Fikrettin Koç Hocadan, Ahmed Kalkan'ın İddialarına Reddiye
AHMET KALKAN'IN 1 EKİM 2018 TARİHİNDE BANA YAZDIĞI İFTİRALAR, ZAN, GIYBET VE DEDİKODU TÜRÜNDEN NE ARARSANIZ BULABİLECEĞİNİZ YAZISINA REDDİYEMDİR…
BİR MÜFTERİN İFTİRALARINA REDDİYELERİMDİR (1)
Bu yazıda saldıran ve hakaret eden kişi: AHMET KALKAN’DIR.
Dinini ve nefsini savunan kişi: Fikrettin KOÇ’tur.
Benin yaptığım şey, şu mubârak ayetle sabittir.
ۚ فَمَنِ اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَىٰ عَلَيْكُمْ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
BAKARA-194 ;‘’.. O halde kim size saldırırsa o zaman onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın. Allah’a karşı takva sahibi olun ve Allah’ın takva sahibleriyle beraber olduğunu bilin’’
DEĞERLİ KARDEŞLERİM…
Ummetin ve İslam aleminin kan ağladığı bir dönemde sizin yaptığınız da iş midir? Türünden itirazlara rağmen, ‘’hakikatler çuvala sığmayan mızraktır’’ misali, kapatılamazlar. Bu zavallı adamın benim hakkımda yazdığı yazının altındaki yorumları tâkib ettim. Bu hadsiz adama haddini bildirecek kimseler ona karşı susacaklar, ama ben konuştum mu, tamam da hocam şimdi zamanı mı denilecek. Lütfen ummet, çifte standart anlayışını terk etsin.
Bu adamın aylar önce yazdığı aylar önce sadece giriş paragraflarını okudum ve bu şahsı sayfamdan sildim attım. Fakat bu yazısına cevab verecek zamanımın olması için bekledim ve şimdi ise aylar önce yazdığı ve ilk defa elime alıp birkaç defa okuduğum yazısına ve reddiyemi siz kardeşlerimle paylaşıyorum.
Zira İslam ummetinin kanının akmasının yegâne iki sebebi vardır.
1- Cehalet
2- İfsad.
Kalkan ve emsalleri her iki grubun içerisinde bulunmaktadırlar.
Cahildirler; çünkü hakka ve hakikatlere gözlerini kapatmışlardır.
İfsad ehlidirler; zira taşıdıkları ve kabul ettikleri batıl akide ile ummetin gençliğini ifsat etmişlerdir.
Bu şahsın bana yönelik yazdığı iftiralar dolu yazısının tahammül gücüm kadar cevablayacağım. Çünkü bu zümreye karşı sabırlı olmak vallahi çok zor. Kelimelerimi elimden geldiği kadar seçerek kullandım. Zira bu şahıs ve emsalleriyle seviyeyi tutturarak konuşmak kolay bir iş değil.
1-Ahmet KALKAN Diyor ki;
Fikrettin Koç’un Hezeyanlarına Cevap (sadece, toslayacak yer arayan incefikirli’ye yazılmış bir yazıdır)
Sevgili arkadaşlar, bu yazı size yönelik değildir; gelin bu yazdıklarımı siz okumayın. Sadece ilgili şahıs okusun. O, bana kendi sayfasından hücum ettiği için ben de kendi sayfamdan cevap vermeye mecbur kaldım. Keşke bana özel olarak yazsaydı da ben de halka açık cevap vermeye mecbur olmasaydım. Benim sayfamı takip eden arkadaşlar, lütfen siz bu yazıyı okumayın.
1-Fikrettin KOÇ
Bir insanın belki yaşlılığına bağlı olarak yapabileceği mantık hatası olabilir diyeceğim. Ama nafile. Çünkü bu şahıs, kamuoyuna ilanen yazdığı bu yazıdan sonra ‘gelin bu yazdıklarımı siz okumayın’ diyecek kadar cahil birisi değildir. Burada duygusal betimleme yapıyor. Bunu neden yapıyor bilinmez, ancak tahmin edilebilir. Onu takip eden insanlara mesaj… peki bu mesaj neyi içeriyor? Çok şeyi…
Beyefendi diyor ki; O, bana kendi sayfasından hücum ettiği için ben de kendi sayfamdan cevab vermeye mecbur kaldım.
Beyefendi, sen müfteri bir insansın. Çünkü sana hücum eden olmadığı halde hücum kelimesini kullanıyorsun. Allah'tan korkmaz adam, ne zaman bir insanın ilmi reddiyeler yazması, hücum olarak adlandırılmıştı?
2- Ahmet KALKAN Diyor ki;
Hocalar birbirleriyle kavga ediyor. Böyle vahdet mi olur, böyle örnek mi olunur, diyebilir ve haklıyı haksızı tespit etmeden, saldırıya uğrayan tarafı da saldıranla aynı kategoriye koyup sûi zan yapar günaha girersiniz. “Hocalar niye birleşemiyor, vahdet niye lafta kalıyor?” diye soranlar, Fikrettin’in günlerce bana karşı yazdıklarını okusunlar, sebebini anlarlar. Bir hafta oldu, hakkımda yazmaya başladığı seviyesiz ve çirkin isnatlar. 10 gündür devamlı sataşan Koç, hâlâ bitiremedi. Acele ile cevap vermeyeyim, belki hatasını anlar veya birileri düzeltir diye bekledim. 22 Eylül yazısını eleştireceğim. O yazıda 100’ün üzerinde beğeni, yorum ve paylaşım içinde Ahmet Tayfun Öztütüniş adıl bir kardeşten başka, hiçbir Allah’ın kulu, haksız tekfirin hesabını sormadı, onu ikaz etmedi, hakaret ve tekfirine itiraz etmedi. Tanışmadığımız halde, haksızlığa karşı çıkan Ahmet Tayfun kardeşime teşekkür ediyorum.
2-Fikrettin KOÇ
Güldürme insanı AHMET efendi….
Sen gerçekten haddini aşan bir tağisin. Aynı zamanda da usta bir müfterisin. Sen neyin hocasısın? Hangi ilimlerde hocasın? Adam gibi haddini bileceksin. Şahsen ben bir ilim adamı filan değilim. Hele Alim hiç değilim diyeceksin. Ben sadece okuyan ve düşünen bir insanım/Müslümanım diyeceksin o kadar. Sendeki nefis putu buna müsaade ederse bunu yaparsın. Ancak senin bu ahlaka sahib olmadığını seni tanıyan ve sana ve görüşlerine itiraz eden insanlar çok iyi bilirler.
Ben sana değil senin gibi düşünen ne kadar Hadis ve SÜNNET inkarcısı varsa, tamamınıza karşı yazıyor ve konuşuyorum.
Sen o kadar mufterilikte ileri giden bir insansın ki, 2014 yılından itibaren Hadis ve SÜNNET inkarcılarına karşı dersler, videolar ve yazılar yazıyorum. İstiyorsan bütün bunları tek tek ortaya koyarım. Ama sen, seni muhatap aldığımı ve günlerdir yazdığımı söylüyorsun.
Utanmaz adam, seni ben hiçbir yerde muayyen olarak tekfir etmedim. Bunu isbat etmezsen, senin adını sadece Hadis inkarcısı değil aynı zamanda yaşlı ama usta bir Müfteri olduğunu da ilan edeceğim.
3-Ahmet KALKAN Diyor ki;
Sayfasında, kafa sallamayanları hemen silerek bir şeyhlik oluşturmuş anlaşılan. Cevap vereyim mi, Allah’a mı havale edeyim, diye bir haftadır düşündüm. Sonra, zulme karşı çıkmanın dinimizin bir emri olduğu için, adaletin; “hak edene hak ettiğini vermek” demek olduğundan adaletli davranmanın gereğini yapmaya karar verdim. Hz. Ali’nin bir sözü var: “Haksızlığa karşı çıkıp hakkını aramayan, hem hakkını hem şerefini kaybeder.” Sabırla haksızlığa karşı sessiz kalmanın birbirine karıştırılmaması gerektiğinin hamdolsun farkındayım. Sonra, sükûtun ikrarden geleceğini, cevap vermeyince öncelikle o arkadaşa zarar vereceğimi, bu tür çirkin isnatları başkasına da yapabileceğini, cevap vermeyince benzer günahlarına fırsat bulmuş olur. Hani, meşhur bir söz vardır: “Edepli edebinden susar, edepsiz ben susturdum zanneder” diye. Ve, en azından bana ağır hakaretler yaptığı yetmiyor gibi en büyük iftira atıp kâfir demeye kalkan, bir de hoca geçinen, selefi geçinen, tekfirci bir şahsa karşı, sessiz kalma suçunu işlemeyeceğim.
3-Fikrettin KOÇ
Sana yukarıdan beri ve bundan sonraki cümlelerimde Müfteri dememi, kızgınlığımın gereği olarak değil, senin vasfını anlatmak için kullanıyorum/kullanacağım. Buyurun ısbatı: ‘’Sayfasında, kafa sallamayanları hemen silerek bir şeyhlik oluşturmuş anlaşılan’’ diyen bir kimsenin Müfteri vasfını alması kadar kolay bir şey yoktur. Benim sayfamdan silip attığım iki tür zümre vardır, bilmiyorsan öğren Ahmet efendi, bakalım iftirandan tevbe edecekmisin;
1- USLUP VE EDEP BİLMEYEN İNSANLAR.
2- İLİMSİZCE ALLAHIN DİNİ HAKKINA, BANA GÖRE ŞÖYLE… BEN ŞÖYLE DÜŞÜNÜYORUM.. diyen insanlar.
Bu tür insanlarda sen ve senin gibi insanların ürünü. Çünkü sizler olanca cehaletinize rağmen İslam’ın en büyük alimlerine zerre kadar edeb etmeden iftira atıyorsunuz. Sizi tâkib eden insanların edebsizlik yapması gayet doğaldır.
Peki merak edenler vardır: Bu adam, ALİMLERE NASIL İFTİRA EDİYOR?
Bu mufterinin iftirasına şahid olun. İslam için hayatlarını ortaya koymuş olan akide imamlarına diyor ki; BAKIN BAKALIM, AKİDE KİTABI YAZAN ALİMLER KUR’ANA BAKARAK MI AKİDE KİTABI YAZMIŞLARDIR diyor.
Ey koca müfteri….
Senin maskeni Allah (cc)’u yere düşürdü. Çünkü senin savaş açtığın alan benim gibi birisine yönelik değildir. İslam’ı günümüze kadar taşıyan ve adlarına‘’HAMELE-İ KUR’AN’’ denilen alimlerimizdir.
وقال الحافظ أبو القاسم ابن عساكر رحمه الله: اعلم يا أخي وفقنا الله وإياك لمرضاته، وجعلنا ممن يخشاه ويتقيه حق تقاته، أن لحوم العلماء مسمومة،
Hafız Ebul Kasım ibni Asakir rahimehullah dedi ki;Bil ki ey kardeşim!
Allah (cc) seni de beni de rızasına uygun muvaffak eylesin. Bizleri ondan hakkıyla korkan takva ehlinden yapsın. ‘’ ALİMLERİN ETİ ZEHİRLİDİR’’
Sen ve yolunu tâkib ettiğin (İslamoğlu) kimseler zehirli etler yiyen kimselersiniz.
Sen ve akide kitabı!!! olarak yazdığın kitapta KAYNAK OLARAK GÖSTERDİĞİN İSLAMOĞLU, Alimlerin etini yemekten başka ne yaptınız bugüne kadar? Hatta senin akıl hocan olan İslamoğlu, artık seni solladı ve sahabeye dil uzatıyor. Bakalım sen ne zaman dil uzatmaya başlayacaksın?
İmamlarımızı kastederek ‘’Onlar adamsa bizde adamız’’ diyor. Bakalım sen ne zaman bunları söylemeye başlayacaksın?
Sahabeyi kastederek, Ebu Hurayra kim biliyor musunuz? Bu adamın adı nedir? Babasının ve anasının adı nedir biliyor musunuz diyor? Hızını alamıyor, kripto kimlik diyor. Peki kripto ne demek? Bir örgüte bağlı olan ve siyasi inancını gizleyen kimse demektir. Demek istediği şudur: EBU HURAYRA YAHUDİDİR. Vay murted vay…. Bakalım sen ne zaman onun bu çizgisine geleceksin? Rabbimden muradım hiç bir zaman o murtedin çizgisine gelmeden tevbe etmendir.
4- Ahmet KALKAN Diyor ki;
Çünkü Bugüne kadar 2-3 kitap okuyup kendini bir şey zanneden câhillerin hücumlarına muhatap oluyorduk. Şimdi, hocalarla, hocalarıyla mı uğraşacağız? O tekfirci gençlerin çoğu da bunların talebeleri veya en azından bunlardan etkilenen zavallılar. Şimdi, figüran müridlerinin tavırlarını yeterli görmeyip kendisi sahneye çıkıyor.
4-Fikrettin KOÇ
Beyefendi, Bugüne kadar 2-3 kitab okuyup kendini bir şey zanneden câhillerin hücumlarına muhatab oluyormuş. Vah vah….
Yahu insan bu kadar pişkin olmaz be kardeşim. Senin sağ ya da sol kolun olarak görev yapan ya da o makamda kendilerini gören iki kişiden bahsedeceğim. Birsinin adı Ahmet Turgut, diğerinin ismi Hasan.
Bu arkadaşlarımızın ikisi de ilimden nasipsiz ve son derece cahil olmalarına rağmen, sen değil misin yanına alıp tefsir dersleri yapan. Hele Ahmet Turgut, zavallı yüzünden bakarak Kur’an’ı Mûbin’i okuyamıyor. Senin 2-3 kitab okuyan dediklerinin üzerinde kitab okuttukların bu denli ilimden yoksun iseler, musaade ette 2-3 kitab okuyanlarda sana saldırsınlar. Ben kesinlikle saldırsınlar taraftarı değilim. Zira herkes haddini ve hududunu bilmelidir. Ancak sen bu türleri üreten bir makinasın.
Ahmet Turgut denilen cahil arkadaşımız Tefsir dersleri yapıyor. Sadece bir tane dersine zorla ve sabırla tahammül edebildim. Ve saniye saniye nerelerde ayet okuduğunu ve yüzünden bakarak ayetleri nasıl mahvettiğini ve nasıl manaları saptırdığını bilmeniz için ayet okuduğu bölümleri ve videosunun lingini veriyorum.
Yazınız:
Ahmet Turgut Ulucak- Kasas Suresi giriş ve 1-98.Ayetlerin tefisiri.
Girişteki Hamde’le ve Salvele’den başlamasından tutunda aşağıdaki verdiğim dakikalarda Allah’ın ayetlerini bakarak okuyamayan hatta mahveden, bütün manaları ifsad edip öldüren bu büyük Mufessire! Allah aşkına bir Müslüman dur demesin mi?
Bu kadar olmaz, vAllahi bu kadar olmaz ya hu.
Yüzünden okuyamadığı ayetlerin dakikaları:
16.30 - 19.40 - 21.00 - 34.20 - 38.28 - 47.48 - 50.00-59.35
Ahmet efendi, bu arkadaşı yanına alıyor birlikte tefsir dersleri yapıyor!!!
Ve bu yardımcısı çıkıp bizler hakkında 42 dakika hakaret ediyor. Ahmet Kalkana göre bu normal oluyor. Ama bizim gibi düşünen gençlerin kendisine itirazlarına 2-3 kitap okuyanlar diyerek kerih görüyor. Sen önce Kerih göreceksen yanında tefsir dersleri yaptığın cahili kerih gör.
Ahmet efendi, devam ediyor ve içindeki hıncı tamamen döküyor;
‘’Şimdi, hocalarla, hocalarıyla mı uğraşacağız? O tekfirci gençlerin çoğu da bunların talebeleri veya en azından bunlardan etkilenen zavallılardır’’ diyor.
Ben hoca filan değilim efendi…
Ben, kendi çapında okuyan yazan bir Müslümanım hepsi bu. Sana göre ben hoca olabilirim, ama bana göre ben hoca değilim. Çünkü hoca nedir bilen birisiyim elhamdulillah…
Bitiremiyor ve devam ediyor;
Şimdi, figüran müridlerinin tavırlarını yeterli görmeyip kendisi sahneye çıkıyor.
Müfteri adam….
Müslüman gençlere figüran demeye hiç utanmıyorsun değil mi? Bu senin iftirandır. Zira hiçbir Müslüman gence hiç kimsenin figüran demeye hakkı da hukuku da yoktur. Bu şekilde itirazlar gelince de başlıyor duygusal edebiyat yapmaya; Babası yaşındaki kişiye hitab tarzlarına bak…..
Yahu adil ol adil…..
Başka bir iftira….
‘’figüran müridlerinin tavırlarını yeterli görmeyip kendisi sahneye çıkıyor’’
Anlaşılan beni zerre kadar tanımadığını bu cümlelerinden anlıyorum. Çünkü ben, kendi halinde gariban bir insanım. Ne bir cemaatim var ne de muritlerim. Ne bir dernek ve Vakfım ne de bir siyasi partim. Peki bu beyanımdan sonra sende zerre kadar utanma duygusu oldu mu ve bu Müslümanla helalleşme kararı alıyorum diyecek misin göreceğim.
5-Ahmet KALKAN Diyor ki;
Fikrettin Koç isminde Konya’da yaşayan bir medrese hocasından bahsediyorum. Kendisi hem talebe, hem inek yetiştiriyor. Büyükçe bir inek çiftlikleri var.
5-Fikrettin KOÇ
Konya da yaşıyorum bu doğru. Ama benim nerede yaşadığımı kamuoyunda açıklama görevi sana mı düştü? Benim nerede yaşadığımı beyan etmen hangi İslami sorumluluğunun gereğidir?
Evet Alet ilimlerinden icazetli bir ilim talebesiyim. O nedenle de medrese de okuduğum kitabların derslerini veriyorum ama hoca ismini hak eden hocalarımızın yanında bu noktada da kendime bir paye çıkartıp hocayım demiyorum.
Yoksa benim medrese hocası olduğumu buradan beyan etmenin sebebi bana talebe göndermek için mi? Ne gezer? İşin gücün istihza ve tekebbür.
Sen nereden biliyorsun büyükçe bir inek çiftliğimin olduğunu? Geldin gördün mü? Yok. Ayrıca nereden bana ait çiftlik olduğunu çıkarttın? Ayrıca sana ne benim mal varlığımdan ya da iş hayatımdan. Dün, medresemin kirasını bile karşılayamaz duruma geldiğimde bunu defalarca yazmama rağmen, bu kardeşin bir yıllık kirasını karşılayayım mı dedin ki şimdi gelmişsin neye sahib olduğumu konuşma hakkı elde ediyorsun?
Ben senin için Ahmet Efendi şu işle meşguldür diye herhangi bir tanıtım yaptım mı? Hayır. O halde senin de bana ait olmayan ve ‘Müritleri’ dediğin talebelerden mi olmaya karar verdin? Şayet buna karar verdiysen hiç boşuna heveslenme, senin gibi Sahih Hadisleri reddeden birisine bizde ders verilmez.
6-Ahmet KALKAN Diyor ki;
Ben hep aynı görüşte olduğum halde, bir sene önceye kadar bana karşı saygısını dile getiren, kırıcı bir tavır takınmayan bir konumdaydı; ya takıyye yapıyormuş veya birileri doldurmuş anlaşılan. Şimdi tekfir edecek hale gelmiş. Yüz yüze tanışmıyoruz. Beni uzaktan tanıyan, yazılarımı okumaktan ziyade, çevresindeki insanlardan bilgi toplayarak hakkımda kanaat oluşturan birisi.
6-Fikrettin KOÇ
Ahmet efendi…
Bak ilk defa yanlışla karışık doğruyu söyledin. Diyorsun ki;
‘Ben hep aynı görüşte olduğum halde, bir sene önceye kadar bana karşı saygısını dile getiren, kırıcı bir tavır takınmayan bir konumdaydı’
Senin sünnete ve hadislere karşı tutumunda bu kadar seviyesiz ve kendini merkeze almış konuşmalarını hiç görmemiş ve şahit olmamıştım. Onun için senin isminin geçtiği yerlerde olumsuz bakış açısı sergilense bile benim şahit olmadığım bilgilerle hareket etmek istemedim. Net kanaate ulaşıncaya kadar da ne senin derneğine ne evine geldim. Ama hep derdim ki yaşça büyük bir abimiz, çilekeş bir abimizdir. Yanlışları varsa da olacaktır, hatırlatırız ve zaten onun samimiyeti kendisini düzeltmeye yeterlidir diye baktım. Ama teknolojinin seni bana yaklaştırmasıyla, senin de tedlis (ustaca yalan söyleme ve kendini gizleme) özelliğin artık gözler önüne serildi. Bu noktadan sonra sana karşı kesin ve keskin bir duruş sergilemeye başladım.
Senin yazdıklarının benim dünyamda zerre kadar kıymeti harbiyesi yok ki, neden yazdıklarını okuyayım. Sen benim ifademe göre ‘ALİM DEĞİL AYDIN’ birisisin. Aydın insanların içerisinde senin yazdıklarını okumaya gelmeden ömür biter. Zira nice akademik çalışmalar var okumaya zaman bulamıyorum. Şimdilerde doktora tezi olarak Şiiler hakkında tezini tamamlamış bir kardeşin tezine katkılarım olur mu diye okuma sürecindeyim. Sana nerede sıra gelecek. Teknoloji sayesinde senin videolarına baktım. Aman Allah'ım hezeyanlar ve Tedlislerle dolu konuşmalar…. Ondan sonra seni net olarak tanıdım.
7-Ahmet KALKAN Diyor ki;
Kafayı bana takmış, 22 Eylül’de şahsıma karşı ağır hakaretler içeren ve net şekilde tekfir eden bir yazı yazmış. Hızını alamamış, günler boyunca benim görüşlerimin ne büyük sapıklık olduğunu açıklamak için seri yazılar yazmış ve hâlâ da devam ediyor anlaşılan. O beni tekfir etse, hakaretler yağdırsa bile, suçunun cinsinden kısas gibi bir cezayı düşünmediğim için, onun yanlışına benzer yanlış yapıp benzer üslup kullanmayacağım. Hatta, mü’mine kâfir diyenin hükmü ile ilgili hadisi bile hatırlatmayacağım.
7- Fikrettin KOÇ
Ben sana neden kafayı takayım Ahmet Efendi…
Senin şahsınla ne alıp veremediğim var?
Benim seninle uğraştığım bir alan var bu doğru. Bunlar;
1-Kendini Muctehid imamların makamında hatta onların üstünde görüp din adına ama hevandan ve aklından konuşuyor olman.
2-En sahih hadisleri dahi inkâr ediyor olmandan dolayı seni tevbeye davet ediyor olmam.
3-Muctehit imamlara iftira atarken Allah'tan korkmadan ve futursuz konuşmalarından kaynaklı haddini bil uyarılarında bulunuyor olmam.
Bak şimdi doğruyu yazmışsın Hay ağzına sağlık… ne de güzel demişsin.
Evet senin bir kısım görüşlerinin ne büyük sapıklık olduğunu açıklamak için seri yazılar yazdım ve hâlâ da devam ediyorum. Ancak benim tek derdim sen değildin olamazsın da. Senin bir takım sahih hadisleri inkarından dolayı seninle karşı karşıya geldik. Yoksa inan sana kafayı takacak kadar zamanım yok. Adeta zamanla yarışıyorum. Ve şu satırları yazarken geçirdiğim zaman da üzülmüyorum. Zira dünyanın neresinde olursa olsun, Hadis ve Sünneti inkâr edenlere karşı yazdığım her satırı salih amel olarak defterime yazılsın diye yazıyorum.
Ben, Hadis inkarcılarına reddiye serilerime, Edip’in sapkın akidesini ortaya koymak için başlattığım çalışmalarımla start verdim. Bunun üzerine 10 adet video yaptım. Bir de kitab yazdım. Onun için sana kafayı takmış filan değilim. Dediğim gibi Hadis ve Sünnet inkarcılarına karşı reddiyelerimde önüme sen de çıktın ve seni de tanımış ve reddiyelerimi vermiş oldum.
Şimdi gelelim tekfir konusuna…. Bu konu mühim.
Buda senin başka bir iftiran Ahmet Efendi..
Ben seni AHMET kafirdir şeklinde ne tekfir ettim. Ne de senin gibi düşünen ve bizim mahallenin çocukları diye adlandırdığım insanları tekfir ettim…
Senin ilmi gücün benim açıklamalarımdan seni tekfir etmediğime yetmiyorsa onu bilemem. İlmin yetiyor da burada da Tedlis (Kandırmaca) yapıyorsan, o senin bileceğin bir şeydir.
Fakat ben bana düşen görevimi yapayım da gerisi okuyucunun takdiri ve senin de anlayışına kalsın.
Senin taifenden birisine yazdığım cümlelerimi aynen burada yeniliyorum;
Bizler ne zaman seni haşa tekfir ettik? Bunu isbatlamazsan Mahşerde hesabın ağır ve çetin olur. Çünkü biz seni ilimden yoksun, ilmi literatür bakımından -aynen bizler gibi- cahil bir abimiz ve büyüğümüz olarak gördük. Cehaletin getirdiği noktada boyundan çok çok büyük laflar eden bir Müslüman olarak gördük ve görmekteyiz. Onun içinde dinde hata eden kardeşimiz olarak gördük/görüyoruz.
Tefir o kadar basit bir iş midir? Ayrıca kendisini uyarmadan nasıl Müslüman olduğuna inandığımız bir insanı tekfir ederiz? Kâide şudur:
تكفير المطلق لا يستلزم تكفير المعين
Mutlak tekfir, muayyen tekfiri gerektirmez.Allah'a yemin ederek söylüyorum:
Rasulullah (s.a.v.)’in tek bir tane sahih hadisini reddeden kişi kafir olmuştur. Peki bunu söylerken, Ahmet Kalkan gibi insanları tekfir mi ediyorum? Hayır tekfir etmiyorum. Neden? Çünkü sizlere huccetin ikamesini sunmaya devam ediyoruz. Huccet ikame edilir, bütün maniler ortadan kalkarsa ve sizlerde hala en sahih hadisleri, aklıma yatmıyor, Benim Kur’an anlayışıma uygun değil demeye devam ederseniz, o zaman tekfir ederim ve bunu da ilan ederim.
Aşağıda ki kaideyi tekrar vereyim ve minik bir izah yapayım.
تكفير المطلق لا يستلزم تكفير المعين
Mutlak tekfir, Muayyen tekfiri gerektirmez.Bu ne demektir?
مذهب أهل السنة في أنهم يطلقون التكفير على العموم مثل قولهم
Ehli sünnet, Mutlak tekfiri şu umumi örnekle açıklarlar ve derler ki: من استحل ما هو معلوم من الدين بالضرورة كفر،
Kim, dinde zaruri olarak bilinen bir şeyi helal sayarsa Kafir olur. ومن قال القرآن مخلوق، أو أن الله لا يرى في الآخرة كفر،
Kim Kur’an Mahluk’tur derse, Allah (cc)’u ahirette görülmeyecektir derse Kafir olur. ولكن تحقق التكفير على المعين لابد له من توفر شروط، وانتفاء موانع،
Fakat muayyenin tekfiri, tekfirin şartlarının tahakkuk etmesi, manilerinin de ortadan kalkması sonucunda gerçekleşir. فلا يكون جاهلاً ولا متأولاً ولا مكرهاً.. الخ
Fakat bu da cahil olmaması ve te’vil etmemesi ve ikrah altında olmaması şartına bağlıdır.Burahi 6104- Muslim 60’da geçen hadiste ne buyuruluyor birlikte bakalım:
ومن الأحاديث المحذرة من تكفير المسلم قوله صلى الله عليه وسلم:
Rasulullah’ın hadislerinden Müslümanı tekfirden sakındıran şu hadis:إذا قال الرجل لأخيه يا كافر فقد باء به أحدهما
Bir adam, kardeşi için Ey Kafir derse, bu her ikisinden birisine döner. قال الحافظ في الفتح (… والتحقيق أن الحديث سيق لزجر المسلم من أن يقول ذلك لأخيه المسلم
Fethu'l Bâri 10/466’da hadisin izahında der ki; Tahkik şudur: Hadis, Müslümanın Müslüman kardeşi için bunu söylemesi için engeldir.وقال القرطبي رحمه الله: (والحاصل أن المقول له إن كان كافراً كفراً شرعياً فقد صدق القائل وذهب بها المقول له،
İmam Kurtubi dedi ki;
Sonuç olarak şayet söz, söylenilen kişi bakımından o kişi kafir ise, şer’an kafirdir. Ve onu tekfir eden kişi doğruyu söylemiştir söz tekfir edilen kişiye gitmiştir.
وإن لم يكن رجعت للقائل معرة ذلك القول وإثمه
Şayet böyle değilse söz, söyleyene döner ve söyleyen için günah olur.Bütün bunları bilen Müslümanlar olarak, bizler huccetin ikamesi olmadan, tekfirinde manileri ortadan kalkmadan bir insana EY KAFİR DEMEKTEN Allah’a sığınırız.
Gelelim neden senin, bizim sana Kafir dediğimiz kararına varmana;
Bizim akidemiz şudur;
Rasulullah (s.a.v.)’in tek bir tane sahih hadisini reddeden kişi kafir olmuştur. Ebet böyle iman ediyorum. Buna tekfir’i mutlak denilir. Ve seni de küfür ameli içinde görüyorum ve tövbeye davet ediyorum. Ancak sana, sen kafirsin demiyorum.
8- Ahmet KALKAN Diyor ki;
İnanıyorum ki, bu hakaretleri hak etmediysem ve hele onun iddia ettiği gibi küfre girmemişsem (ki, kendimden şüphem yok; hamdolsun Rabbimi ve haddimi bilen bir insanım), ben affetsem bile, Rabbim bu sözlerin hesabını soracaktır.
8- Fikrettin KOÇ
Yeni bir iftira…
Ben sana hiçbir yerde asla hakaret etmedim. Neden hakaret edeyim? Beni buna itecek sebeb yok ki. Bu da senin başka bir iftiran ve seni tâkib edenlerine karşı duygusal cümleler serdetmenden başka bir şey değildir. Senin derneğin var ve senin dediklerine ağzını açıp aklını kapatmış cahil gençlerin aklını çelmenden başka bir şey değildir.
9- Ahmet KALKAN Diyor ki;
Gurur heykeline dönmüş bir tekfircinin yararlanacağını sanmıyorum, onun attığı iftiralara karşı diğer insanlar onu tanısın ve adaletsiz olarak bir mü’min yazarı suçlamaya kalkmasınlar diye sözümü kızıma söyler gibi yapsam da gelinim anlasın diye söylüyorum.
9- Fikrettin KOÇ;
Başka bir iftira…
‘’Gurur heykeline dönmüş bir tekfircinin’’
Ahmet efendiye göre Gurur heykeline dönmüş kim oluyor? Ben.
Tekfirci kim oluyor? Ben .
Bu iki iftirandan dolayı seni Allaha havale ediyorum. Ne den mi?
Sahih bir akideyi kuşanmış ve Tağutların her türevini kökten reddetmiş bir Müslümanım. Bana bir insanın tekfirci diyebilmesi için SADECE MURCİ’E olması gerekir. Senin bu vasfın var da onu ümmetten gizlediysen onu da Rabb'im tez zamanda ortaya çıkartacaktır. Mesela burada seni test etmek mümkündür;
Sen İslamoğlu’nu İNKAR ETTİĞİ HADİSLERDEN DOLAYI Müslüman mı kabul ediyorsun yoksa Kafir ve Murted mi? Cevabın Kafir ve Mürtet ise sen mürci’e değilsin. Şayet tersi ise, senden daha iyi Murci’e yoktur.
Bir insanın tekfirci olması için; Haricilerin özelliği olan ve ‘herhangi bir günahı işleyen kimseyi kafir olarak görmesi’ gibi bir inanca sahib olması gerekir. Ben, hiçbir insanı ameli terkten dolayı kafir görmem.
Eee Ahmet efendi nerede kaldı bana attığın Tekfirci iftiran???
10- Ahmet KALKAN Diyor ki;
Bu konudaki hakkımı âhirete bırakarak, hakaret ve tekfir etmesini hesap gününe havale edip 22 Eylül günü bana savaş açtığı ilk yazısını masaya yatırarak (sadece kendi yazdıklarıyla ilgili) bazı değerlendirmeler yapmak ve bazı sorular sormak istiyorum.
10- Fikrettin KOÇ;
Bu kadar uzun uzadıya yazı yazıyorsun, sadece bir tane iftira değil, onlarca iftiralar atıyorsun, bütün kin ve nefretini kusuyorsun sonra da bu konudaki hakkımı âhirete bırakıyorum diyorsun.
İnsanı güldürme Ahmet Kalkan. Senin laf cambazlığını yutacak yaşı geçtik. Bu yaptığın saygısızlıklarla dolu konuşmalardan sonra, babası yaşında insana neler diyor neler diyerek ajitasyon yapıyorsun. Kardeşim, sen benim babamın yaşında olabilirsin. Konumuz yaş yarıştırmak mı? Şayet konumuz saygı ve yaş ise, değil senin baban, yed, sülalenin yaşlarını toplasan bundan bin yıl önce yaşamış ve Akide kitabları yazmış alimlerimizin yaşına ulaşamazsın. Ama onlar hakkında zerre edeb etmeden, bu adamların hangisi Kur’an’a bakarak akide kitabı yazmış! Diyerek hakaret etmemiş oluyorsun öyle mi? Bu cümlelerinle tâkib ettiğin ya da birlikte olduğun kişinin BAYINDIR olduğunu nasıl da ustaca yutturmaya çalışıyorsun.