Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ne Sömürge, Ne Kölelik Seyyid KUTUB

hayalet Çevrimdışı

hayalet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bir kez daha tekrar ediyor ve diyoruz ki İslam'da cihad ancak Allah yolunda olur ve ancak
O'nun rızasını kazanmak için savaşılır. Allah yolunda savaşıp meydanlarda zaferler kazanan

Müslümanların, büyüklük taslayan pulcuların veya diktatörlerin yaptıkları gibi yapıp onların
düştüğü seviyeye düşmeleri elbette doğru değildir. Çünkü müslüman, Kisra'lar gibi saraylar
yapmak, milletleri, ülkeleri köleleştirmek, kişisel çıkarını ve düşük şehvetini dindirmek için
savaşmaz. O, milletlerin gelir kaynaklarına zeballa gibi çöken ve bu kaynakları kişisel
çıkarları uğrunda peşkeş çeken, Allah'ın zavallı kullarını gayesi uğrunda berheva eden
imansız putçular gibi savaşmaz. Kesinlikle hayır!.. Onlar gibi savaşmak Allah'a yemin
ederim ki kesinlikle cihad değildir. Bu şekilde savaş ancak ve ancak tağut yolunda
savaştan başka bir şey değildir. İslam; bu çeşit savaşlardan, bu çeşit yönetimlerden
uzak, çok çok uzaktır.

İslam'ın anladığı anlamda cihad, zorluklara göğüs gerip dünyanın geçici lezzet ve arzularını
umursamadan bütün güçlüklere katlanıp Allah yolunda nefsi arzuları yok eden bir eğitimdir .
Allah Müslümanlara zaferler bahşedip, yönetimi ellerine aldıklarında devleti yönetenlerin
katlanacağı zahmetler elbette ki pek çoktur. Bazen bu öyle bir durum alır ki; haftalarca,
aylarca gündüzleri rahat yüzü görmez, geceleri uyku nedir bilmez bu idareciler.
Ara vermeden halkın ve ülkenin yararını zayıf ve fakirlerin hakkını hukukunu gözetmek
zorunda kalırlar.

Bununla beraber mü'minlerin emiri; ülkenin ve milletin durumunu düzeltip
ayrılıkları yok edip yönetimde başarılı olduğundan dolayı, bütün bunların karşılığını görmesi
için hayatın zevklerini tadıp krallara özgü saltanat sürmesi söz konusu değildir. Oysa,
bugünkü devlet adamlarının birçoğu o görkemli ve zevkli hayata özenerek hükümet
koltuğuna göz dikmektedirler.


"Üstünlük ancak takva ile olduğundan" dolayı İslam'da yönetenler ile yönetilenler arasında
bir ayrıcalık yoktur. Yönetenin Allah ve Resulünün emirlerini uygulamaktan başka hiçbir
yetkisi yoktur. Müslüman yöneticinin, kocaman köşklerde, süslü saraylarda oturarak halkına
büyüklüğünü göstermesi doğru değildir; halkı kölesi gibi kullanıp diktatörce yaşamaya hakkı
yoktur.

Çünkü İslam'ın emirlerine aykırı bir hareket alanı yoktur. Allah'ın kitabına ve Resulünün
sünnetine dayanmadan kendiliğinden, hareket etme özgürlüğü yoktur. Kendisine ne kadar
yakın olursa olsun, eğer bu yakını haksız ise hakkın küçüklüğüne büyüklüğüne bakmadan
haklının hakkını almak zorunluluğundadır. Kimseyi cezalandırmaya ya da ödüllendirmeye yetkisi
İslam'a uymadığı sürece yoktur.

Kısacası bütün eylemlerinde kitap ve sünnete uymak zorundadır.
Öyle ki; haksız olarak kimsenin bir karış yerini, hardal tanesi kadar olsa bile; eşyasını alamaz.
Normal koşullar altında orta halli bir ailenin geçineceğinden fazla bey tül-mal'dan (devlet hazinesi)
para alması haramdır.


Devlet adamlarına miskin demek ne kadar da doğru! Müslümanları yöneten, bu kadar ağır
ölçülerle çevrili olan kimseden daha miskin, şefkate daha layık kim olabilir ki? Öyle ki böyle
bir kimse yüksek binalar yapamaz. Yaşaması için şart olmayan lüks nimetlerden yararlanamadığı
gibi bir an dahi olsa görevini geciktiremez.

Çünkü o, her an Allah'ın huzurunda çetin bir
sorgulamaya tutulacağını düşünür.


İşte yönetici bu sorumluluk bilinci, bu Allah korkusu ile nefsi arzularına gem vurur, gece ve
gündüz kendisini oto-kontrolden geçirir. Müslüman yönetici; küçük büyük, iyi-kötü eylemlerinden
ötürü yüce Allah'ın huzurunda hesaba çekileceğini bilir ve buna inanır. O hep şu
düşünce içindedir:

"Bana verilen emanete ihanet edip başkalarının bir karış toprağını gasp
edersem, haksız yere Allah'ın arzında büyüklenerek zulüm ve haksızlık yaparsam, devletin
işlerine kişisel çıkarlarımı karıştırıp nefsani arzularımın biçare bir esiri olursam kıyamet gününde
ilahi huzurda ben ne yaparım?..

O'nun huzuruna hangi yüzle varırım?.."

Evet o bütün bunları
düşünür ve yapacağı kötülüklerden sakınır; Allah'ın gazabından korkar.
Alemleri yaratan Allah'a yemin ederim ki, dünyayı seven, bu geçici hayatın zahirine aldanıp
tadını ve zevkini çıkarmak isteyen kimse, Müslümanların başına geçemez. Eğer bütün bu
saydığımız kötü özellikler kendisinde olduğu halde böyle bir sorumluluğu yüklenmeye soyunan
kimselere rastlarsanız, biliniz ki böyleleri ya aptal ya da delidir.

Böyleleri ne yaptığını, ne
durumda olduğunu bilmiyor demektir. Çünkü ticaret ve sanatla uğraşan birisi her ne kadar
fakir de olsa İslamî devletin yöneticisinden daha rahat ve mutlu bir hayat sürebilir. Sanatkar
ve tüccar en küçük bir sıkıntı duymadan gündüz çalışır, gece de tatlı tatlı rahat uykusunu uyur.
Ama ya halife?.. Acaba o işçi veya sanatkarlar kadar hayattan zevk alabilir mi? Sıradan insanlar
gibi yaşamanın zevkini çıkaramaz.


İşte İslamî yönetim ile diğer yönetim şekilleri arasındaki çok önemli bir fark...
İslamî olmayan
yönetimlerde hakim olan sınıf, kendi çıkarı için halkın gelir kaynaklarını sömürüp kendi rahatı
için kullanır ve halkı köleleştirir. Allah'ın arzında küfür tahtına oturup kendi kendilerini
putlaştırmak için uğraşırlar.

Ancak, İslamî idarede yöneten sınıf, halkın rahatını göz önüne
alıp hiç bir ayrıcalık gözetmeksizin, herkese iyiliği emrederler. Devletin hazinesinden orta
halli bir vatandaş gibi yararlanabilirler. İslam'ın tamamı tamıyla uygulanıp otorite sahibi olduğu
dönemlerde valilerin, hakimlerin ve devlet memurlarının aylık ücretleriyle bu günkü çağdaş
sömürgeci devletlerin vali, hakim ve memurlarına verilen yüksek miktardaki ücretler arasında
bir karşılaştırma yapıldığında İslam'ın, savaş ve zaferleri ile, milletlerin başına bela olan
sömürgeciler arasındaki büyük fark ortaya çıkar.


Horasan, İran, Irak, Mısır gibi ülkelerin o dönemlerdeki valilerine verilen aylık, bugünkü
sömürgeci devletlerin en küçük memuruna verilen aylık kadar dahi yoktu. Allah Resulünün
büyük halifesi büyük Sıddık Ebu Bekir (r.a.) hazretleri koca bir devletin başkanı olduğu halde
aldığı aylık yüz rupiyi geçmezdi. Onun yerine geçen koca halife büyük adalet örneği
Ömer (r.a.) hazretleri bile devlet hazinesinden bugünkü para ile yüz elli rupiye alıyordu.
Oysa devlet hazinesi yapılan fetihlerle oldukça zenginleşmişti. İran ve Bizans hazineleri
Medine'ye akıyordu. Devletin hazinesi de Hz. Ömer'in (r.a,) elindeydi. Dilediği kişiyi altın
ve gümüş içerisinde isterse yüzdürebilirdi. Ancak adalet örneği halife Ömer (r.a.), ayda
yüz elli rupi ile orta halli bir vatandaşın yaşadığı gibi yaşıyordu. Bazıları Müslümanların
yaptıkları geniş zaferleri sömürgecilikle karıştırırlar. Ancak İslam zaferleri ile sömürge
imparatorlukları çok çok farklı şeylerdir. Müslümanlar büyük ülkeler fethettiler,
ancak kesinlikle sömürgecilik yapmadılar.


İşte kılıktan kılığa sokmak, gerçek yönünü inkar etmek için imansızların sürekli
saptırmaya çalıştırdıkları "Allah yolunda cihad" ülküsünün gerçek yönü.
Şimdi şöyle düşünebilirsiniz; "Nerede o güzel güzel sözünü ettiğiniz, yükümlülük ve
hedeflerim anlattığınız müslüman topluluk?.. Peki nereye gömüldü asıl içeriğini açıklamaya
çalıştığınız cihad ülküsü? Altı yüz milyon müslüman topluluğundan hangi birisi o ilahi
sisteme sarılıyor? Neden bütün bu topluluklar ve ezeli ve ebedi hakikatlere sırtını dönmüş?.."


Evet bütün bu soruların cevabı çok çok acı ve derindir. Her şeyden önce suç bizim değil,
bizim neslimizden önceki nesillerin... Evet suç, İs-lamı doğru yolundan çıkarıp hedefini saptırıp
kalbinden vuran, onu yalnız teşbih tıkırtılarından, tevhid sohbetlerinden, riyazet hallerinden
ibaretmiş gibi gören ve gösterenlerindir.

Suç, Müslümanları, batıl ve hurafelere bulandırıp
cihadın zorluklarından (!) kurtarıp kendilerine göre kolay kurtuluş yolunu (!) gösteren,
onları kabirlere, zaviyelere, tekkelere dolduran ve güya ebedi huzuru oralardan bekleyenlerindir,

sorumluluk ve suç, İslam'ın evrensel ve ebedi kurallarından uzaklaşıp ince ve derin fıkhı
meseleler üzerinde uğraşan, fıkıh havzalarında yüzüp neden yaratıldıklarını, bu dünyaya
geliş gayelerini unutanlarındır. Suç, İslam'ı gerçek gayesinden saptırıp ulvi kurallarını
unutulmaya mahkum müzelere gömenlerindir.


Bugün İslam'ın hakimiyetinin neden azaldığını, Müslümanların etkinliğinin neden silindiğini
öğrenmek isteyenler; Allah'a ve Resulüne inandığını (!) iddia eden hükümdarlara, krallara
ve başkanlara bir göz atsınlar. Üzülerek ve utanarak söylüyorum ki, böylelerinin bir kısmı
İslam'ı öcü gibi görüp yanlarına yaklaştırmak istemediği gibi, bir kısmı da İslam'ın mübarek
kitabına, peygamberin getirdiği ilahi düzene mevlüt törenleri tertiplemekten, akrabalarının
ruhlarını şad etmek (!) için hatim törenleri düzenlemekten fazla bir hak tanımamaktadır.
Eğer biraz daha dindar bölgelerde yetişmişlerse, şairlerin kendilerine yağ çekmek cin
yazdıkları yalanla dolu övgüler gibi İslam'ı güya övücü içerikte hitabeler ortaya koymaktan
geri durmazlar. Ancak "Alın işte Kur'an, ne duruyorsunuz uygulayalım derseniz her birisi
kaçacak bir köşe arar." Öyle ki Allah Kur'an'ın uygulamalarını onlara sanki hiç emretmemiş.


Onlar Allah'ın mümin kullarına yüklediği yükümlülüğü yerine getirecek keyfiyette değildirler.
Onlar İslam'ın emrettiği görevleri uygulayacak güçte değildirler.
Onlar rahat konumlarına ve tatlı hayatlarına (!) devam etmekte, kolay kurtuluş
yollarını seçmektedirler.
Davamızın sonu Alemlerin Rabbine hamd etmektir.
 
:)sümeyye:) Çevrimdışı

:)sümeyye:)

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
harika bir yazı uzun ama çok güzel lütfen okuyanlar atlamadan okusunlar saol hazal ablacım ::
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah ondan razı olsun ne güzel açıklamış şehid.Allah dinimizi iyi anlayan ve yaşayanlar eylesin hepimizi.
ellerinize sağlık
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Allah razı olsun ablacık... nereden bulursun böyle güzel yazı ve yazarları bilmemki ::
 
awesome Çevrimdışı

awesome

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ellerine emegine gönlüne sağlık Rabbim razı olduğu kullarındaneylesin seni inş lablacım sagol :gül
 
hayalet Çevrimdışı

hayalet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
deli ' Alıntı:
ALLAH razı olsun ablacık... nereden bulursun böyle güzel yazı ve yazarları bilmemki ::

bir deli varmis bir de vekili onu deli arastirmaya sevketmis :ahim :ahim :ahim
 
Üst Ana Sayfa Alt