H
Çevrimdışı
A)-NAMAZIN FAZİLETİ. 2
* Farz Olmasının Tarihi. 2
* Farz Namazların Fazileti Ve Küçük Günahlara Keffâret Olması. 4
* Namazın Önemi. 9
* Namaz Vaktini Beklemenin Ve Mescitlere Gitmenin Fazileti. 12
* Namazın Vaktinde Kılınmasının Fazileti. 18
* Namazda Kıyamı Uzun, Rükû Ve Secdeyi Fazla Yapmanın Fazileti. 20
* Sabah Ve İkindi Namazlarının Faziletleri. 24
* Nafile Namazların Önemi Ve Farz Namazların Eksiğini Gidermesi. 27
* Namaz Emrini Önemsememe Ve Vaktinde Kılmama İle İlgili Tehdit. 29
* Namaz Kılmayı Bilerek Ya Da Sarhoş Olduğu İçin Terk Edene Tehdit. 32
* Namazı Sürekli Terk Edenin Küfre Girme (Tehlikesi). 34
* Namazı Terk Eden Tekfir Edilmez, Günahkâr Olur. 35
* Rasûlullah Döneminde Namazın Değişen Halleri. 35
* Namazla İlgili Çocukların Durumu Ve Sorumlu Olmayan Diğer Kişiler. 36
Çocuk Ve Namaz. 38
Giriş. 38
Kur'ân'da Çocuk. 39
Rasûlullah'ın Çocuklara Davranış Biçimi. 39
Sahabede Eğitim... 39
Çocukluk Dönemleri. 40
A-Okul Öncesi Çocukluk Dönemi. 40
B-Orta Ve İleri Çocukluk Dönemi. 40
I-Orta Çocukluk Dönemi (7-9 Yaş):. 40
Iı-İleri Çocukluk Dönemi (10-12 Yaş):. 41
Çocuk Eğitimi. 41
Çocuk Eğitiminde Karşılaşılan Problemler. 42
Karşılaşılan Problemlerin Çözümü. 42
Çocuk Eğitiminde Kullanılacak Araçlar. 43
Eğitimde Dikkat Edilmesi Gereken Unsurlar. 43
Ailenin Eğitimdeki Rolü. 44
Çocuktaki Kusurlu Davranışlar. 44
Çocukta Davranış Bozuklukları Ve Ceza. 44
Cezada Dikkat Edilecek Unsurlar. 45
Aile Eğitiminde Belli Başlı Alanlar. 45
Tablo IV (İnsan Hayatı ve Hukukî Ehliyeti). 46
A)-NAMAZIN FAZİLETİ
Namaz, Allah'ın emrettiği şekilde özel dua şeklini ifade eder ki Kur'ân ve Siinnet'ten bu konuda çok sayıda açıklama ve bilgi bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında namazın İslâm'da temel ibadetlerden birisi sayıldığı anlaşılır.
Namaz, bedenle eda edilen ibadetlerin zübdesir, zira onda Allah'ın huzurunda durma, rükû, secde yanında Kur'ân okuma, salavât, dua ve zikirler bulunmaktadır.
Allah Teâlâ Kur'ân'ın ikinci suresinde takvanın temel şartlarından biri olarak namazı zikreder.
Namaz Önceki ümmetlerde de olan bir ibâdettir.
Allah Teâlâ buyurdu:
'Eİif.Lâm.Mîm. Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu Kitâb takva sahiplerine rehberlik eder ki onlar gayba inanır, namazlarını tam kılar ve verdiğimiz rızıktan infak ederler, (ayrıca) onlar sana indirilen (vahye) inandıkları gibi senden önce indirilenlere de inanırlar. İşte onlar hidayete
erişmiş kişilerdir ve kurtuluşa erenlerdir.' (Bakara 2/1-5)
Allah Teâlâ buyurdu:
Ve onlar Kitaba yapışıp namazı tam kılanlardır kî biz salih kulların ecirlerini zayi etmeyiz. ' (Araf 7/170).[1]
* Farz Olmasının Tarihi
1/871- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiiahüanh):[2]
Bir kişi Hz. Peygamber'e geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'ın bana farz kıldığı namazı bildir!'
RasÛlullah (Sallaüahü aleyhi ve sellem) '.
"Allah kuluna beş (vakit) namazı farz kıldı" buyurdu.
'Bundan önce ya da sonra bana (emredilen) bir farz var mı?'
"Allah kuluna beş (vakit) namazı farz kıldı." RasÛlullah bu sözünü üç kere tekrarladı. Bunun üzerine o kişi:
'Seni hak (din) ile gönderen (Allah'a) yemin ederim ki buna ne bir şey ilâve edeceğim ve ne de bir şey eksilteceğim' deyince RasÛlullah:
"Eğer sözünde durursa cennete girer" dedi.[3]
2/872- İbn Abbas (Radıyallahü animma) anlattı:[4]
Peygamberinize (önce) elli (vakit) namaz farz kılındı, o Peygamber (SaiiaUahu aleyhi ve seiiem) izzet ve celâl sahibi Allah'tan bunu azaltmasını dileyince Allah beş (vakit) namazı emretti.[5]
3/873- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaitaha anh):[6]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle anlattı:
"(Miraç gecesi) Yüce Allah ümmetime elli (vakit) namazı emretti. Bu emri alıp dönerken Musa'ya uğradım, 'Yüce Allah ümmetine neyi farz kıldı?'diye sordu.
Ben de 'Allah onlara elli (vakit) namazı emretti' dedim.
Bunun üzerine Musa; 'Yüce Rabbine müracaat et, (azaltmasını iste,) zira ümmetin bunu (tam) yapamaz' dedi.
Ben de İzzet ve celâl sahibi Rabbime müracaat ettim ve yansını indirdi. Musa'nın yanına uğradım ve durumu haber verdim. O tekrar:
'Rabbine geri dön, (azaltmasını iste,) zira ümmetin bunu yapamaz' dedi. Rabbime müracaat ettim ve şöyle buyurdu:
'Bu emir beş (vakittir) ve elli (vakte) denktir. Verilen söz benim katımda değişmez.'
Tekrar Musa'nın yanına uğradım. Bana:
'Rabbine müracaat et!' deyince kendisine:
'Mükemmel ve ulu olan Rabbimden utanıyorum'diye cevap verdim,"
(Rasûlullah anlatmasına şöyle devam etti
"Sonra beni (Cebrail) oradan aldı ve Sidretü'l-müntehâ'ya getirdi, beni öyle renkler sardı ki ne olduğunu bilmiyorum. Sonra cennete götürüldüm, ne göreyim orada inciden kubbeler var[7] ve onun toprağı da misktir."[8]
4/874- Hz. Âişe annemiz (Radıyaiiahn anhâ) anlattı:[9]
Namaz önce ikişer rekat farz kılındı. Sonra Rasûlullah (SaiiaHaim alevin ve ) ikâmet halinde namazı artırdı[10] ve yolculukta eski halinde bıraktı.[11]
5/875- İbn Abbas (Radıyaiiahuanhama) anlattı;[12]
İzzet ve celâl sahibi Allah, namazı Peygamberinizin diliyle mukim olana dört, yolcuya iki ve korku halindeki[13] kişiye tek rekat kılmasını emretti.[14]
NOT: Bu rivayette İbn Abbas'tan gelen korku namazının anlaşılmasında problem var:
Korku namazının ikamet halinde dört ve yolculukta iki rekat olması ittifakla sabit bir hükümdür. Savaşta imkan bulunursa (pasif savunma vb. durumlarda) ordu iki kısma ayrılır; İki rekat kılınan namazın bir rekatı imamla, diğeri de münferiden kılınır. İbn Abbas bu rivayette ordunun iki ayrı grubunun imamla kıldıkları birer rekatı zikretmiş olabilir, daha sonra kendileri bir rekatı münferiden kılarlar. Çünkü imamın iki, ama cemaatin bir rekat kılması diğer bütün rivayetlere ve temel esaslara uygun değildir.[15] Tahavî (v.321/933) İbn Abbas'tan bu konuda iki zıt rivayetin bulunduğunu zikreder; biri Mücahit'ten gelen "bir rekat' rivayeti, diğeri Ubeydullah b. Abdullah'tan gelen 'iki rekat' rivayetidir. Bir konuda iki zıt rivayet bulunduğunda ikisi de terk edilir ya da zıt olan rivayet temel esaslara uygun olarak tevil edilir.[16]
6/876- Abdulah b. Ömer'den (RadıyaiiaM anhüma):[17]
(Miraçta) namaz elli vakit, Cünüplükten dolayı yedi kere gusül ve idrardan dolayı da yedi kere abdest emredilmişti. Rasûlullah (Saiiaiiahtı aleyhi ve seüem) orada bu (farzların) azaltılmasını istemeye devam etti, tâ ki namaz beş vakit, Cünüplükten dolayı bir gusül ve idrardan dolayı bir kere abdest emredildi.[18]
* Farz Namazların Fazileti Ve Küçük Günahlara Keffâret Olması
7/877- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[19]
Rasulullah (SaUallahii aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Beş vakit namaz[20], cuma namazı diğer cumaya kadar, Ramazan orucu da diğer Ramazan'a kadar ki günahlara, büyük günahtan kaçınıldığı sürece keffârettir (silinmesine sebep olur)."[21]
8/878- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[22]
Hz. Peygamber (Saitaüaha aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"(Farz) namaz önceki namaz vaktinden bu yana işlenen günahlara keffârettir,
Cuma namazı önceki cuma namazı vaktinden bu yana işlenen günahlara keffârettir,
Ramazan orucu önceki Ramazandan bu yana işlenen günahlara keffârettir, Ancak (bunlar) üç amelin günahını silemez.
(Râvi) şöyle dedi (O üç şeyin): Allah'a şirk koşmak, anlaşmayı bozmak ve Sünnet'i terk etmek, olduğunu anladık/öğrendik ve dedik ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü ! Allah'a şirk koşmayı anlıyoruz, (ama) anlaşmayı bozmak ve Sünnet'i terk etmek ile ilgili durum(un sebebi) nedir?' Şöyle buyurdu:
"Anlaşmayı bozmadaki durum, bir kişiye biat edersin[23], sonra da (haksız yere) ona kılıcınla savaş açarsın, Sünnet'i terk etmeye gelince o da islâm cemaatinden ayrılmaktır.[24]”
NOT: Bu hadis gerçek Sünnet ehlini tarif etmektedir. Bunlar îslâm cemaatından iki şekilde ayrılmazlar:
1- Rasûlullah'tan beri gelen ana yoldan/damardan ayrılmazlar. Sahabenin hepsinden gelen hadisleri kabul ederler ve (nesh, takyid gibi) her hangi bir serî sebep olmaksızın terk etmezler. Tabii bunun şartı da hadisleri ve eserleri okuyup anlamak ve gereğini yerine getirmektir.
2- Yaşadığı toplumdaki İslâm cemaatinden ayrılmazlar. Her hangi bir kişi ya da grup kendisini Müslümanlar'dan ayrı/farklı görürse o, Ehl-i Sünnet'in dışındadır ve yukarıdaki hadis gereği Allah'ın affetmediği bir günahı/hatayı işlemiş olur.[25]
9/879- Ebû Osman anlattı:[26]
Selman el-Fârisî (Radıyaiiahu anh) ile bir ağacın altındaydık, ondan kuru bir dal aldı ve salladı, daldan yapraklar döküldü. Sonra dedi ki:
'Ey Ebû Osman! Niçin böyle yapıyorum, sormaz mısın?
'Niçin böyle yapıyorsun?'
'Ben Rasûlullah'la (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) birlikte bir ağacın altındayken böyle yaptı; ondan kuru bir dal aldı ve salladı, daldan yapraklar döküldü ve dedi ki:
"Ey Selman! Niçin böyle yapıyorum, sormaz mısın?" 'Niçin böyle yapıyorsun? diye sorunca da şöyle buyurdu:
"Bir Müslüman abdest alır, abdestini güzelce tamamlar, sonra beş vakit namazı kılarsa günahları dökülür, bu yaprakların döküldüğü gibi." Rasûlullah sonra şu âyeti okudu:
'Günün iki kenarındaki vakitlerde[27] ve geceden bölümlerde[28] namaz kıl! Şüphesiz sevaplar[29] günahları siler. İşte bu, kendilerine hatırlatma fayda verenlere bir hatırlatmadır.[30]"
NOT: Bu şekilde hareket ederek rivayet son râviye ulaşırsa, bu hadise müselsel hadis denir. Râviler böyle bir hadis rivayetinde teberrüken aynı hareketi yaparlar.[31] Bu konuda müstakil hadis kitapları bulunmaktadır.[32]
Bu uygulamadan, bir tebliğcinin bazen görsel araçlardan faydalanması gerekliğini ve bunun anlatımda daha etkili olduğunu anlıyoruz.
Rasûlullah beş vakit namazın faziletini anlattıktan sonra ilgili âyeti okumaktadır ki bu da âyetin beş vakit namaz için nazil olduğunu göstermesi yanında bize Kuran Ma tebliğ açısından önemli mesajlar verir.[33]
10/880- Ebü Zer'den (Radıyatlahü anh):[34]
Hz. Peygamber (SaiiaUaihu aleyhi ve setiem) bir kış mevsiminde (dışarı) çıktı, yapraklar dökülüyordu. Bir ağaçtan iki dal aldı ve Yaprak dökülmeye başladı. Bana:
"Ey Ebû Zer!" dedi, ben de:
'Buyur, ey Allah'ın Rasûlüİ'dedim. Bunun üzerine:
"Müslüman bir kul yüce Allah'ın rızasını kastederek namaz kılarsa günahları dökülür, tıpkı şu ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi" dedi.[35]
11/881- Hz. Osman'ın mevlâsı Haris anlatıyor:[36]
Bir gün Hz. Osman (Radıyaiiahü anh) oturdu, biz de yanma oturduk ve müezzin geldi. Hz. Osman (su dolu) bir kap istedi, zannedersem o su bir müd kadardı, abdest aldı, sonra şöyle dedi:
'Rasûlullah 'in (Sailaiiahu aleyhi ve seiiem) şu übdestim gibi abdest aldığını gördüm ve buyurdu ki:
"Kim şu abdestîm gibi abdest alır, sonra kalkıp öğle namazını kılarsa önceki sabah vaktinden bu vakte kadar olan günahları affedilir.
Sonra İkindi namazını kılarsa öğle vaktinden bu vakte kadar İşlediği günahları affedilir.
Sonra akşam namazını kılarsa İkindi vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir.
Ardından yatsı namazını kılarsa akşam vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir.
Bundan sonra herhalde dinlenerek/dalarak[37] geceyi geçirir.
Sonra kalkar, abdest alır ve sabah namazını kılarsa yatsı vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir. İşte bunlar öyle sevaplardır ki günahları giderir/siler.'"
Oradakiler:
'Ey Osman! Bunlar sevaplardır (hasenattır), peki kalıcı hayırlar (bâkıyât) nelerdir?' Hz. Osman:
'Onlar Lâ ilahe illallah, Subhânallah - Elhamdülillah ~ Allahü ekber - Lâ havle velâ kuvvete illâ billah (sözlerini sürekli söylemektir)'[38]
Açıklama
Bu rivayette üç kavram göze çarpmaktadır:
1- Hasenât: Sevaplar,
2- Seyyiât: Günahlar,
3- Bâkıyât: Kalıcı hayırlar. Bu üç kelime Kur'ân'da da geçmektedir.[39] Sahabe hasenat kavramını anladıklarını, ancak bâkıyâtın ne için kullanıldığım Hz. Osman'a sorarlar, o da Allah inancının anlaşılmasındaki dört temel sözü/zikri söyler. Her hâlde bu sözlerin sürekli söylenmesi ve gündemde tutulması güzel sonuçların doğmasına sebep olacaktır:
Subhânallah : Allah mükemmeldir,[40]
Elhamdülillah : Hamd Allah'a aittir,
Allahüekber: Allah en büyüktür,
Lâ havle velâ kuvvete illâ billah : Hareket[41] ve kuvvet ancak Allah iledir.[42]
12/882- (Hz. Osman'ın mevlâsı) Humran (b. Ebân)'dan:[43]
Hz. Osman (Radıyatiahu anh) Müslüman olduğu günden beri her gün bir kere gusül alırdı. Bir gün kendisine namaz için abdest suyu getirdim. Abdesti alınca dedi ki:
'Size Rasûlullah'tan (Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) duyduğum bir sözü nakletmek istiyorum.' Sonra Osman:
'Bende o hadisi nakletmeme fikri doğdu1 deyince Hakem b. Ebi'l-Âs şöyle dedi:
'Ey Mü'minlerin Emîri! Bu (bizim için) hayır ise onu alır (onunla amel ederiz), şer ise ondan sakınırız.' Hz. Osman:
'O hâlde hadisi size naklediyorum. Rasûlullah böyle abdest aldı, sonra dedi ki:
"Kim böyle abdest alır, abdesti güzelce tamamlar, sonra namaza kalkar da rükû ve secdelerini tam yaparsa -büyük günah işlemedikçe- bu vakit İle diğeri arasındaki günahları örter."[44]
13/883- Hz. Osman'dan (Radıyallahü anh):[45]
RaSÛlUİlah (SallallahU aleyhi ve setlem) ŞÖyle buyurdu:
"Kim izzet ve celâl sahibi Allah'ın emrettiği şekilde abdestini tam alırsa kıldığı farz namazlar bu vakitler arasında işlenen günahlara keffârettir (onların silinmesine sebep olur)."[46]
14/884- Hz. Osman'dan (Radıyaltahu anh):[47]
RasûluUah'm (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum:
"Ne düşünürsün, birinizin avlusundan bir nehir geçse ve ondan günde beş kere yıkansa kirden bir şey kalır mı?"
'Hayır, hiç bir şey kalmaz' dediler. Hz. Peygamber:
"Kılınan namazlar, suyun kiri götürdüğü/sildiği gibi günahları siler götürür."[48]
15/885- Ebü Hüreyre (RadıyallahU anh):[49]
RilSÛ\ü\\ah'in (Sallatlahü aleyhi ve sellem) ŞÖy\Q dediğini İŞİttİ:
"Görüşünüzü bildirin, birinizin kapısının önünden nehir geçse ve ondan günde beş kere yıkansa kirden bir eser kalır mı, ne dersiniz?" Oradakiler:
'Kirden hiçbir eser kalmaz' dediler. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"İşte namazlar böyledir, Allah onlar sebebiyle kulun hatalarını siler."
NOT: bRasûlullah'ın bu hadislerdekİ teşbihi mükemmeldir, çünkü farz namazların kılınması suyu bol ve tatlı bir nehirde günde beş kere yıkanmaya benzetilmiştir. Önceki hadislerde varid olduğu şekilde namaz kılanların küçük günahları affedilir, tıpkı suyun bazı kirleri çıkartması gibi. Ancak derinliğe nüfuz etmiş kirleri su temizlemez, tıpkı namazın büyük günahları temizlemediği gibi. İşte bu noktada tövbe ve malî zararların (tazminat ve kul hakkı varsa helalleşme ile) giderilmesi etkilidir.[50]
16/886- Sâ'd b. Ebî Vakkas'ın oğlu Âmir (Radıyaiiahu animma) anlattı:[51]
Sâ'd ve Rasûlullah'ın sahabesinden birçok kişiden işittim, şöyle dediler: 'Rasûlullah (Satiaiiaim aleyhi ve seiiem) döneminde iki kardeş vardı ve bunların biri diğerinden daha üstün insandı. Üstün olan vefat etti, diğeri ondan sonra kırk gece daha yaşadı, sonra öldü. Rasûlullah'a önce ölenin diğerine olan üstünlüğü anlatıldı. Rasûlullah sordu:
"Diğeri namaz kılmaz mıydı?"
'Bilâkis, Ey Allah'ın Rasûlü! (Namaz kılardı.) Kötü biri değildi.
' Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Namazın kendisini nereye ulaştırdığını bilir misiniz? Kılınan namaz, tıpkı birinizin kapısının önünden suyu bol, tatlı bir nehir akıp da ona dalarak ondan günde beş kere yıkanmasına benzer.
Ne dersiniz, kirinden bir eser bırakır mı?"'[52]
177887- Câbİr'den (Radıyallahii anh):[53]
Rasûlullah (Saitaitaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Kılınan namazlar, tıpkı birinizin kapısının önünden suyu bol akan bir nehir gibidir ki ondan günde beş kere yıkanır."[54]
18/888- Abdullah b. Mes'ûd'dan (Radiyallahu anh):[55]
Rasûlullah'ın (Saiiaüahtı aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kirn Allah'a ortak koşarsa, Allah onu cehenneme gönderir."
İbn Mes'ûd ekledi:
'Bir başka şey daha diyeceğim ki onu (Rasûlullah'tan) işitmedim; Kim Allah'a ortak koşmaksızın ölürse, Allah onu cennete gönderir. Şu kılınan namazlar adam Öldürme gibi (büyük günahlar) işlenmediği sürece vakit aralarında işlenen günahlara keffarettir (örter).'[56]
19/889- Ebû Ümâme'den (Radıyaiiahü anh):[57]
RaSÛlullah (Saltaltahü aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Müslüman bir kişiye farz namaz vakti ulaşınca kalkar abdest alır ve güzelce tamamlar, sonra namaz kılar ve namazını da güzelce tamamlarsa Allah önceki vakitten bu yana işlenen günahlarını affeder.
Sonra diğer farz namaz vaktine ulaşır, namaz kılar ve güzelce namazını tamamlarsa Allah önceki vakitten bu yana işlenen günahlarını affeder.
Bundan sonra diğer farz namaz vaktine ulaşır, namaz kılar ve güzelce namazını tamamlarsa Allah önceki vakitten bu yana İşlenen günahlarını affeder."[58]
20/890- Ebû Eyyûb el-Ensârî'den (Radıyaliahü anh):[59]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle derdi:
"Her namaz, öncesinde işlenen hataları/günahları düşürür."[60]
* Namazın Önemi
21/891- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[61]
Namaza erken gittiğimde her defasında Rasûlullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaz kılarken bulurdum. Namazını bitirdi ve bana: "Karnından şikayetin mi var?"[62] dedi. Ben : 'Hayır[63]' deyince buyurdu ki: "Kalk ve namaz kıl, şüphesiz namazda şifa vardır.[64]"
22/892- Ebû Hüreyre'den (Radıyaitaha anh):[65]
Rasûlullah'a (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) bir kişi geldi ve dedi ki: 'Filan, gece namaz kılıyor, gündüz olunca da hırsızlık yapıyor.' Rasûlullah şöyle dedi:
"Namaz, o kişiyi işlediği[66] suçtan vazgeçirecektir."[67]
23/893- Câbir b. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[68]
RaSUİUİlah (SaüaUahü aleyhi ve selleın) ŞÖyle dedi:
"Şeytan namaz kılanların tekrar kendisine tapmayacağını biliyor, ama aralarında fitne/savaş (çıkarma) konusunda hâlâ ümitli."[69]
24/894- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyaiıhü anh):[70]
RaSÛlUİlah (SallaltahU aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Cennetin anahtarı namazdır, namazın anahtarı da temizliktir."[71]
25/895- Hz. Osman'dan (Radıyaiiaha anh):[72]
Hz. Peygamber (Saiiaüaha akyiü ve seiiem) şöyle dedi: "Kim namazın, edâ edilmesi gerekli bir görev olduğunu İdrak ederse cennete girer."[73]
26/896- Enes b. Mâlik'ten (Rad,yallahu anh):[74]
RaSUİUİlah (SaiiaUahü aleyhi ve setlem) dedi ki :
"Bana şu dünyadan kadınlar ve güzel koku sevdirildi. Namazda(ki ibadet) ise gözümün nuru kılındı.[75]
27/897- Ibn Abbas (Radıyaüahü anhüma):[76]
Rasûlullah'm (Saiiaiiahu ateyhi ve seiiem) şu sözünü nakletti, "Cibril bana (gelerek): 'Namaz sana sevdirildi, ondan dilediğin kadar al!” dedi."[77]
28/898- Câbir b. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[78]
NÛman b. Kavkal Hz. Peygamber'e geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Eğer helâli helal, haramı haram kabul eder, farz namazları kılarsam,[79] (bunlara da başka bir şey eklemezsem) cennete girer miyim?' Rasûlullah (Satiaiiahu aleyhi ve seiiem) ona:
"Evet" dedi.[80]
29/899- Abdullah b. Muhammed İbnü'l-Hanefiyye'den:[81]
Babamla birlikte Ensardan bir hısımımızın[82] (Radıyaiiahu animin) yanına gittik, namaz vakti geldi ve dedi ki:
'Ey Cariye! Bana abdest suyu getir, namaz kılarsam dinlenirim/rahatlarım. Bu hareketini bizim yadırgadığımızı görünce de dedi ki:
'Rasbİuilah'm (Satuuiahtiaieyiû ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kalk Bilâl, namaz ile bizi dinlendir/rahatlat!'"[83]
30/900- Huzeyfe (b. el-Yemân)'dan (Radiyallahu anh):[84]
Rasûlullah (Saitatiahü ateyiu ve seüem) farklı/sıkıntılı bir durum olduğunda namaz kılardı.[85]
Açıklama
Sıkıntılı anlarda bir Müslümamn yapması gereken hareket musîbetlere sabrederek ve dua ederek Allah'tan yardım istemektir. Zira Allah Teâlâ buyurur ki:
'Ey İman edenler, Allah'tan sabır ve namaz ile yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.' (Bakara 2/153)
Peygamberimizde bunun mükemmel örneğini görüyoruz; sıkıntı anında sabreder, namaz kılar ve dua ederdi.
Onun sabrı zillet içinde yaşamak değil, haksızlık ve musibet anında mücadele etmek, bu konuda gelen sıkıntılara dayanmaktır. Sıkıntılı anlarda söylediği sözler Allah'a olan inancından güç almak ve O'nun yüce kudretine sığınmak şeklinde görülmektedir.
İbn Abbas'tan gelen rivayette, Rasûlullah sıkıntı anında şöyle derdi:
"Lâ ilahe illaHahü'l-azîmü'l-halîm,
Lâ ilahe illallah Rabbü's-semâvâti ve Rabbü'l-arzı Rabbü'l-arşi'l-azîm,
Lâ ilahe illallah Rabbü'l-arşi'l-kerîm,
Lâ ilahe illallah Rabbü's-semâvâti ve Rabbü'l-arzı Rabbü'l-arşi'l-kerîm."
Tercemesi:
"İzzet ve hilm sahibi Allah 'tan başka ilâh yoktur,
Göklerin Rabbi, arzın Rabbi ve yüce arşın Rabbi olan Allah 'tan başka ilâİı yoktur, Güzel arşın[86] Rabbi olan Allah 'tan başka ilâh yoktur, Göklerin Rabbi, arzın Rabbi ve güzel arşın Rabbi olan Allah 'tan başka ilâh yoktur."[87]
31/901- Ümmü Seleme annemizden (Radiyallahu anha):[88]
Rasülullah'ın (Saiicıiiaim aleyhi ve sciiem) son vasiyetlerden birisi şuydu:
"Namaza, namaza devam edin ve emriniz altındaki kişilerin (hakkına da) riâyet edin!"
Hz. Peygamber (buna o kadar Önem verdi ki) mübarek dilleri söyleyemeyecek hale gelince, bunları içinden tekrarlamaya başladı.[89]
32/902- Hz. Ali'den (Radtyallaha anh):[90]
RaSÛlUİlah'in (SatlatlahU aleyhi ve seîlem) SOIÎ SÖZÜ ŞU Oİdu:
"Namaza, namaza devam edin ve emriniz altındaki kişiler hakkında Alla'a karşı sorumluluk taşıyın (haklarına riayet edin)!"[91]
* Namaz Vaktini Beklemenin Ve Mescitlere Gitmenin Fazileti
33/903- EbÛEyyûb'dan:[92]
Nevf ile Amr b. As'in oğlu Abdullah buluşunca Nevf şöyle dedi:
'Eğer gökler, yer ve ikisi arasındakiler terazinin bir kefesine konsa, Lâilâhe illallah (cümlesi de) diğer kefesine konsa bu cümle diğerlerinden ağır gelir, isterse gökler, yer ve ikisi arasındakiler demirden bir tabaka haline gelsinler.' Birisi[93] de dedi ki:
'Lâ ilahe illallah (cümlesi) izzet ve celâl sahibi Allah'a ulaşıncaya kadar onları deler/parçalar geçer.'
Abdullah b. Amr şöyle dedi:
Rasûlullah'la (Saiiaüahu aleyhi ve seitem) akşam namazı kılmıştık, kalan kaldı ve giden gitti. Rasûlullah elbisesini nerdeyse dizlerine çekerek (heyecanla/hızla) geldi ve buyurdu ki:
"Müjdeler olsun, ey Müslümanlar topluluğu! Rabbiniz sizin bu hareketinizle meleklere karşı İftihar edeceği gök kapılarından birini açtı ve şöyle diyor:
'İşte bunlar benim kullarım, farz ibadeti edâ ettiler, şu anda da diğerinin (vaktini) bekliyorlar/"
§Aynı râviden farklı yolla bu hadisin bir benzeri nakledildi ve dedi ki: 'İnsanlar yatsı namazı için daha toplanmadan Rasûlullah (Saitatiaim aleyhi ve seiiem) yorgun bir şekilde (müjde için) bir parmağını işte böyle kaldırarak geldi. Parmaklarını (Arapça) yirmi dokuz şeklinde kapattı, sadece şehadet parmağını açıp şöyle diyerek göğe işaret etti:
"Müjdeler olsun, ey Müslümanlar topluluğu! Rabbiniz sizin bu hareketinizle meleklere karşı iftihar edeceği gök kapılarından birini açtı ve şöyle diyor:
‘Ey Meleklerim, bakın benim kullarıma, farz ibadeti edâ ettiler, şu anda da diğerinin (vaktini) bekliyorlar."[94]
34/904- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[95]
Rasûlullah (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Bir namazdan sonra diğer namaz vaktine kadar (camide) bekleyen kişi, oldukça arık/süratli koşan bir at üzerinde düşmana karşı Allah yolunda savaşana veya sınırdaki büyük bir karakolda nöbet bekleyene benzer ki melekler bu kimseye dua ederler."[96]
35/905- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[97]
Rasûlullah (SaHaitahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Allah'ın kendisiyle dereceleri yükselttiği ve hataları sildiği şeyi size göstereyim mi? Bunlar:
Zorluk anında güzelce[98] abdest almak,
Mescidlere giderken atılan adımların fazlalığı ve
Bir namazdan sonra diğer namaz (vaktini) beklemek."[99]
36/906- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[100]
Rasûlullah (Saiiaiiahü aieyiu ve setiem) şöyle dedi:
"Namaza giderken atılan her adım için o kişiye bir sevap yazılır ve bir günahı silinir."
§Aym sahabiden gelen diğer rivayet:
RaSÛlullah (Sailallahü aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Sizden biri evinden mescide doğru çıktığında bir adımı sevap yazar, diğer adımı günah siler."[101]
37/907- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[102]
RaSÛlUÜah (Sallallahü aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Sizden biri diğer namaz (vaktini) beklediği sürece namazda sayılır, o kişi mescitte olduğu sürece melekler kendisine dua ederler ve derler ki:
"Allahım, onu affetl Allahım ona merhamet eti' Bu hâl abdestsizlik durumu oluncaya kadar devam eder."
Hadramevtli biri :
'Ey Ebû Hüreyre! Hades nedir?' deyince, Ebû Hüreyre:
'Allah doğruyu ifade etmede hayayı emretmez; o sessiz ya da sesli yellenmektir' dedi.[103]
38/908- Ebû Said el-Hudrî'den (Radiyallahu anh):[104]
RaSÛlUİlah (SatlaltahU aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Bir kul namazgahta diğer namaz (vaktini) bekleyinceye kadar namazda sayılır. Melekler (onlar için) şöyle derler (dua ederler):
'Allahım, onu affetl Allahım ona merhamet et\' Bu hâl kişinin oradan ayrılmasına veya hades oluncaya kadar devam eder."
Dedim ki:
'Hades ne demek ?'
(Râvi) şöyle dedi: 'Ben Ebû Said'e böyle sordum.'[105] O da:
Sessiz ya da sesli yellenmektir1 dedi.[106]
39/909- Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyaiiahü anh):[107]
RaSÛlullah (Sallallahil aleyhi ve selkm) dedi ki :
"Allah'ın kendisiyle günahları sildiği ve dereceleri artırdığı ameli size göstereyim mi?"
'Evet, Ya Rasûlullah!' dediler. Cevaben Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Zorluk anlarında güzelce abdest almak,
Şu mescidlere giderken atılan adımların fazlalığı ve
Bir namaz vaktinden sonra diğer namaz (vaktini) beklemektir.
Sizden biri evinden abdestli olarak çıkar, Müslümanlarla beraber namaz kılar, sonra da diğer namaz (vaktini) bekleyerek bir yerde oturursa melekler (onun için) şöyle dua eder:
‘Allahım, onu affetl Allahim ona merhamet et\'
Namaza kalktığınızda safları düz tutun, onu tam yapın ve boşlukları doldurun! Ben sizi sırtımın gerisinden görürüm.
İmamınız 'Allahü ekber' dediğinde siz de 'Allahü ekber' deyin. Rukûya gittiğinde siz de rukûya gidin. O "semiallahü limen hamiden' deyince siz de 'Allahümme, Rabbena! Leke'l-hamd'deyin.
Erkekler için safların en hayırlısı ilk sıralardır, sevabı en şerlisi ise son sıralardır. Kadınlar için safların en hayırlı olanı son sıralardır, en şerlisi ise ilk sıralardır. Ey Kadın topluluğu! Erkekler secdeye gittiğinde gözlerinizi kapatın ki elbise (izar) darlığından dolayı (öndeki) erkeklerin avret mahallerini görmeyin!"[108]
Açıklama
Cemaatle namaz kılmak yalnız basma kılmaktan efdaldir, sevabı daha fazladır.[109] Ancak cemaatin hükmü, kadın ve erkek açısından durumunda ihtilaf edildi.
1- Cumhura göre erkeklere cemaate farz namaz kılmak sünnet-i müekkededir. Şafıîlerden Şirazî (v.476/1083) gibi alimlere ve Hanbelîlerdekİ ikinci görüşe göre farz-ı kifaye, Zahirîlere göre ise farz-ı ayındır.
Bazı alimlerce kadınların cemaate gelmeleri[110] fitne sebebiyle mekruh olur,[111] denmişse de alimlerin çoğunluğu, kadınların imkân bulduklarında cemaate gelmeleri müstehap ya da mubahtır dedi, ancak onlara erkeklerde olduğu gibi bir gereklilik yoktur. Bu konuda en güzel örnek Rasûlullah dönemidir; Asr-ı saadette kadınlar mescide cemaatle namaz kılmak için geliyorlardı, bu beş vakit farz namazlar dışında, cuma ve bayram namazlarında da oluyordu. Ayrıca Peygamberimizin: "Kadınlarınızın mescide (cemaatle namaza) gelmelerini engellemeyin, kendileri için evleri[112] daha hayırlıdır"[113] buyruğu çok önemlidir. Günümüzde kadınlar cemaatle namaza gelebilirler, hatta imkân bulduklarında farz namazlar dışında cuma ve bayram namazlarına gelmeleri de faydalı olur. Doğrusunu Allah bilir.
2- KadmlarIa erkekler aynı namazı cemaatle kılarken arada perde olmaksızın aynı/bir safta kılmaları yasaklanmıştır. Ancak namazın fasit olmasında ihtilaf edildi; Hanefilere göre böyle bir durumda kadının namazı değil de yanındaki veya aynı hizadan arkasındaki erkeklerin namazı fasit olur. Şafiî ve Hanbelîlere göre erkeklerin namazları da bozulmaz.
3- ErkekIerin arkasından kadınlar saf tutar, arada perde olması şart değildir.
4- Erkekler için cemaatte ilk safların, kadınlar için de son safların hayırlı (sevabı fazla olması) herhalde arada perde olmadığındadır, ancak perde varsa problem yoktur. Ancak erkeklerin cemaate gelmelerini ve imama yakın olmalarını teşvik İçin başka rivayetlerde ilk saflar tavsiye edilmiştir.[114]
40/910- Sehl b. S'ad es-Sâidî'den (Radiyallahu anh):[115]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum: "Kim namaz (vaktini) beklemek için mescitte oturursa, o kişi namazda sayılır."[116]
41/911- Câbirb. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[117]
Rasûlullah (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) bir gece ordu hazırladı, gecenin yansı geçti ya da onu aştı, Rasûlullah dışarı çıktı ve buyurdu ki:
"İnsanlar namazı kıldı ve gittiler/İstirahata çekildiler, hâlbuki siz bu namazı (cemaatle) kılmayı bekliyorsunuz. Şunu iyi bilin ki siz burada onu beklediğiniz sürece namazda sayılırsınız."[118]
42/912- Humeyd'den:[119]
EneS b. Malİk'e (Radıyallahüanlı):
'Rasûlullah (SaUaiiahu aleyhi ve seiiem) yüzük taktı mı?'diye sorulunca dedi ki:
"Evet. RasûluHah bir gece yatsı namazını gece yarısına yakın bir zamana tehir etmişti Namazı kılınca yüzünü bize döndü ve dedi ki:
"İnsanlar namazı kıldılar ve gittiler, sizler ise beklediğiniz sürece namazda sayıldınız."
Enes şöyle dedi:
'Sanki onun yüzüğünün parlaklığını (şimdi) görür gibiyim.'[120]
43/913- Ukbe b. Âmir (Radıyallahü anh):[121]
Rasûlullah'in (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini anlatır:
"Bir kişi temizlenir (abdest alır) sonra namazı beklemek üzere mescide varırsa onun amellerini yazan iki (ya da bir) kâtibi (melek), mescide giderken attığı her adıma on sevap yazar. Namazı beklemek üzere mescitte oturan namaz kılan gibidir (sevap alır) ve evinden çıkıp tekrar dönünceye kadar ki vaktinde de namaz kılanlardan yazılır. "[122]
44/914- EbÛ Ümâme'den (Radıyallahü anh):[123]
Hz. Peygamber (SaUaUahu aleyhi ve setiem) dedi ki:
"Temiz (abdestli) olarak kim farz namaz kılmaya yönelirse/devam ederse ona ihramlı olarak hac yapana verilen ecir gibi sevap vardır.
Kim duha namazını kılmaya yönelirse/devam ederse ona umre yapana verilen ecir gibi sevap vardır.
Aralarında gereksiz fiil/söz olmaksızın bir namazdan diğer namaz (vaktine) kadar beklemenin karşılığı yüce makamlarda (illiyyûnda) yazılmış (amel) olur."
§(Râvi) Ebû Ümâme dedi ki:
Mescitlere geliş ve gidiş Allah yolunda cihad etmekten (onun parçasından) sayılır.[124]
45/915- Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyallahu anh):[125]
(Rasûlullah)[126] (Saiiaiiahu aleyhi ve.sdiem) buyurdu ki:
"Kim namaza (gitmek için) çıkarken:
Allahümme innî es'elüke bihakkı's-sâilîne aleyke ve bihakkı memşâye fe innî lem ahruc eşeran velâ bataran velâ riyâen velâ süm'a,
Haractü ittigâe sehatike ve'btiğâe merdâtik,
Es'elüke en tüngızenî mine'n-nâri ve en teğfiralî zünûbî, innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ent," derse namazdan ayrılıncaya kadar Allah ona İstiğfar edecek yetmiş bin melek tayin eder ve kendisi de o kuluna yüzüyle/rahmetiyle teveccüh eder.
§Duânın tercemesi:
"Allcıhım senden İsteyen (salilı) kulların senin katındaki hakkı için, şu yürümemin hakkı için senden istekte bulunuyorum. Ben kibirlenmek, övünmek, başkalarına göstermek ve duyurmak için yola çıkmadım, (bilâkis) senin gazabından korunmak ve rızanı kazanmak için yola çıktım,
Ateş (azabından) beni korumanı ve günahlarımı affetmeni istiyorum, şüphesiz günahları ancak sen affedebilirsin."[127]
* Namazın Vaktinde Kılınmasının Fazileti
46/916- Abdullah b. Amr'dan (Radtyaiiahü anhüma):[128]
Bir kişi Hz. Peygamber'e (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) geldi ve
'Amellerin en faziletlisi hangisidir?' diye sordu. O da buyurdu ki:
'Namaz"
'Sonra nedir?'
"Namaz"
'Sonra nedir?'
"Namaz"
Rasûlullah üç defa aynı cevabı verdi. O kişi ısrar edince de şöyle buyurdu:
"Allah yolunda cihaddır"
'Benim annem ve babam var.'
"Sana anne ve babana iyi davranmanı tavsiye ederim."
'Seni hak (din) ile peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki ben cihada katılacağım ve anne-babamı bırakacağım' deyince Rasûlullah
"Sen bilirsin[129]" dedi.[130]
47/917- RasûIullah'ın (mevlâsı) Sevbân'dan (Radıyaiiahü anh):[131]
Hz. Peygamber (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Dosdoğru olun, (bunun sevabını) sayamazsınız/hakkından gelemezsiniz. (Bir rivayette de; dosdoğru olun ki kurtuluşa eresiniz, şeklinde nakledildi.)
Bilin ki amellerinizin en hayırlısı namazdır. Sürekli abdestli olma halini sadece (hakikî) mü'min korur."[132]
48/918- Hanzale el-Kâtib'den (Radıyattaim anh):[133]
Rasûlullah'm (SaiUıitaku aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim beş vakit namazı rukûları, secdeleri, abdestleri ve vakitleri ile korur/devam eder ve namazın Allah'tan gelen bir hak olduğunu da bilirse cennete girer" ya da dedi ki "cennete girmesi gerekli olur."
§Hanzale'den gelen diğer rivayette: "Kim üzerinde Allah'ın hakkı olduğu inancıyla beş vakit namazı abdestleri, vakitleri, rukûları ve secdeleri ile korursa/devam ederse ateş ona haram olur, (cehenneme girmez)" dedi.[134]
49/919- Ebû Amr ve Şeybânî'den:[135]
Rasûlullah'ın ashabından birisi (İbn Mes'ûd -Radtyaiiahu anlı-)[136] anlattı:
Hz. Peygamber'e (Salialiahii aleyhi ve sellem)'.
'Hangi amel daha faziletlidir?' diye sorulunca[137] buyurdu ki:
"Amellerin en faziletlisi namazı vaktinde kılmak, anne-babaya iyilik yapmak ve (Allah yolunda) cihad etmektir."[138]
50/920- RasûluIlah'a biat edenlerden biri olan Ümmü Ferve'den (Radiyallahu anha):[139]
'Hangi amel daha faziletlidir?' diye sorulunca buyurdu ki: "Amellerin en faziletlisi namazı ilk vaktinde kılmaktır."
§İkinci tarikten benzeri nakledildi.
§Üçüncü tarikten Kasım b. Gannâm Rasûlullah'a biat edenlerden en yakın babaannesi olan[140] ninesi Ümmü Ferve'den nakleder; o, Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seUem) amel konusunda şöyle dediğini işitti:
"İzzet ve celâl sahibi Allah'ın en sevdiği amel, namazı ilk vaktinde erken kılmaktır."
ŞDördüncü tarikten de benzeri nakledildi.[141]
* Namazda Kıyamı Uzun, Rükû Ve Secdeyi Fazla Yapmanın Fazileti
51/921- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyallahü anhumâ):[142]
Rasulullah’a (Sallallalıü aleyhi ve seltem):
'Hangi namaz daha faziletlidir?' diye sorulunca:
"Kunûtu (kıyamı)[143] uzun olan namazdır" buyurdu.[144]
52/922- Ebu Vâil, Abdullah (b. Mes'ûd)'dan (RadıyaiiaManh) nakletti:[145]
Bir gece Rasûlulîah'la (Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) beraber namaz kıldık.
Peygamberimiz o kadar uzun süre ayakta durdu ki kötü bir şey yapmaya niyetlendim.'' Biz:
'Ne yapmaya niyetlendin?' diye sorunca dedi ki: "(Yere) oturmaya ve onu[146] terk etmeye niyetlendim.'[147]
53/923- Muhârik'ten:[148]
Hac yapma niyetiyle (yolculuğa) çıktık. Rebeze (denilen yere) varınca arkadaşlarıma dedim ki:
'Siz ilerleyin!' Ben geride kaldım ve Ebû Zerr'in (Radtyaiiaim onfij yanına vardım, o namaz kılıyordu: Gördüm ki kıyamı uzatıyor, secde ve rukûyu çoğaltıyordu. (Uzattığını) ona bildirince dedi ki:
'Namazın güzel/tam olması için kısıtlama yapmadım. Rasûlullah'ın b(Sallallahü aleyhi ve seltem) ŞÖyle dediğini İŞİttim:
"Kim bir namazda rükû yapar ya da secde ederse bir derece yükseltilir, bir günahı da düşürülür/silinir.'"
§lkinci tarikten gelen rivayet:
Mutarrif ten:
Kureyşten bir grubun yanına oturdum. Bir kişi geldi ve namaza başladı; rükû ve secde yapıyor, sonra tekrar kalkıyor ve oturmaksızın tekrar rükû ve secde yapıyordu. Ben:
'Bu kişi namazı çift rekât mı kılıyor yoksa tek mi, farkında olduğunu zannetmiyorum' deyince oradakiler:
'Yanına gidip bunu ona söylesene!' dediler. Ben de (onun yanına gittim) ve:
'Ey Allah'ın kulu! Sen namazı çift rekât mı kılıyorsun yoksa tek mi, farkında olduğunu zannetmiyorum' dedim, bana şu cevabı verdi:
"Fakat Allah biliyor. Rasûlullah'ın (Saitaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah İçin tam bir secde yaparsa onun sebebiyle Allah bir sevap yazar, bir günahı düşürür/sİleY, bir derece de yükseltir."' Sordum:
'Sen kimsin?'
‘Ebû Zer'
Arkadaşlarımın yanına döndüm ve şöyle dedim:
'Allah, sizin gibi dostların cezasını versin! Beni Rasûlullah'ın ashabından bir kişiye (dini) öğretmek için gönderdiniz.'
§Üçüncü tarikten gelen rivayet:
Ahnef b. Kays'tan:
Mescid-i Aksâ'ya girdim ve orada çok secde yapan bir kişiye rastladım, onun bu hareketine biraz kızdım[149], namazı bitirince de dedim ki:
'Namazı çift mi yoksa tek rekat mı kıldın, biliyor musun?'
'Ben bilmesem de izzet ve celâl sahibi Allah biliyor. Bana dostum Ebu'l-Kâsım (Satiaiiaiıo aleyhi ve seltem) şunu haber verdV dedi ve ağladı.Tekrar; ''Bana dostum Ebu'l-Kâsım şunu haber verdi' dedi ve ağladı. Sonra; 'Bana dostum Ebu 'l-Kâsım şunu haber verdi:
"Her hangi bir kul Allah için tam secde yaparsa, Allah bunun sebebiyle onu bir derece yükseltir, bir günahını düşürür/siler ve ona bir sevap yazar.'" dedi. Ona sordum:
'Allah sana rahmetiyle davransın, bana söyle, sen kimsin?'
‘Ben Ebû Zer, Rasûlullah'ın arkadaşı.'
O anda kendimden utandım...[150]
NOT: Ebû Zer (Radıyatiahu anlı) zâhid, infak ehli ve çokça nafile namaz kılan bir sahabiydi; O kadar çok namaz kılardı ki bazen kendisi de şaşırırdı. Onun bu hırsı yukarıdaki rivayette geçen secdenin sevabından kaynaklansa gerek.
Nafile namazda kıyamı uzatıp, az rekat kılmak mı yoksa kıyamı kısa tutup çok rükû ve secde yapmak (yani çok rekat kılmak) mı efdaldir, konusunda ihtilâf edildi; Tahavî (v.321/933); ikisi de aynı derecededir, belki efdal olan kıyamı uzun ve çok secdeli (yani rekattı) namazdır, dedi.[151]
Burada sahabe ile etba arasındaki fark hemen göze çarpmakladır. Rasûlullah sahabeye öyle bir huşu ve samimiyet bilinci kazandırmış ki onların ibadet, cİhad ve infak gibi konularda göz kamaştırıcı hayatları sonraki nesilleri etkilemiştir. Sonraki nesiller olarak kabul edilen tabiûn ve etba'dan itibaren Müslümanlar sahabenin yüksek seviyelerine/derecelerine saygı ve hayranlık duymuşlardır.[152]
54/924- mEbû Fatıma el-Ezdî {ya da el-Esedî)'den (Radtyallahu anh):[153]
Bana Hz. Peygamber (Sallaiiaim aleyhi ve seUem) dedi ki:
"Ey Ebû Fatıma! Bana (çabuk) kavuşmak istersen secdeleri çoğalt!"
§Diğer tarikten (nakledildiğine göre Peygamberimiz dedi ki);
"Ey Ebû Fatıma! Secdeleri çoğalt! Şüphesiz bir kişi mükemmel ve yüce olan Allah'a secde ederse o secdesi sebebiyle mükemmel ve yüce olan Allah da onun derecesini yükseltir."
§Başka bir tarikten, Kesir el-A'rac es-Sadefî anlattı:
Bizimle birlikte Zü's-Savârî'de bulunan Ebû Fatıma'nm şöyle dediğini işittim:
Rasûlullah (Saiiatiaha aleyhi ve sellem) (bana) dedi ki:
"Ey Ebû Fatıma! Secdeleri çoğalt! Zira bir kul[154] mükemmel ve yüce olan Allah'a tam secde yaparsa o secde ile Allah Teâlâ onun derecesini yükseltir."[155]
55/925- Benî Mahzûm'un mevlâsı Ziyad b. Ebû Ziyad, Rasûlullah'ın erkek (ya da kadın) hizmetçisinden nakleder:[156]
Rasûlullah'ın (Saiiattaitu aleyhi ve seitem)h\zmetçisine söylediği sözlerden biri: "Herhangi bir ihtiyacın var mı?" olurdu. Nihayet (böyle bir soru sorduğu günlerden) birinde bu hizmetçi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! (Evet) bir ihtiyacım var' dedi. Rasûlullah:
"İhtiyacın nedir?"
'İhtiyacım kıyamet günü bana şefaat etmendir.'
"Bu konuda sana kim yol gösterdi?"
'Rabbim'
"İllâ bunu istiyorsan[157] çok secde yaparak bana yardımcı ol!"[158]
Açıklama
Sahabe-i Kiram Rasûlullah'a hizmet etmek İçin yarışırdı. Şüphesiz bu onların Rasûlullah'a karşı duydukları üstün sevgi ve saygıdan kaynaklanmaktadır. Sahabeden bir kısmı da sürekli hizmet etmeye gayret ederdi. Bunlardan bazıları:
1- Hz.Ali[159]
2- Abdullah b. MesÛd[160]
3- Ebû Zeyd b. Ahtab[161]
4- Enes b. Mâlik[162]
5- BiIâl-i Habeşî[163]...
Hatla Müslüman olmayanlar bile Rasûlullah'ı sever ve ona hizmet ederdi. Bunlardan birisi Hz. Ömer'in âzadlısı Yahudi Üssek olup hizmet ettiğinde Peygamberimiz kendisine dua etmişti.[164]
Yukarıdaki rivayette hizmet eden kişinin Rabîa b. Ka'b (RadıycıUahu anlı) olduğunu yine Müsned'de nakledilen başka rivayetten anlamaktayız. Bennâ bu rivayeti burada zikretmediği için hadisin lam metnini veriyoruz:
* Rabîa b. Ka'b'dan (Radıyallahu anh):[165]
Ben Rasûlullah'a (Sailaliaiui aleyhi ve seltem) hizmet eder ve bütün günümde ihtiyaçlarını karşılardım tâ ki o, yatsı namazını kılıncaya kadar. Rasûlullah evine girdiğinde belki bana ihtiyacı olur diyerek kapısında oturdum/bekledim. Rasûlullah'in şöyle dediğini sürekli işitirdim:
"Subhânallah, subhânatlah, subhânallahi ve bi hamdih"
Artık gına getirip dönmeme ya da orada yatmama sebep olan gözlerimdeki (uykunun) galip gelmesine kadar bu (zikir) devam ederdi.
Bir gün Rasûlullah benim kendisine olan atikliğim ve hizmetim nedeniyle şöyle dedi:
"Ey Rabîa! Benden bir şey iste, sana vereyim!" Ben de:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu işimde bana süre ver! Sonra sana bildireyim' dedim.
Kendi kendime düşündüm ve anladım ki dünya sürekli olmayan, yok olan (bir hayattır), bana burada yeterli olan ve ulaşan nzık da bulunmaktadır. Dedim ki: 'Rasûlullah'tan âhiretim için (bir şey) isteyeyim. Şüphesiz onun izzet ve celâl sahibi Allah katında bir konumu/yeri var.' (Bu düşüncelerle) Rasûlullah'ın yanma gittim, bana:
"Ne yaptın, ey Rabîa!" deyince ben şöyle dedim:
'Evet, ey Allah'ın Rasûlü! Rabbinin huzurunda benim için şefaatte bulunmanı istiyorum ki beni ateşten kurtarsın.' Rasûlullah:
"Bunu sana kim tavsiye etti/söyledi?" Ben:
'Hayır, vallahi seni hak (din) ile gönderene yemin ederim ki bunu bana hiç kimse tavsiye etmedi/söylemedi. Ancak sen Allah'ın yanında bulunan konumun itibariyle "benden iste sana vereyim" deyince' bu işim için süre istedim ve anladım ki dünya sürekli olmayan ve yok olan (bir hayattır) ve burada bana gelen bir rızık da bulunmaktadır. Dedim ki Rasûlullah'tan âhiretim için bir şey isteyeyim.'
Rasûlullah uzun bir süre sustu/konuşmadı, sonra :
"Ben bunu yaparım/yapan kişiyim, (ancak) sen de çok secde ederek kendinle ilgili bir konuda bana yardımcı ol!" buyurdu.
§Aym râviden ikinci tarikle gelen rivayet: Rabîa b. Ka'b (RadıyallahU anh) anlattı:
Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) bana:
"Benden (bir şey) iste ki vereyim" deyince ben:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bana süre ver, bu işimi düşüneyim' dedim. Rasûlullah:
"O hâlde bu işini bir düşün!" buyurdu.
Bir süre düşündüm ve kendi kendime dedim ki 'Dünya İşi sürekli değil. (O hâlde) kendime âhiretimle İlgili bîr şey istemekten daha hayırlı bir şey göremiyorum.' Rasülullah'ın yanına girdim, bana:
"İhtiyacın nedir?" diye sorunca ben de:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İzzet ve celâl sahibi Rabbin katında benim için şefaatte bulun ki beni ateşten/cehennemden kurtarsın' diye cevap verdim.
"Bunu sana kim tavsiye etti/söyledi?"
'Hayır, vallahi, ey Allah'ın Rasûlü kimse tavsiye etmedi/söylemedi. Gördüm ki dünya kendi ehline faydalı olmayan/yok olan (bir hayattır). İstedim ki âhiretim iÇİn bir şey alayım/hazırlayayım.'
Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
"O hâlde sen de çok secde ederek kendinle ilgili bir konuda bana yardımcı ol!"[166]
56/926- Mâ'dân b. Ebû Talha el-Ya'mürî anlattı:[167]
Rasülullah'ın mevlâsı Sevbân (Radıyaiiahu miı) ile karşılaştım ve dedim ki:
'Bana öyle bir amel söyle ki onun sebebiyle Allah beni cennete koysun.'[168] O sustu. (İkinci,) sonra üçüncü kere sordum, şöyle cevap verdi:
ıBunu ben de Rasûlullah'a (Satiaiiahualeyhi ve seiiem) sordum, şöyle buyurdu:
"Çok secde yapmalısın! Zira sen secde yaptığında Allah (dereceni) bir derece yükseltir ve bir günahını da düşürür/siler."'
(Râvi) Mâ'dân ekledi:
Sonra Ebu'd-Derdâ (Radtyaiiahtı anh) ile karşılaştım ve aynı soruyu sordum, Sevbân'ın bana söylediklerinin aynısını söyledi.[169]
Açıklama
Bu hadisler namazda uzun kıyamın ve fazla rükû ile secdenin faziletini gösterir; ancak hangisinin daha faziletli olduğu noktasında ihtilâf edildi:
1- Baz alimlere göre, secdeyi uzatmak rükû ve secdeyi çoğaltmaktan daha faziletlidir.
2- Kıyamın uzun olması daha faziletlidir, bu İmam Şafiî ve bazı alimlerin görüşüdür.
3- İkisİde eşittir, birinin diğerine üstünlüğü yoktur; bu da 1. Ahmed b. Hanbel-den nakledildi.
4- Gündüz rükû ve secdeyi çoğaltmak, gece ise kıyamı uzatmak daha faziletlidir ki bu îshâk b. Râhûye'nin görüşüdür.
Bu konudaki ihtilâf Rasülullah'ın bazı uygulamaları ve sözlerinden kaynaklanmaktadır; bunların bir kısmı yukarıda zikredildi.[170]
* Farz Olmasının Tarihi. 2
* Farz Namazların Fazileti Ve Küçük Günahlara Keffâret Olması. 4
* Namazın Önemi. 9
* Namaz Vaktini Beklemenin Ve Mescitlere Gitmenin Fazileti. 12
* Namazın Vaktinde Kılınmasının Fazileti. 18
* Namazda Kıyamı Uzun, Rükû Ve Secdeyi Fazla Yapmanın Fazileti. 20
* Sabah Ve İkindi Namazlarının Faziletleri. 24
* Nafile Namazların Önemi Ve Farz Namazların Eksiğini Gidermesi. 27
* Namaz Emrini Önemsememe Ve Vaktinde Kılmama İle İlgili Tehdit. 29
* Namaz Kılmayı Bilerek Ya Da Sarhoş Olduğu İçin Terk Edene Tehdit. 32
* Namazı Sürekli Terk Edenin Küfre Girme (Tehlikesi). 34
* Namazı Terk Eden Tekfir Edilmez, Günahkâr Olur. 35
* Rasûlullah Döneminde Namazın Değişen Halleri. 35
* Namazla İlgili Çocukların Durumu Ve Sorumlu Olmayan Diğer Kişiler. 36
Çocuk Ve Namaz. 38
Giriş. 38
Kur'ân'da Çocuk. 39
Rasûlullah'ın Çocuklara Davranış Biçimi. 39
Sahabede Eğitim... 39
Çocukluk Dönemleri. 40
A-Okul Öncesi Çocukluk Dönemi. 40
B-Orta Ve İleri Çocukluk Dönemi. 40
I-Orta Çocukluk Dönemi (7-9 Yaş):. 40
Iı-İleri Çocukluk Dönemi (10-12 Yaş):. 41
Çocuk Eğitimi. 41
Çocuk Eğitiminde Karşılaşılan Problemler. 42
Karşılaşılan Problemlerin Çözümü. 42
Çocuk Eğitiminde Kullanılacak Araçlar. 43
Eğitimde Dikkat Edilmesi Gereken Unsurlar. 43
Ailenin Eğitimdeki Rolü. 44
Çocuktaki Kusurlu Davranışlar. 44
Çocukta Davranış Bozuklukları Ve Ceza. 44
Cezada Dikkat Edilecek Unsurlar. 45
Aile Eğitiminde Belli Başlı Alanlar. 45
Tablo IV (İnsan Hayatı ve Hukukî Ehliyeti). 46
A)-NAMAZIN FAZİLETİ
Namaz, Allah'ın emrettiği şekilde özel dua şeklini ifade eder ki Kur'ân ve Siinnet'ten bu konuda çok sayıda açıklama ve bilgi bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında namazın İslâm'da temel ibadetlerden birisi sayıldığı anlaşılır.
Namaz, bedenle eda edilen ibadetlerin zübdesir, zira onda Allah'ın huzurunda durma, rükû, secde yanında Kur'ân okuma, salavât, dua ve zikirler bulunmaktadır.
Allah Teâlâ Kur'ân'ın ikinci suresinde takvanın temel şartlarından biri olarak namazı zikreder.
Namaz Önceki ümmetlerde de olan bir ibâdettir.
Allah Teâlâ buyurdu:
'Eİif.Lâm.Mîm. Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu Kitâb takva sahiplerine rehberlik eder ki onlar gayba inanır, namazlarını tam kılar ve verdiğimiz rızıktan infak ederler, (ayrıca) onlar sana indirilen (vahye) inandıkları gibi senden önce indirilenlere de inanırlar. İşte onlar hidayete
erişmiş kişilerdir ve kurtuluşa erenlerdir.' (Bakara 2/1-5)
Allah Teâlâ buyurdu:
Ve onlar Kitaba yapışıp namazı tam kılanlardır kî biz salih kulların ecirlerini zayi etmeyiz. ' (Araf 7/170).[1]
* Farz Olmasının Tarihi
1/871- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiiahüanh):[2]
Bir kişi Hz. Peygamber'e geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'ın bana farz kıldığı namazı bildir!'
RasÛlullah (Sallaüahü aleyhi ve sellem) '.
"Allah kuluna beş (vakit) namazı farz kıldı" buyurdu.
'Bundan önce ya da sonra bana (emredilen) bir farz var mı?'
"Allah kuluna beş (vakit) namazı farz kıldı." RasÛlullah bu sözünü üç kere tekrarladı. Bunun üzerine o kişi:
'Seni hak (din) ile gönderen (Allah'a) yemin ederim ki buna ne bir şey ilâve edeceğim ve ne de bir şey eksilteceğim' deyince RasÛlullah:
"Eğer sözünde durursa cennete girer" dedi.[3]
2/872- İbn Abbas (Radıyallahü animma) anlattı:[4]
Peygamberinize (önce) elli (vakit) namaz farz kılındı, o Peygamber (SaiiaUahu aleyhi ve seiiem) izzet ve celâl sahibi Allah'tan bunu azaltmasını dileyince Allah beş (vakit) namazı emretti.[5]
3/873- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaitaha anh):[6]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle anlattı:
"(Miraç gecesi) Yüce Allah ümmetime elli (vakit) namazı emretti. Bu emri alıp dönerken Musa'ya uğradım, 'Yüce Allah ümmetine neyi farz kıldı?'diye sordu.
Ben de 'Allah onlara elli (vakit) namazı emretti' dedim.
Bunun üzerine Musa; 'Yüce Rabbine müracaat et, (azaltmasını iste,) zira ümmetin bunu (tam) yapamaz' dedi.
Ben de İzzet ve celâl sahibi Rabbime müracaat ettim ve yansını indirdi. Musa'nın yanına uğradım ve durumu haber verdim. O tekrar:
'Rabbine geri dön, (azaltmasını iste,) zira ümmetin bunu yapamaz' dedi. Rabbime müracaat ettim ve şöyle buyurdu:
'Bu emir beş (vakittir) ve elli (vakte) denktir. Verilen söz benim katımda değişmez.'
Tekrar Musa'nın yanına uğradım. Bana:
'Rabbine müracaat et!' deyince kendisine:
'Mükemmel ve ulu olan Rabbimden utanıyorum'diye cevap verdim,"
(Rasûlullah anlatmasına şöyle devam etti
"Sonra beni (Cebrail) oradan aldı ve Sidretü'l-müntehâ'ya getirdi, beni öyle renkler sardı ki ne olduğunu bilmiyorum. Sonra cennete götürüldüm, ne göreyim orada inciden kubbeler var[7] ve onun toprağı da misktir."[8]
4/874- Hz. Âişe annemiz (Radıyaiiahn anhâ) anlattı:[9]
Namaz önce ikişer rekat farz kılındı. Sonra Rasûlullah (SaiiaHaim alevin ve ) ikâmet halinde namazı artırdı[10] ve yolculukta eski halinde bıraktı.[11]
5/875- İbn Abbas (Radıyaiiahuanhama) anlattı;[12]
İzzet ve celâl sahibi Allah, namazı Peygamberinizin diliyle mukim olana dört, yolcuya iki ve korku halindeki[13] kişiye tek rekat kılmasını emretti.[14]
NOT: Bu rivayette İbn Abbas'tan gelen korku namazının anlaşılmasında problem var:
Korku namazının ikamet halinde dört ve yolculukta iki rekat olması ittifakla sabit bir hükümdür. Savaşta imkan bulunursa (pasif savunma vb. durumlarda) ordu iki kısma ayrılır; İki rekat kılınan namazın bir rekatı imamla, diğeri de münferiden kılınır. İbn Abbas bu rivayette ordunun iki ayrı grubunun imamla kıldıkları birer rekatı zikretmiş olabilir, daha sonra kendileri bir rekatı münferiden kılarlar. Çünkü imamın iki, ama cemaatin bir rekat kılması diğer bütün rivayetlere ve temel esaslara uygun değildir.[15] Tahavî (v.321/933) İbn Abbas'tan bu konuda iki zıt rivayetin bulunduğunu zikreder; biri Mücahit'ten gelen "bir rekat' rivayeti, diğeri Ubeydullah b. Abdullah'tan gelen 'iki rekat' rivayetidir. Bir konuda iki zıt rivayet bulunduğunda ikisi de terk edilir ya da zıt olan rivayet temel esaslara uygun olarak tevil edilir.[16]
6/876- Abdulah b. Ömer'den (RadıyaiiaM anhüma):[17]
(Miraçta) namaz elli vakit, Cünüplükten dolayı yedi kere gusül ve idrardan dolayı da yedi kere abdest emredilmişti. Rasûlullah (Saiiaiiahtı aleyhi ve seüem) orada bu (farzların) azaltılmasını istemeye devam etti, tâ ki namaz beş vakit, Cünüplükten dolayı bir gusül ve idrardan dolayı bir kere abdest emredildi.[18]
* Farz Namazların Fazileti Ve Küçük Günahlara Keffâret Olması
7/877- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[19]
Rasulullah (SaUallahii aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Beş vakit namaz[20], cuma namazı diğer cumaya kadar, Ramazan orucu da diğer Ramazan'a kadar ki günahlara, büyük günahtan kaçınıldığı sürece keffârettir (silinmesine sebep olur)."[21]
8/878- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[22]
Hz. Peygamber (Saitaüaha aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"(Farz) namaz önceki namaz vaktinden bu yana işlenen günahlara keffârettir,
Cuma namazı önceki cuma namazı vaktinden bu yana işlenen günahlara keffârettir,
Ramazan orucu önceki Ramazandan bu yana işlenen günahlara keffârettir, Ancak (bunlar) üç amelin günahını silemez.
(Râvi) şöyle dedi (O üç şeyin): Allah'a şirk koşmak, anlaşmayı bozmak ve Sünnet'i terk etmek, olduğunu anladık/öğrendik ve dedik ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü ! Allah'a şirk koşmayı anlıyoruz, (ama) anlaşmayı bozmak ve Sünnet'i terk etmek ile ilgili durum(un sebebi) nedir?' Şöyle buyurdu:
"Anlaşmayı bozmadaki durum, bir kişiye biat edersin[23], sonra da (haksız yere) ona kılıcınla savaş açarsın, Sünnet'i terk etmeye gelince o da islâm cemaatinden ayrılmaktır.[24]”
NOT: Bu hadis gerçek Sünnet ehlini tarif etmektedir. Bunlar îslâm cemaatından iki şekilde ayrılmazlar:
1- Rasûlullah'tan beri gelen ana yoldan/damardan ayrılmazlar. Sahabenin hepsinden gelen hadisleri kabul ederler ve (nesh, takyid gibi) her hangi bir serî sebep olmaksızın terk etmezler. Tabii bunun şartı da hadisleri ve eserleri okuyup anlamak ve gereğini yerine getirmektir.
2- Yaşadığı toplumdaki İslâm cemaatinden ayrılmazlar. Her hangi bir kişi ya da grup kendisini Müslümanlar'dan ayrı/farklı görürse o, Ehl-i Sünnet'in dışındadır ve yukarıdaki hadis gereği Allah'ın affetmediği bir günahı/hatayı işlemiş olur.[25]
9/879- Ebû Osman anlattı:[26]
Selman el-Fârisî (Radıyaiiahu anh) ile bir ağacın altındaydık, ondan kuru bir dal aldı ve salladı, daldan yapraklar döküldü. Sonra dedi ki:
'Ey Ebû Osman! Niçin böyle yapıyorum, sormaz mısın?
'Niçin böyle yapıyorsun?'
'Ben Rasûlullah'la (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) birlikte bir ağacın altındayken böyle yaptı; ondan kuru bir dal aldı ve salladı, daldan yapraklar döküldü ve dedi ki:
"Ey Selman! Niçin böyle yapıyorum, sormaz mısın?" 'Niçin böyle yapıyorsun? diye sorunca da şöyle buyurdu:
"Bir Müslüman abdest alır, abdestini güzelce tamamlar, sonra beş vakit namazı kılarsa günahları dökülür, bu yaprakların döküldüğü gibi." Rasûlullah sonra şu âyeti okudu:
'Günün iki kenarındaki vakitlerde[27] ve geceden bölümlerde[28] namaz kıl! Şüphesiz sevaplar[29] günahları siler. İşte bu, kendilerine hatırlatma fayda verenlere bir hatırlatmadır.[30]"
NOT: Bu şekilde hareket ederek rivayet son râviye ulaşırsa, bu hadise müselsel hadis denir. Râviler böyle bir hadis rivayetinde teberrüken aynı hareketi yaparlar.[31] Bu konuda müstakil hadis kitapları bulunmaktadır.[32]
Bu uygulamadan, bir tebliğcinin bazen görsel araçlardan faydalanması gerekliğini ve bunun anlatımda daha etkili olduğunu anlıyoruz.
Rasûlullah beş vakit namazın faziletini anlattıktan sonra ilgili âyeti okumaktadır ki bu da âyetin beş vakit namaz için nazil olduğunu göstermesi yanında bize Kuran Ma tebliğ açısından önemli mesajlar verir.[33]
10/880- Ebü Zer'den (Radıyatlahü anh):[34]
Hz. Peygamber (SaiiaUaihu aleyhi ve setiem) bir kış mevsiminde (dışarı) çıktı, yapraklar dökülüyordu. Bir ağaçtan iki dal aldı ve Yaprak dökülmeye başladı. Bana:
"Ey Ebû Zer!" dedi, ben de:
'Buyur, ey Allah'ın Rasûlüİ'dedim. Bunun üzerine:
"Müslüman bir kul yüce Allah'ın rızasını kastederek namaz kılarsa günahları dökülür, tıpkı şu ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi" dedi.[35]
11/881- Hz. Osman'ın mevlâsı Haris anlatıyor:[36]
Bir gün Hz. Osman (Radıyaiiahü anh) oturdu, biz de yanma oturduk ve müezzin geldi. Hz. Osman (su dolu) bir kap istedi, zannedersem o su bir müd kadardı, abdest aldı, sonra şöyle dedi:
'Rasûlullah 'in (Sailaiiahu aleyhi ve seiiem) şu übdestim gibi abdest aldığını gördüm ve buyurdu ki:
"Kim şu abdestîm gibi abdest alır, sonra kalkıp öğle namazını kılarsa önceki sabah vaktinden bu vakte kadar olan günahları affedilir.
Sonra İkindi namazını kılarsa öğle vaktinden bu vakte kadar İşlediği günahları affedilir.
Sonra akşam namazını kılarsa İkindi vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir.
Ardından yatsı namazını kılarsa akşam vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir.
Bundan sonra herhalde dinlenerek/dalarak[37] geceyi geçirir.
Sonra kalkar, abdest alır ve sabah namazını kılarsa yatsı vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir. İşte bunlar öyle sevaplardır ki günahları giderir/siler.'"
Oradakiler:
'Ey Osman! Bunlar sevaplardır (hasenattır), peki kalıcı hayırlar (bâkıyât) nelerdir?' Hz. Osman:
'Onlar Lâ ilahe illallah, Subhânallah - Elhamdülillah ~ Allahü ekber - Lâ havle velâ kuvvete illâ billah (sözlerini sürekli söylemektir)'[38]
Açıklama
Bu rivayette üç kavram göze çarpmaktadır:
1- Hasenât: Sevaplar,
2- Seyyiât: Günahlar,
3- Bâkıyât: Kalıcı hayırlar. Bu üç kelime Kur'ân'da da geçmektedir.[39] Sahabe hasenat kavramını anladıklarını, ancak bâkıyâtın ne için kullanıldığım Hz. Osman'a sorarlar, o da Allah inancının anlaşılmasındaki dört temel sözü/zikri söyler. Her hâlde bu sözlerin sürekli söylenmesi ve gündemde tutulması güzel sonuçların doğmasına sebep olacaktır:
Subhânallah : Allah mükemmeldir,[40]
Elhamdülillah : Hamd Allah'a aittir,
Allahüekber: Allah en büyüktür,
Lâ havle velâ kuvvete illâ billah : Hareket[41] ve kuvvet ancak Allah iledir.[42]
12/882- (Hz. Osman'ın mevlâsı) Humran (b. Ebân)'dan:[43]
Hz. Osman (Radıyatiahu anh) Müslüman olduğu günden beri her gün bir kere gusül alırdı. Bir gün kendisine namaz için abdest suyu getirdim. Abdesti alınca dedi ki:
'Size Rasûlullah'tan (Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) duyduğum bir sözü nakletmek istiyorum.' Sonra Osman:
'Bende o hadisi nakletmeme fikri doğdu1 deyince Hakem b. Ebi'l-Âs şöyle dedi:
'Ey Mü'minlerin Emîri! Bu (bizim için) hayır ise onu alır (onunla amel ederiz), şer ise ondan sakınırız.' Hz. Osman:
'O hâlde hadisi size naklediyorum. Rasûlullah böyle abdest aldı, sonra dedi ki:
"Kim böyle abdest alır, abdesti güzelce tamamlar, sonra namaza kalkar da rükû ve secdelerini tam yaparsa -büyük günah işlemedikçe- bu vakit İle diğeri arasındaki günahları örter."[44]
13/883- Hz. Osman'dan (Radıyallahü anh):[45]
RaSÛlUİlah (SallallahU aleyhi ve setlem) ŞÖyle buyurdu:
"Kim izzet ve celâl sahibi Allah'ın emrettiği şekilde abdestini tam alırsa kıldığı farz namazlar bu vakitler arasında işlenen günahlara keffârettir (onların silinmesine sebep olur)."[46]
14/884- Hz. Osman'dan (Radıyaltahu anh):[47]
RasûluUah'm (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum:
"Ne düşünürsün, birinizin avlusundan bir nehir geçse ve ondan günde beş kere yıkansa kirden bir şey kalır mı?"
'Hayır, hiç bir şey kalmaz' dediler. Hz. Peygamber:
"Kılınan namazlar, suyun kiri götürdüğü/sildiği gibi günahları siler götürür."[48]
15/885- Ebü Hüreyre (RadıyallahU anh):[49]
RilSÛ\ü\\ah'in (Sallatlahü aleyhi ve sellem) ŞÖy\Q dediğini İŞİttİ:
"Görüşünüzü bildirin, birinizin kapısının önünden nehir geçse ve ondan günde beş kere yıkansa kirden bir eser kalır mı, ne dersiniz?" Oradakiler:
'Kirden hiçbir eser kalmaz' dediler. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"İşte namazlar böyledir, Allah onlar sebebiyle kulun hatalarını siler."
NOT: bRasûlullah'ın bu hadislerdekİ teşbihi mükemmeldir, çünkü farz namazların kılınması suyu bol ve tatlı bir nehirde günde beş kere yıkanmaya benzetilmiştir. Önceki hadislerde varid olduğu şekilde namaz kılanların küçük günahları affedilir, tıpkı suyun bazı kirleri çıkartması gibi. Ancak derinliğe nüfuz etmiş kirleri su temizlemez, tıpkı namazın büyük günahları temizlemediği gibi. İşte bu noktada tövbe ve malî zararların (tazminat ve kul hakkı varsa helalleşme ile) giderilmesi etkilidir.[50]
16/886- Sâ'd b. Ebî Vakkas'ın oğlu Âmir (Radıyaiiahu animma) anlattı:[51]
Sâ'd ve Rasûlullah'ın sahabesinden birçok kişiden işittim, şöyle dediler: 'Rasûlullah (Satiaiiaim aleyhi ve seiiem) döneminde iki kardeş vardı ve bunların biri diğerinden daha üstün insandı. Üstün olan vefat etti, diğeri ondan sonra kırk gece daha yaşadı, sonra öldü. Rasûlullah'a önce ölenin diğerine olan üstünlüğü anlatıldı. Rasûlullah sordu:
"Diğeri namaz kılmaz mıydı?"
'Bilâkis, Ey Allah'ın Rasûlü! (Namaz kılardı.) Kötü biri değildi.
' Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Namazın kendisini nereye ulaştırdığını bilir misiniz? Kılınan namaz, tıpkı birinizin kapısının önünden suyu bol, tatlı bir nehir akıp da ona dalarak ondan günde beş kere yıkanmasına benzer.
Ne dersiniz, kirinden bir eser bırakır mı?"'[52]
177887- Câbİr'den (Radıyallahii anh):[53]
Rasûlullah (Saitaitaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Kılınan namazlar, tıpkı birinizin kapısının önünden suyu bol akan bir nehir gibidir ki ondan günde beş kere yıkanır."[54]
18/888- Abdullah b. Mes'ûd'dan (Radiyallahu anh):[55]
Rasûlullah'ın (Saiiaüahtı aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kirn Allah'a ortak koşarsa, Allah onu cehenneme gönderir."
İbn Mes'ûd ekledi:
'Bir başka şey daha diyeceğim ki onu (Rasûlullah'tan) işitmedim; Kim Allah'a ortak koşmaksızın ölürse, Allah onu cennete gönderir. Şu kılınan namazlar adam Öldürme gibi (büyük günahlar) işlenmediği sürece vakit aralarında işlenen günahlara keffarettir (örter).'[56]
19/889- Ebû Ümâme'den (Radıyaiiahü anh):[57]
RaSÛlullah (Saltaltahü aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Müslüman bir kişiye farz namaz vakti ulaşınca kalkar abdest alır ve güzelce tamamlar, sonra namaz kılar ve namazını da güzelce tamamlarsa Allah önceki vakitten bu yana işlenen günahlarını affeder.
Sonra diğer farz namaz vaktine ulaşır, namaz kılar ve güzelce namazını tamamlarsa Allah önceki vakitten bu yana işlenen günahlarını affeder.
Bundan sonra diğer farz namaz vaktine ulaşır, namaz kılar ve güzelce namazını tamamlarsa Allah önceki vakitten bu yana İşlenen günahlarını affeder."[58]
20/890- Ebû Eyyûb el-Ensârî'den (Radıyaliahü anh):[59]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle derdi:
"Her namaz, öncesinde işlenen hataları/günahları düşürür."[60]
* Namazın Önemi
21/891- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[61]
Namaza erken gittiğimde her defasında Rasûlullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaz kılarken bulurdum. Namazını bitirdi ve bana: "Karnından şikayetin mi var?"[62] dedi. Ben : 'Hayır[63]' deyince buyurdu ki: "Kalk ve namaz kıl, şüphesiz namazda şifa vardır.[64]"
22/892- Ebû Hüreyre'den (Radıyaitaha anh):[65]
Rasûlullah'a (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) bir kişi geldi ve dedi ki: 'Filan, gece namaz kılıyor, gündüz olunca da hırsızlık yapıyor.' Rasûlullah şöyle dedi:
"Namaz, o kişiyi işlediği[66] suçtan vazgeçirecektir."[67]
23/893- Câbir b. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[68]
RaSUİUİlah (SaüaUahü aleyhi ve selleın) ŞÖyle dedi:
"Şeytan namaz kılanların tekrar kendisine tapmayacağını biliyor, ama aralarında fitne/savaş (çıkarma) konusunda hâlâ ümitli."[69]
24/894- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyaiıhü anh):[70]
RaSÛlUİlah (SallaltahU aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Cennetin anahtarı namazdır, namazın anahtarı da temizliktir."[71]
25/895- Hz. Osman'dan (Radıyaiiaha anh):[72]
Hz. Peygamber (Saiiaüaha akyiü ve seiiem) şöyle dedi: "Kim namazın, edâ edilmesi gerekli bir görev olduğunu İdrak ederse cennete girer."[73]
26/896- Enes b. Mâlik'ten (Rad,yallahu anh):[74]
RaSUİUİlah (SaiiaUahü aleyhi ve setlem) dedi ki :
"Bana şu dünyadan kadınlar ve güzel koku sevdirildi. Namazda(ki ibadet) ise gözümün nuru kılındı.[75]
27/897- Ibn Abbas (Radıyaüahü anhüma):[76]
Rasûlullah'm (Saiiaiiahu ateyhi ve seiiem) şu sözünü nakletti, "Cibril bana (gelerek): 'Namaz sana sevdirildi, ondan dilediğin kadar al!” dedi."[77]
28/898- Câbir b. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[78]
NÛman b. Kavkal Hz. Peygamber'e geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Eğer helâli helal, haramı haram kabul eder, farz namazları kılarsam,[79] (bunlara da başka bir şey eklemezsem) cennete girer miyim?' Rasûlullah (Satiaiiahu aleyhi ve seiiem) ona:
"Evet" dedi.[80]
29/899- Abdullah b. Muhammed İbnü'l-Hanefiyye'den:[81]
Babamla birlikte Ensardan bir hısımımızın[82] (Radıyaiiahu animin) yanına gittik, namaz vakti geldi ve dedi ki:
'Ey Cariye! Bana abdest suyu getir, namaz kılarsam dinlenirim/rahatlarım. Bu hareketini bizim yadırgadığımızı görünce de dedi ki:
'Rasbİuilah'm (Satuuiahtiaieyiû ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kalk Bilâl, namaz ile bizi dinlendir/rahatlat!'"[83]
30/900- Huzeyfe (b. el-Yemân)'dan (Radiyallahu anh):[84]
Rasûlullah (Saitatiahü ateyiu ve seüem) farklı/sıkıntılı bir durum olduğunda namaz kılardı.[85]
Açıklama
Sıkıntılı anlarda bir Müslümamn yapması gereken hareket musîbetlere sabrederek ve dua ederek Allah'tan yardım istemektir. Zira Allah Teâlâ buyurur ki:
'Ey İman edenler, Allah'tan sabır ve namaz ile yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.' (Bakara 2/153)
Peygamberimizde bunun mükemmel örneğini görüyoruz; sıkıntı anında sabreder, namaz kılar ve dua ederdi.
Onun sabrı zillet içinde yaşamak değil, haksızlık ve musibet anında mücadele etmek, bu konuda gelen sıkıntılara dayanmaktır. Sıkıntılı anlarda söylediği sözler Allah'a olan inancından güç almak ve O'nun yüce kudretine sığınmak şeklinde görülmektedir.
İbn Abbas'tan gelen rivayette, Rasûlullah sıkıntı anında şöyle derdi:
"Lâ ilahe illaHahü'l-azîmü'l-halîm,
Lâ ilahe illallah Rabbü's-semâvâti ve Rabbü'l-arzı Rabbü'l-arşi'l-azîm,
Lâ ilahe illallah Rabbü'l-arşi'l-kerîm,
Lâ ilahe illallah Rabbü's-semâvâti ve Rabbü'l-arzı Rabbü'l-arşi'l-kerîm."
Tercemesi:
"İzzet ve hilm sahibi Allah 'tan başka ilâh yoktur,
Göklerin Rabbi, arzın Rabbi ve yüce arşın Rabbi olan Allah 'tan başka ilâİı yoktur, Güzel arşın[86] Rabbi olan Allah 'tan başka ilâh yoktur, Göklerin Rabbi, arzın Rabbi ve güzel arşın Rabbi olan Allah 'tan başka ilâh yoktur."[87]
31/901- Ümmü Seleme annemizden (Radiyallahu anha):[88]
Rasülullah'ın (Saiicıiiaim aleyhi ve sciiem) son vasiyetlerden birisi şuydu:
"Namaza, namaza devam edin ve emriniz altındaki kişilerin (hakkına da) riâyet edin!"
Hz. Peygamber (buna o kadar Önem verdi ki) mübarek dilleri söyleyemeyecek hale gelince, bunları içinden tekrarlamaya başladı.[89]
32/902- Hz. Ali'den (Radtyallaha anh):[90]
RaSÛlUİlah'in (SatlatlahU aleyhi ve seîlem) SOIÎ SÖZÜ ŞU Oİdu:
"Namaza, namaza devam edin ve emriniz altındaki kişiler hakkında Alla'a karşı sorumluluk taşıyın (haklarına riayet edin)!"[91]
* Namaz Vaktini Beklemenin Ve Mescitlere Gitmenin Fazileti
33/903- EbÛEyyûb'dan:[92]
Nevf ile Amr b. As'in oğlu Abdullah buluşunca Nevf şöyle dedi:
'Eğer gökler, yer ve ikisi arasındakiler terazinin bir kefesine konsa, Lâilâhe illallah (cümlesi de) diğer kefesine konsa bu cümle diğerlerinden ağır gelir, isterse gökler, yer ve ikisi arasındakiler demirden bir tabaka haline gelsinler.' Birisi[93] de dedi ki:
'Lâ ilahe illallah (cümlesi) izzet ve celâl sahibi Allah'a ulaşıncaya kadar onları deler/parçalar geçer.'
Abdullah b. Amr şöyle dedi:
Rasûlullah'la (Saiiaüahu aleyhi ve seitem) akşam namazı kılmıştık, kalan kaldı ve giden gitti. Rasûlullah elbisesini nerdeyse dizlerine çekerek (heyecanla/hızla) geldi ve buyurdu ki:
"Müjdeler olsun, ey Müslümanlar topluluğu! Rabbiniz sizin bu hareketinizle meleklere karşı İftihar edeceği gök kapılarından birini açtı ve şöyle diyor:
'İşte bunlar benim kullarım, farz ibadeti edâ ettiler, şu anda da diğerinin (vaktini) bekliyorlar/"
§Aynı râviden farklı yolla bu hadisin bir benzeri nakledildi ve dedi ki: 'İnsanlar yatsı namazı için daha toplanmadan Rasûlullah (Saitatiaim aleyhi ve seiiem) yorgun bir şekilde (müjde için) bir parmağını işte böyle kaldırarak geldi. Parmaklarını (Arapça) yirmi dokuz şeklinde kapattı, sadece şehadet parmağını açıp şöyle diyerek göğe işaret etti:
"Müjdeler olsun, ey Müslümanlar topluluğu! Rabbiniz sizin bu hareketinizle meleklere karşı iftihar edeceği gök kapılarından birini açtı ve şöyle diyor:
‘Ey Meleklerim, bakın benim kullarıma, farz ibadeti edâ ettiler, şu anda da diğerinin (vaktini) bekliyorlar."[94]
34/904- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[95]
Rasûlullah (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Bir namazdan sonra diğer namaz vaktine kadar (camide) bekleyen kişi, oldukça arık/süratli koşan bir at üzerinde düşmana karşı Allah yolunda savaşana veya sınırdaki büyük bir karakolda nöbet bekleyene benzer ki melekler bu kimseye dua ederler."[96]
35/905- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[97]
Rasûlullah (SaHaitahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Allah'ın kendisiyle dereceleri yükselttiği ve hataları sildiği şeyi size göstereyim mi? Bunlar:
Zorluk anında güzelce[98] abdest almak,
Mescidlere giderken atılan adımların fazlalığı ve
Bir namazdan sonra diğer namaz (vaktini) beklemek."[99]
36/906- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[100]
Rasûlullah (Saiiaiiahü aieyiu ve setiem) şöyle dedi:
"Namaza giderken atılan her adım için o kişiye bir sevap yazılır ve bir günahı silinir."
§Aym sahabiden gelen diğer rivayet:
RaSÛlullah (Sailallahü aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Sizden biri evinden mescide doğru çıktığında bir adımı sevap yazar, diğer adımı günah siler."[101]
37/907- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[102]
RaSÛlUÜah (Sallallahü aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Sizden biri diğer namaz (vaktini) beklediği sürece namazda sayılır, o kişi mescitte olduğu sürece melekler kendisine dua ederler ve derler ki:
"Allahım, onu affetl Allahım ona merhamet eti' Bu hâl abdestsizlik durumu oluncaya kadar devam eder."
Hadramevtli biri :
'Ey Ebû Hüreyre! Hades nedir?' deyince, Ebû Hüreyre:
'Allah doğruyu ifade etmede hayayı emretmez; o sessiz ya da sesli yellenmektir' dedi.[103]
38/908- Ebû Said el-Hudrî'den (Radiyallahu anh):[104]
RaSÛlUİlah (SatlaltahU aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Bir kul namazgahta diğer namaz (vaktini) bekleyinceye kadar namazda sayılır. Melekler (onlar için) şöyle derler (dua ederler):
'Allahım, onu affetl Allahım ona merhamet et\' Bu hâl kişinin oradan ayrılmasına veya hades oluncaya kadar devam eder."
Dedim ki:
'Hades ne demek ?'
(Râvi) şöyle dedi: 'Ben Ebû Said'e böyle sordum.'[105] O da:
Sessiz ya da sesli yellenmektir1 dedi.[106]
39/909- Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyaiiahü anh):[107]
RaSÛlullah (Sallallahil aleyhi ve selkm) dedi ki :
"Allah'ın kendisiyle günahları sildiği ve dereceleri artırdığı ameli size göstereyim mi?"
'Evet, Ya Rasûlullah!' dediler. Cevaben Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Zorluk anlarında güzelce abdest almak,
Şu mescidlere giderken atılan adımların fazlalığı ve
Bir namaz vaktinden sonra diğer namaz (vaktini) beklemektir.
Sizden biri evinden abdestli olarak çıkar, Müslümanlarla beraber namaz kılar, sonra da diğer namaz (vaktini) bekleyerek bir yerde oturursa melekler (onun için) şöyle dua eder:
‘Allahım, onu affetl Allahim ona merhamet et\'
Namaza kalktığınızda safları düz tutun, onu tam yapın ve boşlukları doldurun! Ben sizi sırtımın gerisinden görürüm.
İmamınız 'Allahü ekber' dediğinde siz de 'Allahü ekber' deyin. Rukûya gittiğinde siz de rukûya gidin. O "semiallahü limen hamiden' deyince siz de 'Allahümme, Rabbena! Leke'l-hamd'deyin.
Erkekler için safların en hayırlısı ilk sıralardır, sevabı en şerlisi ise son sıralardır. Kadınlar için safların en hayırlı olanı son sıralardır, en şerlisi ise ilk sıralardır. Ey Kadın topluluğu! Erkekler secdeye gittiğinde gözlerinizi kapatın ki elbise (izar) darlığından dolayı (öndeki) erkeklerin avret mahallerini görmeyin!"[108]
Açıklama
Cemaatle namaz kılmak yalnız basma kılmaktan efdaldir, sevabı daha fazladır.[109] Ancak cemaatin hükmü, kadın ve erkek açısından durumunda ihtilaf edildi.
1- Cumhura göre erkeklere cemaate farz namaz kılmak sünnet-i müekkededir. Şafıîlerden Şirazî (v.476/1083) gibi alimlere ve Hanbelîlerdekİ ikinci görüşe göre farz-ı kifaye, Zahirîlere göre ise farz-ı ayındır.
Bazı alimlerce kadınların cemaate gelmeleri[110] fitne sebebiyle mekruh olur,[111] denmişse de alimlerin çoğunluğu, kadınların imkân bulduklarında cemaate gelmeleri müstehap ya da mubahtır dedi, ancak onlara erkeklerde olduğu gibi bir gereklilik yoktur. Bu konuda en güzel örnek Rasûlullah dönemidir; Asr-ı saadette kadınlar mescide cemaatle namaz kılmak için geliyorlardı, bu beş vakit farz namazlar dışında, cuma ve bayram namazlarında da oluyordu. Ayrıca Peygamberimizin: "Kadınlarınızın mescide (cemaatle namaza) gelmelerini engellemeyin, kendileri için evleri[112] daha hayırlıdır"[113] buyruğu çok önemlidir. Günümüzde kadınlar cemaatle namaza gelebilirler, hatta imkân bulduklarında farz namazlar dışında cuma ve bayram namazlarına gelmeleri de faydalı olur. Doğrusunu Allah bilir.
2- KadmlarIa erkekler aynı namazı cemaatle kılarken arada perde olmaksızın aynı/bir safta kılmaları yasaklanmıştır. Ancak namazın fasit olmasında ihtilaf edildi; Hanefilere göre böyle bir durumda kadının namazı değil de yanındaki veya aynı hizadan arkasındaki erkeklerin namazı fasit olur. Şafiî ve Hanbelîlere göre erkeklerin namazları da bozulmaz.
3- ErkekIerin arkasından kadınlar saf tutar, arada perde olması şart değildir.
4- Erkekler için cemaatte ilk safların, kadınlar için de son safların hayırlı (sevabı fazla olması) herhalde arada perde olmadığındadır, ancak perde varsa problem yoktur. Ancak erkeklerin cemaate gelmelerini ve imama yakın olmalarını teşvik İçin başka rivayetlerde ilk saflar tavsiye edilmiştir.[114]
40/910- Sehl b. S'ad es-Sâidî'den (Radiyallahu anh):[115]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum: "Kim namaz (vaktini) beklemek için mescitte oturursa, o kişi namazda sayılır."[116]
41/911- Câbirb. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[117]
Rasûlullah (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) bir gece ordu hazırladı, gecenin yansı geçti ya da onu aştı, Rasûlullah dışarı çıktı ve buyurdu ki:
"İnsanlar namazı kıldı ve gittiler/İstirahata çekildiler, hâlbuki siz bu namazı (cemaatle) kılmayı bekliyorsunuz. Şunu iyi bilin ki siz burada onu beklediğiniz sürece namazda sayılırsınız."[118]
42/912- Humeyd'den:[119]
EneS b. Malİk'e (Radıyallahüanlı):
'Rasûlullah (SaUaiiahu aleyhi ve seiiem) yüzük taktı mı?'diye sorulunca dedi ki:
"Evet. RasûluHah bir gece yatsı namazını gece yarısına yakın bir zamana tehir etmişti Namazı kılınca yüzünü bize döndü ve dedi ki:
"İnsanlar namazı kıldılar ve gittiler, sizler ise beklediğiniz sürece namazda sayıldınız."
Enes şöyle dedi:
'Sanki onun yüzüğünün parlaklığını (şimdi) görür gibiyim.'[120]
43/913- Ukbe b. Âmir (Radıyallahü anh):[121]
Rasûlullah'in (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini anlatır:
"Bir kişi temizlenir (abdest alır) sonra namazı beklemek üzere mescide varırsa onun amellerini yazan iki (ya da bir) kâtibi (melek), mescide giderken attığı her adıma on sevap yazar. Namazı beklemek üzere mescitte oturan namaz kılan gibidir (sevap alır) ve evinden çıkıp tekrar dönünceye kadar ki vaktinde de namaz kılanlardan yazılır. "[122]
44/914- EbÛ Ümâme'den (Radıyallahü anh):[123]
Hz. Peygamber (SaUaUahu aleyhi ve setiem) dedi ki:
"Temiz (abdestli) olarak kim farz namaz kılmaya yönelirse/devam ederse ona ihramlı olarak hac yapana verilen ecir gibi sevap vardır.
Kim duha namazını kılmaya yönelirse/devam ederse ona umre yapana verilen ecir gibi sevap vardır.
Aralarında gereksiz fiil/söz olmaksızın bir namazdan diğer namaz (vaktine) kadar beklemenin karşılığı yüce makamlarda (illiyyûnda) yazılmış (amel) olur."
§(Râvi) Ebû Ümâme dedi ki:
Mescitlere geliş ve gidiş Allah yolunda cihad etmekten (onun parçasından) sayılır.[124]
45/915- Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyallahu anh):[125]
(Rasûlullah)[126] (Saiiaiiahu aleyhi ve.sdiem) buyurdu ki:
"Kim namaza (gitmek için) çıkarken:
Allahümme innî es'elüke bihakkı's-sâilîne aleyke ve bihakkı memşâye fe innî lem ahruc eşeran velâ bataran velâ riyâen velâ süm'a,
Haractü ittigâe sehatike ve'btiğâe merdâtik,
Es'elüke en tüngızenî mine'n-nâri ve en teğfiralî zünûbî, innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ent," derse namazdan ayrılıncaya kadar Allah ona İstiğfar edecek yetmiş bin melek tayin eder ve kendisi de o kuluna yüzüyle/rahmetiyle teveccüh eder.
§Duânın tercemesi:
"Allcıhım senden İsteyen (salilı) kulların senin katındaki hakkı için, şu yürümemin hakkı için senden istekte bulunuyorum. Ben kibirlenmek, övünmek, başkalarına göstermek ve duyurmak için yola çıkmadım, (bilâkis) senin gazabından korunmak ve rızanı kazanmak için yola çıktım,
Ateş (azabından) beni korumanı ve günahlarımı affetmeni istiyorum, şüphesiz günahları ancak sen affedebilirsin."[127]
* Namazın Vaktinde Kılınmasının Fazileti
46/916- Abdullah b. Amr'dan (Radtyaiiahü anhüma):[128]
Bir kişi Hz. Peygamber'e (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) geldi ve
'Amellerin en faziletlisi hangisidir?' diye sordu. O da buyurdu ki:
'Namaz"
'Sonra nedir?'
"Namaz"
'Sonra nedir?'
"Namaz"
Rasûlullah üç defa aynı cevabı verdi. O kişi ısrar edince de şöyle buyurdu:
"Allah yolunda cihaddır"
'Benim annem ve babam var.'
"Sana anne ve babana iyi davranmanı tavsiye ederim."
'Seni hak (din) ile peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki ben cihada katılacağım ve anne-babamı bırakacağım' deyince Rasûlullah
"Sen bilirsin[129]" dedi.[130]
47/917- RasûIullah'ın (mevlâsı) Sevbân'dan (Radıyaiiahü anh):[131]
Hz. Peygamber (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Dosdoğru olun, (bunun sevabını) sayamazsınız/hakkından gelemezsiniz. (Bir rivayette de; dosdoğru olun ki kurtuluşa eresiniz, şeklinde nakledildi.)
Bilin ki amellerinizin en hayırlısı namazdır. Sürekli abdestli olma halini sadece (hakikî) mü'min korur."[132]
48/918- Hanzale el-Kâtib'den (Radıyattaim anh):[133]
Rasûlullah'm (SaiUıitaku aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim beş vakit namazı rukûları, secdeleri, abdestleri ve vakitleri ile korur/devam eder ve namazın Allah'tan gelen bir hak olduğunu da bilirse cennete girer" ya da dedi ki "cennete girmesi gerekli olur."
§Hanzale'den gelen diğer rivayette: "Kim üzerinde Allah'ın hakkı olduğu inancıyla beş vakit namazı abdestleri, vakitleri, rukûları ve secdeleri ile korursa/devam ederse ateş ona haram olur, (cehenneme girmez)" dedi.[134]
49/919- Ebû Amr ve Şeybânî'den:[135]
Rasûlullah'ın ashabından birisi (İbn Mes'ûd -Radtyaiiahu anlı-)[136] anlattı:
Hz. Peygamber'e (Salialiahii aleyhi ve sellem)'.
'Hangi amel daha faziletlidir?' diye sorulunca[137] buyurdu ki:
"Amellerin en faziletlisi namazı vaktinde kılmak, anne-babaya iyilik yapmak ve (Allah yolunda) cihad etmektir."[138]
50/920- RasûluIlah'a biat edenlerden biri olan Ümmü Ferve'den (Radiyallahu anha):[139]
'Hangi amel daha faziletlidir?' diye sorulunca buyurdu ki: "Amellerin en faziletlisi namazı ilk vaktinde kılmaktır."
§İkinci tarikten benzeri nakledildi.
§Üçüncü tarikten Kasım b. Gannâm Rasûlullah'a biat edenlerden en yakın babaannesi olan[140] ninesi Ümmü Ferve'den nakleder; o, Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seUem) amel konusunda şöyle dediğini işitti:
"İzzet ve celâl sahibi Allah'ın en sevdiği amel, namazı ilk vaktinde erken kılmaktır."
ŞDördüncü tarikten de benzeri nakledildi.[141]
* Namazda Kıyamı Uzun, Rükû Ve Secdeyi Fazla Yapmanın Fazileti
51/921- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyallahü anhumâ):[142]
Rasulullah’a (Sallallalıü aleyhi ve seltem):
'Hangi namaz daha faziletlidir?' diye sorulunca:
"Kunûtu (kıyamı)[143] uzun olan namazdır" buyurdu.[144]
52/922- Ebu Vâil, Abdullah (b. Mes'ûd)'dan (RadıyaiiaManh) nakletti:[145]
Bir gece Rasûlulîah'la (Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) beraber namaz kıldık.
Peygamberimiz o kadar uzun süre ayakta durdu ki kötü bir şey yapmaya niyetlendim.'' Biz:
'Ne yapmaya niyetlendin?' diye sorunca dedi ki: "(Yere) oturmaya ve onu[146] terk etmeye niyetlendim.'[147]
53/923- Muhârik'ten:[148]
Hac yapma niyetiyle (yolculuğa) çıktık. Rebeze (denilen yere) varınca arkadaşlarıma dedim ki:
'Siz ilerleyin!' Ben geride kaldım ve Ebû Zerr'in (Radtyaiiaim onfij yanına vardım, o namaz kılıyordu: Gördüm ki kıyamı uzatıyor, secde ve rukûyu çoğaltıyordu. (Uzattığını) ona bildirince dedi ki:
'Namazın güzel/tam olması için kısıtlama yapmadım. Rasûlullah'ın b(Sallallahü aleyhi ve seltem) ŞÖyle dediğini İŞİttim:
"Kim bir namazda rükû yapar ya da secde ederse bir derece yükseltilir, bir günahı da düşürülür/silinir.'"
§lkinci tarikten gelen rivayet:
Mutarrif ten:
Kureyşten bir grubun yanına oturdum. Bir kişi geldi ve namaza başladı; rükû ve secde yapıyor, sonra tekrar kalkıyor ve oturmaksızın tekrar rükû ve secde yapıyordu. Ben:
'Bu kişi namazı çift rekât mı kılıyor yoksa tek mi, farkında olduğunu zannetmiyorum' deyince oradakiler:
'Yanına gidip bunu ona söylesene!' dediler. Ben de (onun yanına gittim) ve:
'Ey Allah'ın kulu! Sen namazı çift rekât mı kılıyorsun yoksa tek mi, farkında olduğunu zannetmiyorum' dedim, bana şu cevabı verdi:
"Fakat Allah biliyor. Rasûlullah'ın (Saitaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah İçin tam bir secde yaparsa onun sebebiyle Allah bir sevap yazar, bir günahı düşürür/sİleY, bir derece de yükseltir."' Sordum:
'Sen kimsin?'
‘Ebû Zer'
Arkadaşlarımın yanına döndüm ve şöyle dedim:
'Allah, sizin gibi dostların cezasını versin! Beni Rasûlullah'ın ashabından bir kişiye (dini) öğretmek için gönderdiniz.'
§Üçüncü tarikten gelen rivayet:
Ahnef b. Kays'tan:
Mescid-i Aksâ'ya girdim ve orada çok secde yapan bir kişiye rastladım, onun bu hareketine biraz kızdım[149], namazı bitirince de dedim ki:
'Namazı çift mi yoksa tek rekat mı kıldın, biliyor musun?'
'Ben bilmesem de izzet ve celâl sahibi Allah biliyor. Bana dostum Ebu'l-Kâsım (Satiaiiaiıo aleyhi ve seltem) şunu haber verdV dedi ve ağladı.Tekrar; ''Bana dostum Ebu'l-Kâsım şunu haber verdi' dedi ve ağladı. Sonra; 'Bana dostum Ebu 'l-Kâsım şunu haber verdi:
"Her hangi bir kul Allah için tam secde yaparsa, Allah bunun sebebiyle onu bir derece yükseltir, bir günahını düşürür/siler ve ona bir sevap yazar.'" dedi. Ona sordum:
'Allah sana rahmetiyle davransın, bana söyle, sen kimsin?'
‘Ben Ebû Zer, Rasûlullah'ın arkadaşı.'
O anda kendimden utandım...[150]
NOT: Ebû Zer (Radıyatiahu anlı) zâhid, infak ehli ve çokça nafile namaz kılan bir sahabiydi; O kadar çok namaz kılardı ki bazen kendisi de şaşırırdı. Onun bu hırsı yukarıdaki rivayette geçen secdenin sevabından kaynaklansa gerek.
Nafile namazda kıyamı uzatıp, az rekat kılmak mı yoksa kıyamı kısa tutup çok rükû ve secde yapmak (yani çok rekat kılmak) mı efdaldir, konusunda ihtilâf edildi; Tahavî (v.321/933); ikisi de aynı derecededir, belki efdal olan kıyamı uzun ve çok secdeli (yani rekattı) namazdır, dedi.[151]
Burada sahabe ile etba arasındaki fark hemen göze çarpmakladır. Rasûlullah sahabeye öyle bir huşu ve samimiyet bilinci kazandırmış ki onların ibadet, cİhad ve infak gibi konularda göz kamaştırıcı hayatları sonraki nesilleri etkilemiştir. Sonraki nesiller olarak kabul edilen tabiûn ve etba'dan itibaren Müslümanlar sahabenin yüksek seviyelerine/derecelerine saygı ve hayranlık duymuşlardır.[152]
54/924- mEbû Fatıma el-Ezdî {ya da el-Esedî)'den (Radtyallahu anh):[153]
Bana Hz. Peygamber (Sallaiiaim aleyhi ve seUem) dedi ki:
"Ey Ebû Fatıma! Bana (çabuk) kavuşmak istersen secdeleri çoğalt!"
§Diğer tarikten (nakledildiğine göre Peygamberimiz dedi ki);
"Ey Ebû Fatıma! Secdeleri çoğalt! Şüphesiz bir kişi mükemmel ve yüce olan Allah'a secde ederse o secdesi sebebiyle mükemmel ve yüce olan Allah da onun derecesini yükseltir."
§Başka bir tarikten, Kesir el-A'rac es-Sadefî anlattı:
Bizimle birlikte Zü's-Savârî'de bulunan Ebû Fatıma'nm şöyle dediğini işittim:
Rasûlullah (Saiiatiaha aleyhi ve sellem) (bana) dedi ki:
"Ey Ebû Fatıma! Secdeleri çoğalt! Zira bir kul[154] mükemmel ve yüce olan Allah'a tam secde yaparsa o secde ile Allah Teâlâ onun derecesini yükseltir."[155]
55/925- Benî Mahzûm'un mevlâsı Ziyad b. Ebû Ziyad, Rasûlullah'ın erkek (ya da kadın) hizmetçisinden nakleder:[156]
Rasûlullah'ın (Saiiattaitu aleyhi ve seitem)h\zmetçisine söylediği sözlerden biri: "Herhangi bir ihtiyacın var mı?" olurdu. Nihayet (böyle bir soru sorduğu günlerden) birinde bu hizmetçi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! (Evet) bir ihtiyacım var' dedi. Rasûlullah:
"İhtiyacın nedir?"
'İhtiyacım kıyamet günü bana şefaat etmendir.'
"Bu konuda sana kim yol gösterdi?"
'Rabbim'
"İllâ bunu istiyorsan[157] çok secde yaparak bana yardımcı ol!"[158]
Açıklama
Sahabe-i Kiram Rasûlullah'a hizmet etmek İçin yarışırdı. Şüphesiz bu onların Rasûlullah'a karşı duydukları üstün sevgi ve saygıdan kaynaklanmaktadır. Sahabeden bir kısmı da sürekli hizmet etmeye gayret ederdi. Bunlardan bazıları:
1- Hz.Ali[159]
2- Abdullah b. MesÛd[160]
3- Ebû Zeyd b. Ahtab[161]
4- Enes b. Mâlik[162]
5- BiIâl-i Habeşî[163]...
Hatla Müslüman olmayanlar bile Rasûlullah'ı sever ve ona hizmet ederdi. Bunlardan birisi Hz. Ömer'in âzadlısı Yahudi Üssek olup hizmet ettiğinde Peygamberimiz kendisine dua etmişti.[164]
Yukarıdaki rivayette hizmet eden kişinin Rabîa b. Ka'b (RadıycıUahu anlı) olduğunu yine Müsned'de nakledilen başka rivayetten anlamaktayız. Bennâ bu rivayeti burada zikretmediği için hadisin lam metnini veriyoruz:
* Rabîa b. Ka'b'dan (Radıyallahu anh):[165]
Ben Rasûlullah'a (Sailaliaiui aleyhi ve seltem) hizmet eder ve bütün günümde ihtiyaçlarını karşılardım tâ ki o, yatsı namazını kılıncaya kadar. Rasûlullah evine girdiğinde belki bana ihtiyacı olur diyerek kapısında oturdum/bekledim. Rasûlullah'in şöyle dediğini sürekli işitirdim:
"Subhânallah, subhânatlah, subhânallahi ve bi hamdih"
Artık gına getirip dönmeme ya da orada yatmama sebep olan gözlerimdeki (uykunun) galip gelmesine kadar bu (zikir) devam ederdi.
Bir gün Rasûlullah benim kendisine olan atikliğim ve hizmetim nedeniyle şöyle dedi:
"Ey Rabîa! Benden bir şey iste, sana vereyim!" Ben de:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu işimde bana süre ver! Sonra sana bildireyim' dedim.
Kendi kendime düşündüm ve anladım ki dünya sürekli olmayan, yok olan (bir hayattır), bana burada yeterli olan ve ulaşan nzık da bulunmaktadır. Dedim ki: 'Rasûlullah'tan âhiretim için (bir şey) isteyeyim. Şüphesiz onun izzet ve celâl sahibi Allah katında bir konumu/yeri var.' (Bu düşüncelerle) Rasûlullah'ın yanma gittim, bana:
"Ne yaptın, ey Rabîa!" deyince ben şöyle dedim:
'Evet, ey Allah'ın Rasûlü! Rabbinin huzurunda benim için şefaatte bulunmanı istiyorum ki beni ateşten kurtarsın.' Rasûlullah:
"Bunu sana kim tavsiye etti/söyledi?" Ben:
'Hayır, vallahi seni hak (din) ile gönderene yemin ederim ki bunu bana hiç kimse tavsiye etmedi/söylemedi. Ancak sen Allah'ın yanında bulunan konumun itibariyle "benden iste sana vereyim" deyince' bu işim için süre istedim ve anladım ki dünya sürekli olmayan ve yok olan (bir hayattır) ve burada bana gelen bir rızık da bulunmaktadır. Dedim ki Rasûlullah'tan âhiretim için bir şey isteyeyim.'
Rasûlullah uzun bir süre sustu/konuşmadı, sonra :
"Ben bunu yaparım/yapan kişiyim, (ancak) sen de çok secde ederek kendinle ilgili bir konuda bana yardımcı ol!" buyurdu.
§Aym râviden ikinci tarikle gelen rivayet: Rabîa b. Ka'b (RadıyallahU anh) anlattı:
Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) bana:
"Benden (bir şey) iste ki vereyim" deyince ben:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bana süre ver, bu işimi düşüneyim' dedim. Rasûlullah:
"O hâlde bu işini bir düşün!" buyurdu.
Bir süre düşündüm ve kendi kendime dedim ki 'Dünya İşi sürekli değil. (O hâlde) kendime âhiretimle İlgili bîr şey istemekten daha hayırlı bir şey göremiyorum.' Rasülullah'ın yanına girdim, bana:
"İhtiyacın nedir?" diye sorunca ben de:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İzzet ve celâl sahibi Rabbin katında benim için şefaatte bulun ki beni ateşten/cehennemden kurtarsın' diye cevap verdim.
"Bunu sana kim tavsiye etti/söyledi?"
'Hayır, vallahi, ey Allah'ın Rasûlü kimse tavsiye etmedi/söylemedi. Gördüm ki dünya kendi ehline faydalı olmayan/yok olan (bir hayattır). İstedim ki âhiretim iÇİn bir şey alayım/hazırlayayım.'
Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
"O hâlde sen de çok secde ederek kendinle ilgili bir konuda bana yardımcı ol!"[166]
56/926- Mâ'dân b. Ebû Talha el-Ya'mürî anlattı:[167]
Rasülullah'ın mevlâsı Sevbân (Radıyaiiahu miı) ile karşılaştım ve dedim ki:
'Bana öyle bir amel söyle ki onun sebebiyle Allah beni cennete koysun.'[168] O sustu. (İkinci,) sonra üçüncü kere sordum, şöyle cevap verdi:
ıBunu ben de Rasûlullah'a (Satiaiiahualeyhi ve seiiem) sordum, şöyle buyurdu:
"Çok secde yapmalısın! Zira sen secde yaptığında Allah (dereceni) bir derece yükseltir ve bir günahını da düşürür/siler."'
(Râvi) Mâ'dân ekledi:
Sonra Ebu'd-Derdâ (Radtyaiiahtı anh) ile karşılaştım ve aynı soruyu sordum, Sevbân'ın bana söylediklerinin aynısını söyledi.[169]
Açıklama
Bu hadisler namazda uzun kıyamın ve fazla rükû ile secdenin faziletini gösterir; ancak hangisinin daha faziletli olduğu noktasında ihtilâf edildi:
1- Baz alimlere göre, secdeyi uzatmak rükû ve secdeyi çoğaltmaktan daha faziletlidir.
2- Kıyamın uzun olması daha faziletlidir, bu İmam Şafiî ve bazı alimlerin görüşüdür.
3- İkisİde eşittir, birinin diğerine üstünlüğü yoktur; bu da 1. Ahmed b. Hanbel-den nakledildi.
4- Gündüz rükû ve secdeyi çoğaltmak, gece ise kıyamı uzatmak daha faziletlidir ki bu îshâk b. Râhûye'nin görüşüdür.
Bu konudaki ihtilâf Rasülullah'ın bazı uygulamaları ve sözlerinden kaynaklanmaktadır; bunların bir kısmı yukarıda zikredildi.[170]