayet dua hakkındadır.

Bu yüzden sahabiler yüksek sesle dua etmeyi hoş karşılamaz, mekruh görürlerdi.”

Nitekim Ebu Bekir Hilâl'in Katade'ye dayanarak bildirdiğine göre sahabiler den Said b. Museyyeb bu konuda:

“Halk, yüksek sesle dua etme bid'atını ortaya çıkardı” demiştir. (Hilal'in eserinde böyle bir habere rastlayam adım.)

Said b. Ebu Arube de bir defasında Mucalid b. Said'in yüksek sesle dua eden bir gurupla karşılaşınca yanlarına giderek kendileri ne:

“Ey arkadaşlar, bu hareketin izle sizden öncekilerin (sahabiler in) fazilet düzeyine çıktığınızı sanıyorsunuz aldanıyor, yanılıyorsunuz.” dediğini ve bunun üzerine bu gurubu oluşturan kimseleri n teker teker seslerini alçaltarak az önceki taşkınlıklarından sıyrıldıklarını bildirmek tedir. (Verilen kaynakta böyle bir ibareye rastlayam adım.)

(Mucalid b. Said b. Umeyr b. Bistam El-Hemedâni, Ebu Amr -Ebu Said El-Kûfî de olduğu söylenmekte- hadis konusunda güçlü değildir. Yaşamının son yıllarında nakilleri ni karıştırmış. Hicri 144 yılında ölmüş, Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 229, Biy. 919.)

Öte yandan yine Ebu Bekir Hilâl'in, İbn-i Şevzeb'e dayanarak bildirdiğine göre Ebu Tiyah, Hasan-ı Basrî'ye:

“Bazan kadınlarımız ile erkekleri miz bir yerde toplanıyor ve aralarından biri kıssalar okuyor ve dinleyenl erde yüksek sesle dua ediyorlar, bu konuda görüşün nedir?” diye sordu ve ondan şu karşılığı aldı;

“Yüksek sesle dua etmek bid'attır. Dua ederken elleri uzatmak da bid'attır. Ayrıca kadınlarla erkekleri n bir arada toplanması da başka bir bid'attır.” (Adı geçen eserde böyle bir bilgiye rastlayam adım.)

(Abdullah b. Şevzeb El-Horasanî -Ebu Abdurrahm an- altıncı kuşak ravilerde ndir. İbn Hacer Takrib'inde doğru sözlü ve ibadete düşkün birisi olarak niteliyor onu. Dört hadis kaynağı sahibi ondan hadis naklinde bulunmuş. Hicrî 157 yılında öldü. Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 1, s. 423, biy. 380.)

(Ebu Tiyah; Bu şahsın asıl adı Yezid b. Humeyd El-Dab'î -Ebu El-Tiyah'dır. Ancak o künyesiyle tanınır. Güvenilirliği kanıtlanmış hadis imamlarındandır. Beşinci kuşak ravilerde n olan bu zattan altı kaynak hadis kitapları sahipleri hadis naklinde bulunmuşlar, Hicri 128 yılında ölmüş. Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 363, Biy. No: 240.)

Dua ederken el kaldırma konusunda ise hem farklı görüşler ve hem de bazı hadisler vardır, ama bu konuyu ele almanın yeri burası değildir.

Az önce sözünü ettiğimiz tartışmalı Arefe günü ziyareti ile daha önce bahsettiğimiz tartışmasız bir yasak olan Arefe günü ziyareti arasındaki fark şudur:

Tartışmasızca yasak kabul edilen ziyarette, tanınmış bir ermişin mezarı ve Mescid-i Aksa örneklerinde görüldüğü gibi belirli bir şey amaçlanıyor. Oysa semt mescidi ziyaret edilirken belirli bir yer değil, tür olarak mescid amaçlanmaktadır. Tür olarak mescidler i ziyaret amacı edinmek ise, şeriata uygun bir davranıştır. Başka bir deyimle her hangi bir mescide gelen bir kimse, adı ve niteliği değişmez belirli bir yeri amaçlıyor değildir. Onun amacı Allah'ın (c.c.) sayısız evlerinde n birine varmaktır. Öyle ki, eğer gittiği mescid nitelik değiştirerek mescid olmaktan çıksa adamın onunla ilgili hükmü de değişir. Buna göre bu durumda kalbler belirli bir mescide değil, genel bir mescid türüne bağlanmaktadır.

Ayrıca Arefe günü ziyaret etmek üzere belirli bir yere ulaşmak amacı ile yolculuğa çıkmak hacc gibi bir olaydır. Oysa insanın o gün kendi yöresinin mescidini ziyaret etmesi böyle bir anlama gelmez. Baksanıza Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) ne buyuruyor?:

“Şu üçünden başka hiç bir mescid, uzaktan gelinerek ziyaret edilmez:

1 - Mescid-i Haram (Kabe)

2 - Mescid-i Aksa (Kudüsteki mescid)

3 - Benim bu mescidim (Mescid-i Nebevi Peygamber imizin Medine'deki Mescidi)”

(Bu hadisin sağlamlığı konusunda Buhari Müslim söz birliği etmişler (Müttefekun aleyhtir); Buhari bu hadisi Ebu Hüreyre'den nakletmiş Mekke ve Medine'deki mescitler de namaz kılmanın fazileti, Kitabı, H. No: 1189; Müslim, Hacc, Kitabı, H. No: 1397.)

Görüldüğü gibi, Peygamber imiz sözünü ettiği üç mescid dışındaki hiç bir mescidi görmek için yolculuğa çıkılmamasını istemekte dir. Bildiğim kadarı ile bu konuda alimler arasında hiç bir tartışma yoktur. Üstelik biliyoruz ki, kişinin yöresindeki mescide gitmesi ya cuma örneğinde olduğu gibi vacib veya itikâfa girmek istediğinde olduğu gibi müstahabdır.

Ayrıca bir mezar başında vakfe (saygı duruşu) yapmak, o mezarı bayram yeri edinmek anlamına gelir ki, bu başlı başına bir haramdır, isterse bunun için uzak yoldan gelinmiş olsun, isterse olmasın ve isterse bu saygı amaçlı ayakta dikilme (vakfe) davranışı Arefe günü yapılmış olsun, isterse başka bir gün yapılmış olsun. Eğer Arefe günü yapılırsa hem yeri ve hem de zamanı bakımından uydurma bayramlar dan biri olmuş olur.

Bunlar yanında bayramlar da kaval ve davul gibi çalgı aletleri çalmaya gelince, bu bayramlar da olduğu gibi bayram dışı günlerde de mekruhtur, başka bir deyimle bu mekruhluk hükmü bayram günlerine özgü değildir. İpekli giymek gibi şeriatın yasakladığı işlerde böyledir.

Buna göre bayram günlerini ilk nesil müslümanlarının yapmış oldukları gibi bayram namazı kılarak, şeriata uygun hutbeler okuyup dinleyere k, tekbir getirerek, fıtr sadakası (Fitre) vererek ve Kurban keserek kutlamalıdır.

Zamanımızda bazı kimseler bayramlar da meşru tekbirler i getirmeyi ihmal ediyorlar .

Bazı imamlar da Peygamber imizin bayramlar daki tutumu uyarınca önce erkeklere ve arkasından kadınlara hutbe okuma sünnetini göz ardı ediyorlar .

Bazı imamlar da okudukları hutbelerd e söylenmesi gereken şeyleri değil, çok az yararı olan sözleri söylüyorlar.

Kimileri de Kurban bayramı namazını kıldıktan sonra namaz kılınan yerde kurban kesmiyorl ar. Bu ise sünneti bir yana bırakıp sünnet olmayan adetleri benimseme kten başka bir şey değildir. Oysa;

Din; iyi olanı (mağrufu) hem işlemek ve hem de emretmek, buna karşılık kötülükten (münker) hem şahsen uzak durmak ve hem de başkalarını alıkoymaya çalışmak demektir.


 
Üst Ana Sayfa Alt