Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Ahirette Hesaba Çekilen Herkes Helak Olacak mı?

AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum we Rahmetullahi we Beraketuh


Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:

"Ahirette kimin hesabı münakaşa edilirse, azaba maruz kalacak demektir!" buyurmuşlardı. Ben: "Nasıl olur? Allah Teâla hazretleri (meâlen):

"O vakit kimin kitabı sağ eline verilirse; kolay bir hesabla muhasebe edilecek ve ehline sevinçli olarak dönecek" (İnşikak 7-9) buyurmadı mı, (bu hesap münakaşası değil mi)?" dedim.

"Hayır! buyurdular, bu (münakaşa değil) arzdır. Kıyamet günü hesâba çekilen herkes mutlaka helak olmuş demektir!"

Buhari, ilim 35, Tefsir, İnşikak 1, Rikak 49; Müslim, Cennet 80, (2876); Ebu Davud, Cenaiz 3, (3093); Tirmizi, Kıyamet 6, (2428).

Hocam bu hadisin şerhi nedir, heseba çekilen herkes cehennemlik mi ? Yoksa burdaki helak, hesabın zorluğu masasına mı geliyor?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykumu's selam we rahmetullâhi we berakâtuh;

Âişe (r.anha)'dan demiştir ki: (Ben Rasûlullah s.a.v.'e hitaben) "-Ey Allah'ın Rasûlu, ben Kur'ân'da en şiddetli olan âyeti biliyorum" dedim.
"O hangi ayettir ey Âişe" diye sordu.
(Ben de) "Yüce Allah'ın ...kötülük yapan cezasını çeker sözüdür." diye cevab verdim.
(Bunun üzerine) "Ey Âişe! Bir mu'mine bir musibet -yahut da bir diken- isabet eder (o kul da buna sabreder)se (bu musibete sabretmesi) onun (istemiş olduğu) amellerinin (kendisince) en çirkin(ler)ine karşılık olur (da hesaba çekilmez. Kıyamet gününde günahlarından dolayı) hesaba çekilen kimse(ler) ise (mutlaka) azab görür" buyurdu.
(Âişe de): "Allah (Kur'ân-ı Kerîm'inde) O kolay bir hesaba çekilecek." (İnşikak 8) buyurulmuyor mu? diye sordu.
Rasûl-u Ekram de: “O (amellerin Allah'ın huzuruna) arzedilmesidir. (Kulun günahlardan hesaba çekilmesi değildir) Ey Âişe! İnceden inceye hesaba çekilen kimse (mutlaka) azaba uğratılır' buyurdu.
(Ebû Davûd, Cenâiz, Bab 1, Hadis no: 3093; Buhari, ilim 35, Tefsir, Hadis no: 462, rikak 49, 51; Muslim, cenne, bab 18, Hadis no: 79, 80; Tirmizî, tefsîr, Bab 76, Hadis no: 3337; Ahmed b. Hanbel VI, 49, 91, 108, 167)


Ebû Dâvûd der ki: Bu rivayet îbn Beşşar'indir (Beşşar bu hadisi) "Bize (bunu) îbn Ebî Muleyke haber verdi" diyerek (tahdis sigasıyla) rivayet etti.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Suveyd b. Nadr, Abdullah b. Mubârak vasıtasıyla Osman b. Esved’den bu senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır.
Muhammed b. Ebân ve başkaları Abdulvehhab es Sekafî vasıtasıyla Eyyûb’tan, İbn ebî Muleyke’den, Âişe’den bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmişlerdir.

Açıklama:

Aişe (r.anha) “Kim kötülük yaparsa cezasını çeker." (Nisa 123) meâlindeki âyet-i kerîmenin metninde bulunan " =kim" kelimesinin mu'min, munafık ve kâfir tüm insanları içine alan genel kapsamlı bir kelime oluşuna ve nekre olan " =kötülük" kelimesinin de şarttan sonra gelmiş olduğuna dikkat ederek, bu âyet-i kerimeden mu'min olsun, kafir olsun her insanın, işlemiş olduğu günahların tümünden ceza göreceği, hiçbirinin bağışlanamayacağı manâsını çıkarmıştır. Gerçekten de âyet-i kerimenin zahirinden anlaşılması gereken budur. Çünkü " o " kelimesi, bir şart edatıdır ve genel kapsamlı bir kelimedir. Şarttan sonra gelen nekre kelimeler de genellik kazanır ve dolayısıyla kapsamları genelleşir. Bu kaideden hareket edince, âyet-i kerimeden "büyük ya da küçük herhangi bir günah işleyen herhangi bir kimsenin mutlaka bu günahın cezasını çekeceği ve bu kimsenin başına gelen musibetlerin veya çekmiş olduğu hastalıkların onu bu cezadan kurtaramayacağı" manası çıkar.

Fakat Peygamber (s.a.v.), Aişe'nin bu anlayışının yanlış olduğunu ve Allah'ın lutfu keremiyle hastalıklara ve belalara maruz kalan kulların çektikleri bu sıkıntıların sabretmeleri halinde günahlarına keffaret olacağını haber vermiştir. Nitekim Rasûl-u Zîşan Efendimizin şu hadisleri de bu gerçeğe ışık tutmaktadır.
"Her kim kötülük işlerse onun sebebiyle ceza görür." (Nisa 123) âyet-i kerimesi inince müslümaniara pek şiddetli te'sir etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Orta yolu tutun, doğruyu arayın. Müslümanın başına gelen her musibette bir keffaret vardır Hatta vucudundan sıyrılan her sıyrıkta veya batan her dikende bile." (Muslim, Dirr 52; Tirmizî, tefsîr 4, 24; Ahmed b. Hanbel 11,248; VI,167)

Ebû Bekir es-Sıddık (r.anh)'den demiştir ki:
Peygamber (s.a.v.)'in yanında idim ve ona şu ayet indirildi. "Bir kötülük işleyen onun cezasını çekecek ve kendisine Allah'dan başka dost veya yardımcı bulamayacaktır."(Nisa 123)
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Ey Ebû Bekir, bana indirilen bir âyeti sana okuyayım mı?" buyurdu.
Ben de : "Evet ya Rasûlullah dedim.
(Ebû Bekir sözlerine şöyle devam etti) "Sonra Rasûl-u Ekram o âyeti bana okuttu ve ben farkında olmadan belimde bir burkulma hissederek gerildim.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Neyin var ya Ebâ Bekr?" diye sordu.
(Ben de) "Ey Allah'ın Rasûlu babam ve anam (varım yoğum) uğrunda feda olsun, hangimiz kötülük yapmamıştır. Ve biz yaptıklarımızla cezalandırılacağız? dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: "Sana ve (diğer) mu'minlere gelince, Ey Ebû Bekir, sizler bu kötülüğün cezasını dünyada çekeceksiniz ve neticede Allah'a günahsız olarak kavuşacaksınız. Ötekiler (kâfirler) ise bu kötülükler onlar için birikecek ve neticede bunun cezasını kıyamet gününde çekeceklerdir."
(Tirmizî tefsîr, (4) 25)
Ancak İmam Tirmizi bu hadis hakkında: "Bu hadis garibdir. İsnadında söylenti vardır." demiştir.

Bu mevzuda Muslim'in rivayet ettiği bir hadiste şu mealdedir:
"Kafir, bîr hayır işlediği vakit, onun sebebiyle kendisine dünyadan bir nimet verilir. Mu'mine gelince, şubhesiz Allah onun hasenatını ahirette biriktirir, laatından dolayı dünyada da akabinde rızık verir." (Muslim, sıfatu'l-munâfikun, 57)

Yine Muslim'den rivayet edilen bir başka hadis-i şerifin meali de şöyledir:
"Şubhesiz ki Allah, hiçbir mu'mine işlediği hayrı mukâfatsız bırakmaz. O hayır sebebiyle, hem dünyada dilediği verilir, hem de ahirette mukafatlandırılır. Kâfire gelince, dünyada Allah için yaptığı hayırlar karşılığında ona rızık verilir. Ahirete vardığında onun kendisiyle mukâfatlandıracağı bir hayrı yoktur." (Muslim, sıfatu'l-munâfikun, 56)


Hasan-ı Basri (rahimheullah), Muslim'in rivayet ettiği bu ikinci hadis-i şerife bakarak "Kötülük yapan cezasını çeker..."(Nisa 123) âyet-i kerimesinin kâfirler hakkında inmiş olduğunu, binaenaleyh onların işlemiş oldukları büyük küçük tüm günahlardan hesaba çekilerek azaba uğratılacaklarını, mu'minlerinse Allah'tan korkuları sebebiyle, gözlerinde büyütmüş oldukları küçük günahlardan hesaba çekilmeyeceklerini, fakat ihlasları sayesinde Allah katında en güzel bir iyilik mertebesine ulaşan salih amellerinin mukafatım göreceklerini söylemiştir. Nitekim bu âyetin "... ve kendisine Aİlah'dan başka ne dost ne de yardımcı bulamaz..." (Nisa 123) anlamındaki devamı da Hasan-ı Basri (rahimheullah)'nin bu görüşünü desteklemektedir. Çünkü Ahiratte mu'minlerin dostları ve yardımcıları bulunacağına göre; âyet-i kerimede kasdedilen kimselerin kâfirler olması icabeder. Âlimlerden bazılarına göre, bu âyet-i kerime, mü'min veya kâfir günah işleyen tüm insanlar hakkında inmiştir.
Nitekim İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre, bu âyet-i kerime inince, müslümanlar bu âyetin hükmünü çok ağır bularak Peygambere gelib "Ey Allah'ın Rasûlu, senden başka günahtan sakınmaya hangimizin gücü yeter ki? Her günahtan dolayı cezaya çarptırılmamız nasıl olacak?" diye sormuşlar.
Peygamber de: "Bir iyilik yapana, on sevab yazılır. Bu on sevabın bir tanesi bir günahı karşılar. Bir günah bir sevabı azaltınca geriye dokuz sevab kalır. Bir kötülüğüne karşılık bir günah bîr iyiliğine karşılık on sevab aldığı halde günahları sevabından daha ağır gelen kimseye yazıklar olsun" buyurmuştur.

Bilindiği gibi ahirette günah ve sevablar karşılaştırılır. Günahı ağır gelen cehenneme, sevabı ağır gelen de cennete gider.

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif ve benzerleri, bir müslümana isabet eden hastalık ve musibet gibi sıkıntıların onun günahlarına keffaret olacağını ifade ettiklerinden âlimler hastalık ve musibetlerin günahlara keffaret olacağında ittifak etmişlerdir. Âlimlerin Çoğunluğuna göre, bu sıkıntılar günahsız olması halinde sahibinin amel defterine sevab olarak yazılır ve derecesini de yükseltir. (Âlusi, Ruhu'l-Meani, Vl-152, 153) Ancak sözü geçen mu'minin bu sıkıntılarının günahlarına keffaret olabilmesi için kendisinin bu belalara sabretmesi ve şikayetçi olmaması gerekir. Aksi takdirde bu sıkıntılar onun günahlarına keffarat olmaları bir yana günahlarına yenilerinin ilavesine sebeb olurlar. (el-Meraği, Ahmed Mustafa, Tefsiru’l-Meragi, V, 166)

Metinde geçen " = kötü" kelimesi birisi Zumer sûresinin otuzbeşinci diğeri de Fussilet sûresinin kırkyedinci âyetinde olmak üzere, Kur'ân-ı Kerîm'de iki yerde geçmekte ve sahib oldukları hassasiyet sebebiyle mu'minlerin korku ve haşyetten gözlerinde büyüttükleri zelle anlamında kullanılmaktadır. (Âlusi Ruhu'l-Meani, XXIV,4) Bu bakımdan biz bu kelimenin geçtiği cümleyi tercüme ederken bu cümleye parantez içerisinde bir "kendisince" kelimesini ilave ederek bu manâya işaret ettik.
Nitekim Bezlu'l Mechud yazarı Halil Ahmed es-Seharenfuri de musibetlerle affedilen günahların küçük günahlar olduğunu kaydetmiştir. Fakat burada geçen " îpi " kelimesiyle büyük günahların kasdedilmiş olması da mumkündür. Çünkü bu kelimeyle küçük günahların kasdedilmiş olduğa kabul edilse bile, Aişe'den gelen "kul başına gelen musibetler ve sıkıntılar sayesinde körük ateşinden çıkan kırmızı altın gibi (günah kirlerinden arınmış olarak) çıkar." anlamındaki hadis-i şerifle Beyhakî'nin rivayet ettiği "başağrısı ve üzüntüler mu'mine gelmeye devam ederler. Nihayet mü'm in bunlar sayesinde beyaz bir gümüş gibi (tertemiz) kalır." anlamındaki hadis bu sıkıntıların, mu'minin büyük günahlarına da keffaret olduklarını ifade etmektedir. (Âlusi, Ruhu'l-Meani, VI,152; 153)

Netice olarak kelimesiyle büyük günahların kasdedilmiş olduğu kabul edilirse, o zaman ilgili cümleye: "amellerinin en çirkinlerine bile karşılık olur. Küçük günahlar ise evleviyyetle affedilmiş olur" manası vermek gerekir.

Bazı Hükümler

1. Mu'minin başına gelen musibetler onun günahlarına Keffarattır.
2. Kıyamet gününde inceden inceye hesaba çekilen bir kimse mutlaka azab görür. Kadı Iyaz'a göre, "azab görür'* cümlesinin iki manâsı vardır:
a) Hesabın derinleştirilmesi, günahların ortaya dökülerek kulun onlardan dolayı bekletilmesidir. Kul için bu bir azab sayılır.
b) Cehenneme sevk edilmesidir. Nevevî'ye göre, sahih olan bu ikinci manâdır.
3.O kolay bir hesaba çekilecektir." (İnşikak 8) âyet-i kerimesindeki kolay hesabdan maksat, kulun inceden inceye hesaba çekilmesi değil, amellerinin ortaya dökülmesidir. Kulun amellerinin ortaya dökülmesi, onun için kolay bir hesaptır. Çünkü bunda kendisine bunları niçin yaptığına dair bir soru yoktur. Sadece günahları ortaya dökülür Allah da onların hesabını sormadan bağışlar ve sahibini de cennete koyar. Taberanî'nin Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bu şekilde hesab görenler, sevabları günahlarından fazla olanlar ya da şefaata mazhar olanlardır. Nitekim bir hadis-i şerifte, Rasûlullah Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Kıyamet günü mu'min Rabbi (Azze ve Celle) ne yaklaşacak o derece ki, üzerine Allah affını indirecek ve ona günahlarını itiraf ettirecektir. Kendisine (filan günahını) biliyor musun? diye soracak. Mu'min, "Ey Rabbim, biliyorum diyecek, yüce Allah onu ben dünyada sana örtbas etmiştim. İşte bugün de onu sana bağışlıyorum" diyecek. Bunun üzerine kendisine iyiliklerinin sahifesi verilecektir." (Buhârî, tefsîr II, 4, edeb 20, tevhid 36; Muslim, tevbe 52)
 
AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Âleykumu's selam we rahmetullâhi we berakâtuh;

Âişe (r.anha)'dan demiştir ki: (Ben Rasûlullah s.a.v.'e hitaben) "-Ey Allah'ın Rasûlu, ben Kur'ân'da en şiddetli olan âyeti biliyorum" dedim.
"O hangi ayettir ey Âişe" diye sordu.
(Ben de) "Yüce Allah'ın ...kötülük yapan cezasını çeker sözüdür." diye cevab verdim.
(Bunun üzerine) "Ey Âişe! Bir mu'mine bir musibet -yahut da bir diken- isabet eder (o kul da buna sabreder)se (bu musibete sabretmesi) onun (istemiş olduğu) amellerinin (kendisince) en çirkin(ler)ine karşılık olur (da hesaba çekilmez. Kıyamet gününde günahlarından dolayı) hesaba çekilen kimse(ler) ise (mutlaka) azab görür" buyurdu.
(Âişe de): "Allah (Kur'ân-ı Kerîm'inde) O kolay bir hesaba çekilecek." (İnşikak 8) buyurulmuyor mu? diye sordu.
Rasûl-u Ekram de: “O (amellerin Allah'ın huzuruna) arzedilmesidir. (Kulun günahlardan hesaba çekilmesi değildir) Ey Âişe! İnceden inceye hesaba çekilen kimse (mutlaka) azaba uğratılır' buyurdu.
(Ebû Davûd, Cenâiz, Bab 1, Hadis no: 3093; Buhari, ilim 35, Tefsir, Hadis no: 462, rikak 49, 51; Muslim, cenne, bab 18, Hadis no: 79, 80; Tirmizî, tefsîr, Bab 76, Hadis no: 3337; Ahmed b. Hanbel VI, 49, 91, 108, 167)


Ebû Dâvûd der ki: Bu rivayet îbn Beşşar'indir (Beşşar bu hadisi) "Bize (bunu) îbn Ebî Muleyke haber verdi" diyerek (tahdis sigasıyla) rivayet etti.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Suveyd b. Nadr, Abdullah b. Mubârak vasıtasıyla Osman b. Esved’den bu senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır.
Muhammed b. Ebân ve başkaları Abdulvehhab es Sekafî vasıtasıyla Eyyûb’tan, İbn ebî Muleyke’den, Âişe’den bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmişlerdir.

Açıklama:

Aişe (r.anha) “Kim kötülük yaparsa cezasını çeker." (Nisa 123) meâlindeki âyet-i kerîmenin metninde bulunan " =kim" kelimesinin mu'min, munafık ve kâfir tüm insanları içine alan genel kapsamlı bir kelime oluşuna ve nekre olan " =kötülük" kelimesinin de şarttan sonra gelmiş olduğuna dikkat ederek, bu âyet-i kerimeden mu'min olsun, kafir olsun her insanın, işlemiş olduğu günahların tümünden ceza göreceği, hiçbirinin bağışlanamayacağı manâsını çıkarmıştır. Gerçekten de âyet-i kerimenin zahirinden anlaşılması gereken budur. Çünkü " o " kelimesi, bir şart edatıdır ve genel kapsamlı bir kelimedir. Şarttan sonra gelen nekre kelimeler de genellik kazanır ve dolayısıyla kapsamları genelleşir. Bu kaideden hareket edince, âyet-i kerimeden "büyük ya da küçük herhangi bir günah işleyen herhangi bir kimsenin mutlaka bu günahın cezasını çekeceği ve bu kimsenin başına gelen musibetlerin veya çekmiş olduğu hastalıkların onu bu cezadan kurtaramayacağı" manası çıkar.

Fakat Peygamber (s.a.v.), Aişe'nin bu anlayışının yanlış olduğunu ve Allah'ın lutfu keremiyle hastalıklara ve belalara maruz kalan kulların çektikleri bu sıkıntıların sabretmeleri halinde günahlarına keffaret olacağını haber vermiştir. Nitekim Rasûl-u Zîşan Efendimizin şu hadisleri de bu gerçeğe ışık tutmaktadır.
"Her kim kötülük işlerse onun sebebiyle ceza görür." (Nisa 123) âyet-i kerimesi inince müslümaniara pek şiddetli te'sir etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Orta yolu tutun, doğruyu arayın. Müslümanın başına gelen her musibette bir keffaret vardır Hatta vucudundan sıyrılan her sıyrıkta veya batan her dikende bile." (Muslim, Dirr 52; Tirmizî, tefsîr 4, 24; Ahmed b. Hanbel 11,248; VI,167)

Ebû Bekir es-Sıddık (r.anh)'den demiştir ki:
Peygamber (s.a.v.)'in yanında idim ve ona şu ayet indirildi. "Bir kötülük işleyen onun cezasını çekecek ve kendisine Allah'dan başka dost veya yardımcı bulamayacaktır."(Nisa 123)
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Ey Ebû Bekir, bana indirilen bir âyeti sana okuyayım mı?" buyurdu.
Ben de : "Evet ya Rasûlullah dedim.
(Ebû Bekir sözlerine şöyle devam etti) "Sonra Rasûl-u Ekram o âyeti bana okuttu ve ben farkında olmadan belimde bir burkulma hissederek gerildim.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Neyin var ya Ebâ Bekr?" diye sordu.
(Ben de) "Ey Allah'ın Rasûlu babam ve anam (varım yoğum) uğrunda feda olsun, hangimiz kötülük yapmamıştır. Ve biz yaptıklarımızla cezalandırılacağız? dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: "Sana ve (diğer) mu'minlere gelince, Ey Ebû Bekir, sizler bu kötülüğün cezasını dünyada çekeceksiniz ve neticede Allah'a günahsız olarak kavuşacaksınız. Ötekiler (kâfirler) ise bu kötülükler onlar için birikecek ve neticede bunun cezasını kıyamet gününde çekeceklerdir."
(Tirmizî tefsîr, (4) 25)
Ancak İmam Tirmizi bu hadis hakkında: "Bu hadis garibdir. İsnadında söylenti vardır." demiştir.

Bu mevzuda Muslim'in rivayet ettiği bir hadiste şu mealdedir:
"Kafir, bîr hayır işlediği vakit, onun sebebiyle kendisine dünyadan bir nimet verilir. Mu'mine gelince, şubhesiz Allah onun hasenatını ahirette biriktirir, laatından dolayı dünyada da akabinde rızık verir." (Muslim, sıfatu'l-munâfikun, 57)

Yine Muslim'den rivayet edilen bir başka hadis-i şerifin meali de şöyledir:
"Şubhesiz ki Allah, hiçbir mu'mine işlediği hayrı mukâfatsız bırakmaz. O hayır sebebiyle, hem dünyada dilediği verilir, hem de ahirette mukafatlandırılır. Kâfire gelince, dünyada Allah için yaptığı hayırlar karşılığında ona rızık verilir. Ahirete vardığında onun kendisiyle mukâfatlandıracağı bir hayrı yoktur." (Muslim, sıfatu'l-munâfikun, 56)


Hasan-ı Basri (rahimheullah), Muslim'in rivayet ettiği bu ikinci hadis-i şerife bakarak "Kötülük yapan cezasını çeker..."(Nisa 123) âyet-i kerimesinin kâfirler hakkında inmiş olduğunu, binaenaleyh onların işlemiş oldukları büyük küçük tüm günahlardan hesaba çekilerek azaba uğratılacaklarını, mu'minlerinse Allah'tan korkuları sebebiyle, gözlerinde büyütmüş oldukları küçük günahlardan hesaba çekilmeyeceklerini, fakat ihlasları sayesinde Allah katında en güzel bir iyilik mertebesine ulaşan salih amellerinin mukafatım göreceklerini söylemiştir. Nitekim bu âyetin "... ve kendisine Aİlah'dan başka ne dost ne de yardımcı bulamaz..." (Nisa 123) anlamındaki devamı da Hasan-ı Basri (rahimheullah)'nin bu görüşünü desteklemektedir. Çünkü Ahiratte mu'minlerin dostları ve yardımcıları bulunacağına göre; âyet-i kerimede kasdedilen kimselerin kâfirler olması icabeder. Âlimlerden bazılarına göre, bu âyet-i kerime, mü'min veya kâfir günah işleyen tüm insanlar hakkında inmiştir.
Nitekim İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre, bu âyet-i kerime inince, müslümanlar bu âyetin hükmünü çok ağır bularak Peygambere gelib "Ey Allah'ın Rasûlu, senden başka günahtan sakınmaya hangimizin gücü yeter ki? Her günahtan dolayı cezaya çarptırılmamız nasıl olacak?" diye sormuşlar.
Peygamber de: "Bir iyilik yapana, on sevab yazılır. Bu on sevabın bir tanesi bir günahı karşılar. Bir günah bir sevabı azaltınca geriye dokuz sevab kalır. Bir kötülüğüne karşılık bir günah bîr iyiliğine karşılık on sevab aldığı halde günahları sevabından daha ağır gelen kimseye yazıklar olsun" buyurmuştur.

Bilindiği gibi ahirette günah ve sevablar karşılaştırılır. Günahı ağır gelen cehenneme, sevabı ağır gelen de cennete gider.

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif ve benzerleri, bir müslümana isabet eden hastalık ve musibet gibi sıkıntıların onun günahlarına keffaret olacağını ifade ettiklerinden âlimler hastalık ve musibetlerin günahlara keffaret olacağında ittifak etmişlerdir. Âlimlerin Çoğunluğuna göre, bu sıkıntılar günahsız olması halinde sahibinin amel defterine sevab olarak yazılır ve derecesini de yükseltir. (Âlusi, Ruhu'l-Meani, Vl-152, 153) Ancak sözü geçen mu'minin bu sıkıntılarının günahlarına keffaret olabilmesi için kendisinin bu belalara sabretmesi ve şikayetçi olmaması gerekir. Aksi takdirde bu sıkıntılar onun günahlarına keffarat olmaları bir yana günahlarına yenilerinin ilavesine sebeb olurlar. (el-Meraği, Ahmed Mustafa, Tefsiru’l-Meragi, V, 166)

Metinde geçen " = kötü" kelimesi birisi Zumer sûresinin otuzbeşinci diğeri de Fussilet sûresinin kırkyedinci âyetinde olmak üzere, Kur'ân-ı Kerîm'de iki yerde geçmekte ve sahib oldukları hassasiyet sebebiyle mu'minlerin korku ve haşyetten gözlerinde büyüttükleri zelle anlamında kullanılmaktadır. (Âlusi Ruhu'l-Meani, XXIV,4) Bu bakımdan biz bu kelimenin geçtiği cümleyi tercüme ederken bu cümleye parantez içerisinde bir "kendisince" kelimesini ilave ederek bu manâya işaret ettik.
Nitekim Bezlu'l Mechud yazarı Halil Ahmed es-Seharenfuri de musibetlerle affedilen günahların küçük günahlar olduğunu kaydetmiştir. Fakat burada geçen " îpi " kelimesiyle büyük günahların kasdedilmiş olması da mumkündür. Çünkü bu kelimeyle küçük günahların kasdedilmiş olduğa kabul edilse bile, Aişe'den gelen "kul başına gelen musibetler ve sıkıntılar sayesinde körük ateşinden çıkan kırmızı altın gibi (günah kirlerinden arınmış olarak) çıkar." anlamındaki hadis-i şerifle Beyhakî'nin rivayet ettiği "başağrısı ve üzüntüler mu'mine gelmeye devam ederler. Nihayet mü'm in bunlar sayesinde beyaz bir gümüş gibi (tertemiz) kalır." anlamındaki hadis bu sıkıntıların, mu'minin büyük günahlarına da keffaret olduklarını ifade etmektedir. (Âlusi, Ruhu'l-Meani, VI,152; 153)

Netice olarak kelimesiyle büyük günahların kasdedilmiş olduğu kabul edilirse, o zaman ilgili cümleye: "amellerinin en çirkinlerine bile karşılık olur. Küçük günahlar ise evleviyyetle affedilmiş olur" manası vermek gerekir.

Bazı Hükümler

1. Mu'minin başına gelen musibetler onun günahlarına Keffarattır.
2. Kıyamet gününde inceden inceye hesaba çekilen bir kimse mutlaka azab görür. Kadı Iyaz'a göre, "azab görür'* cümlesinin iki manâsı vardır:
a) Hesabın derinleştirilmesi, günahların ortaya dökülerek kulun onlardan dolayı bekletilmesidir. Kul için bu bir azab sayılır.
b) Cehenneme sevk edilmesidir. Nevevî'ye göre, sahih olan bu ikinci manâdır.
3.O kolay bir hesaba çekilecektir." (İnşikak 8) âyet-i kerimesindeki kolay hesabdan maksat, kulun inceden inceye hesaba çekilmesi değil, amellerinin ortaya dökülmesidir. Kulun amellerinin ortaya dökülmesi, onun için kolay bir hesaptır. Çünkü bunda kendisine bunları niçin yaptığına dair bir soru yoktur. Sadece günahları ortaya dökülür Allah da onların hesabını sormadan bağışlar ve sahibini de cennete koyar. Taberanî'nin Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bu şekilde hesab görenler, sevabları günahlarından fazla olanlar ya da şefaata mazhar olanlardır. Nitekim bir hadis-i şerifte, Rasûlullah Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Kıyamet günü mu'min Rabbi (Azze ve Celle) ne yaklaşacak o derece ki, üzerine Allah affını indirecek ve ona günahlarını itiraf ettirecektir. Kendisine (filan günahını) biliyor musun? diye soracak. Mu'min, "Ey Rabbim, biliyorum diyecek, yüce Allah onu ben dünyada sana örtbas etmiştim. İşte bugün de onu sana bağışlıyorum" diyecek. Bunun üzerine kendisine iyiliklerinin sahifesi verilecektir." (Buhârî, tefsîr II, 4, edeb 20, tevhid 36; Muslim, tevbe 52)
Allah radı olsun hocam, Rabbim ilminizi arttırsın.
 
Üst Ana Sayfa Alt