Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şaz Görüş Nedir?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Fıkıhta her ictihad kabul edilmez, içinde şaz görüşler de bulunabilirmiş (Ehli Sünnet alimlerinden bile), bir görüş ne zaman şaz olur ve bunun şaz olduğunu biz nasıl anlarız?

Şaz görüşlerden bazıları bunlarmış:
1.) Mut'a nikahların caiz oluşu (Şia'nın görüşü)
2.) Defden hariç tüm müzik aletlerin caiz oluşu (bazı Ehli Sünnet alimlerimizin görüşleri)
3.) Bir erkeğin dörtten fazla zevcesi olabilmesi
4.) Dördünce defa içki içerken yakalananı ceza olarak öldürmek
5.) Faizi Darul Harbte caiz görmek (İmam Ebu Hanife'nin görüşü)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ŞÂZZ

Tek, eşsiz, benzersiz, kaide dışı. Hadis ilminde şâzz tür hadis çeşididir. Hadis ilmindeki ıstılâhî anlamı şöyledir: "Makbûl olan ravînin kendisinden daha makbul olana muhalif olarak rivayet ettiği hadis." Bu durumda daha makbul olanın rivayet ettiğine mahfûz denir (Tehanevî, Keşşafu Istılahâtî'-l-Funûn, I, 741).

İmam Şâfiî ve onu izleyen Hicâz uleması şâzz'ı şöyle tarif etmişlerdir:

"Sika olan ravinin, diğer sika ravilere -gerek metinde, gerek senedde- ziyade ve noksanlıkla muhalif olarak rivayet ettiği hadistir." Ayrıca İmam Şâfiî, "Şâzz hadîs, başkasının rivayet etmediğini rivayet eden sikanın hadîsi değil, sikanın nâs'a, yani diğer sikalara, muhalefet ettiğidir" açıklamasını da getiriyor.

Bu tariflerin ikisine göre de şâzz'ın ravisi sikadır. Ancak mahfûzu rivayet eden ravî ondan daha sağlamdır. Bu sağlamlık ve kuvveti tesbit edebilmek için şu şartlar aranır:

1- Ya mahfûzu rivayet edenin zabtı daha sağlamdır,

2- Veya mahfûzu rivayet eden sika ravinin sayısı birden fazladır,

3- Yahut tercih sebeblerinden birisiyle mahfûzun kuvveti sabit olur ki bunu tesbit ricâli tanımakla, mutabilerini ve şahidlerini (onu destekleyen aynı meâldeki hadisleri) araştırmakla mümkün olur (A. Naim, Tecrid Mukaddimesi, I, 120).

Yukarıdaki tariflere uygun şâzz hadisler kabul görmüş ve şâzzdır denilmeden Kutub-u Sitte gibi mûteber hadis mecmualarına alınmıştır. Meselâ, "İnneme'l-a'malu bi'n-niyyât" hadîsi bunlardandır.
(Buharî, Bed'u'l-Vahiy,1; İman,14; Nikâh, 5; Talâk,11; Menâkıbu'l-Ersâr, 45; Itk, 6; Eyman, 23; Hıyel,1; Muslim, İmâra,155; Ebû Dâvûd, Talâk, 11; Tirmizî, Fedailu'l-Cihad 16; Neseî, Taharet, 59; Talâk, 24; Eyman, 19; İbn Mâce, Zuhd, 26; İbn Hanbel, I, 25).

Şâzz hadsi başka şekilde tarif edenler de vardır. Meselâ Hâkim ve Ebû Ya'lâ el-Halîlî bunlardandır. Hâkim şâzz'ı şöyle tarif eder: "Bir sika'nın mutabii olmaksızın munferiden rivayet ettiği hadistir."

El-Halil ise, "Tek bir isnaddan başka isnadı bulunmayan ve ravisi sika (güvenilir) olsun veya olmasın, bu isnadla tek kalan hadistir. Ancak ravî sika-değilse hadis metruktur. Sika ise hadîsin üzerinde durmak lâzımdır, huccet olarak kullanılamaz" diye tarif ediyor.

Hâkim tarifinde tek kalmayı (infirad) şart koştuğu gibi, diğer sika ravilere muhalefeti de göz önünde bulunduruyor. Çünkü sika ravinin mütâbiinin bulunması rivayetin diğer sika ravilere muhalif olmadığına delâlet eder. Rivayetinde tek kalan ravî sika ise, bu rivayetle gelen hadîs şâzzdır, fakat ravînin zabtında ve hafızasında bir tereddüt bulunursa hadîsin isnadında illet var demektir. Bu ise hadîsin muallel olduğuna delâlet eder (Talât Koçyiğit, Hadîs Usulu, s. 111-112).

Şâzz hadîs isnadda aykırı olabileceği gibi metinde de olabilir. Bu durum şöyle örneklendirilebilir:

1-İsnadda aykırılığa örnek: Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce, Sufyan b. Uyeyne tariki ile Amr b. Dînâr, İbn Abbas'ın kölesi Avsece ve İbn Abbas isnadı ile şöyle bir rivayette bulunmuşlardır:

"Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bir adam vefat etti. Arkasında mirasçı olarak kimse bırakmadı. Yalnızca azad ettiği bir kölesi vardı. Rasûlullah (s.a.v.) adamın mirasını köleye verdi" (Ebû Davûd, Ferâiz, 3; Tirmizî, Ferâiz, 4; İbn Mâce, Ferâiz, 2).

Hammâd b. Zeyd bu hadîsi Amr b. Dînâr-Avsece isnadıyla İbn Abbas'ı zikretmeden mursel olarak rivayet etmiştir. Böylece Hammâd'ın rivayeti şâzz olurken, Sufyan tarîkinden gelen rivayet mahfuz olmaktadır.

2- Metinde aykırılığa (ihtilâfa) örnek:

Muslim, Nubeyse el-Huzelî'den Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Teşrîk günleri, yeme ve içme günleridir" (Muslim, Sıyam, III, 351-352).

Hadîs bu şekliyle sahihti olarak rivayet edildiği halde, Musa b. Uleyy b. Rabâh, babasından, o da Ukbe b. Amr isnadıyla "Arafe günü" ilâvesini yaparak hadîsi, "Arafe günü ve teşrîk günleri, yeme ve içme günleridir" şeklinde rivayet etmiştir.

Musa b. Uleyy'in bu şekildeki rivayeti şâzz'dır.

Abdû'l-Vâhid b. Ziyâd, A'meş vasıtasıyla Ebu Salih'ten, o da Ebu Hurayra'den şöyle bir hadis rivayet etmiştir:

Herhangi biriniz sabah namazının iki rekat (sünnet)ini kıldığı vakit sağ tarafı zerine uzansın."

A'meş'ten bu hadîsi rivayet eden Abdu'l-Vahid b. Ziyâd yine A'meş'ten rivayet eden diğer bütün sika ravilere muhalefet etmiştir. Çünkü bu ravilerden hiçbiri, bu hadîsi Rasûlullah (s.a.v.)'in sözü olarak nakletmemiş, sadece, "Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazının iki rekât (sunnet)ini kılınca sağ yanı üzerine uzanırdı" şeklinde fiilî sünnet olarak haber vermiştir (Tecrîd Tercemesi, Mukaddime, I, 123).

Abdu'l-Vahid hadîsi kavlî olarak nakletmekle tek kalmış, sika ravilerin rivayetine muhalefet etmiştir (Talât Koçyiğit, Hadîs Usulu, 112-113; Mucteba Uğur, Hadis Dersleri, 54-55).

İbnü's-Salâh şâzz konusuna şu açıklığı getirir: "Eğer ravi rivayetiyle, hâfıza ve zabt yönünden kendisinden daha üstün bir kimsenin rivayetine muhalefet eder ve kendi rivayetinde tek kalırsa, o ravinin rivayeti merdûd şâzz'dır. Böyle bir muhalefet olmaz ve sadece öbürünün rivayetinden farklı olarak kendi rivayetine bir şey ilâve etmekle bu rivayetle tek kalırsa, hafıza ve zabt bakımından durumuna göre rivayeti değerlendirilir. Söyle ki; muhalif rivayette tek kalan ravi, hâfıza ve zabt bakımından kendisine güvenilir bir kimse ise rivayeti sahîh, hafıza ve zabtına o derece güvenilir bir kimse değilse rivayeti hasen veya bu güvenin daha aşağı derecelerine göre şâzz, münker ve merdûd olur" (T. Koçyigit, a.g.e., 112, İbnü's-Salâh, Mukaddime, 36).

Kıraatte Şâzz:

Kur'an'ın mutevatir olan on kıraati (Kıraat-i Aşera)nin dışında kalan kıraatlerdir.

Suyûtî ve Zerkeşî şâzz kıraati şöyle tarif ederler: "Mutevatir kıraatlere mahsus olan üç şarttan birisi eksik olursa o şâzzdır" (Suyûtî, el-İtkan, I, 73; Zerkeşî, el-Burhan, I, 331).

Mutevatir kıraatlere ait üç şart şunlardır:

1- Bir vecihden bile olsa Arabca'nın gramerine uygun olmalıdır.

2- Takdiren olsa bile, Osman (r.anh)'a nisbet edilen mushaflardan birinin resm-i hattına uygun olmalıdır.

3- Meşhur yedi ve on kurranın kıraatinden başka olsa bile, sahîh ve muttasıl bir senedle Rasûlullah (s.a.v.)'a ulaşmalıdır (Subhi es-Salih, Kur'an İlimleri, Ter. Said Simşek, 200).

İşte bir kıraatte bu şartlardan birisi eksik olursa ona "şâzz kıraat" denir.

Şâzz kıraate örnek: İbnu's Sumeylâ'nın Yûnus sûresinin 92. âyetini, "fe'l-yevme nunahhîke bi'bedenike litekûne limen halefeke âyeten" diye okuması.

Şâzz kıraat imamları

1- Muhammed b. Abdurrahman b. Muhaysın (İbn Muhaysın).

2- Ebû Muhammed Yahya b. el-Mübarek b. el-Muğîre el-Adevî el-Basrî (Yezîdî).

3- Ebû Saîd el-Hasen b. Yesâr el-Basrî (Hasen-i Basrî).

4- Ebû Muhammed Suleyman b. Mihran el-A'meş el-Esedî el-Kûfi (el-A'meş) (Abdu'l-Fettâh el-Kâdî, el-Kıraâtu'ş-Şâzze, 9-15).

Şâzz kıraatlerin kısımları:

1- Sahabenin icmaına dayanan, fakat tevatür derecesine çıkamayan kıraatlerdir. Bunlara "Âhâd" kıraatler denir. Bunlar da ikiye ayrılır:

a) Meşhûr olan şâzz kıraatler.

b) Meşhûr olmayan şâzz kıraatler.

Bu kıraatler bütün imamlara göre muteber sayılmazlar ve dinî hükümlere delil olarak kullanılamazlar.

2- Gramer bakımından tashîh tekliflerinden ibaret olan ve hiçbir dinî esasa dayanmayan şâzz kıraatler (İ. Karaçam, Kur'an-ı Kerîmin Nüzûlü ve Kıraati, Konya 1974, 286-287; Celâleddin Karakılıç, Tecvid İlmi, Ankara 1977, 167-169).

Şâzz kıraatlerin hükmü:

Mekkî b. Ebî Tâlib ve İbnu'l Cezerî, şöhret bulması şartıyla şâzz kıraatin kabul edilip okunabileceğini söylemekle (Abdu'l-fettah el-Kâdî, a.g.e., 7) beraber ulema, şâzz kıraatin okunamayacağında icma etmiştir. Ulemadan bir kısmının bu konudaki görüşleri şöyledir:

İbnus-Subkî: "Şâzz kıraatleri okumak caiz değildir. Kur'an olmadıkları için namazda ve haricinde okunamazlar."

İmam Nevevî: "Namazda ve namaz dışında şâzz kıraatleri okumak caiz değildir. Çünkü onlar Kur'an değildir. Kur'an ancak tevaturle sabit olur. Şâzz kıraat ise mutevatir değildir. Bundan başkasını söyleyen ya yalancıdır veya cahildir. Eğer bunu kabul etmeyip de bir kimse şâzz kıraatle okursa, namaz ve onun dışındaki kıraatî reddedilir."

Babdat fakihleri, şâzz kıraatle okuyan kimsenin tevbe etmesinin lüzumu üzerinde ittifak etmişlerdir.

İbn Abdi'l-Berr, şâzz kıraatle namaz kıldıranın arkasında namazın sahih olmayacağı konusunda müslümanların icmaının bulunduğunu nakleder.

Zerkeşî, Mâlikî mezhebinde olanların da aynı görüşte olduklarını ve İmam Mâlik'in mushafın hattına uymayan, İbn Mes'ûd ve diğer sahabeden birinin kıraati ile okuyan kimse hakkında, "Onun arkasında namaz kılınmaz" dediğini nakleder.

Subhi es-Salih, Kur'an'ın âyetlerinin sayısını, Kur'an'daki en uzun ve en kısa kelimelerin hangisi olduğunu, Kur'an'daki harekeli harflerden en çok hangilerinin olduğunu tesbit etme çalışmaları yanında şâzz kıraatlerle uğraşmayı da bir nevî ilmî israf olarak niteledikten sonra, "Değilse onlar da kesin olarak biliyorlar ki, Kur'an olması kesinleşmeyen bir kıraat, kendileri için de, başkaları için de, onu namazlarda veya diğer zamanlarda okumak caiz değildir ve hiç kimse bunlara inanmaya mecbur tutulamaz" demektedir (Zerkeşî, el-Burhan, I, 152, 222, 254, 333; İ. Karaçam, a.g.e., 287-288; S. es-Salih, a.g.e., 199-200).

Usûlü Fıkıh: Mutevatir bir nassa dayanan hüküm, dinin zarûrî olarak bilinen hükümlerine dahil olup, böyle bir hükme aykırı düşen her haber şâzz kabul edilir.

İcma ehline dahil olmayan bir kimsenin, icma ehline muhalefeti şâzz sayılır. Bazı fakihlere göre tuhaflıklarıyla tanınan bilginler ve bu arada kıyası reddedenler icma ehline dahil olmazlar. (M. Ebû Zehra, İslâm Hukûku Metodolojisi, ter., A. Şener, 203, 299)





Şâzz Hadîsler

Bir şeyle cemaattan ayrılıp tek kalan, istisna teşkîl eden kimse veya şey manâsına gelen şâz kelimesi, hadîs ıstılahında, güvenilir bir râvinin, ce*maatın rivayetine muhalif olarak rivayet ettiği ve bu rivayeti ile tek kaldığı hadîs için kullanılmış bir tabirdir. Öyle ki, râvinin rivayeti ile cemaatın ri*vayeti arasında bir tercîh yapmak gerektiği zaman, râvinin rivayeti terkedilir ve daha çok isnadla gelen cemaatın rivayeti tercîh edilir. Bu sebebledir ki şâz hadîs, zayıf hadîsler arasında yer alır.
Şazın genel olarak kabul edilen bu tarîfi yanında ileri sürülmüş başka tarifleri de vardır. Bu tariflerin ilki İmam eş-Şâfı'î (Ö. 204)'ye aittir. îbnu's-Salâh'm Yûnus îbn Abdi'l-Alâ'dan naklen bildirdiğine göre, eş-Şâfî'î şöyle demiştir: "Şâz, güvenilir olan bir râvinin rivayet edib de başkalarının ri*vayet etmediği hadis değil, fakat güvenilir bir râvinin, başkalarının rivayet ettiği hadîse muhalif olarak rivayet ettiği hadîstir" (Ulûm'l-hadîs, s. 68. Keza bkz. el-Hâkim, Marifet ulûmi'l-hadis, s. 119)


Eş-Şâfi'fnin bu tarifinden anlaşılıyor ki, şaz olan hadîs, başkalarının rivayet ettiği hadîse muhalif olması dolayisıyle makbul olmayan bir hadîstir; çünkü başkalarının hadîsi, rivayet edenlerinin çokluğu dolayısıyla tercîhe şayandır.
Ebû Ya'lâ el-Halîlî (Ö. 446) ise, daha farklı bir tarîf vermiş ve "tek bir isnadtan başka isnadı bulunmayan ve râvisi güvenilir olsun veya olmasın, bu isnadla tek kalan hadîstir" demiştir. (Ulûmu'l'hadis, s. 69)
El-Hâkim en-Neysâbûrî (Ö. 405)'nin tarîfi de Ebû Ya'lâ'nm tarifinden farklı değildir. Ona göre şâz, güvenilir râvilerden birinin rivayetiyle tek kal*dığı hadîstir. Öyleki bu hadîsin mutâbi'i de yoktur. (Ma'rifet ulûmıl-hadhis, s. 119)
Gerek el-Hâkim en-Neysâbûri'nin bu tarifi ve gerekse Ebû Yala el-Halîlî'nin bundan farklı olmayan tarîfî, karşımıza, râvinin, rivayeti İle tek kaldığı hadîsi şâz olarak çıkarmaktadır. Buna göre, muteber hadîs ki*taplarında sahîh olarak yer alan pek çok hadîsi şâz olarak değerlendirmek gerekecektir. Meselâ innem'l-a'mâlu bi'n-niyât hadîsi, ferd olan bir hadîstir: Ömer İbnul-Hattâb, bu hadîsi Hazreti Peygamberden rivayetinde teferrüd etmiş, yâni tek kalmıştır. Keza Alkame İbn Vakkâs, Ömer'den, Muhammed îbn İbrahîm, Alkame'den, Yahya ibn Sa'îdde Muhammed îbn îbahîm'den ri*vayetlerinde tek kalmışlardır. Bu bakımdan rivayet garîbtir. Bununla beraber bu hadîs, el-Buhâri'nin Sahîh'm başında zikrettiği ilk hadîs olmuş, hiç kimse onu şâz olarak tavsîf etmemiştir.
O halde şâz, el-Hâkim ve Ebû Ya'lâ'nın tariflerinde ortaya koydukları şazdan farklıdır ve her iki imamın tariflerinde göze çarpan noksanlık, bu farkı meydana getirmektedir. Zaten Îbnu's-Salâh'ın bu iki imamın tariflerini ele alışı da bu noksanlığa işaret etmek ve asıl şâzm ne olduğunu ortaya koy*mak içindir.
Îbnu's-Salâh, şazın el-Hâkim ve el-Halîlfnin zikrettikleri şe*kilde olmadığını söyledikten sonra şöyle der:

"Râvinin rivayeti ile tek kaldığı hadîse bakılır. Eğer bu hadîs, onun ri*vayet eden râviden hıfz ve zabt yönünden daha üstün bir başka râvinin (aynı hadîsle ilgili) rivayetine muhalif ise, işte o zaman rivayeti ile tek kalan râvinin hadîsi merdûd şazdır. Fakat muhalefet söz konusu değilse, yâni munferid rivayet, bir başkasının rivayetine muhalif (aykırı) değilse, o zaman, onu rivayet eden kimse için bir kadh sebebi değildir. Fakat ri*vayetinde tek kalan kimse, zayıf, güvenilmeyen bir kimse ise, işte o zaman tek kalması onun için bir kadh (cerh) sebebi olur".
Îbnu's-Salâh'ın bu açıklamasından anlaşılıyor ki, bir hadîsin şâz olarak tavsif edilebilmesi için, onun ferd olması, yâni yalnız bir kişi tarafından rivayet edilmiş olması yeterli değildir. Bu hadîsin aynı zamanda başkaları tarafından nakledilen varyantına da muhalif olması gerekir; tâ ki, bu hadîsle muhalifi arasında tercih yapmak durumu hasıl olsun ve muhalifi ya râvisinin daha âdil ve hafız olması, ya da râvilerinin çokluğu dolayısıyle tercîh edilebilsin, işte bu durumda tercih olunan hadîs mahfuz olarak kabul edilirken (Mahfuz Hadîsler), diğeri terkedilmiş olur ve buna şâz denir.

İbn Hacer (Ö. 852), şazın daha açık bir tarîfini vermiş ve bir örnekle de onun daha kolay anlaşılmasını sağlamıştır. Bu konuda şöyle demiştir: "Bir râvinin hadîsine, ya zabt fazlalığı, ya zabt fazlalığı, yahut aded çokluğu, yahutta diğer tercîh sebeblerinden birisi dolayısıyle kendinden daha üstün bir başka râvi yönünden muhalefet vâki olursa, daha üstün olduğu için tercîh olunana mahfuz, diğerine, yâni terkedilene şâz denir. Et-Tırmizî, en-Nesâ'î ve İbn Mâce'nin Sufyân İbn Uyeyne tarîki ile rivayet ettikleri "Pey*gamber devrinde bir adam vefat etmiş ve âzâd ettiği köleden başka vâris bı*rakmamıştır..." hadîsif ( Ebû Dâvûd, Sünen, II. 112; İbn Mâce, Sunen, II. 167) buna bir misal teşkîl eder.
Bu hadîsin İbn Abbâs'a bağlanmasında îbn Curayc ve diğerleri İbn Uyeyne'ye tâbi ol*muşlar, Hammâd İbn Zeyd ise, bunlara muhalefet etmiş ve hadîsi Amr İbn Dînâr vasıtasıyle Avsece'den nakletmiş, fakat İbn Abbâs'ı zikretnıemiştir. Ebû Hatim der ki: "Mahfuz olan îbn Uyeyne'nin hadîsidir". Hammâd İbn Zeyd, adalet ve zabt ehlinden olmakla beraber, Ebû Hatim sayı bakımından Hammâd İbn Zeyd'e nisbetle daha çok olan kimselerin rivayetini tercîh et*miştir. Bu açıklamadan anlaşılıyor ki şâz, makbul olan râvinin, kendisinden üstün olan kimselere muhalif olarak rivayet ettiği hadîstir. Istılah yö*nünden şâzm muteber olan tarifi budur" (Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları)
 
Üst Ana Sayfa Alt