Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hadislerde İsim Kavramı

tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
LÜTFEN DİKKAT

Bundan sonra yazacağımız hadislerden de anlaşılacağı üzere kendimize gerek normal hayatımızda gerekse sanal ortamda alacağımız isimlerin önemine atfen aktarıyoruz.
forumda kullanacağımız isimleri bu hadisler ışığında yeniden gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyorum
saygılarımla
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
ÇİRKİN İSİMLERİ GÜZEL İSİMLERLE DEĞİŞTİRMEK

Ebu'd-Derdâ'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (şöyle) buyurmuştur:

"Siz kıyamet gününde kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyunuz."

Ebu Davud der ki; ibn Ebî Zekeriyya, Ebu d-Derdâ'ya yetişmemiştir.

Hadis-i şerifte, insanlar, kıyamet gününde kendi isimleriyle birlikte babalarının da isimleriyle çağrılacakları gerekçesiyle, müslümanların kendi çocuklarına, akraba ve hiz*metçilerinin çocuklarına güzel isimler vermeleri emr edilmektedir.

Binaenaleyh mevzumuzu teşkil eden bu hadis, insanların kıyamet gününde annelerinin ismiyle çağrılacaklarını ifade eden hadisi reddetmektedir. Nitekim insanların kıyamet gününde babalarının isimleriyle çağrılacağını ifade eden daha başka hadisler de vardır.

Her ne kadar insanların "ey falancanın oğlu falan" şeklinde annesinin ismiyle çağıracağına dair Taberanî'nin Mu'cem'inde Said İbn Abdullah el-Evdî'den rivayet edilen bir hadis-i şerif varsa da ulema sahih hadislere aykırı olduğu için bu hadisin delil olamayacağını ittifakla kabul etmiş*lerdir. Eğer bu hadisin şahinliği kabul edilirse "mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif babalan belli olan kimseler hakkındadır. Annelerin ismiyle çağrılacağını ifade eden hadislerde babalan olmayan, ya da belli olmayan kimseler hakkındadır" denebilir. Yahutta mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte geçen babalarınız tabirinden maksat anneler ve babalardır; tağlib yoluyla babalar, denmiştir Mecazen "anneler ve babalar" anlamına gelir.

Bu te'vile itibâr etmek mümkün olursa, o zaman kıyamet gününde insanlar bazan annelerinin ismiyle bazan da babalarının ismiyle, bazı yerlerde annelerinin bazı yerlerde de babalarının ismiyle çağrılacaklar demektir.

Hafız Münzirî'nın -Musannifimiz Ebû Dâvûd ile aynı kanaati paylaştığını ortaya koyan- açıklamasına göre, bu hadisin ravisi Abdullah İbn Zekeriyya, Ebu'd-Derda (r.a.)'den hadis almadığından, mevzumuzu teşkil eden bu hadis munkatıdır. Ayrıca, konumuzu teşkil eden bu hadisin bab başlığıyla bir ilgisi yoktur. Çünkü bu hadiste isimleri değiştirmeden söz edilmemektedir. Ancak, bu hadis, ismini dini bir mülahaza ile değiştirecek kimselere bir irşad olarak kabul edilirse; bu yönden bab başlığı ile ilgili görülebilir.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 61 Hadis no 4948
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
ÇİRKİN İSİMLERİ GÜZEL İSİMLERLE DEĞİŞTİRMEK

4949
(Abdullah) İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.):
"Yüce Allah'ın en hoşuna giden isimler (Allah'a kulluk ifade eden) Abdullah ve Abdurrahman (gibi adlar)dır" buyurmuştur.

4950
Sahabilerden olan Ebu Vehb el-Cüşemî'den (rivayet edildiği*ne göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"(Çocuklarınızı) Peygamberlerin isimleriyle isimlendiriniz.İsimlerin Allah'a en hoş olanları Abdullah ve Abdurrahman'dır. En doğ*ru olanları Haris ile Hemmâm'dır. En çirkin olanları da Harb ile Mürre'dir."

Açıklama

Bilindiği gibi Abdullah, Allah'ın kulu, Abdurrahman’a Rahmân'ın kulu, anlamına gelmektedir, Bu bakımdan bu isimlerde Allah'ın rububiyetinin, bu ismi alan kimselerin de kulluklarının itirafı vardır. Binaenaleyh bu isimleri taşıyan kimselerin her çağınlışlarında bu iki gerçek dile getiriliş olur. Yüce Allah'ın Kur'an-i Keriminde Rasûlunden "abd-kul" ismiyle bahsetmesi de bu ismi ne ka*dar çok sevdiğinin bir delilidir.

Sindî'ye göre,
mevzumuzu teşkil eden hadis-i şeriflerde anlatılmak is*tenen "Peygamberin isimlerinden sonra Allah'a en sevimli gelen isimle*rin Abdullah ve Abdurrahman isimleri olmasıdır." Netice itibariyle Allah'a en sevimli gelen isimler, Peygamber isimleri*dir. Sonra Abdurrahman ve Abdullah gibi Allah'a izafe edilmiş abd keli*mesi taşıyan isimlerdir.

Metinde geçen "esdaku" kelimesi en doğru anlamına gelir. Buna gö*re müsemmasını (sahibini) ifade etmesi bakımından "en doğru" isim gerçekten Haris ve Hemmâm isimleridir. Çünkü "Haris", kazanan de*mektir. Nitekim Hars kelimesi, Şura suresinin 20. âyetinde de bu manada kullanılmıştır. İnsanın en belirgin vasfı kazanmacılığıdır. Bilindiği gibi kul, kâsib (kazanıcı)dır. Allah ise halik (yaratıcı)dır. Hiçbir kul, bu Özellikten ayrılamaz. Bütün hareketlerinde, müsbet veya menfi olarak kazamcı ol*maktan uzak kalamaz. Yani ya hayır, ya da şerr kazanmış olur.

Harb,
savaş anlamına gelir. Mürre ise acılık demektir. Savaşın yüzü soğuk, acılığın yüzü ve sevimsiz olduğundan bu isimler yüce Allah'ın ho*şuna gitmemişlerdir.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 61 Hadis no 4949-4950
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
ÇİRKİN İSİMLERİ GÜZEL İSİMLERLE DEĞİŞTİRMEK

Hz. Enes'den demiştir ki:
Abdullah İbn Ebî Talha, dünyaya geldiği zaman, Peygamber (s.a.)'e götürdüm. Peygamber (s.a.) bir "aba içerisinde devesini katranlıyordu.
(Bana):
Yanında kuru hurma var mı? diye sordu.
Evet, dedim. Kendisine bir miktar (kuru) hurma verdim. Onları ağzı*na atarak çiğnedi. Sonra çocuğun ağzını açtı ve hurmayı ağzının ortasına yerleştirdi. Çocuk, (hoşlandığından dilini dolandırmaya başladı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.):
"Ensarın hurmayı (ne de çok) sevdiğine bakın!" buyurdu ve adını Abdullah koydu.

Açıklama

"Ensarın hurmayı ne kadar sevdiğine bakın!" cümlesinde geçen "hubb" kelimesini hâ'nın zam*mıyla okumak caiz olduğu gibi kesriyle okumak da caizdir. Kesre ile okunduğu takdirde mahbûb manasına gelir ve kelimenin sonu merfu okunarak bir mübteda haber cümlesi meydana gelir ki, "ensarın sevgilisi hurmadır" demek olur. Bu kelime hâ'nın zammı ile "hubb" şeklinde okunursa, masdardır. Bu takdirde sonunu mansub ve merfu okumak caiz*dir. Mensub kıraati daha meşhurdur. Mansup okunduğu takdirde cümle "ensarın sevdiği kuru hurmaya bakın" diye takdir olunur ki, bizim verdiğimiz mana buna göredir. Temr kelimesi de mansup okunur. Hubb kelimesini merfu okuyan onu mübteda yapmış olur. Haberi mahfuztur. "Lazımdır yahut âdettir" gibi bir haber takdir olunur.

Bazı Hükümler

1. Yeni doğan bir çocuğa tatlı bir şey çiğneyerek yalatmak, bilittifak sünnettir. Bunu salihlerden bir kimsenin yapması menduptur.

2. Tahniki (çocuğun damağına tatlı çalma işini) kuru hurma ile yapmak müstehabtır. Gerçi kuru üzüm ve şeker gibi her nevi tatlı ile tahnik yap*mak caiz ise de efdal olan kuru hurmadır.

3. Aba giymek caizdir.

4. Büyük bir zatın tevazu göstererek kendi işlerini kendi görmesi müs*tehabtır. Bu onun kıymetini düşürmez.

5. Doğan çocuklara Abdullah ismi vermek müstehabtır.

6. Çocuğun ismini salah ve takva sahibi birine koydurmak müstehabtır.

7. Çocuğa doğduğu gün isim koymak caizdir.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 61 Hadis no 4951
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
KÖTÜ İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK

4952
Hz. İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) Âsiye (isimli bir kadının) ismini değiştirmiş: "Sen Cemilersin" demiş.

4953
Muhammed İbn Amr İbn Ata'dan (rivayet edildiğine göre); Kendisine Zeyneb bint Ebi Seleme kızının: "Kızının ismini ne koydun?" diye sormuş
(O da): Ona Berre ismini verdim, deyince, (Zeyneb) şöyle demiş:
Rasûlullah (s.a) bu ismi yasakladı. (Nitekim) bana da Berre ismi ve*rilmişti de Peygamber (s.a.) (insanı kusursuz gösteren böylesi isimlen vermek suretiyle); "Kendinizi temize çıkarmayın, sizden kimin iyi ol*duğuna Allah daha iyi bilir" buyurdu.
Bunun üzerine (orada bulunanlardan biri Hz. Peygambere: Peki onun) "İsmini ne koyalım?" diye sordu.
(Hz. Peygamber) de: "Ona Zeyneb is*mini veriniz" dedi.

Açıklama

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifler, Hz. Peygamberin "Âsiye" gibi isyan manası taşıyan isimlerle "Berre" gibi insanın bütün suç ve günahlardan uzak olduğunu ifade eden, insanı temize çıkaran isimleri yasaklayıp da onların yerine, sözü geçen sakıncaları taşımayan isimleri verdiğini ifade etmektedirler.

Bilindiği gibi Asiye "İsyankâr kadın" anlamına gelir. Cahiliyye araplan, hiçbir kusur ve ayıbı kabule yanaşmayıp, her türlü kusur ve ayıba karşı çıkması temennisiyle kızlarına bu ismi verirlerdi. İslamiyet gelince Hz. Fahr-i kainat efendimiz bu isimleri yasaklamış fakat insanın nefsini temi*ze çıkarıp nefis muhasebesinden ve tevazudan uzaklaştıracağı korkusuy*la Asiye isminin yerine "Mutîa: itaatkâr kadın" ismini vermekten de çekinmiştir.

Yine nefsi tezkiye edip sahibini nefis muhasebesinden uzaklaştırarak, sorumsuzluğa ve gurura düşüreceği, endişesiyle "iyi kadın" anlamına ge*len "Berre" ismini de "kimin iyi olduğunu Allah daha iyi bilir." buyu*rarak Zeyneb'e çevirmiştir. Zeyneb, zenb kökünden türemiştir. Kamusta açıklandığına göre "zenb" kelimesi, semizleşti anlamına gelen "zenebe" fiilinin mastarıdır. "Ezneb" ise "semiz kadın" demektir. Zeyneb, ismi bu isimle meşhur olan manzarası ve kokusu güzel bir ağaçtan alınmış ola*bileceği gibi "babanın zineti" anlamına gelen "zeynüb" kelimesinin bo*zulmuş şekli de olabilir.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 62 Hadis no 4952-4653
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
ÇİRKİN İSİMLERİ GÜZEL İSİMLERLE DEĞİŞTİRMEK

Üsame İbn Ahderiyye'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.)'a gelen bir cemaat içerisinde: "Esram" isimli bir adam varmış;
Rasûlullah (s.a.) O'na:
Adın ne?
diye sormuş da (adam):
Ben Esramım, demiş; (bunun üzerine Hz. Peygamber de):
Sen zûr'asın, buyurmuş.

Açıklama

"Esram", kesmek anlamına gelen "sarım" kökünden gelir. Biçilmiş ya da kırpılmış ekin demektir.

Dolayısıyla bu kelime "kesiklik, kopukluk" gibi bereketsizlik ifade eden manalar taşımaktadır.

Bu sebeble Resul-i zişan efendimiz bu ismi tohum ve tohum ekecek yer gibi hayır ve bereket ifade eden "zür'"a" kelimesiyle değiştirmiştir


SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 62 Hadis no 4954
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
ÇİRKİN İSİMLERİ GÜZEL İSİMLERLE DEĞİŞTİRMEK

Hânı (İbn Zeyd)'den (rivayet edildiğine göre) kendisi kavmiyle birlikte Rasûlullah (s.a.)'e gelince Rasûlullah (s.a.) kavminin onu "Ebulhakem" künyesiyle çağırdığını duymuş da kendisini çağırarak:
Muhakkak ki gerçek hakem Allah'dır. Hüküm (ondan çıkar, yine) ona (döner). Binaenaleyh sen niçin (böyle) Ebu'l Hakem künyesiyle çağırılıyorsun? diye sormuş (da O da):
Benim kavmim bir anlaşmazlığa düştükleri zaman bana gelirler, bende aralarında hüküm veririm. Her iki taraf da (benden) razı olurlar, cevabını vermiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)
Bu (tarafları hoşnut edecek hüküm vermek) ne kadar güzel! (Ama Hakem ismi Allah'a mahsus olduğu için kullar bu isimle künyelendirilemezler) Kaç çocuğun var? demiş.
(O da):
Benim Şüreyh, Müslim ve Abdullah (isimli üç oğlum) var, demiş.
Rasûlullah (s.a.):
(Yaşça) hangisi daha büyük? diye sormuş. (Hâni de)
Şüreyh, cevabını vermiş. (Bunun üzerine Resulü Ekrem Efendimiz:
Öyleyse sen Ebu Şüreyhsin, buyurmuş.

Ebu Davud der ki
Şüreyh Zinciri kıran ve Tüster şehitte girenlerdendir. Bana ulaşan habere göre Şüreyh (Tüster'e) gizli bir yoldan girdiği için Tüster'in kapısını kırmıştır.

Açıklama

Bilindiği gibi "Eb" kelimesi arapçada baba anlamına gelir Araplar, bir kimseyi künyelendirmek istedikleri zaman bu kelimeyi o zatın en büyük oğlunun ismine izafe ederler. Mesela bir adamın en büyük oğlunun ismi Şüreyh ise bu adamın künyesi "Ebu Şüreyh" olur. Ayrıca bir işi çok yapan, icad eden ya da bir sıfata fazlasıyla sahip olan kimseye o işin ya da sıfatın başına "eb" kelimesi getirilmek suretiyle de künye verilebilir. Çok cahil bir adama Ebu Cehl, hikmet sahibi bir adama da "Ebu'l-Hikme," ismi verilmesi gibi. İşte Hz. Hani İbn Yezid'e kavmi tarafından Ebul-Hakem künyesinin verilmesi bu ikinci neviden olan künyedir. Metinde de açıklandığı üzere Hz. Hani, kavmi arasında meydana gelen olaylarda hakemlik yapması için kendisine müracaat edilen ve verdiği hükümlerle de tarafları memnun edebilen bir kimse olduğundan kavmi ona bu künyeyi vermişti. Fakat "Hakem" ismi Allah'ın güzel isimlerinden olduğundan bu ismi alan, bu ismin ifâde ettiği manalarda Allah'a ortaklık etmiş olacağından Hz. Peygamber bu künyeyi ondan almış ve O'nu en büyük oğlu Şüreyh'e izafe ederek "Ebu Şüreyh" künyesiyle künyelendirmiştir.

Şerhü's-Sünne'de açıklandığına göre "Elhakem" hükmüne karşı konulamayan hakim demektir ki bu da Allah'dan başkası olamaz.

Aliyyü'l-Kari'nin açıklamasına göre "Hz. Peygamberin verdiği bu künyenin bereketiyle Hz. Şüreyh fazilette en büyük sahabilerin makamına erişmiş ve sahabe döneminde müftilik yapmış, daha sonra da Hz. Ali onu kadı tayin etmiş. Bu kadılığı sırasında mahkemeye intikal eden bir davada Hz. Hasan'ın, Hz. Ali lehine yaptığı bir şahitliği kabul etmemiştir."

Hadisin sonunda musannifin da açıklandığı gibi Hz. Şüreyh, Tüşter'in fethinde de bulunmuş, o gün birçok kahramanlıklar göstermiş, zincirleri kırmış, gizli yollardan içeriye girerek Tüster'in kapısını kırarak müslü-manların oradan şehre girmelerini sağlamıştır.

İbn Esir'in de tesbit ettiği gibi, Hz, Şüreyh, birçok savaşlara katılmış, yüzyirmi sene yaşamış ve bunu kendisi bir şiirinde çok veciz bir şekilde dile getirmiştir.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 62 Hadis no 4955
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
KÖTÜ İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK

Said İbn el-Müseyyeb'in babasından (rivayet edildiğine göre birgün) Peygamber (s.a.) Ona:
Adın nedir? diye sormuş
O da:
Hazn'dır demiş.
Hz. Peygamber de
Bundan sonra sen Sehl'sin, buyurmuş. (Hz, Hazn ise babasının verdiği ismin değiştirilmesine razı olmayarak); Hayır olmaz. (Çünkü) Sehl (ova), ayaklar altında çiğnenir ve horlanır cevabını vermiş,
Bu hadisin ravisi Said dedi ki:
Dedem Hazn, Hz. Peygamberin bu teklifini kabul etmeyince: "Artık bundan sonra bize (devamlı olarak) üzüntü isabet edecek zannetmiştim."
Ebu davud dedi ki:
Peygamber (s.a) "el-As" "Aziz", "Atle", "Şeytan", "Elhakem", "Ğurab", "Hubab", "Şihab" isimlerini "Hişam" ismiyle değiştirdi.
"Harb" ismini "Selm" ismiyle, "Elmuzdacı" ismini "Elmünbeis" is*miyle, değiştirdi. "Afim" adıyla anılan araziye "Hadıra" ismini vermiş, "Şa'b edrDalale" ismini "Şa'b el-Hudâ" ismiyle "Benüzzinye" ismini "Benurrişde" ismiyle "Benülmuğviye" ismini de (yine) "Benürrişde" ismiyle değiştirmiştir.

Ebu Davud dedi ki:
Kısaltmak gayesiyle bu rivayetlerin senetlerini terk ettim.

Açıklama

Bilindiği gibi "Hazn" düşünce, üzüntü, keder anlamına gelir. Şeni ise, kolay, yumuşak ve ova manalarına gelir. Bu bakımdan. Hz. Peygamber, Hz. Müseyyeb'e üzüntü ifade eden bu ismi kolaylık ve yumuşaklık ifâde eden "Sehl" ismiyle değiş*tirmeyi emretmiştir. Hz. Müseyyeb de Hz. Peygamberin bu emrinin far-ziyyet ifade etmeyip bir tavsiye mahiyetinde olduğunu anladığı için, Sehl ismini alan kimsenin bu ismin taşıdığı manadan dolayı hafife alınıp horlanacağı korkusuyla bu ismi almağa gönlü razı olmadığından, bu emre uymamış, babasının verdiği ismi taşımaya devam etmiştir.

Metinde geçen "artık bundan sonra bize (devamlı olarak) üzüntü isabet edecek" cümlesi Buhari'nin rivayetinde "bundan sonra bizim aile*mizde üzüntü ve keder hiç eksik olmamıştır" anlamına gelen lafızlarla rivayet edilmiştir. Buharî'nin bu rivayetinden de anlaşılıyor ki Hz. Hazn, Hz. Peygamberin bu tavsiyesini tutmadığı için, bir daha hayatı boyunca üzüntü ve kederden kurtulamamıştır.

Musannif Ebû Davud'un talikinden anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber "isyankâr" manasına geldiği için "As" ismiyle Allah'ın güzel isimlerinden olan "Aziz" ismini şiddet ifade eden "Atle" ismini, Allah'ın rahmetinden uzak anlamına gelen "Şeytan" ismini hükmüne karşı gelinemez anlamına gelen ve Allah'ın güzel isimlerinden olan el-Hakem" ismini, uzak ve karga anlamına gelen "Gurab" ismini, ve "meteor (göktaşı)"anlamına gelen "Şihab" ismini müslümana yakışan isimlerle değiştirmiştir. Bu cümleden olarak Şihab ismini kırıklık, ufaklık, zayıflık gibi kulluğa delalet eden manalar taşıyan Hişam ismiyle değiştirirken, Harb (Savaş) ismini Silm (Sulh)la el-Muzdaci' (sırtüstü yatan) ismini, e-Münbeis (Hamleci ve atılımcı) ismiyle, Afira (kuraklık) ismini, Hadıra (yeşillik) ismiyle Şi'bü'da-lale (sapıklık yolu) ismini, Şı'bul-Hidâye (hidâyet yolu) ismiyle, Benü'z Zinye (zina çocukları) ismini de yine Benü rişde (nikâh çocukları) ismiyle değiştirmiş ve bu isimlerden uğur ve bereket ummuştur.

Bütün bu rivayetlerden de anlaşılıyor ki, bir çocuğun anne ve baba üzerindeki ilk hakkı ileride kendisi için utanç vesilesi olmayacak güzel bir isim vermeleridir.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 62 Hadis no 4956
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
KÖTÜ İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK

4957
Mesrûk'tan demiştir ki:

Ömer İbn el Hattab (r.a.) ile karşılaşmıştım. (Bana):

Sen kimsin? diye sordu. Ben de:

Mesrûk İbn el Ecdâ(ım) dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer:

Ben Rasûlullah (s.a)'ı: "Ecdâ şeytandır" derken işittim, dedi.

Açıklama


Bu hadis-i şerif, Ecda', isminin şeytânlardan birimn özel ismi olduğunu ifade etmektedir. Bu ba*kımdan çocuklara sözü geçen ismi koymak kerahetten hali değildir. Esa*sen organ kesmek, hapsetmek ailesini darlık içinde geçindirmek gibi bir mü'mine yakışmayan manalara geldiği de düşünülürse, bu ismi koymanın çirkinliği daha da kolay anlaşılabilir.

4958
Semura îbn Cündüb'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

Sakın kölenin ismini Yesâr, Rebhah, Necîh, Efiâh koyma. Çünkü (olur ki) sen (kendine bu isimlerden birini verdiğin köleni kasd ederek):

O orada mı? diye sorarsın (karşıdaki de):

(Semure dedi ki: Hayır cevabını verir."

Böylesi isimler dörttür, benim adıma onları fazlalaştirmayın.

4959
Hz. Semura'dan demiştir ki:

Rasûlullah (s.a.) kölelerimize şu dört isim(den birin)i vermemizi bize yasakladı: Eflah, Yesar. Nafi, Rebâh."

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 62 Hadis no 4957-4958-4959
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
KÖTÜ İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK

Hz. Cabir'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"inşallah, eğer ömrüm olursa ümmetime Nâfi, Eflah ve bereket isimlerini koymalarını yasaklayacağım."

(Bu hadisin ravilerinden) A'meş (burada bir parantez açarak -bu hadisi bana nakil eden Ebu Süfyan gerçekten) Nâfi ismini de zikretti mi, zikretmedi mi, (iyice) bilmiyorum, dedi.

(Câbir'in rivayetine göre Hz. Peygamber şöyle sözlerini tamamlamış*tır: . "Çünkü (kölesini sormak üzere) geldiği zaman:

Bereket burada mı? diye sorar.
(Orada bulunanlar da:

Hayır! cevabını verirler.

Ebû Dâvud der ki: (Bu hadisin) bir benzerini Hz. Câbir yoluyla Ebu Zübeyr de rivayet etti. (Fakat) Bereket ismini rivayet etmedi.

Açıklama

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifler çocuklara Yes&r (kolaylık Rebah (üretmek), Necih (gayesine ermeye muvaffak olan), Eflah (gayesine erişen), nâfi (faydalı) bereket (artma, fazlalaşma mutluluk) isimlerini koymanın caiz olmadığını ifade etmektedir.

Yine bu hadis-i şerifler, çocuklara sözü geçen isimleri vermenin uygunsuzluğunun sebebini şöyle açıklamaktadırlar: Çünkü kolaylık, kâr, muvaffakiyet, bereket ifade eden bu isimleri alan kimselerin bir mecliste olup olmadığı sorulduğu zaman orada bulunanlar, yanlarında bulunmadığını ifade etmek için "burada başarı, bereket, kâr... yoktur diye cevap vereceklerdir. Tabii ki o mecliste hayır ve bereket olmadığını dile getiren bu ifâde, o mecliste bulunanların hoşuna gitmeyeceği gibi aynı zamanda buna bu isimlerden birini taşıyan kimsenin sebep olduğunu düşünerek, onun hakkında kötü düşünmeye ve hatta onun uğursuz olduğuna, inanmaya başlayacaklardır.

Binaenaleyh bir müslüman, çocuğunun şahsiyetini zedeleyecek ve onu toplum arasında küçük düşürecek isimler vermekten kaçındığı gibi, onun karakterine, halet-i ruhiyesine (psikolojisine) olumsuz yönde te'sir edecek, ondaki isyankârlık duygusu, küçüklük ya da büyüklük kompleksi doğuracak isimler koymaktan da sakınmalı, Allah ve Rasûlünün tavsiye ettiği kulluk, Allah yolunda hizmet gibi ulvi duygular ilham eden isimler koymalıdır. Musannif Ebu Davud'un mevzumuzu teşkil eden (4960) numaralı hadisin sonuna ilave ettiği talikin tamamı, Müslim'in Sahih'inde şu manaya gelen lafızlarla rivayet edilmiştir:

Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebi Halef rivayet etti dedi ki:

Bize Rahv rivayet etti dedi ki: Bize İbn Cüreyc rivayet etti dedi ki: Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi; ki kendisi Cabir b. Abdullah'ı şöyle derken işitmiş: Peygamber (s.a.) Ya'la, Bereket, Eflah, Yesar, Nafi ve buna benzer isimler koymaktan nehyetmek istedi. Sonradan bunlardan sükût buyurduğunu gördüm. Artık hiçbir şey söylemedi. Sonra Rasûlullah (s.a.) bundan nehyetmeden dünyadan gitti. Bilahere Ömer bunları yasak etmek istedi. Sonra o da bıraktı.

Bu mevzuda İmam Nevevî: "Bundan dört isme kıyas ve onlara kendi manalarında ki bazı isimlen katmak men'edilmiş değildir. Ulemamız diyor ki: Bu hadiste zikredilen isimleri ve o manada başka isimleri koymak mekruhtur. Kerahet yalnız bu dört isme mahsus değildir. Hem bu kerahet, kerahet-i tahrimiyye değil kerahet-i tenzihiyyedir. Kerahetin illetini Peygamber (s.a.)'ûı: "Çünkü sen orada mı, dersin o da hayır der" kavliyle beyan buyurmuş, bu cevaptaki çirkinliği kerih görmüştür.Çok defa bu cevap bazı insanları teşe'üme sevk eder" demiştir.

Peygamber (s.a.)'in bu isimleri koymaktan men'etmek isteyip sonra vazgeçmesinin manası: Haram kılmak istemiş, sonra bundan vazgeçmiş demektir. Kerahet-i tenzihiyye ifade eden, başka hadislerde de vardır.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 62 Hadis no 4960
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
KÖTÜ İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK

Ebu Hüreyre'den (rivayet edildiğine göre) Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde Allah yanında en aşağılık isim (sahibi dünyada) Melikü'l-emlâk (padişahlar padişahı) ismiyle çağrılan adam (olacak)dır."

Ebu Davud der ki:
Bu hadisi aynı senedle Şuayb ibn Ebi Hamza da Ebu'z-Zinad'dan: "(Kıyamet gününde) isimlerin en çirkini" diye rivayet etmiştir.

Açıklama

Bu hadisin manası kıyamet gününde en hakir, en zelil adam "melikül-emlâk" adını taşıyan kimsedir. Maksat isim değil, ismin sahibidir. Kadı Iyaz: Bu hadisle isimle müsemmanın bir şey olduğuna istidlal edilir.

Melikü'l-emlâk bütün mülklerin sahibi manasına gelir. Bütün mülkle*rin sahibi de Allah'dır, Allah'dan başka malik yoktur. Bu husustaki hilaf meşhurdur, der. Binaenaleyh doğan çocuğa bu ismi takmak, haram oldu*ğu gibi Allah'a mahsus rahman, kuddus, müheymin, halik ve emsali isim*leri şahin şah, sahan şah şahanül-Mülk gibi acem mübalağası sayılan un*vanları takmak da haramdır. Çünkü onların hepsinde kula yakışmayan bir büyüklük vardır.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 62 Hadis no 4961
 
tahsin33 Çevrimdışı

tahsin33

Üye
İslam-TR Üyesi
LAKAPLAR

Ebû Cebîre İbn Dahhâk demiştir ki:
"Birbirinizi kötü lakablarla çağırmayın, İmandan sonra fasıldık ne kötü addır..." âyeti biz Seleme oğulları hakkında nazil oldu.
Rasûlullah (s.a.) bize (yani Medine'ye) geldi. (O zaman) bizden iki ya da üç ismi olmayan hiçbir adam yoktu. Peygamber (s.a.) (İçimizden birini bu isimlerden biriyle): "Ey falanca!" diye çağırınca (bunu işiten kimseler): "Ey Allah'ın Rasulüî (Onu bu isimle çağırmaktan) vazgeç. Çünkü o bu isimden dolayı kızıyor" demeye başladılar. Bunun üzerine şu "Biribirinize (kötü) lakablar takmayın" âyeti indirildi.

Açıklama

Lügat âlimlerinin açıklamasına göre kişilere verilen özel isimler ikiye ayrılır.

1. Övme ya da yerme, (medh veya zemm) ifade eden isimlerdir. Bunlara "lakab" denir ki bunlar kişinin esas ismine ilâveten sonradan verilen isimlerdir.

2. a. Kişiye babasına ya da oğluna nisbet edilerek verilen falanın oğlu, falanın babası gibi isimlerdir. Bunlara künye denir. Bu tür isimler de kişilerin yine esas isimlerine ilâveten sonradan aldıkları isimlerdir.

b. Kişiye babasına ya da oğluna nisbet edilmeksizin verilen isimlerdir. Buna da sadece "isim" denir. Bu tür isimler ise kişilerin doğdukları zaman aldıkları göbek isimleridir.

Burada mevzumuzu teşkil eden isimler birinci kısma giren yani kişilere göbek isimlerine ilaveten onların medh veya zemm için verilen isimlerdir.

Metinde geçen "Birbirinize kötü lakablar takmayınız.." âyet-i kerimesi kişiye hoşlanmayacağı lakablar takmanın ya da onu hoşlanmayacağı lakablarla çağırmanın çirkinliğine delalet etmektedir. Çünkü bu, kişiye sövmek kabilindendir. Oysa bilindiği gibi rnüslümana sövmek fasiklıktan başka birşey değildir.

Nitekim bazılarına göre sözü geçen âyet-i kerimenin devamı da bunu ifade etmektedir.

Fakat kişilere memnun olacakları güzel lakablar takmak sünnettendir. Nitekim Hz. Peygamber, Hz. Ebu Bekir'e Atik ve Sıddîk lakablarım verdiği gibi, Hz. Ömer'e Faruk, ismini vermiştir. Hz. Hamza'nın lakabı Ese-düllah (Allah'ın arslanı), Hz. Halid'in lakabı da Seyfullah (Allah'ın kılıcı) idi. Binaenaleyh bu manada lakab takmakta bir sakınca söz konusu değildir. Hz. Ömer de böylesi lakabların yaygınlaştırılmasını emretmiştir.

Bunlarda bir sakınca asla söz konusu olamaz. Her ne kadar kişiyi topal, kambur gibi halk arasında meşhur olan ismiyle anmakta bir sakınca yoksa da bir hadis-İ şerifte de belirtildiği gibi; "Mü'mİnin mü'min üzerindeki hakkı onu kendisine en hoş gelen ismiyle çağırmak" olduğundan kişi mü'min kardeşini en güzel ismiyle çağırmalıdır.

İmam Nevevî'nin açıklamasına göre bir kişiyi kendisinde ya da annesinde veya babasında bulunan bir vasıfdan dolayı hoşlanmadığı lakablarla anmanın haram olduğunda İslam uleması ittifak etmişlerdir.

SÜNEN-İ EBU DAVUD
Edep kitabı
Bölüm 63 Hadis no 4962


Bu hadis ile Ebudavud süneninde bulunan isimler ile alakalı hadisleri bitirmiş olduk.

ALLAHım! Bize hakkı hak olarak göster ve ona uymayı nasip et; batılı da, batıl olarak göster ve ondan da sakınmayı nasip et. Amin
 
Vҽϲízҽ Çevrimdışı

Vҽϲízҽ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleyküm, konuyu açıp yazandan ALLAH razı olsun. İsimle alakalı olduğu için buradan sormak istedim.

Birinci sorum: Anlamları iyi olsa bile iki isme sahip olmak caiz midir?

İkinci sorum: Bazıları çocuklarının bir büyücünün büyüsünün, muskasının etkisinde olmaması için çocuğun kulağına bir isim okuyorlar. (Bu çocuğun gerçek ismi oluyor). Fakat güvenmedikleri kimseye gerçek ismini söylemiyorlar. Çocuğa hep başka isimle sesleniyorlar.
Yani amaçları muska yapmak isteyen olursa gerçek ismini bilmediği için çocuğa da yapacağı muskanın etkisi olmasın. Bu yol caiz midir?
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleyküm, konuyu açıp yazandan ALLAH razı olsun. İsimle alakalı olduğu için buradan sormak istedim.

Birinci sorum: Anlamları iyi olsa bile iki isme sahip olmak caiz midir?

İkinci sorum: Bazıları çocuklarının bir büyücünün büyüsünün, muskasının etkisinde olmaması için çocuğun kulağına bir isim okuyorlar. (Bu çocuğun gerçek ismi oluyor). Fakat güvenmedikleri kimseye gerçek ismini söylemiyorlar. Çocuğa hep başka isimle sesleniyorlar.
Yani amaçları muska yapmak isteyen olursa gerçek ismini bilmediği için çocuğa da yapacağı muskanın etkisi olmasın. Bu yol caiz midir?
Aleykum selam.
İki isme sahip olmak câiz, yukarıda öyle bir şey yazılmışsa kaynak yok kimse hüküm uyduramaz.

Muska/büyüde asıl önemli olan isim değildir, yani böyle yapmak çocuğu/insanı büyüden korumaz. Bunun yerine Allah'a sığınıp tevekkül etmek, korunma dualarını okumak gerekir.
 
Üst Ana Sayfa Alt