Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Akif, Nursi, Nfk Hakkında..

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Konuyu sulandırmanın lüzumu yok, ben sözlerimi Osmanlı tarihçilerinin kitapları ile kanıtladım, Türkiyede olsun dedin kitaplar, onlarıda yazdım. Buyur bu eser sahteysede sen ispatla.

Sende bi kitap yaz o zaman ,asıl kaynağa bakmadan , 100 sene sonra seni de delil olarak sunsunlar, sana göre senin sözlerin delil oluyor böylece...

Maalesef diyorum ya ....

Çıkar yolun yokk .
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Sende bi kitap yaz o zaman asıl kaynağa bakmadan 100 sene sonra seni de delil olarak sunsunlar, sana göre senin sözlerin delil oluyor böylece

Maalesef diyorum ya ....

Çıkar yolun yokk .

Garip, aynı dili konuştuğumuzu zannediyorum ama cümlelerimiz farklı mana taşıyor heralde. Ben meşhur olmuş bir eserin aslının bulunduğunu söylüyorum, hadi bunu Viyana'da çıktı diye kabul etmedin, Osmanlı tarihçileride bunu kabul ediyor ki Bedaiyul Vekayi 1640 yazımı bir kitap. Yani gavurlar üretmiş olsa bile, ne ara bu Osmanlı'ya girdide, Osmanlı tarihçileri bu eseri sahiplenir oldu?
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bu arada buyur bu eser sahih değilse ispatla, başımın üstünde yeri var, bende Fatih için söylediğim sözleri memnuniyetle geri alırım. Bunuda dipnot olarak düşeyim.
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Niye sende gayet güzel sahiplenmişsin ! ?

Asıl arşivlerde var mı yok mu bakmadan , ya da benzer kanunlar bakmadan ?
Varolmayan bir şeyin var olmadığını nasıl ispatlayabilirim bu nasıl bi saçma bir istek farkında mısın ? Zaten yoksa yoktur ve yok !!! Yani var olduğunu ispat etmen gerek !!! Buyur 600 bin sayfalık dev osmanlı arşivi orada hala açılmamış ....bul varsa ... ???
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Niye sende gayet güzel sahiplenmişsin ! ?

Asıl arşivlerde var mı yok mu bakmadan , ya da benzer kanunlar bakmadan ?
Varolmayan bir şeyin var olmadığını nasıl ispatlayabilirim bu nasıl bi saçma bir istek farkında mısın ?

Varolduğunu Osmanlı hayatta iken Osmanlı tarihçileri kabul edip kitaplarında yazmış bu kanunnamenin aynısını, 2013'te Türkiyeli Tarihçi Kozsoy, Osmanlı tarihçilerini inkar ederek bu eserin var olmadığını söylüyor.

Garip, sana mı inanalım, Osmanlı tarihçilerine mi?
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Di mi ? Şimdi sen yaz var olduğunu kabul et gelecek nnesillerde seni okusun kabul etsin .

Ne güzel ,:D

Biriside çıksın hani orjinali desin? olmaz diyecek o ,,delil olarak seni gösterecek !Bak Kurtoğuu böyle yazmış desin.

Kendi kendini delil olarak ssunabilmek beni aşar hadi eyvallah .

Ha sen diyorsun ki sen dedin öyle mi oldu.

EVVVVVVET AYNEN ÖYLE OLDU .

Çünkü ben kaynakda böyle bir şey göremiyorum ...
 
muhammet87 Çevrimdışı

muhammet87

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Suud efendi , Şiileri katletmek caizdir demiş, Şii/Alevi kızlarının da cariye yapılabileceğine dair fetva vermiştir! Hani o Kanuni'nin gardaşım dediği Saray Alimi... İsterseniz türkçeye de çevrildi. Ertuğrul Düzdağ tarafından. Ebu Suud'un fetvalarına bakabilirsiniz... (bkz. Şeyhülislam Ebussu'ud Efendi'nin Fetvalarına Göre Kanuni Devrinde Osmanlı Hayatı Fetava-yı Ebussuud Efendi Şule Yay.)

Ebu Suud demişken şöyle bir hatırlayalım isterseniz Ebu Suud'u: ''bu kızılbaş taifesinin katli vaciptir. bunların malı, kadınları, müslümanlara helaldir." fetvasını veren kişidir.

Ebussuud Fetvaları Kuşkusuz, Osmanlı ulemasının Kızılbaşlar’a ilişkin fetvaları, Yavuz döneminde verilen ve 50 bini aşkın Alevi’nin katliyle sonuçlanandan ibaret değildir. Sözgelimi Kanuni’nin ünlü Şeyhülislamı Ebussuud Efendi,

“Kızılbaş tâifesinin şer’an kıtali helâl olup, katleden gâzi ve Kızılbaş tâifesinin ellerinde maktul olanlar şehid olurlar mı?“ yani “Kızılbaş topluluğundan öldürülmesi helal olanı öldüren gazi, Kızılbaş topluluğunun eliyle öldürülenler şehid olur mu?“ yolundaki bir soru karşısında şu fetvayı veriyor: “Olur, gazâ-i ekber ve şehâdet-i azîmedir“ (Evet olur, din yolunda en büyük savaştır, Allah yolunda büyük bir şehitliktir…" (M. Ertuğrul Düzdağ: Şeyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İst. 1972,s. 110- 111)

Fetvanın devamında, eski suçlamalar devam ettirilerek, “bu tâifenin kıtâli sair kefere kıtâlinden ehemdir“ yani "bu topluluğun öldürülmesi, diğer kâfirlerin öldürülmesinden daha önemlidir“ denmektedir. Şeyhülislam Ebussuud Efendi, Hallac-ı Mansur, Şeyh Bedreddin gibi Batıni düşünce önderleriyle Yunus Emre gibi ozanları da, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen yeniden yargılayıp, şer’i ahkâma göre mahkum ediyor!.. Sözgelimi, „Mansur, şeirata göre kâfir olduysa, ona hak veren ve onun yolunda gidenlere şer’an ne lâzım gelir?“ yolundaki bir soruya karşılık, kestirmeden şu fetvayı verir: “Mansur’a lâzım olan lâzımdır“. Yani, onları da çarmıha gererek katletmek gerekir, demektedir. Babai hareketinin devamı niteliğindeki Bedreddin eyleminin önderi Şeyh Bedreddin de, ondan nasibini almaktadır: “Şeyh Bedreddin Simavi ki (Varidat) sahibidir, (tekfir etmeyip la’net etmeyen kâfirdir) diyene ne lâzım olur? “yolundaki bir soruya verilen cevap da açıktır: "Anın müridlerinden olan kâfirlerdir, katli lâzımdır.“ (Age,s. 193)

Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin, Anadolu Aleviliğinin büyük şairi Yunus Emre’ ye ilişkin bir fetvasını, doğrudan Fetâvâ-yı Ebussuud adlı elyazma eserden aktaralım, şu haklı belirlemeyi yapmaktadır: „Bu kanunlar ve fetvalarla ehl-i sünnet inancına ve Hanefi fıkhına dayalı bir devlet ve toplum düzeni oluşturulmuştur. Bu inanç ve düzene ters düşen her tür davranış ve düşünce akımlarına Ebussuud Efendi şiddetle karşı çıkmıştır. Tüm batıni inanç ve davranışların yanısıra vahdet-i vücud (varlık birliği) inancına dayalı bir tasavvuf (gizemcilik) anlayışını bile zındıklık (dinsizlik) ve ilhad (dinden çıkma) saymış, bu inanç sahiplerinin şer’an öldürülmelerinin gerektiği yolunda fetvalar vermiştir. Bunda o kadar ileri gitmiş ki, Yunus Emre’ nin kimi şiirlerini açıkça dinden çıkma (küfr-i sarih) saymış, okuyanların öldürülmelerinin şer’an mübah olduğu yolunda fetva vermiştir.“

Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin, Yunus Emre ve yandaşlarına ilişkin soruya verdiği cevabı şimdi birlikte izleyelim:

Soru- Bir zaviyenin mescidinde eşhas-ı muhtelife ile oğlanlar muhtelit olup envaı teganniyat ile tevhid ederler iken kelime-i tevhidi tağyir edip, gâh dilmen, gâh canmen ve gâh; Sen bir ulu sultansın Canlar içinde cansın Çün âyân gördüm seni Pinhan kayusu değil, deyüp ve gâh Cennet cennet dedikleri Bir ev ile birkaç hûri İsteyene ver sen anı Bana seni gerek seni Deyü göğüslerini döğüp evzâ-ı garibe ettiklerinde ahali-i mahalleden bazı kimesneler zâviye-i mezburede şeyh olan kişiye, (Bu makule evzaa niçün razı olursun?) dediklerinde, -bu durumu savunursa- şer’an ne lâzım gelir? Özetle, sorulan soru şudur: Bir zaviyede karışık kimseler toplanıp, müzik eşliğinde Yunus Emre’nin yukardakine benzer deyişlerini okurlarsa ve tekke şeyhi bu durumu savunursa ne yapmak gerekir? Şimdi, Şeyhülislam’ın fetvasını birlikte görelim:

Cevap- Evza ve akval-i mezbure kemal mertebe fuhuş olduğundan gayri, cennet hakkında söyledikleri kelime-i şenia küfr-i sarihtir. Katilleri mübahtır. Şeyhleri olan bîdin, hikâyet olan ef’al ve akvâl men’e mübaşeret olunmazsa dahi ne lâzım gelür demekle kâfir olduğundan gayrı o kabahiyi ibadet kabilinden addedüp âyet-i kerimeyi ana delil getirmekle tekrar kâfir olur. Ve bu itikattan rücu etmezse katilleri vâcip olur.“

Görüldüğü gibi, Osmanlı’nın yükseliş döneminin en büyük şeyhülislamlarından kabul edilen Ebussuud Efendi tarafından, kadınlı-erkekli ve müzikli bir ibadet biçimi "fuhuş“ olarak nitelendirilmekte, Yunus’un tasavvuf içerikli deyişlerine bile tahammül edilmemekte ve bu yolun sâliklerinin katlinin şer’an helâl olduğu yolunda fetva verilmektedir…

hangi akıl sahibi bu osmanlıya karşı cihad ilan eder...buna selefin menhecini kullanıp suudu bağımsızlığa kavuşturma arzusu derler...osmanlı'nın bu sert politikaları sadece mürted şiilere değil bütün hristiyanlarada böyleydi...kafirler osmanlıya selefi miydi sofi miydi diye bakmıyor..sürekli osmanlıdan geri kalan yerlerdeki müslümanlar işgal altında...kabirleri yükseltiyorlar diye cihad ilan edilir mi kardeşim...sanki osmanlının anayasası rabıta,kabırperestlik,vahdetivücud üstüne kuruluymuş gibi hava yaratıyorsunuz...
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ben kendjmi delil olarak sunmuyorum. Cirpinislarin cidden bosa.

ESERIN ASLI VIYANADADIR. VIYANADA KI YALAN DIYELIM, PEKI OSMANLI TARIHCILERININ ZIKRETTIGIM KITAPLARDA ZIKRETTIKLERI KANUNNAMEDE MI UYDURMA?

BEDAIYUL VEKAYI KITABINDA FATIHIN KANUNNAMESI AYNEN VIYANADAKI ESERLE BIREBIRDIR.

Yonetimden ricam konuyu kapamazlarsa yarin odmanlinin kanun esaslari tarikatlari desteklemek olduguna dair delil zikredecegim.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ibn abdilberr ben senin arapça bildiğini zannederdim. Arapçadaki deyime verdiğin tepki açıkçası çok komik. Ne olduğunu anlamadan balıklama atlamışsın be kardeşim. Google translate güvenme kardeşim. Bana tavsiye ettiğin hadiside okudum orada belirli lakap ve kelimeleri söylemeye cevaz verilmektedir. Yani ne benim aktardığım deyimle alakalı nede bana bir nasihat içeriyor. Hadiste bir cevazdan yani bir mübahtan bahsediliyor
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sen boşver kardeşim ibn abdilvehhabı osmanlıyı sahih hadislerin okumaya ve anlamaya bak.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbn abdilberr sen yazılarının çoğunda olduğu gibi bu yazındada Selef Ulemasını kendine usve-i hasene (güzel örnek) edindin. Bende derim ki bi bak bakalım Ashabı Kiram döneminde tekfir edilenlerin sonu nasıl oldu. Ben burda tekfir etmenin ciddiyetine ve ne kadar tehlikeli olduğuna temas etmek istiyorum ama siz 'silahınızı' kullanmaya hiç düşünmeden devam ediyorum. İşin ehline bırakılmalı tekfir oda ulemadır. Ve tekfirin sihhatide ancak şeriat altında yapıldığı zaman sağlam olur. Biz ise üzerinde çoğu müslümanın (namaz kılan, oruç tutan, samimi dindar olan ve ilim sahibi olan ve olmayan) ittifak ettiği kişilere kafir deriz. Diğeri bizi aşar ve aşırıya kaçmamızı sağlar.

Şunuda söylemeden geçmek istemiyorum. Bu forumda onu bunu rahatlıkla tekfir edenleri görüyoruz. Rahat tekfir etmeye getirdikleri delil ise yok efendim bak şu sahabide ve alimler yapıyordu. O sahabi yaparken engellenmiyormuydu? Hakiki alim kuru kuruya tekfir etmez peşinden 'katli vacib' fetvasını verir. Sizde böyle yaparsanız buyrun başım üstüne (tekfir ettiğiniz kişiler için katli vacib fetvasını verin). Ama yapmıyorsanız veya yapamıyorsanız susmanız sizin hayrınıza.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'ın tevfiki ile derim ki; Bu söz buram buram cehalet kokuyor. İslamda hükümler ayrı, hadler ayrıdır. Bir adam Allah'a küfretse KADIYA gitmeden kafir olur. Onun küfrünün kadı yanında sabit olup öldürülmesi için şahidler yeterli olmazsa, bu adam devletin yanında Müslüman olur. Allah'ın yanında ise kafir. Yani hüküm ile haddi bilirsen, böyle bir söz sarfetmezdin.


Tekfirle, boyun kesme ilişkisi kadı için geçerlidir. Kadı, haddi uygular. Tekfir ise hadden bağımsızdır. Nice alimler kadı olmadıkları halde nicelerinide tekfir etmişlerdir, tekfir ettiklerininde boynunu vurmamışlardır.

Acurri öyle kaydetmiş olabilir ama Rasulullah sav şöyle buyurmuştur: “kim dininden dönerse, onu öldürün” (Buhari , Cihad , 148)

Tekfirin şer'i boyutu olmasaydı Allah rasulu dinden döneni öldürmeyi emredermiydi? Kafanıza göre yorumlayın sallayın bakalım.


Tebrik ederim seni, tekfir meselesine hüküm deyip hükümler ayrı hadler ayrı ayrımını yapıp konudan yırtacağını mı zanettin? Üstelik bir de mantığını delil getiriyorsun. Yok efendim kadıya gitmeden küfreden kafir olurmuşta bu kadarını söylemeye bizimde aklımız yeter herhalde. Yaptığın kıyas yine tutarsız. Çünkü bir kişiye zani (zina ettin) demek için dört şahit gerekir. Eğer yoksa iftira suçundan ceza yersin. Kişiyi tekfir ederkende şeriat Uleması durumu değerlendirir şartlara bakılır ve karar hükme bağlanır. BU KONUDA KAFİR OLMADIĞINA KARAR VERİLİRSE BU KÜFRÜNÜ GEREKTİRECEK YETERLİ DELİL BULUNMADIĞINDANDIR. O KİŞİ ALLAH KATINDA VEYA GERÇEKTENDE KAFİR OLABİLİR TIPKI BERAAT EDEN ZANİNİN (ZİNA EDEN KİŞİNİN) OLACAĞI GİBİ FAKAT BİZE ŞERİATA GÖRE VERİLMİŞ KARARDAN SONRA SÖZ DÜŞMEZ VEYA MUHALEFET EDEMEYİZ. YAPARSAK İFTİRA CEZASINI YERİZ. İslam hukuku bu şekilde tatbik edilir ve yaşanır senin verdiğin fasit örneklere göre değil. Hem halk demez mi sana neoluyor be cahil şeriat mahkemeleri adamın küfrünü gerektirecek delil bulamadıda sen mi buldun? Çok dikkatli oku: KİŞİLER HAKKINDA VERİLEN HÜKÜMLERDE ŞERİATA VE ULEMANIN İCMASINA BAKILIR.

'Zina haramdır' bir hüküm fakat 'bir kişiye' zani demekte bir hüküm. Birincisine delil Kuran ve sünnettir. İkincisine delil 4 şahittir. Tekfir bir hüküm, bir kişiyi tekfir etmekte hüküm. Birincisine delil Kurandır ve sünnettir: Kurandan bir ayet inkar etmek küfürdür mesela. İkincisine delil "şeriat" Ulemasının icması. Sen hükmü hadden ayırırken bu inceleği görmedin herhalde.


Ara sonuç: neyin küfür neyin şirk olduğunu herkes (ilim sahibi olduğu zaman) anlayabilir söyleyebilir FAKAT şahısları küfürle itham etmek için şeriat ulemasının icmasına gerek var. Küfrü veya şirki çok açık ve sıradan akl-i selim (samimi yani fasık veya günahkar değil) bir müslümanın (ilim sahibi olan veya olmayan kişinin) kafir dediği kimselere bizde kafir diyebiliriz. Diğeri bizi AŞAR HADDİMİZİ BİLELİM.


Birde öyle bir şöz söylüyorsunki sanki eskiden millet kadıdan mürtedin kellesini istiyordu. Mürtedlerin cezası bizzat halife, emirulmuminin veya onun yetkili kıldığı devlet bazında bir yetkili tarafından verilirdi. Buram buram cehalet kokan yazı kime aitmiş onuda görmüş olduk. Tekfiri basit bir meseleye indirirsen tabi tutarsız örnek verirsin.






Velhasılı kelam eğer kendini şeriat mahkemesinde hüküm verecek bir alim olarak görüyorsan ve katli vacib fetvasına verebiliyorsan, eyvallah derim.
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ibn abdilberr ben senin arapça bildiğini zannederdim. Arapçadaki deyime verdiğin tepki açıkçası çok komik. Ne olduğunu anlamadan balıklama atlamışsın be kardeşim. Google translate güvenme kardeşim. Bana tavsiye ettiğin hadiside okudum orada belirli lakap ve kelimeleri söylemeye cevaz verilmektedir. Yani ne benim aktardığım deyimle alakalı nede bana bir nasihat içeriyor. Hadiste bir cevazdan yani bir mübahtan bahsediliyor

Hamdolsun biz bildiğimizde konuşup, bilmediğimizde susuyoruz. Ama sen pek yazdığımı anlamamışa benziyorsun. Verdiğin deyimde adama ahmak demişsin, bende sana bunu söylemenin caiz olmadığını belirtmek istedim. Arapçayı hangimiz bilmiyoruz, ortada. Aslında arapçadan ziyade anlama desek daha doğru olur.

İbn abdilberr sen yazılarının çoğunda olduğu gibi bu yazındada Selef Ulemasını kendine usve-i hasene (güzel örnek) edindin. Bende derim ki bi bak bakalım Ashabı Kiram döneminde tekfir edilenlerin sonu nasıl oldu. Ben burda tekfir etmenin ciddiyetine ve ne kadar tehlikeli olduğuna temas etmek istiyorum ama siz 'silahınızı' kullanmaya hiç düşünmeden devam ediyorum. İşin ehline bırakılmalı tekfir oda ulemadır. Ve tekfirin sihhatide ancak şeriat altında yapıldığı zaman sağlam olur. Biz ise üzerinde çoğu müslümanın (namaz kılan, oruç tutan, samimi dindar olan ve ilim sahibi olan ve olmayan) ittifak ettiği kişilere kafir deriz. Diğeri bizi aşar ve aşırıya kaçmamızı sağlar.

Şunuda söylemeden geçmek istemiyorum. Bu forumda onu bunu rahatlıkla tekfir edenleri görüyoruz. Rahat tekfir etmeye getirdikleri delil ise yok efendim bak şu sahabide ve alimler yapıyordu. O sahabi yaparken engellenmiyormuydu? Hakiki alim kuru kuruya tekfir etmez peşinden 'katli vacib' fetvasını verir. Sizde böyle yaparsanız buyrun başım üstüne (tekfir ettiğiniz kişiler için katli vacib fetvasını verin). Ama yapmıyorsanız veya yapamıyorsanız susmanız sizin hayrınıza.

Cehaletini yine ortaya koydun. Tekfirin iki kısmı vardır.

Birincisi, Avamın, alimin, cahilin, bilgilinin üzerine vacip olan tekfir
İkincisi, ancak alimlerin konuşabileceği ihtilaflı olan küfürler.

Birincisine örnek zarureti diniyyedir. İster avam ister alim olsun, herkes zarureti diniyyeden birini inkar edenin kafir olacağını bilir ve sahibini tekfir eder. Bunu bilmeyen kişi zaten tevhid ilmini bilmediğinden dinden çıkmıştır.

Yani namaz kılanların zarureti diniyyeden birşeyi inkar edeni tekfir etmedi diye o kişinin tekfirinden uzak kalınmaz. Çünkü kim zarureti diniyyeden birşey inkar edenin tekfiri icmaidir.

Teşri yapmanın küfür olduğuda icma ile sabit olduğundan (yani zarureti diniyye olduğundan), teşri yapanı tekfir etmek velev avam velev alim olsun herkese vaciptir. Tıpkı Hristiyan, Yahudilerin tekfiri gibi.

İkincisine örnek ise, Nevevi'nin belirttiği gibi "Allah görür ama görmesiz" diyen bidatçıların tekfiridir. Bunu ancak ulema konuşabilir. Biz bundan bahsetmiyoruz. Böyle konularda mukallidi olduğumuz şeyhin sözüyle amel ederiz.

Ancak sen cehaletinle tekfirin bile bablarını bilmeden, SELEFİN AMELLERİNİ İNKAR EDEREK VE ONLARI SAHABE İLE ÇELİŞKİLİ GİBİ GÖSTEREREK fahiş hataya saptın.


Acurri öyle kaydetmiş olabilir ama Rasulullah sav şöyle buyurmuştur: “kim dininden dönerse, onu öldürün” (Buhari , Cihad , 148)

Tekfirin şer'i boyutu olmasaydı Allah rasulu dinden döneni öldürmeyi emredermiydi? Kafanıza göre yorumlayın sallayın bakalım.

Tebrik ederim seni, tekfir meselesine hüküm deyip hükümler ayrı hadler ayrı ayrımını yapıp konudan yırtacağını mı zanettin? Üstelik bir de mantığını delil getiriyorsun. Yok efendim kadıya gitmeden küfreden kafir olurmuşta bu kadarını söylemeye bizimde aklımız yeter herhalde.

Ben birşeyi yırtsaydım, senin gibi bodoslama şekilde hadisin şerhine bakmadan böyle cahilce konuşurdum. Acurri, Ebu Bekir Ayyaş ve benzerleri de yırtmış olmalı ki, bunlar kimlermiş öğrenirsen iyi olur. Yoksa başka meclislerde insanlar seni rezil eder. Burada üstüne gelmiyorum.

Ümmet icma etmiş tekfir ile haddin farkına, sen ise mantık diyorsun. Karafi'nin usulunu oku.

Nafasiul Usl kitabında diyor ki : "İcma ile bilinir ki tekfir ile hadd ayrıdır. Hadd ancak şerî ıspatla uygulanır. Tekfir ise bundan ayrıdır (yani bağımsızdır)"

Heralde bu yeterli cevaptır yırtmaya.

Ayrıca kimse tekfirin şer'i boyutu olmadığını söylemedi. Sen lafları nasıl anlıyorsun? Tekfir zaten şer'i bir hükümdür. Tekfirin katli oluşturması ancak kadının yanında sabit olması ile olur.

Az aşağıda örneklerle ehli sünnete nasıl muhalefet ettiğini ve saçmaladığını selefin amelleri ile göstereceğim.

Yaptığın kıyas yine tutarsız. Çünkü bir kişiye zani (zina ettin) demek için dört şahit gerekir. Eğer yoksa iftira suçundan ceza yersin. Kişiyi tekfir ederkende şeriat Uleması durumu değerlendirir şartlara bakılır ve karar hükme bağlanır. BU KONUDA KAFİR OLMADIĞINA KARAR VERİLİRSE BU KÜFRÜNÜ GEREKTİRECEK YETERLİ DELİL BULUNMADIĞINDANDIR. O KİŞİ ALLAH KATINDA VEYA GERÇEKTENDE KAFİR OLABİLİR TIPKI BERAAT EDEN ZANİNİN (ZİNA EDEN KİŞİNİN) OLACAĞI GİBİ FAKAT BİZE ŞERİATA GÖRE VERİLMİŞ KARARDAN SONRA SÖZ DÜŞMEZ VEYA MUHALEFET EDEMEYİZ. YAPARSAK İFTİRA CEZASINI YERİZ. İslam hukuku bu şekilde tatbik edilir ve yaşanır senin verdiğin fasit örneklere göre değil. Hem halk demez mi sana neoluyor be cahil şeriat mahkemeleri adamın küfrünü gerektirecek delil bulamadıda sen mi buldun? Çok dikkatli oku: KİŞİLER HAKKINDA VERİLEN HÜKÜMLERDE ŞERİATA VE ULEMANIN İCMASINA BAKILIR.

Hala yazılarımı anlamadığın ortada. İslam ulemasına göre birinin tekfiri, kılıcı alıp o kişinin kafasını kesmenin peşine düşmeyi gerektirmez. Sen ise önceki yazılarında saçma sözlerinle bunu iddia ettin.

Ayrıca islam devletinde biri şahit yetersizliğinden küfrü olduğu halde kafir hükmü yemesede, bireyler onu tekfir edebilir. Sen ise cahilce ona kafir diyemeyiz diyorsun. Yani ALLAH'a küfreden bir adamı tekfir etmen için kadının hükmünü bekliyorsan sen bu dini anlamamışsındır. Çünkü kendin ile çeliştin yukarıda namaz kılanların tekfir ettiğini tekfir ederiz dedin, şimdi ise kadı tekfir edene kadar susulur diyorsun.

Sana göre sokakta bağırarak Allah'a küfreden birini tekfir eden sapık ve cahil biri. Çünkü işi kadıya kaldırmamış ve şahitleri toplamamıştır.

Ve yine normal halk, bir kadı birine kafir diyene kadar sana göre kafir diyemez kimseye. Ama yukarıda halk birine kafir derse bizde deriz diyorsun. Sana göre kadı demeden kimseye kafir demeyecek halka nasıl uyacaksın?

Bu arada halk ne zamandan beri haddi uygulamak için hüküm verir oldu?

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Bu ne kadar saçmaladığını anlaman için yeterlidir heralde?

'Zina haramdır' bir hüküm fakat 'bir kişiye' zani demekte bir hüküm. Birincisine delil Kuran ve sünnettir. İkincisine delil 4 şahittir. Tekfir bir hüküm, bir kişiyi tekfir etmekte hüküm. Birincisine delil Kurandır ve sünnettir: Kurandan bir ayet inkar etmek küfürdür mesela. İkincisine delil "şeriat" Ulemasının icması. Sen hükmü hadden ayırırken bu inceleği görmedin herhalde.

Bende sana diyorum ki, zarureti diniyyeden birini inkar eden (örneğin namaz yoktur diyen biri) kadı tarafından yetersiz şahit yüzünden haddi uygulanmasa, bu adama sen MÜSLÜMAN mı diyeceksin?

Cidden verdiğin örnekte yazdıklarımı anlamadığın ortada.

Evet diyeceksin, küfür sözü söylediğini bile bile namazı inkar etmesine rağmen Müslüman diyeceksin. Çünkü sözlerin bunu gerektiriyor.

Ara sonuç: neyin küfür neyin şirk olduğunu herkes (ilim sahibi olduğu zaman) anlayabilir söyleyebilir FAKAT şahısları küfürle itham etmek için şeriat ulemasının icmasına gerek var. Küfrü veya şirki çok açık ve sıradan akl-i selim (samimi yani fasık veya günahkar değil) bir müslümanın (ilim sahibi olan veya olmayan kişinin) kafir dediği kimselere bizde kafir diyebiliriz. Diğeri bizi AŞAR HADDİMİZİ BİLELİM.

Yine bir çelişki. Şahısları küfür ile itham için şeriat ulemasının icması lazım diyorsun. Az yukarıda kadının kafir demesi lazım diyordun.

Heralde kadı ile alimin arasında ki farkı bilmiyorsun.

Kadı ile alimler yani ulema farklı şeydir. Kadı haddleri uygulamak için hüküm verir. Alimler ise hadd uygulamaz. Yani alimlerin tekfir etmesi senin için birşey ifade etmemeli, çünkü onların tekfir ettikleri kişilerin hepsi İSLAM KADISI TARAFINDAN HADDİ UYGULANARAK ÖLDÜRÜLMÜŞ, KAFİR HÜKMÜ VERİLMİŞ KİŞİLER MİDİR?

Mesela, Ahmed bin Hanbel, Bişr el Merisi'yi tekfir etmişti, peki Bişr'in kafirliği kadılarca sabit oldu mu? Hayır. Demek ki Ahmed'de had ile tekfirin ayrımını anlamamış.

Şafiî Hafs'ı tekfir etmişti, ancak Hafs'ın kafirliği kadılarca ispat edilmemişti. Şafiî 'de gerçekten islamı hukuku anlamamış demek ki.

Mesela İmam Ahmed b. Hanbel'e bir adamın “Kuran'ın lafızları mahlûktur. Kim Kuran'ın lafızları mahlûktur demezse kâfirdir” sözünü duyunca “Bilakis o kendisi kâfirdir. Allah onu kahretsin” demiştir. Demek ki Ahmed cidden konuyu anlamamak için ısrar etmiş.

Şeyh Ebu Bekir Ahmed b. İshak b. Eyyub bir adamla tartışır. Şeyh “Bize şu rivayet etti ki” diye hadis okumaya başlayınca adam “Bırak ‘şu bize rivayet etti’ demeyi! Nereye kadar bunu diyeceksin” deyince İmam o adama “Kalk ey kâfir! Bundan sonra ebediyen senin benim evime girmen helal değildir” demiştir.

Gerçekten Şeyh büyük hata etmiş anlamamış tekfir ile had için meseleyi kadıya kaldırmayı?

İbn Teymiyye, Fahrurrazi'yi tekfir etmişti, ama heralde oda bayağı cahil olacak ki kadı ona kafir demeden kafir demiş.

Kişiyi tekfir ederkende şeriat Uleması durumu değerlendirir şartlara bakılır ve karar hükme bağlanır. BU KONUDA KAFİR OLMADIĞINA KARAR VERİLİRSE BU KÜFRÜNÜ GEREKTİRECEK YETERLİ DELİL BULUNMADIĞINDANDIR. O KİŞİ ALLAH KATINDA VEYA GERÇEKTENDE KAFİR OLABİLİR TIPKI BERAAT EDEN ZANİNİN (ZİNA EDEN KİŞİNİN) OLACAĞI GİBİ FAKAT BİZE ŞERİATA GÖRE VERİLMİŞ KARARDAN SONRA SÖZ DÜŞMEZ VEYA MUHALEFET EDEMEYİZ. YAPARSAK İFTİRA CEZASINI YERİZ. İslam hukuku bu şekilde tatbik edilir ve yaşanır senin verdiğin fasit örneklere göre değil. Hem halk demez mi sana neoluyor be cahil şeriat mahkemeleri adamın küfrünü gerektirecek delil bulamadıda sen mi buldun?

Sözünde burada işte, demek ki Kadı olmayan alimler bu işi anlayamamış cahilce tekfir etmiş, sen anlamışsın. Tebrik ediyorum.

Hükme bağlanmadan tekfir eden Şafiî, Ahmed ve benzeri bütün alimler cidden kadı hüküm vermeden kafir denilmeyeceğini anlamamışlar, sen anlamışsın. Bravo.

Bu arada HADLERİ KADI uygular, İslam uleması değil, bunu da bil. Yukarıda ki sözün doğrultusunda ulemanın tekfir etmeside birşey ifade etmiyor. Çünkü onlar kadı değil.

Dilerim boş ve saçma sözlerini, ehli sünnete muhalifini anlamışsındır. Buyur bize söyleyeceklerini çok az örnekle verdiğim KADI olmayan, yani HAD kararı vermeye yetkisi olmayan, bu yetkisi olmadanda insanları tekfir eden ALİMLERİMİZE söyle.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbn abdilberr kardeşim tamam ben mağlup oldum, cehaletim deşifre oldu. Tekfir konusunda yazdıklarımı tekrarlamaya gerek yok. Okuyan anlar veya anlamaz orasını bilmem ama ben şartlanmış bir zihniyete sahip olmayan herkesin ne dediğimi rahatlıkla anlayacağını düşünüyorum.

Hamdolsun biz bildiğimizde konuşup, bilmediğimizde susuyoruz. Ama sen pek yazdığımı anlamamışa benziyorsun. Verdiğin deyimde adama ahmak demişsin, bende sana bunu söylemenin caiz olmadığını belirtmek istedim. Arapçayı hangimiz bilmiyoruz, ortada. Aslında arapçadan ziyade anlama desek daha doğru olur.

Gelelim Arapça mevzuuna. Ne kadar Arapçan var bilmiyorum ama bir makaleyi veya kitabı arapça okuyabilecek kadar gelişmiş olmadığını burdan kestiriyorum. Çok basit ve meşhur bir arapça atasözüdür bu.
اتق الأحمق أن تصحبه إنما الأحمق كالثوب الخلق كلما رقعت منه جانبا صفقته الريح وهنا فانخرق
Tercüme: Dikkat et ahmak adamı dost edinme, o ahmak eski bir elbise gibidir onu yamadığın zaman rüzgar ona çarpar ve elbise yırtılır.

o kardeşe bu atasözünü aktarırken şu mesaji vermeye çalıştım: olur olmaz adamların kitaplarını okumaması gerektiğini ve eserlerindeki tutarsızlığa dikkat çekmek istedim..

bu atasözünden ona ahmak dediğimi nerden çıkartıyorsun bi açıkla bakalım?

eski bir arapça şiiri paylaşmış olsaydım anlamamada haklı olabilirdin fakat hem arapça biliyorum deyip hem bunu anlamamak oldukça tuhaf.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbn Abdilberr
Hem birine Ahmak demenin nasıl caiz olmadığına hükmedersin? Buhariden aktardığın arapça babda caiz olmadığı yazmıyor fakat bu türkçe versiyonunda parantez içi belirtilmiş müellif tarafından. Müellif ve mütercim Mehmet Sofuoğlunun söylediğini delil getiriyorsun. Bu makul mu?

bende sana sahabiden delil getiriyorum. Cabir bin Abdillah r.a. birisine ahmak demiştir. Eğer caiz olmasaydı dermiydi hiç?
وعن محمد بن المنكدر قال: "صلى جابر في إزار قد عقده من قِبَل قفاه وثيابه موضوعة على المشجب، قال له قائل: تُصلي في إزار واحد؟ فقال: إنما صنعت ذلك ليراني أحمق مثلك، وأيَّنا كان له ثوبان على عهد النبي صلى الله عليه وسلم؟" [رواه البخاري].




4-....... Bana Vâkıd ibn Muhammed, Muhammed ibnu'lunkedir'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Câbir, elbiseleri, elbise sehbâsı üzerine konulmuş olduğu hâlde, bir tek izârını boynunun gerisine bağlamış olarak namaz kıldı. Bir kimse ona: Bir tek izâr içinde mi namaz kılıyorsun? dedi. Câbir de: Bunu ancak senin gibi bir ahmak kimsenin beni görmesi için yaptım. Peygamber (S) zamanında bizim hangimizin iki sevbi vardı? dedi. [sahihi buhari , namaz kitabı 3. bab]



BUNA RAĞMEN BİRİSİNE AHMAK DEMEK CAİZ DEĞİL DEMEYE DEVAM EDECEKMİSİN BAKALIM
 
H Çevrimdışı

hido79

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Osmanogullarinin elbette hatalari vardir. Koskoca imparatorluk, her cesit dine ve mezhepe sahip insanlar vardi. Fakat yine de bukadar karisik bir ortamda cihana hukmetmislerdir. Haclilari Viyanada bekletmisler ve boylece 600 sene harameyni hacliladan korumuslardir. Seyh Usame (rh) bile Osamliyi rahmetle aniyor. Onlar cekip gittiler bu dunyadan. Onlari hesaba cekecek olan Allahtir. Biz kendimize bakalim, Allah icin ne yaptik.
 
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Şunu söylemek isterim; bu kanunnameler çoktur sadece Fatih zamanında değil değişik dönemlerde benzer kanunnameler mevcut. Ve bahsedilen nakledilen sözü ve kaynağını incelemedim, ama sizin için araştırırız sorun yok.. Benim hatırladığım; bu türden kanunnamelerde zina suçu dört şahitle ve tastamam isbat olmadıkça verilen çeşitli tazir cezaları vardır, sözgelimi bir adam bir namahremle sarmaş dolaş eğleşirken yakalandığında vs; bunları fıkıhçılar bazısının sultan tarafından belirleneceğini söylemişlerdir.. Ayrıca asrı saadet ve emevi zamanındaki recm edilen insan sayısını bilmiyoruz, ki abbasi ve memluk ve osmanlı yı da kıyaslayalım.. Bazıları neden az recm var diye itiraz ediyor da, ben evvelkilerin kaç defa recm ettiğine vafıkf değilim ki şahsen?.. Diyelim ki cezalarda azalma var, recmin haşa iptal edildiği falan yok. Ama suçu sabit olması gerek ki recm olunsun. Bu da şeran ne kadar zor oldugunu herkes bilir.. Burada ayrıntıyla tarif etmeye gerek yok.. Kaldı ki kimse de kolay kolay komşusunu suç üstü yaptırıp ya da yapıp recm ettirmek istemez, ayıplar günahlar aleni değilse görmemek daha ahlaklı ve merhametli bir yol olarak görülmüştür, nitekim kardeşini bir suçu gizlice işlerken görene yaraşan, özellikle umuma devlete zarar veren değilse -casusluk, uyuşturucu satmak vs gibi değilse- onu görmemek örtmek veya evvela özelden hususi nasihat etmektir. Ama iş bir şekilde sabit olup da kadıya aksetti mi de artık orada mecburdurlar cezası ne ise onu vermeye.. Ve asrı saadetteki bazı recmler dahi zaten kişinin itirafıyla sabit bulunmuştur malum.. Zira zina alenen açıkta yapılmadıkça subutu en zor suçlardan biridir..

Şimdi, çok meşgulüm, ama bu bahse devam edeceğiz inşallah, şimdilik muhalif kardeşlere sadece şunu soruyorum; Birgivi, Ebu Suud, Ali Kari, Rudani, Dimyati, İbni Hacer'in talebesi Molla Gürani, Fahreddin el Acemi, Halebi, Kefevi, Kadızade vs ulema haşa bir tagutun belamı mıydılar? çok basit bir soru.
 
İ Çevrimdışı

İbn Abdilberr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
SAKALLI Arkadaş, HAMAS mı ? Neden ilmi konuşmuyor ?

Gören gözler için bu zaten bilinen birşey. Allah hakkı gören gözlerini tevhidin nuru ile aydınlatsın.

İbn Abdilberr
Hem birine Ahmak demenin nasıl caiz olmadığına hükmedersin? Buhariden aktardığın arapça babda caiz olmadığı yazmıyor fakat bu türkçe versiyonunda parantez içi belirtilmiş müellif tarafından. Müellif ve mütercim Mehmet Sofuoğlunun söylediğini delil getiriyorsun. Bu makul mu?

bende sana sahabiden delil getiriyorum. Cabir bin Abdillah r.a. birisine ahmak demiştir. Eğer caiz olmasaydı dermiydi hiç?
وعن محمد بن المنكدر قال: "صلى جابر في إزار قد عقده من قِبَل قفاه وثيابه موضوعة على المشجب، قال له قائل: تُصلي في إزار واحد؟ فقال: إنما صنعت ذلك ليراني أحمق مثلك، وأيَّنا كان له ثوبان على عهد النبي صلى الله عليه وسلم؟" [رواه البخاري].




4-....... Bana Vâkıd ibn Muhammed, Muhammed ibnu'lunkedir'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Câbir, elbiseleri, elbise sehbâsı üzerine konulmuş olduğu hâlde, bir tek izârını boynunun gerisine bağlamış olarak namaz kıldı. Bir kimse ona: Bir tek izâr içinde mi namaz kılıyorsun? dedi. Câbir de: Bunu ancak senin gibi bir ahmak kimsenin beni görmesi için yaptım. Peygamber (S) zamanında bizim hangimizin iki sevbi vardı? dedi. [sahihi buhari , namaz kitabı 3. bab]



BUNA RAĞMEN BİRİSİNE AHMAK DEMEK CAİZ DEĞİL DEMEYE DEVAM EDECEKMİSİN BAKALIM


Benim yaptığım ziyade Mehmet Sofuoğlu'nun ( bu kimse tanımıyorum ) değil, Buhari şarihi İbn Batta el-Ukberi'nindir. Diyor ki : "Sıfatlandırmada ve isimlendirmede bunu kullanmak caiz değildir."

Ayrıca sahabenin bir hata etmesi, o işin caiz olduğunu mu gösterir??? Zina eden, içki içen sahabe var diye bunlar caiz midir?

Hakaretin haram olduğu icma ile bilinen birşeydir. Bak Rasulullah s.a.v. ne diyor : "لىس الؤ من با لطعا ولا اللعان ولا الفاحش البذئ"

Yeterli oldu heralde?

Şunu söylemek isterim; bu kanunnameler çoktur sadece Fatih zamanında değil değişik dönemlerde benzer kanunnameler mevcut. Ve bahsedilen nakledilen sözü ve kaynağını incelemedim, ama sizin için araştırırız sorun yok.. Benim hatırladığım; bu türden kanunnamelerde zina suçu dört şahitle ve tastamam isbat olmadıkça verilen çeşitli tazir cezaları vardır, sözgelimi bir adam bir namahremle sarmaş dolaş eğleşirken yakalandığında vs; bunları fıkıhçılar bazısının sultan tarafından belirleneceğini söylemişlerdir.. Ayrıca asrı saadet ve emevi zamanındaki recm edilen insan sayısını bilmiyoruz, ki abbasi ve memluk ve osmanlı yı da kıyaslayalım.. Bazıları neden az recm var diye itiraz ediyor da, ben evvelkilerin kaç defa recm ettiğine vafıkf değilim ki şahsen?.. Diyelim ki cezalarda azalma var, recmin haşa iptal edildiği falan yok. Ama suçu sabit olması gerek ki recm olunsun. Bu da şeran ne kadar zor oldugunu herkes bilir.. Burada ayrıntıyla tarif etmeye gerek yok.. Kaldı ki kimse de kolay kolay komşusunu suç üstü yaptırıp ya da yapıp recm ettirmek istemez, ayıplar günahlar aleni değilse görmemek daha ahlaklı ve merhametli bir yol olarak görülmüştür, nitekim kardeşini bir suçu gizlice işlerken görene yaraşan, özellikle umuma devlete zarar veren değilse -casusluk, uyuşturucu satmak vs gibi değilse- onu görmemek örtmek veya evvela özelden hususi nasihat etmektir. Ama iş bir şekilde sabit olup da kadıya aksetti mi de artık orada mecburdurlar cezası ne ise onu vermeye.. Ve asrı saadetteki bazı recmler dahi zaten kişinin itirafıyla sabit bulunmuştur malum.. Zira zina alenen açıkta yapılmadıkça subutu en zor suçlardan biridir..

Şimdi, çok meşgulüm, ama bu bahse devam edeceğiz inşallah, şimdilik muhalif kardeşlere sadece şunu soruyorum; Birgivi, Ebu Suud, Ali Kari, Rudani, Dimyati, İbni Hacer'in talebesi Molla Gürani, Fahreddin el Acemi, Halebi, Kefevi, Kadızade vs ulema haşa bir tagutun belamı mıydılar? çok basit bir soru.


Cidden saptırmada ve sahtekarlıkta üstünüze yok.

Benim bu konuya yazma sebebim, senin cahilce ve ahlaksızca MUHAMMED BİN ABDULVAHHAB VE AİLESİNİN OSMANLIYI TEKFİR ETMEDİĞİ gibi komik iddiada bulunmandır. Ben bu komik iddianın iftira olduğunu söylemek için Şeyh ve ailesinden sözler sarfettim. Burada soru sorulacak kişi ben değilim sensin. BENİM KONUYA DAHİL OLMA SEBEBİM BUDUR. Yoksa OSMANLININ TEKFİRİ için buraya girmedim. MUHAMMED BİN ABDULVAHHAB'A ATTIĞIN CAHİLCE İFTİRAN SEBEBİYLE KONUYA DAHİL OLDUM.

Geliyor buraya yalan atıyorsun, iftira atıyorsun OSMANLIYI TEKFİR ETMEDİ diye, ardından gelip bana soru soruyorsun?

Sana soruyorum, Şeyh Muhammed'in kaç kitabını okudunda bunu söyledin? Cahil zındıkların iftiralarını bilmeden buraya yazmaya utanmıyor musun?
Ki zaten Şeyh Muhammed'in ve ailesinin kitapları OSMANLIYI TEKFİR ile doludur. Bunun için ilk mesajıma dönersen görürsün.

Sen şimdi utanmadan arlanmadan attığın bu iftiran hakkında cevap ver.

CEVABINI VER BAKALIM BU İFTİRANI NEDEN ATTIN? BU YALANI NEREDEN ÇIKARDIN?

İkincisi; Demişsin ki : "Benim hatırladığım; bu türden kanunnamelerde zina suçu dört şahitle ve tastamam isbat olmadıkça verilen çeşitli tazir cezaları vardır, sözgelimi bir adam bir namahremle sarmaş dolaş eğleşirken yakalandığında vs; bunları fıkıhçılar bazısının sultan tarafından belirleneceğini söylemişlerdir."

Bu yapılan teşriyi, teşri olarak göstermemek için uğraşan HAK YAYINLARI denen sapık adamların uydurduğu bir sözdür.

Ki Fatih zaten sana reddiye veriyor ve diyor ki : "Eğer bir kişi zina kılsa, şerî’at huzurunda sabit olsa, ol zina kılan evlü olsa..."

Yani diyor ki : ZİNASI ŞERİATIN HUZURUNDA SABİT OLSA..

Yani yapılan zina, dört kişi ile şeriatın yanında sabit olduğu durum için konuşuyor. Sen ise diyorsun ki şeriatça ıspatlanmadığında uygulanan hükümler bunlar. Halbuki Fatih apaçık diyor ki şeriatça ıspatlanırsa ona falan kadar para cezası vardır.

Buradada saptırmanı görüyoruz.

En son soruna gelincede, böyle cahil ve şeytan soruları sormana gerek yok. Hakkı bilen ancak hakk ehlini bilir. Molla Gürani ile mevzunun ne alakası var? Hele ki Aliyyul Kari ile ne alakası var? Biz burada Fatih'in teşrisini ve Muhammed bin Abdulvahhab'ın Osmanlı'yı tekfirini konuşuyoruz.

Bu sorunun mesele ile ne alakası var? Sen meseleye dön, konuyu farklı yönlere çekmeye çalışma.

Burada mevzu senin Muhammed bin Abdulvahhab, Osmanlı'yı tekfir etmedi iftiran.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt