Bismihi Sübhanehu ve Teala
Elhamdulillah ve's Selatu ve's Selamu alâ Resulillah...
Sözlerim özelde a-pyrz nickli kardeşimize genelde ise herkesedir.
Aslına bakılacak olursa, birçok platform ve şehirde hizbullah cemaatini ve mustazaflar hareketini değerlendirdik. Tekrarlamak iyidir.
Doğu coğrafyasını bilenler bilir, kürd halkı mazlum ve cahil bir halktır. Bu hareketin bu halk üzerinde çok büyük bir emeği vardır. 34 yıldır bu coğrafyada (yani Kürdistan'da) yeraltı medreseleri ve cami dersleriyle halka ulaşmışlar, onları hakkı, hakikati, anlatma gayreti içerisine girmişlerdir. Bugün Kürd halkının dili "tağut" kelimesine aşinaysa sebebi bu harekettir. Lütfen bu hareketin ve mensuplarını küçümsemeyin. Çok emek verdiler, çok çile çektiler... Allah onların emek ve çilelerine lütfuyla muamelede bulunsun.
1-Onların herhangi bir mollasına gidin sorun. Deyin ki: "ey seyda! bu kabirdekilere Kur'an okumanın hükmü nedir?"
Onlar size öyle şeyler söyleyeceklerdir ki, ne ellerinde bir delil vardır ne de görüşlerine tutundukları eski dönemden bir alim.
Halbuki bu konu önemsiz ve basit(!) bir konu olsa da, ilim ehli olan bir kimsenin sorulara verdikleri cevapları "ehil" olup olmadıkları ortaya çıkar. Seydaların çoğu Şafii'dir. Nevevi'nin (r.h) el-Minhac'ında naklettiği gibi Şafii mezhebi bunu bid'at olarak görüyor.
Şimdi bir başkası bana sorabilir: "Yahu kardeşim bu konu detay bir konudur, asli konularla ne alakası var? Üstelik bu konuda onların yanlış yapmaları her konuda da hata yapacakları anlamına gelmez."
Cevabım şöyle olacaktır:
Son cümleye bir itirazım yok. Ancak şu husus unutulmamalıdır: Öncesinde var olan bir konunun mahiyeti ve hakikatinden habersiz bir ilim ehli (!), nasıl olur da nevazil meselelerde sahih bir bilgiye sahip olabilir?
Düşünsenize, karşınıza eskiden olmayan yepyeni bir mesele gündeme geldi. Bu konuda neyi, neye göre söyleyeceksiniz? İstişare ile mi hareket edilir, yoksa fetva ile mi? Velev fetva ile hareket edilse dahi, müftinin bu mesele hakkındaki delilleri getirme usûlü nedir? Sahih olan bir usûl ile mi istidlalde bulundu, yoksa fasid bir yolla mı?
Özet:
Yeraltı medreselerinde yetişen müderrisler ve talebeler geçmiş dönemin meselelerin alimi olabilirler, ancak nevazil ahkamı konusunda henüz ehil değildirler. O yüzden onların partileşme konusundaki görüşlerinin doğru olması ancak getirildikleri delil sahih bir yolla sunmalarıyla mümkün olur.
[NOT: Bu konuda onların etkin isimleriyle yaptığım görüşmelerde "bunlar seydalarımızın bize söyledikleridir" diyerek topu seydalara atmışlardır. Bizim ise bu seydalarla yaptığımız ikili görüşmelerde, onlardan talep ettiğimiz delilleri ya eksik ya yanlış ya da şaz şekliyle naklettiklerini işittik. Kendilerine bunu uslubuyla izah ettik.]
2-a-pyrz'nin neye istinaden "Mekke-Medine dönemi" gibi ayrımı yaptığınızı anlayabilmiş değilim. akilli55'in daru'n nedve ile alakalı sözlerini yanlış anladığınızı düşünüyorum. Esas olan Resulullah'a yapılan "krallık" teklifi ve onun mahiyetidir. Ne zaman ve kim tarafından yapıldığının bir önemi yoktur
Buradaki "krallık" teklifinin mahiyetini anlayabilmiş olsaydınız, akilli55'e cevaben söylemiş olduğunuz "islami cemaatlerle yapılan istişareler"den bahsetmediniz. "Krallık" teklifi, ilahi değil beşeri esaslara dayanılarak yürütülen bir makamdır. Nebi'nin (s.a.v) reddettiği de budur.
Peki sizin bu "istişare" ettiğiniz "makam" nedir? "İlahi esaslara" dayanılarak mı, yoksa "beşeri esaslara" dayanılarak mı yürütülen bir makamdır? Eğer bunun farkını kavrayabilmiş olursanız, bu yapılan istişarelerin bir kıymeti olmadığını anlamış olurdunuz.
3-a-pyrz'ın "islami cemaatlerle istişare edilip, çoğunluğun görüşü alınmıştır" manasında sözlerini defalarca okuduk.
Peki sinelerinizde Allah'ın bıraktığı hatır için söyleyin:
Allahu Teala "bilmiyorsanız zikir ehline (ilim ehline) sorun" mu diyor, yoksa "bilmiyorsanız islami cemaatlerle istişare edin mi diyor?
Velev burada "islami cemaatlerle istişare"den murad edilen şey, içlerindeki "ilim ehli" olmuş olsun.
Peki burada da esas olan bu alimlerin görüşlerinin çoğunluğuna tabii olmak mı, yoksa delili en sağlam olduğuna inanılana tabi olmak mı?
Bu cümlede çok fazla ilmi yanlışlıklar var. Fakat biz kardeşimizin bu "ilmi yanlışlıkları" kastetmediğini hüs-ü zan ederek bu konuya değinmiyoruz.
4-a-pyrz'nin iddia ettiği gibi bu hareketin etkin kadroları insanların görüşlerine itimad etmiyor. Hayır, kesinlikle itibar etmiyor. Hele de selefi medreselerin hocaları ve talebeleriyse bu görüş sunan insanlar, kesinlikle kötü gözle bakılıyor. İnsani ilişkiler bakımından demiyorum. Onlarda sorun yok. Kastettiğim cemaati ya da hareketi ilmi ve şer'i olarak eleştirmek ve nasihat etmek konularıdır.
Defaatle bu görüşmelere girmiş birisi olarak bunları söylüyorum.
Şimdilik bu kadar yeter. Uzun süredir yazmaya vaktim olmadığı için çabuk yoruldum. Allah'a emanet olunuz.
NOT: a-pyrz! Siz bizim kardeşimizsiniz, bizim cemaati-hareketi eleştirmemiz aynı evin içerisindeki farklı odalardaki kardeşlerin birbirlerini eleştirmesine benzer. Vallahi biz kardeşlerimizin kötülüğünü istemeyiz.