Imam-ı Rabbani'den...

Değerli kardeşlerim , az önce rast geldiğim ve tefekkür etmemi sağlayan çok güzel bir yazı...

Bütün nimetlerin sahibi olan Allaha şeriat dışında şükredilemez.
Din ve bu mânada söylediğimiz şeriat iki kısımdır: İtikad ve amel. Yani, Ehl-i Sünnete inancına göre iman ve ibadet.
İtikad edilmesi çok lazım olanlar: Allah kendiliğinden vardır; şimdi var olduğu gibi, hep var idi ve hep var olacaktır; varlığının önünde ve sonunda yokluk olamaz. Çünkü o’nun varlığı zaruridir. O mekanda, olamaz. Allah birdir, yani şeriki, benzeri yoktur.

Vacibü’l vücud olmakta ve uluhiyette ve ibadet olunmaya hakkı olmakta ortağı yoktur.
Ortağı olmak için Allanın kâfi olmaması, müstakil olmaması lazımdır; bunlar ise kusurdur, noksanlıktır.
Vücup ve uluhiyyet için noksanlık olamaz. O kâfidir, müstakildir, yani kendi kendinedir;
o halde şerike, ortağa ihtiyacı yoktur. Aksi, bir kusurdur, ve vücuba ve uluhiyyete yakışmaz.
Görülüyor ki, şeriki olduğunu düşünmek ortaklardan her birinin noksan olacağını gösteriyor.
Şerik bulunmasını düşünmek, şerik bulunmayacağını meydana çıkarıyor. Demek ki, Allah birdir.
Allahın kâmil, noksan olmıyan sıfatları vardır ki, hayat ( diri olmak ), ilim ( bilmek ), sem’ ( işitmek ), basar ( görmek ), kudret ( gücü yetmek ), irâde ( istemek), kelâm ( söylemek ) ve tekvin ( yaratmak )tır. Bu sekiz sıfata, subutî sıfatlar denir.
Bu sıfatları da kadim’dir, yani sonradan olma değildir ve kendinden ayrı olarak, ayrıca vardır. Ehl-i sünnet alimleri böyle bildirmektedir.
Allah cisim değildir, cisimden değildir, madde değildir, araz, yani hâl değildir. Mekanı yoktur, zamanlı değildir, bir şeye girmiş, bir yere yerleşmiş değildir. Hudutlu, bir şeyle çevrilmiş değildir. Bir tarafta, bir cihette değildir. Bir şeye mensup değildir, bir şeye benzemez, misli ve zıddı yoktur.
Anası, babası, zevcesi, çocukları yoktur. Allah baba, diyen kafir olur.
Bunların hepsi mahlukta, sonradan yaratılanlarda olan şeylerdir ve hepsi noksanlık ve kusur alâmetleridir. Bütün bunlar ise selbî sıfatlardır. “
———–
İMAM-I RABBANi MÜCEDDİDİ ELF-İ SANİ AHMED FARUKi SERHENDi

Sayın güzel abim Sadat-ı kiram arkadaşım

Yanılmıyorsam bir yazınızda şöyle bir cümle kullanmıştınız.

Ben ibn-i arabbinin vahded-i vucud görüşünü değil imam Rabbanin vahded-i şuhud görüşünü benimsiyorum demiştiniz.Bakın güzel abim siz samimi bir insana benziyorsunuz vahded-i vucud ile vahded-i şuhud görüşü arasında ne gibi farklar var biliyormusunuz bunu bilemiyorum.Fakat size bir müslüman olarak tavsiyem böyle konuların içine dalmaktansa daha sade tevhidi anlatan kitaplar okumanız ve ku'ran'a anlayacak şekilde yönelmeniz inanın sizin için daha hayırlı olacaktır.

Bakın vahded-i şuhud görüşünü imam Rabbani vahded-i vucud görüşüne karşı geliştirdiği bir görüştür.Ki Said-i Nursi de bu görüşü benimsemiştir.Said-i Nursi her ne kadar ibn-i arabinin bu görüşüne karşı çıkmışsada onu yere göğede sığdıramamaktadır.ibn-i arabiye hatemül evliya yani veliler üstü der.

Ben şahsen vahded-i vucud ile vahded-i şuhud arasında hiç bir fark göremiyorum fakat bazılarına göre 12 tane fark olduğu söylenmektedir.Şunu kesin biliyorum ki Allah'ın izni ile bu tür sapkın görüşlerin islam ile hiç bir alakaları yoktur.

Bu görüşlerin bir dünya görüşleri vardır birde ahiret görüşleri vardır.dünya görüşü ile ahiret görüşü bir araya geldimi bunun islam termolojisinde ismi DİN dir.Yani bizler farkında olmadan islam olmayan dinler üzerinde olmuş oluruz ki Allah korusun bütün amellerimiz boşa gider.

O yüzden acizane diyorum ki din gibi çok mühim meseleleri tam kaynağından öğrenmek lazım,bilmediğimiz görüşlerin bilmediğimiz kişilerin peşine takılmamamız lazım gerektiğini düşünüyorum.

Bizler ramazan da bir ay boyunca belirli saatlerde yemeyiz içmeyiz neden tabiki Allah rızasını elde etmek içindir.O halde Allah'ın rızasını umarak zahmet çekerek yapmış olduğumuz ibadetlerimizi neden boşa çıkarma çabası içerisinde olalım değilmi.Allah'ın rızası istiyorsak onun istediği şekilde iman ve ibadetlerimiz yapacağız ancak o zaman ibadetlerimiz geçerli olacaktır.
Allaha emanet olunuz

Selamun Aleykum değerli kardeşim..

Bende derinlere inecek kadar ilm ve feraset yoktur , o yüzden sadece okuduğum bu yazıyı paylaşmak istedim..ve bana bu yazı çok güzel geldi acizane..

vücud ve şuhud arasında bir tercih yapmamı isteseler , Şuhud itikadını seçerim anlamında demiştim diğer mesajımda , yoksa Allah en doğrusunu bilir..

Keşke ben Dinimin Fıkıh meselelerini çözebilsemde sıra Batını ilm'e gelse

yani demek istediğim şudur değerli kardeşim ; Ben islamın zahiri ile mesgulüm , zahirin peşindeyim ama batıni olanlarada karışmam , yermem , kötülemem..

Güzel kalb'inin hiç üzülmemesi dileğim ile..