Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber Dr Eymen El Zevahiri Ve Küresel Cihad Içindeki Konumu

F Çevrimdışı

furkan

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Tanınmış din adamlarından Ebu Münzir eş- Şankıti kaleme aldığı makalesiyle El Kaide lideri Dr Eymen el Zevahiri'nin yöntem ve tutumlarını değerlendirdi. 30 yıla yakın bir süredir ABD ve Batı ülkelerine karşı mücadele yürüten Zevahiri 60'lı yaşlarında ve bu süreçte tüm ailesini ve çocuklarını bombardımanlarda kaybetti. Makale aynı zamanda Zevahiri'nin etkinliğine ve konumuna dair cihadcı kesimin bakış açısını yansıtması açısından ilgi çekici. Makaleyi yorumsuz olarak ilginize sunuyoruz.



ÜMMET ADAMI ŞEYH EYMEN EZ-ZEVAHİRİ


EBU MUNZİR EŞ-ŞENKİTİ



Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’adır. Şerefli Nebi’ye, ailesine ve tüm ashabına salat ve selam olsun.

Düşmanların birleştiği, saldırıların ard arda geldiği ve tuzakların çok yönlü olduğu şu dönemlerimizde, ümmet gücünü toparlamaya ve çabalarını birleştirmeye ihtiyaç duymaktadır… Böyle bir dönemde ümmet her bir askerine, her bir âlimine, akil kimselerinden olan her görüş sahibine muhtaçtır. Ümmet bu durumdayken nasıl büyük komutanlarına ve kıymetli önderlerine ihtiyaç duymayabilir?

Olgun ümmet, büyüklerinin konumunu bilen, bunu muhafaza eden ve onları layık oldukları konumlarına indirendir. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin kıymetini bilmeyen bizden değildir.” (Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etmiştir.)

Bizler bu gün diğer toplumların, büstleri ya da çocukları arasında yaşantılarının ebedileştirilmesi yoluyla büyüklerini yüceltmede yarıştıklarını görmekteyiz. Kuşkusuz ümmetin büyüklerinin konumlarının bilinmemesi, başımıza gelen musibetlerden birisidir ki bu bizim doğrulmamıza engel olmuş ve yolumuzda sorunlar oluşturmuştur.

Tıpkı bir kimsenin yanında değerini bilmediği kıymetli bir hazine bulunup da, onu diğer madenler gibi karışık bir maden zannederek onu ihmal etmesi ve ondan yararlanmaması gibi… Belki sıradan bir öğrencinin kütüphanesinde ilgilenmediği harika kitaplar bulunabilir ve içeriğinde karışık şeyler bulunduğunu zannetmesi ve onlardan uzak durması nedeniyle onları açıp okumaz!

Aynı şekilde ümmet arasında aklı, zekâsı ve hikmetiyle eşsiz birisi bulunabilir ve zayıf görüşlü kimse, onun aklında düşüncesizlik, zekâsında bunaklık ve hikmetinde ahmaklık olduğunu zanneder!

Gerekli olan, bu tür kimselerin, yücelerin konumu ve şerefli kimselerin değerleri konusunda bilinçlendirilmeleri, onlardan görüş almanın ve istifade etmenin önemine irşat edilmeleridir.

Fikri ergenlik bazılarına, onların deneyimli önderlerden müstağni olabileceklerini, onları emekliliğe çıkarabileceklerini ya da onların rollerini ele geçirebileceklerini telkin edebilir. Kuşkusuz bu, cehaletten çekilen sıkıntılardan sonra bilginin lezzetini hissetme ve sarhoşluğuna varmadır ki bunun akabinde benliğin yüceltilmesi doğar… Bunlar, sahibinin hala talebeliğin başlangıcında olduğunu ve henüz kapının eşiğini geçemediği konuşan açık belirtilerdir. Eğer biraz yürüyecek olsa, ilerlediği oranda mütevazileşecek ve kendisinden öncekilerin faziletini kabul edecektir.

Küçükler zirveye çıktıklarında, daima ümmetin genel siyasi tablosu çıkmazlara girmiştir. Bu, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in:“Beyinsizlerin konuşması” buyruğu ile uyarıda bulunduğu şeydir.

Bu kargaşa içerisinde öne çıkan bazılarının sözlerini okuduğunda, kesin olarak cihad sahasındaki genel tablonun aynı illetten ötürü çıkmazlara girdiğini idrak edebilirsin. Bizler, insanın, akli düzeyi nasıl olursa olsun kavrayış ve idrakteki kusurlarını inkâr yapısında olduğunu bilmekteyiz. Bizler muhaliflerden bu kusuru itiraf etmelerini istemiyoruz, sadece bu konuda kendilerinden üstün olanlarla çekişmekten el çekmelerini istiyoruz.

Kuşkusuz büyük önderlerin, -küçüklerin coşkularının yerini doldurmalarının mümkün olmadığı- deneyimlerle dolu tarihleri vardır.



Savaşları Temim’e ve Amir’e sorun…

Tecrübe eden bilmeyen gibi olur mu?



Kuşkusuz tecrübe büyük bir hazinedir. Yaşamın ve bilginin tüm alanlarında ondan müstağni olunması mümkün değildir. Tecrübeyi yitiren, akıl ve görüşü de yitirmiştir.

Kuşkusuz tecrübe, zaman boyunca biriken deneyimlerin oluşturduğu bir sel gibidir.


Akıl ve tecrübe sahibinin sözlerini dinle,

Ömrü boyunca öğrendikleriyle sana bir günde yararlı olur.



Tecrübenin önemiyle ilgili olarak söylenilen bazı sözler:

- Tecrübe en büyük ilimdir.

- Şahitlerin en adili, tecrübelerdir.

- Tecrübenin lisanı daha doğrudur.

- Tecrübeler, kaldığı yerden sürdürme ilmidir.

- Tecrübeleri bilenin meşrepleri güzel olur.

- Akıbetlerin aynası, tecrübe sahiplerinin elindedir.

Savaş ve cihadda tecrübenin önemiyle ilgili olarak şöyle denilmiştir: “Ancak daha önce savaşa girmiş olanlara savaşa gir.”

Ebreviz’in oğluna verdiği öğütlerinde şunlar geçmektedir: “Asla orduna, toy, lüks düşkünü, kendisini çokça beğenen ve başkalarından az tecrübe alan birisini geçirme.”

Ali (radiyallahu anh) şöyle der: “Benim için bir yaşlının görüşü, bir gencin katılmasından daha sevimlidir.”

Çünkü tecrübeli yaşlı, görüşüyle, düşmana gencin cesaretiyle veremeyeceği zararı verebilir. Görüş cesaretten önceliklidir. Akıllı ve deneyimli kimse, beklenen olaylara bakar ve beklentileri çok az yanılır. Bundan ötürü şöyle denilmiştir: “Akil kimsenin zannı, diğerlerinin kesin bilgisi gibidir.”

Ömer b. Hattab (radiyallahu anh) şöyle der: “Onun zannından yararlanmadığın sürece aklından yararlanamazsın.”

Ümmetin sıkıntı gördüğü hastalıklardan birisi de, hikmetli ve deneyimli kimselerin nasihatlerini ihmal edip onlardan yüz çevirmeleri ve tecrübelerin görüşünü olgunlaştırmadığı kimselerin coşkularına aldanmalarıdır.

Bundan ötürü şöyle denilmiştir: “Tecrübe edene karşı çıkmak, pişmanlığın yoludur.”

Dinde öncü olanların konumlarının korunması, onlar için dua edilmesi ve rahmet dilenmesi de bu baptandır. Allahu teâlâ müminlerin dualarını vasfederken şöyle buyurmaktadır: “Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin.” (Haşr: 10)

Abdurrahman b. Ka’b b. Malik’in rivayetinde şöyle demektedir: “Babam gözünü yitirdiğinde onun rehberliğini ben yapıyordum. Onu cumaya çıkardığım zamanlar ezanı duyduğunda Es’ad b. Zurare için istiğfar dilerdi. Bu şekilde bir süre devam ettikten sonra ben ‘bunun bir acizlik olduğunu’ söylemeye başladım ve ‘bunu ona soracağım’ dedim. Daha önce çıkardığım üzere onu dışarı çıkardım, yine Cuma ezanını duyunca onun için istiğfar diledi ve bende şöyle dedim: “Ey babacığım, her Cuma ezanını duyduğunda Es’ad b. Zurare için istiğfar dilemenin nedeni nedir?” şöyle dedi: “Ey evladım, Es’ad, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gelmeden önce Medine’de Hadamat kuyusu denilen yerde bizi ilk kez (Cuma için) bir araya toplayan kişiydi.” Ben: “O zaman kaç kişiydiniz?” diye sorunca şöyle dedi: “Kırk kişiydik.”

(Ebu Davud rivayet etmiştir. İbn Hibban ve Hâkim sahih olduğunu söylemiş ve Hâkim Muslim’in şartları üzerine olduğunu belirtmiştir.)

Ka’b b. Malik’in, sadece onları ilk Cuma için bir araya toplamalarından ötürü Es’ad b. Zurare’nin öncülüğünü nasıl koruduğuna bir bak!

Allahu teâlâ, muhacir ve ensara övgüde bulunmuş ve dindeki öncülüklerinden ötürü onları diğerlerinden üstün tutmuştur. Allahu teâlâ şöyle buyurur: “Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.” (Tevbe: 100)

Ayette mezkûr olan “öncüler” hakkında: ‘Rıdvan bey’atına katılanlar’ olduğu söylenmiştir. Yine ‘her iki kıbleye doğru namaz kılanlar’ olduğu da söylenmiştir.

Allame Sâdi şöyle der: “Öncüler, bu ümmetin önce geçenleri, iman, hicret, cihad ve Allah’ın dinini ikame etmede hızlı davrananlarıdır.”

Bundan ötürü dinde öncülük, imamette de öncülüğü gerektirmektedir. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şu buyruğunda olduğu gibi: “Topluluğa Allah’ın kitabını en iyi okuyan imam olur. Eğer kıraatte eşit olurlarsa, sünneti en iyi bileni imam olur. Eğer sünnette de eşit olurlarsa, ilk hicret eden imam olur. Eğer hicrette de eşit olurlarsa, ilk önce Müslüman olan imam olur.” (Muslim)

Ömer (radiyallahu anh) gelen malları taksim etmek istediğinde, bunu dindeki öncelik ve konuma göre düzenledi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in eşlerini birinci sıraya koydu, sonra Bedir’e katılanları, sonra Bedir’den önce Müslüman olup Bedir’e katılmayanları, sonra muhacir ve ensarın çocuklarını, sonra Mekke halkını, sonra diğer erkekleri, sonra da muhacir ve ensarın kadınlarını düzene koydu.

Tüm bu sözlerin gereği, bazı toplulukların, şeytanın kuruntu sözleriyle onları aldatmasıyla, kahraman önder, imam şeyh, şeyhimiz Eymen Ez-Zevahiri’nin (Allah onun korusun ve üzerindeki nimetlerini artırsın) konumunu yermeye kalkışmasıdır.

O, bu konumunu medyalarla, şöhret yollarıyla ya da kanallara çıkarak değil, bilakis sadece sürekli olan cihadı ve sabırla fedakârlığıyla elde etmiştir.

Eğer rabbim dileseydi ve o da itibarlı, varlıklı ya da yönetim adamı olmayı isteseydi, bunları elde edebilirdi. Ancak O, ümmet adamı olmayı istedi. Fedakârlıkta bulundu, saklamadı, verdi ve almadı…

Ancak bazı insanlar husumetin şerefini bilmemektedir. Bir gün bir adama övgülerde bulunur ve ona en güzel methiyeleri düzerler. Bir meselede ona muhalefet ettiğindeyse, tüm güzelliklerini alıp tüm güzel lakapları ondan çekerler. Adeta bunları ona, sadece kendilerine muvafakatleri ve onunla birlikte yürümeleri karşılığında bahşetmişlerdir!

Ben, sana yaptıkları tüm kötülüklerden ötürü özür diliyorum… Ahlaklarındaki bozukluklarından ya da tabiatlarındaki kabalıktan ötürü… Kendilerine ‘sen ümmetin erkekleri arasında azınlık bir zümre içerisinde cihad projesinin ilk tuğlalarını koyarken nerede olduklarını’ sormadıkları için onlara şaşırıyorum.

Bazıları ise şeyh Eymen Ez-Zevahiri’den, Allahu teâlâ’nın onu, hikmet, soğukkanlılık, siyaset yollarını kavraması, insanların cezbi ve cihad projesinin sancağı altına çekilmesini bilmesinden ötürü intikam almaktadırlar. Onu fazileti, onun günahı olmuştur. Tıpkı Lut kavminin şu sözlerinde olduğu gibi: “Kavminin cevabı: "Lut ailesini şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz kalmak isteyen insanlarmış" demekten başka olmadı.” (Neml: 56)

Bazıları bu komutanın siyasetindeki hikmet ve uzak görüşlülüğü kavramaktan aciz kaldılar ve sadece kısır görüşün ortaya çıkarabildiği yüzeysellikleri anlayabildiler. Ve bu yüzeysellikle hikmetli komutanların tutumları hakkında müzayedelere gittiler. Kreş öğretmenlerinin çocuklarla büyük âlimlerden daha iyi iletişime geçmesinde şaşırılacak bir durum yoktur.

Uzak görüş ashabının görüşlerinden uzaklaşma ve kısır görüşlere saplanma, Hudeybiye günü işin başlangıcında Müslümanları Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in emrini reddetmeye sevk etmiştir. Bu durum nedeniyle oluşan fitnenin boyutunu tahayyül edin; sahabeler (radiyallahu anhum) Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in emrine icabet etmemişlerdir!

Onlara şaşırıyorum atılgan şeyhimiz, sen olayların ve günlerin evladıyken, savaşı tecrübe etmiş, deneyimli ve öncülük konumunu bilirken… sağlam kalpli, soğukkanlı, temkinli, cesur savaşçı, sopanın yıldırmadığı, taşın geri çevirmediği, arzulara karşı iffetli, seferlere katılan, sıkıntıları atlatan, kara ve denizin sırtına binendin, hayır ve şerrin hallerini bildin, tatlı ve acıyı tattın ve Ebu Temam’ın dediği gibi oldun:


Doğunun zikrini bulamayıncaya kadar batıya gittim.

Batıyı unutana kadar doğulu oldum.



Zamanın yarısını sağdın ve çoğunu içtin. İşlenmiş büyük ağaç, donanımlı ve deneyimli, işleri çevirebilen, vakur ve rüzgârı sakin, dâhi, cesur ve cüretkârdın…

Eğer dini destekledikleri için ensarın sevilmesi imanın alametiyse, şahitlik ederim ki ey şeyhimiz, dini desteklediğinden ötürü senin sevilmen de imanın alametidir.

Seni seviyorum ey şeyhimiz, çünkü ben Allah’ın şeriatının Ensarlarını seviyorum.

Seni seviyorum, çünkü Allah’ın mahremlerini koruyanlarını seviyorum.

Seni seviyorum, çünkü Allah düşmanlarını kızdıranları seviyorum.

Müslümanların yurtlarını himaye edip Allah’ın kullarından zararları kaldıranları sevdiğimi için seni seviyorum.

Senin güzel yaşantını, mübarek cihadını ve şerefli tutumları sevdiğim için seni seviyorum.

Senin hikmetli siyasetini, keskin görüşünü ve doğru fıkhını sevdiğim için seni seviyorum.

Ne yazık ki “seni seviyorum” kelimesi, sevgimi ifade edememekte.

Allah’a itaatte geçirdiğin ömrün kadarınca seni seviyorum.

Allah’ın dini için canından ve ailenden verdiğin fedakârlıklar kadarınca seni seviyorum.

Ayağını Allah yolunda bastığın kadarınca seni seviyorum.

Allah’ın dinini gözetmek için gecelediğin kadar seni seviyorum.

Allah yolunda değişik ülkelerden getirdiğin muhacirler kadar seni seviyorum.

Gözlerinin Allah yolundaki kardeşlerine ağladığı kadar seni seviyorum.

Allah düşmanlarına verdiğin zararlar kadar seni seviyorum.

Allah katındakileri isteyerek terk ettiğin dünya ve uzaklaştığın metaları kadar seni seviyorum.

Seni seviyorum ve senin sevginle sadece Allah’ın rızasını umuyorum.

Ailemden ve dostlarımdan hiç kimseyi sevmediğim kadar seni seviyorum.

Seni seviyorum ve bunu dilim söylüyor, kalbim ve bünyem bununla doluyor, şuurum ve vicdanım bununla hoşnut oluyor. Seni Allah için seviyorum.

Ben, –inşaallah- senin cihadını sürdüreceğini, sövenlerin sövmelerinin sana bir zarar veremeyeceğini ve övenlerin övgülerinin seni gurura sevk etmeyeceğini kesin olarak biliyorum. Bilakis sen şu sözlerin sahibinin nitelemesi gibisin:


Övgüye mi mazhar olmuş sövgüye mi aldırış etmez…



Allah’ım, Amerikalıları perişan eden ve haçlarını ters çeviren şeyhimiz Eymen Ez-Zevahiri’yi koru. Cihadını ve amellerini kabul et. Akıbetini en güzel şekilde sonlandır ve salih kulların arasında konumunu yücelt. Dinin sancağını onunla yücelt, kâfirlere zararını çoğalt, ona ve muvahhid kardeşlerine otorite sağla…

Allah’ım, efendimiz Muhammed’e, ailesine ve tüm ashabına salat ve selam et.



Ebu Munzir Eş-Şenkiti
 
Üst Ana Sayfa Alt