Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Pakistan'daki Kardeşlerimize

ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Pakistan'daki Kardeşlerimize

Usame Bin Ladin

Hamd, ancak Allah içindir, O'na hamdeder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden O'na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.
Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür.
Bunun ardından;

Pakistan’daki tüm kardeşlerim; Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun…

Aşiret bölgelerinde Pakistan hükümetiyle Mücahidler arasında sürmekte olan savaş hakkında size seslenmek istiyorum. Ki Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İçinizden herhangi biri kendi nefsi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçekten iman etmiş sayılmaz.” (Buhari- Müslim)
Doğrusu ben kendi nefsim için neyi seviyorsam sizin için de onu seviyorum ki benim en çok sevdiğim şey; cehennem ateşinden kurtulup cennete kabul edilmektir; işte bu, büyük başarıdır. Allah’tan niyaz ederim ki bizleri oranın halkından eylesin. İşte bu, sizin için en çok sevdiğim ve sizden beklediğim şeydir.

Ey Allah’ın kulları; hepimiz bu dünyada sınanmak ve imtihan edilmek üzere bulunuyoruz ki yüce Allah’ın ne buyurduğu hakkında düşünüp taşınasınız:

“Elif Lâm Mîm. İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.” (Ankebut 1-3)

Günümüzde siyonist-haçlı ittifakı ve ümmetin karşısındaki mürted yardımcıları tarafından yönetilen bir savaş nedeniyle sınanma ve imtihan ile karşı karşıyayız. Ki bunlardan biri, aşiret bölgelerinde bulunan Swat vadisinde İslam’ın tesis edilmesini talep edenlere karşı Amerika ve Zerdari hükümetinin başlattığı savaştır. Size hesap sorulmadan önce kendinizi hesaba çekin ve amelleriniz tartılmadan önce amellerinizi tartın… Allah’ın üzerimizdeki lütfuyla bu test, çok fazla çaba ve idrak etmek için çok fazla açıklama gerektirmeyecek derecede kolaydır. Bu kolayca açıklanabilir; şöyle ki: Siz, Şeriat’ın tesisi için savaşanlardan mısınız yoksa onlara karşı savaşa girişen Amerika, Zerdari ve yardımcılarından mısınız? Eğer birinci gruptansanız; Allah’a hamdolsun ki sizi, İslam ve İslam’ı müdafaa ile razı edip hidayet etmiştir. Bu yolda cihadınıza devam edin…

Fakat eğer Zerdari ve askerlerine destek oluyorsanız; bu durumda büyük bir tehlike içindesiniz demektir. Ve eğer bu hal üzere ölürseniz karşılaştığınız en kötü felaketle karşılaşmış olursunuz ki işte bu nedenle apaçık bir ziyanda olursunuz. Nasıl olmaz ki? Hem de Allah, Şeriata başvurmayanların imanını reddederken… Allah Tebareke ve Teala’nın buyurduğu hakka kulak verin:


“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa 65)

Şunu iyi bilin ki; bir kalpte asla Şeriat düşmanlarının sevgisi ve onlara dostluk ile Allah’a iman aynı anda bir arada olamaz. Bu durumda eğer kendi analarımız, babalarımız ve çocuklarımız düşmanlarımız oluyorsa Zerdari ve askerleri nasıl olur? Yüce Allah’ın ne buyurduğu hakkında düşünün:

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Mücadele 22)

Ve yine yüce Allah şöyle buyuruyor: “İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.” (Tevbe 114)

Rasulullah’ın (s.a.v) buyurduğu hakkında da düşünün: “ İmanın en sağlam halkası, Allah için dostluk ve düşmanlık göstermek ile Allah için sevmek ve buğzetmektir.” (İmam Ahmed)

Ey Allah’ın kulları; nefsinizi ve dininizi muhafaza edin ve bu dünya hayatının sizi aldatmasına izin vermeyin. Kabirden sakının ki doğrusu kabir, ağır bir iştir…
Ve gerçekten her kişi, ailesi arasında doğar…
Ölüm, ayakkabılarının bağından daha yakın olduğu bir halde…

Bu mesele, bu dünyanın bir parçası olduğumuz müddetçe yalnızca gün meselesidir. Yarın kabirlerimize yerleşeceğiz ki muhakkak yarın, gözleyen için yakındır… İşte o zaman içimizden her birine “ Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim?” diye sorulacaktır ki Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Sabah akşam günde üç defa “Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve nebi olarak Muhammed’den (s.a.v) razıyım” diyen hiçbir kul yoktur ki Allah’ın onun üzerindeki hakkını yerine getirmemiş ve Allah’ı razı etmemiş olsun.” (İmam Ahmed)

Her kim Şeriattan razı değilse ve en kötüsü ona karşı savaşıyorsa (bilsin ki) Allah, ondan razı olmayacak ve onlar, pişmanlığın fayda vermediği bir günde pişman olacaklardır.

Her kim din olarak İslam’dan razı ise Şeriata karşı savaşan Zerdari ve ordusunu bedenen inkâr etmesi o kişinin üzerine farzdır. Eğer buna güç yetiremiyorsa sözlü olarak aleyhinde konuşmalıdır. Ve eğer buna da güç yetiremiyorsa kalbiyle inkâr etmeli ve buğzetmelidir ki bunun ötesinde hardal tanesi kadar iman yoktur. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

“Allah’ın benden önceki ümmetlere gönderdiği her nebinin ümmeti içerisinde sünnetine uyan ve emirlerini yerine getiren bir takım yardımcıları ve arkadaşları vardır
clip_image001.gif
Nebilerden sonra gelen, yapmayacakları şeyleri söyleyen ve emr olunmadıkları işleri yapmayan bir takım nesiller zuhur etti
clip_image001.gif
Onlara karşı eliyle cihad eden mümindir ; onlara karşı diliyle cihad eden mümindir , onlara karşı kalbiyle cihad eden mümindir . Bunun ötesinde ise hardal tanesi kadar dahi imandan bir eser yoktur.” (Müslim)

Ey Allah’ın kulları; Allah’ın dininin tesis edilmesini engelleyenlerin tarafında olursanız, batıl ilahlar (tağutlar) ve yollar için savaşırsanız, silahlarınız veya sözlerinizle onlara yardım ederseniz, onların fiillerini temize çıkarırsanız, Beyaz Saray’ın yöneticileri gibi Mücahidlere bozguncular ve teröristler şeklinde suçlamalarda bulunursanız yarın Allah’a ne cevap verirsiniz?

Size, “Dininiz nedir?” diye sorulduğu zaman yalan söyleyebilecek misiniz? Öyle olsaydı (yalan söyleseniz) bile bunun size yararı olmayacak. Eğer dininizin İslam olduğunu söylüyor fakat İslam sancağı altında durmak yerine dine karşı savaşlarında Obama’nın ve Zerdari’nin sancağı altında duruyorsanız -ki insanlar, sancaklarına olan bağlılıklarıyla bilinir ve tanınırlar- öyleyse hangi sancağa sadakat gösterdiğinize bir bakın.

Zerdari’nin, Amerikan tağutunun yolunda Allah’ın Şeriatına karşı savaş açtığı size gizli değil ki. Zira Allah-u Teala, tağutların ve kafirlerin yolunda savaşanları açıklamıştır. Onların üzerine ne cenaze namazı kılınır ne de Müslüman mezarlığına defnedilirler. Allah-u Teala’nın sözleri hakkında düşünün:

“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa 76)

Zerdari ve ordusu şeytanın müttefikidir. “Mücahidler nasıl olur da Pakistan ordusuyla savaşabilir?” diye çıkışan birisinin, ordusunun Müslüman bir ordu olduğunu iddia etmesi bunun tam aksini ispatlar.

Pakistan ordusunun aşiret bölgelerine gelerek Amerikaya yardım etmek ve onların taleplerini karşılamak amacıyla aşiretlerle savaşması ise bu gerçeğe eklenenlerdir. Bir Müslümanın, kafirlerin tarafında olması ve Müslümanlara karşı onlara yardım etmesi halinde imanının boşa çıkması ve mürted bir kafire dönüşmesi size gizli değil ki. Abdesti bozan şeyler olduğu gibi imanı boşa çıkaran şeyler de mevcuttur ki bu durum onlardan biridir.

Bu gerçeği, Allah-u Teala’nın sözlerinden başka ne açıklığa kavuşturabilir ki: “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Maide 51)

Bu Şer’i bir hükümdür ki “Kim onları dost edinirse o da onlardan olur.” Başka bir deyişle o kişi, bir kâfire dönüşmüştür. Hristiyan Amerikanın tarafında olan ve onları destekleyen kimler? Zerdari hükümeti ve ordusu değil mi? Size ne oluyor da bu şekilde hüküm vermiyorsunuz? Kafirlerin tarafında olanlar onlardandır velev ki namaz kılsa, oruç tutsa ve kendini Müslüman olarak görse de…


Size şu gerçeği hatırlatıyorum ki; Mücahidlerle savaşmak için Ruslar da Afgan ordusunu kullanmışlardı ve bugün benzerini Amerika yapıyor. İslam âlemindeki her ülkenin ordusu ve askeri gücü; dahili, harici veya her iki şekildeki ümmet düşmanlarının elinde oyuncak haline gelmiştir. Bu nedenle onlara katılmak caiz değildir. Gazze’ye karşı girişilen son savaşta bu durum oldukça açıktı. Zira sınırın diğer tarafındaki ülkelerin orduları Mücahidlerin, Filistin’deki kardeşlerine yardıma gelmelerini engellerken Arap askeri güçleri de Müslüman dostlarımızın Refah bölgesinden itibaren kuşatılmasına iştirak ettiler.

Bu mücahidler, evvelce Ruslara ve benzer şekilde onların hâkimiyeti altına girdikleri için Afgan ordusuna karşı savaştılar. Pakistan’ın ve İslam âlemindeki diğer ülkelerin âlimleri; kâfirlerin siperlerinde savaşmaları nedeniyle namaz kılsalar, oruç tutsalar ve kendilerini Müslüman olarak düşünseler bile onlara karşı savaşılması gerektiğine dair fetva verdiler. İşte bundan ders çıkarın…

İslama karşı savaşta Amerika ile aynı siperde savaştıkları için bugün benzeri, Pakistan ordusu için söylenebilir. Bu nedenle onlarla savaşmak, samimi Müslümanların üzerine vaciptir. Her kim, Müslümanları öldürmeye zorlandığını iddia ediyorsa (bilsin ki) bu tarz bir zorlama, Şer’an geçerli değildir. Birçok Müslüman bu iddia ile kandırılmıştır. O kadar ki Zerdari’nin adamları, batı sınır bölgelerindeki Pakistanlılara karşı savaşmaya zorlandıklarını veya Pakistan’a savaş açma konusunda Amerika’nın Hindistan’ı teşvik ettiğini söylüyorlar.


Üzülerek söylüyorum ki bazı Müslümanlar, anlamadan ve düşüncesizce benzer iddiayı tekrarlıyorlar. Bu tıpkı bir zalimin, çocuklarını ve kardeşlerini öldürmemen halinde seni öldürmekle tehdit etmesine benziyor. Onları öldürür müsün yoksa onunla savaşır mısın? Onunla savaşmaktan aciz olduğunu varsaysak bile bu durum, tek başına maruz kaldığın bir musibettir. Kendi canını kurtarmak için masum birinin canını almak senin için caiz değildir. Bu konudaki Şer’i hüküm budur.

Yayılmakta olan bu zorlama iddiasına ve kendisine inanılan kandırmacaya gelince; bu durum, mürted yöneticilerin Allah’ın dinini yıkmaya cevaz vermesiyle ve onu, kendi hevaları veya bunun için savaşanların hevalarıyla değiştirmeleriyle sonuçlanacaktır. Bu durum, Allah’ın ve peygamberlerinin (salât ve selam, hepsinin üzerine olsun) bildirdiklerinin tümüyle birlikte “Din yalnızca Allah’ın olsun” şeklindeki Allah’ın emrine karşı da bir başkaldırıdır.


Ey Allah’ın kulları; Allah’ın bildirdiği kişilerden olmadığınız konusunda dikkatli olun:

“İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir? Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.” (Ankebut 10-11)

Zerdari ve Yusuf Rıza’dan razı olma konusunda dikkatli olun; zira her ikisi de Muhammed’in (s.a.v) milletinden çıkmış ve ona karşı savaşmaktalar. Konuşmalarıyla bile olsa onları destekleyenlerin tümünü özellikle de şerli alimler ve şerli medyayı inkar etmek sizin üzerinize vaciptir ki onlar, Lal Mescidine saldırarak büyük bir vahşet işleyen, kız ve erkek öğrencileri katleden, Allah’ın Şeriatına çağrı yapanlardan başkasına kin beslemeyen, onların masum kanlarını döken, -bizim nasıl bir hesabımız varsa Allah ta nihai hesap görücüdür- bu nedenle her rukü ve secdesinde tüm hamdleri, kendisini öven Amerikaya has kılan evvelki ajana (Pervez Müşerrefe) -Allah, onu layık olduğu şekilde cezalandırsın- kılıf vermişlerdir.


Bugün bazı şerli alimler, yeni ajana (Zerdari) yardım ederek önceden olduğu gibi benzer rezil rolü ifa ediyorlar. Hiçbir Müslüman onların nifağı ve küfründen şüphe duymasın. Onlar kendi nefislerini ve malları korumak için İslam’ı ve Mücahidleri feda ediyorlar. Bu tür insanların mürtedlerin tarafında yer alması fiziksel olarak engellenmelidir.

Özetle Asif Zardari ve Ashfaq Kiyani ordunun önceliğini; İslam’a ve İslam’ın ikamesini talep edenlere karşı savaş açmak yerine İslam’ı, İslam takipçilerini ve İslam topraklarını korumaya çevirmesi gerekiyor. Ancak onlar, Peştun ve Beluş aşiretlerine karşı savaş açma ve onları katletmeye yönlendirilmiş durumda. Pakistan halkının çoğu bu haksız savaşa karşı çıkıyor.

Zerdari ise bununla (savaşla) yalnızca yüzde onluk bir oranla değil fakat çoğu zaman daha fazlasıyla beyaz saraydaki rüşvetçilerin taleplerini yerine getirdi. Dine ve ümmete karşı hainlik yapmış olması doğrusu emanete büyük bir ihanettir. Bu savaşla yalnızca Pakistan ekonomisini yıkıma uğratmakla kalmadı bundan daha tehlikelisini yaptı. Bu savaşla Pakistan’ın dinini, güvenliğini ve birliğini riske attı; siyonist-amerikan-yahudi tezgâhını uygulayarak Hindistan’ın, daha önce Doğu Pakistan’a yaptığına veya daha da kötüsüne benzer şekilde Pakistan’ın bölünmüş eyaletlerini baskı altına almasını ve onların üzerinde birer birer kontrol sağlamasını kolaylaştırdı. Bu durum karşısında Amerika, Pakistan’ın nükleer silahları konusundaki endişesini gidermiş olacak dahası Mücahidlere karşı savaşta Hindistan da bu savaşa katılmış olacak.


Dinlerini, güvenliklerini, birliklerini ve ekonomilerini tehdit eden Zerdari ve ordusuna karşı hep birlikte çalışmak, onu azletmek için çaba sarfetmek ve hesap vermesi için alıkoymak Pakistan’daki tüm Müslümanların üzerine vaciptir.

Pervez tarafından Pakistan’a muazzam bir zarar verilmiş olmasına karşın Zerdari’nin eylemlerinden doğacak sonuç çok daha kötü olacaktır. Onun ve ordusunun fitnesine bir son vermenin yolu sadece; onlara karşı Allah yolunda cihad etmektir. Bu durum, Allah Azze ve Cell tarafından açıklanmıştır:

“Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarını görendir.” (Enfal 39)

İdrak etmeniz gereken şu ki; bu ordu, İslam şeriatının kurulmasını küstahça engellemek için savaşan ve içinde hayrın bulunmadığı mürted bir ordudur. Cahiller ve münafıklar dışında kimse bu orduya bel bağlamaz. Zira Keşmir’i kurtaramadılar ve şu anda ise Pakistan hükümeti, Keşmir’in işgaline izin veriyorlar; Pakistan’ı yalnızca bir taife müdafaa edebilir ki onlar da Allah’ın izniyle Mücahid kardeşlerinizdir.

Son vermeden önce doğrudan Amerikaya birşeyler söylemek istiyorum fakat zamanın kısıtlı olması nedeniyle başlıkla ilgili meseleleri özetleyeceğim ve geri kalanını Allah’ın izniyle gelecekteki mesajlara erteleyeceğim.

Mantıklı olun ve birçok insanın neden Amerikayla savaşma ve ondan intikam alma konusunda hevesli olduğuna dair bahsettiğim sebepleri idrak edin velev ki bu sözlerim, beyaz sarayın ajan yığınlarının sağır kulaklarına ulaşabilir.

Diyorum ki; doğrusu 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren nefisler zulmün, evlerinden ve topraklarından tardedilmenin, sığınacak çadır ve yemek için dilenmenin acısını tatmadılar. Aksine; bu 19 birey, siyonistlerin elindeki amerikan silahları vasıtasıyla Filistin’deki kardeşlerinin yüzleştiği zulmü yalnızca duydular.

Bu nedenle onlar, ilk fırsatta okullarından ve üniversitelerinden ayrıldılar zira mazlum Filistin’i müdafaa etmek zorundaydılar. Eğer onların tattıkları felaketleri ve sıkıntıları tatmak zorunda kalsalardı (durum nasıl olurdu)? Obama, Zerdari ve ordusuna Swat halkının şeriatı tatbik etmesine yaşlı, kadın ve çocuk demeden 1 milyon civarında Müslümanın köylerinden ve evlerinden göç etmesine neden olan katliam, savaş, bombardıman ve yıkım vasıtasıyla engel olmasını emrediyor. Daha evvel evlerinde şereflice yaşayan bu insanlar, şimdi evsizler ve sığınacak çadır peşinde koşuyorlar.

Basitçe söylemek gerekirse; Obama, Amerika adına yeni nefret tohumları ekti ve intikam arzusu oluşturdu. Ektiği tohumların sayısı, Swat vadisi ve Güney-Kuzey Veziristan’ın aşiret bölgelerindeki dertli ve evsiz insanların sayısı ile eşit düzeyde. Ve bu sayıya ilave olarak bu insanlara yakınlık hissedenler de var. Bununla Obama, Müslümanların kininin ve Amerikayla savaşanların sayısının artmasına neden olan atalarının adımlarını takip etmiş oldu ve yeni uzun bir savaş ortaya çıkardı. Öyleyse Amerikan halkı, liderleri tarafından yıllar içinde ekilen ağaçların meyvelerini, on yıllarca toplamaya devam etsinler…


Son olarak; şair Yusuf Ebu Hilale tarafından yazılmış olan bir şiirin mısralarını, kendimi ve kardeşlerimi teşvik etmek için okuyacağım. Bu mısraları, özellikle Afganistan ve Pakistan mücahidleri başta olmak İslam Ümmeti içindeki her bir Mücahide ve yine özel olarak Peştun aşireti mücahidleri ve Mü’minlerin Emiri Molla Muhammed Ömer’e (Allah, ona zafer bahşetsin) ithaf ediyorum ki onlar, kafirlerin uluslar arası güçlerine karşı Afganistan ve Pakistan’da ümmetin yerine savaşın yükünü taşımaktalar. Allah’tan niyaz ediyorum ki onları sabit kılsın, hedeflerine ulaştırsın, şehidlerini kabul etsin, yaralılarına şifa versin, onlara yardımını ulaştırsın, düşmanlarını bozguna uğratsın ve onların bu dünyada yitirdiklerinin yerine ahirette onlara daha iyilerini versin. (Amin)


Kendime ve kardeşlerime açıkta ve gizlide Allah’ın azabından sakınmalarını nasihat ediyor ve diyorum ki: Sabırlı olun ve düşmanlarınızı sabır yarışında mağlup edin zira siz hak üzere bulunuyorsunuz. Ya İslam’ın gölgesi altında yaşayacağız ya da şerefli bir ölümü tadacağız. Gevşemeyin; -Allah size merhamet etsin- yolun zorluğuna ve yardımcıların azlığına rağmen kafirlerin uluslararası güçlerine ve ajanlarına karşı uzun bir savaşa kendinizi hazırlayın. Müslümanların zarar görmelerine sebebiyet vermeyin…


Allah’ın dini için sancağı en yükseğe kaldırdınız
Şiarınız ise Tevhid ve Allah-u Ekber idi
Korkusuzca bir ölüm okyanusundan geçtiniz
Ki ölümden ve hiçbir şeyden korkmadınız
Yolunuz takip etmek için zor ve tehlikeli
Ki o yolda, birçok fedakârlık ve engel mevcuttur
Yolunuz, iki zaferden birinin yoludur
Yolunuz, zafer ve güçlendirici yardım yoludur
Siz ki din, şeref ve himaye yolunda ölürsünüz
Her kim bu yüce yolda ölmeyi başarmışsa doğrusu o, affedilmiştir


Tüm Müslümanları, Mücahidlere destek olmaları ve dünyanın her tarafında onlara yardım etmeleri konusunda teşvik ediyorum. Dikkat edin ki; kafirlerin uluslararası güçlerinin liderleri, ümmete karşı savaşta ana savaş meydanının Afganistan’a ve Pakistan’a doğru yön değiştirdiğini ilan ettiler. Bu nedenle zekatlarınızı verip bu bölgelere destek olmalısınız. Son olarak; Ebu Hilale’nin sözleriyle sizleri baş başa bırakıyorum:

Tüm kınayıcıları ve hidayet yolundan sapanları reddettim;
Ki bunlar, uyku ve tembellik dışında hayatta hiçbir şey elde etmemişlerdir.
Ki bunlar, çevrelerinde savaşın ateşi alevlenirken meclislerinde oturanlardır.
Ki bunlar, yolda kaybolmuş bir haldeyken hedeflerine ulaştıklarını düşünenlerdir.
Geçmiş olanlarla onurlanırım;
Ki onlar, zorluklar hakkında soru sormayanlardır.
Ki onlar, çalkantılara rağmen menzillerinden geri dönmeyenlerdir.
Ki onlar, kargaşaların karanlığına kanlarıyla ışık verenlerdir.
Ey yorgunluk hissetmeden dört nala koşan tay
İzzet gemisi büyük dalgalara rağmen yelken açtı
Kınından çekildiği zaman parlayan kılıç, şimşek gibi aydınlatıyor
İntikamı canlandıran fırtına, beldeleri bir yandan bir yana kırıp geçiriyor
Sen ise onur simgesi olan bir Mücahid olarak geriye kaldın
Çarpışma başlasa veya onlar silahsız olsa da Afgan çocukları vazgeçmezler
Onlar ki pişmanlık ve üzüntüyle büyürler ve kızgın ateşte yaşlanırlar
Elbiseleri hüzündür; onu asla çıkarmazlar
Toprakları dört nala koşan atların kıvılcımlarıyla damgalanmıştır
Bombardıman gürlemesinin altında ateşe verilmişlerdir

Haykırırken çocuklar, kafatasları toz haline getirilmiştir
Onlara meydan okuyan ne onları küçük düşürebilir ne de başarısızlığa uğratabilir
Halk yığınlarının başları, çaba sarfetmeye devam ettikleri müddetçe dik kalır
Onlara, cihadınız münasip değildir; Allah’a sığınmanız şüphesiz ki bir yalandır diyenler var
Ey giderek ümmetin gerisinde kalan kişi; sen doğru dürüst görmezsin

Bunu söylemenin nedeni yalnızca basiretinin bağlanmış olmasıdır
Aklının Rasullerin öğrettiklerinden sapmış olmasıdır
Görüşlerinin, Allah’tan korkma ve hakkıyla amel etme konusunda sapmış olmasıdır
Ki şirkin ateşi, kan dökülmeden sönmez…

(Çev: Takva) Pressmedya
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt