Kardeşim tamam ne demek istediğini anlıyorum fakat tekfir veya tekfircilik diye bir kavram yok İslam'da. Bu sonradan uydurulmuş birşey. Tekfirden maksat nedir? Müslümanları uyarmak mı (peki faydası var mı), o kişiye karşı savaş açmak mı (bunun için kafir olmasına gerek yok toplu bir şekilde müslümanlar Allah'a isyan ediyorsa bu direnci müslümanların kırmasında bir beis yok mesela Ebu Bekir (r.a.) zekat vermeyenlerle savaşmıştır). Tekfir insanlar arasında kargaşaya yol açıyor. Mesela Sahabi (r.a. Ecmain) kendini peygamber ilan eden ve Allah'tan vahiy aldığını iddia eden bir adam'ı dışlamışlardır ve yalancı müslümancık diye adlandırarak onun şerefsizliğini bu şekilde dile getirmişlerdir. Halbuki Kur'an, kendisine Allah'tan vahiy geldiğini iddia edenleri = Allah'a iftira edenleri veya Allah'ın ayetini yalanlayanı en büyük zalim olarak nitelemektdir.
söylediğin kişi tuheyla ibn huveylid olmalı bu senin iddianda delil değildir sahabe ona karşı savaşmıştır ve bu işinden dönüp tevbe edip müslüman olmuştur tuheyla ibn huveylid
El-Esved'le Museylıme'den Sonra Tuleyha İbn Huveylid'in Ortaya Çıkması
Tuleyha, peygamber olduğunu iddia etti. Bazıları ona uydular. O, barış ve anlaşma istemek üzere Rasulullah'a (s.a.v.) mektup yazdı. Daha sonra işi bozuldu. Arkasından müslüman oldu. Nihavend'de savaştı ve öldürüldü.
Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 614.
Halid bin Velid'in Tuleyha Meselesini Çözümlemesi:
|
Tuleyha, Beni Esed bin Huzeyme'ye mensup olup, Rasûlüllah (s.a.s.)'in son zamanlarında peygamberlik iddiasında bulunmuştu. O, bağlı bulunduğu Esedoğullarına kendisine Cebrail'in geldiğini söyleyerek bazı tuhaf şeyler uyduruyor ve onlardan kendisine tâbi olmalarını istiyordu. Kendisine tâbi olanlara namaz kılarken secde etmeyi yasaklıyor ve Allah'ın buna ihtiyacı olmadığını, O'nu ayakta zikretmelerini emrediyordu. İbnül-Esir; "Kabilecilik taassubundan dolayı çok sayıda Arap ona tâbi oldu" demektedir (İbnül-Esir, a.g.e., II, 344). Bu yüzden ona bağlı olanların çoğu Esed, Gatafan ve Tay kabilelerine mensuptular. Fezare ve Gatafanlılar Taybe'nin güneyinde toplanmış, Tay kabilesi ise kendi topraklarının sınırında beklemekte idiler. Tuleyha'nın mensup bulunduğu Esed oğulları ise Sumeyra'da toplanmıştı. Abs, Sa'lebe ve Mürreliler ise Rebeze dolaylarında, Ebrek'de beklemekteydiler. Onların bir kısmı burada kalmış, diğer bir kısmı da Zül-Kassa'ya giderek Medine'yi tehdit etmişlerdi. Bizzat halifenin başında bulunduğu kuvvetler tarafından, önce Zül-Kassa'da sonra da Abrek'de yenilgiye uğrayan grup Sumeyra'dan ayrılıp, Gatafan ve diğer kabilelerle birleşerek Tay kabilesi arasında bir su kenarı olan Buzaha'da karargâh kuran Tuleyha'ya iltihak etti. Bu olay üzerine Tuleyha Tay kabilesinin Cedile ve Gavş boylarına adam göndererek kendisine iltihak etmelerini emretti. Onların bir bölümü acele olarak onun yanına hareket ettiler; arkada kalanlara da gelmelerini söylediler.
Ebû Bekir (r.a.), Hâlid bin Velid'e ilk önce Eknaf'da bulunan Taylıların üzerine yürümesi, peşinden Buzaha'da toplananlarla savaşması, sonra da Butah'a yönelmesi tâlimâtını verdi. Halid'den önce, Adiy b. Hâtem et-Taî Medine'den kabilesinin yanına giderek onları üzerlerine gelen orduyla korkuttu ve Halife'ye itaate çağırdı. Onlar, bu çağrıya uyarak, Adiy'den kendileri için Halid'den eman almasını ve kendilerine mühlet vermesini istediler. Onlar, Buzaha'da bulunan kabilenin diğer mensuplarını, Tuleyha'nın öldürmesinden korkuyorlardı. Adiy, durumu Halid'e bildirdi. O da onlara zaman tanıdı. Taylılar, Tuleyha'nın yanında bulunan akrabalarına haber gönderdiler. Onlar da oradan ayrılarak Halid'le birleştiler. Daha sonra Adiy'in teşebbüsü ile Cedileliler de İslam'a dönüp Halid'e iltihak ettiler. Tay ve Cedilelilerden bin beşyüz kişinin iltihakıyla daha da güçlenen Halid, Buzaha'ya Tuleyha'nın üzerine yürüdü. Benu Amirliler etraftan, hangi tarafın galip geleceğini gözetlemekte idiler. Halid b. Velid Tuleyha ile savaşa tutuştu. Tuleyha'nın yanında Uyeyne b. Hısn komutasında yedi yüz kişilik Fezareli asker bulunmaktaydı. Savaşın şiddetlendiği bir sırada Uyeyne birkaç defa Tuleyha'nın yanına gidip kendisine Cebrail'in savaşın sonucu hakkında haber verip vermediğini sordu. Tuleyha sonunda ona; "Evet geldi ve bana; "bir gün düşmanlarınla karşılaşacaksın. Başlangıçta aleyhinde de olsa sonunda savaşı kazanacaksın. Değirmen gibi insan öğüten kanlı bir savaş... Ve işte unutamayacağın bir söz" diye haber getirdi" dedi. Uyeyne ona; "unutamayacağın bir sözmüş..." dedi ve askerlerine; "Ey Fezareliler! Bu adam bir yalancıdır. Savaşı bırakıp geri dönün" emrini verdiğinde adamları ona uydu. Savaşı kaybeden Tuleyha, atına binerek Suriye'ye kaçtı. Sonra da Kelb kabilesinin yanına gitti. Esed oğulları ve Gatafanlıların tekrar İslâm'a döndüğünü duyduğu zaman o da iman etti. Hz. Ebû Bekir (r.a.) vefat edinceye kadar, Kelblilerin arasında yaşamaya devam eden Tuleyha ancak onun vefatından sonra Medine'ye gitmiş ve Ömer (r.a.)'a bey'at etmişti. Tuleyha Hz. Ömer döneminde vukubulan Kadisiye ve daha sonraki savaşlarda akıl almaz kahramanlıklar göstermiş ve bu sefer gerçekten iman ettiği İslâm için hayatını sürekli tehlikelere atarak hizmet etmekten geri kalmamıştır.
Tuleyha , hicretin dokuzuncu yılında -Peygamberimizin vefatından bir yıl önce-
Medine'ye gelip Müslüman olur. Esed kabilesi içinde gelip Müslüman olan grup
içinde yer alır.
Denilir ki oğlu 'Hayyal' daha sonra Peygamberimize gelerek babasına bir meleğin
musallat olduğunu iletir. Belli ki şeytan bu zata musallat olmuştu. Çünkü
Tuleyha bir müddet sonra Peygamber olduğu vesvesesine kapılır. Şeytan onunla
oynar. Kendince Peygamberliğini ilan eder ve etrafına bir ordu toplar. Bu ordu
ve taraftarlar günden güne artarlar. Nihayet Hz. Peygamberimiz (s.a.v.)'in
vefatından sonra da, kendini peygamber olarak ilan eder. O kendince artık
peygamberdir! Tarihte görülen Sahte peygamberlerden biri. Halife Hz. Ebu Bekir
zamanında etrafına topladığı orduyla Müslümanlara savaş açar. Diğer ifade ile
dinden döner. Hatta savaşta çok büyük iki sahabeyi - Hz. Ukkaşe bin Mihsan ve Hz.
Sabit bin Ahram'ıkendi eliyle şehid eder. İyi bir savaşçı olan Tuleyha, bin
süvariye bedel bir adam olarak anılırdı. Cesur, gözü pek ve iyi savaşçıydı.
Hz. Ebu Bekir: Tuleyha, Malik bin Nuveyre ve Museylime adındaki sahte
peygamberlere savaş açar. Komutan olarak da Hz. Halid bin Velid'i gönderir. Hz.
Halid kısa sürede, peygamberimizin vefatını fırsat bilip ayaklanan bütün sahte
peygamberleri mağlub eder. Ordularını dağıtır.
Yıllar sonra gelen tövbe
Tuleyha da maglub olan sahte peygamberlerin içindeydi. Tuleyha canını kurtarır.Kaçar.
Sonra tövbe eder ve yeniden Müslüman olur. Şam'a yerleşir.
Yıllar sonra Hz. Ebu Bekir'in halifeliği döneminde , Umre'ye gider. Orada Hz.
Ömer'le karşılaşır. Hz. Ömer'e selam verdiğinde Hz. Ömer: "Benden uzaklaş sen
iki değerli mümini öldürdün. Git", der.
Tuleyha ise şöyle cevap verir: "Ey Halife! Allah o iki şerefli adama şehid
olmalarından ötürü yücelik verdi. Eğer onlar beni öldürselerdi, o günkü
küfrümden dolayı ben helak olurdum." Hz. Ömer Tuleyha'yı affeder. Tuleyha, bir
ara 80 bin kişilik bir düşman ordusunun içine girer, oradan sağ olarak çıkar.
Kendini takip eden üç güçlü savaşçıdan ikisini etkisiz hale getirir, birini ise
esir alır. Esir alınan bu düşmanın Tuleyha hakkındaki ifadesi ilginçtir. "Bu
adam bin kişiye bedeldir."
Hayatı çok garip değil mi? Düşünün, Peygamberimize gelip iman eden ve sahabelik
payesine ulaşan bir adam. Bir gün İslam'dan çıkar. Mürted olmakla kalmaz.
Peygamberliğini ilan eder. Bu sahte peygamber güçlü bir ordu kurar. Onbinlerce
insanı toplar. Halife Hz. Ebu Bekir'in ordusuyla savaşır. Zaferler kazanır.
Sonra Hz. Halid'in komutasındaki orduya yenilir. Şam'a kaçar, orada yeniden
Müslüman olur. Umre'ye gelir. Halife Hz. Ömer'e ; "Pişmanım ben! Allah beni
affetsin" der.
Bir çok savaşa katılır. Tek başına bir ordu gibi iş yapar. Nihayet gün gelir,
Nihavent savaşına katılır. Orada şehid olur. Hayat defterini şehadetle kapatır.
Bu günahı ancak şehitlik temizler.
İlginç ve garip bir hayat. İbret dolu bir yaşam . Hz. Peygamber cemaatından
irtidada, oradan sahte peygamberliğe, oradan Müslümanlığa ve nihayet oradan da
şehadete uzanan derslerle dolu bir ömür. İmandan küfre, küfürden tövbeye ve
nihayet tevbeden şehadete uzanan bir teslimiyet.
Bu olayın vereceği o kadar ders var ki. Bir yandan, Hz. Peygamberin ne denli
kıvrak ve güçlü adamlarla mücadele ettiğini görüyorsunuz.
Diğer yandan sahte peygamberlerle tanışıyorsunuz. İnsanlık tarihinde
peygamberlik iddiasında bulunan sahtekarlardan o kadar çok var ki. Bugün bile
yok mu? Bu elbette ibretle okunması gereken bir hadise.
Bir diğer yandan gönülden yapılmış bir tövbenin, Yüce Rabbin huzurunda tam bir
kabulle karşılandığını görüyorsun. Yeter ki kapıyı aralamayı bilin. Yeter ki
ümidinizi yitirmeyin yeter ki günahta ısrar etmeyin.
Ondan yararlanın. Ama sakın lider yapmayın.
Düşünebiliyor musun? Hz. Peygambere iman etmiş ve hatta O'nu görmüşken sonradan
dinden çıkacaksın. Peygamber olduğunu iddia edeceksin. Ordu toplayacaksın.
Müslümanlarla savaşacaksın. İki büyük sahabenin ; "Ukkaşe bin Mihsan ve Sabit
bin Akram (r.a.)" ı şehit edeceksin. Halife Hz. Ebu Bekir'e direneceksin. Sonra
mağlub olup kaçacaksın ve sonradan pişman olup tövbekar olacaksın..Ve nihayet
şehid olarak bu aleme veda edeceksin.
Acaba bundan daha ibretli bir hayat olabilir mi?
Son olarak şunu da eklemeliyin:
Tuleyha , bu baş kaldırıştan ve mağlubiyetten sonra İslam ordusuna katılıp nefer
olmak istediğini ilan ettiğinde Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in ordu komutanlarına
dedikleri çok önemli bir tavsiye vardı. Bu iki büyük insan şöyle demişlerdi: "Tuleyha
harb konusunda çok iyidir ve tecrübelidir. Ondan yararlanın. Ona danışın , ama
onu asla komutan yapmayın. İki kişinin başına bile onu koymayacaksınız. Çünkü
nefis insana kötü duygular fısıldayabilir."