Çözüldü Peygamberin Soyunun Üstünlüğü Rivâyeti ile Takva Üstünlüğü Hadisi Çelişir mi?

N Çevrimdışı

Nizamı Furkan

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamun Aleyküm, sosyal medyada bir makale buldum sorarım diye kaydetmiştim şimdi ise sormak istiyorum.

Rasulullahın bu hadisine bakarsak (Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.) [İbni Neccar]

Bu hadisten Arapların diğer ırklardan üstün olmadığını üstünlüğün takva ve din ile olduğunu anlıyoruz ancak o makaledeki hadislerden yapılan yorum bunun aksi olmakta bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanlış yorumlanmış bir makalemidir? Araplar delil ile diğer ırklarda üstün müdür? Yoksa aşağıdaki makalede getirilen hadislerdeki "üstünlük" başka anlamdamıdır?


O MAKALE;

"Ehli-sünnet wal-cemaat alimlerinin görüşü Arap ırkının diğer ırklardan üstün olduğudur. Ve Qureyş’in de Araplar’ın içindeki en üstün kabile olduğu ve Haşim oğullarının da Kureyş’in en üstün kolu olduğudur. Ve Haşim Oğulları'ndan gelen en üstün insan Rasulullah (saw)’dir. Bunun delili Tirmizi’nin peygamberimizin amcasından kaydettiği hadistir:

"Bir defasında peygamberimize dedim ki: "Ya Rasulallah, Kureyşliler aralarında toplanarak soylarını müzakere etmişler ve senin çöplükte yetişen bir hurma ağacı olduğun sonucuna varmışlar" dedim. Bana şu cevabı verdi:

"Allah varlıkları yaratırken beni onların hayırlı kesiminden yaptı. Arkasından kabileleri yaratırken beni en hayırlı kabileye bağladı. Daha sonra aile kollarını yaratırken beni kabilemin en hayırlı kolundan türetti. Ben hem fert olarak ve hem de aile kolu olarak insanların en hayırlısıyım." [Tirmizi 3607]

Ve yine Tirmizi’de geçen ve Ahmed İbn Hanbel’in aynı zincire dayandırdığı diğer bir hadiste:

“Muttalib bin Abu Wadaa: "Bir gün amcası Abbas, Peygamberimizin (s.a.v.) huzuruna gelerek kulağına gelen bir dedikoduyu anlattı. Bunun üzerine Rasulullah minbere çıkarak cemaate Ben kimim? diye sordu. Cemaat:
"Sen Allah'ın Rasulusün" diye karışılık verdikten sonra o şunları söyledi:
"Ben Abdulmuttalib oğlu Abdullah'ın oğlu Muhammed'im. Allah varlıkları yaratırken Beni onların hayırlı kesiminden yaptı. Arkasından yarattığı varlıkları ikiye ayıran Allah beni hayırlı kısımda yaptı. Sonra kabileleri yaratırken beni en hayırlı kabileye bağladı. Daha sonra aile kollarını yaratırken beni kabilemin en hayırlı kolundan fert olarak da en hayırlı olarak yarattı." [Tirmizi 3608]


Her ne kadar bu iki hadis bazıları tarafından zayıf olarak nitelendirilmişse de bu hadislerle anlam olarak yakın Müslim’de geçen şu sahih hadis vardır:

“Allah İsmail Oğulları’ndan Kinane’yi seçti ve Kinane’nin soyundan Kureyş’i seçti ve Kureyş’in soyundan da Haşim Oğulları’nı seçti ve Haşim Oğulları’ndan da beni seçti. [Sahih Muslim 2276]

Bu demek değildir ki Beni Haşim’den olan bu özelliğiyle diğerlerinden daha üstün olduğu için böbürlensin. Kişi Allah’a karşı daha takvalı olduğu sürece onun katındaki değeri de bir o kadar artar. Türk, Kürt veya İngiliz soyundan gelip Allah katında Beni Haşim’in çoğundan daha değerli olan birçok muvahhid vardır. İbn Teymiyye Sirat al-mustaqîm’de çok güzel demiş:

“Buna karşılık Kureyşliler ve Haşimoğullan gibi seçkin bir zümreden olmayan kimseler de bilsinler ki, onların Peygamberimizi (s.a.v.) onaylayıp emirlerine uymuş olmaları, O'nu sevenleri sevmeleri, Allah'ın üstün saydığı kulları örnek edinmeleri ve Rasulullah'a gelen hak dinin ilkelerini uygulamaları kedilerinin üstün sayılmış zümrelerin tüm fertlerinden daha üstün olmalarını sağlar ki, gerçek üstünlük budur.

Mesela halife Umar (r.a.)’a bakalım. Zamanında kendilerine bağış payı verilecek olanların listesi tutulacağı sırada "Emir-ül müminin ilk sıraya kendi adını yazsın" diyenlere:

"Hayır, Umar'ı Allah'ın kendisini koyduğu yere koyunuz" diye cevap vererek Önce Rasulullah'ın yakınlarını ve arkasından O'na yakınlık derecesine göre sırası gelenleri yazdıktan sonra kendi adını Adiy Oğullarına sıra gelince yazmıştır. Bilindiği gibi, Adiy oğullarına Kureyş kabilesinin geri planda kalan kollarından biri idi. Fakat Umar'ın işte bu hakka bağlılık titizliği ve diğer bir çok faziletleri, kendisini diğer Kureyş boyları bir yana, Haşimoğullarının bile tümünün önüne geçirmiştir.” [Sirati Mustakim, Tevhid Yayınları 290]

Ve Allah (s.w.t) (mana olarak) şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” [Hucurat 13]
Allah en doğru bilendir.
"
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakâtuh;
حدثنا محمد بن مهران الرازي ومحمد بن عبدالرحمن بن سهم. جميعا عن الوليد. قال ابن مهران: حدثنا الوليد بن مسلم. حدثنا الأوزاعي عن أبي عمار، شداد؛ أنه سمع واثلة بن الأسقع يقول : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : إن الله اصطفى كنانة من ولد إسماعيل. واصطفى قريشا من كنانة. واصطفى من قريش بني هاشم. واصطفاني من بني هاشم
Bize Muhammed b. Mihran er-Razi ve Muhammed b. Abdurrahman b. Sehm birlikte el-Velid'den tahdis etti. İbn Mihran dedi ki: Bize el-Velid b. Muslim tahdis etti, bize Evzai, Ebu Ammar Şeddad'dan tahdis ettiğine göre O Vasile b. el-Eska'ı şöyle derken dinlemiştir:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Şubhesiz Allah, İsmailoğulları arasından Kinane'yi seçti. Kinane'den de Kurayş'i seçti. Kurayş'den Haşimoğullarını seçti, Haşimoğulları arasından da Beni seçti" buyururken dinledim.
(Muslim, Fedâilu’s-Sahâbe, Bab 1, Hadis no: 5897;
Tirmizî, Menâkıb, Bab 1, Hadis no: 3605 - 3608 – Tirmizî bu hadisi "hasen sahih" olarak nitelemiştir.)
İbn Hibbân, Sahih, 14/313, hadis no: 6404

Ahmed b. Hanbel, Musned, 4/107
İbn Sâ’d, Tabakât, 1/36)

Hadisin râvî zinciri (senedi) sağlam kabul edilmiştir. İçinde Evzâî, Ebu Ammar, Vasile gibi güvenilir râvîler bulunmaktadır.


Hâfız Heysemi ise hadisin sıhhati hakkında şöyle der:
رواه أحمد والطبراني، ورجال أحد الإسنادين رجال الصحيح، غير عبد الله بن المؤمل، وهو ضعيف، وقد وثّق
“Bu hadisi Ahmed (b. Hanbel) ve Taberânî rivayet etmiştir. Senetlerden birinin râvîleri, Sahih’in (yani Buhârî veya Muslim’in) râvîleridir. Ancak içlerinden sadece Abdullah b. el-Muemmel zayıftır; fakat güvenilir olduğuna (sika olduğuna) dair de bazı sözler vardır.” (Nuraddin el Heysemi, Mecmaʿu’z-Zevâid, C. 8, Sf: 215)
Abdullah b. el-Muemmel (
عبد الله بن المؤمل) hakkında muhaddisler ihtilaf etmiştir.
İbn Hâcer, Onun hakkında “sadûk, ancak hafızası zayıf” demiştir. İbn Maîn bâzı rivayetlerinde Onu zayıf sayarken, bâzı rivayetlerde “lâ be’sa bihî” (bir sakıncası yok) demiştir. İmam Ahmed Onu “zayıf” olarak değerlendirmiştir.
Bu tür râvîler genellikle “hasen li-gayrihi” derecesine çıkabilir. Yani tek başına olmasa da, başka şâhidleri olduğunda hadisin sıhhatine zarar vermez.
Hâfız Heysemî, gerçekten de bu hadisin bir varyantında Abdullah b. el-Muemmel isimli zayıf bir râvî olduğunu belirtmiş, ama buna rağmen "güvenilir sayanlar da vardır" diyerek hadisi tamamen reddetmemiştir.
Ayrıca bu hadis Sahih-i Muslim'de başka bir isnad ile yer aldığı için zaten sahihtir. Heysemî'nin değerlendirmesi Musned-i Ahmed veya Taberânî'deki başka bir sened için geçerlidir. Yani genel hüküm değişmez: Hadis sahih kabul edilir.

Elbânî, Silsiletu’l-Ahâdîsi’s-Sahîha’da hadisin sahih olduğunu tekrar teyit etmiştir. (Muhammed Nasıruddin el-Elbânî, Sahîhatu’s-Sahîha, no: 1090)
"Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Allah, İsmailoğulları arasından Kinaneyi seçti... " hadisi bizim mezheb alimlerimiz, Arablardan Kurayş'in dışındakilerin Kurayş'lilere kuf (denk) olmadığına, Haşimoğullarından olmayanların -Muttaliboğulları mustesna- Onlara denk olmadığına delil göstermişlerdir. Çünkü Haşimoğulları ile Muttaliboğulları sahih hadiste açıkça ifade edildiği gibi aynı şeydir. Allah en iyi bilendir.


Verdiğin ikinci hadisi inceleyerek ilk hadis ile bağlantısını ve nasıl anlaşılması gerektiğine bakalım;


إنَّ ربكم واحد، وأباكم واحد، ودينكم واحد، ونبيكم واحد، ليس لعربي على عجمي فضل، ولا لعجمي على عربي، ولا لأحمر على أسود، ولا لأسود على أحمر، إلا بالتقوى
Rabb'iniz birdir, babanız birdir, dininiz birdir, peygamberiniz birdir. Arab'ın Aceme, Acemin Arab'a, kırmızının siyaha, siyahın kırmızıya takvâ dışında hiçbir üstünlüğü yoktur.
(Musannef İbn Ebî Şeybe, C. 6, Sf: 479; Ahmed b. Hanbel, Musned, Hadis no: 23489; Beyhakî, Şuabu’l-İman, C. 4, Sf: 289, Hadis no: 4765)
İbn Neccâr, Zeylu Târîhi Bağdâd (senedinde zayıflar vardır)
Ancak bu hadis mânâ olarak sahihtir, çünkü başka sahih hadislerle desteklenmiştir. Misalen:

إن الله لا ينظر إلى صوركم وأموالكم ولكن ينظر إلى قلوبكم وأعمالكم
Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; kalblerinize ve amellerinize bakar.
(Sahih-i Muslim, 2564)


اللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ
Allah, risaletini kime vereceğini en iyi bilendir.(En’âm, 124)


İbn Teymiyye, bu konuda şöyle der: "Peygamberin Kurayş’ten, Haşimoğullarından olması, Onun soyunun ve kavminin fazileti, sadece bir şeref ve Allah'ın lutfudur. Fakat bu, diğer kavimlerin mutlak anlamda değersiz olduğu anlamına gelmez. Zira Allah katında kıymet takvâ iledir. Nitekim Allah, Ebu Leheb’i cehenneme koydu, ama Habeşli Bilâl’i cennete soktu." (İbn Teymiyye, İktidâʾu's-Sırâṭ, C. 1, Sf: 181)

فليس لأحد أن يفتخر على أحد بنسب، ولا ببلد، ولا بقبيلة، ولا برئاسة، فإن أكرمكم عند الله أتقاكم
Hiç kimsenin nesebiyle, yaşadığı beldeyle, kabilesiyle veya makamıyla övünmeye hakkı yoktur. Şubhesiz Allah katında en değerli olanınız, en çok takvâ sahibi olanınızdır.” Devamla:
وأما من يفتخر بنسبه ويزري على غيره، فهذا من عمل الجاهلية
Nesebiyle övünüp başkasını küçümseyen kimse, bu cahiliyenin bir işidir.(İbn Teymiyye, İktidâʾu's-Sırâṭ, C. 1, Sf: 110)

فإن الله خص قريشًا ومضرًا بنبوّته، واختار بني هاشم من قريش، ولم يجعل هذا تفضيلاً مطلقًا، بل جعل التفاضل في التقوى
Allah Teâlâ, peygamberliğini Kurayş ve Mudar’a has kıldı, Kureyş içinden de Benî Hâşim’i seçti. Fakat bu, mutlak bir üstünlük anlamına gelmez. Asıl üstünlük takvâ iledir.” (İbn Teymiyye, Mecmû’u’l-Fetâvâ, C. 4, Sf: 421; C. 11, Sf: 318) Ayrıca şöyle
Nesebî üstünlük, sadece bir şeref ve imtihan vesilesidir, bu kişiye tek başına değer kazandırmaz. Eğer takvâ ile desteklenirse o zaman anlam kazanır." der.

İmam Nevevî (rahimehullah), Rasûlullah’ınAllah Beni Haşimoğullarından seçti hadisinin şerhinde şöyle açıklar:

هذا الحديث فيه بيان شرف نسب النبي صلى الله عليه وسلم، وأنه أعلى الأنساب، ولا ينافي حديث: لا فضل لعربي على عجمي إلا بالتقوى، فإن هذا الحديث إنما هو في الفضل عند الله تعالى، وهذا في بيان النسب
Bu hadis, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in nesebinin şerefini ve en yüce neseb olduğunu bildirir. Ancak bu, ‘Arab’ın Acem’e üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takvâ iledir’ hadisine aykırı değildir. Çünkü bu son hadis Allah katındaki üstünlükle, diğeri ise nesebin faziletiyle ilgilidir.” (İmam Nevevî, Şerh Sahih Muslim, C. 15, Sf: 39)

İbn Hacer el-Askalânî (rahimehullah) 'de şöyle bir açıklama yapar:

اختيار الله لرسوله من أشرف نسب يدل على شرف النسب لا على الفضل المطلق، فإن الفضل بالتقوى
Allah’ın Rasûlunu en şerefli nesebden seçmiş olması, nesebin şerefli oluşuna delalet eder; bu mutlak fazilet anlamına gelmez. Zira fazilet, takvâ iledir.(İbn Hacer el-Askalânî , Fethu’l-Bârî, C. 6/528; C. 7/150)

Rasûlullah’ın neseben seçilmiş olması, Onun kavmi için mutlak bir üstünlük değil, sadece bir Allah’ın tercihidir. Hiçbir kavim, renk, ırk takvâ dışında diğerinden üstün değildir. İkisi arasında çelişki yoktur, her biri farklı hakikati ifade eder.

Şeyh'ul İslam İbn Teymiyye (rahimehullah) bu konuda da şöyle demekte:
إن الفضل كل الفضل في الإيمان والتقوى ومتابعة النبي صلى الله عليه وسلم، وليس في النسب والمال والدنياإن
Gerçek faziletin tamamı, iman, takvâ ve Rasûlullah’a ittibâdadır. Fazilet ne nesebte, ne parada, ne dünyalıkta aranmaz.
وكم من مولى أعجمي أفضل عند الله من قرشي هاشمي
Nice mevlâ (azadlı köle) vardır ki Allah katında Haşimoğullarından bir Kureyşliden daha üstündür.” (İbn Teymiyye, Mecmû’u’l-Fetâvâ, C. 11, Sf: 319-321)

İbnu’l-Kayyim (rahimehullah), özellikle çocuk eğitimi ve soyla övünme meselesine girerken şöyle der:
من ربى ولده على الفخر بالنسب أو المال أو الحسب فقد أفسد قلبه وهدم دينه، وزرع فيه كبر الجاهلية
Kim çocuğunu soyla, servetle, soy şerefiyle övünmeye alıştırırsa, Onun kalbini bozar, dinini yıkar ve cahiliye kibirini eker. (İbnu’l-Kayyim, Tuhfetu’l-Mevdûd bi Ahkâmi’l-Mevlûd, Sf: 241-243)
Bu çok güçlü bir uyarıdır. Yani bir babanın, evladına “biz falancayız, soyumuz şöyle” diyerek övünmesi, çocuğun kalbine şirk kalıntıları ve cahiliyye taassubu eker.

İbnu’l-Kayyim (rahimehullah) yine şöyle der:
الاعتبار في الناس بالإيمان والتقوى، لا بالنسب والحسب
İnsanların değeri, soyla sopla değil; iman ve takvâ ile ölçülür.”
فمن رفعه الله بالإيمان فهو الرفيع، ومن وضعه فهو الوضيع، ولو كان أشرف الناس نسبًا
Allah kimi imanla yükseltirse O gerçekten yücedir. Kimi alçaltırsa, O da düşüktür – isterse neseb olarak insanların en şereflisi olsun. (İbnu’l-Kayyim, İ’lâmu’l-Muvakki’în, C. 1, Sf. 56)

İbnu’l-Kayyim der ki:

والله لا يزن العبد بمنصبه ولا بنسبه، ولكن يزنه بالتقوى والإيمان
Vallahi! Allah kulunu ne makamıyla ne de nesebiyle değerlendirir. Onu takvâsı ve imanı ile tartar.”
فرب أشعث أغبر لا يؤبه له، لو أقسم على الله لأبره، وكم من شريف في الناس لا قيمة له عند الله
“Saçları dağınık, toz toprak içinde, insanlar arasında değersiz görülen biri vardır ki Allah’a yemin etse, Allah onun yeminini yerine getirir. Ve nice toplumda ‘şerefli’ sayılan kişi vardır ki Allah katında bir hiçtir.” (İbnu’l-Kayyim, Medâricu’s-Sâlikîn, C. 2, Sf: 330 - 331)


Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in soyu şereflidir ama bu, ummetin geri kalanının değersiz olduğu anlamına gelmez. Gerçek değer, takvâ ve sünnete ittibâ ile olur. Kabilecilik, ırkçılık, “Bizden olan üstündür” anlayışı, tevhid akîdesine de zıttır.
 
Geri
Üst Ana Sayfa Alt