Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Kureyş Ekonomisine Saldıran Müslümanların Etkisi (Abdurrahman bin Muhammed)

Ercüment Akıncı Çevrimdışı

Ercüment Akıncı

Üye
İslam-TR Üyesi
Bu yazı Abdurrahman bin Muhammed'in Inspire dergisinde yayınlanan makalesinin Türkçe'ye tercüme edilmesiyle hazırlanmıştır.


Kureyş Ekonomisine Saldıran Müslümanların Etkisi
Savaş birçok farklı şekil ve formda meydana geldiği halde amacı ve sonuçları hep aynıdır: uzun vadede düşmanı yenmek ve bertaraf etmek. Şunu belirtmekte fayda var ki, savaşın askeri yönü her zaman zafer kazanmada ve karşı tarafın gücünü kırmada önemli bir rol oynamıştır. Ancak savaşın “yumuşak” yönleri de bu amacı yerine getirmede askeri yöntemlerle eşit veya daha fazla miktarda role sahiptir. Bu yazıda tarih boyunca yumuşak savaş yöntemleri arasında en önemli ve etkili silah olan ekonomik savaşı ele alacağız.

Ekonomi, bir devleti ayakta tutan temel sütunlardan biridir. Halk buna bağlıdır ve devletin bölgesel ve küresel gücü de ekonomik gücü ile paraleldir. Dahası, bir ülkenin askeri gücü ekonomik gücüne bağlıdır. Filolar ve ordular sadece ekonomi çökmesin hatta sarsıntıya dahi uğramasın diye seferber edilebilir. Ülkeler, ekonomilerinin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden her şeye karşı tedbir alma eğilimindedirler. Bu silahı, iyi bir şekilde kullanıldığında düşmanın elindeki çarpıcı bir güç olarak kabul ediyorlar ve bu nedenle korkuyor, dehşete düşüyorlar.

Müslümanlar, Allah için, O’nun kelimesini yüceltmek ve dinini hakim kılmak için cihad ediyorlar. Bu cihad, farklı şekillerde, düşmanla savaşmak için farklı türde silahlarla da yapılabilir. Ve bu silahlardan biri de düşmanın, ekonomik çıkarlarına saldırmak ve onu hedef almaktır. Resulullah (ﷺ) ve ashabı bu etkili silahı kendi zamanlarında kullanmışlardı. Düşman üzerinde çok büyük bir etki göstermiş, o dönemde küfrün başı ve Müslümanlara en büyük tehdit olarak kabul edilen Kureyş’in çökmesine sebep olmuştu. Kureyş, sahip olduğu siyasi ve ekonomik güçten dolayı Araplar arasında baskın bir kabile olarak kabul ediliyordu. Bu gücü çeşitli yollardan elde etmişlerdi: en önemlisi ise Arapların her yıl Hac için gittikleri Kabe gibi bölgelerinde yer alan ekonomik faaliyetlerdi. Bu, ekonomik olarak onları kalkındırmış diğer Arap kabileleri üzerinde üstünlük kurmalarını sağlamıştı.

Sonra Kureyş arasında beklenmedik bir olay meydana geldi: Allah-u Teala onlara, insanları tevhide çağıran bir peygamber gönderdi. Kureyş, kişisel olarak Peygamber’le (ﷺ) aralarında hiç husumet yaşamamıştı ancak onun hiçbir ortak kabul etmeden sadece Allah’a ibadet etme çağrısındaki tehlikeyi farketmişlerdi. Bu çağrı, Arap ile Arap olmayan arasında, beyaz ile siyah arasında hiçbir fark gözetmeden, insanların takvalarına göre yargılanacakları bir adalet sistemi getirmişti. Bir insanın statüsü, iktidarı veya sahip olduğu serveti ile değil, inancına göre belirleniyordu. Bu ilkeler Kureyş tarafından kabul edilemezdi, üstelik siyasi üstünlüklerine de halel getiriyordu. Bunu egemenliklerine karşı bir tehdit olarak görmüşlerdi. Bu tehdit, Peygamberimiz’in (ﷺ), insanların dört bir yandan gelerek toplandığı ekonomik ve dinsel dönemleri davasını anlatmak için kullandığı zaman daha da arttı.

Böylece bu çağrının yayılmasını engellemek için ellerindeki tüm imkan ve silahlarla Peygamber’e (ﷺ) karşı savaşmaya başladılar. Bu silahlardan biri de ekonomiydi. Peygamber’e (ﷺ) ve ashabına onu desteklemeyi bırakmaları için ekonomik bir ambargo uygulamaya koyuldular. Bunu sağlamak için tüm Müslümanları, onlara sempati duyanları ve koruma altına alanları tek bir fırka olarak kabul edecek bir anlaşma taslağı hazırladılar. Onlarla ticaret yapmayı ve evlenmeyi yasakladılar. Tüm bu maddeleri bir kağıda yazıp Kabe’nin duvarına astılar. Bu koşullar, Peygamber’i (ﷺ) ve beraberindekileri Haşimoğullarına sığınmaya zorladı.

Kuşatma Müslümanlar için çok zorluydu. Hiçbir destekleri yoktu ve kıtlık baş göstermişti. Öyle ki, açlıktan ağlayan çocukların sesi duyuluyordu. Mekke’ye dışarıdan bir kervan geldiğinde, Peygamber’in (ﷺ) amcası Ebu Leheb, tüccarlara emir vererek malların fiyatlarını yükseltir, böylece Peygamber (ﷺ) ve ashabının bir şeyler alabilmesini engellerdi. Bu şekilde geçen üç zorlu yılın ardından, Kureyş’in liderlerinden beş kişi bu kuşatmaya bir son vermek için anlaşmayı iptal etti.

Günler geçti ve Peygamber (ﷺ), güvenli bir sığınak olarak Medine’ye hicret etti. Orada bir İslam Devleti kurdu. Yeni devletin yükselmesini ve güçlü olmasını sağlayacak altyapıyı hazırladı. Müslümanlar güçlendikçe Kureyş daha çok endişelenmeye başladı. Çünkü Müslümanlar, Kureyş’in kullandığı aynı silah ve yöntemlerle onlara saldırmaya başlamıştı. Kureyş’in ekonomisini hedef alan saldırılar da buna dahildi. Saldırılar, Kureyş’in ekonomisini zayıflattı, zenginliğini aldı, onu savaş meydanlarına çıkmaya ve Müslümanlara yönelik tavrını terk etmeye zorladı.


Müslümanların, Kureyş’in ekonomik çıkarlarına yönelik yaptığı saldırılardan bazı örnekler:
  1. Müslümanlar Medine’ye yerleştikten sonra, Peygamber (ﷺ), Mekke ve Şam arasındaki Kureyş kervanlarına saldırmak ve ele geçirmek üzere birçok seriyye gönderdi. İşte onlardan bazıları:
    • Hicretten 1 yıl sonra, Ramazan: Hamza bin Abdülmuttalib ve beraberindeki otuz Müslüman, Ebu Cehil’in 300 kişilik bir ticaret kervanının önünü kesti. Mecdi bin Amir El-Cüheni’nin arabuluculuk etmesi üzerine savaş olmadı.
    • Hicretten 1 yıl sonra, Şevval: Ubeyde bin Haris, altmış Müslümanla birlikte Rabiğ vadisinde, Ebu Süfyan’ın liderlik ettiği 200 kişilik kervana saldırdı. Küçük çarpışmalar dışında büyük bir savaş meydana gelmedi.
    • Hicretten 1 yıl sonra, Zilkade: Sa’d bin Ebi Vakkas komutasındaki yirmi kişilik seriyye, bir kervanın önünü kesmek için yola çıktı ancak kervanı kaçırdılar.
    • Hicretten 2 yıl sonra, Safer: Peygamber (ﷺ) Medine’de vekil olarak Sa’d bin Ubade’yi bırakarak, bir kervanı ele geçirmek üzere Viddan’a gitti. Kervana yetişemediler ancak Damraoğulları ile bir anlaşma yaptılar.
    • Hicretten 2 yıl sonra, Rabiülevvel: Peygamber (ﷺ) beraberindeki 200 Muhacir ve Ensar ile Umeyye bin Halef liderliğindeki Kureşy’e ait bir kervanı ele geçirmek üzere Bevat’a gitti. Ancak kervana yetişemediler.
    • Abdullah bin Cahş, müşrikleri gözetlemek üzere Mekke ve Taif arasındaki Nahle bölgesine gitti. Kureyş’e ait bir kervanın geçmekte olduğunu görünce istişare ettiler ve kervanı ele geçirmeye karar verdiler. İki müşriği de tutsak olarak aldılar.

  2. Bedir Savaşı

    Hicretten 2 yıl sonra, Cemaziyelahir: Kureyş’e ait büyük bir kervanın Şam’dan döndüğüne dair haberler geldi. Kervan, bir servet yüklüydü, kadın-erkek tüm Mekke’nin malı vardı içinde. Ebu Süfyan’ın 30-40 adamla koruduğu kervan, 1000 deveden oluşuyordu. Eğer bu kervanı ele geçirebilirlerse, Müslümanların hicret sırasında kaybettikleri malları için mükemmel bir tazminat olacaktı. Bundan dolayı Peygamber (ﷺ) ashabına şöyle dedi: “İşte mallarıyla beraber bir Kureyş kervanı. Haydi gidin, belki Allah size ondan bir ganimet verir.” Ebu Süfyan kervana baskın yapılacağını haber alınca, Mekkelileri uyarması için Damdam bin Amr el-Gıfari’yi gönderdi. Onlar da mallarını kurtarmak için hızlıca yola çıktılar. Allah Teala kervanın kurtulmasını diledi, ancak asıl sorun kendilerine yapılan bu saldırıydı. Bunu asla unutamazlardı. Prestijlerine bir darbe almışlardı. Bu nedenle ne kadar güçlü olduklarını göstermek ve onurlarını geri kazanmak için ordularını Bedr’e yürüttüler. Sonuç olarak büyük Bedr savaşı meydana geldi ve Kureyş ağır bir yenilgi aldı. Birçok müşrik orada öldü ve ekonomik hegemonyasını kaybetti.


  3. Yemame’nin ileri gelenlerinden Sümame bin Üsal’in kıssası

    Ebu Hureyre (r.a.) rivayet ediyor: Peygamber (ﷺ) Necd bölgesine süvariler gönderdi. Onlar da Beni Hanife kabilesinden Sümame bin Üsal adında bir adamı getirdiler. Onu mescidin direklerinden birine bağladılar. Peygamber (ﷺ) onun yanın geldi ve “Ey Sümame, gönlünde ne var” diye sordu. Sümame: “Ey Muhammed! Gönlümde hayır var! Şayet, beni öldürecek olursan, eli kanlı bir katilin hayatına son vermiş olursun. Eğer, bana iyilik eder, beni affedersen, iyiliğe karşı teşekkür eden, iyilik bilen bir kimseye iyilikte bulunmuş olursun. Eğer, hürriyetime kavuşmam için benden mal istersen, dilediğin kadar iste al.” Peygamber (ﷺ) onun yanından ayrıldı ve ertesi gün tekrar “Ey Sümame, gönlünde ne var” diye sordu. Sümame aynı cevabı verdi. Ertesi gün Peygamber (ﷺ) sorusunu tekrarladı. Sümame tekrar aynı şekilde cevaplayınca Peygamber (ﷺ) salıverilmesini emretti. Sümame, mescidin yanındaki bahçede gusül aldı ve mescide girip şehadet getirerek müslüman oldu. Ve şöyle dedi: “Ya Resulallah! Vallahi önceden bana yeryüzünde senin yüzünden daha sevimsiz bir yüz yoktu. Şimdi senin yüzün bütün yüzlerin en sevimlisi oldu. Vallahi önceden bana yeryüzünde senin dininden daha sevimsiz bir din yoktu. Şimdi senin dinin bütün dinlerin en sevimlisi oldu. Vallahi önceden bana yeryüzünde senin şehrinden daha sevimsiz bir şehir yoktu. Şimdi senin şehrin bütün şehirlerin en sevimlisi oldu. Süvarin beni yakaladığında ben Umre yapmayı düşünüyordum. Şimdi benim hakkımda ne buyurursun?” Peygamber (ﷺ) onu tebrik etti ve Umre yapmasını emretti. Sümame, Mekke’ye varınca biri ona “Dinini mi değiştirdin sen” dedi. Sümame: “Ben dinlerin en hayırlısına, Muhammed’in dinine uydum. Bundan sonra o izin verinceye kadar size Yemame’den bir erzak tanesi bile gelmeyecek” diyerek Mekke’ye hububat ve yiyecek sevkine engel olunca Mekkeliler, Peygamber’e (ﷺ) mektup yazarak Mekke’de açlık ve sefaletin hüküm sürdüğünü, Sümame’yi bundan vazgeçirmesini istediler. Peygamber (ﷺ) da Sümame’ye haber gönderip Mekke’ye erzak ve diğer ihtiyaçların sevkini yeniden başlattı.


  4. Ebu Basir’in direnişi

    Hudeybiye Anlaşması sonucu Ebu Basir Kureyş’in elinden kaçarak Peygamber’e (ﷺ) sığındı. Kureyş iki adam göndererek anlaşma gereği Ebu Basir’i teslim etmesini Peygamber’den (ﷺ) istedi. Bunun üzerine Peygamber (ﷺ) anlaşmaya uymak için ona adamlarla beraber dönmesini emretti. Ebu Basir dönerken onlardan birini kandırdı ve kılıcıyla onu öldürdü. Diğer adam korkarak kaçtı. Medine’ye geri dönen Ebu Basir, Peygamber’e (ﷺ) anlaşmaya uyduğunu söyledi. Ancak Peygamber (ﷺ) “Bu adam, harp kışkırtıcısı, kızıştırıcısıdır!” buyurdu. Ebu Basir Mekke’ye geri gönderileceğini anladı. Ancak Peygamber (ﷺ) onu gideceği yer hususunda muhayyer bıraktı. Ebu Basir, Kureyş kervanlarının ve ticaret yollarının geçtiği deniz kıyısında bir yere gitti. Mekke’den kaçan zayıf Müslümanlar da ona katıldı. Böylece kervanlara baskınlar düzenlemeye ve müşrikleri öldürüp mallarını gasp etmeye başladılar. Bu durum Kureyş üzerinde büyük bir baskı meydana getirdi. Peygamber’den (ﷺ) Ebu Basir ve grubunu durdurmasını istediler. Anlaşmadan feragat etmeye hazırlardı: Mekke’den Medine’ye gidenler geri gönderilmeyecekti. Bu olay Kureyş’in gururunu ve kibrini kırdı. Mekke’de acz içinde yaşayan zayıf Müslümanlar güçlü ve muzaffer olarak Medine’ye döndüler.


  5. Beni Nadr Yahudilerinin kuşatılması

    Sahih-i Müslim’de geçen hadise göre Beni Nadr yaptıkları anlaşmayı bozdu. Bunun üzerine Allah Resulü (ﷺ) onları kuşatmaya aldı ve hurma ağaçlarını kesti. Sonunda teslim oldular. Peygamber (ﷺ) ekonomik kaynaklarını yok ederek onları yendi. Allah Teala şöyle buyuruyor: “Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu) Allah'ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir.” [59:5] Hurma ağaçları onların ana geçim kaynağıydı. Geçim kaynaklarının yok olması ile gelen baskıya dayanamadılar ve savaşı kaybederek Medine’den sürüldüler.


  6. Taif’in kuşatılması

    Mekke’nin fethinden sonra Peygamber (ﷺ) Taif’i ele geçirdi ve üzüm bağlarını yakma emri verdi. Müslümanlar harekete geçince Taifliler Peygamber’den (ﷺ) Allah rızası ve akrabalık hakkı için üzüm bağlarını bırakmasını istediler. Bunun üzerine Peygamber (ﷺ) “Ben üzüm asmalarınızı Allah’ın rızasını ve akrabalık hakkını gözeterek bırakıyorum” buyurdular. İbn Kayyim der ki: “Eğer onları zayıflatacaksa kafirlerin ağaçlarını kesmek caizdir.”
Yukarıda verdiğimiz örnekler, düşmanın ekonomisini hedef almanın onları bozguna uğrattığını, zayıflattığını ve mağlup ettiğini gösteriyor. Bu tür eylemler gereksiz değildir aksine yarattığı sonuçlar savaşın dengesine etki eder. Bir silah ne kadar etkili kullanılırsa o kadar etkili sonuçlar meydana getirir ve bu da ileride sizi hedeflerinize daha çok yaklaştırır. Ve zamanında küfrün başı olan Kureyş’in aldığı zararlar bu Cihad sebebiyledir ve bu tür bir silahın ne kadar etkili olduğunun da kanıtıdır.

Ve işte günümüz, tarih kendini tekrar ediyor ve küfrün başları bir kez daha aynı yöntemlerle fakat farklı şekillerde İslam’a karşı savaşıyorlar. Zamanında küfrün başı olan Kureyş nasıl Müslümanlara karşı onları kuşatarak ve ambargo uygulayarak savaştıysa, Bugün de Amerika ve Batı, Müslümanlara karşı tüm yol ve yöntemlerle savaşıyor. Kendi kavramlarını empoze ederek ve Müslümanların topraklarında kontrolü sağlayarak onların kaynaklarını sömürüyor. Ve geride Müslümanlara, servetlerinden kalan kırıntıları bırakıyor. Müslümanlar ise zenginliklerinin, gözleri önünde, düşman medeniyetlerin kalkındırılması ve güçlendirilmesi için – daha sonrasında Müslümanlara karşı savaşmak için - nasıl kullanıldığına şahitlik ediyorlar.

Müslüman nesil, İslam tarihinin gördüğü en kötü bozulma, yoksulluk ve cehalete sürüklendi. Müslümanlar Ben-i Haşim’in mahallesinde boykot altındayken, açlıktan ağlayan çocukların sesi mahallenin dışından duyuluyordu. Bugün ise çocukların, kadınların ve yaşlıların hıçkırıkları her yerden duyulabilir. Tüm dünyanın gözü önünde bu insanlar öldürülüyor ve acı çekiyor ancak kimse bir şey yapmıyor.

Bugün, Müslümanlar ve düşman, yani küfrün başı arasındaki savaş yeni bir döneme giriyor. Ve şu zamanlarda bizim için en önemli hedef, küfrün başı olan Amerika’nın ekonomisine saldırmaktır. Müslümanlar, Peygamber’in (ﷺ) Kureyş ekonomisiyle savaşırken attığı adımları takip etmedikçe, mevcut zamana uygun olacak şekilde bu yöntemleri uygulamadıkça onların sinirlerini kesemez, kibirlerini kıramayız. Bu tür bir cihadda seçenekler sayısızdır: Günümüzde, Müslümanlar bu seçeneklerden bazılarını kullanmış ve başarılı olduklarını kanıtlamıştır. Bunlardan bazıları Müslümanların bazı kafir ülkelerin ürünlerini boykot etmesi, 9/11 operasyonu, Ömer Faruk operasyonu – Allah onu esaretten kurtarsın - ve diğer benzer operasyonlardır ki Amerika’yı ve diğer ülkeleri büyük oranda etkilemiştir.

Aynı zamanda fazla efor ve insan gücü gerektirmeyen ama sonuç bakımından büyük operasyonlara denk veya daha fazla olan seçenekler de mevcut. Amerika'nın entelijensiyasının, ekonomik ve etkili kişiliklerinin hedef alınması gibi. Gelişmiş ülkelerin hayat damarı ekonomisidir ve ekonomi, onu ayakta tutan kurumlara ve şirketlere dayanmaktadır. Ve bu kurum ve şirketler bir grup kişi tarafından yönetilir. Bu kolay hedefler ise harika sonuçlar verecektir. Amerika’daki her bir CEO’nun, BOD’un ve şirket sahibinin, Mücahidlerin sırada kimi hedef alacağını bilmeden tehdit altında yaşadığını hayal edin. Bu, Amerikan ekonomisinde bir çöküş ve ABD'deki tüm karar vericilere ve politikalara dalgalanmalar getirecektir. Bu hedeflere ulaşmak kolaydır ve ekonomiyi hedef almak isteyen herkese açıktır. Amerika’yı besleyen sermayenin ve elin çoğunun bu kişilerden geldiği bilinmelidir.

Düşmanları ve özellikle Küfr’ün başını hedef almak, Allah'ın bize emrettiği emirler arasında en iyi eylemlerden biridir. “Ve eğer antlaşmalardan sonra, yine yeminlerini bozarlarsa ve dininize hınç besleyip-saldırırlarsa, bu durumda küfrün önderleriyle çarpışın. Çünkü onlar, yeminleri olmayan kimselerdir; belki cayarlar.” [9:12] “Haram aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” [9:5] Ve başka bir ayette mü’minlere hitaben “Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.” [5:54] buyuruyor. Başka bir ayette ise “Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!..” [9:73] buyuruyor.

Ve bugün biz, Cihad kapılarının açıldığı, Müslüman ümmete dirilmeyi ve İslam’ın onurunu geri getirmeyi, zulme uğrayanı ve zayıf bırakılmışı savunmayı, işlediği suçlardan ötürü kafirleri cezalandırmayı ve Müslüman Ümmet’e zaferi getirmeyi teklif eden bir zamanda yaşıyoruz.

Inspire Dergisi
2016


Yazının PDF haline aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Kureyş Ekonomisine Saldıran Müslümanların Etkisi PDF
 
Üst Ana Sayfa Alt